Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/960 E. 2018/920 K. 19.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/960 Esas
KARAR NO : 2018/920

DAVA : İtirazın İptali (Eser -Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2016
KARAR TARİHİ : 19/09/2018

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılamasında
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; davalı, … 19. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile aleyhinde başlattıkları icra takibinde 3.464,00 TL. bedelli asıl alacağa, işlemiş faize, faiz oranlarına ve diğer ferilerine kötü niyetli ve takibi akamete uğratmak amacıyla itiraz ettiğini, söz konusu takibe dayanak fatura alacağının müvekkili ile davalı şirket yetkilisi ve hissedarı olan Umut Evirgen’in hissedarı ve yetkilisi olduğu diğer… Ltd Şti.’ne yapılan cam bölme dekorasyon montajlama işlerine ilişkin olduğunu, 15/10/2014 düzenleme ve yine 15/10/2014 kesin vade tarihli ticari alacağa ilişkin olarak davacı tarafından düzenlenen 5.664,00 TL bedelli ve … sıra numaralı fatura için dava dışı … İşletmeciliği Ltd. Şti. tarafından davalı şirketin borcuna istinaden 17.02.2016 tarihinde 2.220,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, fatura alacağının ödenmeyen 3.464,00 TL’lik bakiye tutarı için de davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini, takibin durduğunu, takibin likit olduğunu ve davalının borca itirazının haksız ve kötü niyetli olarak söz konusu takibe akamete uğratmak amacıyla yapıldığının ortada olduğunu beyanla, borca, ferilerine ve faiz oranlarına yönelik yapılan haksız itirazların iptaline ve takibin devamına, alacağın likit olması nedeniyle %20’den az olamamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının bu iddiasının kanıtlayamadığını, davacı taraf iş yaptığından bahsetmişse de işi yaptığını gösteren herhangi bir delile sahip olmadığını, faturanın tek başına herhangi bir kişiyi borçlu kılamayacağını, davacının öncelikle bahsettiği hizmeti sunduğunu kanıtlamakla mükellef olduğunu, ancak bu mükellefiyetini yerine getirmediğini, kanıtlanamayan alacağın talep ve tahsilinin mümkün olmadığını, davacının iddia ettiği 3.464,00TL’lik bedelin HMK m. 200 gereği senetle ispatının zorunlu olduğunu, müvekkili şirketin alacağın tamamı veya bir kısmına yönelik herhangi bir açık veya örtülü kabul veya ikrarının bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde, dava konusu alacağın dava dışı başka bir şirkete yapılan cam bölme dekorasyon montajlama işleminden doğduğunu belirttiğini, dolayısıyla alacağın varlığını kısmen de olsa kabul anlamına gelmemek kaydıyla başka bir şirketin borcunun müvekkili şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını beyanla, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmaması sebebiyle davanın esastan reddine, davacının icra inkar tazminatının reddine ve davacı aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, cam bölme dekorasyon, montajlama işi nedeniyle fatura alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 219. (1086 sayılı HUMK’nın 326.) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 sayılı HMK’nın 222/5. (6762 sayılı TTK’nın 83/2.) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, HMK’nın m. 220 (HUMK’nın 330.) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. (HUMK’nın 332.) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, HMK m. 220. madde (HUMK’nın 330 ve sonraki maddeleri) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 82.) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı
TTK’nın 69. vd. (6102 sayılı TTK’nın 64.) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK. m. 222/4, 6762 sayılı TTK’nın 84,85)
Öte yandan, YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK md. 21/2., 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, Düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz.
Diğer yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 21/2. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK. m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 21/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını 6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85. madde hükümleri (HMK m. 222) uyarınca ispatlamış olur.
Somut olayda, davalının dava dışı … lehine yapılan cam bölme dekorasyon, montajlama işleri nedeniyle 15/10/2014 tarihli fatura borcunun 3.464,00 TL’lik kısmını borç olarak üstlendiği davalı şirket yetkilisi tarafından gönderilen e-mail ve dosya kapsamından anlaşılmakla bakiye alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali isteminin kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
Davalının … 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının 3.464,00 TL asıl alacak için iptali ile takibin bu miktar üzerinden talepnamedeki koşullarda devamına,
2-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan %20’si oranından 692,80 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre tahsili gereken harç 236,62 TL olduğundan peşin alınan 38,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 198,17 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat masrafı 158,30 TL bilirkişi masrafı 600,00 TL, mahsup edilen harç 38,45 TL olmak üzere toplam 796,75 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.19/09/2018

Katip
¸E-İmza

Hakim
¸E-İmza