Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/887 E. 2019/623 K. 11.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/502
KARAR NO : 2019/645

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İcra Yoluyla Takipten Kaynaklanan Sıra Cetveline İtiraz)
DAVA TARİHİ :05/10/2012
KARAR TARİHİ:18/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (İcra Yoluyla Takipten Kaynaklanan Sıra Cetveline İtiraz) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçelerinde özet olarak; borçlu … ve … hakkında icra takibine başlandığını, borçlular hakkında sıra cetveli hazırlandığını, sıra cetvelindeki alacakların muvaazalı olduğunu belirterek davalılar tarafından başlatılan takipler nedeniyle oluşturulan alacak kayıtların sıra cetvelinden çıkartılmasına, bu şekilde sıra cetvelindeki yerin düzeltilmesini talep etmiştir.
Davalılar … Tic. Ltd. Şti,… ,…Ltd.Şti,…Tic.Ltd.Şti,… ile … vekilleri verdikleri cevaplar ile davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Buna mukabil cevap dilekçesi vermeyen ….,…Tic. Ltd.Şti.,… Tic.Ltd.Şti.,…Tic. Ltd. Şti ise yine davayı inkar eder konumdadırlar.
Mevcut dosya kapsamına göre davacının dava dışı şirketle ilgili olarak icra takibi başlattığı ,davalıların ise aynı borçlu hakkındaki takipleri nedeniyle sıra cetveli düzenlendiği, dava dosyasının tarafları arasında doğrudan ticari ilişkinin mevcut olmadığı, davanın muvazaaya dayalı olarak açılmış sıra cetveline itiraz davası niteliği taşıdığı tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki tartışma konusu ise davacının dayanmış olduğu vakıalar karşısında cetveldeki sıralarına itiraz olunan alacaklıların alacaklarının muvaazalı olup olmadığı,sıra cetvelinden çıkarılmalarına dair talebin kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
O halde taraflar arasındaki açıklanan temel ilişki gözetildiğinde davanın ticari dava olup olmadığı mevcut temel ilişki çerçevesinde ele alınmalıdır.
Ticari davanın tanımlandığı TTK’nun 4. maddesine göre ;
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b)Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
Bu noktada ayrıca belirtilmelidir ki 6762 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası hükmünde, 21. maddenin 1. fıkrasına yapılan ve karışıklıklara yol açan, bu sebeple de görüş birliği halinde eleştirilen gönderme kaldırılmış ve bu suretle 6102 sayılı Kanunun m. 4/f.1 hükmü öğretide ve yargı kararlarında kabul gören eleştirilere uygun olarak düzeltilmiş, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava olarak düzenlenmiştir. Oysaki somut olayda davacı olan şirket ile davalı şirketler arasındaki uyuşmazlığa konu olan husus,tarafların ticari işletmeleri arasındaki ticari ilişkiden doğrudan kaynaklanan nitelik taşımamaktadır.
Nitekim Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2016/9841E.2018/2510K. ve 2015/1521E. 2015/7378K. sayılı ve vb.ilamlarında da vurgulandığı üzere “İİK’nın 142/1. maddesi “Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir.” hükmünü içermekte olup, bu süre hak düşürücü niteliktedir.Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunun kabulü gerekir.Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 04.06.2013 tarih ve 3440 E., 3763 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; HMK’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkeme (alacağın sıra cetveline göre düşen hissenin miktarına bakılmaksızın) HMK’nın 2/1. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesidir.(Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:738).”
Hal böyle olunca uyuşmazlığın HMK.m.2/f.1 hükmüne göre özel görevli bir mahkemenin görev alanına girmemesi, dayanak hükmün içeriği karşısında genel görevli olan asliye hukuk mahkemesinin somut olayda görevli olduğu,bu çerçevede mahkememizin somut davada görevli bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bilindiği üzere görev dava şartı olup HMK m.115 hükmü gereğince her zaman ve her aşamada ele alınması gerekmektedir.Davanın açılış tarihi 16/10/2012 olup 01/10/2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ve 01/07/2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’dan sonra bu dava açılmıştır.Bu şartlarda ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki davanın açıldığı tarih itibari ile iş bölümü ilişkisi olmayıp görev ilişkisi haline dönüşmüştür.O halde mahkememizce yapılan yargılamada bilirkişi raporu alınmış olsa dahi görev hususunun dava şartı olması,bu yönüyle kamu düzenine ait bulunması,tamamlanabilir dava şartı niteliğinin ise kesin olarak bulunmaması nedeniyle görev hususunun gözardı edilebilmesi yasal olarak mümkün değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında mahkememizin görevsiz olması dikkate alınarak davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK.m.114/f.1 bend c ve HMK.m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,HMK m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsiz olması karşısında davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK.m.114/f.1 bend c ve HMK.m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,
2-HMK m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine,
3-Harç, vekalet ücreti ve yagılama giderinin HMK m.331/f.2 hükmü uyarınca görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Artan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra HMK m.333 hükmü gereği taraflara iadesine,
Dair, kararın davacı vekilinin huzurunda, taraf vekillerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK.341.maddesi uyarınca İstanbul BAM nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır