Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/866 E. 2020/509 K. 11.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/866 Esas
KARAR NO : 2020/509

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/08/2016
KARAR TARİHİ : 11/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete … no lu iş yeri paket sigortası ile sigortalı … Sitesinin … Katında bulunan otoparkın çıkış istikametine giden … plaka sayılı aracın sürücüsü …’ in sevk ve idaresinde iken otopark çıkışına dönmek üzere iken dönüş yerinin köşesinde bulanan kazan dairesine ait havalandırma borusuna aracının kasasının çarpması sonucu havalandırma borusunun ortadan ikiye ayrılması şeklinde gerçekleşen maddi hasarlı kaza meydana geldiğini, kazadan sonra tutulan olay yeri görgü tespit tutanağı ve diğer tutanak kapsamına göre… plakalı araç sürücüsünün 8/8 kusurlu hareketi nedeniyle 31/08/2015 tarihinde meydana gelen kaza sonucu hasarlanmış ve yaptırılan ekspertiz raporu sonucu 6.798,00-TL hasar tazminatı 21/09/2015 tarihinde sigortalısına ödendiğini, bu kazanın meydana gelmesinde 8/8 kusurlu olması sonucu zarar gören araç ödenen 6.798,00-TL’sini ödeme tarihi olan 21/09/2015 tarihinden itibaren davalılardan talep etme zarureti hasıl olduğunu, izah edilen nedenlerle ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla; zarar gören araç sahibine ödenen 6.798,00-TL’si tazminatın davalılardan ödeme tarihi olan 21/09/2015 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi, mahkeme masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davalı tarafa ait … plakalı aracın 3. Şahıslara devrinin önlenmesi için trafik kaydına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalılar tarafından davaya cevap dilekçesi sunulmadığı ve duruşmalara iştirak edilmediği görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Davacı şirket ile dava dışı sigortalısı arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi, trafik kazası ve olay yeri görgü tespit tutanağı, alkol raporu, hasar dosyası, ekspertiz, raporu, ehliyet ve ruhsat kayıtları ile makbuz ve ödeme dekontları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı … Sigorta A.Ş. ile dava dışı sigortalı … Site Yönetimi arasında sigortalıya ait ortak alanlar için 31/12/2014 – 2015 tarihlerini kapsayan “İşyeri Sigorta Poliçesi” nin düzenlendiği, poliçe süresi içinde, 31/08/2015 tarihinde … plaka sayılı aracın sigortalı binanın … Blok, … Katında bulunan otoparkta davalı … Tic. Ltd. Şti’ nin işleteni olduğu ve diğer davalı …’in sevk ve idaresinde bulunduğu sırada davalı sürücünün otopark çıkışına dönmek üzere manevra yaparken dönüş yerinin köşesinde bulunan kazan dairesine ait havalandırma borusuna çarparak maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, kaza neticesinde havalandırma ünitesinin parçalanarak hasarın oluştuğu, davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısının zararını karşıladığı ve 21/09/2015 tarihinde banka havalesi yoluyla 6.798,00 TL hasar tazminatı ödemesinde bulunduğu, bu durum üzerine dava dilekçesinde ikrar edildiği üzere, TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortalısının haklarına halef olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu gereğince zarardan sorumlu olan … plaka sayılı aracın işleteni ve sürücüsü olan davalılardan halefiyet kuralı gereği ödenen tazminatının rücusunun istendiği anlaşılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı sigorta şirketi kendi sigortalısının haklarına halef olarak bu davayı açtığından halefiyet davası ticari dava olmadığından görevli mahkemenin tespit edilmesi gerekmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde ifade edilmiştir.
Dava dışı sigortalı … Yönetimi’nin idaresinde bulunduğu binada davalıların işleteni ve sürücü oldukları … plaka sayılı aracın havalandırma ünitesine çarparak bu ünitenin zarara uğraması sebebiyle oluşan hasara ve zarara yönelik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca davalılara başvurma hakkının ve imkanının bulunduğu, zararın anılan Kanun kapsamında tazmininin istenebileceği, davacının bu davacı yüzden Mahkememize dava açtığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, TTK’ nın 5. maddesi hükmü uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevi, ticari davalara ilişkin olup; uyuşmazlığın kaynağı bakımından, davanın TTK’ nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı ve ayrıca dava dışı sigortalı “Toplu Site Yönetiminin” tacir sıfatı bulunmadığından davanın nispi ticari dava olarak da değerlendirilemeyeceği açıktır.
Dava dışı sigortalı “Site Yönetiminin” tacir sıfatı ve görevli mahkemenin tespitine yönelik davaya ışık tutabilecek yargısal uygulamalara bakıldığında:
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2017/285 Esas, 2017/281 Karar sayılı ilamında:
“…Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine dayalı olarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
TTK.nun Halefiyet başlıklı 1472.maddesinde”(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.(2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” hükmünü içermektedir.
Buna göre davacı, halefiyet prensibi gereği dava dışı … Yönetiminin yerini almıştır. Diğer bir ifade ile dava dışı … Yönetimi davacı sigorta şirketine başvurmak yerine doğrudan … A.Ş.ne açabileceği dava ile hasarın davacı sigorta şirketince karşılanması nedeniyle sigorta şirketinin dava açması arasında taraf sıfatı yönünden hiç bir fark yoktur. Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin diğer tarafı olan dava dışı … Yönetimi tacir değildir.
O halde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/01/2015 Tarih ve 2014/24196 E. 2015/356 K. Sayılı kararında da açıklandığı üzere her ne kadar ilk derece mahkemesince 6102 sayılı TTK’nın 3. maddesi gereğince, 1472. maddeye dayalı olarak açılan davaya yine aynı Kanun’un 5. maddesi dikkate alınarak bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, dava dışı … Sitesi Yönetiminin tacir olmadığı gibi bir ticaret şirketi de olmadığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 22.03.1944 Tarih ve 37/9 E.K. sayılı kararında bu hususun “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur” şeklinde vurgulandığı, davacının sigorta şirketi olup, uyuşmazlığın temelinin haksız fiilden kaynaklandığı, 6102 sayılı TTK’nın 3, 4 ve 5. maddeleri ve dava dışı … Sitesi Yönetiminin tacir olmadığı dikkate alındığında sadece iş bu davanın taraflarına bakarak görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğunun kabulü ile görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6100. Sayılı HMK’nın 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile 353/1a.3 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, karar vermek gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2017/683 Esas, 2017/758 Karar sayılı başka bir ilamında:
“…Halefiyet 6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesinde düzenlenmiştir. Yasada, sigortacının sigorta tazminatını ödediktensonra hukuken sigortalı yerine geçeceği,sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olduğu ifade edilmiştir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK nun 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakmak görevi asliye ticaret Mahkemesine aittir.TTK nun 4/1-a vd bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ile diğer kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalar mutlak ticari davalardır.Düzenleme kapsamında , halefiyetin TTK nun 1472. maddesinde yer almış olması nedeni ile rucüen tazminat davalarının mutlak ticari dava olduğu düşünülse dahi, gerek yargı kararlarında gerekse de doktrinel olarak görevli mahkemenin zarar görenle zarar sorumlusu arasındaki sorumluluk doğuran olayın niteliğine göre belirleneceği kabul edilmektedir.Sigortalı zarar gören ile zarar veren arasında ticari bir ilişkiden dolayı zarar meydana gelmiş ise, hasar bedelini ödeyerek hukuken sigortalı yerine geçen sigorta şirketinin açtığı davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekirken, zarar ticari bir işten meydana gelmemiş ise bu durumda, dava dışı sigortalı hangi mahkemede zarar verene karşı dava açabilecekse sigorta şirketide ancak o mahkeme de halefiyetten kaynaklanan rücu davasını açabilecektir.
Somut olayda, davacı sigorta şirketi “Ortak Alan Sigorta Poliçesi” kapsamında, sigortalı … Sitesi Yöneticiliği adına davalının sorumluluğuna dayanarak dava açmıştır.Dava dışı sigortalı site yönetimi tacir olmadığı gibi, zarara neden olduğu iddia edilen eylemde ticari bir iş değildir.Bu durumda mahkemece, dava tarihinde yürürlükte bulunan yasal düzenlemeler kapsamında görevli olmadığını, görevli mahkemenin işin niteliği itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin dava şartı olan mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekirken işin esasının incelenerek karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir…” olarak ifade edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, eldeki dava dosyası bakımından, davanın mutlak ticari dava olmadığı gibi dava dışı sigortalı Site Yönetiminin tacir sıfatı bulunmadığından nispi ticari dava olarak da değerlendirilemeyeceği, Mahkememizin ticari davalar bakımından görevli olup işbu dava dosyası bakımından görevli olmadığı, davacı sigorta şirketinin sigortalısının haklarına halef olarak 2918 sayılı KTK uyarınca Asliye Hukuk Mahkemelerinde zararının rücusunu isteyebileceği, görevli mahkemenin yukarında değinilen içtihatlar da dikkate alınarak Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, görevin kamu düzenine ilişkin olup taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında Mahkemece resen nazara alınması gerektiği, Mahkememizin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olması karşısında görevsizlik kararı vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK’nın 114/1-c, HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin , bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten , süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
11/11/2020

Katip
(e-imzalıdır)

Hakim
(e-imzalıdır)