Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/822 E. 2020/30 K. 21.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/909 Esas
KARAR NO : 2020/27

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 03/06/2015
KARAR TARİHİ : 21/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleri … ve … ile mütevveffa …’in kardeş olduklarını, diğer müvekkili …’in ise müteveffanın annesi olduğunu, müteveffanın 06/07/2014 tarihinde … plakalı araç ile seyir halindeyken … ili, … ilçesi … Köyü mevkiinde bulunan köprü üzerinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, kazanın meydana geldiği köprü ve yolun kusurlu olduğunu ve bu nedenle yolu yapan davalı idarenin olayda sorumlu olduğunu, kazanın meydana geldiği köprünün bağlantı noktalarının ve onların geri kısımlarının uçurum olduğunu, bariyer bulunmadığını, köprü koruma demirlerinin ucunun açık ve keskin demirlerden oluşması sebebiyle bu demirlerin aracı çapraz biçimde keserek bir bıçak görevi gördüğünü, köprü demirlerinin başladığı yerde yağmur sularının tahliyesi açıcıyla yapılan oval arkların bulunduğunu ve bunların yolu daralttığını, bunların üzerinde bariyer olmadığından müteveffanın kullandığı aracın kayarak oval arkın içine doğru gittiğini ve ardından da köprü demirlerine saplandığını, oval ark çevresinde mıcırların olduğunu ve bunların kaymayı hızlandırarak aracı arkın içine taşıdığını, köprü üzerinde yolun daraldığına ilişkin herhangi bir uyarının bulunmadığını, .. sapağından başlayarak kazanın meydana geldiği yere kadar araçların hızlarını ayarlaması için herhangi bir levhanın bulunmadığını, köprü girişinde 2 adet siyah ve beyaz yatay çizgilerden oluşması gereken köprü bildirim levhasının bulunmadığını ve bu eksikliklerin idarenin kusuru olması sebebiyle idarenin sorumlu bulunduğunu, olay nedeniyle destekten yoksun kalan müvekkilleri lehine maddi tazminat istemiyle davalı … şirketine müracaat ettiklerini ancak taleplerinin geri çevrildiğini, müvekkillerinin murisin desteğinden yoksun kaldıklarını, manevi yönden zarar gördüklerini belirterek HMK 107 maddesi uyarınca kesin tutar belirleninceye kadar 10.000,00 TL maddi ve müvekkillerinin yaşadığı manevi çöküntü nedeniyle 150.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan … plakalı araca ait müvekkili şirket nezdinde ZMMS temin edilmiş olup, ilgili poliçede ölen şahıs başına azami poliçe teminat limitinin 268,000,00 TL ile sınırlı olduğunu, ölen kişinin kardeşi olsa dahi kardeşe destek tazminatı hesaplanmayacağını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, davaya dayanak kazada vefat eden şahsın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olan aracın sürücüsü olduğunu, ayrıca tek taraflı kazaya kendi kusuruyla sebebiyet verdiğini, dava konusu kazada …’ in kendi kusurundan dolayı tazminat talep edildiğini, KTK, Poliçe Genel Şartları ve Kökleşmiş Yargıtay Kararları uyarınca davacının talebinin teminat kapsamında olmadığını ayrıca müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, sigortalı araç sürücüsünün vefatı nedeniyle üstlenilen sorumluluk sona ermiş olduğundan müvekkili şirket hakkında açılan davanın reddine, kabul anlamına gelmemek üzere aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranı da dikkate alınarak hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davanın usul ve yasalara aykırı olduğunu, tazminat davasının davalının bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerektiğini, ayrıca kazanın meydana geldiği yerin …’ ın … ilçesi olduğunu, bu nedenle yetkisizlik itirazında bulunduklarını, davacıların iddialarını somutlaştıran herhangi bir delil bulunmadığını, kaza sonrasında alınan raporlar ve … Sulh Ceza Hakimliğince alınan bilirkişi raporunda kazanın meydana geldiği bahse konu yerde yol kenarında mıcır olmadığı, köprü üzerinde yolda daralmanın değil aksine yolun genişlediğini, kaza mahallinde hız tehdit levhasının olmadığı hususundaki itiraz neticesinde yapılan incelemede kazanın meydana geldiği … köyünde hız sınırının 50 km olduğunu belirtir levhanın olduğunun raporlandığını, mahkemece alınan trafik bilirkişi raporunda aracın hızının yolun fiziki şartlarının çok üstünde olduğunun, müteveffanın şehir içi ve dışında sürücü belgesi alırken hız limitinin öğretildiği gibi kendi can ve mal güvenliğini konmanın kaçınılmaz kural olduğunu ayrıca yolun asfalt yol olduğunu, yolda sorun olmadığını, yolun bozuk olduğu iddiasının her iki yönde köprünün iskeletinde bulunan beton kalıpların hizasında olduğunu, yolun karayolu olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, yolun yapısına göre hızını ayarlayan dikkatli sürücünün bu kara yolunda seyir etmesi halinde trafik kazasının olma ihtimalinin çok düşük olduğunun raporlandığını, tüm bilgi belge ve raporlarda sabit olduğu üzere kazanın oluşmasında müvekkili kurumun en ufak bir kusurunun bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 08/06/2015 tarih, 2015/221 Esas 2015/197 Karar sayılı dosyasında görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimat ile alınan 18/12/2017 tarihli bilirkişi raporu ile özetle; Trafik bilirkişisinin tespit ettiği üzere araç sürücüsü …’ in yolun fiziki şartlarına göre hız levhası bulunsun veya bulunmasın hızının yüksek olduğu ve dolayısıyla köprüye ve köprüden önce eğimli dönemece hızlı girdiği ve kazaya sebebiyet verdiği nedeniyle tam kusurlu olduğu, yolun köprü üzerinde seçim ve kullanma kriterlerine göre belirtilen hız sınırında oto korkuluk yapılması zorunlu olmadığı, ancak araçların köprüden düşme ihtimaline karşı korkuluk imal edildiği, imal edilen korkuluktaki keskin uç demirlerin 6933 sayılı İş Güvenliği Kanununun ilgili maddesine göre uygun imal edilmediği ve köprü girişinde eski veya yeni olsun hız levhası ve sol şerit yasak uyarı levhası olmasına rağmen viraj ve eğim levhasının olmaması nedeniyle ilgili kurumun kusurlu olduğu, aynı şekilde köprü girişindeki akarsunun açtığı çukurların bakımı zamanında yapılmadığı nedeniyle ilgili kurumun kısmen kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir.
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimat ile alınan 18/10/2018 tarihli (tarafların kusur oranının % olarak belirlenmesi ile birlikte rapora karşı yönelen itirazların değerlendirilmesi için aldırılan) bilirkişi ek raporu ile özetle; Dava dosyasından ve daha önce olay yerinde yapılan incelemeye göre araç sürücüsü …’ in hız sınırına uymadığı ve kendi ölümüne sebep olduğu tehlikeli ve dikkatsiz davranışından ötürü %75 kusurlu olduğu, ilgili kurumun viraj ve köprü giriş levhalarını zamanında koymadığı ve köprü girişindeki çukurları zamanında onarmadığı nedeniyle %25 kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir.
Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 01/02/2019 tarihli bilirkişi raporu ile özetle; Davacı …’ in talep edebileceği toplam destekten yoksun kalma tazminatının 51.524,38 TL olabileceği, dosyada mübrez 18/10/2018 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre müteveffanın kazanın oluşumunda %75 oranında kusurlu olduğu esas alındığında sigorta şirketinin sorumluluğunun 51.524,38 x %75 = 38.643,29 TL olduğu ve temerrüt tarihinin 01/08/2014 olacağı, … İl Özel İdaresinin sorumluluğunun 51.524,38 x %25 = 12.881,10 TL olduğu ve temerrüt tarihinin kaza tarihi olacağı, davacıların talep ettiği manevi tazminat taleplerinin takdiri ve miktarının Sayın Mahkemeye ait olduğu mütalaa edilmiştir.
Davacılar vekili tarafından mahkememize sunulan 15/03/2019 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Müvekkili … yönünden belirlenen maddi tazminatın 51.524,38 TL olduğunu, bu nedenle müvekkili … için maddi tazminat talebini 51.524,38 TL olarak neticelendirmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, 06.07.2014 tarihinde, davalı … nezdinde ZMMS poliçesi bulunan … plaka sayılı aracın karışmış olduğu kazada, aracın sürücüsü olan …’in vefat ettiği, davacı …’in mütevaffa …’in annesi, davacılar … ve …’in ise müteveffanın kardeşi oldukları, kazanın meydana gelmesinde; araç sürücüsü …’in %75 kusurlu olduğu, davalılardan … Özel İdaresi’nin ise %25 kusurlu olduğu hususları; tüm dosya kapsamı, 18.12.2017 ve 18.10.2018 tarihli denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporlarında anlaşılmıştır.
Yukarıda özetlenen aktüer bilirkişi raporuna göre destekten yoksun kalma zararları hesaplanmış ve rapora göre, -müteveffanın kusuru da tutara yansıtılarak- davacı …’in 38.643,29 TL destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanacağı ve poliçe teminat limitinde kalan bu tazminatı davalı … şirketinden talep edebileceği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin davalı … İdaresinden; davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı ile tüm davacılar için manevi tazminat istemi de mevcuttur.
Ancak;
Davaya konu olayda, yolun bakım ve gözetim yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle kazanın meydana geldiği iddiası ile maddi (bir kısım) ve manevi tazminat istemi davalı … aleyhine husumet yöneltilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü, son fıkrası ise “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” düzenlemesini içermektedir. İdare hukukunda idarenin iki tür sorumluluğu kabul edilmektedir. Biri idarenin özel hukuk ilkeleri doğrultusunda yaptığı sözleşmelerden kaynaklanan özel hukuk sorumluluğu; diğeri ise, idarenin idare hukuku ilkeleri doğrultusunda yapmış olduğu sözleşmeler ve idarenin her türlü işlem ve eyleminden kaynaklanan kamu hukuku ilkeleri doğrultusunda oluşmuş idare hukukuna özgü sorumluluk türüdür. İdarenin kişilere verdiği zararları tazmin yükümlülüğü, idarenin “hizmet kusuruna (kusurlu sorumluluk)” ve “kusursuz sorumluluğuna” dayanmaktadır. İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Hizmet kusurunun tam ve kapsamlı bir tanımını yapmak zor olmakla birlikte genel olarak doktrinde hizmet kusuru; idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması, şeklinde tanımlanmaktadır (SARICA Ragıp, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, “Hizmet Kusuru ve Karakterleri”, Y. 1949, C. 15, S. 4, s. 858; ATAY Ender Etem, İdare Hukuku, Ankara 2006, s. 571; YILDIRIM Turan, İdari Yargı, İstanbul 2008, s. 253)Kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş kanunları gerekse 2918 sayılı KTK’ya göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşıması ve görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin her hangi bir düzenlemenin KTK’da yer almaması dikkate alındığında, trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir. Benzer bir uyuşmazlıkta aynı ilkeler Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26.02.2015 tarih, 2015/493 Esas, 2015/557 Karar sayılı ilamında da benimsenmiş ve idari yargı kolunun görevli olduğu değerlendirilmiştir.(Y17HD2015/13968E-2018/7301K, Y17HD2016/5000E-2019/348K)
Somut olay ve yukarıda anılan yüksek yargı içtihadı değerlendirildiğinde aracın, yolda bulunan hatalar ile yolun bozuk olması nedeni ile kazanın gerçekleştiği iddia edilmiş olması bakımından KTK’nın 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen işletenin hukuki sorumluluğuna değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği yani yürütülen kamu hizmetinin kusurlu işletildiği, meydana gelen kazada hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu ve yargı yolunun görevli olması hususunun dava şartları arasında sayıldığı anlaşıldığından davalı … İdaresine yöneltilen davaların dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
-38.643,00 TL tazminatın 01/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …Ş.’ den alınarak davacı …’ e verilmesine,
-Davalı …’ ne yöneltilen manevi tazminat ve destekten yoksun kalma davalarının 6100 sayılı HMK’ nın 114/1 ve 115/2 maddeleri gereği usulden reddine,
2-Kabul edilen toplam 38.643,00 TL maddi tazminat tutarı üzerinden alınması gerekli 2.639,70 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 518,00 TL harç ve 710,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 1.411,70 TL harcın davalı …Ş.’ den alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan 518,00 TL peşin harç ve 710,00 TL ıslah harcı toplamından oluşan 1.228,00 TL’ nin davalı …Ş.’ den alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan posta, tebligat ve talimat masrafı 1.517,55 TL, bilirkişi ücreti 1.550,00 TL olmak üzere toplam 3.067,55 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 589,67 TL’ sinin davalı …Ş.’ den alınarak davacılara verilmesine, kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Maddi tazminat davasında davacı … kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan AAÜT gereğince taktir olunan 5.796,45 TL vekalet ücretinin … Sigorta A.Ş.’ den alınarak davacı …’e verilmesine,
7-Maddi tazminat davasında davalı …Ş kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan AAÜT gereğince taktir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT madde 7/2 gereğince taktir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı …’ ne verilmesine,
9-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 21/01/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır