Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/632 E. 2018/350 K. 28.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/632 Esas
KARAR NO : 2018/350

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/06/2016
KARAR TARİHİ : 28/03/2018

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılamasında
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; müvekkilinin elektrik dağıtımı yapan davalı şirketin abonesi olduğunu, abonelik sözleşmesi kapsamında, kullanılan enerji miktarının belirli oranlarında kayıp kaçak bedeli, PSH bedeli ,dağıtım, iletim, sayaç okuma bedeli, TRT payı, KDV, Enerji Fonu, BTV bedelleri adı altında haksız ve hukuka aykını olarak faturalandırma yapıldığını, davalı şirketin yaptığı kesintilerin kanuna ve anayasaya aykırı olduğunu, müvekkiline iade edilmesinin gerektiğini, Yargıtay genel kurulunun da bu yönde kararları olduğunu, beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile abonelik sözleşmesi kapsamında kullanmış olduğu, elektrik faturalarına yansıtılan bedellerin tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan ve iadesi talep edilen bedellerin fatura unsurlarının kurumun düzenleme yapma yetkisine dayanarak belirlediği ve kurul kararı ile uygulanan bedeller olduğunu, lisans sahibi elektrik dağıtım şirketleri açısından bağlayıcı olan ve uyulup uyulmaması noktasında hiç bir serbestisi olmayan tarifelerin EPDK kurul kararı ile belirlendiğini, EPDK tarafından tesis edilen tarifenin bir genel düzenleyici idari işlem olduğu, EPDK’nın düzenleyici kararlarının denetimi Danıştay 13. Dairesi tarafından yapıldığını, iptal davası açılıp söz konusu idari işlemin iptal edilmedikçe tüm elektrik tüketicileri için bağlayıcı olduğunu, davacının dava konusu ettiği bedeller yönünden tüm faturaları itirazsız olarak kabul ettiğini, ödeme sırasında hiç bir ihtirazi kayıt konulmadığını, bu yönde şirket dava öncesinde hiç bir ihtar ya da ihbarda bulunmadığını, mevcut yasa hükümlerine göre davanın reddine karar verilmesini iddia ve talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile ilgili olarak pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, yargı yolu caiz olmadığını, davacı taraf dava dilekçesinde bazı bedellerin iadesini istediğini, ancak söz konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazında bulunduğunu, dava konusuna ilişkin olarak 17.06.2016 tarihli Resmi Gazetede 6719 sayılı kanun yayımlanmış olup belirtilen kanun uyarınca söz konusu bedellerin talep edilmesi mümkün olmadığını, dava konusu edilen bedeller, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye, tarifelere ve tarafların iradesine uygun olduğunu, fatura içeriklerine TTK 21. madde kapsamında itiraz edilmediğini, bu nedenlerle öncelikle usul hukukuna ilişkin itirazlarının kabulüne, davanın, … Elektrik Dağıtım A.Ş. ile … Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbarına, davanın tüm istemleri ile birlikte reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, davacı faturalarına kayıp kaçak bedeli ,PSH bedeli ,dağıtım, iletim, sayaç okuma bedeli ve TRT payı, KDV Enerji Fonu, BTV bedelleri adı altında yansıtılan bedellerin iadesi istemine ilişkindir.
Dava konusu bedellerin EPDK nın düzenleyici işlemlerine uygun şekilde tahakkuk ettirildiği 18/08/2017 tarihli rapordan anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, anılan bedellerin tüketim ve hizmet karşılığı olmadan davacı faturalarına yansıtılmasının hukuka aykırı olup olmadığı, yansıtılan bedellerin iadesine karar verilip verilemeyeceği, 6719 sayılı Kanun’un 21 maddesi ile değişik 6446 sayılı kanun’un 17 nci maddesinin iş bu davaya uygulanıp uygulanmayacağı hususlarında toplanmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ancak, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Hal böyle olunca mahkememizce konusuz kalan dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmesi gerektirmiştir.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Açıklanan nedenlerle, dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilerek ve yapmış olduğu yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilerek Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin emsal 2016/20106 E 2017/9319 K sayılı kararı da dikkate alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Dava konusunda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Peşin harcın mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan 170,20 TL posta ve tebligat masrafı, bilirkişi masrafı 500,00 TL ile mahsubuna karar verilen 29,20 TL maktu harç olmak üzere toplam 699,40 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı miktar itibariyle kesin olmak üzere üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/03/2018

Katip …
¸E-İmza

Hakim …
¸E-İmza