Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/539 E. 2023/782 K. 23.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/539
KARAR NO : 2023/782

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 23/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06.12.2014’de … A.Ş.y’e ait … çekici plakalı ve … dorse plakalı … marka araçla antrepo çıkışı olan tali yoldan Hadımköy İstanbul yoluna kontrolsüz ve kurallara aykırı olarak anayola çıkarak müvekkilin şeridini kapatmasıyla müvekkilin davalıya ait aracın sol arka tekerlek kısmıma çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, kazanın etkisi ile motosikletin depo kapağının kırılarak fırlaması ve oluşan kıvılcımlar ile depodaki benzinin alev alması sonucu, müvekkilin motosiklet altında kalarak yandığını, sonradan motosikletin altından çıkarılarak … Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’ne götürüldüğünü, yanıkların ağırlığı sebebiyle müvekkilin buradan … Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiş ve yanık yoğun bakım ünitesinde uzun bir tedavi süreci sonrası Adli Tıp raporunda da açıkça belirtildiği gibi 2.ve 3. derece yanıkların oluştuğu, hayati tehlikeye maruz. kaldığı tespit edilmek suretiyle taburcu edildiğini, bu tedaviye rağmen müvekkilin vücudunda kalıcı hasarlar meydana gelmiş olup bu hasarlar halen devam ettiğini, müvekkilinin çalışmasını vc günlük hayatını büyük ölçüde engellediğini, eşinin müvekkiline artık dokunmamakta, bakmamayı tercih etmekte ve sonuç olarak aile hayatının ve cinsel hayatının sona erdiğini, bu yetmezmiş gibi sosyal çevresi ile ilişkisi de bozulmuş olduğundan psikolojik olarak çöküntüye uğradığını, yanık hasarlarının tümüyle giderilmesi gayrimümkün olduğu gibi tedavi ve estetik işlemleri için birçok ameliyat geçirilmesi gerektiğini, bundan sonrada vücudundaki hasarların giderilmesi için defalarca ameliyat olacağını ve bu acıları tekrar yaşayacağını, bu ameliyatlar yapılsa dahi hayalı boyunca sürecek birçok yan etki ve anormal görünümle yaşamak mecburiyetinde kalacağını, davalı sürücü ya da davalı … A.Ş. yetkilisi herhangi bir kişinin hastanede ya da evdeki tedavi sürecinde gelmediğini, aranmadığını ve ilgilenmediğini, şirket yetkilileri bir kaza olmanış gibi davranmayı tercih ettiklerini, davalı kazada %100 kusurlu olduğundan … 11. Asliye Ceza Mahkemesinde …E. sayılı dosyası ile yargılanmakta olup ceza davasının derdest olduğunu, davalının %100 kusuru ile meydana gelen trafik kazası sebebiyle dava ve temyiz sürelerine şamil olmak üzere tazminat alacağının temin garantisini teşkil etmek üzere öncelikle davalı … AŞ. adlı şirketin tüm araçlarına ve dorselerinin trafik tescil kayıtlarına ihtiyati tedbir konulması ve araçların dava süresince yediemin otoparkında haczedilmesi, yine davalının %100 kusuru ile meydana gelen trafik kazası sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik; kaza sonrası çalışamamaktan dolayı ve bundan sonraki yaşamındaki çalışma kaybı olarak 2.000,00 TL, vücutta oluşan hasarların giderilmesi ve estetik operasyonların yapılabilmesi için 8.000,00 TL, fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydı ilc şimdilik 10.000.00 TL maddi ve 400.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili 02.09.2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; ilgili kanun değişikliği gereği davacının uyuşmazlığın çözümlenmesi icin gerekli belgelerle birlikte müvekkili şirkete başvurması gerektiği, kanun ile düzenlenen emredici nitelikteki özel dava şartını yerinc getirmeyen davacının talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiği, dava dilekçesinde bahsi geçen 06.12.2014 tarihli kazaya karıştığı belirtilen, … plakalı aracın müvekkili şirkete 03.07.2014 – 03,07.2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçede teminat limiti kişi başı 268.000 TL olduğunu, trafik sigortacısı şirket; üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlardan, sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında maddi tazminat ile sorumlu tutulabileceği, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. ve 85. maddelerine göre trafik sigortaları, işletenlere düşen sorumlulukları karşılamak üzere yapılabileceği, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa işletene düşen bir sorumluluğun olmadığı, dosyada öncelikle kusur tespitinin yapılması gerektiği, kusur tespitinin yapılabilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerektiği, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğuna kanaat getirilmesi gerektiğini, davacının trafik kazası sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nce veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Bölümlerine sevkine karar verilmesini, hazırlanacak bilirkişi raporunda maluliyet tespit edilmesi halinde; maluliyetin geçici nitelikte olup olmadığı, kaza ile netice arasındaki illiyet bağı bulunup bulunmadığı ve maluliyetin sürekli olup olmadığı konularının belirlenmesi gerektiği, ayrıca, maluliyetin tazminat gerektirip gerektirmediği konusu da açıklığa kavuşturulmasını, bir tazminat ödemesinin söz konusu olabilmesi için; maluliyet oranının yanında, davacının çalışabilecek durumda olup olmadığı, mesleği, maluliyel sebebi ile mesleğini yerine getirip getiremediğini, davacı, maluliyetine rağmen maluliyet halinden etkilenmiyorsa, kazanç kaybına uğramadan hayatını sürdürebiliyorsa, maluliyet tazminatına hükmedilmemeli ya da somut durum tazminat hesahında dikkate alınması gerektiğini, maluliyet sehebi ile ortaya çıkan zararlar uzman bilirkişilerce ayrı ayrı hesap edilmesi gerektiğini, yaralanmalarda geçerli olan ve müvekkil şirket tarafından sigorta edilen teminat tutarı yönünden her halükarda verilecek bir teminat olmadığını, hesap raporunda asgari ücretin esas alınması gerektiğini, yapılacak hesaplamalarda, resmi evraklara göre belirlenen ya da hesaplanabilir bir ücret olmaması durumunda, hesaplamaya esas alınacak gelir durumunun asgari ücret olarak esas alınmayacağı, söz konusu kazaya ilişkin olarak adı geçen poliçe için şirkete yapılmış bir başvuru bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekilinin 22.09.2016 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı, dava dilekçesinde yer alan 400.000,00 TL’lik manevi tazminat talebine ilişkin harcını yatırmadığını, öncelikle tamamlatılmasını, aksi takdirde tamamlanmayan bu harca ilişkin talebin usulen reddi gerektiğini, 2014 yılında vuku bulan bu olaya ilişkin öncelikle tüm delil araştırmalarına itirazın söz konusu olduğunu, keza 2014 yılındaki bu olayın, 2016 yılında yapılacak olan tüm inceleme ve belgelere ilişkin sunulacak delillerin Mahkemece dikkate alınması mümkün olmadığını, gerekli özen ve yükümlülüklerini yerine getiren müvekkili şirketin istihdam eden sıfatı ile dava konusu kazadan sorumlu tutulması gerektiğini, müvekkili şirket …’ı yurtiçi TIR şoförü sıfatıyla istihdam ederken özenli davrandığını, kazaya karışan aracı kullanırken yasal mevzuata uygun şarıları taşıdığının tespit edildiğini, öte yandan şoför …’ın denetlenmesinde özenle hareket edildiğini, Yargıtay Kararı gereği, müvekkili şirketin sorumluluğu özen yükümlülüğünü yerine getirilmemesinden kaynaklı olduğunu, dikkat ve gözetim görevini yerine getiren müvekkil şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, kaza sonrasında trafik zabıtasınca trafik kaza tutanağında müvekkili şirket çalışanına kusur atfedilmişse de müvekkili şirket çalışanına atfedilen kusuru kabul etmediklerini, ayrıca, kazanın meydana gelmesinde davacı kusurlu olduğunu, kazanın gerçekleşmesine engel olacak şekilde alınması gereken önlem ve tedbirleri almamış, firen dahi yapmamış, hızını azaltmamış, kazanın meydana gelmemesi için herhangi bir şey yapmamış olduğunu, trafik kazası tespit tutanağında belirtilen kusur paylaşımın gerçeğe ve dava konusu maddi vakıaya aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından yaptırılacak olan kusur incelemesinde kazaya karışan araçların kusur oranları edileceğini, bu nedenle kaza yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapmak suretiyle kazaya karışan araçların kusur oranlarının tespit edilmesini, davacı taraf talep etmiş olduğu maddi tazminat miktarının hangi kalemlerden oluştuğunu ve hangi zarar kalemi için ne kadar maddi tazminat talebinde bulunduğunu açıklamadığını davanın reddedilmesini gerektiğini savunmuştur.
Davalı …’ın ise cevap dilekçesi sunmadığı, inkâr eden konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dilekçesinin içeriği gözetildiğinde geçici işgöremezlik, sürekli işgöremezlik, estetik tedavi giderine ilişkin maddi tazminat ve kaza nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmesi şartlarının ve ayrıca ıslah ile birikmiş faiz talep edilebilme oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının bizzat kendisinin trafik kazasına bağlı olarak yaralandığı, tedavi gördüğü, konuyla ilgili ceza davasının açıldığı, dosya kapsamına göre davacının %22,20 oranında meslekten kazanma yeteneğini kaybetmiş sayıldığı, iyileşme süresinin altı ay olarak açıklandığı, dava dilekçesinde sadece asıl alacak miktarlarına ilişkin talep sunulduğu, dava dilekçesinde bu alacak kalemlerine ilişkin herhangi faiz talebinin sunulmadığı tartışmasızdır.
Dava mahkememizde 13/05/2016 itibariyle açılmış olup, davanın açıldığı aşama itibariyle sigorta şirketine yapılmış bir başvuru bulunmamaktadır.
Davalı sigorta şirketinin zorunlu trafik sigortacısı olduğu, dava tarihi öncesi 14/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 2918 sayılı KTK m.97 hükmü gereği davalı sigorta şirketine başvuru yapılmadığı anlaşılmakla, davacının maddi tazminat talebine konu olan tüm zarar kalemlerinin tazmin olunması için sigorta şirketine bu konuda yazılı olarak başvuru yapması, bu yöne ilişkin özel dava şartı eksikliğini bu şekilde gidermesi ve söz konusu başvuruyu yaptığını yazılı olarak belgelemesi amacıyla davacı vekiline HMK m.115 hükmü gereği iki hafta kesin süre verilmiştir. Yargılama aşamasında gerekli başvuru yapılmış ve bu eksiklik yargılama aşamasında giderilmiştir.
Davacı vekili yargılama aşamasında ve 07/10/2017 tarihli dilekçe ile manevi tazminat talebini atiye terk ettiğini açıklamıştır. 18/02/2021 tarihli ara karar ile “davacı vekilinin dava dilekçesinde 400.000-TL manevi tazminat talep etmesi, 05/07/2017 tarihli dilekçesi ile bu defa manevi tazminat talebinin 250.000-TL üzerinden devam ettirdiğini açıklaması, Yargıtay uygulaması gereği ” atiye terk” kurumunun HMK ‘da mevcut olmaması karşısında davalının kabulüne bağlı olmak koşulu ile aradaki farka ilişkin 150.000-TL miktar yönünden davasını HMK m.123 hükmü gereği geri alıp almadığını, geri alma talebinin davalar tarafından açıkça kabul olunmadığı taktirde, bu defa davacı vekilinin bu miktar yönünden HMK m.307 hükmü uyarınca bu kısım yönünde feragat edip etmediğini HMK m.31 hüküm gereği açıklamasına, bu yöne ilişkin usul eksikliğinin giderilmesine” şeklinde ara karar oluşturulmuştur. Akabinde davacı vekili, 400.000,00 TL manevi tazminat talebinin davalılar … A.Ş.ve … yönünden devam ettiğini açıklamış, belirsizlik giderilmiştir.
Bilindiği üzere davacının objektif dava yığılmasına konu olabilecek şekilde dava açmasında hiçbir engel bulunmadığından usuli işlemlerin ve taleplerin ayrı ayrı değerlendirilmesi zorunludur.
Davacının tazminat taleplerinin hesaplanması için kusur, sigorta ve hesap uzmanı bilirkişisi atanmış olup ayrıca maluliyet durumu dahi incelenmiştir.
Adli Tıp Kurumu’nun 15/05/2019 tarihli raporuna göre davacının E-cetveline göre meslekteki kazanma gücünün %22,02’sini kaybetmiş sayılacağı, iyileşmenin altı aya kadar uzayabileceği açıkça bildirilmiştir.
Kaza tarihinin 06/12/2014 olması karşısında, 01/09/2013 tarihinden sonra yürürlüğe giren ”Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun şekilde maluliyet varlığının ve oranının tespit olunması, bu nedenle ATK raporunda belirtilen ilgili yönetmelik hükümlerinin uygulanmaması, ayrınca taraf vekillerince maluliyet varlık ve oranına yönelik 22/03/2019 tarihli rapor ile ilgili itiraz dilekçe içeriklerinin dikkate alınması, bu çerçevede, daha önce hazırlanmış olan 22/03/2019 tarihli raporun revize edilmesi, ayrıca vekillerin rapora itirazı var ise maluliyet durumuna için beyanın incelenmesi ve bu çerçevede sonuç raporunun hazırlanması amacı ile dosyanın ATK İkinci İhtisas Kuruluna gönderilmesine dair yeniden ara karar oluşturulmuştur. Bu ara karar sonucunda ATK tarafından hazırlanan 26/08/2019 tarihli ek raporda ise ara karara uygun ayrıntılı açıklama yapıldığı, bu açıklama çerçevesinde açıklanan gerekçelerle 22/03/2019 tarihli rapora eklenecek yahut değiştirilecek herhangi bir hususun bulunmadığının oy birliğiyle yeniden açıklanmıştır.
Ceza yargılamasında rapor sunulan ATK raporunda davalı sürücü …’ın %100 kusurlu olduğu, davacının kusursuz olduğu, esasen yargılama yapan ceza mahkemesinde bu şekilde benimseme olduğu açık olmakla birlikte kusur, sigorta ve aktüer bilirkişiler tarafından sunulan raporda dahi aynı kusur oranları ve gerekçeli şekilde açıklanmıştır.
Ceza dava dosyasında davalı sürücünün bizzat kendisinin asli kusurlu olarak tespit olunması, ayrıca Mahkememizce dosyasında atanan kusur bilirkişisinin hazırlamış olduğu raporda dahi davalı sürücünün tam kusurlu davacının kusursuz olarak benimsenmiş olması ve olayın meydana geliş şekli, ceza dosyası içeriği karşısında kusura ilişkin yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebinin, dosya kapsamı ve usul ekonomisi kuralları gözetilerek reddine dair ara karar oluşturulmuştur.
Yargılama aşamasında davacı vekilinin açıklayıcı dilekçesi, somutlaştırdığı deliller, hastaneden celbedilen belgeler, ATK raporu içeriği ve tüm tıbbi belgeler ve tespitler dikkate alındığında; davacının vücudundaki izler nedeniyle vücuttaki bu hasarların giderilmesi ve bu amaçla estetik operasyon yapılması ihtiyacı olup olmadığı, bu noktada gereklilik olup olmadığı, estetik operasyon gerektiren durum mevcut ise ameliyat veya başkaca bir şekilde davacının vücudundaki bu izlerin giderilmesinin mümkün olup olmadığı, ameliyat veya başka bir yöntemle giderilmesi mümkün ise kısmen veya tamamen bu izlerin giderilmesinin mümkün olup olmadığı, özellikle tıbben ameliyat gerektiği takdirde yapılması gereken ameliyat veya başkaca tedaviye ilişkin giderin toplam miktarının rayicinin kaza tarihi tarihi itibariyle ne kadar olduğu; bu noktada özellikle davanın açıldığı tarih itibariyle 6111 sayılı Kanun gereği SGK sorumluluğunda olmayan tedavi giderleri ile belgesiz tedavi giderinin söz konusu olup olmadığı, buna göre SGK sorumluluğunda olan bir tedavi gideri var ise SGK ile ilgili düzenlemeler ve Yargıtay uygulaması da gözetildiğinde bu miktarın ne olduğu, nasıl tespit olunduğu hususları açıklanarak dahi dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınmak koşulu ile vücutta oluşan hasarların giderilmesi ve estetik operasyonun giderilmesi için SGK dışında davalıların sorumlu olduğu miktarın saptanması amacı ile doktor bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.
Buna göre ikisinin plastik cerrahi uzmanı olduğu ve tamamı tıp doktorlarından oluşan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 02/11/2020 tarihli raporlarında yapılan ayrıntılı muayene incelemeleri sonucunda, yanık hastalarının erken dönemdeki tedavi, bakımları ile ilgili ve yanığa bağlı tüm tedavilerin estetik amaçlı olmadığı, SGK sorumluğunda olması gereken tedavi giderlerinin tek tek ve ayrıntılı olarak belirtildiği, ancak bazı bölgelerdeki hastayı fonksiyonel olarak rahatsız eden izlerin ise düzeltilmesinin mümkün bulunduğu, yapılan hesaplamaya göre ise bunun bedelinin 7.920,00 TL olduğu saptanmıştır. Söz konusu rapor içeriğine itibar etmeye engel gerekçeli bir itiraz ise bulunmamaktadır. Esasen inceleme ara karara ve Yargıtay uygulamasına uygun olarak konusunda ehil kişilerce hazırlanmıştır.
Bu defa aktüer, sigortacı ve kusur bilirkişileri tarafından hazırlanan 27/09/2021 tarihli rapor içeriğine göre davalı …’ın %100 kusurlu olduğu, davacının kusursuz olduğu, Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 2019-40E 2020/40K.sayılı iptal karar içeriği çerçevesinde tazminat hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alındığı, zarar hesabında kazanç hesaplama tarihi itibariyle bekar kişiye ilişkin AGİ dahi net asgari ücretin ve ayrıca olayın olduğu tarih itibariyle ise zarar süresinin tespit olunduğu, rapor tanzim tarihi itibariyle ise hüküm tarihi en yakın veriler nazara alınarak zararın somut olarak hesaplandığı, buna göre geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminat hesabının yapıldığı, sürekli iş göremezlik tazminat hesabında bilinen dönem zarar hesabı, aktif dönem zarar hesabı, pasif dönem zarar hesabı, davacının yaşam süresi ile orantılı iş göremezlik zararı, maluliyet oranı ve kusur durumu tek tek dikkate alındığında rapor tanzim tarihi itibariyle her bir davalının sorumluluk tutarının tek tek belirlendiği anlaşılmaktadır.
Bilirkişi kurulu raporunun taraflara tebliğ olunmasından sonra oluşturulan 28/10/2021 tarihli ara kararda rücuya tabi bir ödeme olduğunun bildirilmesi halinde bağlanan gelirin peşin sermaye değeri sorularak 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca tazminatın belirlenmesi, kuruma yapılan müracaat neticesinde davaya konu kazanın iş kazası niteliğinde olmadığı gerekçesiyle gelir bağlanması talebinin reddine karar verilmesi halinde ise bu hususların aktüer bilirkişi tarafından dikkate alınmak sureti ile aktüer bilirkişiden ek rapor alınması hususunun takdir olunmasına dair karar verilmiş, akabinde AYM’ nin iptal kararının somut olayda etkisi ve ayrıca SGK’dan gelen cevapların içerikleri tek tek gözetildiğinde, rücuya tabi bir ödeme olduğunun bildirilmesi halinde bağlanan gelirin peşin sermaye değeri sorularak 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca tazminatın belirlenmesi, kuruma yapılan müracaat neticesinde davaya konu kazanın iş kazası niteliğinde olmadığı gerekçesiyle gelir bağlanması talebinin reddine karar verilmesi halinde ise bu hususların aktüer bilirkişi tarafından dikkate alınması noktasında ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine aktüer bilirkişi münferiden hazırlamış olduğu 18/04/2021 raporunda yapmış olduğu hesaplamalar sonucunda rapor tanzim tarihi itibariyle yapılan hesaplamada “davacı mağdur …’ya ilişkin olarak, geçici işgöremezlik zarar tutarı olarak 7.177,51 TL hesaplandığı, ancak, davacı mağdur … için hesaplanan 7.177,51 TL geçici işgöremezlik zarar tutarından T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ödenen 6.233,01 TL geçici iş göremezlik ödeneğinin tenzil edilmesi sonrasında, davacı mağdur … için ödenebilir geçici işgöremezlik zarar tutarının 944,50 TL olduğu, sürekli işgöremezlik tazminat tutarı olarak toplam 604.237,47 TL olmak üzere geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı olarak toplam 605.181,97 TL hesaplandığı, poliçe limiti dikkate alındığında; davacı mağdur…’ya ilişkin olarak; … Sigorta A.Ş.’nin tazminat payı; geçici işgöremezlik zarar tutarı olarak 418,26 TL, sürekli işgöremezlik tazminat tutarı olarak toplam 267.581,74 TL olmak üzere toplam 268.000.00 TL tazminat hesaplandığı, diğer davalıların tazminat payı; geçici işgöremezlik zarar tutarı olarak 526,24 TL, sürekli işgöremezlik tazminat tutarı olarak toplam 336.655,74 TL olmak üzere toplam 337.181,97 TL tazminat hesaplandığı, söz konusu kaza, iş kazası olmakla birlikte, davacı mağdurun, meslekte kazanma gücü kayıp oranının tespitine ilişkin SGK’ya herhangi bir başvurusu bulunmadığından ve peşin sermaye değeri (PSD) hesaplanmadığından, SGK tarafından hesaplanan ve davacı mağdura ödenen PSD olmadığından, herhangi bir gelirin hesaplanan tazminattan tenzil edilmediği, kaza tarihinde, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk /TRAFİK sigorta poliçesinin kişi başına sakatlanma ve tedavi teminatı ayrı ayrı 268.000 TL olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Aktüer bilirkişinin sunmuş olduğu ek rapora itibar olunmasına engel gerekçeli ve kabul edilebilir bir itirazın olmadığı, esasen yapılan hesaplama yönteminin Yargıtay tarafından benimsenen yönteme uygun şekilde gerçekleştiği ve celbedilen kayıt içeriklerine uygun anlaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle aksi yöndeki beyanlara itibar olunabilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Adı geçen aktüer bilirkişi raporunun tebliğ olunmasından sonra davacı vekili 12/05/2022 tarih dilekçesinde, alınan bilirkişi raporunda müvekkili ile ilgili geçici iş göremezlik zararı, sürekli işgöremezlik tazminat tutarının tek tek belirlenmiş olduğu, estetik operasyon bedelinin daha önce belirlenmiş olduğu, bu nedenle raporda belirtilen rakamlar karşısında 323.920,00 TL (yazı hatası 333.920,00 TL olarak davacı vekilince akabinde düzeltilmiştir) 434.000,00 TL faiz, yine 400.000,00 TL manevi tazminat için ise kaza tarihinden itibaren 553.000,00 TL faiz olmak üzere dava dilekçesine konu miktarları ıslah ettiğini açıklamış, buna göre davacı vekili ıslah dilekçesinde davalı … A.Ş. yönünden manevi tazminat talebi yanında davalı … A.Ş.’den 323.920,00 TL maddi zarar ve 434.000,00 TL faiz, ayrıca geçici işgöremezlik zararı ve operasyon bedeli ve faiziyle birlikte toplam 1.710.920,00 TL miktar talep ettiğini açıklamış, davalı … Sigorta yönünden ise maddi tazminat ve geçici işgöremezlik tazminatı olan 268.000,00 TL asıl alacak ve ayrıca 375.000,00 TL faiz talep ettiğini açıklamıştır.
Adı geçen dilekçenin irdelenmesi sonrası Mahkememizce oluşturulan 23/06/2022 tarihli ara kararda ise;
“Aktüer bilirkişi raporunda geçici ve kalıcı iş göremezlik miktarının 337.181,87-TL olarak hesap edilmiş olması, bu miktara 7.920,00-TL estetik operasyon alacak kaleminin ise dahil edilmemiş olması karşısında,
Davacı vekilinin 12/05/2022 tarihli ıslah dilekçesinin ikinci sayfasının 1.paragrafında tespit olunan 323.920-TL olarak belirtilmiş olması, bu rakamın hemen üstünde belirtilen 333.920-TL ile çelişki içinde olması karşısında bu çelişkinin giderilmesi,
Davacı vekilinin 18/04/2022 tarihli aktüer raporunda belirtilen sürekli iş göremezlik tazminat toplam tutarı 336.665,74-TL , geçici iş göremezlik zarar tutarı 526,24-TL olduğu halde ıslah dilekçesinin ilgili kısımlarında belirtilen miktarların farklı olduğu anlaşılmakla bu yöne ilişkin çelişkinin dahi giderilmesi,
Ayrıca davalı … Sigorta A.Ş yönünden sorumluluk tazminat payı aktüer raporunda toplam 268.000-TL tazminat olarak belirtilmiş olduğu halde … sigorta yönünden ıslaha konu edilen faizin poliçe limitini geçmesine engel hal olup olmadığı yönündeki beyanı açıklaması,
Ayrıca sürücü ve işleten açısından olay tarihi itibariyle ve kural olarak temerrüt faiz hesaplanmasına engel hal yok ise de davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt faizinin dava tarihi öncesi, olan kaza tarihinden itibaren başlatılması açısından gerekli şartın oluşup oluşmadığı, ne şekilde oluştuğu yönündeki belirsizliği gidermesi amacı ile davacı vekiline bir ay süre ve imkan verilmesine,” dair ara karar oluşturulmuş, böylece davacı dilekçesinde bilirkişi raporundaki miktarlara göre arttırım yapılmasındaki taleple ilgili davacı vekiline çelişkiyi giderici açıklama verilmesi noktasında ara karar oluşturulmuştur.
Bu defa ise davacı vekili rapordaki belirsizlik sonucu maddi hata yaptıklarını, kısmen daktilo hatası yaptıklarını ve bir rakamın bu yüzden yanlış yazıldığını, bu çerçevede davalı … Sigorta A.Ş. yönünden sigorta klozları gereği maddi tazminat ve geçici iş göremezlik sorumluluğu miktarı olan 268.000,00 TL asıl alacak ve 375.000,00 TL faiz tutarında … Sigorta A.Ş. yönünden talepte bulundukları, diğer davalılar yönünden ise maddi tazminat yönünden geçici ve kalıcı iş göremezlik zarar toplamı olan 337.381,87 TL, estetik operasyon bedeli olan 7.920,00 TL olmak üzere toplam 345.101,87TL ile, 437.000,00 TL işlemiş faiz ile birlikte adı geçen davalılardan 779.101,87 TL maddi tazminat talep ettiklerini, yine adı geçen bu iki davalıdan 400.000,00 TL manevi tazminat dışında ve ayrıca bu manevi tazminat için işlemiş olan 553.000,00 TL işlemiş faiz talep ettiklerini, sonuç olarak adı geçen bu her iki davalıdan maddi ve manevi tazminat ve faiziyle birlikte toplam 1.732.101,87 TL olarak taleplerini ıslah ettiğini açıklamış, yine bu dilekçelerinde her üç davalı açısından ayrı ayrı sorumlu oldukları miktar ve nitelik yönünden davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluklarına karar verilmesini talep etmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır. Bu nedenle davacı vekilinin hangi davalıdan hangi kalem için hangi tutar kalemini talep ettiği noktasında beyanlarıyla bağlılık esastır. Davacı vekilinin, davalı … Sigorta A.Ş.’den talep ettiği kalem ve tutarları, ayrıca diğer davalılardan talep etmediği, bu şekilde davacı vekilinin talebini belirlediği, bu noktada aktüer bilirkişinin ek raporundaki maddi tazminat ile ilgili ayrıştırmaya bağlı kaldığı açıktır. Bir başka deyişle davacı vekili, aktüer bilirkişisinin hazırlamış olduğu 20/04/2022 tarihli ek raporunda davalı … Sigorta A.Ş.ile diğer davalıların sorumlu oldukları belirtilen tazminat payı ayrıştırılmasına bağlı olarak talepte bulunmuştur. Zaten davacı vekilinin harcını yatırdığı ve ıslah ettiği rakam bu çerçevede ortaya çıkmış, davacı vekili bu rapor çerçevesinde ıslahını açıklamıştır.
O halde Yargıtay 17.HD’nin de uygulamasında kabul ettiği üzere zarar gören davacı zararın tamamını, isterse sorumluların hepsinden isterse bir kısmından isteyebileceği (Yargıtay 17.HD 2019/1346E. 2020/483K.sayılı ilâm) gerçeği karşısında davacının hesaplanan zarardan sigorta şirketinin sorumlu olduğu zararı ayrıca diğer davalılardan talep etmeyerek sadece sigorta şirketinden, sigorta şirketinin sorumlu olduğu miktarı ise dahil etmeyip sadece bakiyeyi diğer davalılardan talep etmesi karşısında bu talep ile bağlı kalınması esastır. Esasen yukarıda açıklandığı üzere HMK m.26 gereği aksi düşünülemez. Elbette bu davacıya ait bir hakkın kullanım şekli olup talep aşılamaz.
Adı geçen ıslah dilekçesi davalılara ayrı ayrı ve usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ve zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Ne var ki davaya konu eylemin uzamış ceza zamanaşımına tabi olması, bu çerçevede somut davanın 8 yıllık ceza zamanaşımına tabi olması, eylemin 06/12/2014 tarihi itibari ile gerçekleşmiş olmasına rağmen ıslah tarihinin 12/05/2022 tarihli olması, bu suretle sekiz yıllık uzamış ceza zamanaşımının dolmaması dikkate alınarak davalı … A.Ş vekilinin ıslah dilekçesine yönelik zamanaşımı definin red olunmasına dair hüküm öncesi ayrıca ara karar oluşturulmuştur.
Yerleşik Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere “2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmü mevcuttur. Bu nedenle davalı gerçek kişi sürücü, … A.Ş. işleten olarak pasif sıfat sahibi, yine işletenin zorunlu sigortasını yapan sigorta şirketi ise maddi tazminatlar yönünden pasif sıfat sahibi, manevi tazminat yönünden ise sadece davalı gerçek kişi ve şirket pasif sıfat sahibidir. Davalı işletenin davalı sürücüye araç kullanımı ile ilgili yeterli eğitim verip vermemesi, sürücünün yeterli olup olmaması ise adı geçenler arasındaki bir iç ilişki olup davacıyı hukuken ilgilendirmemektedir.
Aktüer bilirkişinin hazırlamış olduğu 20/04/2022 tarihli ek raporda AYM karar içeriği ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan ve geçici iş göremezlik tazminatı ile sürekli işgöremezlik tazminatının hesaplanmasına esas olan tüm unsurlar ve tek tek Yargıtay’ın benimsediği yönteme uygun olarak dikkate alınmıştır. Buna göre Yargıtay uygulamasında benimsendiği üzere “ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı, zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücreti dahil edilemeyceği Mahkememizce de benimsenmiştir. Buna göre somut olayda, hükme esas alınan ve AYM’nin iptal kararı doğrultusunda irdelenen 20/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda davacının aktif dönemine ilişkin tazminata esas geliri belirlenirken indirimsiz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmamış, yine bu nedenle aktif döneme ilişkin hesaplamanın AGİ dahil edilmiş asgari ücret üzerinden, pasif dönem hesaplamasının AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden yapılması konusunda, ek rapor alınmıştır. Böylelikle pasif devre hesabının ise net asgari ücret üzerinden yapılması tamamlanmış, ayrıca hükme en yakın tarih nazara alınarak zararın somut olarak hesaplanması tespit olunmuştur. Bu hesaplamalar sırasında Sosyal Güvenlik Kurum Başkanlığı tarafından ödenmiş olan geçici iş göremezlik ödeneği ise hesaplanan geçici işgöremezlik hesabından indirilmiş, bu şekilde Yargıtay’ın benimsediği yöntem çerçevesinde ise gerekli indirim tam ve eksiksiz şekilde gerçekleştirilmiştir. Özellikle sürekli işgöremezlik tazminat hesabında davacının yaşam süresiyle ortantılı olarak sürekli işgöremezlik zarar toplamı tespit olunduktan sonra maluliyet oranı olan %22,04 orana isabet edecek şeklide sürekli işgöremezlik tutarı tespit olunmuştur. Sürücü ve işletenin kusur oranı %100 olmakla ise sürekli işgöremezlik zarar bakımından herhangi bir indirim yapılmamıştır. Bu yön itibariyle Mahkememizce hükme esas olunan 18/04/2022 tarihli aktüer ek raporunda yer alan rakamlara göre ve ayrıca doktor bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapora göre sunulan ıslah dilekçesi de dikkate alındığında davacının geçici işgöremezlik, sürekli işgöremezlik ve estetik tedavi bedeline ilişkin asıl alacak kalemlerine dair bedelin “taleple bağlılık ilkesi” çerçevesinde davalılardan tahsil olunmasına dair talep itibar olunan raporlara göre kabul olunmuştur.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile sadece asıl alacak kalemlerine ilişkin bedeli arttırmamış, ayrıca tespit olunan geçici işgöremezlik tazminatı, sürekli işgöremezlik tazminatı ve estetik operasyon bedellerine ilişkin olmak üzere ve kaza tarihlerinden başlayıp ıslah dilekçesinin sunulduğu 12/05/2022 tarihine kadar işleyecek ve en yüksek banka mevduat faizi üzerinden hesaplanan işlemiş faiz miktarlarını dahi ayrıca bu davaya konu edilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde hiçbir şekilde faiz talep etmemiş olmakla birlikte dava tarihi ile ıslah tarihi arasında geçen sürede işleyen faiz alacağını bu ıslah dilekçesine konu etmiş, ancak davalılar vekili bu talebi dahi kabul etmemiştir. Bu usuli sorun üzerinde ayrıca durulmasında fayda bulunmaktadır.
Davacı vekilinin söz konusu ıslah talebinin kısmi ıslah niteliğinde olduğu, zira bu talebin miktarın sadece arttırılmasına yönelik olduğu, faizin asıl alacağa bağlı bir hak konumunda bulunması karşısında statüsünün asıl alacağa bağlı olduğu öncelikle kabul edilmelidir. Buna göre dava dilekçesine konu yapılmış olan asıl alacak için, dava dilekçesinde talep edilmemiş olan faizin sonradan talep edilmesine engel açık yasal bir engel bulunmadığı öncelikle ifade edilmelidir. Aksi halde ıslah ile ulaşılmak istenen usuli amaçlara ulaşılması dayanaksız olarak engellenmiş olacaktır. Kaldı ki günümüz Avrupa Modern Usul Hukuku teorileri ve mehaz durumundaki ülke kanunu dahi ıslah ile ilgili daraltıcı değil genişletici yorumları dikkate almaktadır.
Nitekim konuyla ilgili Yargıtay HGK 2017/19-1628E. 2018/1098K.sayılı kararında;
“Somut olay bakımından dava dilekçesinde istenmeyen fakat ıslah dilekçesinde istendiği için dava tarihi ile ıslah tarihi arasında işleyen faiz alacağına hükmedilmeyen ilk davadan sonra, bu dönem faiz alacağının yeni bir dava ile istenip istenemeyeceği ve bunun şartlarının ne olduğu hususu üzerinde de durulmalıdır. Bunun için öncelikle faiz alacağı, bunun ferî niteliği, talep edilme şartları ve özellikle sona erme bakımından asıl borçla arasındaki ilişkinin açıklanması gerekir.
Kanunlarımızda faizin tanımı yapılmamıştır. Farklı kaynakları ve farklı uygulama alanları bulunduğundan faizin yeterli bir tanımını vermek de zorluk arz eder. Genel olarak faiz, konusu para olan borçlarda alacaklının parayı kullanmaktan mahrum kaldığı süre için borçludan almaya hak kazandığı bir karşılıktır (Von Tuhr, A.: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C.I-II, Çev. C. Edege, Ankara 1983, s.61; Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b., Ankara 2017, s.1005; Serozan, R./Kocayusufpaşaoğlu, N./Hatemi, H./Arpacı, A.: Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.III, 6.b., İstanbul 2014, s.106; Helvacı, M.: Borçlar ve Ticaret Kanunu Bakımından Para Borçlarında Faiz Kavramı, İstanbul 2000, s.43 vd.; Barlas, N.: Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İstanbul 1992, s.127 vd.). Hukuk Genel Kurulunun 15.05.2015 gün ve 2013/2249 E., 2015/1362 K. sayılı kararında da bu hususa işaret edilmiştir.
Faiz asıl alacağa bağlıdır fakat bir kez doğmakla bir yan edim olarak varlık kazanır. Asıl alacak tamamen sona erdiğinde faiz borcu da sona erer (TBK m.131/1, BK m.113/2). Faiz alacağı doğduktan sonra, açıkça vazgeçilmedikçe ayrı dava ve takip konusu edilebilir.
Nitekim somut olayda davacı vekili 17.10.2001 tarihinde açtığı ilk davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, fakat dava tarihinden itibaren faiz istememiştir. Islah dilekçesinde ıslah tarihinden önceki dönem için de faiz istemiş, mahkemece bu yönde karar verilmiştir. Özel Daire o davaya ilişkin 14.7.2011 gün ve 2010/12753 E., 2011/10060 K. sayılı kararında ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur. Bozmaya uyularak yapılan yargılama üzerine asıl alacağa ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
İlk davada, dava tarihi ile ıslah tarihi arasında geçen sürede işleyen faiz alacağı ise eldeki davanın konusudur. Mahkemece talebin kabulüne ilişkin karar Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki ilk davada verilen kararın bozulmasına ilişkin Özel Daire kararında “…faize ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi isabetsiz olduğundan…” gerekçesi gösterildiğinden, faiz alacağının hiç istenemeyeceğine dair bir kesin hükümden söz edilemez. Bu durumda somut olay bakımından faizin istenebilir olup olmadığı değerlendirilmelidir.
İlk davanın davacı yararına sonuçlanması üzerine davacı yanca … 6. İcra Dairesinin … sayılı dosya ile ilamlı takibe girişilmiş, davalı borçlu tarafından icra dairesinin banka hesabına 06.06.2012 günü ödeme yapılmış; davacı eldeki davayı bu ödemeden önce 04.06.2012 günü açmış ve bilahare 20.06.2012 günü “takip konusu alacağa ilişkin faizle ilgili açmış ve açacak olduğumuz dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla dosyaya yatan paranın tarafıma ödenmesini talep ederim” şeklindeki çekincesi ile dosyadaki parayı çekmiştir.
Yukarıda faizin niteliğine ilişkin olarak yapılan açıklamalar ile somut olay da dikkate alındığında, davacının ilk davanın dava tarihi ile ıslah tarihindeki alacağından açıkça vazgeçmediği ve asıl alacağın da tam ödenmek suretiyle sona ermediği bir dönemde eldeki davayı açtığı tartışmasızdır. Bu durumda davacının anılan dönem faizine hak kazandığı ve bunun hüküm altına alınmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmaktadır.”
gerekçesiyle somut olayda olduğu gibi dava dilekçesinde dava tarihinden itibaren faiz talep edilmese dahi ıslah yolu ile ıslah öncesi döneme ait birikmiş faizin ıslah konusu yapılabileceğini benimsemiştir.
Hal böyle olunca dava tarihinde faiz istenmese dahi ıslah dilekçesi ile ıslah tarihindeki önceki dönem için işleyen faiz alacak miktarının ıslah konusu yapılabilmesi mümkün görülmüştür. O halde davacının dava dilekçesinde hüküm altına alınmasını istediği tazminata faiz yürütülmesi isteminde bulunmasa dahi ıslah edilmek istenen faizin ıslah tarihine kadar olan miktarının davacı tarafından belirlenerek asıl alacak haline dönüştürülmesi, gerekli harcın yatırılması durumunda ıslah talebinin kabulü ayrıca istek bulunması durumunda ise ıslah gününden itibaren sadece asıl alacağa faiz yürütülmesinin mümkün olacağı yönünde Yargıtay Özel Daire uygulamaları dahi mevcuttur. (Yargıtay 4.HD 2003/16082E. 2004/5725K.sayılı; 2003/16105E. 2004/5732K.sayılı; 2002/10682E, 2003/808K.sayılı; 2005/14798E. 2005/13827K.sayılı; 2001/4621E. 2001/8985K.sayılı kararları)
Davacı vekilinin sebebi ne olursa dava dilekçesinde asıl alacak kalemi için talep olunmayan faiz isteminin, ıslah tarihine kadar olan işlemiş faiz miktarı yönünden ıslah talebinde bulunması bu çerçevede Mahkememizce kabul edilmiştir. Her ne kadar davacı vekili ıslah dilekçesi ile gerek maddi alacak kalemleri ve gerekse manevi tazminat kalemi yönünden ve kaza tarihinden geçerli olmak üzere işlemiş faiz talep etmiş ise de her bir davalı yönünden talebe konu alacak miktarlarıyla ilgili temerrüt tarihinin tespit edilmesi, akabinde bu temerrüt tarihleriyle ıslah tarihi arasındaki dönem ve işlemesi gereken faiz türü çerçevesinde ancak işlemiş faiz talep edilebileceği Yargıtay uygulaması gereği kabul edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davalı sürücünün kullanmış olduğu araç ticari araç niteliğindedir. Bu nedenle ve Yargıtay uygulaması gereği davacının talep edebileceği faiz ancak avans faizi olabilecektir. Buna mukabil davacının temerrüt faizine ilişkin olarak hangi tarihten itibaren talepte bulunabileceği ise Mahkememizce ayrıca irdelenmiştir. Buna göre haksız fiil faili olan sürücünün eylemi sonucu oluşan zararla ilgili, araç işleteninin sorumluluğunu teminat altına alan trafik sigortacısının, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2.maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda, ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalı sigortacının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan sürücü ile işleten yönünden ise haksız fiil tarihinden itibaren ise temerrüt faizi işleyecektir. Buna göre sigorta şirketine davadan önce başvuru yapılmadığı anlaşıldığından sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan dava tarihinden itibaren, buna mukabil davalı sürücü ve işletenler yönünden ise haksız fiil tarihi olan 06/02/2014 tarihinden itibaren faiz talep edilebilecektir. Nitekim faiz konusunda hesaplama yapacak bilirkişinin inceleme konusu her bir davalı yönünden Mahkememizce ayrı ayrı tespit olunarak ve faiz türü açıklanarak tek tek belirlenmiştir.
Davacının ıslah talebine konu olan işlemiş faiz miktarının her bir davalı yönünden her bir alacak tutarı için ve her bir davalı yönünden esas alınması gereken temerrüt tarihi göz önünde tutularak hesaplama yapılması, dava öncesi başvuru yapılmayan sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olarak dava tarihinin, haksız fiilden sorumlu olan diğer davalılar yönünden ise olay tarihinin esas alınması sağlanmıştır.
Buna göre Mahkememizce oluşturulan ara kararda;
“Davalı … Anonim Şirketi ve davalı … yönünden Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin uygulanması gereken faiz türünün kazaya yol açan aracın ticari amaçlı kullanılan ve işleteni şirket olan araç olması, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/759 E. 2012/13757 K.sayılı ve benzer uygulamaları da dikkate alınarak tespit olunması ve adı geçen borçlular yönünden olay tarihinden başlayıp ıslah harcının yatırıldığı ıslah tarihine kadar faiz işletilmesi sonrası , Geçici iş göremezlik zarar tutarı olan 526,24TL, Sürekli iş göremezlik tazminat tutarı olan 336.655,74-TL Estetik operasyon tutarı olan 7.920,00-TL Manevi tazminat tutarı olan 400.000-TL,olarak alacak kalem tür ve miktarları açıklanan tutarlara temerrüt tarihi olan olay tarihinden başlayıp ıslah harcının yatırıldığı ıslah tarihine kadar işlemiş faiz miktarının TL karşılığının tek tek ne olduğunun tespit olunması, Davalı … Sigorta A.Ş. yönünden açıklanan Yargıtay 17. Hukuk Dairesi uygulaması ve davacı vekilinin 20/07/2022 tarihli dilekçesinin 4.maddesindeki talebi karşısında uygulanması gereken faiz türünün yukarıda açıklandığı üzere tespit olunması ve bu defa dava tarihinden başlayıp ıslah harcının yatırıldığı ıslah tarihine kadar faiz işletilmesi sonrası, Geçici iş göremezlik tazminatı 418,26-TL, Sürekli iş göremezlik tazminatı 267.581,74-TL, Tutarındaki asıl alacak miktarına işlemesi gereken faiz miktarının TL karşılığının tek tek ne olduğunun tespit olunmasına, Bu suret ile her bir davalının yukarıda belirtilen asıl alacak kalemleri ile ilgili açıklanan temerrüt tarihinden başlayıp ıslah tarihine kadar olan dönemde kaç TL’lik miktarından sorumlu olduğu, Buna göre her bir davacı yönünden ıslah dilekçesinde her bir asıl alacak için ” talep edilen” , “bilirkişilik tarafından hesaplanan” ” kabulü gereken” ,” reddi gereken” işlemiş faiz miktarların tek tek ve tablo halinde bilirkişi tarafından açıklanmasına, Bilirkişi ismi üzerinde uzlaşma olmadığı taktirde icra ve faiz hesaplamaları konusunda ehil hukuk-işletme lisanslı …’ nin atanmasına,” dair olmak üzere inceleme konuları belirlenmiştir.
Konusunda ehil bilirkişi, faiz hesabına ilişkin 16/11/2022 tarihli raporunda Mahkememizce oluşturulan ara karar içeriğine uygun olarak adı geçen davalılardan talep edilen alacak türleri ve asıl alacak miktarları ile ilgili temerrüdün başladığı tarihten ıslah tarihine kadar olan dönem için avans faiz oranını uygulamak suretiyle talep edilebilecek işlemiş faiz miktarlarını tek tek hesaplamıştır. Yapılan bu hesaplamaya göre saptanan rakamlar taraf vekillerine tebliğ edilmiş olduğu halde bu noktadaki itirazların hükme esas alınabilmesi yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında mümkün görülmemiştir. Zira bilirkişi her bir davalı yönünden asıl alacak ile ilgili temerrüdün oluştuğu tarihten hesaplamaya başlamış ve ıslah tarihine kadar olan 12/05/2022 tarihine kadar ve dönemsel olarak faiz miktarlarını hesaplamıştır. Bu noktada her bir davalı aleyhine ilgili faiz dönemleri, işlemesi gereken gün, esas alınması gereken faiz oranları, faiz tutarları tek tek ve denetime elverişli şekilde açıklamıştır. Bu rapora itibar etmeye engel yasal bir itiraz olmadığı gibi rapor inceleme konularına ve dosya kapsamına uygundur.
Buna göre davalı … A.Ş.ve … geçici iş göremezlik alacağına ilişkin 526,20-TL asıl alacak ile ilgili 524,70-TL işlemiş faiz alacağından; sürekli iş göremezlik alacağına ilişkin 336.655,70-TL asıl alacak ile ilgili 335.668,83-TL işlemiş faiz alacağından; estetik tedavi bedeli alacağına ilişkin 7.920,00-TL asıl alacak ile ilgili 7.896,78-TL işlemiş faiz alacağından; buna mukabil davalı … Sigorta A.Ş.ise geçici iş göremezlik alacağı yönünden 418,26-TL asıl alacak ile ilgili, 353,87-TL işlemiş faiz alacağından; sürekli iş göremezlik alacağı yönünden 267.581,74-TL asıl alacak ile ilgili 226.388,81-TL işlemiş faiz alacağından sorumlu olacaktır.
Davacı vekili uğradığı kaza nedeniyle ve ayrıca manevi tazminat talep etmiştir. Bu durumda 6098 sayılı TBK.m.51 hükmü uyarınca davacının talebinin değerlendirilmesi gerekir. Zira adı geçen hükümde de belirtildiği üzere “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirler.” Bir başka deyişle davacılar vekilinin talebi çerçevesinde adı geçen kanun hükmünde de belirtildiği üzere kusurun ağırlığı dikkate alınarak ve mevcut dosya kapsamı çerçevesinde manevi tazminat talebinin değerlendirilmesi hukuka uygun olacaktır.
Yargıtay 17.HD’sinin yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere “H.G.K’nun 2010/4-77 E, 2010/82K.sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar”.
BK 47.madde de düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” hükmünden de anlaşılacağı üzere cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilecektir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun ana babası gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu, çocuklarının yaralanması nedeniyle ana babanın manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.4.1995 Tarih, 1995/11-122 esas, 430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir. “
Yargıtay uygulamalarında belirtildiği üzere manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK.’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Meydana gelen kaza sonucunda davacının ATK raporuna göre %22,20 oranında iş gücü kaybına maruz kaldığı, ATK raporuna göre davacının sol kulak kepçesi, alın, sağ kaş ön tarafı, sağ elin baş parmak bölümü, sırt tarafının sağ kısmı, ön kolun ön ortası, sol el bileğinin ön yüz kısımları, sol bacağın belirli kısımları, sağ uyruğun ilgili kısımlarında yanıkların mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü ve işletenin %100 kusurlu olduğu, buna mukabil davacının kusursuz bulunduğu anlaşılmaktadır. Elbetteki meydana gelen olayın sonucunda davacının açıklanan acılara maruz kalması, davacının yaralanma şekli, yukarıda açıklanan ve yanık ile dahi sonuçlanan yaralanmanın estetik tedaviyi dahi giderecek boyut arz ettiğinin doktor bilirkişi kurulu raporu ile anlaşılması, davacının bu olayı uzun süre hatırından çıkarmasının hayatın olağan akışı içinde mümkün bulunmaması karşısında bu yaralanma olayının davacı yönünden manevi zarar oluşturacağı, bu noktada davacının yaralanma nedeniyle özel hayatındaki yaşam kalitesinin düşmesine ve tedavi süreçlerine bağlı olarak acı ve ızdırap duymasının doktor bilirkişi kurulu raporu ile dahi anlaşılan hal olduğu, meydana gelen %22,20 oranındaki iş gücü kaybının hayat boyu ve eksiksiz olarak doldurmasının imkansız olduğu, bu durumun davacının olay nedeniyle yaşayacağı manevi elem ve acıyı arttıracağı, yaralanmanın oluşturacağı elem ve üzüntünün etkileri, kazanın meydana geldiği tarihin 2014 olması ve bu tarih itibariyle tarafların mali ve sosyal durumları, davacı sayısı ve dosya kapsamı karşısında davacı için 30.000,00 TL manevi tazminat takdir edilmiştir. Esasen olay tarihi, kayıp oranı ve tazminata etkili diğer açıklanan hususlar dikkate alındığında ilgili emsal Yargıtay uygulamaları açısından dahi bu miktar makul olarak kabul edilmiştir. (Yargıtay 17.HD 2018/8926E. 2019/12124K.sayılı; Yargıtay 4.HD 2021/2349E. 2021/10686K.sayılı ve benzer kararları) Bu şekilde takdir edilen manevi tazminatın davalı sürücü ve işletenden tahsiline dair karar verilmiştir.
Öte yandan davacı vekili bu kalem yönünden dahi ıslah tarihi itibariyle manevi tazminat için birikmiş faiz talebinde bulunmuştur. Her ne kadar faiz hesaplaması yapan bilirkişi talebe konu 400.000,00 TL için işlemiş faiz miktarı hesap etmiş ise de Mahkememizce yukarıda açıklanan nedenlerle 30.000,00 TL manevi tazminat takdir olunmuştur. Buna göre bilirkişi …’nin diğer kalemler için temerrüt tarihinden ıslah tarihine kadar olan dönemler çerçevesinde uyguladığı yöntem Mahkememizce de benimsenmiştir. Bilirkişinin yapmış olduğu hesaplamada faiz dönemi, bu faiz döneminde işlemesi gereken gün, ticari avans faiz oranının aynısı yöntem olarak uygulanmıştır. Bu yönteme göre;

Asıl Alacak
FAİZ DÖNEMİ

GÜN
Ticari Avans Faiz Oranı
Faiz Tutarı
30.000,00 TL
06/12/2014
14/12/2014
8
11,75%
77,26 TL
30.000,00 TL
14/12/2014
31/12/2016
748
10,50%
6.455,34 TL
30.000,00 TL
31/12/2016
29/06/2018
545
9,75%
4.367,47 TL
30.000,00 TL
29/06/2018
11/10/2019
469
19,50%
7.516,85 TL
30.000,00 TL
11/10/2019
21/12/2019
71
18,25%
1.065,00 TL
30.000,00 TL
21/12/2019
13/06/2020
175
13,75%
1.977,74 TL
30.000,00 TL
13/06/2020
19/12/2020
189
10%
1.553,42 TL
30.000,00 TL
19/12/2020
31/12/2021
377
16,75%
5.190,21 TL
30.000,00 TL
31/12/2021
12/05/2022
132
15,75%
1.708,77 TL
TOPLAM

29.912,05 TL

şeklinde hesaplama yapılmıştır.
Açıklanan tablo dikkate alındığında hükmedilen 30.000,00 TL manevi tazminata ilişkin asıl alacak yönünden talep olunabilecek işlemiş faiz miktarı 29.912,05 TL’den ibarettir. Bu miktarların davalılar … A.Ş.ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili gerekmiştir. Elbette işlemiş faizin fazlaya ilişkin kısmının reddolunması gerektiği gibi ıslah tarihinden itibaren “faize faiz işletilmesi yasağı” nedeniyle sadece asıl alacak yönünden faiz işletilmiştir. Asıl alacak olan manevi tazminat miktarı ile ilgili ıslah konusunda ise kaza tarihinden başlayıp ıslah tarihine kadar faiz hesabı yapılmıştır. Uygulanacak faiz ise aracın şirket adına kayıtlı ve ticari amaçlı olması nedeniyle avans faizi olacaktır.
Yapılan açıklamalar karşısında maddi tazminat davası yönünden; geçici iş göremezlik alacağına ilişkin 526,20-TL asıl alacak ve asıl alacağa ilişkin 524,70-TL işlemiş faiz alacağı, sürekli iş göremezlik alacağına ilişkin 336.655,70-TL asıl alacak ve asıl alacağa ilişkin 335.668,83-TL işlemiş faiz alacağı, estetik tedavi bedeli alacağına ilişkin 7.920,00-TL asıl alacak ve asıl alacağa ilişkin 7.896,78-TL işlemiş faiz alacağı, olmak üzere belirtilen alacak tür ve kalemlerinin davalılar … A.Ş.ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine, yukarıda hükmedilen tüm asıl alacak miktarlarına, (yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacak miktarları olan hariçtir.) tüm davalılar yönünden ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine, davacının fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine, ilk ıslah talebi ve maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin 20/07/2022 tarihli dilekçe sonrası sunulan miktar arttırımına ilişkin ıslah taleplerinin yapılmamış sayılmasına, geçici iş göremezlik alacağı yönünden 418,26-TL asıl alacak ve 353,87-TL işlemiş faiz alacağı, sürekli iş göremezlik alacağı yönünden 267.581,74-TL asıl alacak ve 226.388,81-TL işlemiş faiz alacağı, olmak üzere belirtilen alacak tür ve kalemlerinin davalı … Sigorta A.Ş.’den tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine, yukarıda hükmedilen tüm asıl alacak miktarlarına (yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacak miktarları hariçtir.) davalı yönünden ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine, davacının fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine, ilk ıslah talebi ve maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin 20/07/2022 tarihli dilekçe sonrası sunulan miktar arttırımına ilişkin ıslah taleplerinin yapılmamış sayılmasına, manevi tazminat davası yönünden; davacının, aleyhine manevi tazminat davası açtığı davalı … A.Ş.ile … yönünden davanın kısmen kabulüne, 30.000,00-TL manevi tazminata ilişkin asıl alacak ile asıl alacağa ilişkin 29.912,05-TL işlemiş faiz alacağının davalılar … A.Ş.ile …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, yukarıda hükmedilen 30.000-TL manevi tazminat miktarına, (yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacak miktarlar hariçtir.) adı geçen davalılar yönünden ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Maddi Tazminat Davası Yönünden;
A)Geçici iş göremezlik alacağına ilişkin 526,20-TL asıl alacak ve asıl alacağa ilişkin 524,70-TL işlemiş faiz alacağı,
Sürekli iş göremezlik alacağına ilişkin 336.655,70-TL asıl alacak ve asıl alacağa ilişkin 335.668,83-TL işlemiş faiz alacağı,
Estetik tedavi bedeli alacağına ilişkin 7.920,00-TL asıl alacak ve asıl alacağa ilişkin 7.896,78-TL işlemiş faiz alacağı,
Olmak üzere belirtilen alacak tür ve kalemlerinin davalılar … A.Ş.ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
Yukarıda hükmedilen tüm asıl alacak miktarlarına, (yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacak miktarları olan hariçtir.) tüm davalılar yönünden ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine,
İlk ıslah talebi ve maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin 20/07/2022 tarihli dilekçe sonrası sunulan miktar arttırımına ilişkin ıslah taleplerinin yapılmamış sayılmasına,
B)Geçici iş göremezlik alacağı yönünden 418,26-TL asıl alacak ve 353,87-TL işlemiş faiz alacağı,
Sürekli iş göremezlik alacağı yönünden 267.581,74-TL asıl alacak ve 226.388,81-TL işlemiş faiz alacağı,
Olmak üzere belirtilen alacak tür ve kalemlerinin davalı … Sigorta A.Ş.’den tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
Yukarıda hükmedilen tüm asıl alacak miktarlarına (yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacak miktarları hariçtir.) davalı yönünden ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine,
İlk ıslah talebi ve maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin 20/07/2022 tarihli dilekçe sonrası sunulan miktar arttırımına ilişkin ıslah taleplerinin yapılmamış sayılmasına,
II-Manevi Tazminat Davası Yönünden;
Davacının, aleyhine manevi tazminat davası açtığı davalı … A.Ş.ile … yönünden davanın kısmen kabulüne,
30.000,00-TL manevi tazminata ilişkin asıl alacak ile asıl alacağa ilişkin 29.912,05-TL işlemiş faiz alacağının davalılar … A.Ş.ile …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Yukarıda hükmedilen 30.000-TL manevi tazminat miktarına, (yukarıda belirtilen işlemiş faiz alacak miktarlar hariçtir.) adı geçen davalılar yönünden ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
III-Yargılama Giderleri:
2-A-Maddi tazminattaki bakiye harç:
492 sayılı Harçlar Kanuna göre davacı lehine hükmedilen 1.183.934,89 TL miktar nedeniyle alınması gereken 80.874,59 TL harçtan, en başta alınan 34,16 TL peşin harç, ıslah edilen maddi tazminat kalemi nedeniyle alınan 2.196,16 TL ve 2.626,86 TL harcın toplamı olan 4.857,18 TL ıslah harcının dahi mahsubu ile bakiye 76.017,41 TL harcın,
Hükmedilen toplam maddi tazminatın %58’ine isabet eden 44.090,10 TL’sinin davalı … A.Ş. ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline; takdiren bakiye %42’sine isabet eden 31.927,30 TL’nin ise davalı … Sigorta A.Ş.’den münferiden tahsili ile hazineye irat kaydına,
B-Manevi tazminattaki bakiye harç:
492 sayılı Harçlar Kanuna göre davacı lehine hükmedilen 59.912,05 TL manevi tazminat ve faiz miktarları nedeniyle alınması gereken 4.092,59 TL ilam harcından, asıl alacak olan manevi tazminat talebine ilişkin olarak davanın başında alınan 576,80 TL, 11,53 TL, 742,50 TL toplamları olan 1.330,83‬TL harç ile ayrıca ıslah olunan manevi tazminatın faizi nedeniyle alınan 1.928,15 TL’nin ayrı ayrı mahsubu ile,
Bakiye 833,61 TL harcın davalı … A.Ş. ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı … Sigorta A.Ş.’nin manevi tazminattaki harç ile ilgili herhangi bir sorumluluğunun olmadığına,
3-Maddi Ve Manevi Tazminattaki Peşin Harç ve Diğer Yargılama Giderleri:
A)Peşin Harç
Maddi Tazminat Açısından
Davacı tarafından ve davanın başında maddi tazminat nedeniyle alınan 34,16 TL harcın, ıslah edilen maddi tazminat kalemi nedeniyle alınan 2.196,16 TL ve 2.626,86TL harç toplamı olan 4.857,18TL olarak ve peşin şekilde alınan ilam harcının, mevcut kabul oranlarına göre takdiren %58’sine denk gelen 2.817,16 TL’nin davalı … Anonim Şirketi …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya; %42’sine denk gelen 2.040,02 TL’nin davalı … Sigorta A.Ş.’den münferiden alınarak davacıya verilmesine,
Manevi Tazminat Açısından
Davacı tarafından ve yargılama aşamasında manevi tazminat nedeniyle alınan 576,80 TL; 11,53TL; 742,50TL; 1.330,82TL; ayrıca ıslah olunan manevi tazminatın faizi nedeniyle alınan 1.928,15TL’nin peşin olarak alınması nedeniyle peşin olarak alınan bu harçların toplamı olan 4.589,8‬0TL’nin davalı … A.Ş.ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Manevi tazminat ile ilgili bakiye harçtan davalı … Sigorta A.Ş.’nin sorumluluğunun bulunmadığına,
B)Diğer Yargılama Giderleri
Talep olunan 1.732.101,87 TL (davalılar … A.Ş.ve …’dan maddi ve manevi tazminat ve faiz kalemleri olarak talep edilmiştir) yine talep olunan 643.000,00 TL (davalı … Sigorta A.Ş.’den maddi tazminat ve faiz kalemi olarak kabul edilmiştir), olmak üzere davacının açtığı bu dava nedeniyle tüm davalılardan toplam talep ettiği miktarın 2.375.101,87‬ TL olması; buna mukabil davacının davalı … ve … nedeniyle toplam kabul olunan maddi ve manevi tazminat ve faiz kalemlerinin ise 719.192,21‬TL olması, diğer davalı … Sigorta A.Ş.’nin kabul olunan maddi tazminat faiz kalemi toplamının ise 494.742,68TL olması, bu suretle tüm davalılar nedeniyle kabul olunan miktarın ise 1.213.934,89‬TL olması karşısında davacının tüm talep konusu ettiği tüm kalem toplamlarının kabul oranının 1.213.934,89‬/2.375.101,87=%51 nedeniyle bu orana isabet eden %51 x davacının toplam yapmış olduğu 8.588,95 =4.389,90 TL yargılama giderinin davacı lehine takdirine,
Davacının dava konusu ettiği tüm kalemler için toplam olarak harcanan ve davanın kabul oranına göre davacı lehine takdir edilen 4.389,90TL yargılama giderinin;
Davalılar … A.Ş.ve …’ın toplam hükmolunan tutarın %58’sinden sorumlu olmaları nedeniyle 2.546,14TL’nin adı geçen davalılar … A.Ş.ve …’dan müştereken ve müteselsilen; davalı … Sigorta A.Ş.’nin ise sadece aleyhine hükmedilen maddi tazminat ve faiz kalemlerinin toplamlarına karşılık gelen %42’sinden sorumlu olmaları nedeniyle 1.843,75TL’nin adı geçen … Sigorta A.Ş.’den münferiden tahsili ile davacı …’ya verilmesine,
Bu suretle davalı … Sigorta A.Ş.’nin manevi tazminat ile ilgili kısım nedeniyle sorumluluğunun olmadığı dikkate alınmış olmakla bu çerçevede giderlerin dağıtılmasına,
4-A)Maddi tazminattaki vekalet ücreti:
Davacının davalı … Şirketi ve … aleyhine talep ettiği kısım ile ilgili hükmedilen toplam 689.192,21‬TL nedeniyle yürürlükte olan AAÜT gereğince hesaplanan 102.486,91TL vekalet ücretinin davalılar … Anonim Şirketi ile …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının davalı … Sigorta A.Ş. aleyhine talep ettiği kısım ile ilgili hükmedilen toplam 494.742,68 TL nedeniyle yürürlükte olan AAÜT gereğince hesaplanan 75.263,98 TL vekalet ücretinin davalı … Sigorta A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … Anonim Şirketi vekille temsil edildiğinden ve reddolunan işlemiş faiz miktarı olan 89.909,69 TL ile kısmen reddolunan tedavi giderine ilişkin 80,00 TL toplamları olan 89.989,69 TL üzerinden yürürlükte olunan AAÜT gereğince hesaplanan 17.900,00TL vekalet ücretinin tek olarak davacıdan alınarak vekil ile temsil olunan davalı … Anonim Şirketine verilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş. lehine reddolunan işlemiş faiz miktarı ve tam olarak reddolunan tedavi gideri toplamları nedeniyle reddolunan toplam 156.257,32 TL olduğundan yürürlükte olan AAÜT gereğince hesaplanan 25.001,17 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Sigorta A.Ş.ye verilmesine,
B-Manevi tazminattaki vekalet ücreti:
Davacı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince kısmen kabul olunan toplam miktar üzerinden hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Sadece davalı … A.Ş. vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince kısmen reddolunan miktar ne olursa olsun davacı lehine hükmedilen vekaleti ücreti geçilemeyeceğinden 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş.’nin bu kısımdan sorumlu olmadığına,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasal yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi. 23/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip