Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/416 E. 2022/33 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/416 Esas
KARAR NO : 2022/33

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2016
KARAR TARİHİ : 19/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, davalı bankanın … Şubesinden değişik tarihlerde ticari kredi kullanarak, ipotek tesis ettirdiğini, 28.09.2011 Tarihli Ekspertiz Ücreti 1.142,86 TL, 29.09.2011 Tarihli Genel Limit Tahsis Masrafı 200,00 TL, 29.09.2011 Tarihli İpotek Hizmet Gelirleri ( masraf tahsili) – Ticari 450,00 TL, 21.03.2012 Tarihli Genel Kredi Uzatma Masrafı 200,00 TL, 11.07.2012 Tarihli Diğer Bankacılık Hizmetleri ( masraf tahsili) -100,00 TL, 20.11.2012 Tarihli Genel Kredi Uzatma Masrafı 193,15 TL, 10.11.2012 Tarihli Genel Limit Revize Masrafı 166,67 TL, 04.11.2012 Tarihli Kredi Tespit Ücreti Tahsili 500,00 TL, 02.08.2012 Tarihli Ekspertiz Ücreti 580,00 TL, 02.08.2012 Tarihli İpotek Hizmet Gelirleri – Ticari 170,00 TL, 27.05.2013 Tarihli Erken Kapma Komisyonu – Ticari 1.000,00 TL, 06.09.2013 Tarihli Erken Kapma Komisyonu – Ticari 4.200,00 TL, 28/09/2011 tarihli işbu ticari kredi kapsamında davalı banka tarafından müvekkili şirketten genel limit tahsis masrafının erken kapama komisyonu adı altında tüm masraflar toplamı 8.902,68 TL tahsil edildiğini, işbu nedenle, … 14. icra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile davalının tahsil ettiği toplam 12.435,15 TL’ nin tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibi yapıldığını, gönderilen ödeme emrinin borçlu davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olup davalı borçlunun 10/03/2016 tarihinde borca, faizine ve fer’ilerine itirazda bulunduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili ile müzakere yapılmadığını, banka tarafından önceden hazırlanmış, standart, matbu bir sözleşmenin müvekkili şirket yetkilisine imzalatıldığını ve bir örneğinin verilmediğini, davalının genel işlem koşulları hakkında müvekkilinin aydınlatmadığını, TBK’ nun 20 ve 21. maddesi ile düzenlenen koşulları yerine getirmediğini, bu bakımdan davalı banka tarafından tahsil edilen masrafların TBK 20 ve 21. maddeleri kapsamında haksız olduğunun sabit olduğunu, tacir olanı müvekkilinin davalı banka ile pazarlık etme imkanın bulunmadığını, müvekkilinin genel işlem şartlarını kabul etmemesi halinde bir sözleşme akdetme ve kredi kullanma imkanının ortadan kalkacağının kuşkusuz olduğunu, tarafların tacir olduğundan bahisle davalının TBK 20 ve 21. maddeleri ile getirilen sorumluluktan kurtulamayacağını, esasen davalı tarafından genel işlem şartlarına ilişkin koşulların yerine getirilmeyerek haksız menfaat sağlandığının sabit olduğunu, davalı tarafından haksız tahsil edilen masrafların dayanağı olarak 09/12/2006 tarihli 2006/1 sayılı Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkındaki Tebliğin gösterildiğini, Normlar hiyerarşisi içerisinde hiçbir tebliğin yasa hükümlerine aykırı olamayacağının sabit olup, TBK 20 ve 21. maddeleri karşısında 2006 tarihli söz konusu tebliğ hükümlerinin geçerliliğinden bahsedilemeyeceğini, davalı itirazının iptaline, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tahsil edilen ücret ve komisyonların imzalanan sözleşme ile usul ve yasaya uygun olduğunu, davacının tacir olup, aldığı kredinin ticari kredi olduğunu bildiğini, ticari işlerde kullanılmak üzere alınan kredi için her iki tarafı da tacir olan sözleşmelere dayalı olarak dosya masrafı, komisyon ile kredinin tahsisine ilişkin belirlenen sair ücret ve tutarların alınmasının olağan olduğunu, zira müvekkilin bankanın, faaliyetlerinden alacağı komisyon, masraf ile kar, gelir etme gayesinin bulunduğunu, 6102 sayılı TTK” nun 20.maddesine göre, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin, münasip bir ücret isteyebileceğini, 5411 sayılı BK’ nun 144. madde düzenlemesinin bankalara, faiz dışında menfaat elde etme hakkı tanıdığını, anılan madde gereği, 16.10.2006 tarih, 2006/11188 Sayılı ” Diğer Menfaatler Hakkında, Bakanlar Kurulu Kararı”na dayanarak hazırlanmış olan ve T.C. Merkez Bankasınca çıkarılarak 09.12.2006 tarih 26371 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2006/1 sayılı Tebliğ uyarınca, bankaların verdikleri hizmet karşılığında müşterilerden alacakları ücret, komisyon ve masrafların nitelik ve azami sınırlarını serbestçe belirlemeye yetkili olduklarını, bu doğrultuda, Türkiye’de bankacılık hizmeti veren diğer tüm bankalar gibi müvekkili banka tarafından da serbestçe belirlenmiş olan masraf ve komisyonların tür, oran ve tutarlarını gösteren Komisyon ve masraf listesinin Merkez Bankası’na bildirildiğini ve tüm şubelere asılarak müşterilerin bilgisine sunulduğunu, sözleşmeye göre; kredi verilmesinden kaynaklanan her türlü vergi, resim ve masraflar, komisyon ve sigorta primlerinin ödeneceğinin davacı tarafından kabul ve taahhüt edildiğini, davacının taleplerine konu olan işlemlerin hukuka uygun olup; tamamen müşterinin kendi talebi ve kendi kabul ve ödemesi ile gerçekleştirildiğini, tarafların serbest iradeleri ile imza ettikleri sözleşme hükümleri ile bağlı olduklarını, müvekkili bankanın aldığı ücret ve komisyonların, sözleşmesel ve yasal dayanağının bulunduğunu, kredi kullanan davacı Tüzel Kişi Tacirin, Bankanın faiz oranlarını, masraf ve komisyon oranlarını bilmeden kredi kullandığının kabulünün hayatın normal akışına ve TTK’ ya göre tacirden beklenen basiretli davranışa aykırı olduğunu, sözleşme hükümlerinin genel işlem şartları yahut haksız şart olarak değerlendirilemeyeceğini, taraflardan birinin banka, diğerinin ise ticari veya mesleki bir amaçla hareket eden bir gerçek veya tüzel kişi olduğu ticari kredi sözleşmelerinde, haksız şart ile ilgili hükümlerin uygulama alanı bulmasının mümkün olmadığını, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihi öncesinde kurulan Ticari Kredi Sözleşmelerinde, genel işlem koşullarına ilişkin olarak “yürürlük denetimi” yapma imkânının bulunmadığını, zira yürürlük denetiminin, sözleşmenin kurulması aşamasında gündeme geldiğini ve anılan ticari kredi sözleşmeleri bakımından bu aşamanın geçildiğini ve sözleşmenin yürürlüğe girdiğini, sözleşmenin akdedildiği tarih itibariyle mevcut olmayan genel işlem kurallarının denetimine ilişkin kuralların sonradan yürürlüğe girmesinin, sözleşmenin kurulduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, ticari kredi sözleşmelerinde kararlaştırılan masraflar, kredinin kullandırılması sırasında müşteriden tahsil edildiğinden içerik denetimine tabi olmasının mümkün görünmediğini beyanla davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 14. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası, banka kayıtları, taraflar arasında imzalanan 28/09/2011 tarihli genel kredi sözleşmesi, dekont örnekleri celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Bankacı bilirkişi Mehmet Erdem’e tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 16/07/2021 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle ve sonuç olarak; “….A)Davalı bankanın revizyon sonrası tahsil ettiği 8.636,01 TL’lık (8.902,68 TL – 266,675 TL) ücret ve komisyon yönünden: Davalı banka ile davacı arasında “ Kredi Sözleşmeleri” akdedilmiştir. Anılan “sözleşme” kapsamında davacıya “ taksitli ticari krediler “ kullandırılmıştır. Bahse konu kredinin ödeme planı davacıya imza karşılığında teslim edilmiştir. Dava konusu revizyon sonrası başta kredi erken kapama komisyonu, diğer ücret ve komisyonların tahsilinin emsal banka uygulamalarına uygun olarak tahsil edildiği kanaati edinilmiştir. Bunun yanı sıra, davalı bankanın tahsil ettiği komisyon ve ücretin -takdiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere- başta sözleşme, TTK, TBK, Bankacılık, T.C. Merkez Bankası’nın 2006/1 sayılı Tebliği ve bankacılık teamüllerine uygun olduğu, dolayısıyla bu yönden de, davalı bankanın tahsil ettiği revizyon sonrası ücret ve komisyonun iade koşullarının oluşmamış olduğu hususunun mütalaa edilebileceği görüşüne ulaşılmıştır. B) Davalı Bankanın Fazla Tahsil Ettiği Ücret ve Komisyonun İadesi Yönünden; Davalı bankanın tahsil etmiş olduğu iki kalem ücretin emsal bankalarda karşılığı bulunmadığı için 266,67 TL’nın iade edilmesi gerektiği kanaati edinilmiştir. Bahse konu iade edilmesi gereken alacağa isabet eden işlemiş faiz 104,00 TL dahil olmak üzere takip tarihi itibariyle davacı alacağı böylece 370,67 TL baliğ olmaktadır. Sayın Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; fazlaya ilişkin 12.064,48 TL (12.435,15 TL – 370,67 TL =) reddi durumunda, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 266,67 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık %10,50 ve değişen oranlarda basit usulde işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan istenilebileceği…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi kök raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dosya, eksik tahkikat yapılmaması ve itirazların karşılanması amacıyla yeniden Bankacı bilirkişi …’e tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 27/10/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; “….Sayın mahkemece farklı bankadan emsal ücret ve komisyon bilgisi celp edilmiştir. Özellikle bilirkişiliğimizin yapmış olduğu irdeleme ve değerlendirmelerin temeli işte bu bankaların fiili uygulamalarına dayanmaktadır. Önceki bilirkişi sayın …’nun değerlendirmeleri ise sözleşme ve 6502 sayılı TKHK dayanmaktadır. Neticeten önceki bilirkişi değerlendirmelerinden işte bu nedenle ayrışılmaktadır. Yargıtay’ın bu yöndeki kökleşmiş içtihatlarında sözleşmede açık bir hüküm bulunmadığı hallerde mutlaka diğer bankaların emsal uygulamaları araştırılarak buna göre irdeleme ve değerlendirme yapılması gerektiğine işaret edilmektedir. Sayın mahkemece Yargıtay’ın bu kökleşmiş içtihatları doğrultusunda emsal banka uygulamalarına ilişkin bilgiler toplanmak suretiyle, bu bilgiler ışığında bilirkişiliğimizce rapor hazırlanmıştır. Dolayısıyla davacının iade edilmesini talep ettiği (12) kalem ücret ve komisyon miktarları emsal bankalar nispi ortalamaları ya da maktu ücretleriyle karşılaştırmak suretiyle miktar bakımından mukayese denetimi yapılmıştır. Raporda ana değerlendirme ilkesi emsal banka uygulamaları olmuştur. Sözleşmede nispi ya da maktu bir ücret ve komisyon açıkça kararlaştırılmamış olmakla birlikte, Yargıtay’ın bu yöndeki içtihatları ışığında diğer bankalardan celp edilen emsal ücret ve komisyon uygulamaları temel alınmıştır. Erken kapama komisyonu yönünden: Sayın mahkemenin yukarıda belirtilen bankalardan celp ettiği emsal dönemdeki ticari kredi erken kapama nispi komisyon oranları yukarıda sunulduğu gibidir. Üç ayrı bankanın erken kapama komisyon ortalaması 5,33 (10+4+2-16/3) seviyesindedir. Davalı bankanın davacıdan tahsil ettiği erken kapama komisyon oranları ise yukarıda D-2 bendi altında belirtildiği gibi %0,92 ile %4,56 oranındadır. Yargıtay’ın bu yöndeki güncel yerleşik içtihatları nazara alındığında davalı bankanın erken kapama komisyonu emsal bankalar ortalaması %5,33 oranının altında kalmaktadır. O halde davalı bankanın tahsil ettiği iki kalem erken kapama komisyonunun yerinde olduğu söylenebilecektir. 11.07.2012 Bank.hizm. masrafı 100,00 TL Dayanağı ve emsal karşılığı olmadığı için iade edilmesi gerekir. 10.11.2012 Sözleşme limiti revize masrafı 166,67 Tek bir sözleşme akdedilmiş olduğu için, anılan ücretin dayanağı ve emsal banka karşılığı bulunmadığı için iade edilmesi gerekir. Bir üstte belirtilen tabloya göre, emsal bankalarda iki adet ücretin karşılığı bulunmadığı için 266,67 TL’nın (100 TL + 166,67 TL ) davacıya iade edilmesi gerekir. Davacının beyan ve itirazları yukarıda tek tek irdelenmek suretiyle değerlendirilmeye çalışılmıştır. Mevcut delil durumuna göre kök raporda herhangi bir değişiklik yapılamamıştır…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Dava, ticari kredi sözleşmesi kapsamında alınan komisyon, masraf ve ücretlerin iadesine yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yasal ve sair mevzuattaki düzenlemelere bakıldığında;
5411 sayılı Bankacılık Kanunun 144. maddesinde Faiz Oranları ve Diğer Menfaetler “Merkez Bankası, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dâhil her türlü işlemlerinden elde edecekleri ücret, masraf, komisyon ve diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir.”
22/11/2006 tarihli ve 26354 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 16/10/2006 tarih ve 2006/11188 sayılı Kararında ” Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Özel Cari Hesaplar Dahil Bu İşlemlerde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Karar”ın yürürlüğe konulması; Devlet Bakanlığı’nın 12/10/2006 tarihli ve 3065 sayılı yazısı üzerine, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 144 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 16/10/2006 tarihinde kararlaştırılmıştır. Bankaların kredi işlemlerinde sağlayacakları faiz dışındaki diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ile azami miktar ya da oranları ve bunların kısmen veya tamamen serbest bırakılması Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca yayımlanacak tebliğlerle düzenlenir (m.4/2).”
09/12/2006 tarihli ve 26371 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının 2006/1 sayılı Tebliğ Kararında “Bankalarca, reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir. Bankalarca serbestçe belirlenen mevduat ve kredi işlemlerinde uygulanacak azami faiz oranları ile katılma hesaplarında uygulanacak kâr ve zarara katılma azami oranları uygulamaya konulmadan önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İdare Merkezince tespit edilecek esaslar çerçevesinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilir. (m.4,6.)” şeklinde düzenlenmiştir.
Yasal düzenlemeler dikkatlice incelendiğinde; 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 144. maddesi Bankalara, faiz dışında her türlü bankacılık işlemlerinden ücret, masraf, komisyon veya sair diğer menfaatleri elde etme hakkı tanıdığı, anılan madde gereği, Bakanlar Kurulunun 16.10.2006 tarih, 2006/11188 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca ücret, masraf, komisyon veya sair diğer menfaatler hakkında bunların nitelikleri, azami miktar ya da oranları veya kısmen ya da tamamen serbest bırakılmasına ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına yetki verildiği ve bu kurum tarafından yayımlanacak tebliğlerle düzenleme yapılmasının karara bağlandığı, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasınca 09.12.2006 tarih 26371 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2006/1 Sayılı Tebliğ uyarınca, Bankaların her türlü işlemlerinden verdikleri hizmet karşılığında müşterilerden alacakları ücret, komisyon, masraf ve sair menfaatlerin nitelik ve azami sınırlarını serbestçe belirlemeye yetkili oldukları kararlaştırılmıştır.
O halde, Türkiye’de bankacılık hizmeti veren diğer tüm bankalarda olduğu gibi, davalı Türkiye Ekonomi Bankası A.Ş.’ nin de her türlü bankacılık işlemlerinden verdiği hizmet karşılığında ücret, masraf, komisyon ve diğer menfaatleri istemeye ve bunları müşterileriyle serbestçe belirlemeye hakkının olduğu aşikardır.
Davacı … .. Ltd. Şti. ile davalı … A.Ş. arasında 28/09/2011 tarihli Genel Kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Her iki taraf ticari şirket olup, tüzel kişi tacirdir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 144.maddesi, Bakanlar Kurulunun 16/10/2006 tarih ve 2006/11188 sayılı Kararı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının 2006/1 sayılı Tebliği uyarınca Bankaların faiz, komisyon, masraf ve ücretler noktasında ticari kredili müşterileri ile bu tutarları serbestçe belirleyebilecekleri ilkesi benimsenmiştir. Nitekim, taraflar arasında akdedilen 28/09/2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 6., 26. 38. maddesi (ve sair maddelerinde) davalı bankanın davacı müşterisinden komisyon, vergi, fon, resim, harç, masraf ve ücret isteyebileceği kararlaştırılmış, hatta davacı bu hususta herhangi bir hak iddiasında veya itirazda bulunmayacağını taahhüt etmiştir. Taraflar komisyon, masraf ve ücretlerin alınması noktasında genel kredi sözleşmesinde açıkça düzenleme yaptıklarına göre, serbest iradelerine ve beyanlarına itibar edilmesi asıldır. Davacı genel kredi sözleşmesi altındaki imzasını inkar etmediğinden dolayısıyla sözleşme altındaki imzanın davacı şirkete ait olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığından davacı şirketin sözleşme hükümleri ile bağlı olduğu noktasında duraksama yoktur.
Ne var ki davacı taraf, ticari kredi sözleşmesi kapsamında davalı banka tarafından tahsil edilen komisyon ve ücretlerin haksız olduğunu ifade ederek, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 20. vd. maddeleri uyarınca mevcut sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, anılan Yasanın 21.maddesi uyarınca genel işlem koşulu mahiyetindeki bu maddelerin yazılmamış sayılmasına karar verilerek bu tutarların iadesini talep etmiştir.
Dilekçedeki anlatımlar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, hukuksal neden olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun ‘ da yer alan Genel İşlem Koşullarına dayanılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Genel İşlem Koşulları Başlıklı 20. maddesinde “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez. Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır. ” denilmiş,
Anılan Yasanın 21. Maddesinde Yazılmamış Sayılma “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. ” şeklinde hukuki yaptırıma bağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Genel İşlem Koşulları ilk defa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Öncesinde 818 sayılı Borçlar Kanununda Genel İşlem Koşullarına yönelik herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş sözleşmelere genel işlem koşullarının uygulanması yasal olarak ve hukuken mümkün değildir.
Somut olaya dönüldüğünde, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi 28/09/2011 tarihli olup, davacı şirketten yapılan komisyon, masraf ve sair ücret kesintileri bu sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Sözleşmenin akdedildiği itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlüktedir. Bu nedenle, somut olayda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun ve genel işlem koşullarının olaya tatbik edilmesi mümkün değildir. Zira her sözleşme imzalandığı tarih itibariyle kurulup hukuk düzeninde varlık kazandığına göre, sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının da o kanun hükümlerine tabi olması ve hukuk sonuç doğurması gerekir (6101 sayılı Kanun 1. md.). Yapılan açıklamalar karşısında; davacının genel işlem koşuluna yönelik iddialarına itibar edilmemiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde; 818 sayılı Borçlar Kanununda genel işlem koşulu düzenlenmediği için davacıdan tahsil edilen komisyon, masraf ve ücretlerin haksız olup olmadığı noktasında; öncelikle sözleşme hükümlerine bakılması, genel kredi sözleşmesinde komisyon, masraf ve ücret noktasında taraflarca açıkça kararlaştırılmış bir tutar veya oran varsa bu tutar veya oranın esas alınması, sözleşmede açıkça bir ücret kararlaştırılmadığı takdirde ise emsal banka uygulamalarının araştırılarak diğer bankalarca benzer ücret, komisyon ve masraflarda hangi oranlarda ücret tahakkuk ettirildiği ve buna göre davalı bankanın uygulamasının yerinde olup olmadığnın tespit edilerek davacıdan alınan komisyon, masraf veya ücretin iadesinin gerekip gerekmediğinin tartışılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim, eldeki davaya ışık tutabilecek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/12678 Esas, 2017/7238 Karar sayılı ilamında:
“…Dava, taraflar arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesi nedeniyle komisyon ve masraf adı altında tahsil edilen ücretlerin iadesi istemine ilişkin olup, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce imzalanmış olup 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesi uyarınca ”Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.”
Bu bakımdan, somut uyuşmazlığa sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekirken anılan husus nazara alınmaksızın, sözleşmede masraf alınmasına ilişkin düzenlemenin genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi ve yazılmamış sayılması gerektiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Bu durum karşısında, davalı taraftan kesintiye ilişkin tüm evraklar temin edildikten ve bu sözleşmeler uyarınca kredi kullanılıp, masraf ödemesi yapılıp yapılmadığı belirlendikten sonra, DAİREMİZİN YERLEŞMİŞ İÇTİHATLARINDA DA vurgulandığı üzere, sözleşmede belirlenmiş bir ücretin olması durumunda bu ücret, olmaması durumunda, emsal banka uygulamaları da araştırılıp, diğer bankalarca hangi oranda ücret tahakkuk ettirildiği ve buna göre davalı banka uygulamasının yerinde olup olmadığı, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken…” şeklinde açıklanmıştır. (Aynı yönde başka kararlar için bakınız. Y.argıtay 11. HD. 2016/6124E , 2021/5022 K; Yargıtay 11. HD. 2016/13235E. , 2018/700 K; Y.argıtay 11. HD. 2016/11273 E. , 2018/1357 K; Yargıtay 11. HD. 2016/12436 E. , 2018/4133 K; Y.argıtay 11. HD. 2016/13081 E. , 2018/569 K; Yargıtay. 11. HD. 2016/80 E. , 2016/6217 K.).
Mahkememizce, yerleşik içtihat doğrultusunda araştırma yapılmasına karar verilmiş, bu hususta 04/11/2020 tarihli 10.celsede detaylı ara karar oluşturulmuştur. Ara kararda ifade edildiği üzere ve tekrar etmek gerekirse; her ne kadar bankacı bilirkişi Yusuf Zaimoğlu tarafından dosyaya sunulunan kök ve ek raporlar mevcut ise de; alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının emsal banka uygulamaları araştırılamadan ve sözleşme hükümleri yeterince incelenmeden düzenlendiğin, bu nedenle denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili bu bilirkişi tarafından dosyaya sunulan ilk kök rapor doğrultusunda karar verilmesini talep etmiş ise de; raporun emsal baka uygulamaları araşatırılmadan, sözleşme hükümleri incelenmeden ve davalı bankanın TCMB’ ye bildirdiği masraf ve faizlere ilişkin tebliğ dahi dikkate alınmaksızın tanzim edilmiş olması sebebiyle eksik ve yetersiz olduğu anlaşılmakla hükme esas alınmamıştır.
Mahkememizin 04/11/2020 tarihli Ara Kararı doğrultusunda dosya bankacılık alanında uzman bilirkişi Mehmet Erdem’ e tevdi edilmiştir. Öncesinde, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin bütün sayfalarının içeren eksiksiz ve okunaklı bir sureti, komisyon, ücret ve masraf kesintilerine ilişkin tüm dekont sureleri ile bu kesintilere yönelik banka hesap ekstreleri celp edilmiş, emsal banka uygulamalarına yönelik özel ve kamu bankalarından benzer komisyon, ücret ve masraflar hakkında taraştırma yapılarak tüm banka kayıtları getirtilmiş ve dosya arasına alınmıştır. Ayrıca, davalı bankanın TCMB’ ye bildirdiği ve müşterilerine ilan ettiği komisyon, masraf, ücret ve faizlere ilişkin oranları içeren yazıları da dosyaya kazandırılmıştır. Bilirkişi tarafından tüm bu kayıtlar incelenerek rapor hazırlanmıştır. Bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 16/07/2021 tarihli kök ve 27/10/2021 tarihli ek raporda; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde açıkça belirlenmiş bir ücretin bulunmadığı, bu halde emsal banka uygulamalarına göre araştırma yapılarak davalı banka uygulamasının yerinde olup olmadığının tespiti gerektiği isabetli şekilde mütalaa edilmiş, bu bağlamda davaya konu edilen iki masraf kalemi dışında alınan tüm komisyon, masraf ve ücretlerin emsal banka uygulamalarına uygun olduğu, hatta emsal banka uygulamalarına göre daha düşük oranda ücret alındığı belirlenmiştir.
Bilirkişinin kök ve ek raporunda davacının iadesini talep ettiği ve kesinti yapılan tüm masraf, ücret ve komisyonlar tablo halinde; alınan tutarlar ve emsal banka uygulamaları karşılaştırılarak gerekçeli olarak açıklanmıştır. Davaya konu her bir kesinti kalemi için ayrı ayrı izahtat yapılmıştır. Bu bağlamda, rapor denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan hükme de esas alınmıştır. Buna göre, davacının davaya konu ettiği 11/07/2012 tarihli Bankacılık Hizmet Masrafı ve Sözleşme Limiti Revize Masrafının emsal bankalarda karşılığı / uygulaması bulunmadığından bu tutarların işlemiş faizi ile birlikte davacıya iadesine karar verilmiş, bu iki kalem dışında diğer tüm komisyon, ücret ve masrafların emsal banka uygulamalarına eşlerlik / benzerlik gösterdiği, emsal banka uygulamalarında bu ücretlerin bulunduğu, hatta davalı bankanın davacıdan emsal bankalara oranla daha az tutarda ücret tahsil edildiği anlaşıldığından diğer tüm masraf iadesine yönelik talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
1-Davalının … 14. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına yönelik yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin 266,67 TL asıl alacak ve 104,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 370,67 TL üzerinden; asıl alacak 266,67 TL’ye takip tarihinden itibaren borç tamamen ödeninceye kadar yıllık %10,50 ve değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak suretiyle takibin DEVAMINA, davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-Alacağın likit ve muayyen olduğu anlaşılmakla asıl alacak (266,67 TL) %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (370,67 TL) üzerinden alınması gereken 80,70 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 150,19 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 69,49 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 150,19 TL peşin harç, 2.250,00 TL bilirkişi ücreti ile 699,90 TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.100,09 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 92,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin kabul edilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 370,67 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 19/01/2022

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.