Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/247 E. 2020/443 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/247
KARAR NO : 2020/443

DAVA : Sözleşmenin Feshi, İade
DAVA TARİHİ : 15/05/2015
KARAR TARİHİ : 22/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan sözleşmenin feshi, iade ve tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl dava dosyasında davacı vekili tarafından … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne sunulan 15.05.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin merkezi …’de olan led aydınlatma konusunda faaliyet gösterdiğini, “…” isimli sokak lambası tasarımını TPE nezdinde … sayı ile tescil ettirdiğini, söz konusu tasarımın Türkiye’de üretilmesi için müvekkili şirket ile davalı şirket arasında işbirliği tesis edildiğini, taraflar arasında … Kalıp İşletme Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca davalı şirketin her ay en az 2000 takım üretmeyi ve kira bedeli olarak adet başına 12,00 TL nakit ödemeyi taahhüt ettiğini, sözleşmenin mali taahhütlerinin Aralık 2014 tarihinden itibaren yerine getirilmediğini, bu nedenle müvekkili şirketin ihtarname göndererek kira bedellerinin ödenmesini talep ettiğini, davalı şirketin kalıp kira bedellerini ödememeye devam ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin kira bedellerinin ödenmesi ve sözleşmenin feshi için ihtarname gönderdiğini, ihtarnameye rağmen kira bedelleri ödenmediğinden bakiye borcun tahsili için icra takibi başlatıldığını, dava konusu kalıpların mülkiyeti ve tasarım hakkının müvekkiline ait olduğunu, yurt dışından ithal edilen dört parçadan oluştuğunu, sözleşme uyarınca davalı şirkete tesiim edildiğini, davalı şirketin kalıpları İşletmeye başladığını, davalı şirketin müvekkili şirkete bildirim yapmaksızın ve onay almaksızın sözleşmenin aksine kalıpların işletim yerini değiştirdiğini, müvekkili şirketin ihtarname ile sözleşmenin feshini ve kalıpların iadesini talep ettiğini, kalıplar iade edilmeyince … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde … Değişik İş sayılı dosya ile talepte bulunulduğunu, yapılan incelemede davalı şirket yetkilisinin kalıpların o adreste bulunmadığını, bir kaç gün içinde oraya sevk edileceğini belirttiğini, avukatların yönlendirmesi ile kalıpların sözleşmenin yapıldığı yerde olduğuna dair beyanını değiştirdiğini, müvekkili şirketin Türkiye’deki ticari varlığının söz konusu kalıpların işletilmesi ve bu yolla elde edilen gelire bağlı olduğunu, kalıp kiralarının ödenmemesi nedeniyle tek gelir kaynağından mahrum olduğunu, müvekkili şirketin bu mali tabloya katlanmasının çok zor olduğunu, sözleşme konusu olan kalıbın tüm parçalarının çalışır vaziyette müvekkili şirkete teslimin,i tüm nakil ve icra masraflarının davalıya yüklenmesini, dava konusu sözleşmenin müvekkili şirket tarafından feshi için nedenlerin mevcudiyetinin tespiti ile sözleşmenin feshini talep etmiştir.
Asıl dava dosyasında davalı taraf vekili tarafından … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne sunulan 01.07.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin hasılat kirası sözleşmesi niteliğinde olduğunu, endüstriyel tasarım tescilinden doğan bir hakkın devrinin söz konusu olmadığını, davacının da bu yönde bir iddiasının bulunmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girmediğini, mahkemenin bu davaya bakmakta görevli olmadığını, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmekte iken müşterilerden gelen bilgi doğrultusunda dava konusu kalıplardan üretilecek ürünlerin davadışı …Tic. Ltd. Şti. adına tescilli olduğunun öğrenildiğini, bu şirketin bu ürünü üretenler için yasal takibata geçileceğinin belirttiğini, müvekkili şirketin TPE nezdinde inceleme yaparak … firmasının tescil sahibi olduğunun belirlediğini, … şirketinin müvekkilinden önce davacı şirket ile ticari ilişkisinin bulunduğunu öğrendiğini, müvekkilinin üretimi durdurması ile davacı şirketin ihtarname ekinde faturalar gönderdiğini, cevaben müvekkili şirketin uğramış olduğu ve uğrayacağı kar kaybı da dahil olmak üzere zarar tazmini için yasal yollara başvurulacağının belirtildiğini, davacı şirket yetkilisince e-posta gönderilerek özür dilendiğini, davacı şirketin dava dışı … firmasına 2013/02115 sayılı tasarımın hükümsüzlüğü sebebiyle dava açıldığını ve müvekkili şirketin bu konuda ihbar edildiğini, bu davada davacının müvekkili şirketin üretimi durdurmasını haklı ve hukuka uygun bir gerekçe ile durdurduğunu kabul ve ikrar ettiğini, sonrasında maddi zararlar nedeniyle kira bedelinin ödenmesi gerektiğini, kalıpların iadesinin bildirildiğini, bu feshin haksız olduğunu, kalıpların iadesine yönelik şartların oluşmadığını, … aleyhine açılan hükümsüzlük davasının davacı adına kesinleşmesi halinde sözleşmenin devamının ve üretiminin devamının yapmak istenildiğinin belirtildiğini, davacı şirketin kendi kusurundan ve davranışlarından kaynaklanan sonuçlardan istifade etmesinin düşünülemez olduğunu, bahse konu kalıpların zaten … A.Ş.’nin adresinde teslim alındığını, bu şirket ile müvekkili arasında fason üretim sözleşmesi olduğunu, üretimin bu şirkette gerçekleştiğini, kalıpların başka bir yere nakledilmediğini davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davada davacı taraf vekili tarafından … 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde özetle; TBK’nun 308. maddesine göre kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmekte iken müşterilerden gelen bilgi doğrultusunda dava konusu kalıplardan üretilecek ürünlerin davadışı … Tic. Ltd. Şti. adına tescilli olduğunun öğrenildiğini, bu şirketin bu ürünü üretenler için yasal takibata geçileceğinin belirttiğini, müvekkili şirketin TPE nezdinde inceleme yaparak … firmasının tescil sahibi olduğunun belirlediğini, müvekkili şirketin kalıpları işletmek suretiyle elde edeceği armatürlerle ilgili ön siparişler aldığını, davalının bildiği ayıp nedeniyle bu siparişlerden kaynaklanan edimleri yerine getiremediğini, müvekkili şirketin uğradığı zararlara karşılık 500.000,00TL’nin davalı şirketten tahsili ile müvekkili şirkete verilmesini talep etmişlerdir.
Birleşen davada davalı taraf vekili tarafından … 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunulan 06.11.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin haksız bir fiili, kusuru veya sözleşme konusu kalıpta bir ayıbın söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin sözleşme konusu kalıbın maliki olduğunu, TPE …tescilli tasarım hakkının sahibi olduğunu, davalı-birleşen davada davacı tarafın tescilden zarar korkusu olduğu iddiasına rağmen münferit bir dava açmadığını veya müvekkilinin açtığı davaya müdahil olmadığını, söz konusu kalıbın halen karşı tarafın uhdesinde bulunduğunu, davadışı … şirketi ile işbirliği yaptığını, alınan ihaleleri yetiştirmek için bu şirket ile fason üretim sözleşmesi imzaladığını, iddia edilen zararlardan karşı tarafın bizzat kendisinin sorumlu olduğunu, karşı tarafın haksız tescile karşı sessiz kalarak zarar iddiasının oluşmasına ve artmasına kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, görev hususunun şeklen kesinleşmiş olması ve mahkememizi bağlayıcı niteliği olması karşısında, asıl dava yönünden “… Sözleşmesinden” doğan uyuşmazlık ile ilgili sözleşme içeriği de gözetilerek tarafların kendilerinden beklenen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, bu çerçevede özellikle dava, cevap ve cevaba cevap dilekçesi ile bağlı kalındığında davacı şirketin her ay 2.000 takım üretim yapması armatür kalıpları için aylık kira olarak alet başına 12,00 TL kira ödenmesi hususlarının taahhüt edilip edilmediği, davalının 2014 yılı Aralık ayından itibaren bu taahhütlerini yerine getirip getirmediği, kalıp kiralarının ödenip ödenmediği, buna göre mali, teknik ve sözleşme hukuku gözetildiğinde asıl dava dosyasında mali, teknik ve sözleşme hukuku açısından sözleşmenin feshini gerektirir nedenlerin doğup doğmadığı, doğmuş ise buna göre fesih durumu da dikkate alındığında asıl dava dosyasındaki davacının kalıp parçalarının davacı şirkete iadesi talep etmesi noktasında mali ve teknik açıdan talep edebilmesi şartlarının doğup doğmadığı, bu incelemede ve özellikle dava konusu kalıpların dava dışı şirket adına tescilli olup olmamasının tasarım ile ilgili alt düzenlemeler dahi dikkate alınarak değerlendirilmesi akabinde de buna göre kalıpların iadesinden doğan nakil icra masraflarının davalıdan talep edilebilmesinin teknik, mali ve sözleşme açısından mümkün bulunup bulunmadığı, özellikle tasarıma ilişkin genel alt düzenlemeler karşısında davalının sorumluluk durumunun dahi bu çerçevede teknik, mali ve sözleşme açısından dikkate alınmak suretiyle davacının davalıdan kalıbın nakil ve icra masraflarını talep edip edemeyeceği noktasındadır.
Birleşen dava yönünden ise taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu yukarıda yapılan incelemede belirtildiği üzere, davalı-birleşen dosya davacısının uyuşmazlığa esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ile ilgili yapılacak incelemede kalıpların dava dışı şirket adına tescilli olup olmadığı da ele alındıktan sonra birleşen dosya davalısının haklı olarak siparişten kaynaklanan edimleri yerine getirip getirememesinin söz konusu olup olmadığı, bu durumun teknik ve mali açıdan kabul edilebilir olup olmadığı, bu nedenle birleşen dosya davacısının iddia etmiş olduğu zarar ile birleşen dosya davalısına atfedilen nedenler arasında nedensellik bağının olup olmadığı, buna göre birleşen dosya davacısının uğradığı bir zarar olup olmadığı, var ise zararlarının ne olduğu noktalarındadır.
Gerek asıl dava gerekse birleşen dava dosyası yönünden taraflar arasında varlığı tartışmasız 01/01/2014 tarihli “… İşletme Sözleşmesinin” yapıldığı, bu sözleşme çerçevesinde sözleşme süresi ve kalıp işletmecisinin hak ve yükümlülüklerinin, kalıp sahibinin hak ve yükümlülüklerinin belirtildiği, buna göre asıl ve birleşen dava dosyasında taraf olan … Şubesi arasında bu sözleşmenin gerçekleştiği, sözleşme ile tarafların amaçladıklarının yerine getirilemediği, sözleşme konusu “…” isimli sokak lambası tasarımının TPE nezdinde … sayıyla … Şubesi adına tescilli olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye konu tasarımın bu suretle tescilli bulunduğu, sözleşme konusu kalıpların nitelik ve niceliğinin dosya kapsamına göre tartışmasız hale getirildiği açıktır.
Uyuşmazlık hususlarının araştırılması için atanan bilirkişi 02/01/2019 tarihli raporunda; … 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ve içeriği, görevsizlik nedeniyle geldiği … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ve içeriği, birleşen dosya … 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ve içeriği, dava konusu kalıpların ihtiyati tedbir kararı ile muhafaza altına alınmasına ilişkin olarak açılan …… 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş sayılı dosyası ve içeriği, dava konusu kalıplar ile üretilecek olan ürünlerin tasarım tescili ile ilgili olarak dava dışı PSL firmasına karşı açılan İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/42 Esas dosyası içeriği ve bilirkişi raporlarının incelendiği, … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahekemesi’nin … Esas sayılı dava dilekçesi ekinde sunulan kalıp çizimleri incelendiklerinde (Şekil 1,2,3,4); davaya konu kalıpların davacı-birleşen davada davalı tarafa ait TPE nezdinde tescilli … tescil no’lu (Şekil 2) Ledli Sokak Armatürü (… Sokak Armatürü) ürününe ait 4 parçanın (üst kapak,alt kapak,boru parçası, adaptör parçası) kalıpları olduklarının anlaşıldığı, parça ebatları dosyada bulunan çizimlerden (Şekil 1,2,3,4) orantılanarak yaklaşık olarak; üst kapak için; dış ölçüler 300x675x130 mm, işleme alanı 202.500 milimetrekare, Alt kapak için; dış ölçüler 300x675x120 mm, işleme alanı 202,500 milimetrekare, Boru parçası için; dış ölçüler 160x125x70 mm, işleme alanı 20.000 milimetrekare, Adaptör parça için; dış ölçüler 270x100x42 mm, işleme alanı 27.000 milimetrekare olarak öngörüldüğü, gene aynı çizimler incelendiğinde üst kapak, alt kapak ve adaptör parçaların kalıplarının z ekseninde, tek yönlü hareketli oldukları, boru kalıbı için y ekseninde lokma veya parçalı kalıp şeklinde çalıştığı, ayrıca adaptör kalıbının tek basımında iki parça elde ettiği, yukarıda bahsedildiği üzere talaşlı imalat için saatlik ücret, sektöre) ve kalifiye işçilik bakımından oldukça değişkenlik göstermekle beraber, davaya konu ürün kalıplan için dava tarihi olan 15.05.2015 tarihinde 25 $ olduğu, tüm bu değerler göz önüne alındığında; kullanılmamış ve çalışır durumdaki kalıplar için değerlerin takdir edildiği, üst kapak kalıbı: 36,000$, alt kapak kalıbı: 34,000 $, boru parçası kalıbı: 18,000 $, Adaptör Parça Kalıbı: 19.000 $, toplam :107,000 $ olduğu, dava tarihi olan 15.05.2015 tarihinde 1 $ = 2,6 TL olmakla dava tarihi itibari ile kullanılmamış, çalışır vaziyetteki dört parça kalıbının toplam değerinin 107,000 x 2,6 = 278,200 TL olduğu, dava tarihinde kalıpların ömürlerinin yarısına ulaştığı öngörülürse, takdiren toplam rayiç değerlerinin 278,200 / 2 * 139,100 TL olduğu, davacı-birleşen davada davalı taraf …’ye ait “…” sokak armatürüne ilişkin 4 parça kalıbın; üst kapak, alt kapak, boru ve adaptör kalıbının dava tarihi itibariyle toplam rayiç değerinin yaklaşık olarak 139.100 TL olduğu yönünde görüş açıklamıştır.
Adı geçen bilirkişi raporunun taraf vekillerine tebliğ olunmasına müteakiben tarafların rapora karşı sunmuş oldukları beyan dilekçesi karşısında ve yukarıda açıklanan uyuşmazlık konuları nedeniyle heyete ayrıca SMMM ve tasarıma ilişkin düzenlemeler konusunda ehil bilirkişisi dahil olunarak bilirkişi kurulu oluşturulmuş, yukarıda gerek asıl dava gerek birleşen dava yönünden tespit olunan uyuşmazlık konuları ile ilgili olmak üzere bilirkilerin görev alanları ayrıntılı olarak belirlenmiştir.
Bilirkişi kurulu gerek asıl dava gerekse birleşen dava yönünden mahkememizce belirlenen uyuşmazlık çerçevesinde gerekli incelemeleri yapmak suretiyle raporunu hazırlamıştır.
Bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 17/02/2020 tarihli raporlarında davalı/birleşen davada davacının … sayılı tasarımın konu edildiği sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesinin, dava dışı PSL şirketi adına bulunan … sayı ile tescilli tasarım karşısında haksız bir kullanım teşkil etmeyeceği, dava dışı … şirketinin tasarımını 14.03.2013 tarihinde tescil ettirmesine karşılık sözleşmenin akdedildiği 01.02.2014 tarihinden ifadan kaçınılmaya başlanan 2014 yılının aralık ayına kadar davalı/birleşen davada davacıya yönelik somut bir girişimde de bulunmadığı, anılan çerçevede sözleşme ilişkisiyle bağlı kalmanın davacı/birleşen davada davalı için çekilmez hale geldiği … 22. Noterliği’nden keşide edilen … tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile gerçekleştirilen feshin, ‘haklı nedenle fesih’ niteliğinde olduğu, sözleşmenin haklı nedenle feshine karar verildiği takdirde, bu kalıpların davacıya yahut onun haleflerine fiili olarak teslim edilmesi ya da bu kalıplar üzerindeki hakimiyetin davacıya ya da onun haleflerine sağlanması suretiyle yerine getirilmesi gerektiği, bu nedenle kalıpların iadesinden doğan nakil ve icra masraflarının davalının yükümlülüğünde olacağı, birleşen davada, sipariş iptallerinde birleşen dava davalısının kusuru olduğuna ilişkin bir delile rastlanılamadığı, tasarımların tescilinde incelemesiz sistem geçerli olduğundan, davacı/birleşen davada davalının tescilli tasarımının bir başkası tarafından tescil ettirilmesini engelleme yükümlülüğünün bulunmayacağı, dolayısıyla, tasarımın … şirketi tarafından tescil ettirilmesinde de davacı/birleşen davada davalının kusurlu sayılamayacağı kanaatine vardıkları yönünde görüş açıklamışlardır.
Bu çerçevede asıl ve birleşen davada ayrı ayrı hukuki değerlendirme yapılacaktır.
A) ASIL DAVA:
Taraflar arasındaki gerek asıl dava gerek birleşen dava açısından yapılan araştırmada sözleşme konusu tasarımın TPE nezdinde ve … sayı ile asıl dosya davacısı şirket adına tescil olduğu sabit olmakla uyuşmazlık tarihi itibariyle geçerli olan 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri dikkate alınmalıdır. 554 sayılı KHK hükümlerine göre ve Yargıtay uygulaması dikkate alındığından “başvuruda öncelik ilkesi” geçerli olmakla aynı konuya ilişkin bir mükerrer tescilin söz konusu olmaması gerekir.
Ne var ki adı geçen 554 sayılı KHK döneminde tasarım başvuruları, TPE tarafından kabul olunduğu halde tasarımın koruma şartları yani yenilik ve ayırt ediciliği denetlenememiştir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin yerleşik uygulaması dahilinde “tasarım tescil belgesinden kaynaklanan hakların kullanılması, bu belgeyle sağlanan koruma kapsamındadır. Tescilli bir tasarımın bu şartlarda haksız kullanılmasından söz edilemeyecektir. Elbette, tasarım tescil belgelerinin hükümsüzlüğü yolundaki kararlar ile sicilden terkinler sağlandıktan sonra korumalar kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımın haksız olduğu da ileri sürülebilecektir. Tescilli endüstriyel tasarım sahibi, bu tescil hükümsüz kılınmadıkça tasarımını kullanabilir. (Yargıtay HGK 17/10/2012 tarihli ve 2012/11-236E.2012/714K. sayılı ilamı)
Asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı olan şirketin endüstriyel tasarımı tescil edilmiştir. 12/03/2013 tarihi itibariyle tasarımı tescil ettirmiş olan dava dışı … şirketi tarafından asıl dosya davacısı – birleşen dosya davalısına yönelik olmak üzere üretimin durdurulmasına yönelik herhangi bir hukuki girişimi olmadığı açıktır. Esasen bu yöne ilişkin beyan ve delil dahi mevcut değildir. Bu durumda adı geçen davacı şirket tasarım tescil belgesinin hükümsüz kılınacağı ana kadar gerekli korumadan yararlanabilecek ve bu noktada tüm ticari faaliyetlerine de devam edebilecektir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa esas olan sözleşmenin yapıldığı tarihten sonra asıl dosya davacısı birleşen dosya davalısı şirketin sözleşme kapsamında kendisine tanınan hakların ifasını talep etmesi uyuşmazlığın başladığı tarihte yürürlükte olan düzenlemelere ve Yargıtay uygulamalarına göre haklı bir taleptir. Asıl dosya davacısı- birleşen dosya davalısının sözleşme kapsamındaki haklarının asıl dosya davalısı – birleşen dosya davacısı tarafından yerine getirilmediği izahtan varestedir.
Varlığı tartışmasız olan sözleşme hükümleri çerçevesinde öncelikle asıl dava dosyasında davacının sözleşmeni feshini talep edip etmeyeceği irdelenecektir.
“…” ilkesi gereği kural olarak sözleşmedeki hak ve borçların karşılıklı olarak ve bütünüyle yerine getirilmesi sonucu sözleşme sona erecektir. Taraflar arasındaki sözleşmenin devam ettiği aşamada asıl dosya davalısı birleşen dosya davacısının sözleşmeyi ifa etmekten haksız olarak kaçındığı sabittir. Bu durumda asıl dosya davacısı – birleşen dosya davalısı yönünden sözleşmeden beklenen amaçların gerçekleşmeyeceği kesin olarak ortaya çıkmış olmakla asıl dosya davacısının sözleşmenin feshine yönelik beyanı haklı nedene dayanmaktadır. Bu itibarla asıl dosya davacısının sözleşmenin feshine dair talebinin haklı olduğu kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin bu şartlarda geriye etkili feshi karşısında asıl dosya davacısının 6098 TBK m.108/1 maddesine dayalı olmak üzere verdiğini geri talep etme hakkının bulunduğu açıktır. Bilindiği üzere geriye etkili feshin sonucu, tarafların sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle mal varlıklarının önceki hale getirilmesi; bir başka deyişle sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle tarafların mevcut mal varlıkları hangi durum arz ediyor ise o hale dönmesidir. Bu itibarla sözleşmeye konu kalıpların asıl dosya davacısına geri verilmesine yönelik talep adı geçen yasal düzenlemeye yukarıda açıklanan hukuki ilişkinin sonlanması haline uygun ve asıl dosya davalısı tarafından da yerine getirilmesi gerekli bir taleptir.
Hemen belirtmek gerekir ki; sözleşme konusu kalıpları sözleşmenin 3.maddesine göre en iyi şekilde korumak, davalı – birleşen dosya davacısı olan ve “…” olarak nitelendirilen bu şirketin sorumluluğu altındadır. Cevap dilekçesinde de ikrar olunduğu üzere bu kalıplar davalı – birleşen dosya davacısı tarafından teslim alınmıştır. Adı geçen şirketin cevap dilekçesinde açıkladığı üzere, dava dışı firma ile fason üretim yapmak için dava dışı … A.Ş. nezdinde bu kalıpları davalı – birleşen dosya davacısının elinde bulundurması, sözleşmenin feshi sonucu bu kalıpları davalı – birleşen dosya davacısının asıl dosya davacısına iade etme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Zira davalı – birleşen dosya davacısı ile dava dışı şirket arasında ki bu iç ilişki, uyuşmazlığa esas olan sözleşme hükümleri karşısında ve dış ilişki açısından asıl dosya davacısını hukuken bağlamaz Bir başka deyişle asıl dosya davacısının söz konusu kalıpların iade olunmasını talep etme hakkı sözleşmeye göre mevcuttur. Davalı – birleşen dosya davacısının dava dışı şirket ile yapmış olduğu sözleşme “sözleşmenin nispiliği” ilkesi karşısında asıl dosya davacısı aleyhine bu noktada sonuç doğuramaz.
Öte yandan asıl davada davacısının amacı nitelik ve nicelikleri belirli hale getirilen kalıpların şirkete iadesine ilişkindir. Bu yöne ilişkin mahkeme hükmünün asıl dosya davalısı tarafından takip hukukuna başvurulmaksızın icra edilmesi halinde zaten icra yoluna başvurması gerekmeyecektir. Ancak asıl dosya davalısı tarafından mahkeme hükmünün icra edilmemesi durumunda, asıl dosya davacısının takip hukuku çerçevesinde ve ilamların icrasına dair hükümlere göre ilâmı takibe koyması gerekli ve yeterli olacaktır. Bu durumda ise İİK m.30 hükmü çerçevesinde ilamın icrasına dair yapılacak masrafların, infaz aşamasında icra müdürlüğünce, hakkında takip yapılmasına yol açan davalı borçludan tahsili zaten gerçekleştirilecektir. Kaldı ki Yargıtay uygulamasında da bir şeyin yapılmasına veya verilmesine dair icra müdürlüğünün emrinin yerine getirilmemesi durumunda o şeyin yapılması veya verilmesinin temini için gerekli masrafların icra müdürü tarafından borçludan tahsil edilebileceğinden icra aşamasında yapılacak masrafların hesaplanarak davalıdan tahsiline dair hüküm kurulması da gerekmemektedir. (Yargıtay 14 H.D.’nin 2016/14653 E. 2020/4544 K. sayılı ilamı) Nitekim bu nedenle kalıpların iadesinden doğan tüm nakil ve icra masraflarının, mahkememiz ilamının, ilamın icrasına göre infazı aşamasında icra müdürlüğünce yapılacak infazda dikkate alınmasının belirtilmesi bu noktada gerekli ve yeterli bulunmuştur.
B) BİRLEŞEN DAVA:
Öte yandan birleşen davada ise birleşen davacı, taraflar arasında varlığı tartışmasız olan sözleşmeye konu siparişlerin iptal olunması nedeniyle uğramış olduğu zararı talep etmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere birleşen dosya davacısının sözleşmeye konu siparişin iptal olunması nedeniyle zarara uğradığı iddiasından kaynaklandığından bu talebin hukuki nitelendirilmesi yapılmalıdır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 112. (818 sayılı BK md. 96) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olup bu durum sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle davacının uğramış olduğu ve iddia ettiği zarar kalemlerini de kapsamaktadır.
Elbette birleşen dosya davacısının, yukarıda belirtilen tazminatı talep edebilmesi için tazminat hukukuna hakim olan genel ilkelerde kabul olunduğu üzere öncelikle, kendisinden tazminat talep olunan tarafın, yani somut olayda birleşen dosya davalısı – asıl dosya davacısının hukuka aykırı bir davranışının var olup olmadığı tespit edilmelidir. Esasen sözleşmenin tarafları arasında çıkan uyuşmazlıklar ile ilgili sözleşme kaynaklı tazminat talep olunabilmesi açısından,kendisinden tazminat talep edilen tarafın hukuka aykırı hareketinin öncelikle ispatlanması gerekir.
Taraflar arasında varlığı tartışmasız olan sözleşme hükümlerine göre asıl dosya davacısı – birleşen dosya davalısının taraflar arasında varlığı tartışmasız olan sözleşme hükümleri çerçevesinde dava dışı şirket adına olan tescilli tasarımı 14/03/2014 tarihinde adına tescil ettirdiği, açıklandığı üzere birleşen dosya davalısının tescilli hakkını kullanma talebinin hukuka uygun olduğu, buna göre bu hakkı esas alan sözleşmenin ifa olunmasını talep etmekte dahi haklı olduğu halde birleşen dosya davacısının sözleşmeyi ifadan kaçınmasının haksız bulunduğu sonucuna varılmıştır. Zira birleşen dosya davacısı – asıl dosya davalısı şirket, ifası mümkün ve gerekli olan borcunu mevcut açıklamalara göre ifa etmekten haksız şekilde kaçınmıştır. Bu haliyle asıl dosya davacısı – birleşen dosya davalısının sözleşmeyi fesh etmekte haklı bulunduğu, bu noktada hukuka aykırı bir hareketinin bulunmadığı saptanmıştır.
Roma hukukundaki kabul ile taraflar arasındaki “anlaşmanın bir anlamda tarafları bağlayan kanun” (Conventio est lex) olduğu dikkate alındığında birleşen dosya davacısı şirketin, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi karşısında, birleşen dosya davalısının sözleşmeyi feshetmiş olması sözleşme hukukuna uygun bir davranıştır. Esasen Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 48. maddesine göre, herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetleri sahiptir. Bu hürriyet çerçevesinde birleşen dosya davalısı şirketin, sözleşmeyi fesh etmesi sözleşme içeriğine ve anayasa da uygundur.
Hal böyle olunca birleşen dosya davacısının sözleşmeye konu siparişin iptali nedeniyle uğradığı zarar birleşen dosya davacısının kendi kusurlu hareketiyle oluşmuştur. “Hiç kimse hukuka aykırı hareketine dayanamaz” kaidesiyle birleşen dosya davacısının siparişlerin iptali sebebiyle uğradığı zararı birleşen dosya davalısından talep edebilmesi mümkün değildir.
Öte yandan ,somut uyuşmazlığa esas olan sözleşmenin tarafları birinci sınıf tacir yani şirkettir.6102 sayılı TTK m.18/f.2 hükmü (eski TTK m.20/f.2) uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir…Her tacir ticari faaliyetlerinde tedbirli ve tecrübeli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdür.Bu yükümlülüğe aykırılık sebebi ile bir zarar doğarsa,tacir bu zarardan sorumlu olur….Basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gereken tecrübeli bir tacir…sözleşmenin ifa edilmeyeceğini düşünmeli ve öngörmelidir.Dolayısıyla sözleşmeyi yerine getirebileceğini düşünerek yaptığı masrafları karşı taraftan talep edemez.(Ülgen,Teoman,Helvacı,Kendigelen,Kaya,Nomer Ertan,Ticari İşletme Hukuku,İstanbul,2006,Sayfa 235)
Somut olayda tasarım konusu ürünlerle ilgili eser meydana getirecek olan birleşen dosya davacısının, sözleşmeden kaynaklanan hak ve yükümlülükleriyle ilgili gerekli araştırmayı yapması ve bu çerçevede sözleşmenin kendisi açısından ifasının gerekip gerekmediği noktasında gerekli hukuki tavsiye almaksızın sözleşme koşullarını yerine getirmekten kaçındığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca birleşen dosya davacısı şirketin, sözleşme konusu siparişlerle ilgili üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği halde sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, bu nedenle sipariş iptalleri olduğunu belirterek birleşen dosya davalısından tazminat talep etmesi hukuken mümkün değildir. 4721 sayılı TMK m.2 hükmü dikkate alındığında ise birleşen dosya davacısının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediği ve münhasıran sipariş iptaline kendisi yol açtığı halde zarar talebinde bulunması iyi niyet kurallarına dahi aykırılık taşımaktadır.
Kaldı ki mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun rapor gerekçeli ve denetime elverişli olup mahkememizce oluşturulan gerekçeler açısından kısmı farklılık olsa dahi sonuç olarak bu raporun içeriğine itibar etmeye engel hal olmadığı gibi rapor sonuç olarak mahkememizce açıklanan gerekçeler ile dahi uyum içindedir.
Yapılan açıklamalar karşısında asıl davada (2016/247 E.) taraflar arasında yapılan 01/01/2014 tarihli ” …” başlıklı, 6 maddeden ibaret, altında dosyamız taraflarının kalıp sahibi ve kalıp işletmecisi olarak isim ve imzalarının yer aldığı sözleşmenin feshine dair talebinin davacının haklı olduğu kabulü ile adı geçen sözleşmenin davacı yönünden haklı olarak feshine, adı geçen sözleşme uyarınca davalı şirkete 17/05/2015 tarihli sevk irsaliyesi ile teslim olunan, ayrıca mahkememizce atanan bilirkişinin hazırladığı 02/01/2019 tarihli raporda belirtilen Şekil 1, Şekil 2, Şekil 3, Şekil 4 olarak çizimleri yapılan ve orantı yapılarak yaklaşık ölçüleri açıklanan; dış ölçüleri 300x675x130 milimetre, işleme alanı 202.500 milimetre kare olan üst kapak kalıbının, dış ölçüleri 300x675x120 milimetre, işleme alanı 202.500 milimetre kare olan alt kapak kalıbının, dış ölçüleri 160x125x70 milimetre , işleme alanı 20.000 milimetre kare olan boru parçası kalıbının, dış ölçüleri 270x100x42 milimetre, işleme alanı 27.000 milimetre kare olan adaptör parçası kalıbının, davalıdan alınarak davacıya iadesine, adı geçen bu malların nitelik ve niceliği ile ilgili mahkememizce atanan bilirkişinin sunduğu 13 sayfadan ibaret 02/01/2019 tarihli rapordaki kalıba ilişkin çizimlerin bu kararın eki olarak mahkememiz kararına eklenmesine, adı geçen kalıpların iadesinden doğan tüm nakil ve icra masraflarının mahkememiz ilamının, ilamların icrasına göre infazı aşamasında icra müdürlüğünce yapılacak infazda dikkate alınmasına; birleşen davada ise birleşen dosya davacısının sübut bulmayan davasının reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I.ASIL DAVA ( 2016/247 E.)
1-Taraflar arasında yapılan 01/01/2014 tarihli ” …” başlıklı, 6 maddeden ibaret, altında dosyamız taraflarının kalıp sahibi ve kalıp işletmecisi olarak isim ve imzalarının yer aldığı sözleşmenin feshine dair talebinin davacının haklı olduğu kabulü ile adı geçen sözleşmenin davacı yönünden haklı olarak feshine,
2-Adı geçen sözleşme uyarınca davalı şirkete 17/05/2015 tarihli sevk irsaliyesi ile teslim olunan, ayrıca mahkememizce atanan bilirkişinin hazırladığı 02/01/2019 tarihli raporda belirtilen Şekil 1, Şekil 2, Şekil 3, Şekil 4 olarak çizimleri yapılan ve orantı yapılarak yaklaşık ölçüleri açıklanan;
Dış ölçüleri 300x675x130 milimetre, işleme alanı 202.500 milimetre kare olan üst kapak kalıbının,
Dış ölçüleri 300x675x120 milimetre, işleme alanı 202.500 milimetre kare olan alt kapak kalıbının,
Dış ölçüleri 160x125x70 milimetre , işleme alanı 20.000 milimetre kare olan boru parçası kalıbının,
Dış ölçüleri 270x100x42 milimetre, işleme alanı 27.000 milimetre kare olan adaptör parçası kalıbının,
davalıdan alınarak davacıya iadesine,
Adı geçen bu malların nitelik ve niceliği ile ilgili mahkememizce atanan bilirkişinin sunduğu 13 sayfadan ibaret 02/01/2019 tarihli rapordaki kalıba ilişkin çizimlerin bu kararın eki olarak mahkememiz kararına eklenmesine,
Adı geçen kalıpların iadesinden doğan tüm nakil ve icra masraflarının mahkememiz ilamının, ilamların icrasına göre infazı aşamasında icra müdürlüğünce yapılacak infazda dikkate alınmasına,
II. BİRLEŞEN DOSYA (İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2015/870 ESAS)
Davacının sübut bulmayan davasının reddine,
III.A)Asıl Dava Yönünden;
1-Dava değeri olan 139.100,00 TL üzerinden ve 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 9.501,90 TL harçtan ve peşin alınan 27,70 TL ve 2.390,85 TL harcın toplamı olan 2.418,55 TL’nin mahsup edilerek bakiye 7.083,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
B)Birleşen Dava Yönünden;
1-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 8.538,75 TL harçtan mahsup edilerek 8.484,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
IV.A)Asıl Dava Yönünden;
1-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvuru harcı, 27,70 TL ve 2.390,85 TL peşin harç toplamı 2.446,25 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafından yapılan 3.200,00 TL bilirkişi ücreti, 443,50 TL ve 4,10 TL vekalet harcı toplamı olan 3.647,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı tarafından asıl dava için yapılan masrafın davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasından yapılan 600,00 TL bilirkişi ücreti, 10,00 TL tebligat gideri, 45,60 TL peşin harç gideri ve 27,70 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 683,30 TL delil tespiti giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B)Birleşen Dava Yönünden;
1-Davacı tarafından yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
2-Davalı tarafından birleşen dava için yapılan 15,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
V.A)Asıl Dava Yönünden;
1-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT İkinci Kısım İkinci Bölüme göre hesaplanan 17.155,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Dava dosyası … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilmekle; Davalı görevsizlik karar tarihi itibariyle vekil ile temsil edildiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT m. 7/1 ve İkinci Kısım İkinci Bölüme göre 1.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B)Birleşen Dava Yönünden;
Tazminat davası tümden red olduğundan ve davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT İkinci Kısım İkinci Bölüme göre 3.400,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
VI.Artan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 22/10/2020

Başkan

Üye

Üye

Katip