Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1219 E. 2022/485 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1219
KARAR NO : 2022/485

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 13/12/2016
KARAR TARİHİ : 17/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 29.07.2014 günü …’ın idaresindeki … plakalı araç ile …’ın idaresindeki … plaka sayılı araçların karıştığı trafik kazasında araç içinde bulunan davacılardan … ile …’ın çocuğu, diğer davalıların kardeşi olan …’ın olay yerinde vefat ettiği, … 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin her iki sürücünün eşit derecede kusurlu davranışlarıyla kazaya/ölüme sebebiyet verdikleri kanaati ile cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın temyiz aşamasında olduğu, müteveffanın … Ticaret Meslek Lisesi’nde Bilgisayar Bölümü’nden yeni mezun olduğu, üniversiteye kayıt yaptıracağını, yaşaması halinde anne ve babasına destek olacağı, … plakalı aracın … Sigorta A.Ş.’ne, … plakalı aracın … Sigorta A.Ş.’ne ZMS ile sigortalı oldukları, davalıların destekten yoksun kalma tazminat zararlarının poliçe teminatı limitleri dahilinde karşılamakla sorumlu olduğu, müvekkillerinin büyük üzüntü yaşadıkları, manevi olarak yıprandıkları, davalı … ve aracın maliki/işleteni …’ın hem maddi hem de manevl tazminat taleplerini karşılamakla yükümlü olduklarını belirtilerek fazlaya dair hak ve talepleri saklı kalmak kaydı ile şimdllik … için 100,00 TL, … için 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, … için 50.000,00 TL, … için 50.000,00 TL, … için 30.000,00 TL, … için 30.000,00 TL, … için 30.000,00 TL, … için 30,000,00 TL, … 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden İtlbaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı … ve …’ın cevap dilekçesinde özetle; …’ın trafik kazasının oluşmasına sebebiyet vermediği, …’ın aşırı hız sebebiyle aracın kontrolünü kaybettiği, stabilize köy yolundan çıktığı, aracı mıcıra kaptırarak toparlama imkanı bulamadığı, yol kenarındaki direğe çarparak takla attığını, ceza kararında eşit derecede kusur verilmiş ise de gerçekte davalıların kusurunun bulunmadığı, ceza davasının temyiz aşamasında olduğu, henüz kesinleşmediği, mahkemenin ceza mahkemesi kararıyla bağlı olmadığı, davacının taleplerinin fahiş olduğu, faiz tipinin yasaya ve hukuka aykırı olduğu, müteveffanın herhangi bir mesleği olmadığı, herhangi bir işte çalışmadığı, ekonomik ve sosyal durumlarının nazara alınması gerektiği belirtilerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların yasa gereği dava açmadan önce tüm evraklarla birlikte usulüne uygün yazılı başvuru yapmadığı, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru ve kişi başına 268.000,00 TL poliçe limiti ile sınırlı olduğu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı dışında olduğu, ATK’ndan kusur raporu alınması gerektiği, davacıların destekten yoksun kaldıklarını delillerle ispatlaması, tazminat hesaplanırken bilinen ücret yoksa asgari ücretin baz alınması gerektiği, davacıların murisi emniyet kemeri takmadığından müterafik kusurlu bulunduğu, tazminat hesabından müterafik kusurun düşülmesi, birden fazla sayıda kişi bulunduğundan garamaten paylaşım uygulanması gerektiği, proporsiyon hesaplaması yapılmasını talep ettiklerini, hatır taşıması nedeniyle zarar miktarında indirim yapılması, SGK tarafından yapılmış ise ödemelerin tazminat hesaplamasından düşülmesi gerektiği, dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olduklarını, uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğu, Mahkemenin yetkili olmadığını belirtilerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğu, dava yoluna gitmeden önce sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunulması gerektiği, müvekklli şirketin sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğu, kusur ve zararın usülen ispat edilmesi, ceza davaşının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği, dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğu, sorumluluğun 268.000,00 TL poliçe limiti ile sınırlı olduğu, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiği, hasar görenlerin birden fazla olması durumunda KTK 96. maddesi gereğince teminatın paylaştırılması gerektiği belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Dava, davacıların murisi olan …’ın trafik kazası sonucunda vefat etmesi nedeniyle açılmış ve destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat taleplerine konu olduğu açıklanan trafik kazasına bağlı tazminat davasıdır. Dava dilekçesine göre dava belirsiz alacak olarak açılmıştır.
Mahkememizde tek hakimde görülmeye başlayan dava 13/12/2016 tarihinde açılmış olmakla birlikte alacak miktarının yükselmesi karşısında dosya Mahkememiz heyetine tevdi edilmiş, 03/10/2019 tarihinden itibaren ise dosya Mahkememiz heyeti tarafından görülmeye başlanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu Mahkememizin yetkili olup olmadığı, davanın süresi içinde açılıp açılmadığı, genel olarak davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına ve manevi tazminata hükmedilmesinin mümkün olup olmadığı, kazada tarafların kusurlu olup olmadığı, davalı …’ın meydana gelen kazaya karışıp karışmadığı, hatır indirimi ve ayrıca müteveffanın araçtan yola fırlaması nedeniyle müterafik indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, birden fazla sayıda davacı olduğundan proporsiyon hesaplaması yapılmasının gerekip gerekmediği, sigorta şirketine başvuru açısından dava şartının sağlanıp sağlanmadığı, davacıların yargılama sırasında değişen ve daralan talepleri çerçevesinde davalıların hangi oranda tazminle yükümlü oldukları, davalı gerçek kişilerin zararın tamamından müteselsilen sorumlu olup olmadıkları, davalıların sorumlu oldukları miktar var ise bu miktarlara hangi oranda faiz işletilmesi gerektiği, murisin esas alınması gereken ücretin ne olduğu, birinci defa yapılan bedel arttırımı dilekçesi ve akabinde ıslah dilekçesi sonrası yeniden ikinci defa olmak üzere bedel arttırımı dilekçesi sunulması için davacıya yeniden süre verilip verilemeyeceği hangi davalının hangi tutarda sorumlu olduğu noktalarında genel olarak toplanmaktadır.
Davaya esas olan haksız fiil ile ilgili … 1.Ağır Ceza Mahkemesinin …E.sayılı dava dosyasına istinaden …’ın trafik kazası sonucunda vefat etmiş olması nedeniyle dosyadaki davalı … aleyhine taksirle ölüme neden olma isnadıyla dava açıldığı, yargılama yapıldığı, yapılan yargılama sonucunda ise esas alınan Adli Tıp Kurumu raporu çerçevesinde davalı … ile kazaya karışan diğer sürücü …’ın eşit derecede kusurlu bulunduğu, bu nedenle sanık …’ın iki yıl altı ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, hapis cezasının adli para cezasına ise çevrilmediği, adı geçen kararın yargılama aşamasında Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle ve şeklen kesinleştiği, vefatın oluşumunda …’ın mutlak etkisinin mevcut olduğuna dair vakıaların dahi bu şekilde ve şeklen kesinleştiği sabittir.
Dava dosyasının Mahkememiz heyeti tarafından görülmeye başlanılmasından sonra öncelikle yetki itirazı ele alınmıştır. Buna göre davalı … Sigorta A.Ş ‘nin adresinin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetki alanı dahilinde bulunması, ayrıca birden fazla davalının bulunduğu dava dosyasında, diğer davalıların sırf kendi yerleşim yeri mahkemelerinden başka bir mahkemeye getirilmesi amacıyla bu davanın mahkememizde açıldığına dair savunma ve dahi delil veya belirti bulunamaması karşısında yetki itirazlarının HMK.m.7 hükmü uyarınca reddine dair ara karar oluşturulmuştur.
Yine dava dosyasının Mahkememiz heyeti tarafından görülmeye başladığı sürede Mahkememiz heyeti tarafından zamanaşımı hususu dahi ele alınmıştır. Davanın uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunması ve en önemlisi davanın açıldığı tarih itibari ile dahi davanın zamanaşımı süresi içinde açılmış olması ve esasen davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış bulunması karşısında davalıların zamanaşımına yönelik defilerinin gerekçeli olarak tümden reddine, dava hak düşürücü süreye tabi olmadığından bu yöne ilişkin itirazın dahi reddine dair ve hüküm öncesi ara karar oluşturulmuştur.
Davanın Mahkememiz heyetine tek hakim tarafından teslim edilmesinden sonra ve ayrıca dava tarihi itibariyle davacıların sigorta şirketine dava öncesi başvurulduğuna dair bilgi ve belgenin bulunmaması nedeniyle bu yöne ilişkin eksiklik üzerinde dahi Mahkememiz heyetince durulmuştur. Buna göre dava 13/12/2016 itibariyle açılmış olup bu tarih itibariyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılan ve 26/04/2016 tarihli Resmi Gazete yayınlanan değişiklik yürürlüğe girdiği için sigorta şirketine başvuru yapılması zorunludur. Nitekim davacılar vekili bu noktada … Sigorta A.Ş.’ye 18/07/2017 tarihinde ve ayrıca … Sigorta A.Ş.’nin ise 18/05/2017 tarihinde ise başvuru yapılmış ve davacı vekilinin 26/06/2020 tarihli dilekçesi ekinde sunulmuştur. Mahkememiz heyetince usule uygun olarak verilen süre sonunda, dava şartına ilişkin eksiklik bu şekilde giderilmiştir.
Bilindiği üzere davacılar somut olayda ihtiyari dava arkadaşıdır. Buna göre her bir davacı yönünden usul işlemlerinin ve taleplerin ayrı ayrı değerlendirilmesi zorunludur. Dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesi dikkate alındığında davacıların talepleri destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminata ilişkindir.
Davacılar … ve …’ın destekten yoksun kalma tazminatı talepleriyle ilgili tazminat taleplerinin hesaplanması için kusur ve hesap uzmanı bilirkişisi atanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki destekten yoksun kalındığı söylenen muris, kaza tarihinde teknik lise bilgisayar mezunu olan ve nitelikli çalışan konumundadır. Mahkememizce hükme esas alınan aktüer raporunda bu durum dikkate alınmış olup bu durumdaki bir kişinin mezun olduktan sonra asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceğinin kabul edilmesi Yargıtay uygulamasına aykırı olduğu gibi hakkaniyete dahi aykırıdır. Vefat eden …’ın bilişim konusunda teknik eğitim veren lise mezunu olması ve nitelikleri, yine gelen cevabi yazı içerikleri karşısında asgari ücret ile kıyaslandığında 1,98 oranında ve daha yüksek maaş alması mümkündür. Islah dilekçesine esas olan ve …’un hazırlamış olduğu ek raporun içerikleri dikkate alındığında 1,98 katsayısı kabul edilebilir bir orandır. Esasen Mahkememizce hükme esas alınan hesap bilirkişisi ….’ün 06/02/2020 tarihli dördüncü ek raporunda esas alınan ücret bu katsayının dahi kısmen altında olmakla birlikte mevcut ıslah beyanı, bu ek rapordaki miktar üzerinden yapılmış olmakla tarafların lehine veya aleyhine bu noktada kazanılmış hak oluşmaktadır. Esasen bu noktada matematiksel oranda ve kesin bir baremin esas alınması olayın niteliği ve mevcut düzenlemeler gereği mümkün olmamakla birlikte yukarıda açıklanan gerekçe karşısında rapora esas alınan ücret kabul edilebilir ve hayatın olağan akışına, Yargıtay uygulamasına uygundur. (Yargıtay 17. HD 2013/10008 E. 2014/1247K.sayılı, Yargıtay 4.HD 2021/22176E. 2021/8542K.sayılı ilamları) Buna göre Mahkememizce hükme esas alınan rapordaki ücret kabul edilebilir durumdadır.
Davacıların destekten yoksun kalma tazminat miktarlarının mevcut kusur durumu ve kazanın 29/07/2014 tarihinde gerçekleşmiş olması karşısında maddi zarar hesabının, bir başka deyişle destekten yoksun kalma tazminat talebinin hesaplanması için kusur ve hesap uzmanı bilirkişisi atanmıştır.
Bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu raporunda; meydana gelen kazada dava dışı sürücü …’ın %50 oranında, davalı …’ın ise %50 oranında kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduklarını, bu noktada …’ın köy yoluna çıkmadan etkili şekilde kontrol yapmadan, tehlikeleri ön görmeden, sağından yaklaşan kamyonetin hızını dikkate almadan, geçmesini beklemeden, çıkış için daha uygun, emniyetli ağını kollamadan, geniş kavisli sağa manevra ile ilerlemesine devam ettiği esnadan hızla yaklaşan kamyonetin yönünü kapatarak seyir güvenliğini tehlikeye düşürmek suretiyle dalgın ve kontrolsüz, dikkatsiz, özensiz, tedbirsiz hareket ettiği, bu arada kaza sırasında vefat eden …’ın kazanın meydana gelmesinde kusursuz olmakla birlikte açık kasa kamyonette ve kasanın arkasında yolculuk yaptığı, aracın takla attığını, bu takla atma esnasında müteveffa …’ın ise açık kasada yolculuk yapan, emniyet kemeri kullanması beklenemeyen kişi konumunda olmakla savrulduğu, baş bölgesinden yaralandığı, müteveffanın şeker çuvalının altından çıkarıldığı noktasında görüşünü açıklamıştır. Esasen bu görüş ve vakıalar kesinleşen ağır ceza mahkemesi karar içeriği ve bu karara dahi esas olan Adli Tıp Kurumu raporu içeriği ile tam olarak uyumludur. Bu arada maddi zarar hesabının PMF-1931 yaşam tablosuna göre yapıldığı, buna göre destek süresi, kazanç durumunun dikkate alındığı, destekten yoksun kalma zararının hesaplanmasında izlenen yöntem, işlemiş devre zararı, işleyecek zarar ile ilgili genel kurulların açıklandığı, bu açıklamalar sonucunda davalı …’a atfedilen %50 kusur oranının dahi dikkate alındığı, ayrıca bu hesaplamanın müteveffanın bakiye ömrünün ve muhtemelen yaşayacağı sürenin hesaplandığı, bu hesaplamada müteveffanın kaza tarihi itibariyle davacılara destek olup olamayacağı hususunu incelendiği, yine geriye kalanlar yönünden gerekli yaşam sürelerinin hesabının yapıldığı, bu çerçevede gerekli tablonun hazırlandığı, buna göre davacı anne …’nın 51.418,88 TL, baba Ahmet’in ise 46.609,52 TL destekten yoksun kalma tazminat talebinin mümkün olacağı yönünde görüş hesap bilirkişisi tarafından açıklamıştır.
Adı geçen raporun taraflara tebliğ olması sonrası, Yargıtay uygulaması gereği savunulması mümkün olmamakla birlikte ve tek hakim döneminde yapılan yargılamada CBS tarafından bildirilen emsal ücretler değerlendirilmek üzere ek rapor tazmini sağlanmış, buna göre anne Leyla’nın 154.088,24 TL, baba …’in 154.088,20 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebileceği hesaplanmıştır. Adı geçen ek raporun dahi taraflara tebliğ olmasına müteakiben ve yine dosya Mahkememiz heyeti tarafından ele alınmadan önce tarafların hesaplamaya ilişkin itirazlarının değerlendirilmesi için ek rapor tazminine dair ara karar oluşturulmuştur. Bu inceleme sonucunda hesap bilirkişisinin hazırlamış olduğu 12/04/2019 tarihli raporda müteveffanın mezuniyet tarihi dikkate alındığında askerlik sürecinin başlaması sonrası işe başlayabilmesinin makul olduğu, bu çerçevede hesaplama unsurları, işlemiş devre faizi, işleyecek zarar miktarları ve %50 oranında kusur indirimi halinde anne …’nın 169.353,11 TL, baba …’in 159.058,57 TL destekten yoksun kalma zararının mevcut olduğu bildirilmiştir.
Bunun üzerine belirsiz alacak davası açan davacılar vekili 21/04/2019 tarihli dilekçe ile ve gerekli harcı yatırmak suretiyle davacı … için 155.058,57 TL olarak destekten yoksun kalma tazminat miktarını belirlemiş, en önemlisi ise davalıların kusuru oranında olmak üzere talebini açıklamış, yine davalı gerçek kişiler yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketleri yönünden ise dava tarihinden olmak üzere avans faizine hükmedilmesini talep etmiş, buna mukabil davacı … için 169.353,11 TL olarak destekten yoksun kalma tazminat miktarını belirlemiş, en önemlisi ise davalılardan kusurları oranında olmak üzere talebini açıklamış, yine davalı gerçek kişiler yönünden kaza tarihinden itibaren davalı sigorta şirketleri yönünden ise dava tarihinden olmak üzere avans faizine hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava dosyasının Mahkememiz heyetine tevdi edilmesi sonrası ise oluşturulan 03/10/2019 tarihli ara karar ile hesap bilirkişisinin 12/04/2019 tarihli raporunun sonuç kısmının birinci maddesi gözetildiğinde her bir davacının talep etmiş olduğu maddi tazminat talebinden dolayı her bir davalı sigorta şirketinin kaç TL si ile sorumlu olduğu belirtilmiş olmakla birlikte, özellikle davacıların talep etmiş oldukları maddi tazminat miktarlarına tüm davalılardan kusurları oranında değil müteselsilen talep etmiş olmalarının dikkate alınması, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı biçimde ve poliçe limitini de aşmayacak biçimde eşit paylaştırmanın sağlanmasının kural olarak zorunlu olması, somut olayda davacılar için 12/04/2019 tarihli ek raporda hesaplanmış olan tazminat tutarlarının, kazaya karışan araçların poliçesini düzenleyen davalı şirketlerin poliçedeki kişi başına teminat limiti olan tutarı aşıp aşmadığı, buna göre aktüer bilirkişinin hak sahibi durumuna göre rapoda hesaplanan toplam tazminat tutarının davalı sigorta şirkelerinin düzenlediği limitleri aşıp aşmadığının tartışılarak ve poliçeye göre değerlendirilerek, hak sahiplerinin hak ettikleri miktarların tespiti açısından garameten paylaştırma yapılması gerekip gerekmediği, bu noktada bu yöne ilişkin davalı itirazlarının dahi dikkate alınması açısından ve ayrıca hüküm tarihine yakın miktarın dahi tespitine esas olmak üzere bilirkişiden ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine hesap bilirkişisi hazırlamış olduğu ve Mahkememizce hükme esas alınmış olan 06/02/2020 tarihli raporunda SGK’dan gelen cevabi yazıyı ve ağır ceza dosyasını, sigorta şirketinin itirazını, davacılar vekilinin 21/04/2019 tarihli arttırıma dahi dilekçesini, kusur oranını, taleple bağlılık uyarınca sigortacılar yönünden kusura isabet eden bölümün ne olduğunu tek tek dikkate almıştır. Buna göre bilirkişinin hükme esas olan bu raporda, yeniden maddi tazminatını, işlemiş devre zararının, işleyecek zararın dikkate alınarak devre ve bilinen devre açısından her bir davacı yönünden ayrı ayrı hesaplama yapmış, sonuç olarak davacı …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminat miktarının 183.892,45 TL, davacı …’ın talep edebileceği desten yoksun kalma tazminat miktarının ise 201.282,88 TL olarak hesaplandığını açıklamış, indirim miktarının mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmiş, bu arada sigorta şirketlerinin ayrı ayrı %50 kusur oranına sorumluluk miktarları ise hesaplanmıştır.
Bunun üzerine ve bu defa davacılar vekili 12/02/2020 tarihli ve dava değerinin yükseltilmesi amacına dönük ikinci dilekçesini sunmuştur. Öncelikle belirtmek gerekir ki somut olay yönünden özel görevli Yargıtay Kapatılan 17. Hukuk Dairesi 2016/20945 E. 2019/7842 K.sayılı, 2014/452 E.-2015/8642 K.sayılı, 2017/1017 E.-2019/9303 K.sayılı kararları ve bu uygulamayı benimseyen BAM ve ilk derece mahkeme uygulamaları bir bütün olarak dikkate alındığında, davacı vekilinin bedel arttırımı olarak isimlendirdiği 21/04/2019 tarihli dilekçesinin belirsiz alacak davası olarak açılmış olan bu davada bedel arttırım dilekçesi, akabinde sunduğu 12/02/2022 tarihli ve dava değerini yükseltilmesi dilekçesinin ise ıslah dilekçesi olarak kabulü ile yargılamaya yön verilmiştir. Bu suretle davacılar vekilinin yargılama aşamasında yeniden dava değerinin arttırılmasına dair ıslah dilekçesi sunmak üzere süre verilmesine yönelik talebin dahi reddine dair ara karar oluşturulmuştur.
Yargılama aşamasında destekten yoksun kalma zararının hesaplanması ve konuyla ilgili Yargıtay uygulaması, özellikle Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6425 E. 2021/2044 K.sayılı ilamın somut olay yönünden ele alındığında” hükme esas alınan 05/11/2020 aktüerya raporunda, destek ve davacı hak sahipleri için muhtemel bakiye ömür süreleri, PMF 1931 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmek suretiyle tazminat hesabı yapıldığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihat değişikliği nedeniyle, tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılması gerektiği, ancak Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40 E.- 2020/40 K. sayılı kararı gereği, destek tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve % 1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, uygulanmasının mümkün olmadığının Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve akabinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesince de kabul olunduğu, açıklanan tüm bu nedenlerle; davacılar ile desteğin muhtemel bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve işleyecek (bilinmeyen) devre hesaplamasında her yıl için gelirin % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi esasına dayanan progresif rant yönteminin kullanılmasıyla hesaplamanın yapıldığı ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre yargılamaya yön verilmesi” bu çerçevede Anayasa Mahkemesinin 2020 tarihli iptal kararı sonrası davacının rapora karşı itirazları dikkate alınarak davacılar lehine hesaplanacak bir miktar olup olmadığının tespiti amacına dönük olmak üzere 05/11/2020 tarihli raporu sunan aktüer bilirkişiden ek rapor alınması gerektiği dikkate alınarak, hesaplama yapan hesap bilirkişinin 05/11/2020 tarihli raporu ve yukarıda belirtilen ara karar ile Yargıtay 17 HD ve Yargıtay 4 H.D.’nin AYM nin iptal kararı sonrası uygulamaları dikkate alındığında adı geçen rapordaki her bir davacı yönünden talep edilebilecek tazminatın yeniden hesaplanmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
En son hesap bilirkişisi sunmuş olduğu 20/01/2022 tarihli raporunda, murisin yaşını ve bakiye ömrünü, ücret açısından dönemsel olarak asgari ücrete oranın 1,98 kat sayısına göre hesap olunduğunu, müterafik kusur ve hatır taşımasının takdirinin mahkemeye ait olduğunu tek tek dikkate almış, maddi tazminat miktarını seçenekli olarak hesaplamış, buna göre en azından asgari ücret ile ilgili ilk ihtimal dikkate alındığında davacı … için 235.298,09 TL, buna mukabil davacı … için 364.655,89 TL destekten yoksun kalma tazminat tutarının talep edebileceğini açıklamıştır.
Esasen Yargıtay 17. HD’nin yerleşik kararlarında da belirtilmiş üzere “destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması temel amaçtır. Yargıtay uygulamalarına göre anne veya babanın ölümü halinde çocuklarına destek olacakları, ancak kız çocuklarının 22 ve erkek çocuklarının 18 yaşa kadar destek alacağı, yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı kabul edilmektedir.”
Davacı vekilinin hükme esas olan ve ıslah niteliğindeki 12/02/2022 tarihli dilekçesindeki rakamlardan sonra artık bu miktardan daha fazla miktarlara hükmedilmesi mümkün değildir. Zira davacılar belirsiz alacak davası olarak davalarını açmışlardır.
Yargılama aşamasında Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40E. ve 2020/40K.sayılı kararı ile KTK m.90 hükmündeki “Bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki” bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi sonrası ve Yargıtay uygulaması gereği yeniden ek rapor alınması dahi takdir olunmuştur.
Yargıtay 17. HD uygulaması dikkate alındığında, AYM kararı öncesi davacı aleyhine olacak şekilde TRH 2010 ve 1.8 faiz uygulaması davacı aleyhine iken AYM kararı sonrası 1.8 faizin uygulanmamış olması, bu durumda 02/08/2021 tarihi itibari ile teslim olunan aktüer raporunda bu defa davacı aleyhine bir verinin tümden değişmesi, 1.8 teknik faizin tümden kaldırılmasının davacı lehine olacak şekilde değişiklik içermesi nedeni ile en son asgari ücretler gözetilerek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuş, bu çerçevede hesaplamalar yapılmıştır.
Davacılar vekili yukarıda da açıklanmış olduğu üzere 21/04/2019 tarihli ıslah dilekçesini ve nihayet 12/02/2022 tarihli dilekçelerini sunmuştur. Açıklanan bu hal dikkate alındığında dava dilekçesine göre belirsiz alacak davası açtığı tartışmasız olan davacıların 21/04/2019 tarihli dilekçe ile bedel arttırım talebinde bulunduğu, yine daha sonradan alınan rapor üzerine aynı davacıların ise bu defa 12/02/2022 tarihli dilekçe ile ise alınan 06/02/2022 tarihli hesap bilirkişisi raporu ile taleplerini ıslah dilekçesi ile arttırdığı ortada iken bu defa davacıların AYM’nin iptal kararı sonrası alınan rapora göre ve yeniden bedel arttırım dilekçesi sunmaları mümkün bulunmamaktadır. Buna göre adı geçen bedel arttırımı ve akabinde ıslah dilekçesi sonrası bu dilekçe içeriğine itibar edilip edilemeyeceğinin usulen ve ayrıca irdelenmesi aşağıda yapılacaktır.
Bu noktada davanın açıldığı tarih itibariyle öncelikle HMK hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Belirsiz alacak davası 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile öngörülen ve alacaklıya bazı avantajlar sağlayan yeni bir dava türüdür. Sözü edilen hükme göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”. Şu hale göre davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Öte yandan alacaklı tarafından alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabilir. Belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK’nun 107. maddesinin gerekçesinde, birçok kez hak arama özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Yine alacaklının hukuki ilişkiyi, muhatabını ve talep edebileceği asgari tutarı bilmesine rağmen “alacağın tamamını tam olarak” tespit edemeyecek durumda olması da davanın nedenleri arasında sayılmıştır. Bu itibarla belirsiz alacak davasıyla ilgili yoruma gidildiğinde, alacaklının hak arama özgürlüğünün değerlendirilmesi gerekir. Bunun aksine ilgili hükmün, alacaklının hakkına ulaşmasını kısıtlayan şekilde ele alınması doğru olmaz. Dava konusu alacak karşı tarafın vereceği bilgi veya belgelerle belirlenecekse, alacak belirsiz kabul edilmelidir. Karşılaştırmalı hukukta geçerli olan bu kriter 107. maddenin 2. fıkrasının başlangıcında “karşı tarafın vereceği bilgi sonucu” yargılama sırasında belirlenme olarak kabul edilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak veya tespit davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur. (Yargıtay HGK 2015/9-3162E. 2018/369K.sayılı ilamı) Adı geçen Yargıtay HGK kararından anlaşılacağı üzere HMK m.107/f.2 hükmüne göre belirsiz alacak davası açan davacı, alacak belirli hale geldiğinde arttırımı sadece bir kez yapabilir. İkinci kez arttırım yapılmak istendiğinde ise iddianın genişletilmesi yasağı söz konusu olacaktır. Nitekim Yargıtay daire uygulamaları dahi bu yöndedir. (Yargıtay 9.HD 2016/13162E. 2020/1860K.sayılı ilamı)
Bu durumda, belirsiz alacak davası açmış olan davacılar vekili tarafından sunulan bedel arttırım dilekçesi ve 12/02/2022 tarihli ıslah tarihli dilekçesi sonrası sunulduktan sonra davacılar vekilinin yeniden arttırım taleplerinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Bu aşamadan sonra artık bir ıslah veya davalının açık muvafakati olmadığı sürece bedel arttırımına dair yeniden başka bir dilekçe sunulabilmesi usulen mümkün değildir. Kaldı ki davacılar vekilinin adı geçen bedel arttırım dilekçesi sonrası 12/02/2022 tarihli ıslah talebinde bulundukları yukarıda açıklanmıştır. Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK m.176/f.2 hükmüne göre “Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir”. Bu durumda davacılar vekilinin yeniden ve farklı bir üçüncü arttırım dilekçesi sunmaları mümkün değildir.
Hal böyle olunca davacılar vekilinin 12/02/2022 tarihli talepleri üzerinden davanın kabul ve reddi hususunun değerlendirilmesi gerekecektir. Zira nihai olarak talep edilen üst sınır artık bu dilekçedeki rakamlardır. Bu miktarlar ile ilgili tarafların lehine veya aleyhine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle yapılmamış bir taleple ilgili talebin kısmen veya reddi konusu olamayacaktır. Maddi tazminat açısından hükme esas alınan bedel, 21/04/2019 tarihli birinci bedel arttırım dilekçesi sonrası sunulmuş olan 12/02/2020 tarihli ıslah dilekçesindeki miktardır. Bu miktardan fazlasına usulen hükmedilemez.
Özellikle davalıların hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi savunmaları mevcut olmakla Mahkememizce itibar olunan 06/02/2020 tarihli rapordaki rakamlar üzerinden hangi bir indirim yapılıp yapılmayacağı dahi tartışılmalıdır. Doğal olarak bilirkişi bu husustaki takdiri Mahkememize bırakmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki vefat eden … gerek ağır ceza mahkemesi kararı gerek dava dosyasındaki kayıtlara göre öz dayısı olan sürücü …’ın aracında bulunduğu sırada vefat etmiştir. Dava dışı …’a ait aracın sigortasını ise davalı … Sigorta A.Ş.yapmış olup davalı şirket hatır indirimi savunmasında bulunmuştur.
Yargıtay 17.HD’nin kararlarında belirtildiği üzere “Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.” Bu nedenle desteğin, akrabası bir başka deyişle dayısı …’ın işleteni olduğu kamyonetin kasasında yolcu olarak bulunduğu araç ile seyahat ederken vefat ettiği açıktır. Bu nedenle mevcut akrabalık ilişkisi karşısında adı geçen dava dışı …’ın sigortasını yapan sigorta şirketi lehine herhangi bir hatır taşıması indirimi yapılması Yargıtay kararları karşısında mümkün bulunmamaktadır.
Yine hükme esas alınan miktarlar üzerinden müteveffanın yaralanma şekli karşısında müterafik kusur indiriminin hakkaniyete uygun yapılıp yapılmaması gereğinin tartışılması gerekmiştir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere “6098 sayılı TBK’nın 51. maddesinde (818 sayılı BK’nın 43. mad.); hakimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; 6098 sayılı TBK’nın 52. madde (BK 44. mad.) ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği, açıklanmıştır. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. Somut olayda; davacıların murisinin kazaya karışan kamyonet kasasında yolculuk ettiği, doğal olarak emniyet kemerinin takılı olmasının mümkün olmadığı, güvenlik kurallarının açık bir şekilde ihlal olunduğu, gerek ceza mahkeme karar içeriği gerek soruşturma dosyası içeriği ve gerek dosya kapsamı karşısında Mahkememizce atanan bilirkişinin dahi belirttiği üzere çarpışma sonrasında kamyonetin kasasında yolculuk eden …’ın yola fırladığı, baş bölgesinden fırladığı, akabinde bu durum sonucunda müteveffanın vefat ettiği, davacının araçtan fırlama durumu ve emniyet kemeri takılı olmamasının müterafik kusur teşkil edeceği, bu nedenle hesaplanan tazminattan dairenin yerleşik uygulaması gereğince %20 oranında indirim yapılarak tazminatın belirlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.HD 2021/6046E. 2021/9977K.sayılı, Yargıtay 17. HD 2019/1469E. 2020/3711K.sayılı kararları)
Hal böyle olunca Mahkememizce hükme esas alınan 06/02/2020 tarihli ek raporda davacı … ve davacı … için saptanan rakamlardan ayrı ayrı %20 oranında indirim yapılması zorunludur.
Belirtmek gerekir ki davacılar lehine hesaplanan tazminatlardan, müterafik kusur nedeniyle mahkememiz tarafından yapılan indirim sonucu belirlenen tazminat tutarları hüküm altına alınırken, davanın, davacı vekilinin 12/02/2022 tarihli en son sunduğu ıslah dilekçesindeki miktarlar gözetilerek kısmen reddi söz konusu olmuştur. Ne var ki bu noktada yasal düzenleme gereği TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalılar yararına herhangi bir vekalet ücreti takdir edilemeyeceği ve yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemeyeceği göz önüne alınmıştır. Bu nedenle davalılar yararına müterafik kusur indiriminden dolayı reddedilen kısım için vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemiştir. Konuyla ilgili Yargıtay 17.HD uygulaması esasen bu yöndedir. (Yargıtay 4.HD 2021/6046E. 2021/9977K.sayılı kararı)
Bu arada davacılar alacaklarını dava dilekçesinde tam kusur esasına göre ve tüm davalılardan müteselsilen talep etmişlerdir. Ancak davacılar vekili en sunmuş olduğu 12/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davalılar yönünden taleplerini kusur oranıyla sınırlamışlardır. Bu durumda müteselsil sorumluluk esasına göre ve yine tam kusura göre tüm davalılar müteselsilen sorumlu, destek ise tam kusursuz olmakla öncelikle tüm zarar tüm davalılar yönünden kusur ayrıştırması yapılmaksızın hesaplanmıştır. Mahkememizce itibar olunan ve hükme esas olduğu açıklanan 06/02/2020 tarihli tarihli raporda belirtilmiş olan miktarlar ile ilgili taleple bağlı kalınmış, gerek davacı … gerek davacı …’ın destekten yoksun kalma tazminat tutarlarında öncelikle %20 müterafik kusur indirimi yapılarak talep edilebilecek toplam tazminat tutarları hesaplanmış, daha sonra ise talep edilebilecek toplam tazminat tutarlarının %50’sine isabet eden kısım ile ilgili taleple bağlı kalınarak davalılar …, …, … Sigorta A.Ş., yine toplam tazminat tutarlarının %50’sine isabet eden kısımla ilgili yine taleple bağlı kalınarak … Sigorta A.Ş.aleyhine ayrı ayrı hüküm fıkrası oluşturulmuştur. Davacıların dava dilekçesinde olduğu üzere “tüm davalılardan maddi zararların tamamının müteselsilen talep etme hak ve imkanları bulunduğu” halde davacılar taleplerini daraltmışlardır. Bir başka deyişle davacılar bu yönden daha aleyhlerine olacak şekilde bir talepte bulunmuşlardır. 6100 sayılı HMK m.26 hükmü uyarınca tarafların talep sonuçlarıyla bağlılık esas olsa da talep sonucundan daha azına karar verilebilmesi mümkün bulunmaktadır. Esasen davacılar bu noktada ıslah dilekçesini sunarak her bir davalıdan talep etmiş olduğu miktarı bu şekilde açıklamış ve sınırlamışlardır. (Yargıtay 17. HD 2016/3670E. 2019/1859K.sayılı, Yargıtay 17.HD 2016/5637E. 2019/1284K.sayılı kararlarından hareket edilmiştir) Hükmedilen bu miktarlar davalı sigorta şirketlerinin teminat limitleri altında kalmış olduğundan dolayı ise proporsiyon hesabını gerektiren durum bulunmamaktadır.
Kazaya karışan araçlardan 34 HK plakalı araç kamyonet olup ticari araç niteliğindedir. Bu nedenle bu aracın karıştığı kaza ile ilgili kendisinden tazminat talep olunan davalı … Sigorta A.Ş.aleyhine avans faizi talep edilebileceği açıktır. Zira ortada ticari bir fiil söz konusudur. Konuyla ilgili Yargıtay uygulaması dahi bu yöndedir. (Yargıtay 17. HD 2019/4905E. 2020/5876K.sayılı kararı) Öte yandan …’a ait … plaka sayılı araç özel otomobil olup ortada bir ticari iş söz konusu olmadığından … ve … ve … Sigorta A.Ş.den ancak yasal faiz talep edilebilecektir. (Yargıtay 17. 2014/866E. 2016/11906K.sayılı kararı)
Davacılar dava dilekçesinde maddi tazminat kalemleri yönünden farklı faiz talep etmiş olsalar dahi Yargıtay uygulaması dikkate alındığında davacıların faiz türünü değiştirmeye yönelik bu talebin kabulü mümkündür. Bu suretle davacılar vekili dava dilekçesindeki yasal faiz türünü avans faiz türü olarak değiştirebilecektir. Bu noktada usuli bir engel bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. HD 2019/837E. 2020/4837K.sayılı ilamı) Ne var ki maddi tazminat talebi açısından avans faizine dair hüküm oluşturulabilmesi yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ancak belli davalılar yönünden mümkün olabilecektir. Davalı sigorta şirketleri dışındaki davalılar yönünden ise temerrüt kazanın meydana geldiği kaza tarihi itibariyle ise oluşmuştur. TBK m.117 ise bu noktada emredicidir. Buna mukabil davalı sigorta şirketleri yönünden daha önce temerrüt durumunu oluşturacak ihtar ve yasaya uygun başvuru bulunmadığından sigorta şirketleri yönünden dava tarihi itibariyle temerrüt oluşacaktır. Kaldı ki davada belirsiz alacak davası olarak açılmış olmakla temerrüt tarihinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
Davacıların diğer talepleri ise manevi tazminata ilişkin olmakla davacıların bu talepleri yönünden de ayrıca gerekli değerlendirmeler yapılacaktır.
Davacılar vekili kazada vefat eden …’ın anne, baba, kardeşleri için ayrı ayrı manevi tazminat talep etmiştir. Bu durumda 6098 sayılı TBK.m.51 hükmü uyarınca davacıların talebinin değerlendirilmesi gerekir. Zira adı geçen hükümde de belirtildiği üzere “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirler.” Bir başka deyişle davacılar vekilinin talebi çerçevesinde adı geçen kanun hükmünde de belirtildiği üzere kusurun ağırlığı dikkate alınarak ve mevcut dosya kapsamı çerçevesinde manevi tazminat talebinin değerlendirilmesi hukuka uygun olacaktır.
Yargıtay 17.HD’sinin yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere “H.G.K’nun 2010/4-77 E, 2010/82 K sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar”.
BK 47.madde de düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” hükmünden de anlaşılacağı üzere cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilecektir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun ana babası gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu, çocuklarının yaralanması nedeniyle ana babanın manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.4.1995 Tarih, 1995/11-122 esas, 430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir. “
Bu durumda öncelikle anne, baba ve kardeş olan davacıların manevi tazminat talebi, somut olayın özellikleri gözetilerek değerlendirilmelidir.
Yargıtay uygulamalarında belirtildiği üzere manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK.’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Meydana gelen kaza sonucunda vefat eden davacıların müşterek çocuğu ve kardeşleri …’ın olay sonucunda hayatını kaybettiği, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olarak mutlak anlamda davacıların elem ve acı duymasına yol açacağı açıktır. Bu nedenle ana, baba, kardeşler yönünden Yargıtay uygulaması gözetildiğinde olay tarihi ve yakınlık nedeniyle talep edilen miktarlar makûl ise somut olay dikkate alınmıştır. Nitekim 29/07/2014 tarihi itibariyle kazanın meydana gelmesinde kendilerinden manevi tazminat talep olunan davalıların kazanın oluşması nedeniyle kendilerine atfedilebilecek kusur oranı %50’dir. Zaten davacılar dahi davalıların meydana gelen kazada %100 kusurlu olmaları nedeniyle dava dilekçesindeki manevi tazminatı talep etmiştir. Bu durum her bir davacının ayrı ayrı talep etmiş olduğu manevi tazminat tutarlarından “matematiksel oranda olmamak üzere olsa dahi” mutlak anlamda bir indirim yapılmasını zorunlu olarak gerektirmektedir. Bu noktada davacı olan …’ın 50.000,00 TL, davalı …’ın 50.000,00 TL, davalı …’ın 30.000,00 TL, …’ın 30.000,00 TL, davalı …’ın 30.000,00 TL, davalı …’in 30.000,00 TL, …’ın 30.000,00 TL olarak talep ettiği tazminatlarda indirime gidilmiştir. Ancak yapılacak indirim bu durumla sınırlı değildir. Zira somut olay adaletinin sağlanabilmesi açısından diğer durumların dahi hakkaniyet açısından dikkate alınması gerekir. …’ın hayatını kaybetmesinde kamyonet kasasında yolculuk yapması, kaza sonrası yola fırlamak ve baş bölgesinde yara almak suretiyle hayatını kaybetmesi vefatın gerçekleşmesinde çok büyük etken durumundadır. Her ne kadar Yargıtay uygulamasında genel kabul gereği maddi tazminatlar açısından indirim %20 oranında yapılmakta ise de bu durum yine matematiksel oranda olmamakla birlikte ayrıca hükmedilecek manevi tazminatta yine indirim yapılmasını gerektiren ve çok daha önemli bir haldir. Yine davalıların mali ve sosyal durumları ve aksi ispat edilemeyen durumlar dikkate alındığında davalı gerçek kişilerin çiftçilik yapan, olay tarihi itibariyle aylık geliri 700,00 TL olan, başkaca bir geliri olmayan, ekonomik açıdan alt gelir grubunda olan kişiler konumunda olduğu, daha da önemlisi manevi tazminat talep eden davalı sayısının ve yine lehine hükmolunan davacı sayısının yedi kişi olduğu, bu durumun dahi mutlak suretle hak ve nefaset ölçüleri çerçevesinde bir manevi tazminat takdir olunması gerektiği açıktır. Kaldı ki olay tarihindeki mali ve sosyal durumlar, asgari ücret miktarları ve olay tarihinden itibaren faiz işletilecek olması da dahi bu noktada ayrıca gözönünde tutulmuştur. Elbette hayatın olağan akışı içinde anne ve babanın elem ve acılarının nisbi de olsa davacı kardeşlerden fazla olacağının kabulü gerekmiştir. Açıklanan somut hal ve gerekçeler karşısında davacıların talebine konu manevi tazminat bedellerinden genel olarak beş farklı nedenlerle indirimler yapılmıştır. Bu indirimler sonucunda anne ve baba için ayrı ayrı 20.000,00 TL, kardeşler için ayrı ayrı 10.000,00TL manevi tazminat takdir olunmuştur. Esasen bu takdir Yargıtay uygulaması ile de uyumludur. (Yargıtay 17.HD 2016/8604E. 2019/3521K.sayılı kararı)
Yapılan açıklamalar karşısında davacı … lehine dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile talep olunan toplam 183.892,45-TL destekten yoksun kalma tazminatı tutarı üzerinden yapılan %20 müterafik kusur indirimi nedeniyle toplam 147.113,96-TL miktarın, 73.556,98-TL’sinin davalılar …, … ve sigortacıları … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen, 73.556,98-TL’nin ise davalı … A.Ş(Eski Ünvan … Sigorta A.Ş.)den tahsili ile …’a verilmesine, hükmedilen bu tazminatlara davalı …, … yönünden haksız fiil tarihi olan 29/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz, davalı … Sigorta A.Ş.yönünden dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … Sigorta A.Ş.aleyhine hükmedilen maddi tazminata ise dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, davacının, davalılar aleyhine açmış olduğu maddi tazminat davasında fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davacı … lehine dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile talep olunan toplam 201.282,88TL destekten yoksun kalma tazminatı tutarı üzerinden yapılan %20 müterafik kusur indirimi nedeniyle toplam 161.026,30TL miktarın, 80.513,15TL’sinin davalılar …, … ve sigortacıları … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen, 80.513,15-TL’nin ise davalı … A.Ş(Eski Ünvan … Sigorta A.Ş.)den tahsili ile davacı …’a verilmesine, hükmedilen bu tazminatlara davalı …, … yönünden haksız fiil tarihi olan 29/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz, davalı … Sigorta A.Ş.yönünden dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … Sigorta A.Ş.aleyhine hükmedilen maddi tazminata ise dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, davacının, davalılar aleyhine açmış olduğu maddi tazminat davasında fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davacı … için 20.000-TL manevi tazminat, davacı … için 20.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TLmanevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, Davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 29/07/2014 tarihinden itibaren ve yasal faizi ile birlikte davalılar …, …’dan müteselsilen -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile adı geçen davacılara ayrı ayrı verilmesine, davacıların, davalılar … ve … aleyhine açmış olduğu manevi tazminat davasında fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-MADDİ TAZMİNAT:
A)Davacı … lehine dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile talep olunan toplam 183.892,45-TL destekten yoksun kalma tazminatı tutarı üzerinden yapılan %20 müterafik kusur indirimi nedeniyle toplam 147.113,96-TL miktarın,
73.556,98-TL’sinin davalılar …, … ve sigortacıları … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen,
73.556,98-TL’nin ise davalı … A.Ş(Eski Ünvan … Sigorta A.Ş.)den tahsili ile …’a verilmesine,
Hükmedilen bu tazminatlara davalı …, … yönünden haksız fiil tarihi olan 29/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz, davalı … Sigorta A.Ş.yönünden dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş.aleyhine hükmedilen maddi tazminata ise dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
Davacının, davalılar aleyhine açmış olduğu maddi tazminat davasında fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
B)Davacı … lehine dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile talep olunan toplam 201.282,88TL destekten yoksun kalma tazminatı tutarı üzerinden yapılan %20 müterafik kusur indirimi nedeniyle toplam 161.026,30TL miktarın,
80.513,15TL’sinin davalılar …, … ve sigortacıları … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen,
80.513,15-TL’nin ise davalı … A.Ş(Eski Ünvan … Sigorta A.Ş.)den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
Hükmedilen bu tazminatlara davalı …, … yönünden haksız fiil tarihi olan 29/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz, davalı … Sigorta A.Ş.yönünden dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş.aleyhine hükmedilen maddi tazminata ise dava tarihi olan 13/12/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
Davacının, davalılar aleyhine açmış olduğu maddi tazminat davasında fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
II-MANEVİ TAZMİNAT
1-Davacı … için 20.000-TL manevi tazminat, davacı … için 20.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TLmanevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, Davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 29/07/2014 tarihinden itibaren ve yasal faizi ile birlikte davalılar …, …’dan müteselsilen -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile adı geçen davacılara ayrı ayrı verilmesine,
Davacıların, davalılar … ve … aleyhine açmış olduğu manevi tazminat davasında fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine,
III-Maddi tazminat talebine ilişkin olarak;
1-492 sayılı Harçlar Kanuna göre maddi tazminata yönünden davacı … lehine hükmedilen 147.113,96 TL miktar üzerinden alınması gereken 10.049,35 TL ilam harcından, adı geçen davacının maddi tazminat talebine ilişkin olarak alınan 0,35 TL olarak en başta alınan harcın, harç tamamlatılması nedeniyle arttırılan miktarlar için alınan 529,27 TL ve 98,48 TL harçların mahsubu ile bakiye 9.421,25‬ TL ilam harcının;
1/2 oranına isabet eden 4.661,05TL’nin davalı …, …, … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen,
1/2 oranına isabet eden 4.661,05TL’nin davalı … A.Ş.’den münferiden,
tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-492 sayılı Harçlar Kanuna göre davacı … lehine hükmedilen tazminat nedeniyle 161.026,30 TL miktar üzerinden alınması gereken 10.999,70 TL ilam harcından, adı geçen davacının maddi tazminat talebine ilişkin olarak en başta alınan 0,35TL harcın, ayrıca arttırılan miktarlar için tamamlama harcı olarak yatırılan 578,09 TL + 107,36‬ TL harçların mahsubu ile bakiye 10.313,9‬TL ilam harcının;
1/2 oranına isabet eden 5.156,95‬TL’nin davalı …, …, … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen,
1/2 oranına isabet eden 5.156,95‬TL’nin davalı … A.Ş.’den münferiden,
tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı … lehine hükmedilen maddi tazminat nedeniyle yatan 0,35 TL harç, 29,20 TL başvuru harcı, bedel artırım sonucunda yatan 529,27 TL harç, yine arttırım sonucunda yatan 98,48 TL harç olmak üzere toplam 627,75‬TL harcın;
1/2 oranına isabet eden 313,87 TL harcın davalılar …, …, … Sigorta A.Ş.’den – tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen,
1/2 oranına isabet eden 313,87 TL harcın davalı … A.Ş.’den münferiden,
Tahsili ile davacı …’a verilmesine,
4-Davacı … lehine hükmedilen maddi tazminat nedeniyle yatan 0,35 TL harç, bedel artırım sonucunda yatan 578,09 TL harç, yine arttırım sonucunda yatan 107,36‬ TL harç olmak üzere toplam 685,45‬ TL harcın;
1/2 oranına isabet eden 342,72 TL harcın davalılar …, …, … Sigorta A.Ş.’den – tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen,
1/2 oranına isabet eden 342,72 TL harcın davalı … A.Ş.’den münferiden,
tahsili ile davacı …’a verilmesine,
5-Davacılar tarafından maddi tazminat talepleri nedeniyle harcandığı anlaşılan 4.850,00 TL bilirkişi ücreti,1.262,45‬‬TL posta ve tebligat gideri toplamı olan 6.112,45‬ TL yargılama giderinin %80 kabul oranına isabet eden 4.890,00 TL’nin;
Davacı …’ın hissesine isabet eden 2.445‬,00 TL’nin 1.222,5‬0 TL’nin davalı …, …, … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen; yine 1.222,50 TL’nin ise davalı … A.Ş.’den münferiden, tahsili ile davacı …’a verilmesine,
Davacı …’ın hissesine isabet eden 2.445,00 TL’nin 1.222,50 TL’nin davalı …, …, … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen; yine 1.222,50 TL’nin ise davalı … A.Ş.’den münferiden tahsili ile davacı …’a verilmesine,
6-Davacı … lehine hükmedilen 73.556,98-TL maddi tazminat üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 10.362,41 TL nisbi vekalet ücretinin davalılar …, … ve sigortacıları … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesine,
7-Davacı … lehine hükmedilen 73.556,98-TL maddi tazminat üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 10.362,41 TL nisbi vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
8-Davacı … lehine hükmedilen 80.513,15-TL maddi tazminat üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 11.266,71 TL nisbi vekalet ücretinin davalılar …, … ve sigortacıları … Sigorta A.Ş.’den -tahsilde tekerrür olmamak üzere- müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesine,
9-Davacı … lehine hükmedilen 80.513,15-TL maddi tazminat üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 11.266,71 TL nisbi vekalet ücretinin davalı … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
10-Davacıların maddi tazminat taleplerinde müterafik kusur indirimi yapılmış olması nedeniyle, vekil ile temsil olunan davalı lehine herhangi bir vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
IV-Manevi tazminata ilişkin olarak;
1-492 sayılı Harçlar Kanuna göre manevi tazminata konu olan davacı … için 20.000-TL manevi tazminat, davacı … için 20.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TLmanevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, Davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat, davacı … için 10.000-TL manevi tazminat =90.000,00 TL üzerinden alınması gereken 6.147,9‬ TL ilam harcından, manevi tazminat talebine ilişkin olarak davanın başında alınan 853,87 TL harçtan mahsup edilerek bakiye 5.294,03‬‬ TL harcın -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
2-Davacılar tarafından yapılan ve davanın başında yapılan 853,87TL harcın -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile 2/9’unun …’a, 2/9’unun …’a, 1/9’unun …’a, 1/9’unun …’a, 1/9’unun …’a, 1/9’unun …’a, 1/9’unun …’a verilmesine,
3-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 20.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
4-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 20.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
5-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 10.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
6-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 10.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
7-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 10.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
8-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 10.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
9-Davacı …’ın manevi tazminat talebi kısmen kabul olunduğundan, kabule konu 10.000,00 TL üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 5.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılar …, …’dan müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine,
10-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda diğerlerinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.17/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip