Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1151 E. 2023/654 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1151
KARAR NO : 2023/654

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 22/11/2016
KARAR TARİHİ : 07/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde; dava dilekçesinde özetle; … Bank ile davalı … Şirketi arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların sözleşmeyi müşterek kefil olarak imzaladıklarını daha sonra … Bank’ın …’ye devredildiğini, davanın yirmi yıllık zamanaşımına tabi bulunduğunu, kredi borcu ile ilgili olarak başlatılan takibe davaların haksız olarak itiraz ettiklerini, sözleşmenin 55.1 maddesi gereğince İstanbul İcra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini, yüzde 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalılar davayı inkar eder konumundadır.
Taraflar arasındaki tartışma konusu davacı şirketçe devralınan … Bank şubesi ile davalı şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı sözleşmeden anlaşılmakla beraber bu sözleşme gereğince davalı şirkete kredi kullandırılıp kullandırılmadığı, ne şekilde kullandırıldığı, davalı şirkete kredi sözleşmesi gereğince ödeme yapılıp yapılmadığı, davalıların inkarının aksinin davacı tarafından ispatlanır olup olmadığı, gerek davalı şirket ve gerekse davalı gerçek kişiler yönünden sorumluluk durumunun mevcut olup olmadığı, davacının kredi sözleşmesindeki asıl borçluya ödeme yaptığının anlaşılır olup olmamasına göre davalı kefillerin sorumlu oldukları bir borç olup olmadığı, bu noktada davacının sunduğu kayıtlar, celbedilecek belgeler ve takip talebinin dahi dayanakları dikkate alındığında davalıların sorumlu oldukları bir borcun davacı tarafından gerekli belgeler ile somutlaştırılıp somutlaştırılamadığı, buna göre takip tarihi itibariyle davalıların borçlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dava, İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali davasıdır.
Yargılama sırasında Yargıtay HGK uygulaması doğrultusunda harç eksikliği tamamlanmıştır. Ayrıca sözleşmenin düzenlendiği tarihteki 1086 HUMK hükümleri, özellikle davanın açılış tarihi, Yargıtay HGK uygulaması dahi dikkate alındığında, HMK.m.17 ve kefile ilişkin TTK.m.7 hükümleri gereği davalıların icra müdürlüğünün yetkisine ve mahkememizin yetkisine yönelik itirazlarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar davalıların zamanaşımı defileri var ise de uyuşmazlığın Bankacılık Kanunundan kaynaklanması, 5411 sayılı Kanunun m.141 hükmü gereği, bu Kanundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda fon alacağına ilişkin zamanaşımı süresinin yirmi yıl olması dikkate alındığında, bu yöne ilişkin defiler dahi ayrı ayrı reddolunmuştur.
Mahkememizce 23/03/2017 tarihinde ön inceleme duruşması yapılarak bilirkişi raporu alınmış ise de davacı vekilinin 02/11/2017 tarihli duruşmadaki davalı şirket yönünden “atiye terk” talebinin HMK.m.123 kapsamında olması, davalının rızasının alınmasının ise mevcut dosya kapsamına göre ve halihazırda hukuken imkansız olması karşısında, bu davalı hakkındaki davayı HMK.m.150 hükmü uyarınca takip edip etmediğini davacı vekilinin tam ve açık olarak belirtmesine dair karar oluşturulmuş, bu suretle dava tarihi itibariyle terkin olan davalı şirket yönünden taraf ehliyetine ilişkin belirsizlik giderilmeye çalışılmıştır.
Davacı vekilinin müteakip aşamada davalı şirket yönünden davayı takip etmekte olduğunu açıklaması sonrası, davalı şirket yönünden gerekli ihya davasının açılması amacıyla davacı vekiline kesin süre verilmiş ve bu husus bekletici mesele yapılmıştır. Nitekim yargılama aşamasında … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) …E. …K.sayılı dosyasına istinaden şirketin ihya olunmasına, tasfiye memuru atanmasına dair karar verilmiş, karar 07/08/2021 tarihinde kesinleşmiş, akabinde ise adı geçen şirketin tasfiye memuruna dava dilekçesi ve tensip tutanağı tam ve eksiksiz tebliğ edilmek suretiyle taraf teşkili tam ve eksiksiz şekilde sağlanmıştır.
Taraf teşkilinin sağlanmasından sonra dilekçe verilme aşaması yeniden sağlanılmış, usulüne uygun olarak duruşmalı ön inceleme yeniden icra edilmiş, ayrıca taraflara tahkikat duruşma gün ve saati tebliğ olunmuştur.
Mahkememiz dosyasında daha önce atanmış olan …’tan yeniden rapor alınması takdir edilmiştir.
… tarafından sunulan 09/11/2022 tarihli rapor içeriğine göre “davacı taraf, temlik aldığı alacağının tahsili için davalılar aleyhine aşağıdaki şekilde icra takibi yaptığı, asıl alacak 51.843,84 TL, faiz 394.314,13 TL toplam 446.157,97
TL olduğu, yapılan incelemede takip talep tarihi itibariyle davacı alacağı davalı şirketten asıl alacak 51.843,84 TL, faiz 197.721,96 TL toplam 249.565,80 TL olduğu, … ve … olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga Borçlar Kanunu 484. maddesine göre, kefalet sözleşmesinin geçerliliği, yazılı biçimde yapılmasına ve kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın gösterilmesine bağlı olduğu, davalı kefiller tarafından imzalanan kredi sözleşmesinde sorumlu oldukları bir kefalet limiti veya sözleşme/kredi limiti mevcut olmadığından, dava konusu edilen borçtan sorumlu tutulamayacaklarının değerlendirildiği, ancak, kredi sözleşmesi üzerinde yapılan incelemede, ödemesi yapılacak ve hesaplanan damga pulu miktarından hareketle, sözleşme limitinin 8.000.- TL olduğu, bu durumda, sözleşme limiti aynı zamanda davalı kefillerin kefalet limitini de oluşturacağından, davalıların kefaletinin geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde, davalı kefillerin takip tarihi itibariyle ancak 8.000.- TL borçtan (asıl alacak) ve takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizinden sorumlu olacağı, davacı tarafın asıl alacak tutarı için, takip tarihinden itibaren %27.50 oranında temerrüt faiz isteyebileceği, toplam alacağın 8.000,00TL olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Raporun taraflara tebliğ olunmasından sonra ise “davacı vekilinin 26/04/2022 tarihli dilekçesi ekindeki ekstrelerin, 21/04/2022 tarihli dilekçe içeriğinin incelenmesi, … A.Ş den 18/04/2022 tarihinden sonra gelen cevabın incelenmesi, gerekirse banka nezdinde yerinde inceleme yapılması, davalı vekilinin cevap dilekçesi ile müvekkillerinin borçlarının bulunmadığına, ödeme-borcun bulunmadığına, kredi sözleşmesinin tek başına alacak belgesi olamayacağına dair açık savunmaları, … A.Ş.’den gelen 08/10/2019 tarihli yazı içeriği gözetilerek ve gerekirse davacı şirket adresinde daha önce rapor sunan bilirkişi gibi yerinde inceleme yapılmak suretiyle davalıların kredi borcundan dolayı sorumlu olup olmadıkları, kendilerine ödeme yapılıp yapıldığı ve bu çerçevede ödenmemiş borçlarının bulunup bulunmadığı, davalılar aleyhine herhangi bir tarihte doğan kredi borcu olup olmadığı hususlarını içerecek şekilde gerekli araştırmaların yapılması, özellikle bilirkişi …’ ın en son sunmuş olduğu 09/11/2022 tarihli ek rapor içeriği ve ek rapora yönelik davacı vekilinin 17/11/2022 tarihli itiraz dilekçesinin incelenmesi, adı geçen bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 09/11/2022 tarihli raporun gerekçesi ve sonuç kısmı gözetildiğinde farklı veya aynı olması durumunda gerekçesi üzerinde durulması, bu suretle her bir davalının takip tarihi itibariyle ve bankacılık uygulamaları açısından sorumluluk miktarının hesaplanması” noktasında yeni bir bilirkişi atanmıştır.
İkinci bilirkişi tarafından hazırlanan 31/01/2023 tarihli rapora göre “alacaklı banka (temlik alacaklısı …A.Ş) ile davalı kredi lehtarı (asıl borçlu) … ŞTİ. arasında genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, bahse konu işbu sözleşmeyi davalı/kefillerinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmış oldukları, ancak sözleşmede kefalet limitini belirlemeye yarayan hiçbir emareye-bulguya yer verilmemiş olması nedeniyle, davalı kefillerin kefaleten borçtan sorumlu tutulamayacakları, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazlaya ilişkin 270,059.75 TL (446.157,97 -176.098,22= ) reddi durumunda, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 36.579,06 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık 027,50 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ile birlikte istenilebileceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Bankacılık uygulamaları ve 01/02/2023 tarihli ek rapor gözetildiğinde davacı vekilinin 07/02/2023 tarihli dilekçesine göre herhangi bir hesap hatası olup olmadığı, kısmi bir ödeme olup olmadığı, var ise TBK m.100 hükmüne göre düşümün yapılmasının gerekip gerekmediği, bankacılık uygulamaları karşısında ayrıca Yargıtay’ ın benimsemiş olduğu yöntem nedeniyle faiz hesabında değişiklik yapılmasını gerektirir bir hesap hatası olup olmadığı noktasında bilirkişi …’den ek rapor alınmasına, 07/02/2023 tarihli itiraz dilekçesindeki hususlar çerçevesinde kök raporunda revize edilmesini gerektirir bir durum olup olmadığının ayrıntılı olarak incelenmesine dair ara karar oluşturulmuştur.
Ne var ki bilirkişi hazırlamış olduğu 21/03/2023 tarihli raporunda, herhangi bir değişiklik yapılması gerektirir bir durumun tespit olunamadığını açıklamıştır.
Davacı vekilinin 26/04/2022 tarihli dilekçesi ekindeki ekstrelerin, 21/04/2022 tarihli dilekçe içeriğinin incelenmesi, … A.Ş ‘den 18/04/2022 tarihinden sonra gelen cevabın incelenmesi, gerekirse banka nezdinde yerinde inceleme yapılması, davalı vekilinin cevap dilekçesi ile müvekkillerinin borçlarının bulunmadığına, kredi sözleşmesinin tek başına alacak belgesi olamayacağına dair açık savunmaları, … A.Ş.’den gelen 08/10/2019 tarihli yazı içeriği gözetilerek ve gerekirse davacı şirket adresinde daha önce rapor sunan bilirkişi gibi yerinde inceleme yapılmak suretiyle davalıların kredi borcundan dolayı sorumlu olup olmadıklarının, kendilerine ödeme yapılıp yapıldığının ve bu çerçevede ödenmemiş borçlarının bulunup bulunmadığı, davalılar aleyhine herhangi bir tarihte doğan kredi borcu olup olmadığı hususlarını içerecek şekilde gerekli araştırmaların yapılması, özellikle bilirkişi …’ın en son sunmuş olduğu 09/11/2022 tarihli ek rapor içeriği ve ek rapora yönelik davacı vekilinin 17/11/2022 tarihli itiraz dilekçesinin incelenmesi, ayrıca ikinci bilirkişi …’ in hazırlamış olduğu 31/01/2023 tarihli ve akabinde sunmuş olduğu aynı yöndeki 21/03/2023 tarihli ek raporun incelenmesi, itibar edilen rapor olup olmadığı, var ise hangi rapor olduğu, itibar edilme ve edilmeme nedenleri ve sonucu üzerinde durulmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Üçüncü bilirkişi tarafından hazırlanan 12/10/2022 tarihli rapora göre, “atanan ikinci bilirkişi … tarafından hazırlanan 05/06/2023 tarihli dava dışı … A.Ş.’nin defter kayıtları ve belgeleri dahi esas alınmak suretiyle düzenlendiği, bu rapora göre davalı asıl borçlu ve kefillere gönderilen ihtarnamenin muhataplarına tebliğ edildiğine dair tebliğ şerhleri dava dosyasında bulunmadığı, dava dosyasına daha önce sunulan bilirkişi raporlarında da ihtarnamenin tebliğ şerhlerinin davacı yandan talep edildiği, ancak davacı tarafından tebliğe ilişkin belgelerin sunulamadığı, bu durumda, davalı asıl borçlu ile davalı kefillerin takiple temerrüde düştükleri değerlendirildiği, dava konusu alacak tutarı, davalı asıl borçlu … Şti. lehine verilen teminat mektuplarının tazmin edilmesinden kaynaklandığı, dava dışı … A.Ş. tarafından ticari kredilere 02.12.1998 tarihinden itibaren uygulanan akdi (referans) faiz oranlarına aşağıdaki tabloda yer verildiği, tazmin olan teminat mektubu tutarlarına, tazmin edildikleri tarihinden 16.11.2001 kat tarihine kadar, yer verilen faiz oranlarından aşağıda faiz hesaplandığı, yapılan hesaplamalar sonucunda; 16.11.2001 kat tarihi itibariyle dava dışı bankanın 10.000,00 TL anapara, 34.280,83 TL işlemiş faiz, 1.714,04 TL BSMV ve 1.714,04 TL KKDF olmak üzere, toplam 47.708,92TL asıl alacak tutarı bulunduğu, davacı şirketin 13.01.2012 tarih ve 434 sayılı yönetim kurulu kararı ile davaya konu alacak tutarına 3095 sayılı Kanunun 2/2. maddesi uyarınca, TBK 120. maddesi gereği TCMB tarafından yayımlanan değişen avans faiz oranlarının iki katı oranında faiz uygulandığı, T.C. Merkez Bankası tarafından yayımlanan avans faiz oranları ve hesaplanan temerrüt faiz oranlarının yer aldığı, kat tarihi itibariyle hesaplanan 47.708,92 TL asıl alacak tutarına, yer verilen değişen avans faiz oranları üzerinden faiz hesaplandığı, yapılan hesaplama sonucunda; davacının takip tarihi itibariyle davalı asıl borçludan toplam 224.970,09 TL talep edilebilir alacak tutarı bulunduğu, davalılar… ve …’ın dava dışı… A.Ş. ile davalı asıl borçlu …Ltd.Şti. arasında 09.06.1998 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesinde kefalet imzaları bulunduğu, ancak düzenlenen sözleşmenin herhangi bir yerinde, sözleşme tutarına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı tespit edildiği, diğer bir deyişle sözleşmede kefillerin kefalet limitine ilişkin herhangi bir tutar bulunmadığı, bu durumda, davaya konu kredilerin dayanağını oluşturan genel kredi sözleşmesinde, davalı kefillerin sorumlu oldukları tutar bulunmadığından, davaya konu borçlardan davalı kefillerin sorumlu tutulamayacakları değerlendirildiği, davalı şirkete nakdi kredi kullandırımı söz konusu olmayıp, takip ve dava konusu borç tutarı rapor içeriğinde açıklandığı gibi, davalı şirket lehine 09.06.1998 tarihinde düzenlenen 2 adet toplam 10.000,- TL’lik teminat mektuplarının tazmin bedellerinden (17.03.1999-21.04.1999) kaynaklandığı, bilirkişi Zeynal Yanmış tarafından düzenlenen 09.11.2022 tarihli ek raporun altıncı sayfasında, 16.11.2001 kat tarihi itibariyle asıl alacak ve işlemiş faiz tutarlarının hesaplandığı tabloda, anapara ve işlemiş faiz tutarları genel olarak doğru hesaplanmış olmakla birlikte, faiz tutarı sütununda hesaplanan faizlerin toplamı 32.731,67 TL olmasına rağmen, adı geçen bilirkişi tarafından maddi hata yapılarak işlemiş faiz toplamı 24.162,78 TL olarak hesaplandığı, kat tarihi itibariyle asıl alacak tutarı da 46.004,84 TL (= 10.000,00 Anapara + 32.731,67 TL işlemiş faiz + 1.636,58 TL BSMV + 1.636,58 TL KKDF) yerine, 36.579,06 TL (= 10.000,00 TL Anapara + 24.162,78 TL İşlemiş Faiz + 1.208,14 TL BSMV + 1.208,14 TL KKDF) olarak hesaplandığı, kat tarihi itibariyle asıl alacak tutarı eksik hesaplandığından dolayı, takip tarihi itibariyle de hem asıl alacak tutarı hem de işlemiş faiz tutarının eksik hesaplandığı
anlaşıldığı, ayrıca, adı geçen bilirkişi tarafından da sözleşmede kefillerin kefalet limitine ilişkin bir tutar bulunmadığı için kefillerin borçtan sorumlu tutulamayacağı, bilirkişi … tarafından düzenlenen 31.01.2023 tarihli kök raporun beşinci sayfasında, hesap kat tarihi itibariyle oluşan alacağın belirlenmesi başlığı altında; “bundan önceki bilirkişi raporunun altıncı sayfasında da detaylı bir şekilde irdelendiği üzere teminat mektuplarının tazmin edildikleri tarihlerden başlamak üzere, yani 17.03.1999 ve 22.04.1999 tarihleri ile hesap kat tarihi 16.11.2021 aralığında işlemiş akdi faiz 24.162,78TL baliğ olmuştur. (…)” ifadeleri ile bilirkişi … tarafından kat tarihi itibariyle hesaplanan 36.576,06 TL alacak tutarının esas alındığı, belirtildiği üzere, bilirkişi … tarafından kat tarihi itibariyle doğru hesaplanan faiz tutarlarının toplamında maddi hata yapıldığından, kat tarihi itibariyle eksik asıl alacak tutarı hesaplandığı, ancak bilirkişi … tarafından, bilirkişi
Zeynal Yanmış’ın hesapladığı asıl alacak tutarı esas alınarak takip tarihi itibariyle hesaplama yapıldığından, her iki bilirkişi tarafından da takip tarihi itibariyle aynı alacak tutarına ulaşıldığı, öte yandan, genel kredi sözleşmesinde herhangi bir tutar yazılmamış olması nedeniyle, bilirkişi … tarafından da hesaplanan borçtan davalı kefillerin sorumlu tutulamayacaklarının görüş ve kanaati bildirildiği, bu durumda, adı geçen bilirkişiler tarafından kat tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak
tutarındaki maddi hata nedeniyle, takip tarihi itibariyle hem asıl alacak bakımından hem de toplam alacak tutarı bakımından farklılık bulunduğu, fakat diğer tüm tespit ve değerlendirmeler bakımından ise uyumlu olduğunun anlaşıldığı, önceki bilirkişi raporları ile işbu raporda, takip tarihi itibariyle hesaplanan alacak tutarların yer aldığı, dava konusu alacak tutarının, …’ye devrolan dava dışı … A.Ş. ile davalı asıl borçlu …Ltd.Şti arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine
istinaden, asıl borçlu şirkete kullandırılan ancak tazmin edilen 2 adet 10.000,00 TL’lik teminat mektubu borcundan kaynaklandığı, kat ihtarnamesinin tebliğine ilişkin belge bulunmadığından takiple temerrüde düştüğü değerlendirilen, davalı asıl borçlu bakımından takip tarihi itibariyle yapılan hesaplama sonucunda, temlik alan davacı … A.Ş.’nin davalı asıl borçludan, toplam 224.970,09 TL talep edilebilir alacak tutarı bulunduğu, davaya konu kredilerin dayanağını oluşturan genel kredi sözleşmesinde, davalı kefillerin imzaları olmakla birlikte, sorumlu oldukları tutar bulunmadığından, hesaplanan borçlardan davalı kefillerin sorumlu tutulamayacakları, takip tarihi itibariyle hesaplanan 47.708,92 TL asıl alacak tutarına, takip tarihinden itibaren yıllık % 27,50 faiz oranı üzerinden temerrüt faizi talep edilebileceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Söz konusu raporun taraf vekillerine tebliğ olunmasından sonra birinci ve ikinci bilirkişi raporlarında maddi hesap hatası olması ihtimaline binaen 12/06/2023 tarihli ara karar oluşturulmuştur. Bu ara karara göre “bilirkişi … ‘in hazırlamış olduğu raporun 9.ve10.sayfasının 7.maddesi dikkate alındığında , 1.ve2.bankacı bilirkişinin bu noktada maddi hata yapıp yapmadığı, buna göre asıl alacak ve faiz yönünden bilirkişi Şefik Çelik’ in hazırlamış olduğu 05/06/2023 tarihli rapora iştirak edip etmedikleri noktasında ivedi olarak raporlarını sunmalarına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine rapor sunan birinci bilirkişi 13/06/2023 tarihli raporunda, 09/11/2022 tarihinde ek raporunda faiz toplamına ilişkin maddi hatasının bulunduğu, bu nedenle … tarafından hazırlanan 05/06/2023 tarihli ek rapordaki hesaplamalara iştirak edilmesi gerektiği yönünde açık görüşünü sunmuştur. Yine ikinci bankacı bilirkişi ise 13/06/2023 tarihli raporunda, üçüncü bilirkişi …’in 05/06/2023 tarihli raporun 9 ve 10 sayfasında yapılan incelemeler sonucunda tespit olunan alacak miktarı ile kendisinin tespit etmiş olduğu miktar arasında fark olduğunu, ancak bu farkın, kök raporda yapılan maddi hatadan kaynaklandığını, bu nedenle …’in tespit ve hesaplamalarına aynen iştirak ettiğini belirtmiştir.
Alınan rapor içerikleri değerlendirildiğinde öncelikle davalı asıl borçlu şirket yönünden hukuki değerlendirme yapılacaktır.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar davalı asıl borçlu şirket yönünden geçerli olmakla birlikte davalı kefil gerçek kişiler yönünden ayrıca değerlendirme yapılacaktır. Davalı şirketin icra takibinin yapıldığı tarih itibariyle taraf ve dava ehliyetine haiz olduğu ancak takip sonrası ise terkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama aşamasında Mahkeme kararı ile ihyası gerçekleştirilen şirket yönünden takip ve davanın ayakta olduğu görülmüştür. Zira “davalı şirketin takip tarihi itibariyle sicilden terkin edilmediği açıktır. Davalı şirketin kaldı ki ticaret sicilden silinmesi açıklayıcı nitelikte olup, şirketin ticaret sicilinden silinmesi tüzel kişiliğini sona erdirmez. Tüzel kişiliğin sona erebilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiği kuşkusuzdur. Oysaki takip başladıktan sonra ve devam eden takip olduğu halde yapılan silinme işleminin tüzel kişiliği sona erdirmesinin mümkün olmadığı Mahkememizce değerlendirilmiştir. Zaten bu nedenle davacı alacaklıya, davalı şirketin sicilinden terkini işleminin iptali ile ihyasının sağlanması için dava açmak üzere süre verilmesi, davanın açılması ve ihyasına karar verilmesi sonrası ise taraf teşkilinin sağlanılması gerçekleştirilmiş, bu şekilde uyuşmazlığın esasına yönelik tahkikat işlemleri tamamlanmış, dava usulden reddolunmamıştır.” (Yargıtay HGK 2017/15-489E. 2018/1176K.sayılı, aynı yönde Yargıtay 11.HD 2009/7106E. 2011/1434K.sayılı kararından hareket edilmiştir)
“Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulduğunda; raporun, olayın özelliklerine ve uyuşmazlığın çeşidine göre yapılması gerekli olan inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, raporda hâkimin uyuşmazlığı çözmesi için gerekli olan tüm özel ve teknik bilgilere ve açıklamalara usulünce yer vermesi, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını gerekçeleriyle ve olayın teknik özellikleriyle tartışması, bu tartışmanın da denetime elverişli olması gerekmektedir. Anılan bilirkişi raporunun teknik özellikleri taşımaması, denetime elverişli olmaması, mevcut bilirkişi raporları ile çelişki oluşturması ya da verilen bilgilere göre somut olayın özellikleri ve var olan teknik verilere göre kendi içinde çelişki oluşturur tarzda olması hâlinde sözkonusu rapor hükme esas alınamayacaktır.Hâkim bu durumda, davayı aydınlatma yükümlülüğünün de bir gereği olarak eksiklik veya belirsizliğin ya da çelişkilerin giderilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için HMK’da belirtilen yolu izlemelidir” (Yargıtay HGK, 01.06.2021-2480/657)
Buna göre raporlar arasındaki çelişki tam ve eksiksiz olarak giderilmiştir. Esasen ve yine Mahkememizce yapılan incelemede de birinci bilirkişinin 09/11/2021 tarihli ek raporun altıncı sayfasında yapmış olduğu incelemede faiz tutarı sütununda hesaplanan faizlerin toplamının 32.731,67 TL olmasına rağmen maddi hata yaptığı, faiz toplamının 24.162,28 TL olarak hesapladığı, bu nedenle de kat tarihi itibariyle asıl alacak tutarı 46.004,84 TL olması gerektiği halde 36.579,06 TL olarak ve eksik hesaplandığı, nitekim adı geçen raporu hazırlayan bilirkişinin en son sunmuş olduğu 13/06/2023 tarihli ek rapor ile bu durumun sabit hale geldiği anlaşılmaktadır. Yine ikinci bilirkişi …’in 31/01/2023 tarihli kök raporunun beşinci sayfasında, bilirkişi … tarafından kat tarihi itibariyle hesaplanan 36.576,06 TL alacak tutarını esas aldığı, bu şekilde maddi hata yaptığı, kat tarihi itibariyle eksik asıl alacak tutarı hesapladığı anlaşılmaktadır. Nitekim yine aynı bilirkişi dahi 13/06/2023 tarihli ek raporu ile bu noktada maddi hata yaptığını açıkça belirtmiştir. Esasen adı geçen birinci ve ikinci bilirkişi tarafından kat tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak tutarındaki maddi hata nedeniyle, takip tarihi dikkate alındığında hem asıl alacak hem toplam alacak tutarı bakımından farklılık çıkmış olsa da bu çelişki giderilmiştir. Kaldı ki bunun dışındaki tüm tespit ve değerlendirmeler açısından alınan raporların birbirleriyle tam uyum içinde olduğu ise anlaşılmaktadır. En son hali ile bu raporlara itibar edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa esas olan sözleşmenin 46.2 maddesi dikkate alındığında yürürlük tarihi avans faiz oranı, temerrüt faiz oranı, yürürlük tarihi tek tek dikkate alınmış ve diğer bilirkişilerin dahi iştirak ettiği üçüncü bankacı bilirkişi …’in hazırlamış olduğu raporlarda belirtildiği üzere kat tarihi itibariyle 47.708,92 TL asıl alacak tutarı saptanmıştır. Buna göre faiz dönemleri, asıl alacak tutarı, gün sayısı, faiz oran, faiz tutarı dikkate alındığında takip tarihi itibariyle talep edilebilecek işlemiş faiz tutarı 177.261,17 TL olarak saptanmış olup, yapılan hesaplama denetime elverişli niteliktedir.
Öte yandan Yargıtay uygulamasında da benimsendiği üzere davalı tarafın rapor tebliğine rağmen rapora açıkça ve vakıalara dayalı şekilde itiraz etmemesi durumunda artık itiraz edenin öncekine göre, daha aleyhine olduğu takdirde önceki raporun itiraz eden taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturacağı kural olarak kabul edilir. Dosya kapsamında anlaşılacağı üzere raporlara itiraz sonucunda davacının lehine olan miktar üçüncü bilirkişi … tarafından hazırlanan rapor olduğu gibi diğer bilirkişiler dahi bu rapora itibar etmiştir. Zaten itibar edilen bilirkişi raporuna, davalıların açık vakıalara dayalı bir itirazları ise söz konusu değildir. Bu durumda bu raporun itiraz edilmeyen kısımlarının, itiraz etmeyen davalılar aleyhine ve davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturacağı Mahkememizce kabul edilmiştir.
Buna göre davalı şirket aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin, … 14.İcra Müdürlüğü… E.sayılı takip dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 47.708,92-TL asıl alacak; 177.261,17-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 224.970,09-TL alacak yönünden devamına, 47.708,92-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %27,50 oranında sözleşmesel temerrüt faizi işletilmesine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Somut olayda davalı asıl borçlu şirketin toplam 254.970,09 TL tutarında haksız olduğu saptanmış olmakla ve takip tarihi gözetilerek davalı asıl borçlu şirket aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Davalı asıl borçlu şirket yönünden yapılan değerlendirmeler sonrası davalı gerçek kişiler yönünden ise ayrıca değerlendirme yapılacaktır.
Dava konusu kredi sözleşmelerinin yapıldığı tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin yürürlükte olduğu, sözleşmenin 01/7/2012 öncesi yapıldığı açıktır. Adı geçen Kanunun m.484 hükmüne göre “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir miktar iraesine mütevakkıftır”. Adı geçen bu hükmün içeriğinden anlaşılacağı üzere, kefilin sorumlu olduğu belirli bir miktarın gösterilmesi kefaletin sıhhat şartıdır. Kefalet limitinin anlaşılamaması durumunda kefaletin geçerli olamayacağı kabul olunmalıdır. Bir başka deyişle kefalet limitinin gösterilmesi geçerlilik şartıdır. Ne var ki dayanak kredi sözleşmesinde bilirkişi raporlarında da irdelendiği üzere ve herhangi bir şekilde sözleşmede kredi limiti yazılmamış ve gösterilmemiş olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yine genel kredi sözleşmesinde davalı kefilin sorumlu olduğu herhangi bir miktar mevcut değildir. Bir başka deyişle sözleşmenin kefalet akdi bölümünde açıkça bir kefalet limiti yazılı değildir. Her iki hal gözetildiğinde artık davalı gerçek kişiler yönünden geçerli bir kefalet akdinin varlığı kabul edilemeyecektir. (Yargıtay 11.HD 1990/3181E. 1991/6874K., Yargıtay 19. 2019/1160E. 2020/1123K.sayılı, Yargıtay 19. HD 2015/3264E 2015/14234K.sayılı ve benzeri kararlar) Hal böyle olunca davacının, davalı gerçek kişiler aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulduğu kabul olunamaz.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının, davalı Pırıldar Gıda Maddeleri Ticaret Limited Şirketi aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile, davalı şirketin, … 14.İcra Müdürlüğü … E.sayılı takip dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 47.708,92-TL asıl alacak; 177.261,17-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 224.970,09-TL alacak yönünden devamına, 47.708,92-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %27,50 oranında sözleşmesel temerrüt faizi işletilmesine, kabul edilen 224.970,09-TL alacağın %20’sine isabet eden icra inkâr tazminatının davalı şirketten tahsiliyle davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin ise reddine, davacının davalı gerçek kişiler … ve … aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından dolayı ayrı ayrı reddine, davacının davalı gerçek kişiler aleyhine açmış olduğu davanın reddi karşısında davacının icra inkar tazminatı talebinin ayrı ayrı reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının, davalı … Şirketi aleyhine açmış olduğu davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davalı şirketin, … 14.İcra Müdürlüğü … E.sayılı takip dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 47.708,92-TL asıl alacak; 177.261,17-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 224.970,09-TL alacak yönünden devamına,
47.708,92-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar yıllık %27,50 oranında sözleşmesel temerrüt faizi işletilmesine,
Kabul edilen 224.970,09-TL alacağın %20’sine isabet eden icra inkâr tazminatının davalı şirketten tahsiliyle davacıya verilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin ise reddine,
2-Davacının davalı gerçek kişiler … ve … aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından dolayı ayrı ayrı reddine,
Davacının davalı gerçek kişiler aleyhine açmış olduğu davanın reddi karşısında davacının icra inkar tazminatı talebinin ayrı ayrı reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 15.367,70 TL harçtan peşin alınan 7.619,27TL harcın mahsup edilerek 7.748,43‬ TL bakiye ilam harcının davalı şirketten alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 7.619,27 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 7.663,67‬‬ TL harcın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harcanan 964,20 TL tebligat posta masrafı ile 8.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.064,2‬0 TL yargılama giderininden davanın kabul nispetine göre (%50) 4.532,1‬TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar … ve … tarafından harcanan14,80 TL posta ve tebligat ücretinin davacıdan alınarak 1/2 oranında davalılara verilmesine,
7-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 224.970,09‬TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 34.495,81 TL nispi vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalıların yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi. 07/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip