Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1068 E. 2022/399 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1068 Esas
KARAR NO : 2022/399

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/10/2016
KARAR TARİHİ : 18/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında sinema filminin prodüksiyon hazırlığı aşamasında, davalının sinema filmine sponsor olması konusunda prensipte anlaşma sağlandığını, film çekim takvimine göre set başladığında; set yemeği hizmetini, sponsor yada tayin ettiği taşeron firmanın ifa edeceğinin, ayrıca sponsor tarafından müvekkiline 100.000 TL ödeme yapılacağının, buna karşılık müvekkili tarafından ürün yerleştirme hizmeti ve bazı sahnelerde sponsor logo ve markasına yer verileceğinin belirlendiğini, hazırlanan sözleşme taslağının davalıya gönderildiğini, davalının talep ettiği tüm nüansların sözleşmeye ilave edilerek sözleşmenin imzalaması için davalıya gönderildiğini, davalı tarafından film setine taşeron firma yönlendirdiği müvekkili tarafından filmin ilgili sahnesine ürün yerleştirme için senaryo çalışmasına girildiğini, davalı tarafından müvekkiline ödeme yapılmadığını, davalının hazırlanan sözleşmeyi imzalamadığını, müvekkilinin davalıya olan inancı dolayısıyla aynı sektörde başka bir sponsor ile görüşmediğini, müvekkilinin sponsorluk geliri elde edememesi nedeniyle zararının oluştuğunu, davalının taşeron firmalar ile anlaşma yapmasını takiben aradan çekilmesi ve taşeronlara müvekkili tarafından yapılan ödemeler dolayısıyla davalıya rücu edildiğini beyanla müvekkilinin Taşeron tarafından icra takibine konu edilen fatura tutarı olan 92.382,00TL, Set yemek hizmeti için müvekkilince sair firmalara ödenen 276.242,40TL, Sponsorluk kapsamında müvekkiline ödenmesi gereken 100,000,00TL, Mekan Kira bedeli 3.000,00TL, Tahminen mahrum kalınan sponsorluk karı 800.000 TL ile 1.000.000 TL arası olmak üzere toplam 1.290.000 TL ile 1.490.000 TL arasında değişen maddi zarar ile mahrum kalının kar kaybı bedelinin oluştuğunu beyanla fazlaya ve sair hususlara ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile davalarının kabulüne, şimdilik 100.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 105.000 TL tutarında tazminat alacaklarının davalıdan alınarak taraflarına ödenmesine, sektör bilirkişi tarafından zararlarının tespitine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının film yapımcısı olduğunu, uyuşmazlığın Fikri ve Sınai Haklar Hukuku Mahkemesinin konusuna girdiğini, davacının dava tutarını 472.074,40 TL olarak yazmasına rağmen dava harcını 105.000TL üzerinden eksik olarak yatırdığını, taraflar arasında sponsorluk sözleşmesi imzalanmadığını, karşılıklı irade bayanlarının ortaya konulmadığını ve sözleşmenin taslak halinde kaldığını, tarafların karşılıklı edimlerinin söz konusu olmadığını, davacının müvekkili eyleminden dolayı bir zararının bulunmadığını, davacının huzurdaki dava ile haksız zenginleşmeye çalıştığını beyanla davanın 5846 sayılı kanun kapsamına girmesi nedeniyle dosyanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuku Mahkemesine gönderilmesine, Davacıya dava tutarının açıklattırılarak eksik dava harcını yatırmasına, aksi halde davanın düşürülmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasında görüşmeleri sonuçlandırılamayan sponsorluk sözleşmesine ait taslak metinler, … 52. Noterliği’nin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarnamesi, … 14. Noterliği’nin… tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, taşeron firmanın davalı onayına sunduğu ve bu teklife istinaden davacıya fatura kestiği teklif metni, ödeme emri, … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı sayılı dava dosyası, … 19. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyası, ticari defter ve belgeler, mali kayıtlar, muavin defteri, celp edilmiş incelenmiştir.
Dosya, Mali Müşavir bilirkişi …, Hukukçu … ile (Reklamcılık / Film) Sektör Uzmanı …’a tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 03/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…1- Taraflar arasında sponsorluk sözleşmesi adı altında görüşmeler yapıldığı ancak herhangi bir sözleşmenin imzalanmadığı/kurulmadığı, 2- Davalı …’in sözleşme görüşmeleri devam ederken film setine sözleşme kurulsaydı yapacak olduğu edime ilişkin ifa olarak algılanabilecek nitelikte, … isimli firma ile yemek gönderdiği, bu durumun … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından da kabul edildiği, 3- Sözleşme bedelinin sete yemek hizmeti sunma (200.000TL) ve ilaveten 100.000 TL sponsorluk bedelinden ibaret olduğu, 4- Davalının sözleşmenin kurulacağına ilişkin vermiş olduğu kanaat sebebi ile davacının başka bir sponsar arayışına girmediği, 5- Davacının sponsorluk sözleşmesinin kurulacağına ilişkin kanaatlerinin boşa çıkması sebebi ile film seti aslında yapmayacağı yemek giderlerini yapmak zorunda kaldığı, bu amaçla … isimli firmadan 276.242,40 TL bedelli yemek hizmeti alındığı, Bunun sözleşmenin kurulacağına duyulan güven ile illiyet bağı olan bir zarar kalemi olduğu, 6- Davalının sözleşmeyi kuracağına olan güven sebebi ile senaryada yer alan yemek sahnesinin çekilmesi için yer kiralama amacıyla harcanan 3.000 TL kira bedelinin aynı şekilde sözleşmenin kurulacağına olan güven sebebi ile oluşan bir zarar kalemi olduğu, 7- Davalının sözleşmenin kurulması durumunda ödeyeceği 100.000 TL nakdi sponsorluk ücretinin yine sözleşmenin kurulacağına duyulan güven sebebi ile oluşan gelir kaybı niteliğinde olduğu, davaya sunulan diğer sponsorluk sözleşmesi örneklerinde yer alan bedellerin ve edimlerin dava ile uyuşmadığı, Bunun dışında davacının davalıdan sponsorluk kayıp bedeli adı altında yoksun kalınan kar olarak talep edebileceği herhangi bir zararın oluşmadığı, 8- … tarafından davactıdan talep edilen ancak … 7. Ticaret Mahkemesi tarafından … Esas ve …karar sayılı dava ile reddedilen 92.584,42 TL tutarındaki yemek ücretinin de özü itibari ile zarar kalemi içerisinde yer aldığı ancak davacının bu yemek bedelinin ödememiş olması sebebi ile zararın oluşmadığı dolayısı ile bu miktarın gerçekleşen zarara dâhil olmadığı, 9- Neticeten davacının zarar toplamı olarak davalıdan talep edebileceği miktarın 379.242,40 TL olduğu…” şeklinde tespit edilmiştir. Denetime açık ve gerekçeli bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan 20/07/2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; bilirkişi raporu doğrultusunda; Mekan Kirası 3.000,00 TL, davalı yanca yükümlenilen nakdi edimin ödenmemesinden doğan karşılık zarar 100.000,00 TL, davalı yanca yükümlenilen gayri nakdi edim olan yemek hizmetinin karşılanmamasından dolayı muadil firmaya ödenen zarar kalemi 276.242,40 TL … Sorumluluğundan doğan manevi tazminat 5.000,00 TL olmak üzere toplam 384.242,40-TL alacağın dava tarihinden itibaren Merkez Bankası verilerine göre, en yüksek mevduat işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davanın 105.000,00-TL talep ile açıldığının dikkate alınarak bu kısma ilişkin taraflarınca ödenmiş olan harcın mahsubuna, harcın bakiye 279.242,40-TL üzerinden işletilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluğa (…) dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı taraflar arasında gerçekleşen görüşmelere ilişkin e posta yazışmalarına dayanmış ve öncelikle akdi ilişkinin kurulduğunu iddia etmiş ise de; incelenen e posta kayıtlarında akdi ilişkinin kurulduğuna yönelik bir yazışma kaydının bulunmadığı, aksine sözleşme görüşmelerine yönelik müzakerelerin devam ettiği, tarafların sözleşmenin esaslı ve asli unsurları üzerinde mutabakata varamadıkları, sözleşme maddelerinde sürekli değişikliklerin / revizelerin yapıldığı, taslak halindeki çalışmalarda iradeler uyuşmadığı için sözleşme müzakerelerinin tamamlanamadığı anlaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 1. maddesinde Sözleşmelerin Kurulması “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur” şeklinde düzenlendiğinden somut olayda tarafların karşılıklık ve birbirlerine uygun irade beyanları bulunmadığından sponsorluk sözleşmesi kapsamında akdi ilişkinin kurul(a)madığı anlaşılmıştır.
Davacı dava dilekçesinin devamında, mahkemece akdi ilişkinin kurulmadığı kabul edilirse bu sefer sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk uyarınca davalının zarardan sorumlu olduğunu ileri sürmüş, bu kapsamda inceleme yapılmasını talep etmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki 04/06/1958 tarih, 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak görevi Hâkime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde Hâkimin, Türk hukukunu re’sen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Mahkememizce, eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçiminden ve özellikle dava dilekçesi içeriğinden taraflar arasında geçerli şekilde kurulmuş bir sponsorluk sözleşmesi bulunmadığından; davacı tarafından dayanılan vakıalar gözetilerek HMK 33. maddesi uyarınca sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluğa dayalı maddi ve manevi tazminat davası olarak ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
Sözleşme öncesi sorumluluğa ilişkin olarak gerek Türk Borçlar Kanunda gerekse mehaz İsviçre Borçlar Kanununda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bazı özel düzenlemeler bu sorumluluğun kabul edildiğini göstermektedir. Nitekim doktrinde bu konuda muhtelif görüşler ileri sürülmekle birlikte, ağırlıklı görüş, bu sorumluluğun niteliği itibariyle sözleşmesel bir sorumluluk olduğu kabul edilmektedir. Sözleşme öncesi sorumluluk, akdin kurulmasından önceki safhada yani, akdin müzakereleri esnasında taraflardan birinin diğer tarafa dürüstlük kuralına dayalı olarak kurulan akit benzeri güven ilişkisine aykırı davranışı dolayısıyla verdiği zarardan sorumluluktur. Sorumluluğun gerçekleşmesi için üzerinde görüşmeler yapılan akdin kurulması şart değildir. Akit görüşmelerinden doğan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda farklı görüşler ileri sürülse de, bu sorumluluğun niteliği itibariyle akdi bir sorumluluk olduğu kabul edilmektedir. Sözleşme öncesi sorumluluğun kaynağının güven teorisi oluşturmaktadır. Nitekim, …’nun taraflar arasında geçerli bir edim ilişkisi kurulmadan önce, ilk hukuki işlem temasıyla başlayan güven ilişkisinin (edim yükümlüklerinden bağımsız bir borç ilişkisinin) ihlali olarak değerlendirilmesi, onun haksız fiil sahasından çıkartarak, sözleşme sorumluluğu sahasına yaklaştırır. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulanmasında ise, bu sorumluğun kaynağının sözleşmesel olduğu ya da sözleşme öncesi görüşmelerden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Bu durumda, sözleşme yapma vaadi ile güven telkin edilmiş olan tarafın sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının karşılanması gerektiği gerek doktrinde gerekse uygulamada kabul edilmektedir.
MADDİ TAZMİNAT
Zararın kapsamı konusuna gelince; Öğretide ve Yargıtay kararlarında bu zararın menfi zarar olduğu konusunda görüş birliği oluşmuştur. Sözleşme yapılması düşüncesiyle yani uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar “menfi zarar” olup böylelikle sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan masrafların sözleşmeyi yerine getirmeyen tarafın karşılaması kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla sözleşmenin yapılacağına güven duyan tarafın zararının diğer tarafça karşılanması gerekir.
Menfi Zarar
Sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk uyarınca istenebilecek zarar, yalnızca menfi zararlar olup, bu hususta Yargıtay’ın yerleşik uygulaması mevcuttur. Menfi zararlar, sözleşmenin kurulacağı inancıyla yapılan tüm masraflar, sözleşmenin kurulmaması sebebiyle yapılmak zorunda kalınan masraf ve zararlar olarak açıklanabilir.
Davacı … ile davalı … A.Ş. arasında, davacı tarafından çekilecek sinema filmi için sponsorluk sözleşmesinin akdedilmesine yönelik görüşmelere başlanmıştır. Davalı şirket tarafından sinema filmi çekimleri boyunca film ekibinin set yemeğinin kendisi ya da sponsor olarak taşere edeceği yemek firması tarafından verilmesi ve ayrıca davalının sponsorluk ücreti olarak 100.000,00 TL ödemesi karşılığında; davacı tarafından sinema filmi içerisinde ürün yerleştirme şeklinde yahut filmdeki bazı sahnelerde davalı şirkete ait marka ve logolara filmde yer verilecektir. Prensipte bu şekilde yapılan görüşmelerde taraflar, yazılı bir sözleşmenin imzalanmasına yönelik olarak bir araya gelmişlerse de; değiştirilen tüm taslak metinlere rağmen anlaşma sağlayamamış, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı bulunmadığından sözleşme taraflarca imzalanmamıştır.
Ancak bu süreçte görüşmeler devam ederken, sinema filminin çekimlerine başlanılması sebebiyle prensip anlaşma doğrultusunda ve sözleşmenin kurulacağı güveni verilerek davalı … A.Ş. tarafından davacının yapımcılığını üstlendiği set ekibine bir haftalık süreyle dava dışı … Ltd. Şti. (…) yemek hizmeti vermiştir. Bu husus dosyadaki yazışmalardan, tanık anlatımlarından sabit olup esasen taraflar arasında çekişmesizdir. Taraflar arasındaki görüşmelerde yemek hizmetinin davalı sponsor ya da davalının taşere edeceği yemek şirketi tarafından verileceği prensip olarak benimsenmiştir. Bu bağlamda, davalının henüz sözleşmenin akdedilmediği bu süre içerisinde sözleşmenin kurulacağı noktasında verdiği güven ve edim ifasına ilişkin harekete geçmesi davacı tarafta haklı olarak sponsorluk sözleşmesinin kurulacağı noktasında güven oluşturmaktadır. Bu halde, sözleşme öncesi görüşmelerde böyle bir güven telkin eden davalının görüşmeler sırasında davacı tarafa verdiği zararlardan (menfi) sorumlu olacağı aşikardır.
1-… şirketi tarafından davacıya fatura edilen bir haftalık set yemeği bedeli
Davacı menfi zarar kapsamında, davalı tarafından taşere edilen dava dışı (….Ltd. Şti.) şirketin film çekimleri sırasında set ekibinin bir haftalık yemeğini verdiğini, sonrasında sponsorluk sözleşmesi kurulamadığı için bu hizmetin son bulduğunu, ancak dava dışı şirketin bu hizmetin bedelini davalı şirketten alması gerekiği halde kendilerinden fatura karşılığı talep ettiğini, bu hususta tanzim edilen faturalar davacı tarafından iade edilince bu sefer dava dışı şirketin kendisi hakkında ilamsız takip başlattıığını ve icra dosyasında borca itiraz üzerine itirazın iptali davası açılarak yargılamanın sürdüğünü, bu davanın (… 7. ATM … E.) davacı aleyhinde sonuçlanması halinde davacının sponsorluk sözleşmesinin kurulması halinde davalı şirketin ödemek zorunda olduğu yemek hizmeti bedelinin akdi ilişkinin kurulamaması sebebiyle kendilerinden tahsil edileceğini bildirerek bu tutarın davalıdan tazminini talep etmiştir.
Mahkememizce hükme esas alınan 03/07/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda vurgulandığı üzere, sektörel bilirkişi, herhangi bir filmin maliyetleri arasında film çekimi sırasında set ekibi tarafından yenilen yemeklerin de yer aldığını, bu tür maliyetlerin azaltılması için yapımcılar tarafından sponsorluk sözleşmelerinin akdedildiği, bu tür uygulamaların yaygın şekilde sektörde mevcut olduğunun ifade edildiği, bilirkişi kurulu raporun devamında henüz sözleşme görüşmeleri devam ederken davalının dava dışı yemek şirketini film setine göndermekle davacı nazarında sözleşmenin kurulacağına yönelik bir güven duygusu oluşturduğunu, zira prensip anlaşmada set yemeğinin davalı şirket tarafından ya da taşere edeceği yemek firması tarafından verileceğinin benimsendiği, dolayısıyla sözleşmedeki edimlerin ifasına yönelik hareketlerin davacı bakımından sözleşmenin kurulması noktasında haklı bir güvene yol açtığı, ancak sponsorluk sözleşmesinin kurulmaması sebebiyle mevcut bu zararın menfi zarar kapsamında kaldığı isabetli ve yerinde olarak vurgulanarak davalının sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Ne var ki, … 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, …Karar sayılı dava dosyasında davacının … Ltd. Şti., davalının … olduğu, davacının yemek hizmeti verilmesine karşılık düzenlenen beş adet fatura alacağının tahsili için ilamsız icra takibinde bulunduğu, davalının takibe itiraz etmesi sonucunda itirazın iptali davasının açıldığı, mahkemesince yapılan yargılama sonucunda faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, BA formu olarak beyan edilmediği, ayrıca davalının yiyecek ve içecek ihtiyacının film çekimleri nedeniyle dava dışı …A.Ş.’ den karşıladığı, …A.Ş. ‘nin ürünleri davacıdan tedarik etmesi, davalının davacı ile ticari ilişkiye girdiği anlamına gelmediğinden davacının catering hizmetinin muhatabı … A.Ş. olduğundan davalının davacıya karşı herhangi bir yükümlülüğü olmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bahse konu karar, dava dışı şirket tarafından istinaf edilmiş ise de; İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesinin 2018/3105 Esas, 2022/79 Karar sayılı ilamı ile dava dışı şirketin istinaf taleplerinin tümden ve esastan reddine karar vermiştir.
Açıklanan nedenlerle, işbu menfi zarar kalemi yönünden dava dışı şirketin (…) açtığı davanın reddine karar verildiği, davacı yönünden bu zararın kendisinden tahsil edilmesinin artık mümkün olmadığı, kesinleşen mahkeme ilamına göre bir haftalık set yemeği bedelinden davalının sorumlu olduğuna karar verildiği, dolayısıyla bu zarar kalemi yönünden davacının somut bir zararının bulunmadığı, nitekim davacı vekili tarafından bu istek yönünden menfi zarara yönelik ıslah dilekçesinde açıkça talepte de bulunulmadığı anlaşılmıştır. Mahkememizce eksik tahkikat yapılmaması ve gerekçe oluşturulması adına yine de bu istek yönünden gerekçe yazılmış, açıklama yapılması gerekmiştir.
2-Yemek Giderleri
Davacı sponsorluk sözleşmesinin akdedilmemesi sebebiyle film çekimleri esnasında set ekibinin tüm yemek harcamalarının kendisi tarafından karşılanmak zorunda kaldığını, bu sözleşme akdedilmiş olsaydı film çekimleri esnasında set ekibinin yemeğinin davalı sponsor ya da taşere edeceği yemek şirketi tarafından yerine getirileceğini, sözleşmenin kurulacağına olan inançla katlanılmak zorunda kalınan ve dava dışı …Ltd. Şti.’ne set yemeği için toplam 276.242,40 TL ödendiğinden bu tutarın tazminini talep etmiştir.
Set ekibinin bir haftalık yemeği dava dışı … firması tarafından verilmiş, … 7. ATM’ nin … Esas sayılı dava dosyasında kesinleşen mahkeme kararı ile bu zarardan davacı şirketin sorumlu olmadığına hükmedilmiştir. Ancak, bir haftalık set yemeği dışında film çekimleri boyunca tüm film / set ekibinin yemek giderleri davacı tarafından karşılanmıştır. Bu kapsamda, dava dışı … Ltd. Şti. ile anlaşma sağlanmış, … firmasına davacı tarafından faturalara dayalı olarak toplam 276.242,40 TL ödenmiştir.
Mahkememizce hükme esas alınan 03/07/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda vurgulandığı ve az önceki başlıkta açıklandığı üzere, üzere, sektörel bilirkişi, herhangi bir filmin maliyetleri arasında film çekimi sırasında set ekibi tarafından yenilen yemeklerin de yer aldığını, bu tür maliyetlerin azaltılması için yapımcılar tarafından sponsorluk sözleşmelerinin akdedildiği, bu tür uygulamaların yaygın şekilde sektörde mevcut olduğunun ifade edildiği, bilirkişi kurulu raporun devamında henüz sözleşme görüşmeleri devam ederken davalının dava dışı yemek şirketini film setine göndermekle davacı nazarında sözleşmenin kurulacağına yönelik bir güven duygusu oluşturduğunu, zira prensip anlaşmada set yemeğinin davalı şirket tarafından ya da davalının taşere edeceği yemek firması tarafından verileceğinin benimsendiği, dolayısıyla sözleşmedeki edimlerin ifasına yönelik hareketlerin davacı bakımından sözleşmenin kurulması noktasında haklı bir güven duygusuna yol açtığı, ancak sponsorluk sözleşmesinin kurulmaması sebebiyle mevcut bu zararın menfi zarar kapsamında kaldığı isabetli ve yerinde olarak vurgulanarak davalının sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Gerçekten de; sponsorluk sözleşmesi kurulduğu takdirde davalı tarafından karşılanması gereken set ekibinin yemeği, davalının sözleşme öncesi görüşmelerde sözleşmenin kurulacağına yönelik edim ifası içeren kusurlu hareketlerinden dolayı davacı tarafta haklı bir güven duygusuna , sözleşmenin kurulmaması sebebiyle de bu giderin tamamen davacı tarafından karşılanmasına neden olduğundan davacının menfi zarara uğramasına yol açmıştır.
Davalı sponsorluk anlaşması yapılmasa dahi sinema filmi çekilirken set ekibinin yemeğinin zaten karşılanması gerektiğini söyleyerek savunmada bulunmuş ise de; sözleşme öncesi görüşmelerde film çekimleri boyunca set ekibinin yemeğinin davalı ya da taşere edeceği şirket tarafından karşılanacağının kabul edildiği, davalının bu amaçla taşere ettiği dava dışı firmanın bir haftalık süre boyunca yemek hizmeti de verdiği, henüz sözleşmenin kurulmadığı bu aşamada davalının edim ifasına başlayarak sponsorluk sözleşmesinin kurulması noktasında davacı şirket nezdinde haklı bir güven duygusuna yol açtığı, hem film çekimleri başladığı için hem de davalı şirket edim ifasına başladığından davacının başka şirketlerle sponsor olarak yemek firmalarıyla görüşme ve anlaşma imkanının da esasen kalmadığı, bu hususun kapsamlı şekilde sektörel bilirkişi tarafından sektöre ilişkin işleyişle birlikte raporda gösterildiği, dolayısıyla sözleşme kurulsaydı davacının hiç yapmak zorunda olmayacağı ve cebinden hiçbir harcama gerektirmeyecek yemek giderleri için zorunlu olarak bu giderleri karşılamak mecburiyetinden kaldığından menfi zarara uğradığı anlaşılmakla davalının savunmalarına itibar edilmemiştir.
Set ekibinin yemek giderlerinin hesaplanması amacıyla ticari defter ve belgeler üzerinde ayrıca bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Esasen, davacı tarafından dava dışı … Ltd. Şti.’ne bu amaçla yapılan tüm ödemeler faturaya dayalı olup, faturalar, cari hesap ve ödeme belgeleri dosyaya delil olarak ibraz edilmiştir. Mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan inceleme doğrultusunda, ticari defter ve belgeler karşılaştırıldığında davacının dava dışı … Ltd. Şti.’ne (…) set yemeği için toplam 276.242,40 TL ödeme yaptığı sübuta ermiş olup, yapılan açıklamalar karşısında bu zararın davalı taraftan tazminine karar verilmiştir.
3-Mekan Kirası
Davacı, davalının sponsor olması halinde marka ve kogosunun tanıtımının yapılması amacıyla filmde senaryoda dahi değişikliğe gidildiğini, bunun için mekan kiralandığını, ancak sözleşmenin kurulmaması sebebiyle 3.000,00 TL mekan kirası bedeli ödemek zorunda kaldığını, bu tutarın da davalı tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürmüştür.
Sözleşme öncesi görüşmeler esnasında davalının sponsor olması halinde davalı şirkete ait marka ve logolara filmde yer verileceği prensip olarak kabul edilmiş, davalının isteği doğrultusunda bu amaçla senaryoda değişikliğe gidilmiştir, bu durum ilgili senaryo bölümünün dosyaya delil olarak sunulmasıyla tespit edilmiştir. Senaryodaki değişiklikle film çekimlerinin yapılacağı mekana ilişkin keşif ve inceleme yapıldığı her iki tarafın kabulündedir. Davalı şirketin reklamının yapılması, marka ve logolarına yer verilmesi, ürün yerleştirme şeklinde bazı sahnelerde reklam tekniklerinin kullanılması esasen davalı şirketin mekanlarında bila bedel gerçekleştirilebilecekken ya da herhangi bir mekan kiralanmadan film içindeki uygun bazı sahnelerde bu reklamlar yapılabileceği halde, davalının isteği doğrultusunda davacı tarafından senaryo değişikliği dahi yapılmış, sırf bu nedenle ayrıca mekan kiralanmak zorunda kalınmıştır. Nitekim bu durum, dosyaya ibraz edilen mekan kiralanmasına yönelik kira sözleşmesi ve davacı tarafından kiralayan şahsa yapılan 3.000,00 TL mekan kirası faturasıyla ispatlanmıştır.
Davacı sözleşmesinin kurulamaması sebebiyle aslında hiç ödemek zorunda olmayacağı ve hatta senaryo değişikliğine gitmesine dahi gerek bulunmadığı marka ve logo reklamı için sözleşmenin kurulacağına dair güvenle mekan kiralamış ve gider yapmak zorunda kalmıştır. Bu bağlamda, 3.000,00 TL mekan kirası bedelinin menfi zarar kapsamında karşılanması gerektiği aşikardır. Nitekim, bilirkişi raporunda mekan kirasına ilişin aynı durum kapsamlı olarak ifade edilmiş, kira sözleşmesi, ödeme makbuzu, fatura sureti, kiralanan pidecinin senaryoya eklenen yemek sahnesine göre ikame edilen bir yer olması, kira ücreti, süresi, anlaşma şartları nazara alındığında mevcut sahne süresinin ve yapılan ödemenin makul sınırlar içinde olduğu, bahse konu sahne çekimi için ödenmek zorunda kalınan 3.000,00 TL mekan kirasının davalı ile kurulacağına güvenilen sözleşme doğrultusunda ancak sözleşmenin kurulamaması sebebiyle ortaya çıkan bir zarar kalemi olduğundan illiyet bağının da bulunduğu belirtilerek davalı taraftan zararın tazmini gerektiği isabetli şekilde vurgulanmıştır. Mahkememizce, rapordaki görüşe ve açıklamalara itibar edilmiş, mekan kirasının menfi zarar kapsamında karşılanması gerektiği kanısına varılmıştır.
4-Sponsorluk Ücreti
Davacı yiyecek – içecek sektöründe başka şirketlerle sponsorluk görüşmelerinde bulunma, sponsorluk desteği sağlama imkanı kaybettiğinden mahrum kaldığı sponsorluk bedelinin zarar kalemi olarak tazmini talep etmektedir. Buna dayanak olarak; sektörel uygulamalarda rekabet yaratmamak adına sözleşme müzakereleri devam ederken başka sponsorlarla görüşmenin mümkün olmadığı ve davalı taraf sözleşme öncesi görüşmelerde kusurlu davrandığından film çekimleri için setin başlamasından sonra artık bu görüşmelerin yapılmasının mümkün olmadığını ifade etmektedir.
Davalı, davacının başka firmalarla görüşme yapmamasının kendi insiyatifinde olduğunu, bu konuda yasak bir durumun yahut prensip anlaşmanın da bulunmadığını savunmuştur.
Davalı taraf sözleşme öncesi görüşmelerde kusurlu davrandığından sözleşmenin kurulacağına ve edimlerin yerine getirileceğine dair davacı tarafa verdiği güvenden ötürü, davacı başka firmalarla sponsorluk görüşmeleri yapmadığından bundan kaynaklanan menfi zarardan davalı sorumludur.
Davacı sponsorluk sözleşmesi için davalı taraf ile görüşmeleri sürdürürken, davalı dışında başka firmalarla da görüşmesi, hem haksız rekabet ilkelerine hem etik kurallara hem de sektörel uygulamalara ters bir tutum oluşturacaktır. Zira, böyle bir davranış sözleşme öncesi müzakerelerde bu sefer davalının zararına bir davranış olarak davacının culpa in contrahendo kapsamında sorumluluğu gerektirir. Aynı sektörde aynı anda iki farklı firma ile sponsorluk görüşmelerinin yapılması sektörel açıdan mümkün olmadığı ve etiğe aykırı olduğu raporda ifade edilmiştir. Dolayısıyla, davalının engel bir durum olmadığına yönelik savunmalarına açıklanan nedenlerle itibar edilmemiştir. Kaldı ki, davalı taraf edim ifasını gerçekleştirdiğinde (taşere firma set yemeği verdiğinde) bahse konu film çekimleri başlamıştır. Ancak film çekimleri ilk haftasını doldurduğunda, taraflar arasında sponsorluk sözleşmesi kurulamamış ve görüşmeler son bulmuştur. Film çekimleri başladıktan sonra davacının aynı sektörde tekrar sponsor arayışına gitmesi, görüşmeler yürütmesi, müzakereler yapması, hatta senaryoda gerekirse değişikliğe gitmesi kısaca yeni bir sponsorluk sözleşmesi akdetmesi işin icabı gereği mümkün değildir. Nitekim, bilirkişi raporunda uzman bilirkişi bu durumu ifade etmiş, davacının film çekimleri başladıktan sonra bütçeye uygun bir teklif almasının ve sponsor bulmasının mümkün olmadığını dile getirmiştir.
Davacı müzakereler esnasında sponsorluk hizmet bedeli olarak 100,000,00 TL ‘ nin ödeneceğini, sözleşme kurulamadığı için başka firmalarla anlaşma yapma imkanından mahrum kaldığından bu zararın tazminini talep etmiş, ancak bu zarar kalemi yönünden belirsiz alacak davası açtığını, esasen bu yöndeki zararın (800.000,00 TL – 1.000,000,00 TL) çok daha yüksek olduğunu ifade etmiştir. Davacı belirsiz alacak davasına ilişkin bu istemini, bilirkişi incelemesinden sonra tespit edilecek tutara göre artıracağını söylemiştir.
Ne var ki, taraflar arasındaki sözleşme taslakları incelendiğinde barter sözleşmesi niteliğindeki hükümlerde davalının sponsor olarak ifa etmekle yükümlü olduğu edimler toplamının 300.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, bu tutarın 100.000,00 TL’sinin nakdi, 200.000,00 TL ‘sinin catering yemek hizmeti şeklinde ayni olduğu, davalının bu edimi yönünden esasen tarafların mutabık oldukları anlaşılmıştır. Bu durum hükme esas alınan raporda da kapsamlı şekilde ifade edilmiş, davacının yemek hizmetleri dışında 100.000,00 TL sponsorluk hizmeti bedeli alacağı, bu tutar kadar sponsorluk geliri elde edeceği, menfi zararın bu tutar kadar olduğu açıklanmıştır.
Bu aşamada davacı taraf çok daha yüksek tutarda (800.000,00 TL – 1.000,000,00 TL) zararının bulunduğunu söyleyerek bir kısım ve emsal niteliğinde olduğunu iddia ettiği sponsorluk sözleşmelerini dosyaya ibraz etmiş ise de; bilirkişi raporunda haklı ve doğru olarak açıklandığı üzere emsal olarak bildirilen sponsorluk sözleşmelerinin emsal niteliğinin bulunmadığı, emsal olduğu iddia edilen sözleşmelerden birinde bankanın diğerinde de sakız firmasının yer aldığı, yeme – içme sektörüne ilişkin emsaller olmadığı, emsal sözleşme içeriklerinde yalnızca nakdi sponsorluk bedelinin kararlaştırıldığı, halbuki davalının sponsorluk bedeli dışında ayni edimlerinin de olduğu set yemeği hizmeti ve mekan sağlama gibi edimler yer aldığından bu sözleşmelerin menfaatler dengesine göre emsal alınmasının mümkün olmadığı belirlenmiştir. Bu bağlamda, davacının uğradığı sponsorluk ücreti menfi zararının 100.000,00 TL olduğu kabul edilmiş, rapordaki gerekçeli ve isabetli mütalaya iştirak edilmiştir.
Nihayetinde; sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk kapsamında davacının menfi zararlarının tazmini davalıdan isteyebileceği, menfi zarar kapsamında olan set yemeği 276.242,40 TL + mekan kirası 3.000,00 TL + sponsorluk bedeli 100.000,00 TL olmak üzere toplam maddi tazminat tutarının 379.242,40 TL olduğu belirlenmiş, Mahkememizce 03/07/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporuna, denetime açık, gerekçeli, ayrıntılı, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve delillerle uyumlu, bilimsel ve sektörel yönden isabetli tespit ve değerlendirmeler içermesi ve uyuşmazlığı giderici mahiyette olması sebebiyle itibar edilmiştir.
Davacı vekili 17/03/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda davasını ıslah etmiş, 20/07/2020 tarihli ıslah dilekçesinde toplam maddi tazminat talebini 379.242,40 TL olarak artırmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, mahkememizce anılan rapora itibar edildiğinden davacının ıslah dilekçesi nazara alınarak maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, dava dilekçesinin talep sonucunda hiçbir açıklama ve istek olmamasına rağmen davacı ıslah dilekçesinde ayrıca faiz isteminde bulunmuştur. Maddi tazminat yönünden artırılan talep miktarının tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiştir. Davacının dava dilekçesinin netice-i talep kısmında faiz istemi bulunmamaktadır. Hem dava hem de cevaba cevap dilekçesi nazara alındığında davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiği anlaşılmış, nitekim bu durum bizatihi davacı tarafından da açıklanmıştır.
Belirsiz alacak davasında faiz istemi dava dilekçesinde ileri sürülmeyip ilk kez ıslah dilekçesi ile istenildiğinde, faiz alacağı asıl alacağın ferisi olduğundan ıslah dilekçesinde bu feri alacağın talep edilmesinde hukuken engel bir yasa hükmünün bulunmadığı, dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği, yalnız bu halde dava dilekçesinde faiz istemi olmadığından alacağın tamamına dava tarihinden itibaren değil; davanın başında belirsiz alacak olarak istenen tutara dava tarihinden, ıslah ile artırılan tutara ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekmektedir. Yapılan açıklamalar karşısında, belirsiz alacak davasında faiz talebi ıslah dilekçesi ile ilk kez ileri sürüldüğünden davanın başında talep edilen 100.000,00 TL maddi tazminata dava tarihinden itibaren, ıslah ile artırılan 279.242,40 TL’lik kısma ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmiştir (Örnek bir karar için bkz. Y. 8. HD. 2018/3243 E., 2019/3483 K.).
Davacı vekili tarafından her ne kadar faiz istemine yönelik olarak ıslah dilekçesinde artırılan talep miktarının tamamı için dava tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiği ileri sürülmüş, bu konuda Y.İBK. 2017/8 E. 2019/3 K. sayılı ilamı emsal gösterilmiş ise de; anılan içtihadı birleştirme kararının kısmi dava hakkında verildiği, belirsiz alacak davasına ilişkin olmadığı, bu nedenle davacı tarafından belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanan eldeki davaya uygulanması da mümkün görülmemiştir.
MANEVİ TAZMİNAT
Davacı maddi tazminatın yanı sıra ayrıca manevi tazminat isteminde bulunmuş, sözleşmesi öncesi görüşmelerde davalının kusurlu olması sebebiyle 5.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
Kişilik hakkının zedelenmesinden kaynaklanan manevi tazminat, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK‘nun 58. maddesinde düzenlenmiştir. Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceği ifade edilmiştir. Kişiliğin korunması, TMK‘nun birinci kitabında, “Kişiler Hukuku“ üst başlığı ile devam eden 23. maddede, düzenlenmiş, ilk fıkrada, kimsenin, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmende olsa vazgeçemeyeceği, 24. maddede ise, hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin, hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği, kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızasının daha üstün nitelikteki özel veya kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça kişilik haklarına yapılan her saldırının hukuka aykırı olduğuna yer verilmiştir.
Kişisel varlıkların bütününden meydana gelen kişilik, genel bir kişilik hakkının konusunu oluşturur. Kişinin yaşamı, sağlığı, bedensel veya ruhsal bütünlüğü, onur ve ünü, resmî, gizliliği, saygınlığı gibi varlıkların tümü üzerinde onun kişilik hakkı vardır. Bu kişinin tekelinde onun subjektif hakkıdır. Kişinin mesleki ve ticari onuru ve saygınlığı da, kişilik haklarının onuruna girer. Üçüncü bir kişinin mesleki saygınlığını sarsacak nitelikte yanlış iddialar ve bilgiler yayımlamak, bir tacirin iflas etmek üzere olduğunu yaymak, haklı bir çıkarın korunması amacı ile de olsa hukuka aykırıdır. Manevi tazminata karar verilebilmesi için öncelikle hukuka aykırı olarak kişisel varlıklara saldırıda bulunulması gerekir. Sözleşmenin ihlali sonucu olarak manevi giderim isteme hakkı, mülga 818 sayılı BK 98/2, 6098 sayılı TBK 114/2. maddede düzenlenmiştir. 114/2. fıkrada, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacağı belirtilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 7/3/1967 gün, 1912 Esas, 2070 Karar sayılı emsal ilamında, kişisel faydaların halele uğraması veya tecavüz sözleşmeye aykırı davranış yolu ile gerçekleşmiş ise aynı esasın BK 98. maddesinin ikinci fıkrası yolu ile uygulanacağı ifade edilmiştir.
Sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk kapsamında davacı tarafından her ne kadar manevi tazminat isteminde bulunulmuş ise de; sözleşme görüşmeleri esnasında müzakereler yapılırken davalı şirket yetkilileri ya da çalışanları tarafından davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğuna yönelik dosya kapsamında hiçbir delil bulunmamaktadır. Esasen, bu konuda davacı tarafından ileri sürülen bir iddia / vakıa dahi yoktur. Dolayısıyla, davacının kişilik haklarının zedelendiği ve bu yüzden manevi zarara uğradığı iddiası davacı tarafından ispatlanamamıştır.
Öte yandan; dava dilekçesi içeriğinde dava dışı (…) yemek firması tarafından verilen bir haftalık set yemeğinin bedelinin ödenmemesi halinde dava dışı (… ) şirketinin davacı hakkında olumsuz haberler yaptıracağı iddiası ve bu yüzden davacının manevi zarara uğradığı davalıya karşı ileri sürülemez. Nitekim, bu konuda açılacak manevi tazminat davasının muhatabı esasen davalı şirket değil, dava dışı (…) şirkettir. Kaldı ki, somut olarak bu yönde yapılan olumsuz bir haber de bulunmamaktadır ve eldeki davada böyle bir durum ispat edilmiş de değildir. Önemle belirtmek gerekir ki, bir haftalık set yemeğinin bedelinin ödenmesi için davacı aleyhinde takip başlatılması ve takibe itiraz üzerine dava açılması davacının kişilik haklarına saldırı olarak da kabul edilemez. Herkesin meşru vasıtalardan faydalanmak suretiyle hakkını araması ve bunun için kanun yollarına müracaat emesi anayasal bir haktır. Dava dışı yemek şirketi tarafından açılan bu dava zaten istinaf incelemesi ile kesinleşen mahkeme kararı sonrasında davacı lehine sonuçlanmıştır. Kısaca, davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığından manevi zarardan bahsedilmesi mümkün değildir.
Nihayetinde, somut olayda taraflar arasında kurulmuş bir sözleşme mevcut değildir. Bu anlamda, sözleşme öncesi sorumluluk (culpa in contrahendo) ilkesine göre manevi tazminat şartlarının oluşmadığı ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2012/19-184 Esas, 2012/385 Karar ve 13.06.2012 tarihli emsal ilamında ifade edilmiştir (Aynı yönde bkz. İstanbul BAM 17.HD 2017/2583E., 2020/778K.). Bu itibarla, davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığı, dolayısıyla davacının manevi zarara da uğramadığı, manevi zararın davacı tarafından ispat edilemediği, nihayetinde sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluğa dayalı davalarda manevi tazminatın oluşmayacağının yukarıda değinilen emsal yüksek mahkeme kararlarında ifade edilmesi karşısında davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
1-Davacının sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluğa dayalı maddi tazminat talebinin ıslah dilekçesi doğrultusunda KABULÜ ile; 379.242,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, alacağın davanın başında talep eden 100.000,00 TL’lik kısmına dava tarihi olan 26/10/2016 tarihinden itibaren, ıslah ile artırılan bakiye 279.242,40 TL’sine ıslah tarihi olan 24/07/2020 tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankasının mevduata uygulanacak en yüksek faizinin İŞLETİLMESİNE,
2-Davacının manevi tazminat talebinin REDDİNE,
3-Kabul edilen dava değeri (379.242,40 TL) üzerinden alınması gereken 25.906,04 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 1.793,14 TL’ nin ve 4.768,77 TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan bakiye 19.344,13 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 1.793,14 TL peşin harç, 4.768,77 TL ıslah harcı, 209,50 TL posta, tebligat masrafı, 2.550,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.321,41 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 9.200,11 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yatırılan 44,00 TL posta masrafından davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 0,57 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat talebi yönünden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 34.996,97 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi yönünden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1,4. ve 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı vekillerinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.18/05/2022

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *