Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1035 E. 2018/211 K. 26.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/877
KARAR NO : 2018/183

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 02/09/2015
KARAR TARİHİ:15/02/2018

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının … Bankası A.Ş nin ortak ve yöneticisi olduğunu, yapılan yargılama sonunda zimmet suçundan cezalandırıldığını, ceza yargılaması sonunda ödeme kararı verildiğini, yurt dışı uygulamalarında hukuk mahkemesinin borcun varlığına ilişkin kesinleşmiş bir karar olmadıkça takip ve haciz yapılmasının mümkün olmadığını, bu sebeple davayı açmak zorunda kaldıklarını ileri sürerek 1.468.240.378,21.-TL zimmet tutarının 03/07/2003 tarihinden itibaren 6183 sayılı kanun kapsamında alcakları uygulanan faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı davaya cevap verilmemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, … Bankası ortak ve yönetcisi olan davalının zimmetine geçirdiği ileri sürülen ve daha önce ceza mahkemesi tarafından hüküm altına alınan tutarın tahsili talebine yöneliktir.
Hukuki Yarar / Kesinleşmiş Hüküm Bulunması Sorunu:
Öncelikle; davalı hakkında ceza davası kapsamında 5411 sayılı kanunun 160/2. Maddesi gereğince oluşan zararın ödettirilmesine karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş olması sebebiyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı(HMK 114/1-h) ve yine aynı konuda verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmasının(HMK 114/1-i) davada dava şartı eksikliği oluşturup oluşturmadığı konusunun irdelenmesinde fayda vardır.
Kural olarak, somut olayda HMK.nın 114/1-(h) ve (i) bentleri gereğince hem hukuki yararın bulunmadığı ve hem de kesinleşmiş bir ilamının bulunması sebebiyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddi gerektiği düşünebilir ise de somut olayın özellikleri dikkate alındığında mahkememizce dava şartlarının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Şöyle ki, davalı …’ın maruf kişilerden olduğu, uzun süredir Türkiye dışında yaşadığı bilinmektedir.
Davalı hakkında kesinleşmiş ceza kararında “ödettirme/tazmin” niteliğinde bir hüküm bulunmakta ise de ilamın halen fiilen yurtdışında bulunan davalı hakkında infaz kabiliyeti bulunmamaktadır.
Tazminat hükmünün kural olarak Hukuk Mahkemeleri tarafından verilmesi gerektiği dikkate alınarak ikili ve çok taraflı anlaşmalar gereğince hükmün infazının sağlanması için infaz edilecek ülke hukuku bakımından kesinleşmiş bir Hukuk Mahkemesi kararının arandığı ve yine Ceza Mahkemesi kararlarının yerine getirilmesine ilişkin ikili ve çok taraflı anlaşmalarda da tazminat hükümlerinin infazı bakımından bir açıklık bulunmaması sebebiyle somut olay bazında hukuki yararın bulunduğu, kesinleşmiş ceza mahkumiyeti kararının HMK.nın 114/1 (h) ve (i) bentleri gereğince dava şartı eksikliği olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
CEZA YARGILAMASI, VERİLEN KARAR ve KESİNLEŞME:
Davalı hakkında yapılan yargılama sonunda … 8. Ağır Ceza Mahkemesinin … esas, … sayılı kararıyla;
“….Sanık …’ın 31.12.2000 tarihine kadar … Müdürlüğü’nde müdür olarak görev yaptığı, banka hakim ortağı olarak yönetim ve denetimini fiilen elinde bulundurduğu … Bankası A.Ş’nin mevduatlarından;
a) 31.01.2008 tarih ve 2008/1550 esas sayılı iddianamede 3. Eylem türü olarak anlatılan eylemleriyle … Bankası A.Ş’ye ait mevduatlardan toplam 1.468.171.133,55.-TL parayı 23.6.1999-03.07.2003 tarihleri arasında …’ın kontrolündeki … AŞ’den aldıkları … olarak adlandırılan bilişim sistemleri üzerine dijital sahtecilik ve değişiklikler yaparak hileli yöntemlerle yine tüm hisseleri ve yönetim ve denetimi Uzan aile mensuplarının kontrolünde bulunan …’de kurulu olan …bank … Limited şirketine önce aktarıp sonra bir kısmını doğrudan … aile mensuplarının hesaplarına havale ettirerek bir kısmını da … grubu şirketlere kredi adı altında aktararak,
b) 18.2.2009 ve 2009/1854 esas sayılı iddianamede anlatılan eylemlerden; … Bankası A.Ş’ye ait mevduatlardan doğrudan, 18.4.2000 tarihinde 25.853,65.-TL kendisine ait vergi borcunu 29.04.2003 tarihinde 25.853,65.-TL kendisine ait vergi borcunu ve 13.12.2000 tarihinde 17.537,36.-TL kişisel kredi kartı borcunu olmak üzere toplam 69.244,66.-TL parayı kişisel borçlarını banka kaynaklarından ödeterek hakim hissedarı olup yönetim ve denetimini fiilen elinde bulundurduğu bankaya ait toplam 1.468.171.133,55.-TL parayı zimmetin açığa çıkmasını önleyecek hileli yöntemlerle nitelikli biçimde kendisine ve diğer Uzan aile mensuplarına aktararak zimmete geçirdiği ve nitelikli zimmet suçunu işlediği sabit olduğundan eylemine uyan 765 sayılı TCK ile yürürlükte bulunan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160/2 maddesi gereğince eylemlerin sayısı, suç kastının yoğunluğu, zarar miktarının büyüklüğü, suçun işlenmesi sırasında kullanılan araçların niteliği, işlenen suçun sürekliliği ve süresi, ülke ekonomisinde meydana getirdiği zararın çokluğu, sanığın diğer sanıklara etkisi, suçun işleniş şekli ve sanığın konumu dikkate alınarak alt sınır aşılarak takdiren ve teşdiden 19 yıl hapis ve 19.000 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, yapılan artırım ve indirimlerden sonra sonuç olarak 18yıl 5 ay 20 gün hapis ve 4.404.721.134,63.-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, ayrıca banka zararının tazmini ile ilgili olarak 5411 sayılı kanunun 160/2 maddesi gereğince 1.468.171.133,55.-TL’nin sanık …’a ödettirilmesine…” karar verilmiştir.
Verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2014/12969 – 2015/1341 sayılı kararı ile;
“….Mahkemenin … Esas sayılı ana dosyasında … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … tarih ve … Esas sayılı iddianamesi ile;
a)Sanıklar …., …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …., …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında 32.522 mağdura, 78 müştekiye karşı Bankacılık Faaliyetlerinden Dolayı Bankayı Vasıta Kılarak Nitelikli Dolandırıcılık; 10.153 … Mağduruna Devlete Ödeme Yaptırarak Bankacılık Faaliyetlerinden Dolayı Bankayı Vasıta Kılarak Hileli Yöntemlerle Devlete Karşı Nitelikli Dolandırıcılık suçlarından açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması kararına yönelik katılanlar …, …. vekili ile Katılan …, katılanlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekili ile … vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre katılan …, … vekili ile Katılan …, katılanlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekili ile … vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
(….)
VI-Mahkemenin 2008/10 Esas sayılı ana dosyasında … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … tarih ve … Esas sayılı iddianamesi ile Sanıklar …, …, … ve … hakkında; birleştirilen 2009/13 Esas sayılı dosyasında … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … tarih ve … Esas sayılı iddianamesi ile sanık … hakkında; Nitelikli Zimmet ve Bu Suça İştirak suçlarından açılan kamu davası sonunda anılan sanıkların mahkumiyetlerine ve müsadereye ilişkin hükmün katılanlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekili, … vekili ile sanıklar …, …., …. ve … müdafiilerinin temyizlerine göre yapılan incelemede;
Sanıklar hakkında yapılan duruşma sonunda toplanan deliller karar yerinde irdelenerek suçlarının subutu kabul edilmiş, olay niteliği ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç vasfı tayin edilmiş, cezayı artırıcı ve indirici sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmamış olduğundan; sanık … müdafiinin temyiz dilekçesi ve duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdüğü, diğer sanıklar müdafiilerinin temyiz dilekçelerinde, Katılanlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekili ile … vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri sübuta, vasfa ve sair hususlara değinen temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Sanıklar hakkında hükmolunan adli para cezasının 647 sayılı yasanın 4.maddesi uyarınca paraya çevrilmesi gerekirken 5237 sayılı TCK.nun 52/2.maddesinin uygulanması sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak;
Suç tarihinden sonra atanan T.İmar Bankası İflas İdaresinin suçtan doğrudan zarar görmediği bu nedenle anılan kurumun müdahilliğine ve lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı olup, katılanlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekili, … vekili ile sanıklar …, …, … ve … müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 5320 sayılı yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322.maddesi uyarınca hüküm fıkrasının vekalet ücretine ilişkin VI nolu bendinden “…ve Müflis … Bankası T.A.Ş iflas idaresi…” ifadesinin çıkarılmasına ve diğer kısımlarının aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, sanık …’ın 100.295.500 TL nispi temyiz onama harcının tamamından, diğer sanıklar …., … ve ….’nın ise 100.290.770 TL’sinden müteselsilen sorumlu olmak üzere sanıklardan tahsiline 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle….” karar verilmiştir.
Ceza Mahkemesince Verilen Kararın Hukuk Hakimini Bağlayıcılığı:
TBK 74. Madde gereğince; Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.
Görüldüğü gibi, ceza hâkiminin, zararın belirlenmesine ilişkin kararı hukuk hâkimini bağlamaz ise de ceza mahkemesinde tazminat(ödetme) istenmiş ve Ceza mahkemesi, zarar görenin tazminat istemini hüküm altına almışsa(eda hükmü), kural olarak artık hukuk mahkemesinde aynı konuda yeniden dava açılamayacağından ceza mahkemesi kararı kesin hüküm niteliği kazanır ve hukuk hakimini de bağlar.(Yukarıda “Hukuki Yarar / Kesinleşmiş Hüküm Bulunması Sorunu” başlığı altında ceza mahkemesinde verilen ödetme kararının, somut olay bakımından aynı konuda dava açılmasına neden dolayı engel oluşturmadığı açıklanmıştır)
Açıklanan hususlar, davalı hakkında ceza yargılaması kapsamında toplanan delillerle davalının; 18.4.2000 tarihinde 25.853,65.-TL, 29.04.2003 tarihinde 25.853,65.-TL kendisine ait vergi borçlarını, 13.12.2000 tarihinde 17.537,36.-TL kişisel kredi kartı borcunu olmak üzere toplam 69.244,66.-TL kişisel borcunu Türkiye İmar Bankası A.Ş’ye ait mevduatlardan ödettiği, sonuç olarak hakim hissedarı olup yönetim ve denetimini fiilen elinde bulundurduğu bankaya ait toplam 1.468.171.133,55.-TL’yi hileli yöntemlerle kendisine ve diğer Uzan aile mensuplarına aktardığı dikkate alınarak davanın kabulü ile, 1.468.240.378,21.-TL’nin 03/07/2003 tarihinden itibaren 5411 sayılı kanunun 132. Maddesi gereğince 6183 sayılı kanun kapsamındaki alacaklara uygulanan işleyecek gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile, 1.468.240.378,21.-TL’nin 03/07/2003 tarihinden itibaren 5411 sayılı kanunun 132. maddesi gereğince 6183 sayılı kanun kapsamındaki alacaklara uygulanan işleyecek gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 14.747.603,78.-TL avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan 100,00.-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 100.295.500,23.-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınmasına,
5-Artan gider avansının iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.15/02/2018

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır