Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/511 E. 2018/196 K. 21.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/511 Esas
KARAR NO : 2018/196

DAVA : Banka Teminat Mektubunun İadesi Ve Depo Edilmesi, Komisyon Bedelinin Tahsili
DAVA TARİHİ : 13/05/2015
KARAR TARİHİ : 21/02/2018

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılamasında
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; müvekkili banka ile davalılar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu, müvekkili bankanın külli halefi konumunda olduğu … ile … Tic. Ltd. Şti. arasında akdedilen; 4.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesini, 2.500.000 USD bedelli Genel Kredi Sözleşmesini, Limitsiz Genel Kredi Sözleşmesini, davalılar müteselsil kefil müşterek borçlu sıfatıyla imzalayarak … Tic. Ltd. Şti.’nin kullandığını ve kullanacağı kredilere kefil olduklarını, dava konusu alacak davalıların sözleşmeden kaynaklı borçlarını kapsadığını, müvekkil bankanın nakit alacakları asıl borçlu … Tic. Ltd. Şti.’ne verilen 2 teminat mektubuna uygulanan komisyon ve ferilerinden kaynaklandığını, müvekkil bankanın işbu alacakların ilişkin hesap … 17. Noterliği … tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile katedildiğini, ihtarname ile müvekkili bankanın borcu teminat mektubu komisyon alacağı ve ferilerinden oluşan 8.409,80 TL nakit alacağı 28.12.2011 tarihi itibarıyla katedildiğini, yine işbu ihtarname ile 11.08.1997 tarih, 1.207,79 TL bedelli teminat mektubunun 28.12.2011 hesap kat tarihi itibarıyle faizli hesabı olan 13.007,22 TL’nin depo edilmesinin istendiğini, müvekkili Bankanın gayrinakit alacakları asıl borçlu … Tic. Ltd. Şti. lehine verilen ve halen meri olan, Haydarpaşa Giriş Gümrük Müdürülüğü’ne hitaben verilen … tarih, 1.207,79 TL bedelli … sayılı teminat mektubu, AHL Gümrük Müdürlüğü’ne hitaben verilen … tarih, 3,50 TL bedelli … sayılı teminat mektubu kaynaklı olup işbu teminat mektuplarının Gümrük Müdürlüğü’ne hitaben verilmiş olması nedeniyle faiz içerdiğinde takip tarihi itibarıyle ulaştığı 13.115,44 TL’nin deposu talep edilmiş olup işbu yönüyle de davalıların haksız itirazlarının kaldırılması gerektiğini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla davalı 8.409.80 TL nakit banka alacağının 28.12.2011 hesap kat tarihinden itibaren yıllık %44 temerrüt faiziyle birlikte tahsiline, Haydarpaşa Giriş Gümrük Müdürülüğü’ne hitaben verilen … tarih, 1.207,79 TL bedelli … sayılı teminat mektubunun dava tarihi itibariyle ulaştığı 13.691,47 TL’nın deposuna (depo tarihine kadar işleyecek faize ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla) dava masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; öncelikle davanın süresinde açılmamış olması sebebiyle reddini, itirazın iptali davalarının itiraz üzerine takibin durmasını takiben 1 yıllık süre içerisinde açılması gerektiğini, takip tarihinin 24/07/2012, itiraz tarihinin ise 06/08/2012 tarihinde yapıldığını ve itirazdan itibaren 2,5 yıldan fazla bir süre geçtiğinden davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilmesini, davacının talep ettiği alacakların dayanak yapıldığı kefalet sözleşmesi incelendiğinde sözleşmenin düzenleme veya imzalandığı tarih olmadığından geçerli olmadığını, zamanaşımı itirazında bulunduğunu, yine kefilin sorumluluğu süresiz sözleşmelerde genel borç zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süreye tabi olduğundan sözleşmeden doğan sorumluluğun da zamanaşımına uğradığını, borçtan sorumluluğu düşünülse bile, faiz ve gecikme cezasından sorumluluk noter ihtarının müvekkiline tebliğ edildiği 05/01/2012 tarihinden itibaren talep edilebileceğini, yoksa 1997’den 2011 yılları arasındaki 15 yıllık süre için istenemeyeceğini, müvekkiller asıl borçlu değil kefil olduğunu, kendilerine daha önceki zamanlarda da bir ihtar gönderilip temerrüde düşürülmediğini, faiz oranlarının fahiş olduğunu, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın usûl ve esastan reddine ve %20 icra inkar tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
1.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyası, .. 18. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası dosya içine alınmış dosya bankacılık konusunda uzman bilirkişi …’a tevdi edilerek nakdi ve gayri nakdi alacak miktarı konusunda rapor tanzim edilmesi sağlanmıştır.
Dosya içine celp edilen … 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyasının tetkikinde ; davalı kefiller hakkında iş bu davaya konu nakdi ve gayrinakdi alacağın tahsili için … 18. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında başlatılan takibe itiraz dilekçesinin davacı vekiline 13/08/2012 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içinde ikame edilmediğinden bahisle reddine karar verildiği ,gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ edildiği, kararın kesinleşmiş olduğu görülmüştür.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, dava dışı asıl borçlu ile akdedilen genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu lehine düzenlenen teminat mektubundan kaynaklı komisyon alacaklarının genel kredi sözleşmesinde kefil sıfatı bulunduğu belirtilen davalı kefillerden tahsili , teminat mektup bedelinin depo edilmesi istemine ilişkindir.
Davacı banka ile devren birleşen …, … Şubesi ile dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şirketi arasında bila tarihli 2.500.000 USD limitli Umumi Taahhütname imzalandığı ve davalıların bila tarihli taahhütnamede müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatlarının bulunduğu, dava konusu nakdi ve gayri nakdi alacağın 11/08/1997 ve 17/05/1996 veriliş tarihli teminat mektuplarından kaynaklandığı, genel kredi sözleşmesinin en geç 11/08/1997 tarihinde akdedilmiş olduğunun kabulü gerektiği dosyamızda tanzim ettirilen bilirkişi raporu ve … 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyasından anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK’nin 598/3. maddesine göre, bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yıl geçmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar.
Davalı kefillerin sorumluluğuna gidilebilmesi için dava konusu nakdi ve gayrinakdi alacağın dayanağı olan kredi sözleşmesinin en geç 11/08/1997 tarihinde akdedilmiş olduğu, 11/08/2007 tarihi itibariyle bu sözleşmeden kaynaklanan kefalet yükümlülüğünün kendiliğinden sona erdiği kabul edilmelidir.
6101 sayılı TBK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 1. maddesine göre kural olarak, TBK’nin yürürlüğü girdiği tarihten itibaren önceki fiil ve işlemlere bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise uygulanması gerektiği ancak temerrüt, sona erme ve tasfiye konularında TBK’nin uygulanacağı düzenlemesi getirilmiştir.
6101 sayılı kanunun 5. maddesine göre, TBK’nin yürürlüğü girmesinden önce başlamış hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine göre tabi olmaya devam eder, ancak bu sürelerin henüz dolmamış kısmı TBK’de öngürülen süreden uzun ise yürürlüğünden başlayarak TBK’de öngörülen sürenin geçmesiyle hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.
6101 sayılı kanunun 5/2. maddesine göre, TBK ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olupta başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa, hak sahipleri TBK’nin yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar, ancak bu ek süre TBK’de öngörülen süreden daha uzun olamaz.
6101 sayılı kanunun 6. maddesine göre, bu kanunun 5. maddesi uygun düştüğü ölçüde TBK’de öngörülen diğer süreler hakkında da uygulanır.
6101 sayılı kanunun 6.maddesinin gerekçesinde de; “süreye bağlı hak” ile “hak düşürücü süre”lerin farklı kavramlar olduğu, süreye bağlı haktaki sürenin, kanunda bu hakkın varlığını sürdürmesi için öngörülmüş olan bir süre olduğu, “süreye bağlı hak”taki sürenin, ne zamanaşımı süresi ne de hak düşürücü süre olduğu, bu nedenle de Türk Borçlar Kanununda süreye bağlı haklar için öngörülen süreler hakkında 5 inci maddesinin kıyas yoluyla uygulanacağı ve hak sahibinin, bir yıllık ek süreden yararlanabileceği…” vurgulanmıştır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeleri somut olay yönünden değerlendirmek için öncelikle TBK ile ilk kez getirilen 10 yıllık kefalet süre sınırlamasının hukuki niteliğinin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Konu ile ilgili öğretide ortaya konan görüşlere göz atacak olursak;
“…10 yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmadığı için kesilme ve durma söz konusu olmaz. 10 yıllık sürenin tamamlanması ile birlikte kefilin yükümlülüğü kendiliğinden (yasa gereği ortadan kalkar).. Kefalet süresinin dolduğu yargıç tarafından görevinden ötürü göz önünde tutulur..” (Prof.Dr. C.Yavuz Borçlar Hukuku s.1472 vd)
“… 10 yılın geçmesi ile borç kendiliğinden ortadan kalkar, kefalet için getirilen yasal en yüksek (azami) süreye ilişkin düzenleme başka bir hiçbir hukuk sisteminde bulunmamaktadır. Amaç, kefili belli bir süre geçtikten sonra kefillik bağından kurtarmaktır…” (Nihat Yavuz, Kefalet Sözleşmesi s.3085 )
“… Kefilin sorumlu tutulabileceği 10 yılık süre kefalet sözleşmesinin meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlar… 10 yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmadığına göre kesilme ve durma da söz konusu olmaz…” (Doç. Dr. Burak Özen Kefalet Sözleşmesi s. 578 vd)
“… Yeni Borçlar Kanununda sona ermeyle ilgili emredici nitelikte hükümler varsa bunlar -sözleşmede örneğin feragat ile ilgili hüküm olsa da olmasa da – 01/07/2012 tarihinden sonraki sona ermelerde uygulanacaktır… (kefalet sözleşmesinde ) 10 yıllık süre daha önce sona ermiş ise yürürlük yasasının 5. Maddesi göz önünde tutulacaktır… Gerçek kişilerin verdiği kefaleti sona erdiren 10 yılın hak düşürücü süre olarak kabul edilip edilmemesi 5. Maddenin uygulanması bakımından farklı sonuçlar verecektir…Hak düşürücü süre olarak kabul edilirse 01/07/2012 tarihinden önce 10 yılı dolduran kefaletlerde alacaklı 5. Maddenin tanıdığı 1 yıllık ek süreden yararlanacak ve 01/07/2013 tarihine kadar kefili dava edebilecektir…(Prof. Dr. Seza Reisoğlu-TBK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun Bankacılık İşlemleri Açısından Değerlendirilmesi- İstanbul, 15/06/2012-Türkiye Bankalar Birliği Yayını)
“….6101 sayılı TBKYUŞHK’un 5/2. Maddesine göre TBK ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa, hak sahipleri TBK’nin yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanır. Aynı kanunun 6. maddesine göre bu kanunun 5. Maddesi uygun düştüğü ölçüde TBK’de öngörülen diğer süreler hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.(…) Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde 01.07.2012’den önce kurulmuş bulunan gerçek kişilerin kefil olduğu kefalet sözleşmeleri derhal 10 yıllık süreye tabi olur(…) bu tarihten önce 10 yıllık süre dolmuşsa(…) alacaklı 01.07.2013 tarihine kadar kefili takip edebilecektir.Bu tarihte ise kefalet sözleşmesi hükümden düşer….”(Y.Doç.Dr.Serkan Ayan-Kefalet Sözleşmesinde Kefilin Sorumluluğu)
Davaya konu somut olayda, yukarıda ifade edildiği gibi son kefaletin oluştuğu tarih 11/08/1997 ‘dir. Başka bir ifade ile TBK’nın 598. maddesindeki 10 yıllık süre, TBK’nın yürürlüğü girmesinden önce dolmuştur.
Yasanın düzenleniş şekli ve öğretideki görüşler dikkate alındığında, 10 yıllık sürenin zamanaşımı süresi olmadığı, 10 yıllık sürenin geçmesi ile kefaletin kendiliğinden ortadan kalktığı kabul edilmelidir
Bu sürenin hak düşürücü süre mi yoksa kefaletten kaynaklanan talep hakkının, süreye bağlı bir hak mı olduğu hususu tartışmalı ise de her iki halde de sonucun değişmeyeceği, zira kefaletteki 10 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olduğu kabul edildiğinde 6101 sayılı kanunun 5. maddesinin doğrudan, süreye bağlı hak olduğunun kabulü halinde ise aynı kanunun 6. maddesi yollamasıyla dolaylı olarak uygulanması gerektiği açıktır.
TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce 10 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle kefaletin TBK’nin 598/3. maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince ek sürenin de 01/07/2013 tarihi itibariyle dolduğu, iş bu alacak davasının 01/07/2013 tarihinden sonra; 13/05/2015 tarihinde ikame edildiği anlaşılmakla davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın hak düşürücü süre yönünden REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığından,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden nakdi alacak yönünden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.180,00 TL, gayri nakdi alacak yönünden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 21/02/2018

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)