Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/490 E. 2018/428 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/490
KARAR NO : 2018/428

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 06/05/2015
KARAR TARİHİ : 12/04/2018

DAVA:Davacı vekilinin sunduğu dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin; 02.01.2014 tarihli toplam satış bedeli 5.677.562,88 TL ve 03.03.2014 tarihli toplam satış bedeli 3.120.000,00 TL olduğunu, davalı şirketin satışını yaptığı ürünleri sözleşmelerde belirtilen zaman süresinde teslim etmediğini, müvekkili şirket tarafından keşide edilen … 1. Noterliği … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ürünlerin teslim edilmesinin davalıya ihtar edildiğini, sözleşme imza tarihlerinin 20.03.2014 ve 24.06.2014 tarihleri olduğunun davalı şirket tarafından iddia edildiğini, sözleşmelerin hükümlerine göre haklı neden olmaksızın tek taraflı fesih edilemeyeceğini, sözleşmelerin imza tarihleri hususunda uyuşmazlık bulunduğunu, açıklanan nedenlerle sözleşmelerin ihlal edilmesi ve hükümlerinin davalı şirket tarafından yerine getirilmemesinden dolayı müvekkili şirketin uğradığı zarar, ziyan ve kâr kaybının belirlenmesi ile fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000.-TL alacağın davalıdan tazmini ve tahsiline, dava konusu ürünlerin teslimi için 16.10.2014 tarihli ihtarname ile temerrüde düşürülen davalıdan alacağa bu tarihten itibaren ticari temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 24/01/2018 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesiyle 100.000,00 TL’lik talebi 426.066,55.-TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP:Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle;taraflar arasında 20.03.2014 tarihinde Satın Alma Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 24.06.2014 tarihinde Ek Fesih Protokolü ile feshedildiğini ve tarafların 24.06.2014 tarihli ikinci sözleşmeyi akdettiklerini, taraf şirketler arasında e-posta yazışmalarının bulunduğunu, davacı şirketin 27.03.2014 tarihinde tasfiyeye girmiş olmasına rağmen ikinci sözleşme akdedildiği anda müvekkili şirketi aldatmış olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin sözleşmenin geçersiz olduğunu davacı şirkete bildirdiğini ve ticari münasebetini kestiğini, TTK.nın ilgili hükümleri uyarınca davacı şirketin tek yetkilisinin tasfiye memuru olduğunu ve tasfiye aşamasındaki şirketlerin ticari herhangi bir işlem yapmasının mümkün olmadığını, 24.06.2014 tarihli sözleşme tahtında üretilen ürünlere ilişkin davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ürün teslimatının üretimin gecikmesinden değil bizzat davacının alamayacağını bildirmesi ve bir kısım siparişleri iptal etmesinden kaynaklandığını, söz konusu ürün teslimatlarının 2014 yılının Ekim ayı itibariyle son bulduğunu, davacı şirketin zarar talebinin nelere ilişkin olduğunu açıklaması gerektiğini beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, sözleşmeye aykırılık nedeniyle mahrum kalınan kâr istemine ilişkindir.
Davanın niteliği, iddia ve savunmanın kapsamına göre bilirkişi heyeti oluşturulmuş, tarafların kayıtları ve sunulan deliller bilirkişi heyeti tarafından değerlendirilmiş, yapılan inceleme sonucunda; “….taraflar arasında imzalanan ve geçerlilik süresi 31/12/2014 tarihli olan sözleşmeler kapsamında satışı yapılan ürün faturalarının davalı şirket iştiraki olan … Dağıtım AŞ tarafından tanzim edilmiş olduğunu, faturaların muhatabının ise … Pazarlama-… olduğunu, taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisinin dava dışı şirketler üzerinden yürütüldüğünü, davalı tarafın 24/06/2014 tarihli sözleşmenin alıcı şirket bakımından yetkisiz temsilci tarafından yapıldığı ileri sürmüş ise de yetkisiz temsilci tarafından imzalanan sözleşme askıda hükümsüz olup, satıcı tarafından gönderilen bir kısım mallar alıcı tarafından kabul edilmiş, ayrıca alıcı şirket tasfiye memuru tarafından satıcı şirkete yollanan e-mail ile sözleşmenin geçerli olduğu belirtildiğinden sözleşmeye açıkça onay verilmiş olduğunu, tüm bu nedenlerle sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından yapılması nedeniyle geçersiz olmadığını, tasfiye halindeki bir şirket tüzel kişiliğini devam ettirmekle birlikte organlarının yetkilerinin, tasfiye amacıyla sınırlı olduğunu, davacı şirketin davalı şirketle ikinci sözleşmeyi yaptığında tasfiye halinde olduğundan ancak tasfiye amacıyla hukuki işlemler yapabileceğini, dosya kapsamında davacı alıcı şirketin satış sözleşmesini bu amaçla yapıp yapmadığı konusunda yeterli bilgi olmadığından bu konuda görüş belirtilemeyeceğini, bu konuda karar verme yetkisinin mahkemede olduğunu, davacı şirket tasfiye halinde girdiğinden ödeme yapma konusunda ifa güçlüğüne düştüğü konusunda bir karinenin olduğu ileri sürülmüş ise de dosya kapsamında davacı şirketin ödeme güçlüğüne düştüğü konusunda bir bilgi bulunmadığını, şirketin iflas nedeniyle tasfiye halinde olduğuna veya hakkında yapılan icra takibinin sonuçsuz kaldığına ilişkin bir bilginin bulunmadığını, davalı tarafın, davacı şirketin tasfiye halinde olması hususunu sözleşmenin imzası aşamasında kendisinden sakladığını ileri sürdüğünü, sözleşmenin karşı tarafın hilesi nedeniyle iptalinin talep edilebilmesi için yapılan hileli davranışın sözleşmenin yapılmasına sebep olması gerektiğini, mahkemece davalı şirketin sözleşmenin yapılması sırasında davacı şirketin tasfiye halinde olduğunu bilse idi sözleşme yapmayacağı kanaatine varılır ise hilenin şartlarının gerçekleşmiş sayılacağını ve bu nedenle de sözleşmenin baştan itibaren sona ermiş sayılacağını, aksi sonuca varılır ise sözleşmenin hile nedeniyle iptal edilemeyeceğini ve davacı alıcı şirketin satıcının temerrüdü hükümleri uyarınca davalı şirketten TBK m. 212-213 hükümleri uyarınca uğradığı müspet zararın tazminini talep edebileceğini, sonuç olarak; taraflar arasındaki sözleşme kapsamında teslimatı yapılmayan ürünlerin tamamı için toplam 5.393.247,52.-TL gelir kaybı hesaplandığını, buna göre mahrum kalınan kar tutarının 426.066,55.-TL olduğunu, aksi halde kar kaybının 350.279,00.-TL olarak kabul edilmesi gerektiğini…” ifade etmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesine göre “…taraflar bu sözleşmeyi veya sözleşme ile yüklendiği üretim veya sair yükümlülüklerini diğer tarafın yazılı onayı olmaksızın kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye devir veya temlik edemez. Şu kadar ki satıcı iş bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini iştiraki olan … Kozmetik Satış Pazarlama ve Dağıtım Anonim Şirketine devredebilir.”
Taraflar arasında bila tarihli ve geçerlilik süresi 31/12/2014 tarihi olan satın alma sözleşmesi akdedildiği, birinci sözleşmenin ikinci ve üçüncü çizelgesinde belirtilen ürünlerin davacıya teslim edildiği, 24/06/2014 tarihli ek protokol ile birinci sözleşmenin iptal edilerek satışı geçerleştirilmeyen ürünler için ikinci sözleşmenin hazırlandığı ve ikinci sözleşmenin ikinci ve üçüncü çizelgelerindeki ürünlere “20.000,00 adet Dalin Mendil 3,00 TL birim fiyat ile” ürün ilave edildiği, ikinci çizelgedeki ürünlere dayanılarak 02/10/2014 tarihli fatura ile birlikte davacı şirkete kısmi satış ve teslimat yapılmış olduğu, teslim edilen veya edilmeyen ürünler konusunda ihtilaf bulunmadığı, davalı şirket tarafından sözleşmenin 30/10/2014 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiği, yetkisiz temsilci tarafından yapılan sözleşmenin doğrudan doğruya kesin hükümsüzlük sonucunu doğurmadığı, işlemin geçerliliğinin askıda olduğu, bu şekilde düzenlenen sözleşmenin temsil olunan tarafından onaylanması halinde baştan itibaren geçerli hale geleceği, nitekim somut olayda gönderilen malların kabul edildiği, alıcı şirket tasfiye memuru tarafından gönderilen elektronik posta ile sözleşmeye onay verildiği, tasfiye halinde olmasının şirketin hukuki işlem ehliyetini ortadan kaldırmadığı, şirketin ödeme güçsüzlüğü içinde olduğunun kanıtlanamadığı, bu nedenlerle davacı şirketin tasfiye halinde olması gerekçe göstererek yapılan feshin haklı neden oluşturmadığı, davacının sözleşmeye aykırılık ve temerrüt nedeniyle davalıdan mahrum kaldığı kazancı talep edebileceği, sözleşmenin feshine kadar ek protokol ile belirlenip teslimi yapılmayan ürünler nedeniyle mahrum kalınan kârı ve sözleşmenin feshinden sonraki dönem için de mahrum kalınan kârı talep edebileceği sonucuna ulaşılmakla denetime elverişli 30.10.2017 tarihli bilirkişi raporunun ( teslimatı yapılmayan ürünlerin tamamı için) yapılan hesaplama kısmı dikkate alarak talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile, 100.000,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren, 326.066,55.-TL’nin ıslah tarihi olan 17/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 30.992,66.-TL avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 1.739,55.-TL açılış gideri, 2.100,00.-TL bilirkişi ücreti, 175,00.-TL tebligat-posta vs. gideri olmak üzere toplam 4.014,55.-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
4-Bu dava sebebiyle 29.104,60.-TL Karar harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 1.707,75.-TL+5.568,41.-TL=7.276,16.-TL’nin mahsubu ile kalan 21.828,44.-TL’nin davalıdan alınmasına,
5-Karar kesinleştiğinde taraflardan alınan gider ve delil avansının harcanmayan kısmının iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.12/04/2018

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır