Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/311 E. 2018/179 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/311
KARAR NO : 2018/179

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :20/03/2015
KARAR TARİHİ:15/02/2018

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile dava dışı … arasında … AVM’deki 1 nolu işyerinin satışı konusunda 15/06/2007 tarihli satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 28/09/2011 tarihli üyelik hakkı devir sözleşmesi ile … tarafından müvekkiline devredildiğini, satış bedeli olan 4.300.000,00-TL’nin tamamının …’a 15/06/2007 tarihinde ödendiğini, taşınmazın 27/06/2008 tarihinde teslim edildiğini, ancak tescil işleminin yapılmadığını, Satış Vaadi Sözleşmesinin noter tarafından ya da TSM tarafından düzenlenmemiş olması sebebiyle geçersiz olduğunu, bu nedenle …’ın sebepsiz zenginleştiğini, müvekkiline iadesinin gerektiğini, mahkemece satıştan dönme sebebiyle bedelin iadesi talebinin kabul edilmemesi halinde ayıp nedeniyle bedelden tenkis, zarar ziyan ve kira kaybının tahsili gerektiğini, ayıbın mahkeme aracılığı ile tespit edildiğini, ayıpların gizli olduğunu belirterek öncelikle yok hükmündeki sözleşme nedeniyle ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline, bu talep kabul edilmediği takdirde ayıp nedeniyle satıştan dönme dikkate alınarak ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, bu talebinde kabul edilmemesi halinde davalının kusur oranında satış bedelinin indirilmesi, zarar ve kira kaybının 27/06/2008 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sözleşmenin haklı nedenlerle feshi sebebiyle ödenen paranın davacıya iadesi bildirildiğinden davanın konusuz kaldığını, davalı dava açılmasına sebep olmadığından yargılama masrafı talep edilemeyeceğini, işyerinin sözleşme ile satılarak eksiksiz biçimde teslim edildiğini, davacının teslimden 3 yıl sonra işyerini devren satın aldığını, davacının bir kısım ödemelerini aksatması üzerine ödemelerin davalı tarafından yapıldığını, yapılan ödemelerin müvekkiline iade edilmemesi üzerine sözleşmenin müvekkili tarafından feshedildiğini, davalının kefil sıfatı ile ödediği kısmın ve faizi düşürdükten sonra kalan 3.485.209,36 TL’yi yatırmayı kabul ettiklerini, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediğini, yargılama giderlerinden sorumlu olmadığını, faiz talebinin kabul edilemeyeceğini, AVM’nin ruhsatlı ve iskana alınmış olduğunu, edimler yerine getirildikten sonra şekil şartlarına uyulmamış olmasını ileri sürmenin iyi niyet ilkeleri ile bağdaşmadığını, yasal süre içinde ayıp ihbarında bulunulmadığından bu talep hakkının zamanaşımına uğradığını belirterek ödenmiş kısım düşüldükten sonra kalan tutarın mahkemece belirlenecek hesaba iadesini kabul ettiklerini, diğer taleplerin reddi gerektiğini belirtmiştir.
ISLAH:Davacı vekili sunmuş olduğu tarihsiz ıslah dilekçesinde(harç tarihi 30/10/2015’dir) talebin satış bedelinin tenkisi, uğranılan zarar ve kira kaybının tahsili talebinden ibaret olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:Dava taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçersizliği sebebiyle bedelin iadesi talebine ilişkin olup verilen ıslah dilekçesi ile satış bedelinin tenkisi, uğranılan zarar ve kira kaybının tahsili talebi haline dönüştürülmüştür.
Taraflar arasında adi yazılı şekilde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, buna göre davacıya işyerinin teslim edildiği, daha sonra sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği olguları sabittir.
Davalı, davacı adına ödediği tutardan arta kalan ödemeyi yapmayı davacı tarafa teklif etmiştir.
Mahkemece deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Düzenlenen bilirkişi raporunda özetle;
“….Yapılan ödemeler dikkate alındığında davalı …’ın kendi kaynağından kefalet sorumluluğu kapsamında bankaya ödemiş olduğu 9 adet taksit nedeniyle her taksitin ödeme tarihi esas alınarak 30.09.2015’e(tevdi mahalline ödeme tarihi) kadar geçen süre için 6183 sayılı kanunun 51 maddesi gereğince aylık yüzde 1.40 ve yıllık %16.80 oranında gecikme zammı uygulanmak suretiyle 292.461,38.-TL gecikme cezası/faizi alacağı doğduğu, bu gecikme zammına bankaya kefaletten yapılan ödeme tutarı 573.661,89.-TL dahil edildiğinde davalı …’ın davacıdan toplam alacağının 866.123,27.-TL olarak sözleşmenin 5/1. maddesine göre ‘ödemelerin zamanında yapılmaması ve veya eksik yapılması halinde her bir ödeme için aylık yüzde üç gecikme /temerrüt faizi tahakkuk ettirileceğinin’ kararlaştırılmış olduğu, davalı …’ın buna göre faiz uyguladığı, … 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş dosyası üzerinden 19.06.2015 tarihinde …lar Bankası … şubesinin tevdi mahalli olarak tayin edildiği, davalı tarafından davacı hesabına 30.09.2015 tarihinde 3.485.209,36.-TL yatırdığı, …’a davacı tarafından 4.351.065,00.-TL yatırıldığı, bu tutardan …’ın kefaleten bankaya ödediği 866.123,27.-TL düşüldüğünde …’ın davacıya ödemesi gereken tutarın 3.484.941,73.-TL olarak belirlendiği, …’ın tevdii mahalline 3.485.209,36.-TL yatırdığı dikkate alındığında …’ın 267,63.-TL fazlasıyla ödeme yapmış olduğunun belirlendiği, …’ın davalı tarafından yapılan ödemelerin faizi ile birlikte ödemesi gerektiğinin kabulü durumunda; yatırılan tutar da mahsup edildiğinde 3.134.606,37.-TL’nin davacıya ödenmesi gerekeceği, davacı tarafından yapılan ödemeleri sebepsiz yapılmış ödemeler olmadığı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince ödendiğini, …’ın sözleşme hükümleri gereğince sözleşmeden dönmesi üzerine yapılan ödemelerin sebepsiz zenginleşme oluşturduğu, …ın ödemelerin iadesi konusunda davacıya teklifte bulunduğu, hesap numarasının bildirilmesi halinde iade edileceğinin bildirdiği, davacının gereğini yapmaması üzerine TBK 107 gereğince tevdi mahalli tayini edildiği ve yapılan ödemelerin fazlasıyla tevdii mahalline yatırıldığı, bir borç ilişkisinde temerrüt faizi istenebilmesi için borçlunun temerrüde düşmesinin önkoşul olduğu, oysa somut uyuşmazlıkta alacaklı davacının temerrüde düştüğü(alacaklının temerrüdü), böylece …’ın iade borcu bakımından temerrüde düşmeden önce borçlu olduğu miktarı yatırarak borcundan kurtulduğu, bu nedenle davalıdan ayrıca temerrüt faizi isteyemeyeceği sonucuna ulaşıldığı….” bildirilmiştir..
Düzenlenen ek raporda da itirazlar cevaplandırılmış ve özetle;.
“….taraflar arasındaki ilişki sürekli borç ilişkisi meydana getirmeyen(ani edimli) bir sözleşme olduğundan sözleşmenin ileriye etkili şekilde sona erdirilemeyeceği, somut uyuşmazlıkta davacının taşınmazın satın alınmasına yönelik dava dışı bankadan alınan krediyi ödememiş olması ve bu nedenle bankaya davalı … tarafından kefil sıfatıyla ödeme yapılması nedeniyle …’ın yapmış olduğu dönme beyanının sözleşmeyi baştan itibaren hükümsüz hale getireceği, sözleşme baştan itibaren hükümsüz hale geleceği için de davacının bu aşamadan sonra ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca satış sözleşmesinden veya eser sözleşmesinden kaynaklı ayıba karşı tekeffül sorumluluğu yönünden davalı …’a başvurmasının mümkün olamayacağı…” bildirilmiştir.
Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraftar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı ancak bu sözleşmenin şekil şartlarına uymama sebebiyle geçersiz olduğu, ancak tarafların geçersiz olan bu sözleşme gereğince karşılıklı olarak edimler yerine getirmekte iken davacının dava dışı bankaya olan borçlarını ödememesi sebebiyle borçların bir kısmının davalı … tarafından ödendiği ve sözleşmenin 5.1 maddesi gereğince bu sebeple sözleşmeden döndüğü, taraflar arasındaki sözleşme, sürekli borç ilişkisi meydana getiren bir sözleşme olmadığından davalının fesih olarak ifade ettiği sözleşmeyi sona erdirme iradesinin, hukuki nitelik olarak “dönme” beyanı olarak kabul edilmesi gerektiği, bu iradenin ortaya konması ile davalı … tarafından tahsil tahsil edilen tutarın davalı bakımından sebepsiz zenginleşme oluşturduğu, bu yüzden tahsil edilen kısmın iadesinin gerektiği ancak iade konusunda …’ın temerrüde düşmediği, aksine davacıya ödeme teklifinde bulunduğu, bu teklifin davacıya ulaştığı, buna rağmen davacı tarafça hesap numarası verilmediği, bunun üzerine … tarafından tevdi mahalli tayini edilmek suretiyle ödenmesi gereken tutarın (fazlasıyla) ödenmiş olduğu, uyuşmazlıkta iade bakımından alacaklının temerrüdü olgusunun gerçekleştiği, bilirkişi raporunda da ifade edildiği gibi temerrüt oluşmadığı ve borç tam olarak ödenmiş olduğundan davacının faiz alacağının doğmadığı kabul edilmiştir
Davacı ıslah ile; “satış bedelinin tenkisi, uğranılan zarar ve kira kaybının tahsilini” talep etmiş ise de esas itibariyle davadan önce …’ın sözleşmeden dönme beyanını ortaya koyması, davacının da açtığı davada öncelikle sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle yapmış olduğu ödemelerin iadesi talebinde bulunmakla sözleşmeden dönme konusunda iradelerin birleştiği, dava öncesinde davalının sözleşmeden dönmesi ile sözleşmenin kurulduğu andan itibaren geçersiz hale geldiği; böylece maddi hukuk alanında sonuç doğduğu, bir usûl işlemi olan ıslahla, geçersiz hale gelen sözleşmenin geçerli hale geldiği kabul edilerek satış bedelinin tenkisi, uğranılan zararın ve kira kaybının tahsili talebinde bulunulamayacağı, başka bir ifadeyle ıslahın hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, öte yandan dava dilekçesindeki talep sonucundan ıslah talebi ile vazgeçilmiş olduğundan dava dilekçesindeki talebin konusuz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Esastan sonuçlanmayan davalarda yargılama giderini düzenleyen HMK.nun 331. maddesine göre; “….Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder….”
Dava tarihi itibariyle dava dilekçesine konu talepler yönünden davanın ikame edilmesinde haklı olduğu gözetilerek davacı lehine , ıslah dilekçesine konu taleplerin reddi nedeniyle de davalı lehine nispi vekalet ücreti takdirine, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiş ve oluşan tam vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Dava dilekçesinde talep edilen hususlar ile ilgili dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Islah dilekçesi ile ortaya konan taleplerin reddine,
3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre tahsili gereken 35,90.-TL karar harcının peşin alınan 73.433,25.-TL’den mahsubu ile kalan 73.397,35.-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ‘ne göre hesap ve takdir edilen 108.200,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat masrafı 205,50 TL , bilirkişi ücreti 1.200,00 TL toplam 1405,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflardan alınan gider ve delil avansının harcanmayan kısmının iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.15/02/2018

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır