Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/17 E. 2018/398 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/237 Esas
KARAR NO : 2018/395

DAVA :İtirazın İptali (Bankacılık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/07/2014
KARAR TARİHİ : 04/04/2018

Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinin yapılan açık yargılamasında
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; davalının, …’ye devredilen …bank tarafından kullandırılan ve 04/04/2001 itibariyle 9.704,73 TL olan kredi borcunun borçlusu olduğunu, borçlu hakkında … 5.İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, tüm borca, faize ve yetkiye itiraz edildiğini, davacının …’nin halefi ve iştiraki olduğunu, alacağın tüm imtiyazları ile birlikte temlik alan davacıya geçtiğini, zamanaşımı süresinin fon alacaklarında 20 yıl olduğunu, 5411 sayılı Bankacılık kanunu kapsamında harç muafiyetinden yararlandığını, davalı itirazının iyi niyet kaideleri ile bağdaşmadığını, bu nedenle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yetki yönünden İstanbul icra ve mahkemelerinin yetkili olduğunu beyan edilerek itirazın iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, masraf ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Cevap Dilekçesinde Özetle; huzurdaki iptal davasının bir yıllık sürede açılmamış olması halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, …bank – … Şubesi ile … Sanayi Tic. Ltd. Şti. arasında akdedilen ve … tarafından kefil sıfatıyla imzalanmış olan 14/02/2000 tarihli GKS’de kefalet limitinin yazılı olmadığını, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ve kredi borcundan dolayı sorumluluğunun bulunmadığını, takip konusu yapılan alacakla ilgili olarak … 6. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasından, asıl kredi borçlusunun, üçüncü kişi … Yemek Servisi A.Ş. nezdindeki hak ve alacaklarının haczedildiğini ve adı geçen üçüncü kişi tarafından da toplamda 9.754,00 TL ödendiğini ve bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, talebe konu alacağın varlığı kabul edilse dahi, bu alacak, 5020 sayılı kanunun ek 3 ve 5411 sayılı kanun kapsamında fon yada hazine alacağı niteliğinde olmadığını, bu nedenle 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu ve sürenin dolduğunu, ileri sürülerek davanın biryıllık sürede açılmamış olması halinde davanın reddine, açılmış ise, zamanaşımı sebebi ve haksız ve mesnetsiz olmakla reddine, yargılama giderlerinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın müşterek borçlu müteselsil kefilden tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında müşterek borçlu müteselsil kefil … vefaat etmiş mirasçıları … ve … davaya dahil edilmiştir. Ancak mirasçıların 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/384E 2016/151 K sayılı kararı ile terekenin borca batık olması sebebi ile mirası hükmen reddettikleri anlaşılmış, bu sebeple murisin terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesi zorunlu hale gelmiştir.
Konu ile ilgili Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/5329-7171 sayılı 18/11/2013 tarihli emsal kararı:
“….Dava, alacağın tereke masasına kayıt ve kabul istemine ilişkindir. TMK’nın 636. maddesine göre “Mevcudu borçlarını ödemeye yetmeyen terekenin tasfiyesi, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre yapılır.” Benzer yönde 10.08.2003 tarih ve 25195 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Medeni Kanunu’nun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük’ün 52. maddesi, “Resmi deftere göre terekenin mevcudunun borçlarını ödemeye yetmediği anlaşılır veya başlangıçta mevcudun borcu karşılayacağı kanati ile olağan usulle tasfiyeye başlanıp sonradan mevcudun borçları ödemeye yetmediği sonucuna varılırsa, sulh hakimi durumu derhal alacaklılara bildirir ve iflas usulü ile tasfiyeye karar vererek bu tasfiyeyi yapmak için bir veya birkaç memur atar. Bu tasfiye, İcra ve İflas Kanunu’nun iflasa ilişkin hükümlerine göre yapılır.” hükmünü içermektedir. Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde “iflas idaresi” yerine “tasfiye memuru” ve “Ticaret Mahkemesi” yerine “Sulh Hukuk Mahkemesi” geçmektedir. Tasfiye memurunun işlemlerine karşı yapılacak şikayetleri, sıra cetveline itirazları incelemek ve tasfiyenin son bulduğuna karar vermek sulh hukuk mahkemesine aittir. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, s. 1202, Ankara, 2013)
Bu bilgiler ışığında, mahkemece, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan HUMK’nın 8/III. madde hükmü yollaması ile TMK’nın 636. ve karar tarihinde yürürlükte olan HUMK’nın 7 ve 27. madde hükümleri uyarınca dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek, yazılı şekilde sonuca ulaşılması doğru olmamış, temyiz inceleme tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 114/1-c ve 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmek üzere hükmün (…) BOZULMASINA..” şeklindedir.
Yukarıda değinilen emsal Yargıtay kararında belirtildiği üzere, terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi işleminde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesine mütakip talep halinde dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine mütakip talep halinde dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-HMK 20 maddesi gereği süre içeresinde talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı müteveffa mirasçısı …nın yüzüne karşı, diğer mirasçıların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 04/04/2018

Katip …
¸E-İmza

Hakim …
¸E-İmza