Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1019 E. 2019/457 K. 22.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1019 Esas
KARAR NO : 2019/457

DAVA : İtirazın İptali (Cari Hesaptan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/10/2015
KARAR TARİHİ : 22/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Cari Hesaptan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkili ile davacı şirket arasındaki ticari ilişki sonucunda cari hesaptan dolayı müvekkilinin alacaklı olduğunu, yapılan tüm girişlerden sonuç alınamayınca … 11. İcra Müdürlüğünün … Esas sayıılı dosyası ile ilamsız icra takibi açıldığını, davalı borçlunun takibe ve tüm ferilerine itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin gemi donatımı ve tekstili üzerine faatliyet gösterdiğini, davalının sipariş ettiği malları hazırlayıp belge karşılığında teslim ettiğini, davalı 17/10/2012 tarihinde … Bankası kanalıyla 1.9898,48 TL ödeme yaptığını, bu ödeme taraflar arasındaki ticari ilişkinin göstergesi olduğunu, irsaliyeli faturalar ile mallar ya davalının kendisine ya da yönlendirildiği gemilere teslim edildiğini, bu durumun elektronik posta yazışmaları ile ortaya konulabileceğini, diğer taraftan davalı malların bedelini ödemediği göbi mallarıda iade etmediğini, malların ayıplı ya da eksik olduğuna ilişkin bir bildirimde de bulunmadığını belirterek 31.563,00 TL alacak üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Müvekkilinin gemelire acentelik hizmeti veren uluşlararası ibr firma olduğunu, Türk limanlarına uğrayan ve Türk Boğazlarından geçen gemilerin talepleri doğrultusuda ihtiyaçlarını karşılayan aracı bir kuruluş olduğunu, müvekkilinin almış olduğu malmezeler kendi adına değil gemi adına dolayısıyla donatan adına alınmış malzemeler olduğunu, bu nedenle müvekkilinin pasif husumet ehliyeti olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, diğer taraftan davanın dayanağı faturaların müvekkiline tebliğ edilmeidğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından ilamsız takip talebi ile ” cari hesap” sebebine bağlı olarak genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, davalı tarafından takibe süresinde itiraz edilerek takibin durdurulmasına karar verildiği ve 1 yıllık yasal süre içinde iş bu itirazın iptali davasının ikame edildiği anlaşılmaktadır.
TTK ‘nın “Cari Hesap ” başlıklı 89. maddesi”
(1) İki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesidir.
(2) Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Emsal nitelikteki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-1634 Esas, 2018/633 K sayılı ilamı” … Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Taraflar arasında var olan ticari ilişkiye istinaden yapılan mal satışı nedeni ile ödenmediği iddia edilen iki adet fatura alacağına bağlı olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında yapılacak olan incelemenin taraflar arasındaki tüm cari hesap ilişkisi gözetilerek mi, davaya konu edilen faturalar ile sınırlı olarak ve ödeme savunması gözetilerek mi yapılması gerektiği noktasında toplanmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’ nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’ daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
“İtirazın iptali davası 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Ödeme emrine itirazın iptali davası, (konusu borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) bir eda davasıdır.
İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından, ödeme emrine (süresi içinde) itiraz etmiş (m.62) olan takip borçlusuna karşı açılır. Alacaklı davayı kazanırsa (yani, mahkeme borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa), mahkeme, borçlunun itirazının iptaline karar verir; işte bundan dolayı, bu davaya itirazın iptali davası denir.
İİK m.68-68/a’ daki yazılı belgelerden birine sahip bulunmayan alacaklı, itirazın hükümden düşürülmesini sağlayabilmek (yani, itiraz ile duran icra takibine devam edilmesini isteyebilmek) için, yalnız itirazın iptali davası yoluna başvurabilir; icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez.
Buna karşılık, alacağı m.68-68/a’ daki yazılı belgelerden birine bağlı olan alacaklı, itirazın iptali için mahkemede dava açmak (m.67) veya itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmak (m.68-68/a) hususunda, bir seçim hakkına sahiptir.
İtirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu yapılmış olan alacaktır; bu nedenle, itirazın iptali davası açılmadan önce, borçlu itiraz ettiği borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı (HMK m.l 14/1-h) yoktur ” ( Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Eylül 2007,s.107 ).
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Kısmi ifaya ilişkin kurallar (taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği ve icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlu, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına haizdir. 86 ncı maddeye göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. İcra takibi yapılmamış ise tediye, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarih, 2006/19-260 E.-2006/251 K., 09.06.2010 tarih, 2010/19-262 E.-2010/304 K. ve 27.01.2016 gün 2015/15-1830 E.-2016/98 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır. Somut olayda ise, taraflar arasında bir borç ilişkisi bulunduğu ve borçlunun daha evvel bir kısım ödemeler yaptığı belirtilmekte, davacı davasını yalnızca iki adet faturaya dayandırmakta ve davalı da ödeme savunmasında bulunmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, eldeki davada, ispat yükünün davalı tarafta bulunduğu, yapılan ödeme savunmasının da yazılı delille ispatının gerektiği, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından aradaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak değerlendirilebileceği ve Özel Daire kararında belirtildiği gibi mahkemece sadece takip konusu faturalar ve ödeme savunması bakımından araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, aksi yönde yapılacak araştırmanın ise itirazın iptali davasının niteliği ile bağdaşmayacağı hususları açık olduğundan, mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davalı tarafça cari hesap ekstresi adı altında sunulan belgeden taraflar arasında bir açık hesap ilişkisi bulunduğu, bu itibarla takip öncesinde yapılan kısmi ödemelerin alacaklı yanca hangi borca mahsup edilmesi istenmişse bu iradeye üstünlük tanınması ve ödemelerin birden çok borcun vadelerine göre sıralanması gerektiği, kaldı ki tarafların defter ve belgelerinin de 1.000,00 TL lik tek bir unsur dışında örtüştüğü, uyuşmazlığın ancak açık hesap ilişkisinin sonuna kadar incelenerek çözümlenebileceği ileri sürülmüşse de bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir… ” şeklindedir.
Somut olayda, taraflar arasında yazılı şekilde akdedilmiş bir cari hesap sözleşmesi sunulmadığı, davacının takip sebebinde belirttiği cari hesaptan kaynaklı alacağının varlığını ispat edemediği, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu , sunulan faturalar nedeni ile alacaklı olup olmadığının iş bu davanın sübuta ermesinde etkili olmadığı anlaşılmakla ispat edilemeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Peşin yatırılan 381,20 TL harçtan tahsil edilmesi gereken 44,40 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 336,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 3.787,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/05/2019

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)