Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/93 E. 2018/703 K. 11.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/93 Esas
KARAR NO : 2018/703

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/03/2014
KARAR TARİHİ : 11/07/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkili bankanın ticari faaliyetlerini devam ettirdiği dönemde bankanın … Şubesi’nden tüketici kredisi kullanan … ile müşterek borçlu ve müteselsil kefili … aleyhine kredi borcunun halen ödenmemiş olması nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz edildiğini, borçlular tarafından borç henüz itfa edilmemiş olduğundan itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, mahkemenizden talep etme zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, fazlaya İlişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik borçlular tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, borçluların %20 oranında icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevap Dilekçesinde Özetle; Davacı vekilinin Mahkemenizde açmış olduğu davaya usul yönünden itiraz ettiğini, kanaatince asıl dava miktarının 2.500,00-TL olduğundan görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu, çünkü itirazın iptali davasının takip hukukunun devamı niteliğinde olduğunu, 5411 Sayılı yasanın 142.md.nin kapsamına girmediğini, davacı vekilinin davasının 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresinde açmadığını, alacağının zamanaşımına uğradığını, çünkü davacının alacağının Tasarruf mevduatı Sigorta Fonu alacağı niteliğinde olmayıp, tasfiyesi özel hukuka göre devam eden bir şirket olduğunu, ayrıca 5411 Sayılı yasanın, 13. geçici maddesi sınırlı sayıda atıf yaparak 141.md.yi (Fon lehine getirilen 20 yıllık zaman aşımı kuralım) bundan muaf tuttuğunu, davacı bankanın alacağının fon alacağı niteliğinde olmadığım da Anayasa Mahkemesi 2000/7 esas no, 2009/29,karar no ile açıkça belirtildiğini, aynı görüş Yargıtay 17.HD.mn 2007/4046.E, 2008/272.K. içt.ihatı ile açıkça belirtildiğini, davacı vekilinin asıl borçlu aleyhine alacak davasını açıp asıl borçlu olan davalıya itiraz ve defilerini sunma hakkını vermeden icra takibi yoluna girdiğini, asıl davalıya dava açmadan, kefile karşı dava açılamayacağı kuralını ber taraf ettiğini, çünkü Kredi sözleşmesinin yükümlülüklerini ve haklarını asıl borçlu olan kişinin kullanabileceğini, bu hak ve yükümlülüklerini kullanıp kullanmadığını kefil olarak takip edebilmesinin ve bilebilmesinin mümkün olmadığını, icra müdürlüğüne yapmış olduğu itirazlarını aynen tekrar ettiğini, borç ödenmediyse fahiş faiz yürütülmesi ile borç miktarı abartıldığını, davacının ancak yıllara göre değişen ticari faiz oranı ile alacağını talep edebileceğini, uzun süre alacağını takipsiz bırakarak fahiş faizden yararlanamayacağını, asıl borç miktarının da 2.500,00 TL olduğunu, hesap kat ihtarındaki miktarın faiz işletilmiş miktar olduğunu, faize faiz işletilmesinin yasal olmadığını ileri sürerek aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin ve avukat tutması halinde vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ederim.
Dosyanın Bankacılık konusunda uzman bilirkişiye tevdi ile davalı kefil ve dava dışı asıl borçludan talep edilebilecek alacak miktarı ,kredinin tüketici kredisi olup olmadığı konusunda rapor tanzim edilmesi sağlanmış, bilirkişi 14/05/2018 tarihli ek raporunda asıl borçluya kullandırılan kredinin tüketici kredisi olduğu yönünde görüş ve kanaat belirtmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, bireysel kredi, borçlanma ve rehin sözleşmesi kapsamında ödenmeyen borcun asıl borçlu ve davalı kefilden tahsili için başlatılan takibe, davalı kefil tarafından itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali istemine ilişkin olup asıl borçluya kullandırılan kredi tüketici kredisidir.
4077 sayılı yasanın 10. maddesinin A bendinin göstermesi ile aynı yasanın 10/3. maddesi uyarınca ”tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez” hükmünü içermektedir. Bu durumda davacı banka asıl borçludan alacağını talep etmeli ve tüm yasal yolları tükettikten sonra davalı kefile başvurmalıdır. Somut olayda davacı bankanın asıl borçluya müracaat haklarını sonlandırmadan kefil hakkında talepte bulunması açıklanan yasaya aykırıdır. Bu nedenle Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/6530 E , 2017/379 K sayılı emsal ilamı doğrultusunda davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 12.618,60 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 11/07/2018

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)