Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/859 E. 2021/324 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/859
KARAR NO : 2021/324

DAVA : Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 20/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan kayıt kabul davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın müflis şirketten olan alacaklarının iflas masasına kaydedilmesi için 26.05.2010 tarihinde iflas müdürlüğüne müracaat edildiğini, kayıt talebinin iflas masasına 84 sıra no ile kaydedilerek İİK. 223/3. Maddesi uyarınca tebliğ gideri olarak aynı tarihte 50,-TL avans yatırıldığını, alacağın iflas masasına kaydı taleplerine havi dilekçe müflis hakkında kesinleşmiş icra takiplerinden alınmış derkenar ve kapak hesabı eklenmiş olmasına rağmen iflas idaresinin alacak kayıt talebini öncelikle dayalı alacak olarak 4.sıraya kaydedildiğini, ancak bilahare atanan iflas idaresi tarafından müflisin imza-.inkarında bulunmuş olmasını gerekçe göstererek reddedildiğini, davalının imza inkarna ilişkin davasının … 11.İcra Hukuk Mahkemesinin …E…. K. sayılı 27.10.20.09 tarihli, ilamı ile reddedildiğini, anılan dava, kapsamında yapılan imza incelemesi neticesinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının- imza inkarının asıl olduğu ve imzanın müflise ait olduğunun sabit olduğunu, anılan kararın müflisin temyizi neticesinde- usûle, ilişkin bir sebeple bozulmuş olmakla’birlikte … 11.İcra Hukuk Mahkemesinin … E … K sayılı 04.01.2012 tarihli ilamı bozmaya karşı direnilerek davanın yine reddine karar verildiğini, ancak müflis tarafından bu kararın temyiz edilmiş olduğundan dosya temyiz incelenmesi için Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/1641 E. sayısına kayıtlı olduğunu, müflis şirketin de aralarında bulunduğu borçlular ile müvekkil Banka arasında akdedilen ekli kredi sözleşmesinin kesin delil olarak kabul edilen defter, muhasebe.bilgisayar. mikrofilm ve sair kayıt ve belgeleri ile de sabit olduğunu, iflas idaresinin kararının hiçbir objektif kritere dayanmadığını, fazlaya ilişkin haklarının ve sıra cetveli kararının tebliğ edilmediğinden sıra cetveline kaydedilen diğer alacaklıların alacaklarına ve/veya sıralarına karşı itiraz haklarımız saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla; müflisten iflas tarihi itibariyle icra kapak hesabına göre 7.562.750,00-USD tutarındaki alacağın iflas tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden karşılığı -ve icra dosyasından ödenmiş harçlar toplamı olarak 11.395.670.10TL alacağın iflasın açıldığı tarihten itibaren işleyecek gecikme cezası ile birlikte iflas masasına ve sıra cetveline kayıt ve kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe intikal ettirilen bononun kredi sözleşmesine teminat olarak alındığını, ancak müflis şirket yetkilisinin bonodaki imzayı inkar ettiğini, ayrıca alacağın esası incelenmesinin gerektiğini, nitekim bu nedenle iflas idaresince alacağın iflas idaresince reddedildiğini, imza incelemesi yapılması gerektiğini, banka defter ve kayıtlarının tek tek kabul edilmesinin ise usule aykırı olduğunu savunmuştur.
Dava, İİK m.235 hükmüne dayalı kayıt kabul davası olarak açılmış olup … 3.İflas Müdürlüğünden gelen cevabi yazı içeriklerine göre sıra cetveline itirazda bulunan davacının tebliğ masrafını yatırdığı, akabinde kendisine sıra cetvelinin reddi kararının 11/01/2013 tarihinde tebliğ olunduğu, son günün hafta sonuna denk gelmesi de dikkate alındığında davanın 28/01/2013 günü ve süresi içinde açıldığı tartışmasızdır.
Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden ve iflas tarihi itibariyle davacının gerek dayanak bono gerek kredi sözleşmesi çerçevesinde masaya kaydı gereken alacağının olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, taraflar arasında genel kredi sözleşmesinin şeklen bulunduğu, davacının banka, davalının kredi borçlusu konumunda olduğu, kayıt kabule konu miktarın, bir başka deyişle davaya konu edilen miktarın nakdi kredi alacağı olduğu, gerek dava dilekçesi gerek davacı vekilinin 29/04/2021 tarihli beyan dilekçesi ile sabittir.
Taraflar arasındaki dava, İİK m.235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında, iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi somut olayda olduğu gibi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki kayıt kabul davalarında, Yargıtay uygulamalarında da belirtildiği üzere “ispat yükü, kural olarak, hakkının tanınmasını isteyen davacı alacaklıda olup, davacı alacağının mevcudiyetini gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığını sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan ve birbirini doğrulayan delillerle ispatlaması gerekir. Kambiyo senetleri kural olarak illetten mücerret sayılsalar da, bunlar tek başına alacağın varlığını ispat yeterli olmayıp, bunlara dayalı olarak iflas masasına kayıt isteyen alacaklının alacağını, yukarıdaki ilkelere göre ispatlaması gerekir. Bonoların hangi alacak nedeniyle verildiği dayanağı davacı yanca kanıtlanmalıdır.(…) Davacının davalıya iflasından önce verdiğini iddia ettiği kredi çerçevesinde kredi tahsis etmiş olduğuna dair belgeler öncelikle sunulmalıdır. Bu durumda kayıt başvurusunda bulunulan miktara ilişkin bononun hangi hukuki ilişkiye dayanarak elinde bulundurulduğuna dair delillerinin ibrazı için süre verilmeli ve bu çerçevede deliller toplanmalıdır. (Yargıtay 23. HD. 2014/10328E. 2014/7923K.sayılı ilamı)
Kayıt kabul talebinde bulunan davacı banka, davalıya tahsis etmiş olduğu kredi ilişkisi çerçevesinde elinde bulunan 7.000.000,00 ABD doları bedelli bonoya dayanmak suretiyle kayıt kabul talebinde bulunmuş, ayrıca buna ilişkin icra takibine dayanmıştır. Dayanak bonodaki imzanın müflis şirket yetkilisine ait olmadığına dair … 1.İcra Hukuk Mahkemesinin…E.sayılı dosyasına istinaden yargılamanın yapıldığı, yapılan yargılama sonucunda bonodaki imzanın müflis şirkete ait olduğunun saptandığı, borçlunun imzaya itirazının ret olunduğu, ancak yargılama aşamasında müflis şirket hakkında iflas kararının kesinleştiği, böylece imzaya itiraz noktasındaki borçlunun imzaya itiraz incelemesinin düştüğü, esasen bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının da ret olduğu, konuyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/12-366e. 2019-174Ksayılı ilamıyla da müflis şirketin bonodaki imzaya ilişkin itirazının sübut bulmadığının anlaşıldığı ortaya çıkmıştır.
Dayanak olan bononun davacı banka elinde mevcut olduğu, müflis ile davacı arasında başkaca hukuki ilişkinin mevcut olduğunun savunulmadığı gibi ispat edilmediği, bilakis bu bononun dayanak kredi sözleşmesi çerçevesinde davacıya tahsis edilen kredi gereği davacı elinde teminat olarak mevcut olduğu, Yargıtay 19. HD uygulaması çerçevesinde aksi düşüncenin kabulü mümkün olmadığı gibi bu durumun tek başına ve münhasıran davacının bonodan dolayı alacaklı olmasına da engel bulunmadığı, bonodan dolayı davacının alacaklı olmasına engel hal de olmadığı mahkememizce kabul edilmiştir.
Kaldı ki davacı, genel kredi sözleşmesi ve temel ilişki çerçevesinde alacak talebinde bulunmuş olmakla davacının alacak iddiasının genel hükümler çerçevesinde araştırılması dahi mümkün ve gereklidir.
Buna göre mahkememizce oluşturulan 08/10/2020 tarihli ara kararda “21/06/2019 tarihli duruşma ara kararına konu olan temel alt ilişkinin niteliği, ilişki tarzı, usul ekonomisi gerekleri dikkate alınarak ve münhasıran bu konunun araştırılması, davacının kayıt kabul talebine esas olan kredi sözleşmesindeki imzanın dahi müflis şirket tarafından inkarı söz konusu olsa dahi bu hususla bağlı kalınmaksızın davacı banka ile davalı borçlu arasındaki temel alt ilişkinin irdelenmesi, buna göre davalı müflis borçluya kredi tahsis olunması ve kredi kullanılmasına dair tüm dayanak belgeler ve kredinin bu borçluya ödenmesi noktasında dayanak tüm belge içeriklerinin tek tek irdelenmesi, akabinde dayanak belge içerikleri gözetildiğinde ve iflas tarihi itibari ile işlemesi gereken faizler dahi dikkate alındığında davacı lehine ve müflis şirket aleyhine kayıt ve kabul talebine esas olan miktarın iflas tarihi itibari ile kaç TL olduğunun gerekçeli ve denetime elverişli şekilde hesaplanması, bu saptama yapılırken İİK gereği iflas tarihi itibari ile ABD dolarının efektif satış kuru karşılığının kaç TL olduğu dikkate alınmak sureti ile iflas tarihi itibari ile kayıt ve kabule konu TL miktarının saptanması” takdir olunmuştur.
Mahkememizce atanan bilirkişi kurulu 04/12/2020 tarihli müşterek raporunda “davalıya ait 2009 yılı yevmiye defterinde müflis şirketin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, yevmiye defterinin okunamayacak şekilde ve silik olarak yazıldığını, ancak müflis zabıt defterinde bulunan 28/02/2019 tarihli iflas talepli bilançoda davalı müflis şirketin bankalara 6.279.212,07 TL tutarında borçlu gözüktüğünü, bu durumun tespit edilerek rapora eklendiğini, bu borcun hangi bankaya ait olduğunun açıkça belirtilmediğini, ticari defterlerin tek hesap altında ve fiş mücidince işlendiğini, fişte hangi kayıt olduğu ve kime ödeme yapıldığının açık olmadığını, davacı banka kayıtları üzerinde yapılan ve bankaca imzalı kaşeli alınarak dosyaya dercedilen belgelerin inceleme neticesinde davacı bankanın davalı müflis … A.Ş.’ne, yeni makine teçhizat alımının finansmanına yönelik olarak aşağıdaki tabloda gösterilen 44 adet toplam 7.528.673,98 USD tutarında taksitli kredi kullandırıldığını, kullandırılan bu kredilerden toplam 1.714.908.14 USD tutarındaki taksitlerin ödendiğini, toplam 6.297.299,77 USD tutarındaki taksitlerin (kar payı+BSMV dahi) ödenmediğinin görüldüğünü, davacı banka taksitlerin gecikmesi nedeniyle her halükarda gecikme cezası aylık %0,83 oranı uygulayacağından ihtarname keşide etmediğini belirtmesi üzerine, 44 adet ödeme planındaki geciken her bir taksit tutarına taksit tarihlerinden iflas tarihine kadar aylık %0,83 oranından yapılan hesaplamaya göre davacı bankanın davalı müflisten iflas tarihi itibari ile davacı banka iflas tarihi itibari ile TCMB döviz satış kuru üzerinden alacağın TL’ye çevrilmesini talep etmiş ise de mahkemenin tensip kararında verilen görev doğrultusunda İİK gereği iflas tarihi itibari ile ABD dolarının efektif satış kuru üzerinden yapıldığını, buna göre davacının 10.410.056,05 TL alacaklı olduğunu, davacı banka, kayıt kabul talebinde 61 adet çek yaprağı için 28.670,00TL tutarında gayri nakit riskine karşılık şarta bağlı alacak talebinde bulunduğunu, ancak her ne kadar davacı 61 adet çeke ilişkin olarak 28.670,00 TL’nin şarta bağlı alacak olarak kaydedilmesini talep etmiş ise de, 02/12/2009 tarihinde şirketin iflasına karar verilmiş olduğunu, iflas tasfiye işlemlerinin … 3.İflas Müdürlüğünde devam ettiği dikkate alındığında, müflis şirketin çek keşide etme ehliyetini kaybetmiş olmasından dolayı davacı bankanın çek yasası uyarınca taşımakta olduğu çek taahhüt riskinin de en geç 02/12/2009 tarihinde sona ermiş olduğunu, …”davacı banka tarafından dosyaya ibraz edilen çek teslim belgelerinin 2007 yıllarına ait olduğu, çeklerin müflis şirketin iflas tarihi olan 09/07/2009 tarihi ya da öncesi itibariyle şirket yetkilileri tarafından keşide edildiği varsayıldığında ileride ibraz edilmeleri halinde ibraz süreleri geçmiş olacağından davacı bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, çeklerin iflas tarihinden önce, ancak ileri bir tarih atılarak keşide edildiğinin varsayılması halinde de iflas tarihi ile birlikte şirket yetkililerinin temsil yetkileri kalmayacağından ileride bu çeklerin ibrazı halinde, yetkisiz kişiler tarafından imzalanmış çekleri, davacı bankanın ödemesinin söz konusu olmayacağını, sonuç olarak davacı bankanın karşılıksız çıkma ihtimali bulunduğunu ileri sürdüğü çeklerden dolayı herhangi bir riskinin bulunmadığı, doğmamış ve doğma olasılığı bulunmayan bir sorumluluktan bahisle masaya alacak kaydı talebinde bulunamayacağı anlaşıldığından, iade edilmeyen sekiz adet çek yaprağı ile ilgili talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, açıklanan nedenlerle 28.670,00 TL davacı bankanın çek depo talebinin yerinde olmadığı, ancak Yargıtay kararı doğrultusunda aksi görüşte ise sözleşmenin 8.6.1 maddesinde davacı bankanın depo talebi hakkının bulunması nedeniyle 28.670,00TL depo talebinin yerinde olduğunu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Bilirkişi kurulu raporu taraflara tebliğ olunduğu halde müflis şirket adına iflas idare memurları herhangi bir itibar edilebilir itiraz dilekçesi sunmadıkları gibi davacı vekili ise 25/03/2021 tarihli duruşmada bilirkişi kurulu raporunu aynen kabul ettiğini, gayri nakdi alacak yönünden ek rapor alınmasına yönelik itirazlarından vazgeçtiklerini açıklamışlardır. Zaten davacı vekili yargılama aşamasında gayri nakdi alacak yönünden kayıt kabul talep etmediğini açıklamıştır. Bu itibarla raporda belirtilen miktarlar açısından tarafların lehine veya aleyhine kazanılmış bir hak oluştuğu gibi alınan bilirkişi raporu mahkememizce oluşturulan ara kararlarına uygun, gerekçeli ve denetlenebilir niteliktedir.
Esasen bilirkişi kurulunun raporununda da açıklanmış olduğu üzere davacı bankanın sunmuş olduğu kayıtlar, ödeme planı ve ödeme belgeleri bankaca düzenlenmiş çift imzalı nitelik taşımakta olup müflis davalı şirkete Amerikan doları bazında kredi tahsis edildiği, bu ödemelerin yapıldığı, 8.012.207,91 USD tutarındaki kredinin taksitlendirildiği, banka kayıtlarına göre 1.714.908,14 USD tutarın taksitlerinin ödendiği halde diğer taksitlerin ödenmediği, zaten aksine somutlaştırılmış bir beyan ve delilin dahi karşı tarafça sunulmadığı, bilirkişinin bu çerçevede Yargıtay uygulamasına uygun şekilde ve iflas tarihi itibariyle gerekli hesabı yaptığı, davalının dayanılan kredi belgelerini bu şekilde benimsediği, davalının benimsediği ve yararlandığı kredi sözleşmesindeki miktarlara bu açıdan itirazının mümkün olmadığı, davacının dayanmış olduğu belgeleri benimseyen davalının aksi yöndeki beyanlarına itibar edilmesinin de mümkün bulunmadığı mahkememizce kabul edilmiştir.
Yabancı para üzerinden yapılan takiplere istinaden açılan kayıt kabul davalarında iflas tarihi itibariyle satış kuru dikkate alınarak kayıt ve kabule esas TL miktarının belirlenmesi Yargıtay uygulamasına uygun olup yukarıda anılan bilirkişi raporundaki hesaplama bu açıdan da kabul edilebilir nitelik taşımaktadır. Her ne kadar davacı dayanılan kredi çerçevesinde 11.395.670,10 TL tutarındaki alacağın kayıt ve kabulünü talep etmiş ise de bu miktarın 10.410.056,05 TL olan kısmı mahkememizce kabul edilmiş, yapılan hesaplama ise yukarıda açıklanan yönteme uygun şekilde gerçekleşmiştir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 792). Bu şartlarda sonuç olarak davalı şirket aleyhine oluşan mevcut kayıtlara göre davalının 10.410.056,05 TL tutarında borçlu gözüktüğü, bu noktada davacı lehine oluşan ispat durumuna aykırı bir halin ise davalı tarafından ispatlanamadığı açıkça anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık açısından banka kayıtlarının aksine olacak şekilde müflis davalının ispatlayabildiği bir hal ise yoktur.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davasının kısmen kabulüne, 10.410.056,05-TL davacı alacağının … 3. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
2-10.410.056,05-TL davacı alacağının … 3. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasına istinaden açılan iflas masasına kayıt ve kabulüne,
3-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 24,30 TL’nin mahsup edilerek bakiye ‭35,00TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 24,30TL peşin harç ve 24,30TL başvuru harcı toplamı olan 48,30TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 429,5 TL tebligat, vekalet harcı ve posta gideri ile 7.500,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 7.929,5 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%.91,35) 7.243,50 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL nispi ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.20/05/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …