Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/821 E. 2023/484 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/821
KARAR NO : 2023/484

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 22/08/2014
KARAR TARİHİ : 01/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından 22.08.2014 tarihinde sunulmuş olan dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından 31.12.2013 tarihinde 192.994,50 TL bakiye gösterir mutabakat mektubunun davalı-borçlu şirkete sunulduğunu, davalı borçlu şirket tarafından bakiye borç hususunda mutabık kalındığının bildirildiğini, mutabakat mektubunu tarafların imzaladığını, mutabakat mektubundan sonra davalı-borçlu şirketin müvekkiline toplam 33.000,00 TL ödeme yaptığını, ödeme neticesinde müvekkilinin toplam 164.994,50 TL bakiye alacağı kaldığını” davanın kabulünü, davalı-borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile icra takibinin devamını, davalı-borçludan borç konusu alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizin tahsilini, itirazlarında haksız olan davalı/borçlunun 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili … tarafından sunulmuş olan 15.09.2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacı tarafa hiçbir borcu olmadığını, aksine 333.515,50 TL alacaklı olduğunu. müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişkide tüm ödemelerin resmi kanallardan kendisine- oğluna ödendiğini, makbuzların ticari defterlere işlendiğini, davacının kendisinin veya oğlu üzerinden yaptığı tahsilatların bir kısmını ticari defterlerine işlediğini, bir kısmını ise işlememiş olmasının hukuken kendi sorunu olduğunu, ilk ticari ilişki kurulduktan bugüne kadar olan banka kayıtları incelendiğinde müvekkili şirketin haklı olduğunun ortaya çıkacağını” beyan ederek davanın reddine, fazla ödeme nedeniyle karşı davalarının kabulü ile 333.515,50 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile davacı-karşı davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine” verilmesini savunmuştur.
Asıl davanın İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali davası, karşı davanın ise alacak davası olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta asıl davaya esas olan takibe konu faturaların varlığı noktasında taraf iradelerinin uyuştuğu, fatura kadar asıl dosya davacısının alacak hakkının doğduğu, davalı-karşı davacı tarafından bir kısım ödemelerin yapıldığı, buna göre asıl davada davacının takip konusu miktar tutarında itirazın iptali ile takibin devamını talep ettiği, karşı davacının borçlu olmadığı halde fazla ödeme dahi yapıldığı gerekçesiyle fazla ödediği miktarın tahsilini talep ettiği tartışmasızdır.
Taraflar arasında tartışma konusu olan husus asıl davada davacının yapılan ödemeler sonrası takip tarihi itibariyle dava asıl dosya davalısından alacaklı olup olmadığı, buna göre itirazın iptali ile takibin devamının gerekip gerekmediği, taraflar lehine icra inkar ve kötü niyet tazminatı hükmedilmesinin gerekip gerekmediği, karşı davada karşı davacının fazla yapmış olduğu ödeme olup olmadığı, buna göre karşı davacının alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için atanan birinci bilirkişi hazırlamış olduğu 15/03/2016 tarihli raporda “davacı ve davalı tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanışlarının zamanında ve usülüne uygün olarak yapıldığı ve davalı yan defterlerinin sahibi lehine delil niteliği ve ispat kuvvetinin bulunduğu, dava konusu alacağın, bazı davalı ödemelerinin, davacı defterlerinde kayıtlı olmaması sebebiyle oluştuğu, davacı tarafından ödendiği iddia edilen, ancak davacı defterlerinde kaydı bulunmayan bu ödemelerin genellikle çek ile yapıldığı ve altında … veya … kaşesinin bulunmayan makbuzların inandırıcılıktan uzak olduğu, davalı tarafından yapıldığı iddia edilen bu ödemelerin yapılıp yapılmadığının veya davacı tarafından ciro edilip edilmediğinin bankalardan araştırılması gerektiği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Ayrıca asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısının ticari defter ve kayıtlarının …’da olduğu anlaşılmakla Bursa’ya istinabe yazılmış, 09/04/2015 tarihli rapora göre “davacıya ait yazılı defterlerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 224 ve 225 maddeleri ile 6762 sayılı eski T.T. Kanunun 66.maddesi ve 6102 sayılı yeni T.T. Kanunun 64. Maddelerine göre açılış tasdiklerinin ve yevmiye defteri kapanış tasdikinin süresi içinde yaptırıldığı, 2013 yılı sonu itibariyle davacının davalıdan 217.368,58 TL alacaklı göründüğü, davacı vekili tarafından sunulan taraflar arasında düzenlenen mutabakat mektubu fotokopisine göre ise 31/12/2013 tarihi itibariyle bakiyenin 192.994,50 TL olarak belirtildiği mutabakat fotokopisi aslının dosya içerisinde tespit edilemediği, davacı kayıtlarına göre dava tarihi itibariyle davalıdan 189.368,58 TL alacaklı göründüğü, davacının ise takip ve davayı 164.994,50 TL tutar üzerinden açtığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Ödeme savunması karşısında ise bankalara yazılan müzekkerelere cevap verilmesini müteakiben bu defa bilirkişi hazırlamış olduğu 16/05/2019 tarihli raporda “davalı defterlerine göre çıkartılan cari hesap özeti ile birinci bilirkişi tarafından hazırlanan 04.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda bulunan davacı detterleri üzerinde yapılan inceleme ile hazırlanan hesap özeti karşılaştırıldığında davalı tarafından yapılan bazı ödemelerin davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, bazı ödemeleri alacak yerine borç kalemine yazıldığı, 37. maddede yer alan ve protesto olan ve bedeli davalıdan tahsil edilen senetlerin makbuzlarının dosyaya ibraz edildiği, 39. ve 50.madde arasındaki 12 maddede bulunan ödemelere ait banka dekontlarının dosyaya ibraz edildiği, rapor ekinde yer alan exel tablosuna göre taraflar arasındaki cari hesaba göre toplam 845.766.00 TL. tutarında alım satım yapıldığı, söz konusu bedelin 800.963,00TL kısmının ödendiği, kalan 44.830,00 TL’sinin ödeme kaydının bulunmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Alınan raporun uyuşmazlık konularını çözmekten uzak olduğu görülmekle ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü açısından asıl davadaki davalı-karşı dosyada davacının ödeme beyanları ile ilgili olmak üzere taraf vekillerinden açıklama alınmış, bu çerçevede “dava dosyasının sağlıklı incelenebilmesi için bankadan, vergi müdürlüğünden gelen tüm kayıtların davacı vekili tarafından sunulacak ayrı bir dosya içine konulmasına, raporlarda davalı-karşı davacı lehine ve davacı aleyhine gözüken ödemelerden asıl davacının kabul etmediği ödeme miktarlarını, tarihini ve dayanak belgeleri tek tek ve bilirkişi denetime elverişli olacak şekilde ve mümkün ise tablo halinde bildirmek üzere asıl dosya davacı vekiline iki hafta süre ve imkan tanınmasına, davalı-karşı davacının ara karar çerçevesinde asıl dosyada davacısının kabul etmediği ödeme belgelerinde, asıl dosya davacısını bağlayan belge olup olmadığını, bilirkişi denetimine elverişli olacak şekilde ve mümkünse tablo halinde bildirmek üzere davalı-karşı davacı vekiline bir ay süre ve imkan tanınmasına” dair ara karar oluşturulmuş, belirsizlikler giderilmeye çalışılmıştır.
Müteakip aşamalarda Mahkememizce bizzat ve dosya kapsamı gözetilerek yapılan incelemede uyuşmazlığın çözümüne esas olmak üzere;
“a)Davalı-karşı davacının ödeme savunmasına konu olan, asıl dosya davacısının ise kabul etmediği ve … vekilinin 22/10/2019 tarihli dilekçesinin birinci sayfasının (A) bendine konu olan tahsilat-senet teslim evrakı, senet teslim makbuzu evraklarında adı geçen …, …, … isimli kişilerin; asıl dosya davacısı …’in nam ve hesabına, takibe esas olan açık hesap ilişkisi çerçevesinde hareket eden kişiler olup olmadığı,
Asıl dosya davacısı …’in bilgisi dahilinde, …Şti.nden savunulan ödemeleri alan kişiler olduğunun muhasebesel olarak ve … aleyhine anlaşılır veri bulunup bulunmadığı,
Bu belgelerde belirtilen ödemeye dair (A) bendinde yer alan miktarların, …’in uhdesine geçip geçmediği, bu noktada … aleyhine ve bağlayan kayıt bulunup bulunmadığı,
Davacı-davalı “…” adına ödeme alması konusunda adı geçen üç kişinin, davacı vekilinin 22/10/2019 tarihli dilekçesinde beşinci ve altıncı sayfasından (B) bendi başlığı altında belirtilen tahsilat-senet teslim evraklarının herhangi birinde …’i bağlayıcı imza ve ismin kayden yazılmamış olduğu anlaşılmakla bu ödemelerin davacı …’in alıp almadığı, özellikle …Ltd.Şti.nin savunduğu üzere 15/10/2013 tarihli ve 6.880,00TL bedelli çekin … tarafından tahsil olunduğuna dair davacı …’ in defterinde ödeme kaydının olup olmadığı,
Konularında öncelikle asıl dosya davacısı …’in HMK gereği beyanının alınmasına,
b)Bursa’da ikamet eden …’in duruşma gününde mahkememizde hazır olamayacağının üç gün içinde bildirilmesi durumundu (A) bendine konu hususlar ile ilgili asıl dosya davacısı …’in bizzat beyanına başvurulmak üzerine … ATM’ye istinabe yazılmasına,
2-Davalı-karşı davacı vekilinin, davacı-karşı davalı … vekilinin 22/10/2019 tarihli dilekçesindeki (A),(B),(C),(D) bendleri altında ve geçen duruşmanın 2 nolu ara kararına uygun şekilde ve denetime elverişli bu sınıflandırması ile bağlı kalınmak koşulu ile;
Bu bendlere konu belgelerden;
a)Asıl davacı … tarafından doğrudan ve kendi imzası veya doğrudan teslim alınan çek-senetlerin hangileri olduğunu, hangilerinde asıl davacı …’in isim ve cirosunun olduğunu, hangilerinin … tarafından bizzat tahsil edildiğini, ne şekilde tahsil olunduğunu,
b)Bu belgelerde …, …, …’ın ne şekilde “…” adına hareket ettiğini, hareket edilmiş ise bu senetlerin hangisinde …’in cirosunun bulunduğu, hangisinin ve ne şekilde tahsil olunduğunu, tek tek ve bilirkişi denetimine elverişli ve birinci paragraftaki açıklama çerçevesinde gerekli açıklamayı yapması için davalı-karşı davacı …Ltd.Şti.vekiline bir ay kesin süre ve imkan verilmesine,
Bu noktada oluşturulan ara karara uygun gerekli somutlaştırmanın yapılamaması halinde mevcut dosya kapsamı dikkate alınarak tahkikata devam edileceği hususunun davalı-karşı davacı vekiline bildirilmesine,
Davalı-karşı davacı vekilinin sunacağı dilekçesinde, yukarıda açıklandığı üzere davacı-karşı davacı vekilinin 22/10/2019 tarihli dilekçesinin 1.,2.,3.,4.sayfalarındaki (A) bendi, 5 ve 6.sayfasındaki (B) bendine, 7.,8.sayfalarında (C) bendi, 8.,9.,10.sayfalarda yer alan (D) bendine karşılık olmak üzere ve aynı şekilde gruplandırma yapılmak suretiyle yukarıda sorulan hususları somutlaştırmasına,
3-Davalı-karşı davacı tarafından savunulan ödemeye konu belgelerde adı geçen …, …’in şahsi hesap hareketlerinin celbine dair davacı-karşı davalı vekilinin talebinin yukarıdaki ara kararların tam ve eksiksiz icrası sonrası takdir olunmasına,
4-Davacı-karşı davalı … vekilinin 22/10/2019 tarihli dilekçesinin (A),(B),(C),(D) bendlerinde tek tek açıklanan, somutlaştırılan ve inkar olunan ödeme belgelerindeki miktarın ara kararın tam olarak icra edilmesi sonrası, özellikle karşı davacı vekilinin ödemeye ilişkin yukarıda belirtilen şekilde somutlaştırmasını yapması sonrası, ödeme savunmasına konu olan bu miktarların asıl davacı “…” aleyhine olacak şekilde … adına ödendiğinin ispatlanıp ispatlanamadığını dahi içerecek şekilde aynı bilirkişiden ve öncelikle ek rapor alınmasına,
5-Alınacak ek raporun sonucuna göre ve gerekirse geçen duruşmanın 7 ve 8 nolu ara kararı da dikkate alınarak yeni bilirkişiden yeni rapor alınmasının takdir olunmasına,
6-Bu arada asıl davadaki alacağın ve karşı davadaki ödeme savunmasının miktarının varlığının tespitine esas olmak üzere;
a)Asıl davaya konu takibe esas olan açık hesap ilişkisi çerçevesinde ve bu ilişkinin başladığı ilk tarihten itibaren başlayıp … İcra Müdürlüğü nezdinde ilk takibin yapıldığı 24/06/2014 tarihine kadar olan dönem içinde,
Asıl dosya davacısı …’in karşı taraf şirket aleyhine düzenlediği ve … tarafından düzenlenen, …’in ticari defterlerine kayıt olunan ve bu suretle cari hesap ilişkisine esas olan faturaların tarih ve numarasını, bedelini, niteliğini karşı tarafa var ise tebliğ tarihini asıl dosya davacısı … vekilinin bir ay kesin süre içinde açıklamasına,
b)Akabinde de davalı-karşı davacı vekilinin açık hesap ilişkisine esas olan bu faturalardan hangisinin davalı-karşı davacı …Tic.Ltd.Şti.’nin ticari defterlerine kayıt olduğu ve hangisinin kayıtlı olmadığını tek tek ve yine bir ay içinde açıklamasına,
c)Bu suret ile asıl dava-karşı dava yönünden açık hesap ilişkisine dayalı olarak mal satımından kaynaklı alacak miktarı ile ilgili taraflar arasındaki mutabakatsızlığın bilirkişi denetimine elverişli şekilde, vekillerce somutlaştırılmasına, belirsizliğin giderilmesine,
7-Satılan mal miktarı ve asıl davacı …’in kabul ettiği, kayden ve HMK gereği …’i bağlayan ödeme miktarları ile ilgili tam olarak somutlaştırmanın yapılması, belirsizliğin giderilmesi sonrası geçen duruşmanın ara kararları ve özellikle 7 ve 8 nolu ara karar içeriği dahi dikkate alınarak ve öncelikle aynı bilirkişiden ek rapor alınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Belirtilen ara kararın oluşturulmasından sonra birinci bilirkişiden ek rapor alınmış ise de alınan ek rapora itiraz olunduğu gibi ek rapor belirtilen inceleme konularını ele almaktan uzak ve denetime elverişli değildir.
Bu nedenle “Asıl dosya davacısı -birleşen dosya davalısı … yanında sigortalı çalışan tanıkların kendi nam ve hesabına hareket etmediği, ödeme alma yetkilerinin olmadığı, tahsilat noktasında sözlü veya yazılı talimat veya vekaletname olmadığı yönünde beyanda bulunması, esasen tanıkların dahi dayanılan belgelerdeki imzaların kendilerine ait olup olmadıklarını hatırlamadıklarını açıkça bildirmeleri, hatta ödeme alma yetkilerinin olmadığını açıklamış olmaları, ayrıca kendilerine bu konuda talimat ve yetki verilmediğini bildirmiş olmaları, bu çerçevede 1.bilirkişinin kök ve ek raporlarında farklı rakamların açıklanmış olması, ortaya çıkan çelişkinin giderilmesi ve en önemlisi davacı-karşı davalı vekilinin 14/06/2021 tarihli dilekçe ile yeni bilirkişiden yeni rapor alınmasını talep etmesi, ayrıca 31/05/2021 tarihli raporu sunan ek raporunda asıl dava ve karşı dava yönünden ayrı ayrı muhasebesel sonuç açıklamanın da belirtilmemiş olması, bu suretle bilirkişinin hazırlamış olduğu ek raporun hükme ve denetime elverişli olmaktan uzak olması karşısında, oluşan zarurete binaen yeni bilirkişiden yeni rapor alınmasına, 1.maddede yapılan tespitler dikkate alındığında, 15/03/2016 tarihli bilirkişi raporu dikkate alındığında taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında mevcut açık hesaba dayalı ticari ilişki çerçevesinde taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında faturalar açısından farklılık bulunmadığı belirtilmiş olmakla beraber bu nokta üzerinde durularak davacının ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtları dikkate alındığında davacının kaç TL tutarında alacaklı olduğunun öncelikle tespit olunması, 03/10/2019 tarihli duruşmanın 2 numaralı ara kararı gereği asıl dosya davacısı -karşı dosya davalısı …’in sunduğu 23/10/2019 tarihli dilekçesinin A, B, D başlığı altında belirtilen belgelerdeki inkar olunan ödemeler önceki raporlarda da dikkate alındığında, muhasebesel olarak ve davacı- karşı dosya davalısı … lehine düşüldüğünde (mükerrer düşürmemek kaydı ile) asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısının takip konusu açık hesap ilişkisi çerçevesinde takip konusu faturalar nedeni ile kaç TL tahsil ettiği, bu tespit sonrası asıl dava dosyasında davacının varlığını ispatladığı alacak tutarından asıl dosya davalısının ispatladığı ödeme tutarının düşülmek sureti ile asıl dava dosyasında, asıl dosya davacısının takip tarihi itibari ile hak ettiği alacak miktarının muhasebesel olarak hesaplanması, akabinde ve buna göre karşı dava dosyasında, karşı davacının, karşı dava tarihi itibari ile talep edebileceği bir alacak hakkı olup olmadığı hususlarının incelenmesi amacı ile 09/07/2021 günü saat 11.00 itibari ile bilirkişi incelemesi yapılmasına, bu arada geçen duruşmanın 9 numaralı ara kararında belirtilen ve değişen Yargıtay HGK 2015/22-1732 E.sayılı ilam gereği tanık ile ispatın caiz olmadığının ve üçüncü kişilerin dinlenilmesine dair ara kararın itibar edilemeyeceğinin bildirilmesine, asıl dosyadaki davacının sigortalı çalışanlarının, asıl dosya davalısının sigortalı çalışanlara ödeme yapıp yapmadığı hususu yapılacak muhasebesel araştırmalarda dikkate alınmakla birlikte asıl dosya davacının sigortalı çalışanlarına bu ödemenin yapıldığını kabul edip etmediğini, bu ödemelerin hangi nedenle adı geçenlere yapıldığını bilip bilmediğini açıklamak, ödemelerin herhangi bir şekilde asıl dosya davacısının hesabına geçip geçmediğini açıklamak, bu suretle belirsizliği gidermek üzere … vekiline bir hafta süre ve imkan tanınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Mahkememizce oluşturulan ara karar ile belirsizliklerin giderilmesinden sonra atanan SMMM … tarafından hazırlanan 13/04/2022 tarihli raporda “2012, 2013 ve 2014 yıllarında düzenlenmiş olan faturalar yönünden taraf kayıtları bire bir örtüşmekte olup dosya kapsamına göre davalı-karşı davacının fatura içeriklerine yönelik herhangi bir itirazının bulunmadığı, tarafların bilirkişi incelemesine sunmuş oldukları 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defter kayıtları ile dosya mevcudu ödeme belgeleri doğrultusunda görevlendirme ara kararında belirtildiği şekilde davacı-k.davalının 23/10/2019 tarihli dilekçesindeki beyanları da gözetilerek davalı-karşı davacı tarafından davacı-karşı davalıya yapıldığı ispatlanan toplam ödeme miktarının 468.692,42 TL olarak hesap ve tespit edildiği, 07.01.2012 tarihli 16.150,00 TL tutarlı ve 06.05.2013 tarihli 1.234.00TL tutarlı ödemeler davacı-karşı davalı defterlerinde kayıtlı iken davalı-karşı davacı defterlerinde kayıtlı olmayıp bunun dışında kalan tüm ödeme ve ödeme iadelerinin her iki taraf defterlerinde de kayıtlı olduğu, tarafların bilirkişi incelemesine ibraz etmiş oldukları 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defter kayıtlarına göre davacı-k.davalı tarafından davalı-k.davacıya düzenlendiği ispatlanan faturalar toplamının 606.304,13TL olarak hesaplandığı, tarafların bilirkişi incelemesine ibraz etmiş oldukları 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defter kayıtlarına göre (davacı- k.davalının 23/10/2019 tarihli dilekçesindeki beyanları da gözetilerek) davalı-karşı davacı tarafından davacı-karşı davalıya yapıldığı ispatlanan ödemeler toplamının 468.692,42TL olarak hesaplandığı, buna göre davacı-karşı davalının 2012, 2013 ve 2014 yıllarındaki açık hesap ilişkisinden dolayı davalı-karşı davacıdan (606.304,13-468.692,42) 137.611,71TL alacağının kaldığının hesaplanmakta olduğu, yapılan bu hesaplamalara göre asıl davada ve takipte davacı-karşı davalının 137.611.71 TL alacak talebinde bulunabileceği, karşı davada ise davalı-karşı davacının herhangi bir alacak talebinde bulunamayacağı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Birinci bilirkişi durumundaki … tarafından hazırlanan raporun belirsizlikler giderilmeden hazırlanmış rapor olması ve … raporuna yönelik muhasebesel itirazlar sonucunda bu defa 03/10/2022 tarihli SMMM bilirkişisi … atanmıştır.
Bilirkişi, Mahkememizce belirlenen inceleme konuları çerçevesinde hazırlamış olduğu raporda “davalı-karşı davacıya düzenlemiş olduğu faturalar ile karşılıksız çıkan çek senet vb.ödemeleri bu hesabın borcuna, buna karşılık alınan ödemeleri ise bu hesabın alacağına kaydettiği, bu hesabın takip tarihi 25.07.2014 tarihi itibariyle 189.368,58TL borç bakiyesi verdiğinin, karşı dava tarihi olan 15.09.2014 tarihi itibariyle 189.368,58 TL borç bakiyesi verdiğinin tespit edildiği, buna göre davacı-karşı davalı yan kendi defterlerine hem takip ve hem de karşı dava itibariye davalı-karşı davacıdan 189.368,58TL alacaklı durumda olduğu, bu hesabın takip tarihi 25.07.2014 tarihi itibariyle 333.515,50TL borç bakiyesi verdiği, karşı dava tarihi 15.09.2014 tarihi itibariyle 341.015,50 TL borç bakiyesi verdiği tespit edildiği, buna göre davalı – k.davacı yan kendi defterlerinde 25.07.2014 tarihi itibariyle 333.,515,50TL, karşı dava tarihi 15.09.2014 tarihi itibariyle 341.015,50 TL alacaklı durumda olduğu, davacı-karşı davalı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan tarafların kaşe ve imzalarının bulunduğu mutabakat mektubu incelendiğinde; tarafların 31.12.2013 tarihi itibariyle 192.994,50TL üzerinde mutabık kalındığı, davacı-karşı davalı yan ticari defterlerine göre 2012 yılı açılış bakiyesi 35.506,87 TL olup, davalı-karşı davacı yan ticari defterlerine göre 2012 yılı açılış bakiyesi 19.356,87 TL olduğu, buna göre taraflar arasında açılış bakiyesi olarak 16.250,00 TL farkın bulunduğu, bu farkın davacı-karşı davalı kayıtlarında 07.01.2012 tarihli çek senet giriş kaydında kaynaklandığı, bu nedenle yapılacak muhasebesel değerlendirmede 2012 yılı açılış bakiyesi olarak 19.356,87 TL dikkate alınacağı ve davacı-karşı davalı kayıtlarında 07.01.2012 tarihli ödeme kaydı dikkate alınmayacağı, önceki bilirkişiler tarafından da belirtildiği üzere davacı-karşı davalı tarafından düzenlenen 58 adette toplam KDV dahil 606.304,13 TL tutarındaki faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve bu faturalar yönünden herhangi bir çekişme bulunmadığı, davalı-karşı davacı tarafından ispatlanan ödeme belgesi tutarı arz edildiği şekilde 452.542,42 TL olarak hesap ve tespit edildiği, davalı-karşı davacı tarafından sunulan ve tabloda arz edilen ödemelerin ise Mahkemenin görevlendirmesi kapsamında hesaplamada dikkate alınmadığı, davacı tarafından sunulan ticari defterlerin TTK ve VUK hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu ve davacı-karşı davalı yan kendi defterlerine hem takip ve hem de karşı dava tarihi itibariyle davalı -k.davacıdan 189.368,58 TL alacaklı durumda olduğu, davalı tarafından sunulan ticari defterlerin TTK ve VUK hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu ve davalı-karşı davacı yan kendi defterlerinde 25.07.2014 tarihi itibariyle 333.515,50TL, karşı dava tarihi 15.09.2014 tarihi itibariyle 341.015,50 TL alacaklı durumda olup yapılan hesaplama sonucunda alacağın 173.118,58 TL olabileceği, ancak davacı-karşı davalı vekili tarafından takip talebinde 164.994,50 TL talep edildiğinden taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, asıl dava yönünden davacı-karşı davalının davalı-karşı davacıdan 173.118,58 TL tutarında (164.994,50 TL talep) alacaklı durumda olduğu tespit edildiğinden karşı dava yönünden davalı-karşı davacının talebinin mümkün olmadığı, mutabakat belgesinin Mahkemece dikkate alınması halinde ise; mutabakat bakiyesi olan 192.994,50 TL’den 2014 yılında yapılan ödemeler toplamı 33.000,00 TL’nin tenzili ve 5.000 TL iade çek bedelinin eklenmesi sonucunda; (192.994,50 TL- 33.000,00 TL * 5.000,00TL-) 164.994,50 TL (Talep gibi) olabileceği, buna göre mutabakat belgesinin kabulü halinde asıl dava yönünden davacı – karşı davalının davalı karşı davacıdan talep edebileceği tutarın 164.994,50 TL olabileceği, karşı dava yönünden davalı – karşı davacının talep edebileceği tutar olmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Mevcut durum karşısında hem SMMM …’dan ek rapor alınması hem de münferiden rapor hazırlanan SMMM bilirkişi raporları arasındaki çelişki karşısında üç kişilik mali müşavir bilirkişi kurulu marifetiyle ve çelişkiyi giderici şekilde rapor alınması amacıyla, bu defa SMMM’lerden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınması takdir olunmuştur.
SMMM’lerden kurulu bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 17/02/2023 tarihli rapora göre “… tarafından hazırlanan raporda 2012 yılı devri 19.356,87 TL’si alınmış olmakla birlikte … tarafından hazırlanan kök raporda 2012 yılından herhangi bir devrin dikkate alınmadığı, bu durumun … tarafından verilen ek rapor ile düzeltildiği, bu durumda 2012 yılı devri açısından herhangi bir çekişmenin kalmadığı nazara alındığında davacı-karşı davalının 2012 yılına devir olan 19.356,87 TL’lik alacağının hesaplamalarda dikkate alınması gerektiği, davacı-karşı davalının 2012-2013 yıllarında davalı karşı davacı adına tanzim ettiği 606.304,13 TL’lik faturalar konusunda her iki raporda da farklılığın olmadığı nazara alındığında davacı-karşı davalının faturalarının toplamının 606.304,13 TL’si olması gerektiği, … tarafından hazırlanan raporda davalı-karşı davacının ödemeleri toplamı 452.542,42 TL’si olmasına karşın …tarafından hazırtanan kök ve ek raporda yapılan ödemelerin toplamının 468.692,42 TL’si olarak tespit edildiği, dosya kapsamında … tarafından hazırlanan raporda 2012 yılına devir olan bakiye 19.356,87 TL’si olarak kabul edilmekle birlikte davacı-karşı davalı defterlerinde 07.01.2012 tarihinde kayıtlı olan 16.150,00TL’lik ödemenin dikkate alınmamış olduğu, iş bu dikkate almama nedeninin davacı-karşı davalı defterinde 2012 yılından devir olan 35.506,87TL’lik bakiye ile davalı-karşı davacı defterlerinde kayıtlı olan 19.3546,87TL’lik arasındaki farkın 16.150,00 TL olmasından kaynaklandığı, iş bu tutarın aynı olmasının tesadüfi veya davalı-karşı davacının söz konusu ödeme kaydını 2012 yılı öncesinde yapmış olup olmadığının dosya kapsamındaki vesaiklere göre net olarak belirlenemediği, iki rapor arasındaki farkın 16.150,00 TL’si olduğu, iş bu farkın davalı-karşı davacı defterlerinde kayıtlı olmayan ancak davacı-karşı davalı defterlerinde kayıtlı olan 07.01.2012 tarihli 16.150,00 TL’lik ödemeden kaynaklandığı, tüm bu açıklamalar çerçevesinde … tarafından 2012 yılı kayıtlarında davalı-karşı davacı ödemesi olarak kabulü yapılan 16.150,00TL’lik tutarın düşülmemesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmış olduğu, iş bu ödemenin (16.150,00 TL) davacı-karşı davalı defterinde kayıtlı olan fatura ve devir alacağından mahsup edilmesi gerektiği konusunda davacı-karşı davalı tarafça (defter kayıtları nazara alındığında) kabulünün yapıldığı nazara alındığında toplam ödeme miktarının 468.692,42 TL’si olarak kabulünün gerekeceği, faturalar toplamı olan 606.304,13 TL ödemeler toplamı 468.692,42 TL, talep edilecek tutarın 156.968,58 TL olabileceği, davalı-karşı davacının sunmuş olduğu son beyanlar çerçevesinde yeni bir hesaplama ve kanaat oluşturacak mahiyette olmadığından rapora karşı yapılan itirazların bu kısmı ile yerinde olmadığının kabulünün gerektiği, davacı-karşı davalı ile davalı-karşı davacının 2012 yılı devir bakiyeleri noktasında mutabakata vardıklarına dair dosya kapsamında vesaik bulunmadığı gibi 2012 yılı öncesi kayıtları ile ilgili ayrıntının da dosya kapsamında sunulan vesaiklere göre tespit edilemediği nazara alındığında davalı-karşı davacı tarafça kabulü yapılan 19.356,87 TL’lik miktarın davacı-karşı davalı tarafın 2012 yılına devir olan alacağı olarak kabul edilmesi gerektiği, … tarafından hazırlanan kök ve ek rapor ile …tarafından hazırlanan kök bilirkişi raporla neticesi bakımından hesap farkının 16.150,00 TL’si olduğu, iş bu farklılığın davacı-karşı davalı hesaplarında kabulü yapılan 16.150,00 TL’lik ödemenin davacı-karşı davalının 2012 yılı sonrası faturaları ve davalı-karşı davacı hesaplarında kayıtlı olan 19.356,87 TL’lik devir alacağından mahsup edilmesinin gerektiği, bu durumda rapor içeriğinde de hesaplandığı üzere davacının 24.06.20164 takip tarihi itibari ile talep edebileceği asıl alacak miktarının 156.968,58 TL olabileceği, davalı tarafın TBK. m 117 uyarınca rapor içeriğinde ayrıntısı verildiği üzere 24.06.2014 takip tarihi itibari ile mütemerrit olduğu nazara alındığında takip tarihi öncesinde işlemiş faiz tahakkukunun mümkün olmadığı, 20.09.2021 tarihli 164.994,50 TL’lik takip miktarı ile karşılaştırıldığında 8.025,92 TL fazla talebin olduğu, fazlalığın davacı-karşı davalı tarafça ispat edilemeyen 2012 yılı devir alacağı farkından kaynaklandığı “şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Kaldı ki SMMM … dahi ek raporunda aynı yönde görüş bildirmiştir.
Alınan rapor içerikleri dikkate alındığında SMMM bilirkişi …’ın ek raporu ile üç kişiden oluşan SMMM bilirkişi kurulu raporu uyum içinde olup rakamlar arasındaki çelişki bu şekilde giderilmiştir. …’nin hazırlamış olduğu raporda, 2012 yılı kayıtları ile davalı-karşı davacı ödemesi olarak kabulü yapılan 16.150,00TL tutarın düşülmesi usulen ve muhasebesel açıdan gerekli olduğu halde bu rakam düşülmemiştir. Buna göre söz konusu 16.150,00 TL’lik ödemenin fatura ve devir alacağından mahsubu gerekmektedir. Toplam ödeme miktarı ise 468.692,42TL olarak tespit edilebilecektir. Üçüncü bilirkişi …tarafından münferiden hazırlanan rapor bu şekilde ele alındığında gerek … gerek … tarafından münferiden hazırlanan rapor gerekse üç kişilik bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu raporların uyum içinde olduğu anlaşılmıştır.”
Raporlar ile ilgili hukuki değerlendirme yapılmadan önce genel değerlendirmeler yapılmalıdır.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.
Asıl davanın konusu itirazın iptali olup bu noktada dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde kanıt yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonucunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar da göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlu, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkını haizdir. 86. maddeye göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. İcra takibi yapılmamış ise tediye, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır”. (Yargıtay HGK 2017/19-919E. 2019/886K.sayılı kararı)
Yukarıda verilen bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında açık hesap ilişkisi bulunduğu, asıl dosyada davalının birden fazla mal alımı nedeniyle birden fazla borcunun bulunduğu, bu noktada herhangi bir ayrım yapmaksızın birden fazla ödeme yapmış olduğunu savunduğu, ancak bu ödemelerin hangi borca mahsup edileceğinin açıkça belirtilmediği, bu şartlarda ödemenin öncelikle muaccel olan borca mahsup edilmesi gerektiği açıktır.
Ancak bundan önce asıl dosyada davalı-karşı dosyada karşı davacının ödemeye esas vakıa ve belgelerine ilişkin genel değerlendirme yapılmasında fayda bulunmaktadır. Zira hangi miktarda ödemenin yapıldığı gerek asıl dava gerekse karşı dava açısından büyük önem taşımaktadır.
Taraflar arasında devam eden açık hesap ilişkisi çerçevesinde asıl dosyada davalı-kaşı dosyada davacının her iki tacirin ticari defterlerinde takibe esas cari hesap ekstresi kapsamında kalan faturaları kendi ticari defterlerine bile kaydetmiş olduğu, cari hesap ekstresinde yer alan alacakla ilgili faturaların taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında yer aldığı, bu şekilde asıl dosyadaki alacağa ilişkin faturaların şeklen kesinleştiği tartışmasızdır. Buna göre asıl dosyada davalı-karşı dosyada davacı faturadan kaynaklı olan bu borcu ödediğini beyan etmekte olduğuna göre 6100 sayılı HMK m.200 hükmü uyarınca bu yöne ilişkin beyanı senet ile ispat etmek zorundadır. Adı geçen hükme göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin kural olarak senetle ispatı gerekmektedir. Zaten asıl dosya davacısının bu noktada tanıkla ispata muvafakati yoktur. Bu nedenle 08/04/2021 tarihli duruşma ara kararında belirtildiği üzere davalı-karşı davacının tanık dinletme talebinin reddine dair karar oluşturulmuştur.
Davalı-karşı davacının ödeme savunmasına esas olan belgeler dava konusu uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunmayan, akdi ilişki içinde yer almayan …, …, … imzalı olan tahsilat makbuzları, imzalı tahsilat/senet teslim evrakları, senet verildiğine dair makbuzlar, senet teslim listesi, tahsilat/senet-çek teslim evrakı olan belgelerdir. Ayrıca bu belgelerden bir kısım tahsilat/senet teslim evraklarının kim tarafından imzalandığı dahi belli değildir. Bu noktada yargılama aşamasında taraf vekillerinin beyanları alınmış, bu belgeler listeler halinde tek tek ve HMK m.31 hükmü gereği açıklatılmıştır. Öte yandan banka dekontlarıyla ilgili ödeme beyanları asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının ticari defterlerinde kayıtlı olup bu ödemelere ilişkin zaten bir inkar ise söz konusu olmadığı gibi bunlarla ilgili dahi yargılama aşamasında beyan ve somutlaştırmalar yaptırılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki asıl dosya davalısı- karşı dosya davacısının yargılama aşamasında sunduğu, akabinde taraflara süre verilmek suretiyle tek tek somutlaştırılan ve yukarıda anılan, asıl dosya davacısının-karşı dosya davalısının açıkça inkar etmiş olduğu belgelerden dava dışı kişilerin isim ve imzalarının yer aldığı saptanan, açıklanan belgelerin içeriği inkar edilmiştir. Zaten somutlaştırılabilen bir kısım belgelerde ise asıl dosya davacısına atfedilecek bir imza bulunmamaktadır. Yine daha önce yargısal uygulamalar ile kabul edilen, fakat sonradan Yargıtay HGK uygulaması ile değişen uygulamaya rağmen davada taraf olmayan ve adı geçen belgelerde imzası bulunan, asıl dosya davacısının yanında çalışan olduğu beyan edilen kişilerin beyanlarına dahi başvurulmuştur. Yargıtay HGK uygulamasıyla vazgeçilen bu uygulamaya rağmen adı geçen kişiler dinlenmiş, ancak asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısı aleyhine herhangi bir beyan ise sunulmamıştır.
Yine asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı, diğer tarafın dayanmış olduğu ve ödeme savunmasına esas olan tahsilat makbuzlarında belirtilen bono/çeklerin teslim edildiği yönündeki beyanına rağmen asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı söz konusu bono/çeklerin kendisine teslim edilmediğini bildirmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki söz konusu belgelerin bir kısmının belgelerdeki imzaların asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı tarafından bizzat atıldığı savunması söz konusu değildir. Hatta asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı, bu imzaların kendi nam ve hesabına atıldığı noktasındaki iddiayı da açıkça ısrarlı bir şekilde inkar etmiş bulunmaktadır. … ATM tarafından kendisine ihtaratlı isticvap davetiyesi çıkarılan asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı söz konusu bono/çeklerin teslimine ilişkin olmak üzere vekilinin sunmuş olduğu ve dosyada mevcut 23/10/2019 tarihli dilekçesindeki sıralamaya bağlı kalmak suretiyle beyanda bulunmuş, bir anlamda vekilinin beyanlarını aynen açıklamıştır. Zaten adı geçen tahsilat makbuzlarındaki imzanın, asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının nam ve hesabına atıldığı ve tahsilat yapıldığı noktasında asıl dosya davalısı-karşı dosya davacısı üzerine düşen ispat yükünü yerine getirememiştir. O halde adı geçen bu makbuzlara istinaden, kesinleşen faturalardan doğan alacağın bir kısmının bu şekilde ödendiğinin kabulü mümkün değildir. (Yargıtay 19.HD 2018/844E. 2019/2721K.sayılı kararından hareket edilmiştir)
Asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının mevcut inkarına rağmen, karşı dosya davacısı kesinleşen faturalara konu borcun çek-senet ile ödendiğini, bunların asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı şirket adına ve yukarıda adı belirtilen şahıslara imza karşılığında teslim ettiğini beyan etmiştir. Ne var ki yargılama aşamasında asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının söz konusu belgelere karşı diyecekleri ayrı ayrı sorulmuş, bu konuda asil beyanda bulunmuştur. Bu noktada ödemeye ilişkin çek ve bono belgeleri içerikleri dikkate alındığında ve mevcut ciro silsilesi içeriği nedeniyle asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısına ödeme yapıldığına dair bir senet ve ödeme durumu ispatlanamamıştır. Kaldı ki bir an için söz konusu çek ve bonolarla ilgili bankalar nezdinde çok ayrıntılı araştırmalar yapılmış, bunları arkalı önlü suretleri tek tek celbedilmiş, dava dosyasına kazandırılmıştır. Gerek Mahkememizce yapılan incelemeler gerekse itibar olunan …’ın ek raporu ve SMMM’lerden kurulu üçlü bilirkişi kurulu raporu dikkate alındığında bu çek ve bonolar nedeniyle asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı lehine yapılmış bir ödemenin varlığı ispatlanamamış, gelen cevabi yazı içeriklerine göre asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı lehine ispatlandığı açıkça anlaşılan ve tahsil edildiği kabul edilenler dışında başkaca bir ispat durumu söz konusu olmamıştır. Zaten bu noktada asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı kendi lehine ödendiği anlaşılan kambiyo senetleriyle ilgili ödeme durumunu kendi ticari defterlerinde dahi açıkça belirtmiş, bu ödeme durumları muhasebeci bilirkişiler tarafından ve tablolar halinde tek tek incelenmiş ve belirtilmiştir. Bu suretle dayanak çek fotokopileri getirtilerek ciro silsilesi ve ödemenin kime yapıldığı hususları dahi tek tek araştırılmış, bilirkişiler tarafından, bu belgeler ve itibar olunan raporlarda ödeme miktarları tespit olunmuştur. (Yargıtay 19.HD 2016/17675E. 2018/2373K.sayılı kararından hareket edilmiştir) Bu nedenle asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının adı geçen çek ve bonolarla ilgili ödeme savunmasının dahi üzerinde ayrıntılı olarak durulmuş, ispatlanan ödeme tutar ve tarihleri hesaplamalarda dikkate alınmıştır.
Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki asıl dosya davalısı-karşı dosya davacısının ödeme savunmasına esas olan, taraf vekillerince tarihleri, bedelleri ve evrak nitelikleri tek tek açıklanan, HMK m.31 hükmü çerçevesinde Mahkememizce yargılama aşamasında ve 2019 yılı sonrası tek tek somutlaştırılan, tahsilat/senet/çek teslim evraklarında ismi/imzası geçtiği belirtilen dava dışı kişiler …, …, … isimli kişilerin asıl dosya davacısı-birleşen dosya davalısının çalışanı olması bile tek başına asıl dosya davalısı-karşı dosya davacısının ödemeye dair savunmalarını kanıtlayıcı nitelik taşımamaktadır. (Yargıtay 23. 2017/3124 E. 2020/2743K.sayılı kararından hareket edilmiştir) Zaten bu kişilerinde ve davacı …’in kabulü de yoktur.
Asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının yapmış olduğu ödeme tutarlarının tespiti amacıyla ilk atanan …’un hazırladığı kök ve ek raporların yukarıda açıklanan ve ayrıntılı olarak belirtilen, Mahkememizce oluşturulan 17/06/2021 tarihli duruşma ara kararında belirtilen yönteme uygun şekilde yapılmamış olması, ödeme olarak kabul edilen ve kabul edilmeyen rakamlarla ilgili ayrıntılı inceleme içermemesi, Mahkememizin bu ara kararında belirtildiği şekilde denetime elverişli nitelik taşımaması nedeniyle hükme esas alınamayacak durumundadır. Buna mukabil yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere SMMM bilirkişi …’ın en son sunmuş olduğu ek rapor içeriğine göre asıl dosya davacısının, kesinleşen faturalara istinaden doğan alacak miktarından ispatlanan alacak miktarının düşülmesi sonrası asıl dosya davacısının muhasebesel olarak talep edebileceği rakam 156.968,58 TL olarak açıklanmıştır. Halihazırda taraflar arasındaki açık hesap ilişkisi çerçevesinde asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının talep edebileceği alacak olmakla ise karşı dosya davacısının fazla ödeme nedeniyle alacaklı konumda bulunmadığı ise ayrıca açıklanmıştır.
Ne var ki raporlar arasındaki çelişkinin varlığı nedeniyle SMMM bilirkişi … tarafından sunulan ve yukarıda ayrıntılı olarak irdelenen hesaplamalar sonucunda ise asıl dosya davacısının 164.994,50 TL alacaklı olduğu, karşı dosya davacısının ise yapılan muhasebesel hesaplar sonucunda talep edebileceği ve fazladan ödediği herhangi bir miktar bulunmadığı tespit edilmiştir.
Münferiden rapor sunan bilirkişi raporları karşısında ve SMMM … ile SMMM …’ın sunmuş olduğu raporlar arasında 16.150,00 TL’lik hesap farkı olduğu anlaşılmış, bu amaçla atanan SMMM’lerden oluşan üçlü bilirkişi tarafından yapılan ayrıntılı muhasebesel incelemeler sonucunda bu farklılığın davacı-karşı dosya davalısının hesaplarında kabulü dahi yapılan 16.150,00TL’lik ödemenin davacı-karşı dosya davalısının 2012 yılı sonrası faturalar ve davalı-karşı dosya davacısı hesaplarında kayıtlı olan 19.356,87TL’nin devir alacağından mahsup edilmemesinden kaynaklı bulunduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi kurulu sunmuş olduğu 17/02/2023 tarihli raporda yapılan ayrıntılı irdelemeler sonucunda ise asıl dosya yönünden asıl dosya davacısının taraflar arasında varlığı tartışmasız olan, taraf defter kayıtlarında kaydı olan, kesinleşen faturalar toplamında asıl dosya davalısı-karşı dosya davacısının ispatladığı ödemeler toplamının mahsubu sonrasında ise asıl dosyada davacısının talep edebileceği tutar 156.968,58 TL olarak hesaplanmış, buna göre karşı dosya davacısının ise fazla ödeme iddiasına dayalı nedenlerle alacak hakkının bulunmadığı ortaya konulmuştur.
Anlaşıldığı üzere ikinci bilirkişi …’ın ek raporu ile üçüncü bilirkişinin hazırlamış olduğu 17/02/2023 tarihli ve çelişkiyi giderici rapor aynı yöndedir. Kaldı ki SMMM …’nin dikkate almadığı, küçük fark sayılabilecek 16.150,00 TL’lik tutar ile ilgili çelişki de giderilmiştir. Bu çelişki giderildikten sonra …’nin hazırlamış olduğu rapor dahi aslında açıklanan raporlar ile uyum içerisindedir.
Mahkememizce itibar olunan bu raporlar yargılama aşamasında tek tek belirtilen hususlarla uyum içindedir. En önemlisi yukarıda açıklanan 09/01/2021 tarihli duruşma ara kararında ödemeye ilişkin iddia ve savunmalarla ilgili ayrıntılı şekilde açıklanan, bilirkişi inceleme konuları kapsamında belirlenen hususlar ile ilgili tek tek ve ayrıntılı muhasebesel incelemeler yapılmıştır. Bu durum karşısında sonuç olarak SMMM … ve çelişkiyi giderici nitelikteki SMMM’lerden oluşan üçlü bilirkişi kurulu raporuna Mahkememizce itibar olunmuştur. Raporlar bu noktada yukarıda belirtilen inceleme konularını tek tek ele alan, yukarıda açıklanan Yargıtay uygulamasına uygun, gerekçeli, denetime elverişli nitelik taşımaktadır. Bu gerekçeler karşısında asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısının adı geçen bu raporlara yönelik itirazlarının kabulü mümkün bulunmadığından yeniden ek rapor veya yeni rapor alınması talepleri reddolunmuştur.
Hal böyle olunca asıl dava dosyası yönünden taraflar arasındaki açık hesap ilişkisi çerçevesinde asıl davacının 156.968,58 TL tutarında asıl alacaklı olduğu, buna mukabil karşı davada ise karşı davalının halen alacağının devam etmesi karşısında fazla ödemenin varlığının ispatlanamadığı, karşı davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca tarafların asıl dosyada icra inkar ve kötü niyet tazminat talepleri mevcuttur.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Buna göre asıl davada davalı borçlunun itirazının 156.968,58 TL yönünden haksız olduğu açıkça anlaşıldığından asıl davada davacı lehine varlığı ispatlanan miktar üzerinden davalı aleyhine icra inkar tazminatı hükmedilmiştir. Buna mukabil asıl dosyada davacının haksız çıktığı miktar var olmakla birlikte asıl dosya davacısının kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından davacının kötü niyet tazminat talebi ise reddolunmuştur.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, … 3.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu 156.968,58-TL asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin devamına, hükmedilen 156.968,58-TL asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren ve talep ile bağlı kalınarak değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, hükmedilen 156.968,58-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davalının, kötü niyet tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine, karşı davacının karşı davalı aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından tümden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
I. ASIL DAVA
1-Davacının davasının kısmen KABULÜNE,
… 3.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu 156.968,58-TL asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin devamına,
2-Hükmedilen 156.968,58-TL asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren ve talep ile bağlı kalınarak değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine,
3-Hükmedilen 156.968,58-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
5-Davalının, kötü niyet tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine,
6-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 10.722,52 TL harçtan peşin alınan 2.817,70TL harç ile 824,97 TL icra harcının mahsup edilerek 7.079,85‬‬ TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 2.817,70 TL peşin harç, 25,20 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 2.842,9‬0 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından harcanan 770,20 TL tebligat posta masrafı ile 5.500,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.270,2‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%95) 5.956,69‬TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 156.968,58 TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 24.545,29 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Dava kısmen red edildiğinden reddedilen 8.025,92‬ TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 8.025,92TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
I.KARŞI DAVA
1-Karşı davacının karşı davalı aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından tümden reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL harcın, peşin alınan 5.696,00TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.516,1‬0 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde karşı davacıya iadesine,
3-Karşı davacı tarafından harcanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Dava reddedildiğinden, reddedilen 333.515,50 TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 49.692,17 TL nispi vekalet ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren, asıl dava yönünden davacı aleyhine red olunan kısım nedeniyle asıl dosyada davacı yönünden kesin, asıl dosyada davalı yönünden istinaf yolu açık; karşı davada ise red olunan kısım nedeniyle karşı davacı yönünden istinaf yolu açık olmak üzere ve kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yoluna başvurabilecekleri hususu ile ilgili vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 01/06/2023
Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …