Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/573 E. 2018/502 K. 08.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/573 Esas
KARAR NO : 2018/502

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/10/2013
KARAR TARİHİ : 08/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkil şirket ile, davalı arasında … İli … İlçesi … Köyü adresinde kayıtlı tapuda 2 pafta ve 893 parselde kayıtlı bulunan akaryakıt/otogaz satış yeri ve müştemilatının işleticlliği hususunda 13.10.2010 başlangıç tarihli 5 yıl süreli … Bayilik Sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, Davalı bayii anılan Bayilik Sözleşmesi çerçevesinde müvekkil şirket bayisi olarak faaliyet göstermekte iken müvekkil şirkete keşide etmiş olduğu … l.Noterlİği’nln … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasında münaklt Bayilik Sözleşmesini haksız şekilde tek taraflı olarak süresinden önce feshetmiş olduğunu, Taraflar arasında imzalanmış davaya konu Bayilik Sözleşmesi 13.10.2010 tarihinde S yıl süre ile İmzalanmış olup sözleşme esasen 13.10.2015 tarihinde sona erecek iken davalı şirket Bayilik Sözleşmesini süresinden önce haksız şekilde feshetmek suretiyle sözleşmeyi ihlal ettiğini, Müvekkil şirket davalı tarafa keşide etmiş olduğu … 34. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile; müvekkil şirket ile akdetmiş olduğu Bayilik Sözleşmesinin feshinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, bu sebeple anlaşmadan ve kanundan kaynaklanan tüm yasal talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydı ile Bayilik Sözleşmesinin süresinden önce haksız bir şekilde feshi sebebi ile müvekkilin uğramış olduğu kar mahrumiyetinin ihtarnamenin tebliğini müteakip 3 (üç) gün içerisinde ödenmesi hususları ihtaren bildirildiğini, Davalı şirketin taraflar arasında münakit Bayilik Söz I eşme si’ni haksız, hukuka ve sözleşme hükümlerine aykırı bir şekilde süresinden önce feshetmiş olması nedeniyle davalı müvekkil şirketin uğramış olduğu zararları tazmin etmek durumunda olduğunu belirterek Müvekkil şirketin diğer hak ve alacaklarına ilişkin her türlü talep hakkı saklı kalmak kaydıyla; Tahkikat sonucunda müvekkilimizin alacağının değerinin tam ve kesin olarak belirtene bilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere. Sözleşmenin başlangıç tarihinden sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız feshi tarihine kadarki dönemde davalı şirket tarafından alınan ürün miktarlarının tespiti ile; anılan ürün alım miktarları esas alınmak suretiyle sözleşmenin süresinin bitim tarihî olan 13.10.2015 tarihine kadar hesaplanacak müvekkil şirket kar kaybının şimdilik KDV dahil 10.000,00- USD’sinln temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanacak en yüksek faizi İle birlikte davalıdan tahsiline, Yargılama giderleri ite vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Davacı taraf 11,07.2014 tarihli dava dilekçesi ile 13.10.2010 başlangıç tar İtli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin, müvekkil şirket tarafından haksız feshedilmesi uğranıldığı iddia edilen sözleşme süresinin sonu ereceği tarihe kadar geçecek oluşacak kar kaybı bedeii clarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı il USD nin, temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanacak en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiğini, davanın tüm yönleri ile aykırı olup, reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE;
Dava, akaryakıt satışı bayiilik sözleşmesinden kaynaklı sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan maddi zararların (kâr kaybı) davacı dağıtıcı tarafından davalı bayiiden tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların bildirdiği delil ve belgeler, bayiilik sözleşmesinin bir sureti getirtilerek dosya içerisine alınmış dosya kapsamında tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle bilirkişi incelemeside yaptırılmıştır.
… 7.ATM’nin … tarih, 2014/1248 esas, 2015/362 karar sayılı kararı ile birleştirme kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiş ise de 28/06/2016 tarihli ara karar ile Birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1248 esas sayılı dosyasındaki davacının ve davaya konu edilen sözleşmenin farklı olması dikkate alındığında her iki dosyanın ayrı ayrı yargılamasının yapılarak sonuçlandırılması gerektiğni düşünülldüğünden birleşen dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir.
Davacı vekili duruşmada alınan beyanında; Bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçemizi tekrar ederiz. EPDK’ya yazı yazılarak dava konusu … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mevkiinde, 07/05/2013 tarihinden sonra yeni bayilik kurulup kurulmadığını bu mıntıkada yeni akaryakıt istasyonu kurulabilecek bir imar planı olup olmadığının sorulmasını talep ederiz. Bilirkişilerin 3 aylık kâr kaybını kabuıl etmiyoruz. Çünkü 3 aylık süre içerisinde yeni bir bayilik kurulması mümkün değildir. Bu nedenle sözleşmenin kararlaştırılan sona erme tarihine kadar hesaplanan miktar üzerinden davamızın kabulüne karar verilmesini tale pederiz. demiştir.
Davalı vekili duruşmada alınan beyanında;: Davacının beyan ve taleplerini kabul etmiyoruz. Zaten sözlü yargılama aşamasına geçilmiştir. Önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz. Davacının davasna dayanak sözleşme rakebet kuruluna aykırıdır. 5 yıllık ilk sözleşmenin süresi sona ermeden yeni bir 5 yıllık sözleşme akdedilmiştir. Rekabet hukukunun emredici hükümlerine ayrkırı bir durum söz konusudur. Davanın bu nedenle reddi gerekir. Aksi kanaatte ise önceki beyanlarıımızı tekrar ederiz. Davanın reddine karar verilmesini talep ederiz. demiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 22/02/2014 tarihli raporda özet olarak; davalı tarafın bayiilik sözleşmesini haklı bir neden bulunmaksızın sözleşme süresinin bitiminden önce feshettiği, davacının bu sebeple doğan zararlarının tazminle yükümlü olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri çerçevesinde satım taahhüdü TR cinsi mevduat üzerinden yapılmakla davacının USD (Amerikan Doları) mevduat üzerinden kar kaybı talebinde bulunamayacağı, davacının yeni bir bayiilik tesis edebilemesi için geçecek makul sürenin sektörel ve teknik sürede azami 3 ay olarak belirlenmiş olduğu, buna göre davacının mahrum kaldığı kar karşılığının 7.479,90 TL olduğu, kar kaybının fesih tarihi olan 07/05/2013 tarihinden itibaren sözleşmenin olağan süre sonu olan 11/10/2015 tarihine kadar geçecek zaman dilimi için hesaplanması durumunda toplam tazminat tutarının 69.813,10 TL olduğu rapor edilmiştir.
… 2. ASHM’ne yazılan talimat sonucu alınan bilirkişi raporunda; davalı …nin 2010-2011 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK 64. Maddesine göre kapanış tasdiklerinin noter marifetiyle yapılmadığı, 2012 ve 2013 yılı ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK 64. Maddesine göre kapanış tasdiklerinin noter marifetiyle yapıldığı, tespit edilmiştir. Dolayısıyla 2010-2011 yılı ticari defterler hariç olmak üzere 2012-2013 ticari defterler HMK m222 hükümlerine göre delil niteliğine haiz olup, takdir mahkemenindir. Tarafları arasında akdedilmiş bayilik sözleşmesinin geçerli ve haklı neden bulunmadan feshedildiği, bu sebeple davacı şirketin uğramış olduğu müspet zarara karşılık sözleşmeden kaynakalan kar mahrumiyeti talep edebileceği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin türk lirası parası ile akdedildiği, davacının yabancı para üzerinde tazminat talebinin yerinde olmadığı, davalı şirket ticari kayıtları üzerinde 07/05/2013 sözleşme fesih tarihinden 11/10/2015 sözleşme normal süre bitimi tarihi arasında net kar mahrumiyeti tazminatının 69.665,05 TL olarak hesaplandığı, kar mahrumiyet süresinin 3 ay olarak dikkate alınması halinde 7.464,11 TL 3 aylık kar mahrumiyeti tazminatı hesap edildiği, sonuç ve kanaati rapor edilmiştir.
Davalılar vekilinin 09/03/2016 tarihli itiraz dilekçesi ile; taraflar arasında akdedilmiş olan 12/03/2008 tarihli sözleşmenin mevcudiyeti nedeni ile davacının davasının dayanağı olan 11/10/2010 tarihli sözleşme, rekabet hukuku kuralları çerçevesinde geçersiz bir sözleşme olduğunu, süre bitmeden önce yapılmış olan davacının davasının dayağı bu 2010 tarihli ikinci sözleşme geçersiz olup, geçersiz bu sözleşme gereğince müvekkillenin edimlerini yerine getirmediğinden bahisle kendilerinden herhangi bir tazminat talebinde bulunulamayacağını beyan etmiştir.
Alınan 14/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacının davalılardan, dava tarihi itibariyle 8.865,92 TL tutarında kar mahrumiyeti tazminatı alacağının bulunduğu, davalıların bu alacaktan müteselsilen sorumlu oldukları; sözleşmenin işlemeyen sürelerinin tamamı için kar mahrumiyeti alacağının bulunduğu takdir edilirse 884 gün için 87.083,17 TL kar kaybı hesaplandığı, bu alacağın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili gerektiği kanaati rapor edilmiştir.
Dava dosyası içeriğine göre;
Davacı ile davalı arasındaki bayilik akdi ilişkisinin kurulması için, önce taraflar arasında 12.03.2008 tarihli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi akdedilmiş ve bu sözleşmeyle bayilik akdi ilişkisi kurulmuştur. Daha sonra taraflar arasında, 11.10.2010 tarihli ve 5 yıl süreli ikinci bir bayilik sözleşmesi akdedilmiştir.
Taraflar arasında akdedilmiş bir bayilik sözleşmesi varken ve fakat bu sözleşmenin süresi henüz dolmadan önce, aynı ve/veya benzer hükümleri içeren ikinci bir sözleşmenin daha akdedilmesi; kanaatimizce, İkinci sözleşmede aksi belirtilmedikçe, işbu ikinci sözleşmeyle birinci sözleşmenin yenilendiği ve dolayısıyla da birinci sözleşmenin tarafların anlaşmasıyla feshedildiği anlamına gelir. Kaldı ki davalı da, 07.05.2013 tarihli fesih ihbarında, taraflar arasındaki akdi ilişkinin 11.10.2010 tarihli bayilik sözleşmesi kapsamında devam ettiğini beyan etmiştir.
Bu nedenle, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde, 11.10.2010 tarihli ikinci bayilik sözleşmesinin hükümlerinin esas alınması gerektiği kanaatine varılmaktadır. Dolayısıyla da, 11.10.2010 tarihli ikinci sözleşmenin geçersiz olduöu yönündeki davalı iddiasının verinde olmadığı kanaatine varılmaktadır. Takdiri Mahkemeye aittir.
İşbu 11.10.2010 tarihli ikinci sözleşme de 5 yıl süreli olarak akdedilmiştir. Fakat davalı tarafından, 5 yıllık süresi dolmadan önce, 07.05.2013 tarihli fesih ihbarı ile feshedilmiştir.
Davalı fesih gerekçesi olarak, “davacının vaad ettiği kurumsal giydirme işlerini yapmadığını, dolayısıyla sözleşmeden doğan bu borcunu ihlal ettiğini’ ileri sürmüştür. Ne var ki taraflar arasındaki sözleşmede, davalının böyie bir vaadi (borcu) yer almamaktadır. Dolayısıyla da sözleşmeyle davalı böyle bir borç altına girmiş değildir. Nitekim bu husus, 22.12.2014 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunun 5’inci sayfasında da açıklanmıştır.
Bu durum nedeniyle, davacının, davalının iddia ettiği gibi bir borç ihlalinde bulunmadığı, bu nedenle davalının sözlesmevi haksız olarak feshettlâi: dolayısıyla da davacının davalıdan, sözleşmenin normal süresinden önce sonlandırılması nedeniyle mahrum kaldıöı kar dolayısıyla uöradıöı zararının (kar mahrumiyeti zararının) tazminini talebe hak kazandığı (Eski BK.md.96: veni …md.112) kanaatine varılmıştır. Nitekim önceki bilirkişi raporlarında da ayın yönde kanaate varılmıştır.
Doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında haklı olarak kabul edildiği üzere; bayilik sözleşmelerinin normal sürelerinden önce taraflardan biri tarafından haksız olarak feshedilmesi halinde, feshe maruz kalan taraf, uğradığı kar mahrumiyeti zararının tazminini fesheden taraftan taiep etmeye hak kazanır (eski BK.md.96; yeni …md.112). Bunun için, sözleşmede bu yönde bir hüküm olmasına da gerek yoktur. Kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmenin 15 nolu maddesinde bu yönde bir hüküm bulunmaktadır. Ancak bu hüküm sözleşmede olmasaydı da davacı davalıdan kar mahrumiyeti zararının tazminini talep edebilirdi.
Fakat Yargitayın yerleşik içtihatlarına göre; bayilik sözleşmenin feshedildiği tarihten sözleşmenin normal sona erme tarihine kadar mahrum kaldığı karın tazminini talep edemez; yeni bir bayi ile yeni bir bayilik akdi ilişkisi kurması için gerekli olan makul süre boyunca mahrum kaldığı karın tazminini talep edebilir. Eğer yeni bir bayi ite makul süreden daha önceki bir tarihte (örneğin makul süre 3 ay olmakla birlikte, sözleşmenin haksız feshinden itibaren 2 ay içinde) bayilik akdi ilişkisi kurmuşsa, bu durumda yeni bayilik sözleşmesinin akdedildiği tarihe kadar mahrum kaldığı karın (yukarıdaki örneğe göre, 2 ay boyunca mahrum kaldığı karın) tazmini talep edebilir. 22.12.2014 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunun 7’incİ sayfasında da belirtildiği üzere, davacının yeni bir bayi ile yeni bir bayilik akdi ilişkisi kurması gerekli olan makul süre, sektörel teamüllere göre 3 ay olarak takdir edilmektedir. Davacının bu süreden daha önceki bir tarihte yeni bir bayi ile yeni bir bayilik akdi ilişkisi kurduğu hususu da anlaşılmamaktadır.
Bu durum nedeniyle, Yargıtay içtihatları uyarınca davacı davalıdan, sözleşmenin haksız fesheditdiöl tarihten itibaren 3 av boyunca mahrum kaldıâı karın tazminini talep edebilecektir. Davacının talep edebileceâi işbu 3 avlık kar mahrumiyeti zararı tutarı, raporumuzun mail kısmında 8.865.92 TL olarak hesaplanmıştır.
Şunu da belirtelim ki, kanaatimizce, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 24 maddesi uyarınca, davacının uâradıâı kar mahrumiyeti zararından, diöer davalı/… da. garantör sıfatıyla müteselsilen sorumludur (eski BK.md.110: venl …md.128).
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davacının davalılardan, dava tarihi itibariyle, 8.865,92 TL tutarında kar mahrumiyeti tazminatı alacağının bulunduğu; davalıların bu alacaktan müteselsilen sorumlu oldukları;
Sayın Mahkemece sözleşmenin işlemeyen sürelerinin tamamı için kâr mahrumiyeti alacağının bulunduğu takdir edilirse, 884 gün için 87.083,17TL, kâr kaybı hesaplandığı,
Bu alacağın, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili gerektiği;
Rapor edilmiştir.
Davacı vekili 15/03/2018 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; bayiilik sözleşmesinin davacı tarafça haksız olarak feshedildiği 07/05/2013 tarihinden bu güne kadar geçen 5 yıla yakın sürede müvekkilinin aynı bölgede yeni bir bayiilik tesis edemediğini, kaldı ki yeni bir bayilik tesisi dağıtıcı açısından yeniden yatırım yapılması ve bu iş için önemli miktarlarda bedel harcanmasını da beraberinde getirmekte olduğunu, petrol ve LPG piyasasındaki rekabetçi ortak nedeniyle yeni bayilik tesis etmenin maliyetinin oldukça yüksek olduğunu, bu husus da göz önüne alındığında müvekkilin sözleşme şirketin 3 ay gibi kısa bir sürede aynı koşulları yaratacak bir bayilik ilişkisi tesis etmesinin olanaklı olmadığının tartışmasız olarak kabul edildiğini, bu bakımdan mahkemece gerek duyulması halinde bilirkişilerden yeni bir bayilik tesisinini dağıtıcı firma yönünden maliyetinin belirlenmesi yönünde ek rapor alınması gerekeceğini, açıklanan bu durum karşısında bilirkişi raporunda sözleşme bitim süresine göre hesaplanan kar kaybının 87.083,17 TL olarak tesipt edilmiş olduğundan haklı davamızın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bu mıntıkada akaryakıt istasyonu kurulacak bir yerin belediye imar planlarına göre tefrik edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğini beyan etmiştir.
Davacı vekili 08/05/2018 tarihli celse beyanında, rapora yönelik itirazlarımızı tekrar ederiz.bu aşamada sözleşme süresinin sonuna kadar oluşan kar kaybının hüküm altına alınmasını talep ediyoruz. O hesaplamada TL üzerinden yapılmış ve KDV ilave edilmemiştir bu nedenle kabul etmiyoruz. demiştir.
Yapılan tespit ve değerlendirmeler, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından; davalı şirketin taraflar arasında düzenlenen ve yürürlüğe giren akaryakıt satışı bayilik sözleşmesini haksız olarak feshettiği, bu fesih nedeniyle davacının uğramış olduğu müspet zararları ve bu kapsamda kar kaybı zararını tazmin ile yükümlü olduğu sorumluluğunu azaltacak yahut ortadan kaldıracak bir husus bulunmadığı gibi kusurlu olmadığını ispatla yükümlü olan davalının geçerli ispat vasıtaları ile kusuru bulunmadığının kanıtlayamadığı, sözleşme süresinin taraflar arasında kurulan ilk sözleşme olan 12/03/2008 tarihli sözleşme değil, daha sonra taraflar arasında kurulan 2. sözleşme olan 11/10/2010 tarihli sözleşme olduğu ve bu çerçevede davalının sözleşmeyi fesih tarihi olan 07/05/2013 tarihinden sözleşmenin olağan infisah süresine kadar olan tazminat talebinde bulunabileceği davacı tarafça iddia edilmiş ise de yerleşik Yargıtay kararları çerçevesinde bu sürenin ve zararın tazmini bakımından aynı bölgede davacı dağıtıcının yeni bir bayii ile sözleşme düzenleyerek ürünlerinin pazarlama ve dağıtım kanalı bulabileceği makul süre üzerinden hesaplama yapılması gerektiği anlaşılmış, yukarıda da değinildiği üzere davacı taraf bu konuda EPDK ya yazı yazılarak aynı bölgede yeni bir bayilik sözleşmesi kurulup kurulmadığının sorulmasını istemiş ise de bu sürenin gerçek bir bayilik sözleşmesi kurulup kurulmadığından ziyade bu sözleşmenin kurulması ve yeni bir bayi ile dağıtım ve satış kanalı elde edilmesi için sektörel olarak hesaplanacak makul bir süre olduğu dikkate alındığında davacının yeni bir bayi ile bayilik sözleşmesi hiç kurmamış dahi olsa sözleşmenin olağan infisah süresi içerisindeki kazanç kaybı alacağı bulunduğundan bahsedilemeyeceği, bu kazanç kaybının sektörel araştırma ve analiz çerçevesinde tespitinin mümkün olduğu, olağan infisah süresinin 11/10/2015 tarihi olmakla birlikte kar kaybı ile güdülen amacın dağıtıcının yapması gereken yani bir bayilik sözleşmesine kadar geçen süre içinde uğranılan zararı karşılamak olduğu, bu çerçevede hükme esas alınan son bilirkişi heyet raporu doğrultusunda sözleşmenin haksız feshedildiği tarihten itibaren geçecek makul sürenin 3 ay olduğu nazara alınarak davanın bu tutar üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, davalı …’nun ise bayi olan diğer davalının sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğunu taahhüt eden garantör olduğu dikkate alındığında aynı zarardan gerçek kişi davalının da sorumlu olduğu ve her iki davalının sorumluluğunun müteselsil sorumluluk olduğu gözönüne alınarak davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, 8.865,92-TL kar mahrumiyeti alacağının dava tarihi olan 31/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine,
2-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Davalı … LTD.ŞTİ. vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 7.589,91 -TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp adı geçen davalıya verilmesine,
4-Davalı … vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 7.589,91 -TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp adı geçen davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan ilk dava açma gideri (iadesi gerekli peşin harç tutarı düşüldükten sonra) 663,68-TL, posta ve tebligat masrafı 446,50-TL, bilirkişi ücreti 3.690,00 TL olmak üzere toplam 4.470,18-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre 566,22 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 19,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 19,00-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre 16,74 TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiyesinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
8-Alınması gerekli 605,63-TL karar ve ilam harcının 1.275,45-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 669,82-TL nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret Mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/05/2018

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)