Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/528 E. 2020/551 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/528
KARAR NO : 2020/551

DAVA : Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 19/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili arasında 06.10.2006 tarihinde adi yazılı şekilde düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye konu taşınmaz … İli, … İlçesi, … Mah. sınırları içinde bulunan 12601 ada, 18M – Id-IVa pafta, 1 parselde kayıtlı toplam 7.716 m2 yüzölçümlü gayrimenkul olduğunu, sözleşmenin konusu yukarıda bahsi geçen gayrimenkul mülkiyetinin sözleşmede belirlenen özel şartlar dâhilinde alıcı şirkete devrini içerdiğini, satıcı taşınmazın tamamına alıcıya 26.000,00 USD bedel karşılığında satmayı vaat etmekle alıca sözleşmede şartları, miktarı ve şekli belirlenen ödemeleri kabul ettiğini, müvekkili şirket sözleşmenin imzasından sonra muhtelif tarihlerde miktarları farklı toplam 795.000,00 TL’yi banka kanalı ile davalı şirketin yetkilisi olan ve sözleşmeyi bu sıfatla imzalanmış bulunan “…” hesabına yatırdığını, sözleşmeye konu … ilindeki arsa alımı için davalı şirket yetkili … adına düzenlendiği ve verildiği belirlenen çeklerin mevcut olduğunu, hem çeklere ilişkin hem de açıklamasında sözleşmeye konu arsa tapu bilgilerine yer verilen banka kanalı ile yapılan ödeme kayıtları mevcut olduğunu, hem müflis kayıtlarında tespiti yapılan hem de müflis yetkilisi tarafından ödenmiş olduğu beyan edilen miktar 1.095.000,00 TL olup kalan ödemelere ilişkin haklarının bu aşamada saklı tutulduğunu, sözleşmenin noterden resmi şekilde yapılmaması ve sözleşme konusu arsanın mülkiyetinin muhataba ait olmadığının anlaşılması üzerine muhataba yapılan ödemelerin durdurulduğunu, müvekkili şirketin bahsedilen nedenlerle maddi zarara uğradığı belirlenerek sözleşmenin feshedildiği ve fazlaya ilişkin hak ve alacaklar saklı kalmak kaydı ile muhataba ödenmiş olan 1.095.000,00 TL’ nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç gün içinde ödenmesi aksi halde yasal yollara başvurulacağı ihtar edildiğini, devri taahhüt edilen gayrimenkulün aslında davalının mülkiyetinde bulunmadığı gerçeği ve noterden yapılacağına inandığı resmi şekildeki sözleşmenin bir türlü yapılmaması karşısında haklı olarak ödemelerini doğurduğunu, dolasıyla yapılan bu kısmi tutarlı ödemelerin sözleşmede bilgileri verilen taşınmazın satımı ve müflis şirkete devri nedeni ile yapıldığı anlaşılmakla aslında edimini yerine getirmeyen ve açıklanan hali ile yerine getirmeyeceği de açıkça anlaşılan davalının takibe itiraz kapsamındaki beyanlarının da sırf takibi durdurmak amacı ile kötü niyetle yapıldığını, “159 nolu Sipariş Avansları” hesabında verilen paraların üye iptali olarak kayıtlara alındığı tespiti ile üyeliği iptal edilen kişilere ait döküm bilgileri listesinde 2.sırada davalılardan … 1.095.000,00 TL 10.01.2008 kaydının yer aldığının görüldüğünü, davalı şirket temsilcisi …’a sözleşmeye konu arsa alımına ilişkin taşınmaz satım sözleşmesi uyarınca ödendiği tespit olunan ve anlatılan mevcut durum tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı, müflis şirket ile yapıldığını iddia ettiği gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak yine ödendiğini iddia ettiği bedelin tahsilini talep ettiğini, ancak müvekkili ile müflis şirket arasındaki ilgili sözleşme karşılıklı olarak 2007 yılında iptal edildiğini, müvekkili şahıs ile yapılan görüşmede sözleşmenin karşılıklı olarak iptal edildiğini, davacının delil listesinde sunmuş olduğu ödeme dekontları ve çek ödemeleri taraflar arasındaki farklı bir ticari ilişki olup, davacının bu ödemelerle ilgili sebepsiz zenginleşme iddiası var ise bu durumda gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini dayanak göstermesi mümkün olmadığını, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği noterde düzenlenmiş olmasına bağlı olduğunu, bu açıdan şekli geçerlilik şartlarını taşımayan sözleşmeye dayalı talepte bulunulması mümkün olmadığını, böylesine yüksek bedelli sözleşmenin adi şeklinde düzenlenmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, sözleşmenin imzalanmasından sonra noterde tasdik ettirileceği iddiasının ise akla uygun hiçbir tarafı bulunmadığını, müvekkili şahsa ödendiği iddia edilen 795.000,00 TL bedelli ödeme, taraflar arasında iptal edilen gayrimenkul satış vaadine özgü bir ödeme olmadığını, kaldı ki ödediği iddia edilen bedellerin miktarı konusunda müvekkili şahsın tereddütleri olduğunu, davada bahsi geçen tarih yaklaşık 7 yıl önceki bir tarih olup ilgili tarihte yapıldığı iddia edilen ödemeleri tam olarak hatırlama şansı bulunmadığını, dava dosyası içerisinde görünen belgelerde, müvekkile ödendiği iddia edilen bedellerin, müflis şirket kayıtlarında üyelere ödenen bedel diye gözüktüğünü, müvekkili şahsa borç olarak Ödendiği veya iptal edilen gayrimenkul sözleşmesi gereğince ödendiğine dair en ufak bir bilgi ve belge mevcut olmadığını, müflis şirket kayıtları da bir manada müvekkili şahsı teyit etmekte ve ilgili ödemelerin müvekkili şahsın vermiş olduğu başka hizmetler üzerine ödendiğini teyit ettiğini, kaldı ki müvekkili şahıs gayrimenkul piyasasında ülke çapında ismi bilinir, yılların birikimine sahip, tüm ülke çapında büyük iş ve organizasyon yapma potansiyeline haiz iş İşadamı olduğunu, müflis şirket uzun yıllar müvekkili şahsın bu birikiminden yararlandığını, açıklanan nedenlerden dolayı ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla; davanın reddine, vekâlet ücretinin ve yargılama giderinin davacıya yüklenmesine karar verilmesine savunmuştur.
Davalı … Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava konusu sözleşmeden haberdar olmadığı gibi imza yetkilisinin imzası bulunmadığı için tarafı da olmadığını, işbu nedenle ilgili sözleşmenin müvekkili şirket açısından bağlayıcılığı bulunmadığını, 19.9.2006 tarihinde noterden gerçekleştirilen hisse devri neticesinde, şirketin % 100 hissesinin … ve diğer ortaklarına satıldığını, Diğer Davalı …’ın şirketin 2006 yılı olağanüstü genel kurulu 21.9.2006 tarihli toplantısında yeni oluşturulan Yönetim Kurulunun 22.9.2006 tarihinde toplanarak görev taksimi yaptığını ve …’İn yönetim kurulu başkanlığına getirildiğini, münferit imza yetkilisi olduğunu, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ‘ne konu olan taşınmazın müvekkili şirketle ilgisi bulunmamakta olup müflis şirketin bu kadar büyük bedelli işte bunun dahi sonradan öğrendiğini iddia etmesi, hadisenin ne oranda çelişkili olduğunu gösterdiğini, müvekkili şirkete yapılan bir ödeme söz konusu olmayıp, müvekkili şirket açısından sebepsiz zenginleşme iddiası kabul edilemez olduğunu, dava konusu edilen adi şekilde düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin hukuken yok hükmünde olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeden haberi olmadığı gibi müvekkili şirket adına çekilmiş olduğu iddia edilen 22.07.2007 tarihli fesih ihtarından da haberdar olmadığını, müvekkili şirket tarafında yeni ortaklar ve yeni yönetim oluşumundan sonra müvekkili şirketçe dışarıdan herhangi bir avukata verilmiş vekaletname söz konusu olmadığını, müflis şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilmiş olduğu iddia edilen cevabı ihtarnameden de müvekkili şirketin haberdar olmadığını, dava dosyasına bakıldığında, dava konusu edilen alacakla ilgili müflis şirketin 15.10.2007 tarihinde, sadece diğer davalı …’a … 24. İcra Müd. Kanalıyla, icra takibi başlattığı görülmekte olup bu maddi durum gözetildiğinde dahi, müvekkili şirketin hadise ile ilgisi bulunmadığı anlaşıldığını, müflis şirket kayıtlarında da hesap ekstresi diğer davalı adına açıldığını, tüm bunlarla birlikte varlığı iddia edilen yok hükmünde ki sözleşme ile fiilen ödendiği iddia edilen ödemeler dahi birbirini tutmakta olup, müflis şirket ve diğer davalı arasındaki ticari ilişki müphem olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle müvekkili şirket aleyhine açılmış bulunan hukuki mesnetten yoksun davacı taraf iddialarına dayanan davanın müvekkili şirket açısından esastan reddine, mahkeme harç ve masraflarıyla ücreti vekâletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasında davalı gerçek kişi …’ın iddia olunan ödemelere dair dekontlarda ve çek ödemelerinde ve davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davacının iddia etmiş olduğu sözleşme çerçevesinde bir başka deyişle satış vaadi sözleşmesi amacı ile mi yoksa davalı …’ın savunduğu üzere danışmanlık akdinden doğan borca mahsuben yapılan ödeme mi olduğu noktasında taraflar lehine veya aleyhine veri olup olmadığı, bu noktada yapılacak incelemelerde davalılar aleyhine kayden ve muhasebesel verinin tespit edilememesi durumunda, davalı gerçek kişinin ödemeyi kabul etmekle birlikte ödemenin dayanmış olduğu hukuki ilişkinin varlığını değiştirmiş olması, bir başka deyişle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin satış vaadi sözleşmesinden değil, davalı gerçek kişinin müflis davacı şirkete vermiş olduğu danışmanlık hizmetinden doğduğunu açıklaması, bu şekilde gerekçeli inkarda (vasıflı inkar) bulunması, ispat hukuku açısından gerekçeli inkar durumunda ispat yükünün gerekçeli inkarda bulunan davalıya değil davacıya ait olduğu dikkate alınarak davacının davalı gerçek kişi …’a iddia olunan sözleşme nedeniyle ödeme yaptığının muhasebesel ve kayden anlaşılır olup olmadığı, davalı …’ın davalı olarak gösterilen şirketin temsilcisi sıfatıyla bu ödemeyi alıp almadığı, bu suretle her bir davalının iddia olunan sözleşmeden dolayı davacı aleyhine sözleşmesel olarak sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması için öncelikle davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmıştır. … 4. ATM tarafından atanan SMMM bilirkişisinin hazırlamış olduğu rapora göre, davacı Müflis …Tic.Ltd.Şirketinin 2006 yılı yevmiye ve envanter defterinin açılış tasdikinin yapıldığı, defter-i kebirin tasdik edilmediği, 2006 yılı kapanış tasdikinin ise yapılmadığı, 2007 yılı yevmiye, envanter ve defter-i kebirin açılış tasdiklerinin yapıldığı, kapanış tasdiklerinin ise yaptırılmadığı, davacı Müflis …Tic.Ltd.Şirketinin 2006 ve 2007 yılı yasal defter kapanış tasdikleri ile yine 2006 yılı Defter-i Kebirin tasdik edilmemesinden dolayı,2006 ve 2007 takvim yılı yasal defterlerin davacı lehine delil olma niteliğini taşımadığı, davacı müflis …Tic.Ltd.Şirketinin (… ili 12601 ada 18M-ID-IVA Pafta 1 PA” açıklamasıyla) … Bankası İnternet Bankacılığı aracılığı ile davalı …’a 400.000,00.-TL,yine … Bankası nezdindeki hesabına bağlı çeklerle de 395.000,00.-TL tutarında ödemelerde bulunduğu, bu şekilde davacı Müflis …Tic.Ltd.Şirketinin, davalı …’a 05.08.2013 takip ve 15.10.2007 dava açma tarihi itibariyle toplam (400.000+395.000) 795.000,00.-TL tutarında ödemelerde bulunduğu, davacı müflis şirketin … 24.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasındaki asıl alacak takip talebinin de 795.000,00TL tutarında olduğu yönünde sonuç ve görüşe varılmıştır.
Davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi sonrasında mahkememizce atanan SMMM bilirkişinin birleştirici nitelikte 04/07/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre ise … Bankası’ndan gelen 2.6.2015 tarihli yazı ve ekinde bulunan CD’nin incelendiği, yapılan inceleme neticesinde, 13.10.2006 tarihinde “Int Eft-1610012 … İli 12601 Ada 18M-ID-IVA PAFTA 1 PA” açıklaması ile 250.000 TL ve 16.10.2006 tarihinde aynı açıklama ile 150.000 TL eft yapılmış olduğu görüldüğü, diğer dökümler …bank hesabına eft dökümlerinden sabit olduğu, dosyaya sunulmuş olan dekontlar incelendiğinde, ödenen 250.000 TL ve 150.000 TL’nin alıcısının: “…” olduğu görüldüğü, … Bankası’ndan gelen 2.6.2015 tarihli yazı ve ekindeki dökümlerin incelendiği, 4.12.2006, 16.11.2006, 8.12.2006, 27.11.2006 ve 29.12.2006 tarihlerinde çek ödemelerinin … …ve … adına yapılmış olduğu, …, … ve … nolu çeklerin karşılıksız şerhleri işlenmiş olduğu, ödeme yapıldığının tespitinin yapılamadığı ve bankalarına iade edilmiş olduğu veya iptal edilmiş olduğu, dosyaya sunulmuş olan 8.8.2016 havale tarihli bilirkişi raporları,… Bankası, … Bankası ve … Bankasından gelmiş olan dökümler ve Cd’ler ve dosyadaki çek yaprak fotokopileri ve dekontların incelendiği, davacının …bankası hesap dökümlerinde davalılara ilişkin herhangi bir ödemeye rastlandığı, … Bankası’ndan 13.10.2006 ve 16.10.2006 tarihlerinde … adına 150.000 TL ve 250.000 TL olmak üzere toplam 400.000 TL ödemenin yapılmış olduğu ve açıklamanın: “Int Eft-1610012 … İli 12601 Ada 18M-ID-IVA PAFTA 1 PA” olduğu görüldüğü, … Bankası’ndan çek ile …, … ve … adına 395.000 TL ödeme yapıldığı açıklanmıştır.
Bu arada davacı vekili 06/03/2015 tarihli ıslah dilekçesinde talep miktarını 1.095.000,00 TL’ye yükseltmiş gerekli ıslah harcını aynı tarihte depo etmiştir.
Bilirkişinin hazırlamış olduğu rapor sonrası ise … bank nezdinde yapılan araştırmalar sonrasında aynı bilirkişiden yeniden ek rapor alınmış, bu defa bilirkişi 26/02/2019 tarihli raporunda yapmış olduğu tüm incelemeler sonucunda; davacının … adına 795.000,00 TL ödemeyi gerçekleştirmiş olduğu, 3000.000,00 TL … bank çekinin ise karşılıksız şerhlerinin mevcut bulunduğu tesit edilmiş olup fiilen bir ödeme tespit edilemediği, 01/01/2007 tarihindeki 50.000,00 TL ve 20/01/2007 tarihindeki 50.000,00 TL bedelli işlemlere ilişkin harekete, banka dökümlerinde rastlanmadığı, davacının sunmuş olduğu cari hesap dökümü dışında, geriye kalan 300.000,00 TL karşılıksız çekler ve 100.000,00 TL diğer ödemeler hususunda dekont, makbuz vs. belge mevcut olmadığı yönünde açıklama yapmıştır.
Yargılama aşamasında SMMM bilirkişi marifetiyle incelemeler davacı şirket yönünden yapılmış olmakla birlikte davalı şirketin iddia olunan ödeneği benimseyip benimsemediği veya ne şekilde benimsediği noktasında araştırma ve incelemenin yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı tarafından iddia olunan alacağa esas olan, davalı şirket tarafından açıkça inkar edilen 06/10/2006 sözleşme karşısında, davalı şirket adına davalı …’ın borçlandırıcı sözleşme yapma yetkisinin davalı şirketin sicil kayıtlarına göre olup olmadığının öncelikle irdelenmesi, davalı şirketin 2006 yılı ve sonrası incelenen ticari defter ve kayıtlarında bu ödemenin varlığına dair davalı şirket aleyhine ve davacı şirket lehine herhangi bir muhasebesel verinin mevcut olmadığının irdelenmesi, yine bu ödemenin müflis şirketin 2006 yılı ve sonrası döneme ait incelenecek ticari defter ve kayıtlarında davacı lehine ve davalı şirket aleyhine herhangi bir muhasebesel verinin mevcut olup olmadığı, bu suretle dayanılan 06/10/2006 tarihli satış vaadi sözleşmesi ve bu sözleşme çerçevesinde davacı ile davalılar arasında kayden benimseme durumunun olup olmadığı, var ise ne şekilde benimseme olduğunun tek tek ve ayrıntılı olarak üzerinde durulması, buna göre dayanılan sözleşmeden dolayı davalı şirkete ödendiği iddia olunan bedeller ve akdin taraf şirketler arasındaki varlığı noktasındaki muhasebesel incelemenin HMK.m.266/f.1 hükmü gözetilerek eksiksiz tamamlanmasının sağlanması amacıyla kök rapor sunan SMMM bilirkişinin de katılımıyla oluşturulan bilirkişi kurulunda bu defa rapor alınmıştır.
Bilirkişi kurulu mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık konuları çerçevesinde davalı şirketin 2006-2007 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarını incelemiştir. Bilirkişi kurulunun sunmuş olduğu 03/04/2020 tarihli rapor içeriğine göre davalı şirketin 2006 ve 2007 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarında davacının yapmış olduğu, bu ödemelerle ilgili herhangi bir muhasebesel verinin tespit olunmadığı, davalı … adına olmak üzere 795,00 TL tutarında ödemenin gerçekleştirildiği, davalı …’ın davalı şirketi temsilen gayrimenkul satım vadi sözleşmesini akdetmiş ise de sözleşme tarihinin 06/10/2006 olduğu, buna mukabil 19/09/2006 tarihli hisse devir sözleşmesi, 25/09/2006 tarihli imza sirküleri ve 02/10/2006 tarihli sicil gazetesi sayfası dikkate alındığında davalı …’ın 06/10/2006 tarihli gayrimenkul satım vadi sözleşmesinin yapıldığı tarih itibariyle şirketi temsile yetkili kişi konumunda olmaktan çıktığı, tüm ödemelerin davalı … tarafından yapıldığı, yapılan ödemelerin anılan 06/10/2006 tarihli gayrimenkul satım vadi sözleşmesine istinaden gerçekleştirildiği açıklanmıştır.
Taraflar şirketler arasında 06/10/2006 tarihi itibariyle adi yazılı şekilde gayrimenkul satış vadi sözleşmesinin şeklen yapıldığı, bu sözleşmeye göre taraflardan gayrimenkul … A.Ş’nin satıcı olarak,… Şti’nin ise alıcı olarak gözüktüğü, … İli, … ilçesi … mah. 12601 Ada, 1 parselde kayıtlı gayrimenkul mülkiyetinin alıcıya devrine ilişkin bulunduğu, satış bedelinin 26.000.000,00 Amerikan doları olarak kararlaştırıldığı, yine hangi tarihte hangi miktar ödeme yapılacağına dahi tek tek belirlendiği, bu sözleşmenin yapım tarihinden sonra davalı lehine 795.000,00 TL ödemenin kayden yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı hem davalı gerçek kişiye hem davalı şirket aleyhine ayrı ayrı dava açmış olduğundan davalılar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacaktır.
Davacının davalı şirket aleyhine açmış olduğu alacak davasının dayanağı, gayrimenkul satış vadi sözleşmesine istinaden ödediğini iddia etmiş olduğu paranın iadesine yöneliktir.
Sözleşmeye konu taşınmazın tapulu taşınmaz olduğu ve adi yazılı şekilde gayrimenkul satım vadi sözleşmesi yapıldığı açıktır. Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı için TMK’nun 706, TBK’nun 237. (BK.’nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir. Esasen davacı davalı şirketten bu çerçevede talepte bulunmaktadır.
Davacının davalı şirketten iddia ettiği bedeli talep edebilmesi için öncelikle davacı şirket ile davalı şirket arasında iddia ettiği yazılı bir sözleşmenin varlığını ispatlanması HMK m.200 ve devamı maddeleri zorunludur. Davacının iddiasının dayandığı adi yazılı sözleşmede davalı şirketin kaşesi ve davalı şirket adına atılmış imza mevcut olmakla birlikte davalı şirket iddia olunan sözleşmeden haberdar olunmadığını, zira imza sahibi …’ın sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle şirket yetkilisi olmadığını, sözleşmenin yok hükmünde olduğunu, şirkete iddia edilen şekilde yapılan bir ödeme olmadığını açık ve istikrarlı bir şekilde beyan etmiştir.
Bu noktada davalı şirket adına iddia edilen sözleşmeyi imzalayan …’ın şirket adına bu sözleşmeyi imzalamış olması karşısında davalı …’ın sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle şirketin yetkili temsilcisi olup olmadığının tespiti büyük önem arz eder.
Yargılama aşamasında toplanan delillerden 19/09/2006 tarihli hisse devir sözleşmesi, 25/09/2006 tarihli imza sirküleri, 02/10/2006 tarihli ticaret sicil gazetesi sayfası dikkate alındığında 06/10/2006 tarihli sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle davalı …’ın şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK m.46 hükmüne göre “Bir kimse yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanması durumunda, diğer taraf bu işleme bağlı olmaktan kurtulur”.
Yine aynı Kanunun m.47 hükmüne göre “Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisini yetkisiz olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez. Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesini istenebilir. Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır”.
Davacının iddia etmiş olduğu sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle davalı …’ın şahsına davalı şirket tarafından herhangi bir temsil yetkisi verilmediği gibi verilen yetki ise hukuken ve şeklen sona ermiş, hatta bu durum sicil gazetesinde ilan olunmuştur. “Kendisine temsil yetkisi verilmemiş, verilen yetki sona ermiş ya da sona ermemekle birlikte yetkisini aşmış sözde temsilcinin bu fiiline, yetkisiz temsil denir. (…, …, …, … , Borçlar Hukuku Genel Bölüm, 1.Cilt, 4.Basım, İstanbul, Sayfa 630)
Hal böyle olunca davalı …’ın davacının iddia etmiş olduğu sözleşmede davalı şirketin yetkili temsilcisi olmaksızın sözleşmeyi imzaladığı, davalı …’ın bilakis yetkisiz temsilci konumunda olduğu hukuken sabittir. Kaldı ki yukarıda anılan yasal düzenlemelere göre davalı şirketin, davacı tarafından iddia olunan sözleşmenin davalı … tarafından ve şirket adına imzalanmasına herhangi bir tarih itibariyle onama verdiğine dair bir vakıa veya ispat durumu yoktur. Yine davacı vekilinin söz konusu sözleşmenin davalı şirket adına yetkisiz temsilci tarafından imzalanmış olması karşısında bu yöne ilişkin onaması olup olmadığına dair davalı şirkete tanıdığı bir mehil süresi de yoktur.
Bu durumda davacı şirketin iddia etmiş olduğu sözleşmenin, davalı şirket adına yetkisiz temsilci konumundaki … tarafından imzalanmış olmasıyla ilgili davalı şirketin açık veya örtülü bir onamasının bulunmaması karşısında ise davalı şirketten iddia olunan sözleşme çerçevesinde alacak talep olunabilmesi mümkün değildir. Zaten davacının iddia etmiş olduğu sözleşme nedeniyle yapmış olduğunu belirttiği ödemelerin herhangi bir şekilde davalı şirketin uhdesinde olduğuna dair davalı şirketi bağlayacak herhangi bir kaydında bulunmadığı hukuken sabittir. Davacının davalı şirkete dava konusu yapmış olduğu ödemeyi HMK m.200 hükmü çerçevesinde ortaya koyduğu bir senetle dahi ödediğini ispatlayamadığı da açıkça ortadadır. Bir başka deyişle davalı şirketin sözleşmesel olarak ve sözleşmenin ifa olunmamasından kaynaklı davacı şirket aleyhine zenginleştiği herhangi bir miktar mevcut değildir.
Bu nedenle davacının, davalı şirket aleyhine açmış olduğu alacak davasının sübut bulunmadığından reddi gerekir.
Öte yandan davacının kayden ödeme yaptığı anlaşılan davalı ve yetkisiz temsilci konumunda olduğu anlaşılan …’a yapmış olduğu ödemenin talep edip edemeyeceği ve hangi miktar ödeme talep edilebileceği ayrıca incelenmelidir.
Davacının iddia etmiş olduğu gayrimenkul satım vadi sözleşmesine istinaden ve banka kanalıyla 795,00 TL tutarında ödeme yaptığı, özellikle 250.000,00 TL ve 150.000,00 TL tutarlı iki adet ödemenin davacının dayandığı ve …’ın da imzasının yer aldığı 06/10/2006 tarihli gayrimenkul satım vadi sözleşmesine konu gayrimenkulün bilgileri yazılarak yapılmış olduğu, ayrıca bu ödemelerin ve diğer ödemelerin 06/10/2006 tarihli sözleşmenin akdedilmesinden çok kısa bir sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. Hatta davacının delil olarak dayandığı … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasında itirazda bulunan … vekili adı geçen icra takibine konu edilen 795.000,00 TL asıl alacak miktarına ilişkin tarih ve miktarları ayrıntılı olarak açıklanan, belgeleri sunulan ödemelerin hangi amaçla ve neden yapıldığını alacaklının bildiğini, takip alacaklısı ve dava dosyasının ise davacısı olan … Ltd. Şti’nin ise edimlerini yerine getirmediğini belirterek bir anlamda bu ödemelerin kendisine yapıldığını vekili marifetiyle ikrar dahi etmiştir. Kaldı ki davalı vekili bu dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesinde dahi 795.000,00 TL ödemeyi tam olarak hatırlama şansının bulunmadığını; ancak bu ödemelerin müflis şirketin gayrimenkul danışmanlığı için yapıldığını belirtmiştir.
6098 sayılı TBK m.47/f.4 hükmünde belirtildiği üzere yetkisiz temsilcisinin sebepsiz zenginleşmesinden doğan hakların saklı olacağı açık olduğu gibi aynı hükmün 1.fıkrasına göre yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemin davalı şirket açısından geçersiz olması nedeniyle ortaya çıkacak zararın yetkisiz temsilciden talep edebilmesi mümkündür.
Gerek kök rapor ve gerekse alınan ek rapor içeriklerine göre davalı …’a ödendiği anlaşılan 795.000,00 TL satım bedelinin ödenmesine esas gayrimenkul satım vadi sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle davalı …’ın mal varlığına giren bu miktarın davacı şirkete ödenmesi yasal olarak zorunludur. Kaldı ki davalı … vekilinin iddia ettiği üzere bu bedelin gayrimenkul satımına danışmanlık bedeli olarak yatırılmış olması halinde de TBK m.521 hükmü uyarınca tupada gerekli satışın gerçekleşmediği, esasen bu yönde savunma ve delilinin bulunmadığı dahi anlaşılmakla bu açıdan da davalı …’ın belirtilen bedeli ödemesi yasal zorunluluk ve aynı zamanda hakkaniyet gereğidir.
Bunun dışında davalı …’a bir para ödemesi ispatlanamamıştır.
Davacı iddia olunan akdi ilişki çerçevesinde davalı tarafın sözleşme yükümlülüğünü sözleşmenin yapılmış olduğu 2006 tarihi itibariyle yerine getirmemesi durumunda makul bir süre bekleyip dava açma imkanı bulunduğu halde uzun süreler sonra bu davayı açma karşısında ancak faiz talep edebilecektir. Bu faizin hangi tarihten işlemesi noktasında değerlendirme yapılırken davacının delil olarak dayandığı … 24. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına istinaden davalı …’tan 795.000,00 TL bedelin tahsili için gönderilmesini sağladığı ödeme emri ile davalıya bir anlamda “atıfet mehili” tanıdığı, tanınan bu mehile rağmen ödemenin yapılmadığı, faizin başlatılacağı tarih açısından dikkate alınmalıdır. “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. (TBK m. 117; BK m.101)Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut olayda; davacı tarafından, davalı …’ın aleyhine yapılan takipte davalı …’a süre verilmiş olup, ödeme emrinin tebliğ tarihi ile verilen süre karşısında davalı …’ın 08/11/2007 tarihi itibariyle temerrüde düşmüş olduğu kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davalı … ANONİM ŞİRKETİ aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından reddine, davacının davalı … aleyhine açmış olduğu davanının ise kısmen kabulüne, 795.000,00-TL alacağın davalı …’ tan tahsili ile davacıya verilmesine, hükmedilen alacağa 08/11/2007 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Davacının davalı … TİCARET ANONİM ŞİRKETİ aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından reddine,
II-Davacının davalı … aleyhine açmış olduğu davanının ise kısmen kabulüne,
795.000,00-TL alacağın davalı …’ tan tahsili ile davacıya verilmesine,
Hükmedilen alacağa 08/11/2007 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
III-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 54.306,45 TL harçtan, peşin alınan 13.567,65 TL harç ile davacı tarafından yatırılan 5.123,21 TL tamamlama harcının toplamı olan 18.690,86 TL harcının mahsup edilerek bakiye ‭35.615,59‬ TL harcın davalı …’tan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 13.567,65 TL peşin harç ile davacı tarafından 5.123,21TL tamamlama harcı, 24,30 TL başvuru harcı toplamı olan ‭18.715,16‬ TL harcın davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 1.089,02 TL tebligat, vekalet harcı ve posta gideri ile 3.100,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 4.189,2 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%.72,60) 3.041,72 TL’nin davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … TİCARET A.Ş. tarafından yapılan 600,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı … tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davanın ret nispetine göre (%24,4) 13,7 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 56.800,00 TL nispi ücreti vekaletin davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 29.450,00 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı … vekil ile temsil edildiğinden ve tazminat talebi tümden ret olmakla yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.19/11/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …