Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/129 E. 2020/567 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/129
KARAR NO : 2020/567

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/04/2014
KARAR TARİHİ : 26/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; … Bank … Şb. ile müşterisi olan müflis … Ticaret A.Ş arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların bu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, BDDK’nın 26/12/2001 tarihli kararı ile …’ın aktif ve pasiflerinin … A.Ş ile birleştirilmesine karar verildiğini, müvekkili bankanın yönetim ve denetiminin …’ye devredildiğini, … unvanının daha sonra Birleşik Fon Bankası olarak değiştirildiğini, söz konusu kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ve davalılara bildirimde bulunulduğunu, davalıların ödeme yapmadıklarını, bunun üzerine davalılar hakkında icra takibine başladıklarını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin Cizre Mahkemeleri olduğunu, talep edilen faizin fahiş olduğunu, sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığını, sorumluluğun şirkete ait olduğunu, bu nedenle husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalılardan … davaya süresi içinde cevap vermemiştir.
Dava dışı müflis …Ticaret A.Ş ile … arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede kefil olarak … ve …’nun imzalarının bulunduğu hususları tartışmasızdır.
Dava konusu uyuşmazlık, dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan GKS çerçevesinde davalıların takip tarihi itibariyle ve kefaleten borçlu olup olmadıkları, hangi oranda borçlu oldukları, teminat mektuplarının düzenleme tarihi ve sözleşme tarihlerinin alacak miktarlarına etkisi olup olmadığı, davalı …’nun adına vekaleten konulan imzanın kefil olarak davalı …’yu bağlayıp bağlamadığı, sonuç olarak her iki davalının takibe yönelik itirazlarının reddi gerekip gerekmediği, davacı yönünden tazminata hükmolunmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Dava İİK m.67 madde hükmünden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Dava dışı şirket ile … arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede kefil olarak … ve …’nun imzalarının mevcut olduğu, dayanak sözleşmeden kaynaklanan kredi hesaplarının 11/10/2011 tarihi itibariyle kat olunduğu, davalı borçlular tarafından borca itiraz olunduğu, davaya esas olan sözleşmede davalı …’nun şahsen atmış olduğu herhangi bir imzanın bulunmadığı, sözleşmeyi davalı … adı …’ün imzalamış olduğu, bu imzanın atılmasına dayanak olan belgenin ise … Noterliğince 21/05/1999 tarihinde ve “Düzenleme Şeklinde Vekaletname” yoluyla …’nun …’ü vekil olarak tayin etmesine dair olan vekaletname olduğu tartışmasızdır.
Davanın itirazı iptali davası olması ve teminat mektubunun kesin süresiz olması, risk tarihinden itibaren dahi genel zamanaşımı süresinin 10 yıl olması, en önemlisi hesap kat tarihinden itibaren 5411 sayılı Kanunun m.141 hükmü gereği fona devredilen alacakların 20 yıl süre ile zamanaşımı süresine tabi bulunması dahi dikkate alınarak zamanaşımı definin bu gerekçeler ile reddine; sözleşmedeki yetki şartının içeriği, davacı ile dava dışı borçlunun şirket olması karşısında, TTKm.7 hükmü ve HMKm.17 hükmü dahi dikkate alınarak kefil olan davalıların icra müdürlüğünün yetkisine ve ayrıca mahkememizin yetkisine yönelik itirazlarının ayrı ayrı reddine dair karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması açısından mahkememizce atanan bankacı bilirkişi hazırlamış olduğu 20/11/2016 tarihli raporda; davacı banka ile dava dışı kredi lehtarı şirket arasında imzalanan sözleşmelere kefil olan davalıların sözleşme kapsamında kullandırılan teminat ve kefalet mektuplarının kat tarihinden önce ve 2002 yılında peyder pey iade ve tazmin edilmiş ise de bu mektupların muhasebe kayıtlarından ve terkin öncesi dönemde işlemiş devre komisyonu, gecikme faizi ve ferilerine ödenmediğini, kefalet limit toplamının 409.656,00 TL olduğunu, buna göre davalı … yönünden 108.199,17 TL ana para alacağı, 233.079,78 TL işlemiş faiz, 11.654,05 gider vergisi olmak üzere sorumlu olduğunu, davacı … yönünden ise 104.673.00 TL ana para alacağı, 153.680,30 TL işlemiş faiz, 7.684,05 gider vergisi olmak üzere sorumlu olduğunu açıklamıştır.
Birinci bilirkişinin sunmuş olduğu rapor sonrası ve 15/12/2016 tarihli duruşma ara kararı uyarınca incelemeye esas alınan sözleşmenin 2000 tarihli olduğu, dava konusu borca ilişkin teminat mektuplarının tamamına yakınının 1999 tarihli olduğu gözetilerek sözleşmeyle teminat mektubunun arasındaki ilişkinin açıklanması, bu çerçevede itirazların değerlendirilmesi amacıyla ek rapor alınmasına dair karar verilmiş ise de bilirkişi 09/03/2017 tarihli ek raporu ile kök rapordaki görüşünü muhafaza ettiğini açıklamıştır.
Akabinde ve bu defa 30/03/2017 tarihli duruşma ara kararı çerçevesinde aynı bilirkişiden daha önce açıklanan ara kararına ilişkin olarak inceleme yapılmasına dair bilirkişiyi yeniden görevlendirmiştir. Bu defa aynı bankacı bilirkişi 779.000,00 TL toplam bedelli 6 adet teminat mektuplarının tanzim tarihlerinin sözleşme tarihinden önce olduğunu, buna mukabil 25/04/2011 tarihli ve 115.000,00 TL bedelli mektubun ise sözleşme tarihinden sonra verildiği, bu durumda GKS’nin sadece 115.000,00 TL bedelli teminat mektubunu karşıladığını, buna göre yapılan hesaplama sonucunda takip tarihi itibariyle davalı … yönünden 8.792,07 TL ana para alacağı, 18.939,58 TL işlemiş faiz, 946,98 TL %5 gider vergisi hesaplandığını, buna mukabil … yönünden ise 8.955 TL ana para alacağı, 12.487,79 işlemiş faiz, 624,39 TL %5 gider vergisi hesaplandığını, her iki davalı yönünde alacağı %44 oranında temerrüt faizi ve %5 gider faizi uygulanabileceğini açıklamıştır.
Mahkememizce adı geçen ikinci ek raporun sunulmasından sonra 07/09/2017 tarihli ara karar çerçevesinde görevlendirilen yeni bankacı bilirkişisi ise 08/01/2018 tarihli raporda kefaletle ilgili gerekli değerlendirmelerin yapılması sonrası davalı … yönünden 108.556,08 TL asıl alacak, 234.096,66 TL işlemiş faiz ve 11.04.803 TL gider vergisi olmak üzere toplam 354.357,58 TL’nin hesaplandığını, buna mukabil davacı … yönünden 104.855,55 TL asıl alacak, 154.268,73 TL işlemiş faiz ve 7.713,44 TL gider vergisi olmak üzere toplam 266.837,71 TL alacak hesaplandığını açıklamışlardır.
Bilirkişinin hazırlamış olduğu bu raporda, GKS ve teminat mektup tarihlerinin dikkate alınmadığı gözetilerek bilirkişi yeniden görevlendirilmiş, bu defa bilirkişi 18.02/2019 tarihli raporunda davalının sadece 115.000,00 TL’lik teminat mektubu komisyon bedelinden sorumlu oldukları itirazlarının sözleşmenin limitleri ve içerikleri itibariyle yerinde olmadığını, ancak aksi görüşün kabulü halinde davalıların hangi oranda sorumlu oldukları noktasında hesaplama yapıldığını açıklamıştır. Bu hesaplamadaki miktarlar birinci bilirkişinin ikinci ek raporu ile uyumludur.
Sunulan bu ek raporun terditli olması da dikkate alınarak bu defa 04/04/2019 tarihli duruşma ara kararı ile davacının 05/11/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine dayanmış olması, biri hariç olmak üzere diğer teminat mektuplarının tamamının ise önceki tarihli olması karşısında Yargıtay 19.HD 2016/19505E. 2017/5825K. sayılı ilamındaki uygulamanın emsal niteliği olup olmadığının irdelenmesi, ayrıca hesap kat ihtarı tebliğ edilmeyen kefil yönünden temerrüdün takip tarihi itibariyle oluşacağı yönündeki Yargıtay uygulamasının dikkate alınması amacıyla yeniden ve son kez bilirkişi görevlendirilmiştir.
Bilirkişi en son hazırladığı 05/08/2019 tarihli raporda mahkememizce yapılan görevlendirme ve inceleme konuları çerçevesinde 05/11/2010 tarihli GKS’ye dayanılmış olması karşısında biri hariç diğer tüm teminat mektuplarının tamamının önceki tarihli olduğu gözetilerek yapılan hesaplamada davalı kefil …’nun takip tarihi itibariyle 8.854,54 asıl alacak, 19.053,86 TL temerrüt faizi ve 952,69 TL gider vergisi borcu olduğunu, buna mukabil davalı kefil …’ün takip tarihi itibariyle 8.526,28 TL asıl alacak. 12.544,29 TL akdi faiz ve 627,21 TL gider vergisi borcu olduğunu, belirlenen asıl alacak kalemleri yönünden ise %82,50 temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi işletilebileceğini açıklamıştır.
Somut olayda ihtiyari dava arkadaşlığı konumunda olan iki davalı bulunan her bir davalı yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılacaktır.
a-Davalı … Yönünden;
Davalı … cevap dilekçesi sunmamış olup davayı inkar eden konumundadır. Bu çerçevede adı geçen davalının tüm beyanları ancak inkar kapsamında ele alınabilecek, inkar dışında yeni vakıaları ileri süremeyecektir. Kaldı ki sonradan sunulan beyanlarda da davalının dayanak sözleşmedeki imzasının sahte olduğuna yönelik herhangi bir beyan bulunmamaktadır.
Takibe esas genel kredi sözleşme tarihi ile takip konusu edilen teminat mektubu tarihleri karşılaştırıldığında bir teminat mektubu hariç her iki bilirkişinin ek raporlarında açıklanan ve özellikleri belirtilen diğer tüm teminat mektupları dayanak genel kredi sözleşmesinden önceki döneme aittir.
Gerek birinci bilirkişinin gerek ikinci bilirkişinin ikinci ek raporları dikkate alındığında, dava dışı … ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin asılları tetkik edildiğinde 06/09/1999-19/11/1999 döneminde imzalandığı, buna göre 25/4/2011 tarihli ve takibe esas teminat mektubunun anılan sözleşme tarihinden sonra verildiği; ancak 25/05/1999 tarihli 5 adet teminat mektubunun ise adı geçen genel kredi sözleşmesinden daha eski tarihli olduğu, bu çerçevede sadece bir teminat mektubunun davalıların kefil oldukları sözleşme bağlamında kullanıldığı açıktır. Buna göre davalı … sadece 25/04/2011 tarihli 115.000,00 TL bedelli teminat mektubunun komisyon, gecikme faizi ve BSMV bedeli ile sorumlu tutulabilecektir ki bu yöne ilişkin birinci ve ikinci bilirkişilerin ikinci ek raporlarına bu yönden itibar olunması gerekmiş, bankacı bilirkişilerin kök raporlarına bu itibarla itibar olunmamıştır. (Yargıtay 19. HD’ninn 2016/505 E.sayılı 2017/5825 K.sayılı ilamı)
Birinci bilirkişinin 11/07/2017 tarihli ek raporu ile ikinci bilirkişinin 15/09/2019 tarihli ikinci ek raporu genel itibariyle ve rakamlar açısından uyumlu ise de takvim ve kuruşlandırmaktan doğan küçük ve fahiş olmayan fark mevcuttur. Buna göre birinci bilirkişinin ikinci ek raporunda açıklamış olduğu üzere davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne, … 3. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili 8.505,54-TL anapara alacağı, 12.487,79-TL işlemiş faiz, ayrıca %5 gider vergisine isabet eden (BSMV) olan 624,39-TL olmak üzere toplam 21.617,72-TL alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 8.505,54-TL anapara alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi ile % 5 gider vergisi uygulanmasına, hükmedilen toplam 21.617,72-TL toplam alacak miktarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına dair davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Bu arada asıl alacak miktarına işlemesi gerekli olan faiz ikinci bilirkişinin 5/08/2019 tarihli raporunda %82,50 TL olarak; buna mukabil birinci bilirkişinin 17/01/2017 tarihli ek raporunda ise %44 oranında temerrüt faizi olarak belirtilmiştir. Ancak HMK m.26 hükmü uyarınca “taleple bağlılık ilkesi” gereği davacının takip talebinde belirtmiş olduğu talebe bağlı kalarak asıl alacağa %44 oranında temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir.Nitekim somut olayda davalı borçlunun toplam olarak 21.617,72 TL miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığı kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
b-Davalı … Yönünden;
Davalı … sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle davayı inkar etmiş olup, gerek cevap dilekçesi gerek davacı vekilinin 14/07/2016 tarihli beyanı dikkate alındığında dayanak kredi sözleşmesindeki …’nun adına atılan ve onu şeklen kefil gösteren imzanın … adına atılmış olduğu tartışmasızdır.
Mahkememizce tespit olunan ve dosyaya celp edilen bu imzanın vekaleten atılmasına esas olan vekaletname içeriğine göre …’nun beyanı “Beni temsilen T.C. hudutları dahilindeki bilumum banka, kurum, kuruluş ve şirketlerden, geri almaya, beni borçlandırmaya, borç senet ve sözleşmelerine imzalamaya, teminatları vermeye, bu borçlandırıcı işlemlerden dolayı sahibi olduğu taşınmazları dilediği kurum, kuruluş ve banka lehine dilediği derece ve sırada ipotek ettirme, bu konuda gereken tüm işlemleri yapmaya, takrirleri vermeye ve almaya, adıma ticari, zirai ve bilumum türdeki kredileri almaya sicile kayıt ve bilumum belgeleri tanzim ve imzaya, beyannameler sunmaya, dilekçeler vermeye, vergi, resim ve harç yatırmaya, bilumum borç senet ve sözleşme ve evrakları imzalamaya yetkili olmak üzere … oğlu 1965 doğumlu …’ü vekil tayin ettim” şeklindedir. Dayanak belge ile …’nun kendi lehine olmak üzere …’ü temsilci tayin ettiği anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK m.41 hükmüne göre “Başkası adına veya hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir. Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu bildirime göre belirlenir”.
Temsil ancak hukuki işlemlerin yapılması için söz konusu olur. Kural olarak da tüm hukuki işlemler için kullanılabilir. Ancak maddi fiillerin yapılması için temsil yoluna başvurulamaz. Hakların kullanılması veya borçların ifası, maddi fiille gerçekleştiriliyorsa, temsil hükümleri uygulanamaz. Anılan maddi fiiller bir başkası tarafından gerçekleştiriliyorsa bu kişiye temsilci değil yardımcı kişi denir. Hukuki işlem benzerlerinde de temsil mümkündür ve temsil hükümleri uygulanır(…)Temsil kurumu, kural olarak temsil olunanı koruma amacını taşır. Ancak bunun her zaman böyle olacağı sonucu çıkarılamaz. Yerine göre temsilin üçüncü kişiye ya da temsilciyi koruduğu durumlar da vardır. (Ali Hulki Cihan, Temsil Yetkisinin verilmesi ve Kapsamının Belirlenmesi İstanbul, 2011, Sayfa 5)
Somut olayda temsilciye verilen yetkinin amacının öncelikle ve dar yorumlanması esas olup bu çerçevede davalı …’nun vermiş olduğu temsil yetkisinin … adına bankalar nezdinde ve … lehine yapılacak iş ve işlemler için verildiği kabul olunmalıdır. Bir başka deyişle temsil olunan kişinin, başkasının lehine açıkça kefil olma noktasında başka bir kişiye temsil yetkisi verdiğini açıkça belirtmediği sürece bu yetkinin kapsamının dar yorumlanması gerekir. “Bu şekilde somut olay adaleti sağlanarak hakkın kötüye kullanılması ya da kişilik haklarının ihlal edilmesinin de önüne geçilmiş olur”.(Prof.Dr.Şener Akyol, Türk Medeni Hukukunda Temsil, İstanbul, 2009, Sayfa 374)
Somut olayda temsil yetkisi temsil olunan kişinin yani …’nun ihtiyacının karşılanması amacıyla verildiğinden bankayla sözleşme imzalayan dava dışı şirketin kefalet ihtiyacının giderimi için verildiği kabul olunamaz.
Nitekim Yargıtay uygulamasında da “temsil olunan kişi tarafından temsilciye noterde düzenlenen bir vekaletname ile vekaletname veren temsil olunanın kullanacağı krediler için sözleşme ve taahhütnameleri tanzim ve imza yetkisi verilmiş olsa da üçüncü kişilerin kullanacağı krediler için kefil olma yetkisi verilmediği takdirde, bu vekaletnamenin içeriği geniş dahi olsa üçüncü kişilerin kullanacağı krediler için kefil olma yetkisi vermediği kabul olunmaktadır. (Yargıtay 19. HD’nin 2011/16471 E. 2012/2719K.sayılı ilamı 2007/2177 E. 2017/7051K.sayılı ilamı, 2012/9574 E. 2012/14280K.sayılı ilamı)
O halde gerek birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlar gerek ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlar çerçevesinde davalı …’nun sorumlu olduğunun kabulü ile davalının takip tarihi itibariyle sorumlu olduğuna dair rapor sunulmuş ise de açıklanan nedenlerle bu yöne ilişkin rapora mahkememizce itibar edilmemiş, bu suretle davalı aleyhine açılan davanın sübut bulmadığından ret olunmasına karar vermek gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne, ,,, 3. İcra Müdürlüğünün… E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili 8.505,54-TL anapara alacağı, 12.487,79-TL işlemiş faiz, ayrıca %5 gider vergisine isabet eden (BSMV) olan 624,39-TL olmak üzere toplam 21.617,72-TL alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile takibin aynen devamına, 8.505,54-TL anapara alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi ile % 5 gider vergisi uygulanmasına, hükmedilen toplam 21.617,72-TL toplam alacak miktarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına dair davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine, davacının, davalı … aleyhine başlattığı … 3. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili davalı …’nun icra dosyasına itirazı karşısında açılan itirazın iptali ve takibin devamına dair davanın tümden reddine, davanın tümden reddi nedeni ile davacının tazminat talebinin dahi reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I.DAVALI … YÖNÜNDEN
Davacının, davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne,
… 3. İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili 8.505,54-TL anapara alacağı, 12.487,79-TL işlemiş faiz, ayrıca %5 gider vergisine isabet eden (BSMV) olan 624,39-TL olmak üzere toplam 21.617,72-TL alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile takibin aynen devamına,
8.505,54-TL anapara alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %44 oranında temerrüt faizi ile % 5 gider vergisi uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 21.617,72-TL toplam alacak miktarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına dair davasının sübut bulmaması nedeni ile reddine,
II.DAVALI … YÖNÜNDEN
Davacının, davalı … aleyhine başlattığı … 3. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki alacak kalemleri ile ilgili davalı …’nun icra dosyasına itirazı karşısında açılan itirazın iptali ve takibin devamına dair davanın tümden reddine,
Davanın tümden reddi nedeni ile davacının tazminat talebinin dahi reddine,
III-1-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre alınması gereken 1.476,70 harcın davalı …’ten alınarak hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan 451,40 TL tebligat, vekalet harcı ve posta gideri ile 2.250,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 2.701,40 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%6,04) 163,16 TL’nin davalı …’ten alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL nispi ücreti vekaletin davalı …’ten alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 31.955,07 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 26/11/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …