Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1218 E. 2021/242 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1218 Esas
KARAR NO : 2021/242

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 07/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; dava dışı …’ nun müvekkili bankadan kredi kullandığını, bu kredi ile alınan … plaka sayılı araç üzerine müvekkili tarafından 05/12/2011 tarih ve … sayılı rehin konulduğunu, aracın aynı zamanda davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığını, kredinin ödenmemesi üzerine hesabı kat edilerek borçluya kredi borcunu ödemesi için 13/09/2012 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine dava dışı borçlu hakkında … 13. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine geçildiğini ve takibin kesinleştiğini, borçlu ile yapılan görüşmede aracının çalındığı ve sigorta şirketine bildirildiğinin beyan edildiğini, bunun üzerine davalı sigorta şirketine ihbarname gönderildiğini ve 11/01/2013 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının haciz ihbarnamesine itiraz ettiğini ve bu tarih itibariyle davalının temerrüde düştüğünü, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalarak tazminat alacakları olan 29.000,00 TL’ nin 11/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, kasko sigorta sözleşmesinde davacı banka taraf olarak yer almadığından husumet itirazında bulunduklarını, öncelikle bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, müvekkili şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan dava dışı …’ na ait … plakalı aracın 26/08/2012 tarihinde çalındığından bahisle yapılan hasar ihbarı üzerine müvekkili şirket nezdinde açılan … nolu hasar dosyasından görevlendirilen araştırma görevlisi tarafından düzenlenen rapor ve Kasko Genel Şartlarının 3.3.4.2.maddesinde tazminatın ödenmesi için gerekli olan ”araç kayıtlarına çalınma durumunu gösteren şerh ve sair açıklamanın konduğunu ve aracın ilgili mevzuata göre devrine engel teşkil edebilecek kısıtlamaların bulunmadığını gösteren belgeler” dava dışı sigortalı tarafından temin edilip müvekkili şirkete teslim edilmediğinden ve çalınan … plakalı aracın sicil kaydı üzerinde toplam 180 ayrı dosyadan haciz takyidat bulunduğu da tespit olunduğundan Kasko Genel Şartlarının 3.3.4.2.maddesi uyarınca tazminat ödeme koşulları oluşmadığından gerek davacıya gerekse dava dışı sigortalıya herhangi bir tazminat ödemesi yapılamadığını ayrıca davacının sigorta sözleşmesinde taraf sıfatına haiz olmaması ve lehtar olarak da gözükmemesi sebebiyle müvekkili şirketten tazminat ödemesi talep edilemeyeceğini, davacının tümüyle iki farklı sözleşme ve farklı sözleşme tarafları gibi kavramları göz ardı ederek ikame ettiği bu davanın tümüyle hukukun temel ilkelerine aykırı ve haksız bir dava olduğunu, bu nedenlerle müvekkili şirket ile alakası bulunmayan bir kredi borcunun tahsiline dair haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 13. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, … 6. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, … plakalı araca ait kasko sigorta poliçesi, hasar dosyası, trafik sicil kayıtları, taşıt kredi sözleşmesi, aracın çalınmasına yönelik olarak … Sigorta A.Ş., … Merkezi Amirliği, … Emniyet Müdürlüğü soruşturma dosyası evrakları ile … Bankası … Şubesi taşıt kredisi yazı cevapları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dosya, … Makine Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. …, Emekli Banka Müdürü SMMM Bilirkişi… ve Sigorta Tahkim Hakemi Eksper …’ dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 03/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Yapılan incelemede davacı banka tarafından dava dışı Süleyman Başlıoğlu’ na 02/12/2011 tarihinde 48 ay vadeli 27.500,00 TL tutarında taşıt kredisi kullandırıldığı, krediye konu araç kaydına 05/12/2011 tarihinde rehin şerhi konulduğu, davalı şirket tarafından düzenlenen kasko sigorta poliçesinde davacı bankanın dain ve mürtehin sıfatının bulunduğu, kullandırılan taşıt kredisinin 5 adet taksitinin ödendiği, son olarak ödenen 10/05/2012 tarihli taksit vadesinde kalan kredi anapara borcunun 25.623,08 TL olduğu, bu miktarın faizli bakiyesinin 11/01/2013 haciz ihbarnamesi tebliğ tarihi itibariyle 28.579,32 TL olduğu, davacının mezkur miktar kadar davalı sigorta şirketinden alacaklı olduğunun tespit edildiği, dava konusu aracın çalınma tarihinde piyasa rayiç değerinin 30.000,00 TL olduğu, dava dışı …’ na ait ve davacı adına rehinli bulunan aracın davalı sigorta şirketi nezdinde … sayılı 07/08/2012- 07/08/2013 vadeli ”Benim Arabam Kasko Sigorta Poliçesi” ile sigorta kuvertürü altına alınmış olduğu, 26/08/2012 tarihinde gerçekleşen araç çalınması hadisesini poliçe vadesi içinde gerçekleştiği, sigorta kuruluşunun davacının KAKSGŞ.nın B.3.3.4.2.hükmüne aykırı davrandığı gerekçesiyle tazminat talebini reddettiğine ilişkin savunmasının yerinde olmadığı, emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında davacı sigortalının kasıt ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak rizikoyu gerçekleşme şeklinde bildirdiğinin sabit olmadığı, bu durum karşısında rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfetinin sigortacıda bulunduğu, sigorta kuruluşunun sunduğu araştırma raporunun dahi iddialarını destekleyemediği ve iddiaların aksi yönünde kanaate ulaştığı dikkate alındığında, sigorta kuruluşunun iddiaların soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlayamadığı anlaşıldığından, bu durumda davacı faizli alacağının 11/01/2013 haciz ihbarnamesi tebliğ tarihi itibariyle 28.579,32 TL olarak hesaplandığı ancak talep gereğince 26.000,00 TL olarak kabulü gerektiği …” mütalaa edilmiştir.
…Makine Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. …, Emekli Banka Müdürü SMMM Bilirkişi … ve Sigorta Tahkim Hakemi Eksper …’ dan oluşan bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 10/12/2018 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Dava konusu aracın çalınma tarihinde piyasa rayiç değerinin 30.000,00 TL olduğu, dava dışı Süleyman Başlıoğlu’ na ait ve davacı adına rehinli bulunan aracın davalı sigorta şirketi nezdinde … sayılı … vadeli ”Benim Arabam Kasko Sigorta Poliçesi” ile sigorta kuvertürü altına alınmış olduğu, 26/08/2012 tarihinde gerçekleşen araç çalınması hadisesini poliçe vadesi içinde gerçekleştiği, sigorta kuruluşunun davacının KAKSGŞ.nın B.3.3.4.2.hükmüne aykırı davrandığı gerekçesiyle tazminat talebini reddettiğine ilişkin savunmasının yerinde olmadığı, emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında davacı sigortalının kasıt ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak rizikoyu gerçekleşme şeklinde bildirdiğinin sabit olmadığı, bu durum karşısında rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfetinin sigortacıda bulunduğu, sigorta kuruluşunun sunduğu araştırma raporunun dahi iddialarını destekleyemediği ve iddiaların aksi yönünde kanaate ulaştığı dikkate alındığında, sigorta kuruluşunun iddiaların soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlayamadığı anlaşıldığından, bu durumda davacının faizli alacağının 27.503,68 TL olarak kabulü gerektiği …” mütalaa edilmiştir.
Mahkememiz dosyasının 03/01/2019 tarihli ara kararı uyarınca; davacı vekilinin 25/12/2018 tarihli dilekçesi ile yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmasını talep ettiği, bu nedenle dosyanın bir sigortacı bir bankacı bilirkişiden oluşan yeni bir bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiş olup dosya Emekli Banka Müdürü/ Müfettiş … ile Sigorta Tahkim Hakemi Eksper …’ dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Emekli Banka Müdürü/ Müfettiş … ile Sigorta Tahkim Hakemi Eksper …’ dan oluşan bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 11/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Bankacılık yönünden yapılan değerlendirmede; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında imzalanan tüketici kredisi sözlemesi kapsamında krediye konu araç üzerinde rehin şerhi konulmak suretiyle taşıt kredisi kullandırıldığı, ödeme planına göre tespit edilen taksitlerin ödenmemesi üzerine … 13. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası üzerinden 26/09/2012 tarihinde rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiği, bu tarih itibariyle davacı bankanın dava dışı asıl borçlu …’ ndan 27.288,77 TL asıl alacak, 158,46 TL işlemiş akdi faiz %16,08, 103,14 TL gecikme faizi ve eklentileri, 7,92 TL BSMV olmak üzere toplam 27.558,29 TL alacaklı olduğu,
Sigortacılık yönünden yapılan değerlendirmede; dava konusu aracın çalınma tarihinde piyasa rayiç değerinin 30.000,00 TL olduğu, davacıya ait aracın davalı sigorta şirketi nezdinde 7075219 sayılı 07/08/2012- 07/08/2013 vadeli ”Benim Arabam Kasko Sigorta Poliçesi” ile sigorta kuvertürü altına alınmış olduğu, 26/08/2012 tarihinde gerçekleşen araç çalınması hadisesini poliçe vadesi içinde gerçekleştiği, sigorta kuruluşunun davacının KAKSGŞ.nın B.3.3.4.2.hükmüne aykırı davrandığı gerekçesiyle tazminat talebini reddettiğine ilişkin savunmasının yerinde olmadığı, davalı sigorta kuruluşunun savunmasına dayanak yaptığı Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının aracın pert haline ilişkin olup, savunmaların cevap dilekçesinde Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının yollama yapılan maddeler ile aralarında ilg.ili bulunmadığı, heyetçe hangi maddelerin hangi savunmaya dayanak yapılmış olduğunun çözülemediği, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarında ”çalınma” rizikosuna ilişkin maddelerin ”sigortcılık mevzuatı açısından irdeleme” başlığı altında hem alıntı yapılarak hem de uyuşmazlık dosyasındaki belgeler ile eşleştirilmek suretiyle ayrıntılı olarak analiz edildiği, sigorta kuruluşunun ibraname imzalattığı halde dava dışı sigortalısına aracn çalınma tarihi dikkate alındığında aracın çalındığı sabit olduğu Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3.3.3.2 maddesi hükmünde 30 günlük süre içinde aracın bulunamadığının sabit olduğu, bu durumda TTK’ nın m.1427/2 hükmü gereği poliçeden doğan alacağın 09/10/2018 tarihi itibariyle muaccel olduğu, davalı vekilinin kendi delili olan, araştırma raporlarında dahi, çalınma hadisesinde herhangi bir şüpheye yer verilmediği ya da olumsuzluk olduğuna ilişkin mütalaa verilmediği gibi, kanaatlerinin olumlu şekilde mütalaa verilmiş olduğu, emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında davacı sigortalının kasıt ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak rizikoyu gerçekleşme şeklinde bildirdiğinin sabit olmadığı, bu durum karşısında rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfetinin sigortacıda bulunduğu, sigorta kuruluşunun sunduğu araştırma raporunun dahi iddialarını destekleyemediği ve iddiaların aksi yönünde kanaate ulaştığı dikkate alındığında, sigorta kuruluşunun iddiaların soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlayamadığı anlaşıldığından, bu durumda davacı alacağının TTK’ nın m.1459 hükmünde 11/01/2013 haciz tebliğ tarihi itibariyle asıl alacak 27.288,77 TL olarak kabulü gerektiği ve bu tutar ile bunun üzerinden 11/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte istenebileceği …” mütalaa edilmiştir.
Emekli Banka Müdürü/ Müfettiş … ile Sigorta Tahkim Hakemi Eksper …’ dan oluşan bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 11/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Temerrüt faiz oranının kök raporda sehven %22,904 olarak belirtilmiş olup, doğrusunun %20,904 oranı esas alınarak (%16.08 akdi faiz x 1.30 = 20,904), bu kez tevzi tarihi 24/09/2014 olan dava tarihi itibariyle, davacı bankanın dava dışı borçlu …’ ndan; 27.288,77 TL asıl alacak, 261,60 TL işlemiş akdi ve gecikme faizi, 11.551,50 TL işlemiş tem.faizi %20,904 (26/09/2012- 24/09/2014 arası 729 gün) 590,66 TL BSMV olmak üzere toplam 39.692,53 TL olarak alacaklı olduğunun hesaplandığı ayrıca kök rapordun son sayfasındaki avans faizi başlangıcının 11/03/2013 yerine 11/01/2013 tarihi olarak dikkate alınmasının gerektiği …” mütalaa edilmiştir.
Dava; davacı bankaya rehinli aracın, davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigortası ile sigortalanmasından ötürü aracın çalınması sebebiyle sigorta tazmnatının tahsili istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; dava dışı araç maliki …’nun davacı bankadan taşıt kredisi kullanmak suretiyle … plaka sayılı aracı satın aldığı, davacı bankanın kullanılan krediye teminat oluşturmak üzere dava konusu araca rehin tesis ettiği, bahse konu işlemlerin aracın trafik sicil kayıtlarına da işlediği, akabinde dava dışı araç maliki …’nun davaya konu araç için davalı … Sigorta A.Ş. ile 07/08/2012 – 2013 tarihlerini kapsayan 1 yıl süreli kasko sigorta poliçesinin akdedildiği, kasko sigorta poliçesinde limitin 35.500,00 TL olduğu ve davacı bankanın dain-i mürtehin kaydının bulunduğunun poliçede ayrıca ve açıkça gösterildiği, kasko poliçesinin yürürlükte olduğu dönem içerisinde 26/08/2012 tarihinde davaya konu aracın çalınarak hırsızlandığı, dava dışı araç malikinin hırsızlanma olayını elindeki soruşturma kayıtları ve diğer delillerle birlikte 21/12/2012 tarihinde davalı sigorta şirketine ihbar ettiği ve hasar dosyasının açıldığı, bu arada dava dışı araç malikinin taşıt kredisininden kaynaklanan kredi borçlarını geri ödeyememesi üzerine davacı bankanın dava dışı araç maliki hakkında … 13. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası üzerinden rehinin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığı, takip dosyasında dava dışı araç malikinin aracın çalındığını davacı bankaya bildirmesi üzerine bu öğrenmeden sonra davacı bankanın takip dosyası üzerinden davalı sigorta şirketine haciz ihbarnamesi gönderdiği, I. Haciz ihbarnamesinin 11/01/2013 tarihinde tebliğ alan davalı sigorta şirketinin süresi içinde ve 18/01/2013 tarihinde dava dışı araç malikinin kendileri nezdinde herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığı gerekçesiyle itirazda bulunarak davacı bankaya ödeme yapmaktan kaçındığı, bunun üzerine davacı bankanın aracın çalınmış olması sebebiyle kasko sigorta sözleşmesi kapsamında rehinli alacaklı olarak araç bedelinin kendisine ödenmesine yönelik işbu davayı açtığı anlaşılmıştır. Davalı sigorta şirketi; zaman aşımı ve husumet itirazında bulunmuş, esasa yönelik sigortalı araç malikinin kasko sigortası genel şartları KAKSGŞ.nın B.3.3.4.2. hükmüne aykırı davrandığı gerekçesiyle sigortalının gerekli prosedürü tamamlamadığı için sigorta bedelinin ödenemeyeceğini savunmuştur.
Uyuşmazlık, kasko sigorta sözleşmesi kapsamında davacı bankaya rehinli olan aracın sigorta tazminatı isteminin zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve tazminatın ödenmesine yönelik olarak koşulların oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davalı sigorta şirketi, kasko poliçesinde davacı bankanın taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle sigorta tazminatı talep konusunda aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını ileri sürmüştür. TTK’ nın 1456. maddesinde “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder. Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur.” denilmiştir. Öte yandan, yerleşik Yargıtay uygulamalarında vurgulandığı üzere, TTK 1456. maddesinin ilk fıkrasındaki ifade ile malik üzerinde rehin hakkı bulunan eşyasını kendi adına ve lehine sigortalatması durumunda rehin hakkı sahibinin, borçlu malikten alacağı rehinli eşyada riziko gerçekleşmesi durumunda  ödenecek sigorta tazminatı üzerinde de devam edecektir. Rehin hakkı sahibine tanınan bu hak yasadan kaynaklanması nedeniyle rehin sözleşmesinde rehin hakkının sigorta tazminatı üzerinde devam edeceği konusunda özel bir anlaşma yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Normal şartlarda rehinli eşya üzerinde rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigorta tazminatı lehine sigorta yapılan malike ödenmesi gerekirken, eşyanın rehinli olması nedeniyle rehin sahibine sigorta tazminatı üzerinde özel bir hak tanımıştır. Rehin hakkı sahibine tanınan bu özel hak hangi sigorta tazminatlarında tanınacağı hususu da 1456. Maddesinde açıkça gösterilmiştir. Mal üzerinde ki malike ait menfaatin sigortalanması sonucuna dayalı tazminatlar üzerinde rehin hakkı sahibinin önceliği bulunmaktadır (Y. 17. H.D. 2016/19369 E., 2017/10554 K). Dolayısıyla, davalı sigorta şirketinin aktif husumet ehliyetine yönelik itirazları anılan yasal hükümler uyarınca yerinde olmadığı gibi, kasko sigorta poliçesinde ayrıca ve açıkça davaya konu aracın rehinli olduğunun poliçede gösterildiği yani aracın rehin kaydının bulunduğunun ve bu durum davalı tarafça bilindiği de söz konusu dain-i mürtehin kaydı nedeniyle tartışmasızdır. O halde, aktif husumet ehliyetine yönelik savunmalar yerinde görülmemiştir.
Davalı taraf, sigorta tazminatının zaman aşımına uğradığını ileri sürmektedir. Özellikle, bu savunmasını, davacı bankanın olayın gerçekleştiği tarih ile aynı gün yani 26/08/2012 tarihinde rizikonun meydana geldiğini bildiği hususuna dayandırmaktadır. Davacı banka ise aracın çalındığının dava dışı araç maliki tarafından kendisine karşı takip başlatıldıktan sonra bildirildiğini, hırsızlanma olayının daha sonrasında 03/01/2013 tarihinde öğrendiklerini ve hemen davalı sigorta şirketine haciz ihbarnamesi gönderdiklerini beyan etmektedir. Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat talepleri sigorta ettiren ile sigortacının tarafı olduğu sözleşmeye dayanmakta olup, bu davalar 6102 sayılı TTK’nın 1420. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak 2 yıllık ve her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren 6 yıl geçmekle zaman aşımına uğramaktadır. Bu düzenleme Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının C.9. maddesinde de açıkça ve aynen yer almaktadır. 6102 S.TTK. md 1446 ve 1427 hükmü uyarınca zamanaşımı süresinin başlangıcı alacağın muaccel olduğu gün yani sigortalının rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği günden itibaren durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirdiği tarihtir (Samsun BAM 3. H.D. 2020/492E., 2020/680 K.). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/647 e. 2010/689 K. Sayılı ilamı uyarınca da kasko sigorta tazminat taleplerinin KTK’ nun 109/2 maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ceza davası zaman aşımının da uygulanması olanaklı değildir. Somut olaya dönüldüğünde; aracın çalınması olayının 26/08/2012 tarihinde gerçekleştiği, dava dışı sigortalının aynı gün 26/08/2012 tarihinde çalınma olayını öğrenerek durumu kolluk makamlarına bildirdiği, ancak dava dışı sigortalının hasar başvurusunu celp edilen hasar dosyasından da görüleceği üzere daha sonrasında 21/12/2012 tarihinde davalı sigorta şirketine bildirdiği kayıt ve delillerle sabittir. Başka bir anlatımla, davalı sigorta şirketinin dahi rizikonun gerçekleştiğini olay tarihinden çok sonra öğrendiği bir durumda, sözleşmeye taraf olmayan davacı bankanın olayın meydana geldiği tarihte bunu öğrendiğini savunması çelişkili ve akıl dışı olup izahtan yoksundur. Kaldı ki, davalı bu iddialarını destekleyecek hiçbir delil de sunmuş değildir. Öte yandan, davacı banka rizikonun gerçekleştiği tarih itibari ile çalınma olayını öğrenseydi, icra takibini sigortalı araç maliki yerine kasko poliçesi kapsamında davalı sigorta şirketine karşı pekala yürütebilirdi. Bu halde, davacı bankanın dava dışı araç malikine karşı takip başlatıldıktan ve sigortalının aracını çalındığını kendisine 03/01/2013 tarihinde bildirdikten sonra olayı öğrenildiği ve alacağın bu tarihte (03/01/2013) muaccel hale geldiği kabul edilmiştir. Ne var ki, ister hasar ihbarının yapıldığı 21/12/2014 tarihinde isterse rizikonun meydana geldiğinin öğrenildiği 03/01/2013 tarihinde alacak muaccel hale gelmiş olsun, her halde davanın açıldığı tarih olan 16/09/2014 itibariyle iki yıllık zaman aşımı süresi henüz dolmadığından sigorta alacağı zaten zaman aşımına uğramamış oluıp, bu yöndeki savunmaya itibar edilmemiştir.
Davacı banka, sigortalı araç malikinin aracın çalındığını kendisine ihbar etmesi üzerine, gecikmeksizin 03/01/2013 tarihinde davalı sigorta şirketine kasko sigorta tazminatının ödenmesi amacıyla haciz ihbarnamesi göndermiş, 11/01/2013 tarihinde haciz ihbarnamesini tebliğ alan davalı taraf süresi içinde 18/01/2013 tarihinde sigorta tazminatını ödemeyeceğini ilgili takip dosyasına (… 13. İcra Müdürlüğünün … Esas) ve davacı bankaya bildirmiştir. Yargılama aşamasında, davalı sigorta şirketi bu savunmasını Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları (KAKSGŞ) B.3.3.4.2. hükmüne dayandırmış, dava dışı sigortalı araç malikinin gerekli prosedürü tamamlamadığı için davacı bankaya ödeme yapılamayacağını ileri sürmüştür.
Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları (KAKSGŞ) B.3.3.4.2. maddesinde “Çalınmış olan aracın bulunması için ilgili makamlarca yapılacak araştırmalar 30 gün içinde sonuç vermediği takdirde SİGORTALI durumu ilgili makamlara başvurduğunu belgelemek suretiyle, sigortacıya bildirir. araç kayıtlarına çalınma durumunu gösteren şerh ve sair açıklamanın konduğunu ve aracın ilgili mevzuata göre devrine engel teşkil edebilecek kısıtlamaların bulunmadığını gösteren belgeler sigortacıya teslim edilir. Sigortacı bu genel şartlara göre tazminatı öder. Bu genel şartların B.3.3.3 üncü maddesinin 2 nci paragrafı uyarınca ilgililer hakkında cezai soruşturma açılmış ise bu soruşturmanın tamamlanmasına kadar sigortacı tazminat ödemesini bekletebilir. Çalınmış olan aracın bulunması, sigorta tazminatının ödenmesinden önce olmuş ise sigortalı, aracı geri almak zorundadır. Sigortacı tarafından değeri ödenen araç, ödemeden sonra bulunursa, sigorta ettiren ve/veya sigortalı keyfiyeti derhal sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Bu durumda anlaşma hükümlerine göre sigortalı tazminatı iade eder veya aracın mülkiyetini sigortacıya devreder. Araçta çalınma dolayısıyla bir zarar meydana gelmiş ise sigortacı zararı öder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davaya konu aracın çalınmasından sonra aynı gün sigortalının kolluk makamlarına başvuru yaptığı, hırsızlık olayını bildirdiği, aracın bulunmasına yönelik soruşturma yapıldığı ancak hırsızlık şüphelisinin tespit edilemediği gibi soruşturma dosyasında daimi arama kararı verilerek çalınan aracın tüm aramalara rağmen bulunamadığı sabit olup, uyuşmazlık konusu değildir. Madde metninde açıkça yazıldığı üzere, tüm bu yükümlülüklerin sigortalı tarafından yerine getirileceği, bu konudaki yükümlülüğün sigortalıya ait olduğu tartışmasızdır. O halde, davalı sigorta şirketinin bu yükümlülüklerinin davacı banka tarafından yerine getirilmediğini ya da sigortalının tamamlamadığını ileri sürerek tazminat ödemekten kaçınması mümkün değildir. Esasen, bahse konu yükümlülüklerin muhatabı rehinli alacaklı olan banka da değildir. Kaldı ki, sözleşmelerin nispiliği ilkesi uyarınca bir sözleşme ve dahi genel şartları ancak tarafları arasında hak ve borç doğurur. Rehinli alacaklı olan davacı banka sözleşmeye taraf değildir. Dolayısıyla, sözleşmeye taraf olmayan ve bu yükümlülüğe uymak zorunda bulunmayan davacı bankaya bu genel şart maddesinin yerine getirilmediği ileri sürülerek tazminat ödemekten kaçınılması dürüstlük ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
Öte yandan; hem teknik bilirkişi raporunda değinilen hem de hasar dosyası içerisinde yer alan 13/12/2013 tarihli İbraname ve Mutabakatname başlıklı belgelerde; davaya konu … plaka sayılı araç için dava dışı sigortalının ve davalı sigorta şirketinin aracın bedeli konusunda 29.000,00 TL tutar için anlaşma sağladıkları, sigortalının 29.000,00 TL hasar bedelini nakden ve defaten aldığı yazılıdır. Davalı sigorta şirketi yukarıda değinilen nedenler ve genel şart maddesi uyarınca rehinli alacaklı bankaya ödeme yapmaya yanaşmazken, sigortalı araç malikine ödemeye yapmayı kabul ettiğini ve tutarda anlaşıldığını belgelerle kabul etmiş durumdadır. Mevcut durum dahi, ödeme yapılmamasının haksızlığını ortaya koymak için yeterlidir. Kaldı ki, tekraren vurgulamak gerekirse TTK 1456. maddesi “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder. Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur.” uyarınca böyle bir ibranamenin ve sigortalıya yapılan ödemenin geçerli olmayacağı da aşikardır. Böylelikle, davalı sigorta şirketinin sigorta tazminatını ödemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Dava değeri konusundaki çelişkili durum, yargılama sürecinde ve duruşma sırasında giderilmiş olup; dava değeri 29.000,00 TL olarak açıklığa kavuşturulmuş, bu durum davacı vekilinin beyanları ile imza altına da alınmıştır. Esasen, harçlandırılan tutar da 29.000,00 TL üzerinden olup, dava değerinin bu tutar olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Nihayetinde; TTK 1456.maddesi hükmü uyarınca rehinli alacaklı bankanın rehine konu mal sigortalandığı için hakkının sigorta tazminatı üzerinde devam ettiği, riziko gerçekleşmekle birlikte tazminatın rehinli alacaklıya ödenmesi gerektiği, rehinli alacaklı bankanın krediden kaynaklanan alacağının bankacı bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonucunda 39.692,53 TL olarak tespit ediliği, ne var ki kasko poliçesinde hasar limitinin 35.500,00 TL olduğu, ayrıca dava dilekçesinde de talep sonucunun 29.000,00 TL olarak gösterildiği, o halde poliçe limitini aşar şekilde tazminat ödemesi yapılamayacağı gibi talepten fazlasına da hükmedilemeyeceği, esasen Mahkememizce taleple bağlılık ilkesi çerçevesinde değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu, bu kapsamda sigortalının ve davalı sigorta şirketinin araç bedelinin rizikonu gerçekleştiği tarih itibariyle 29.000,00 TL tutarında olduğu konusunda mutabık kalmaları, aynı tutarın rehinli alacaklı banka tarafından da benimsenerek davaya konu araç için aynı miktar talepte bulunulması karşısında davaya konu çalınan araç bedelinin 29.000,00 TL olarak kabul edilmesinin zorunlu olduğu, diğer taraftan temerrüt bakımından dava öncesinde haciz ihbarnamesine ödeme yapılmayacağı yönündeki 18/01/2013 tarihli davalı sigorta şirketinin açık cevabı nedeniyle temerrüt bu tarihte gerçekleştiğinden 18/01/2013 tarihinden itibaren avans faizi uygulanması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın KABULÜ ile,
29.000,00-TL’nin temerrüt tarihi olan 18/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 1.980,99 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 495,25 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.485,74 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan 495,25 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 248,50 TL, bilirkişi ücreti 3.850,00 TL olmak üzere toplam 4.593,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 4.350,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde kullanılmayan ve artan bakiye gider avansının resen ilgili taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/04/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)