Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1048 E. 2021/568 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1048
KARAR NO : 2021/568

DAVA : Menfi Tespit-İptal-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/11/2012
KARAR TARİHİ : 09/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yetkisizlik kararı üzerine gönderilmesi nedeniyle yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili hakkında kefaletnamedeki imzaya dayanarak ilamsız takip başlattığını ,söz konusu kefaletnamedeki imzanını müvekkiline ait olmadığını, adı geçen belgeye dahi dayanılarak davalının takip yaptığını, … İcra Müdürlüğünün …E. ve … 6.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı takiplerinden dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini, ayrıca davaya konu 10/02/2010 tarihli kefaletnamenin müvekkil yönünden iptal olunmasını, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına ve haksız haciz uygulanması nedeniyle 10.000,00TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının itiraz ettiği kefaletnamaye karşı zamanında menfi tesbit davası açmadığını, imzanın davacı tarafından atıldığını belirterek davanın reddine, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini savunmuştur.
Dava, icra takiplerine konu borçtan dolayı davalının davacıya borçlu olup olmadığı, ayrıca davaya konu edilen kefaletnamenin davacı yönünden iptalinin gerekip gerekmediği, taraflar lehine tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği, haksız haciz iddiasına dayanan nedenlerle davacı lehine manevi tazminata karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Yargılama aşamasında davacı vekili, harç eksikliğini yargılama aşamasında gidermek suretiyle sunduğu 23/09/2014 tarihli dilekçesinde ve akabindeki açıklayıcı dilekçesinde 10/02/2010 tarihli ve taraflar arasında düzenlenen 1.000.000,00 TL bedelli kefaletnamenin takip konusu edilen miktarların toplamı olan 658.344,55 TL yönünden iptalini talep etmiştir. Esasen davacı 7.255,00 TL ıslah harcını depo etmiş olmakla bu yöne ilişkin harç eksikliğini gidermiş olup bu dava süreye tabi değildir. Kaldı ki dava dilekçesinde dahi belgenin iptali talep edilmiştir.
Davacının objektif dava yığılmasına konu olan talepleri yönünden ayrı ayrı mahkememizce değerlendirme yapılmıştır.
a)Buna göre dava dilekçesine konu edilen icra dosyaları nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, talebe konu olan dosyalardan … İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası taraflar arasında mevcut iken bu icra dosyasının borçlusu lehine olmak üzere 27/12/2010 tarihi itibariyle iptal olunduğu, iptal kararının 14/11/2011 tarihli Yargıtay’ın onama kararı ile kesinleştiği, bu suretle mahkememizde davanın açılma tarihi itibariyle hukuken geçerli bir icra takibinin mevcut olmadığı açıktır. Öte yandan … 6. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına istinaden ve bu dava açılmadan önce 20/06/2012 tarihi itibariyle ve açık hesap ilişkisine dayalı olmak üzere ilamsız takip yapıldığı, cari hesap ilişkisi çerçevesinde yapılmış olan bu takibe yönelik olarak borçlunun 29/06/2011 tarihi itibariyle itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin borçlu yönünden durmasına dair karar verildiği ve bu suretle takibin 23/07/2012 tarihi itibariyle durduğu, itiraz eden vekilinin ise vekaletnamesini sunduğu açıktır.
Yukarıda açıklanan fiili durum dikkate alındığında her bir icra dosyası açısından öncelikle ayrı ayrı irdeleme yapılması gerekmektedir.
Bu noktada Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere “davanın açıldığı tarih itibariyle davalı olarak gösterilen kişinin borçlu olduğu, davacının ise alacaklı olduğu bir icra takibinin bulunmadığı, esasen icra takibinin kesinleşmiş mahkeme kararı ile iptal edildiği, bu şartlarda … İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra takibinin menfi tespit davasının açıldığı tarihte hukuken mevcut olmadığı halde bu takip dosyasından dolayı davacının menfi tespit davası talep etmekte hukuki yararın mevcut olmadığı kabul edilmiştir. (Yargıtay 19.HD 2013/7801E. 2013/11099K.sayılı ilamı)
Davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine girişilen … 6.İcra Müdürlüğünün…E.sayılı ilamsız icra takibi nedeni ile davacı borçlu olmadığının tespitini dahi talep etmiştir. “Davacı borçlu vekili, adı geçen icra dosyasındaki takibe yukarıda belirtildiği üzere itiraz etmiş ve takip durmuştur. Bu durumda davalı alacaklının duran takibin devamı için dava açması gerekecektir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayacak bir tehlike ve belirsizlik bulunmadığından davacı borçlunun duran takibe rağmen İİK.nun 72.maddesi hükmüne dayalı olarak menfi tespit davası açmakta ise hukuki yarar bulunmamaktadır.”(Yargıtay 19. HD. 2009/11561E.sayılı 2010/6396K.sayılı ilamı)
Yukarıda atıf yapılan Yargıtay uygulaması dahi dikkate alındığında somut olayda adı geçen icra dosyaları yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine dair taleplerinin dava tarihi itibariyle hukuka yararı yokluğundan ve usulden ret olunması gerekmiştir.
b)Davacının objektif dava yığılmasına konu olan diğer talebi ise kefaletnamenin iptalinin harcı yatan ve aynı zamanda icra takibine esas alınan miktarlar dikkate alındığında mümkün olup olmadığıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Yargıtay uygulaması dikkate alındığında davacının “iptal talebi” adı geçen belgedeki talebe konu ve adı geçen icra dosyasındaki miktar yönünden iptali ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti amacına dönüktür.
“Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir.
Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir.
Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.
Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.
Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.  
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Prof. Dr. Hakan Pencanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Doç. Dr. Meral Sungurtekin Özkan, Doç. Dr. Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156-164).  
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m.68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Alacaklının hiçbir belgeye dayanmadığı, borçlu hakkında icra takibi başlatmadığı ancak alacaklı tarafından alacak hakkının varlığının herhangi bir şekilde ileri sürüldüğü durumlarda da, borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş de yine bu halde dahi borçlunun “borç tehdit”i altında olduğu dolayısı ile borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu gerekçesi ile oyçokluğu kabul edilmemiştir.
Nitekim, yargısal uygulamada, ödeme emri borçluya tebliğ edilmeden, borçlunun hakkındaki takipten haberdar olması durumunda dahi, İİK’nun 62.maddesine göre, borçlunun takibe itiraz edebileceği kabul edilmektedir.
Tam bu noktada şunu belirtmek gerekir ki, İİK’nun “Para Borcu Ve Teminat İçin Takip” başlıklı 42.maddesinde; “Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, takip talebinin icra dairesine verildiği anda borçlu hakkındaki icra takibi başlamış olur.
Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.
Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek, olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır.
Kaldı ki, takipten feragat etme imkanı olan davalı/alacaklı, takipten feragat etmemiş ve davacı/borçlu hakkındaki takip dava tarihinde dahi canlı tutulmuştur. Şu hale göre, davacı/borçlu, davalı/alacaklının alacağını isteme ve dava açma tehdidi altında bulunması nedeniyle davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı vardır.
Hal böyle olunca; borçlunun ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit edilmesi durumunda hukuksal yararın varlığının kabulü gerekeceğinden, davacı/borçlunun eldeki davayı açmasında hukuka uymayan bir yan ve herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK’nın 2011/13-576 E. 2011/747K.sayılı ilamı) Zira yukarıda açıklandığı üzere ve davacının bildiği gibi, davaya konu olan “kefaletname” belgesi nedeniyle davalının iki ayrı ve iki farklı miktarda icra takibi sonrası menfi tespit davası açamayacağı açıktır. Nitekim davacı aynı zamanda ve bu nedenle adı geçen icra takibine konu edilen miktarlar tutarında olmak üzere kefaletnameden dolayı borçlu olmadığını iddia etmiştir. Davacının bu konuda güncel, açık bir hukuki tehdit altında olduğu, dava tarihi itibariyle bu miktarlar kadar bir alacak davasına muhatap olması an meselesidir.
Hal böyle olunca … İcra Müdürlüğünün …E.ve yine … 6.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyalarına konu edilen ve ancak menfi tespit davasına konu edilmesi mümkün olmayan icra takipleri söz konusudur. Davalının dayanak kefaletname nedeniyle hak talebinde bulunduğu, bu şartlarda davacının adı geçen belgenin adı geçen miktarlar tutarında kendisi yönünden geçerli olmadığını ve bu miktar kadar borçlu olmadığını tespit eden bir mahkeme kararını talep etmekte bir hukuki yararının bulunduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Esasen HMK m.24 gereği davacıyı daha fazla miktarda dava açmaya zorlamak mümkün olmadığı gibi AİHS Madde 6 gereği aksini düşünmek de davacının mahkemeye erişimini yasal dayanaktan yoksun şekilde ve keyfi olarak engelleme sonucunu doğurur.
Yargılama aşamasında delil olarak dayanılmış olan … CBS’nin …Sr.sayılı soruşturma dosyasına istinaden … Ağır Ceza Mahkemesinin …E. …K.sayılı ceza dava dosyasında sanık olarak yargılanan … hakkında suçu işlediğine dair delil bulunmadığından beraat kararı verildiği, beraat kararının istinaf denetiminden dahi geçmek suretiyle 17/04/2019 tarihinde şeklen kesinleştiği kayden açıktır. Daha da önemlisi dava konusu olan kefaletnamedeki, davacı …’na isnat edilen imzanın davacı …’nun eli ürünü olmadığı, 31/03/2021 tarihli imza-yazı uzmanlarının gerekçeli ve denetime elverişli raporları ile sabit durumdadır. Yine Adli Tıp Kurumunun 03/11/2021 tarihli raporunda dahi inceleme konusu olan kefaletnamedeki imzanın davacı …’nun eli ürünü olmadığı, usulüne uygun olarak yapılan inceleme ve laboratuvar ortamında bulunan cihazlar ile tespit edilmiştir. Adı geçen tüm deliler birbirleriyle uyum içinde olup kefaletnamedeki imzanın davacının iddiasına uygun olarak davacı tarafından atılmadığı yönündedir. Esasen bu delillere itibar edilmesine engel gerekçeli bir itiraz mevcut olmadığından birbiriyle uyumlu delillere itibar edilerek 1.000.000.00 TL bedelli “kefaletname” başlıklı belgeye dayalı olarak ve adı geçen icra dosyalarına konu miktarlar ile sınırlı olmak üzere davacının davalıya borçlu bulunmadığı, bu suretle kefaletnamenin bu miktarlar yönünden ve dosyamız taraflarıyla sınırlı olmak üzere iptal olunması gerekir.
Yine davalı aleyhine açılan menfi tespit davası usulden ret olmuş ise de davalı alacaklının alacağını tedbir nedeniyle geç almasını gerektirecek ve infaz olunmuş bir tedbir mevcut değildir. Bu nedenle davalının kötü niyet tazminat talebinin reddi gerekmiştir. Öte yandan davacıların icra takibine dayalı menfi tespit davasının usulden ret olması ve kefaletname belgesi ile ilgili bir icra takibi davasının bulunmaması nedeniyle karşısında davacının İİK m.72 hükmüne dayalı tazminat talebinin ret olması gerekmiştir.
c)Davacının objektif dava yığılmasına konu diğer talebi ise haksız takip nedeniyle davacının manevi tazminat talebinin kabulünün gerekip gerekmediği noktasındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacının aleyhine başlatılan … İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasına istinaden 24/08/2010 tarihi itibariyle takip yapıldığı, bu takip sonucunda dosyamız davalısı tarafından dosyamız davacısı aleyhine haciz işlemlerinin gerçekleştirildiği, bu suretle haczin uygulandığı, esasen davacının iddiasının bu yönde olduğu gibi aksine bir itirazın mevcut olmadığı, Alaşehir Tapu Müdürlüğü ve banka kayıtlarına göre bu durumun sabit olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere “haksız ihtiyati hacizden doğan maddi zarara dayalı sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Haksız olarak ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği mevcuttur. Bu açıdan alacaklının ihtiyati haciz kararının hükümden düşmesinden sonra açacağı dava veya yapacağı takipte haklı çıkması da neticeye müessir bulunmadığı gibi, bu bakımdan alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili değildir. İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden BK’nın 49’ncu maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir. (Bkz. Prof. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 1993, Cilt 3, Sh.2583 v.d). Haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesi, o kimsenin ticari itibarına saldırı teşkil eden ve BK’nın 49’ncu maddesi gereğince manevi tazminat ile sorumlu tutulmayı gerektiren bir davranıştır. Davalının haciz tarihi itibariyle gerçekte alacaklı olup olmadığının incelenmesi ve neticede de davalının gerçekten alacaklı olmadığı halde, ihtiyati haciz uygulattığı sonucuna varılması halinde, manevi tazminat isteminin ilke olarak kabulü gerekir.”(Yargıtay 11. HD. 2012/10127 E. 2014/2495K.sayılı ilamı)
Gerek ceza içeriği gerek anılan bilirkişi kurulu raporları dikkate alındığında dosyamız davalısının, davacının imzasının mevcut olmadığı, kefaletnameye istinaden ihtiyati haciz talep ettiği, bu çerçevede ihtiyati haciz kararı verildiği, akabinde bu ihtiyati haciz kararının verilmesinden sonra ise asıl takibe geçildiği, buna göre davacının haksız olduğu anlaşılan icra takibi ile davacıyı icra takibine maruz bıraktığı, daha da önemlisi bu şekilde davacı aleyhine haciz uygulanmasına sebebiyet verdiği, bu durumun … İcra Müdürlüğünün…E.sayılı icra dosyasındaki … Tapu Müdürlüğünün 12/08/2010 tarihli, … A.Ş.’nin 12/08/2010 tarihli,… Bankası A.Ş.’nin 13/08/2010 tarihli, … Bankası A.Ş’nin 16/08/2010 tarihli,… Bankası A.Ş’nin 20/08/2010 tarihli, … Bankası A.Ş’nin 18/08/2010 tarihli yazı içerikleriyle anlaşıldığı, dosyamız davacısı hakkında hesabı olmadığı için bir kısım bankalar tarafından haciz uygulanmamış ise de ticaretle uğraşan davacının bankalar nezdindeki itibarının sarsıldığı, ancak daha önemlisi davacının … Bankası hesaplarına haciz konulduğu gibi davacının 12 adet taşınmazına bu nedenle haciz şerhi işlendiği, davacıya atfedilen belge nedeniyle davalının alacaklı olmadığı ve bizzat tarafı olduğu işlemde imzanın davacıya ait olmadığını bilmesi gerektiği halde, haciz işlemlerini davacı aleyhine uygulattığı sabittir.
H.G.K’nun 2010/4-77 E, 2010/82 K sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar.”
Dosyamız davacısının takip tarihi itibariyle … Ltd. Şti’nin yetkisi olduğu, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren ve ticaret yapan kişi konumunda bulunduğu, davacının imzalamadığı belge nedeniyle haksız icra takibine maruz kaldığı, bu nedenle 12 adet ve çok sayıdaki taşınmazına haciz işleminin uygulandığı, davacının mevcut haciz yazıları nedeniyle bankalar nezdindeki itibarının zarara uğradığı, bu halin doğal olarak davacıyı manen acı ve üzüntü vereceği, ticari itibarını da sarsacağı, takip tarihi itibariyle tarafların ekonomik koşulları ve günün ekonomik şartları dikkate alındığında maddi durumlarının ortalama gelirin üstünde olduğu, dava tarihindeki genel maaş alım ve durumu, haksız eylemin gerçekleşme biçimi ve doğurduğu ağır sonuçlar, haczin uygulandığı taşınmaz ve haciz yazısının gönderildiği banka sayısının çokluğu dikkate alındığında davacının dava tarihi itibariyle talep ettiği 10.000,00 TL manevi tazminatın kabul olunması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının dava dilekçesi ile, … İcra Müdürlüğünün… E.ile … 6. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra takipleri yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine dair taleplerinin 6100 sayılı HMK m.114 /f.1-bend (h) hükmü uyarınca hukuki yarar yokluğundan ve usulden reddine, davacının dava ve ıslah dilekçesi karşısında, … İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu olan 233.547,01 TL’ye ilişkin ve bu takibe esas 14/02/2010 tarihli 1.000.000,00 TL bedelli ve “KEFALETNAME” başlıklı belge nedeniyle adı geçen bu belgenin 233.547,01-TL bedeli yönünden; yine … 6.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu olan 424.797,54 TL’ye ilişkin ve bu takibe esas 14/02/2010 tarihli, 1.000.000,00 TL bedelli ve “KEFALETNAME” başlıklı belge nedeniyle adı geçen bu belgenin 424.797.54-TL bedeli yönünden; olmak üzere davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve bu suretle bu miktarlar yönünden ve bu miktarlarla sınırlı olmak üzere ve yine adı geçen dosyamız taraflarıyla sınırlı olmak üzere adı geçen “KEFALETNAMENİN “iptaline, yasal koşullar oluşmadığından davacının İİK m.72 hükmüne dayalı tazminat talebinin reddine, yasal koşullar oluşmadığından davalının İİK m.72 hükmüne dayalı kötüniyet tazminat talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminat talebinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-1-Davacının dava dilekçesi ile , … İcra Müdürlüğünün … E.ile … 6. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra takipleri yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine dair taleplerinin 6100 sayılı HMK m.114 /f.1-bend (h) hükmü uyarınca hukuki yarar yokluğundan ve usulden reddine,
2-Davacının dava ve ıslah dilekçesi karşısında,
… İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına konu olan 233.547,01 TL’ye ilişkin ve bu takibe esas 14/02/2010 tarihli 1.000.000,00 TL bedelli ve “KEFALETNAME” başlıklı belge nedeniyle adı geçen bu belgenin 233.547,01-TL bedeli yönünden;
Yine … 6.İcra Müdürlüğünün…E.sayılı icra dosyasına konu olan 424.797,54 TL’ye ilişkin ve bu takibe esas 14/02/2010 tarihli, 1.000.000,00 TL bedelli ve “KEFALETNAME” başlıklı belge nedeniyle adı geçen bu belgenin 424.797.54-TL bedeli yönünden;
Olmak üzere davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve bu suretle bu miktarlar yönünden ve bu miktarlarla sınırlı olmak üzere ve yine adı geçen dosyamız taraflarıyla sınırlı olmak üzere adı geçen “KEFALETNAMENİN “iptaline,
3-Yasal koşullar oluşmadığından davacının İİK m.72 hükmüne dayalı tazminat talebinin reddine,
4-Yasal koşullar oluşmadığından davalının İİK m.72 hükmüne dayalı kötüniyet tazminat talebinin reddine,
II-Davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminat talebinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
III-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği dava değeri olan 658.344,55 TL’ye ilişkin kefaletnamelerin iptali ve 10.000,00 TL manevi tazminat talebi toplamı olan 668.344,55 TL değer üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 45.654,61 TL harçtan, peşin alınan 3.468,20 TL, ıslah ile tamamlatılan 7.255,00 TL ve 513,80 TL harç toplamı olan 7.768,8‬0 TL harcın mahsubu ile bakiye 34.417,61‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
IV-Davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti hakkındaki dava hukuki yarar yokluğu nedeniyle ret olunduğundan bu talep ile ilgili alınması gereken 59,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
V-Davacı tarafından yapılan 21,15 TL başvuru harcı, 3.468,20 TL peşin harç, 7.255,00 TL ıslah harcı ve 513,80 TL ıslah harcı toplamı olan 11.258,15‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
VI-Davacının dava ve ıslah dilekçesindeki taleplerin kabulü nazara alınarak davacı tarafından harcanan 950,85 TL tebligat, posta, talimat gideri ile 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 460,00 TL Adli Tıp ücreti toplamı olan 3.410,85‬ TL yargılama giderinin takdiren 2/3’üne isabet eden 2.273,9‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
VII-Takibe dayalı menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair karar karşısında, davalı tarafından yapılan 232,00 TL tebligat posta giderinin takdiren 1/3’üne isabet eden 70,30TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
VIII-Davacının icra takipleri nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti hakkındaki dava hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden ret olunduğundan, bu talep ile ilgili davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereği 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
IX-Dava dosyası … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) … Esas sayılı dosyasından verilen yetkisizlik kararı gereği mahkememize tevzi olunduğu, ön incelemenin tamamlanmadığı ve davalı ise vekil ile temsil edildiğinden 2013 yılı karar tarihi nazara alınarak yürürlükte olan AAÜT m.7/1 gereğince 660,00 TL (1.320,00/2) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
X-Davacının dava ve ıslah dilekçelerindeki taleplerinin kabulü karşısında kefaletnamelerin iptali yönündeki ile ilgili dava değeri olan 658.344,55 TL üzerinde hesaplanan 49.967,23 TL nispi vekalet ücretinin AAÜT hükümlerine göre davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
XI-Davacının manevi tazminat talebinin kabulü karşısında, yürürlükte bulunan AAÜT gereği 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
XII-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on beş günlük süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 09/09/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …