Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2008/575 E. 2022/271 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2008/575 Esas
KARAR NO : 2022/271

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 14/10/2008
KARAR TARİHİ : 30/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı (temlik eden RCT) vekili dava dilekçesinde özetle; …’ye devredildikten sonra alacakları temlik alınan … A.Ş ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden borçlu şirket lehine kullandırılan kredilerin zamanında ödenmemesi üzerine, … 1. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kredi hesaplarının kat edildiğini, borcun buna rağmen ödenmemesi üzerine, … Ltd. Şti. ve şirketin müşterek borçlu müteselsil kefilleri … ve … hakkında … 11.İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, … 2.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü’nün … tarih ve … yevmiye numaralı cevabi yazısından anlaşılacağı üzere, … İli, … İlçesi, … Mah., 406 Ada, 20 Parseldeki 6 nolu dairenin 1/3 hissesi davalı-borçlu …adına kayıtlı iken, …tarih ve … yevmiye ile diğer davalı …’ya devredildiğini, davalılar arasındaki akrabalık ilişkisi ve taşınmazın düşük bedelle satılmış olmasının, …’nun taşınmazı kendisine devreden davalının aciz halini ve alacaklıyı zarara uğratma kastını bildiğini gösterdiğini, borcun doğumunun iptale konu tasarruftan önce olduğunu, müvekkilinin 5411 sayılı Kanunun geçici 13. maddesi uyarınca tasarrufun iptali davalarında aciz belgesi ibraz etme zorunluluğundan muaf ve ayrıca 143. maddesine göre harçtan muaf olduğunu, davanın İİK md 284’te düzenlenen 5 yıllık süre içinde açılmış olduğunu belirterek, davanın kabulüne, … İli, … İlçesi, … Mah.. 406 Ada, 20 Parseldeki 6 nolu dairenin 1/3 hissesinin davalı-borçlu … adına kayıtlı iken 22.07.2004 tarihinde davalı …’ya devrine ilişkin tasarrufun iptaline, iptale konu gayrimenkul üzerine İİK. md. 281/II gereğince ihtiyati haciz konulmasına, söz konusu taşınmazların kötü niyetli olarak tekrar üçüncü şahıslara devrinin ve her türlü tasarrufun önlenmesi için taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; İİK md 277 uyarınca davacı aciz vesikası sunmak zorunda olduğu ancak sunmadığından dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazın satışının gerçek bir satış olduğu ve mal kaçırma amacı taşımadığını, taşınmazın ortak murislerinden intikal ettiğini, miras şirketinin tasfiyesi cümlesinden olmak üzere dava konusu yapılan taşınmazdaki kardeşinin miras hissesinin diğer hesaplamalarla birlikte bedelinin kardeşine ödenerek kardeşinin hissesinin kendisi adına kayıt ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmaza ikametgah olarak ihtiyacı olduğunu, halen bu dairede kendisinin oturduğunu, kardeşi ile oturmasının imkan ve ihtimali olmadığı için (diğer davalı-taşınmazı satan) kardeşiyle diğer mirastan kaynaklanan alacak verecek konularının netleştirildiğini, bu suretle taşınmazın adına tapuda tescil edildiğini, taşınmaz devir bedelinin rayicinden düşük olmasının tek başına tasarrufun iptali sebebi olmadığını, hisseli bir taşınmazın hissedarlarının hissesini üçüncü bir şahıstan önce diğer hissedarlara devretmesinin kanuni şufa hakkı uyarınca zorunlu olduğu gibi insani bir vazife olduğunu, kendisinin ev hanımı olduğu ve kardeşinin mali durumu ile ticaret kurallarını bilmediğini, iyiniyetli olduğunu, kardeşinin de kendisinin de mal kaçırma gayesi olmadığını, davacının aksi yönde bir delil sunamadığını, İİK md 280’de yer alan “borçlunun zarar verme kastı ile malvarlığını eksiltmesi” ve “alıcının borçlunun mali durumunu ve zarar verme kastını biliyor alması” şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Usulüne uygun tebligata rağmen diğer davalı … tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, İİK md 277 ve devamı maddeleri kapsamında taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptali davasıdır. Yargılama sırasında … AŞ’nin birleşme-külliyen devir suretiyle … AŞ’ye devrolması üzerine davacı ünvanı değişmiştir.
Davanın açıldığı tarih itibariyle asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasında görev değil iş bölümü ayrımı bulunduğundan, yasal sürede iş bölümü itirazı ileri sürülmemiş olduğundan, yargılamada Mahkememiz görevlidir.
… 11.İcra Dairesi …E takip dosyası celbedilip incelendiğinde, temlik eden …AŞ tarafından dava dışı kredi asıl borçlusu …Ltd.Şti ile müteselsil kefiller (davalımız) … ile dava dışı … aleyhine 1992-1993 tarihli GKS’ler ve 22/03/2002 tarihli kat ihtarına dayanarak başlatılan ilamsız takip dosyası olduğu, takibin tüm takip borçluları hakkında (kefiller den istenen alacakla ilgili bir sorumluluk sınırlaması da belirtilmeden) 196.697,00 TL asıl alacak, 1.506.535,00 TL işlemiş faiz, 140,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti toplamı 1.703.372,00 TL alacak istemiyle (alınan ihtiyati haciz kararının yasal sürede infazı-kesin takibe geçilmesi üzerine) ve 11/01/2008 tarihinde başlatılmış olduğu görülmüştür.
İncelenen takip dosyasında (her ne kadar sonrasında … 7. İcra HM’nin yukarıda açıklanan kararıyla borçlu …’nun 20/09/2011 tarihli borca itiraz dilekçesi süresinde itiraz kabul edilmiş ve alacaklı tarafından 2013’te itirazın iptali davası açılmışsa da) ödeme emrinin davalı borçlu …’ya tebliğ edildiğine dair bir mazbata bulunmadığı, PTT sisteminden alınan sorgulama üzerine 03/04/2008’deki tebliğ üzerine takibin kesinleştiği gerekçesiyle takip dosyasında borçlunun bilinen adreslerinde fiili hacizlere ilişkin 2008/3.ve 4.aylarda haciz tutanakları düzenlenmiş olduğu, bu tutanaklarda borçlunun haczi kabil menkul malına rastlanmadığının tutanaklarda belirtildiği, ayrıca taşınır- taşınmaz- alacak hacizleri uygulandığı, ancak yapılan hacizler sonucu haczi kabil malvarlığına rastlanmamış olduğu görülmekle, İİK md 105 hükümlerine göre bu haciz tutanakları aciz vesikası niteliğinde olduğundan, davalı … vekilinin buna ilişkin dava şartı itirazı yerinde değildir.
Tarafların bildirdiği deliller toplanmış, takip dosyası, Mahkememizin 2013/350 E dava dosyası, dava konusu taşınmazın takyidatlı tapu kaydı, taşınmaz satış senedi, davalıların Uyap’taki aile nüfus kayıtları, yerleşim yeri belgeleri, dava dışı asıl borçlu şirketin ticaret sicil kayıtları, alacak dayanağı genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, … 7. İcra HM … E dosyası incelenmiş, kolluk marifetiyle taşınmazda ikamet edenler hakkında araştırma yaptırılmış, dava konusu taşınmazdaki davalı Dairo hissesinin taşınmaz devir tarihi itibariyle rayiç değerinin tespiti için mahallinde keşif icra edilmek suretiyle gayrimenkul değerleme uzmanı, harita mühendisi ve inşaat mühendisi bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.
Dava dilekçesindeki ihtiyati haciz talebi, Mahkememizin 03/11/2008 tarihli gerekçeli ara kararıyla teminatsız olarak kabul edilerek, İİK md 281/2 maddesi uyarınca taşınmaz hissesine ihtiyati haciz konulmuş ve tapu kaydına işlenmiştir.
Dava konusu taşınmazın takyidatlı tapu kaydı ve tapu intikal-resmi satış senedi ve davalıların aile nüfus kayıtları hep birlikte incelendiğinde, davalılardan (takip borçlusu müteselsil kefil) …, diğer davalı kız kardeşi …, dava dışı erkek kardeşi …’nun anneleri olan murisleri …’nun 17/03/2004 tarihinde vefatı sonrası, iki erkek kardeş olan … ve …’in, zemin kat 6 no.lu bağımsız bölüm niteliğindeki taşınmazda olan 1/3’er miras hisselerini önce tapuda miras hisselerinin mirasçılara intikali yaptırılıp, eşinden 13/09/1996 tarihinde boşanmış olan tek kız kardeşleri davalı …’ya … tarihinde … yevmiye no.suyla 1/3 hisse başına 9.700,00 TL bedelle (satan iki kardeşin satış senedindeki toplam satış bedeli 19.400,00 TL olup …’nun 1/3 hissesinin satış bedeli 9.700,00 TL yapmaktadır) devretmiş oldukları görülmektedir.
Bilirkişi kurulundan alınan raporda özetle; dava konusu … İli … İlçesi … Mah. 406 ada 20 parselde bulunan (davalılardan …’un yerleşim yeri adresi olan) … isimli bahçeli kagir apartmanda yer alan, mesken vasıflı 2+1 zemin kat 6 no.lu dairenin III. Sınıf A grubu yapı niteliğinde olduğu, mevkii, konumu, yüzölçümü, ana arterlere ve alışveriş merkezlerine olan mesafesi, ulaşım ve altyapı hizmetlerinden yararlanma imkanları, arsa payı, yıpranma durumu, emlak vergisi asgari değeri ve değere etki eden diğer unsurlara göre, 22/07/2004 devir tarihindeki piyasa rayiç değerinin 88.870,00 TL olduğu, 14/10/2008 dava tarihindeki değerinin 127.341,00 TL olduğu, keşif tarihindeki değerinin 150.000,00 TL olduğu tespit edilip bildirilmiştir. Davamızın konusu olan, davalı …’nun devrettiği 1/3 hisseye satış tarihi itibariyle isabet eden değerin ise (88.870,00:3=) 29.623,33 TL olduğu, dava tarihi itibariyle 1/3 hissenin rayiç değerinin ise 42.447,00 TL olduğu tarafımızdan hesaplanmıştır. Taşınmazın incelenen tapu kaydına göre, 1982 yılında bağımsız bölüm kat mülkiyetinin kurulmuş olduğu görülmektedir.
Yargılama sırasında dava dosyası kaybolduğu ve tüm aramalara rağmen bulunamadığından, durum tutanak altına alınmak suretiyle, 4473 sayılı Kanun kapsamında durum Adalet Bakanlığına bildirilerek, dosyanın zayi olduğuna ilişkin karar alınması sağlanmış, Adalet Bakanlığının kararı 20/07/2010 tarihli 27647 sayılı Resmi Gazete’de, ayrıca … tarihli ulusal … gazetesinde ilan edilerek gazete suretleri dosya içerisine alınmış, gerekli disiplin soruşturması da yerine getirilerek sonucu Adalet Bakanlığına bildirilmiştir.Dava dosyasına ilişkin eksiklikler taraf vekillerinden edinilerek ve resmi kurumlardaki kayıtlar tekrar celbedilerek tamamlanmıştır.
Takip dosyasında icra müdürlüğünce takibin kesinleştiği ve davalı …’nun dosyaya 20/09/2011 tarihinde sunduğu itiraz dilekçesinin yasal süreden sonra olduğu gerekçesiyle takibin devamına karar verilmiş ve haciz işlemleri tatbik edilmiş ise de, takip borçlusu …’nun şikayeti üzerine … 7.İcra HM’nin … E dosyasında 19/06/2012 tarihli … K sayılı kararla şikayetin kabulüne ve ödeme emrinin bu borçluya tebliğ tarihinin 20/09/2011 olarak belirlenmesine karar verilmiş, davacı vekilinin iadei muhakeme talebi de … 7.İcra HM’nin … E … K sayılı kararıyla reddedilmiş; kesinleşmiş bu kararlar sonucu davalı takip borçlusunun takibe yasal sürede itiraz ettiğinin kabul edilmesi nedeniyle, davacı takip alacaklısı tarafından borçlu davalı …’nun takibe itirazının iptali istemiyle Mahkememizin 2013/350 E dosyasında dava açılmış olup, bu yargılamada verilecek karar ve tespit edilecek takip alacağı/borcu tasarrufun iptali davamızı doğrudan ilgilendirir nitelikte olduğu ve sonucunun beklenmesi gerektiğinden, bu konudaki istikrar kazanmış Yargıtay içtihatları da gözetilerek itirazın iptali davasının sonuçlanması bekletici mesele yapılmıştır.
Mahkememizin 2013/350 E dosyasında görülen itirazın iptali davasında verilen 08/03/2018 tarihli 2018/267 K sayılı kararla, takip dayanağı 1992 ve 1993 tarihli GKS’lerden doğan ödenmemiş kredi alacağına ilişkin dava dışı asıl borçlu şirket ile davacı banka arasında akdedilmiş 27/02/1995 tarihli Protokolde “30/12/1994 tarihi itibariyle asıl borcun ödendiği, faiz ve eklentilerinin 3.479,00 TL olduğu” imza altına alındığından ve protokol tarafları bağlayıcı olduğundan takip tarihi itibariyle talep edilebilecek alacağın sadece 3.479,00 TL (kapitalize edilmiş) faiz asıl alacağı olduğu gerekçesiyle “Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün 2008/721 sayılı takibine, davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 3.479,00.-TL asıl alacak yönünden devamına, fazla talebin reddine, asıl alacağa takipten itibaren yıllık %125 oranında temerrüt faizi yürütülmesine, Alacağın %40’ı üzerinden 695,80.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin istinaf istemi üzerine İstanbul BAM 12. HD’nin 2018/1471 E 2020/503 K sayılı kararıyla davalı vekilinin istinaf istemi esastan reddedilip davacının istinaf istemi kısmen kabul edilerek mahkeme kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmuş, istinaf kararında davacının takipte davalıdan toplam 1.703,372,00 TL alacak talep etmesine rağmen itirazın iptali davasında fazla talepten vazgeçildiği belirtilerek 1.186.465,00 TL alacak yönünden itirazın iptalini talep ettiği, davalı müteselsil kefil …’ya 22/03/2002 (BAM kararında kat tarihi 27/03/2002 yazılmışsa da maddi hata bulunmakta olup kat tarihi 22/03/2002’dir) tarihli hesap kat ihtarının tebliğ edilememiş olması nedeniyle temerrüdünün 11/01/2008 takip tarihinde oluştuğu, GKS’lere göre müteselsil kefil davalının kefalet limitinin toplam 5.500,00 TL olduğu ve bu limiti aşan borçtan sorumlu tutulamayacağı, taraflar arasında akdedilmiş 27/02/1995 tarihli Protokolde sadece 3.479.00 TL faiz alacağı kaldığı belirtilmekle birlikte protokol tarihi itibariyle hesap kat edilmemiş durumda olduğundan (kapitalize edilmiş faize ilişkin asıl alacak niteliğindeki) bu faiz asıl alacağına hesap kat tarihine (27/03/2002) kadar akdi faiz işletilmesi gerektiği, bilirkişi raporunda tespit edilen GKS hükümlerine göre talep edilebilecek akdi faiz oranları dikkate alındığında asıl alacağa eklenecek akdi faizle birlikte alacağın 5.500,00 TL kefalet limitini aşacağının açık olduğu, bu nedenle davalıdan takip tarihi itibariyle talep edilebilecek alacağın kefalet limiti kadar olacağı gerekçesiyle, “Davanın kısmen kabulü ile; davalının … 11. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasındaki vaki itirazının kısmen iptaline; takibin 5.500-TL asıl alacak üzerinden ve bu tutara takip tarihinden itibaren %125 oranında temerrüt faizi yürütülmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, Alacak likit olmakla, kabul edilen 5.500- TL alacağın %40’ı oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davalı tarafın şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir. Taraf vekillerinin temyiz istemi ise Yargıtay 11. HD’nin 2020/5575 E 2021/4430 K sayılı ilamıyla reddedilerek BAM kararının onanmasına kesin olarak karar verilmiş, böylelikle itirazın iptali davasında İstanbul BAM 12.HD kararı üzerine davacının takip tarihi itibariyle davalı …’dan talep edebileceği alacağın 5.500,00 TL olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edilmiştir.
Kolluk marifetiyle dava konusu taşınmazda devir tarihi 2004’ten bugüne kadar kimin ikamet ettiğinin tespit edilmesi istenmiş, davalı (taşınmazı devralan) …’nun ikamet ettiği tespit edilmiş, incelenen yerleşim yeri belgelerine göre de dava konusu taşınmazda …’nun ikamet ettiği, diğer davalı (devreden) … ve dava dışı kardeşi …’in yerleşim yerlerinin farklı adresler olduğu görülmüştür.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve incelenen delillerden anlaşıldığı üzere, davalı müteselsil kefil …, kredi borcuna ilişkin hesabın kat edildiği 22/03/2002 tarihinden sonra ancak takibin başlatıldığı 11/01/2008 tarihinden önce 22/07/2004 tarihinde, annesinden miras gelen dairedeki 1/3 hissesini, bilirkişi raporuyla tespit edilen rayiç değeri 29.623,33 TL olmasına rağmen 9.700,00 TL bedelle diğer davalı kızkardeşine satmıştır. İşbu tasarrufun iptali dava dilekçesinde dava değeri olarak taşınmazın satış değeri olan 19.400,00 TL bildirilmiş ise de, dava konusu taşınmazdaki 1/3 hissenin satış değeri 19.400,00 TL değil yukarıda açıklandığı üzere 9.700,00 TL, bilirkişi tarafından tespit edilen satış tarihi itibariyle rayiç değeri 29.623,33 TL, dava tarihi itibariyle rayiç değeri 42.447,00 TL, kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edilmiş olan davacının davalıdan takipte talep edebileceği alacak tutarı ise 5.500,00 TL’dir. Tasarrufun iptali davalarına ilişkin istikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere dava değeri olarak, alacak tutarı ile iptali istenen tasarrufun dava tarihindeki rayiç değeri (rayiç bedeli) karşılaştırılmak suretiyle düşük olan tutarın dava değeri kabul edilmesi gerekmektedir. Bu durumda dava değerinin 5.500,00 TL kabul edilmesi gerektiği Mahkememizce tespit edilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyi niyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nın 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir.
İİK.nın 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Somut olayda, dava konusu takip dosyasına konu borcun 1992-1993 tarihli genel kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı, davalı borçlu hakkındaki icra takibinin yargılamamız sırasında Mahkememizin 2013/350 E dosyasından verilen kararla 5.500,00 TL olarak tespit edilip kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan (1992-1993) ve alacağın muaccel hale geldiği hesap kat tarihinden (2002) sonra yapıldığı, davanın süresinde açıldığı, dava ön koşullarının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ancak dava ön koşullarının gerçekleşmiş olması, her durumda tasarrufun iptali davasının kabulünün zorunlu olduğu anlamına gelmemekte olup, dosya delil durumuna göre bu tasarrufun alacaklıdan mal kaçırma kastıyla yapılmış sayılıp sayılamayacağı, İİK.’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
İİK’nın 278/3-2 madde ve fıkrasına göre hacizden evvelki iki sene içerisinde yapılan ve kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler ile, karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar bağışlama gibidir ve iptale tabidir. Somut uyuşmazlıkta, takip dosyasındaki alacak işbu tasarrufun iptali davası açıldıktan sonra yapılan itirazın iptali davası yargılaması sonunda verilen karar üzerine kesinleşmiş ve takipte davalıdan talep edilebilecek alacağın takip talebindeki 1.703.372,00 TL değil, ancak kefalet limiti olan 5.500,00 TL olduğu kesinleşmiş kararla tespit edilmiş olduğu gibi, dava konusu tasarruf tarihi 22/07/2004, takip tarihi ise 11/01/2008 olduğundan, her ne kadar davalıların gerçekleştirdiği taşınmaz devir işleminde bedelde 3 misli fark bulunmakta ise de, kanun maddesindeki “hacizden evvelki iki sene içerisinde yapılan tasarruf bulunması” koşulu (süre yönünden) sağlanmış olmadığından, bu maddeye göre dava konusu tasarrufun iptaline karar verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle HMK md 31-33 uyarınca hukuki değerlendirme hakime ait yükümlülük olmakla, İİK md 279-280 kapsamında tasarrufun iptaline karar verilip verilemeyeceği ayrıca değerlendirilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta dava konusu olan taşınmaz satış tasarrufu, İİK md 279’da tahdidi olarak sayılan tasarruf türlerinden olmadığı gibi, bu maddede de sayılan tasarruf türlerinin “hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle hacizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmış olma” koşulunu yani süre koşulunu da sağlamadığından, bu madde kapsamında davanın kabulüne karar verilmesi de olanaklı değildir.
“Zarar verme kastından dolayı iptal” başlıklı İİK md 280 kapsamında yapılan hukuki değerlendirmeye göre ise, dava konusu taşınmaz hissesinin bilirkişi raporuyla tespit edilmiş devir tarihi itibariyle piyasa rayiç değerinin 29.623,33 TL olduğu, davalının müteselsil kefalet limitinin 5.500,00 TL olduğu, bu limitten fazla davalıdan alacak talep edilemeyeceğinin itirazın iptali davasında kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespitli olduğu hususları hep birlikte gözetildiğinde, her ne kadar taşınmazı devralan diğer davalı … davalı borçlu …’nun kardeşi olmakla borçlunun durumunu bilen-bilmesi lazım gelen kişilerden sayılsa da, devir-tasarruf tarihi itibariyle GKS kefalet limiti 5.500,00 TL olan davalının sorumlu tutulabileceği azami borcundan daha fazla değeri (29.623,33 TL) olan taşınmaz hissesi bulunduğu görülmekle, diğer malvarlığı unsurlarının araştırılmasına bile gerek olmadan, malvarlığının borcundan çok olduğu anlaşıldığından, davacı vekilince de davalı …’nun dava konusu borçtan daha fazla borcu bulunduğu, bu nedenle tasarruf tarihi itibariyle malvarlığının borçlarına yetmediği yönünde herhangi bir iddia ve delilin ileri sürülmemiş-sunulmamış olduğu gözetildiğinde, İİK md 280’de belirtilen “malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlu” olarak kabul edilmesi mümkün değildir, Ayrıca bu maddede açıkça belirtildiği üzere bu maddeye göre iptal kararı verilebilmesinin diğer bir ön koşulu da, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla malvarlığını devrettiğini gösteren emareler bulunması da gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta ise, yukarıda açıklandığı üzere, erkek kardeşler olan davalı … ve dava dışı …’in, annelerinin vefatından önce eşinden boşanarak annesiyle yaşamaya-dolayısıyla annesine bakmaya başlamış olan tek kızkardeşlerine, ortak murisi olan annenin vefatı sonrası adlarına veraseten intikal eden miras hisselerini vefatın hemen sonrasında ve aynı tarihte aynı resmi senetle devretmiş oldukları, kendilerinin yerleşim yerlerinin zemin kat 2+1 daire niteliğinde olan dava konusu taşınmaz adresinden tamamen farklı adresler olduğu, dava konusu taşınmazda devir tarihinden bu yana davalı (devralan) kızkardeş …’nun ikamet ettiğinin Uyap’ta mevcut yerleşim yeri belgeleri ve kolluk tahkikat evrakıyla tespit edilmiş olduğu, bu durumun ülkemizin aile yapısı, manevi değerleri, gerçeklikleri de dikkate alındığında dosyada toplanan ve incelenen delillerin davalıların savunmalarını destekler nitelikte olduğu, davalı borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla bu tasarrufu yaptığını gösterecek bir delil ve emareye ise rastlanmadığı, devir tarihi itibariyle davalı borçlunun malvarlığının borçlarına yetmediğinin de davacı tarafça ispatlanamadığı sonucuna varılmakla, İİK md 280 kapsamında da dava konusu tasarruf işleminin iptaline karar verilmesi mümkün görülmemiştir.
Konuyla ilgili emsal Yargıtay 4.HD’nin 2021/15291 E 2021/10232 K sayılı, 2021/1666 E 2021/5625 K sayılı içtihatları da aynı yöndedir.
Tüm dosya kapsamı, incelenen deliller, alınan bilirkişi raporu tespitleri ile tasarrufun iptali davalarına ilişkin istikrar kazanmış Yargıtay ve BAM içtihatları hep birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu tasarrufun iptaline karar verilmesinin yasal koşullarının oluştuğu davacı tarafça ispatlanamamakla, aşağıdaki şekilde davanın reddine, vekalet ücreti yönünden ise yukarıda açıklandığı şekilde tespit edilen doğru dava değeri (5.500,00 TL) üzerinden vekille temsil edilen davalı … yararına vekalet ücreti takdirine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılardan … kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalılardan …. vekilinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.30/03/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır