Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2004/358 E. 2023/37 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2004/358 Esas
KARAR NO : 2023/37

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 01/07/2004
KARAR TARİHİ : 18/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan …, Fon’a devredilen … A.Ş.’den (sonradan … A.Ş.) kredi kullanan…A.Ş.’nin kefili olduğu, … A.Ş.’nin aktifi ve pasifi ile 4389 sayılı Bankalar Yasası’nın 14. ve 15’nci maddeleri uyarınca devir alındığını, bu alacağın yasa gereği amme alacağı niteliğini kazandığı ve davalı aleyhine 6183 sayılı yasaya göre takip işlemleri başlatıldığı, toplam alacaklı oldukları tutarın 2.604.088.068.719 TL olduğu, bu nedenle davalının bir amme borçlusu olduğu, özel kanunlarında ve özel mevzuatında 6183 sayılı Kanun’a göre takip ve tahsil edileceği hükme bağlanan tüm alacaklar amme alacağı niteliğinde olduğu, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15’nci maddesinin 3’ncü fıkrası Fon kaynakları ile Fon’un her türlü alacaklarının 6183 sayılı Kanun’a göre takip edilebileceğini hükme bağlandığı, müvekkili kurum tarafından, davalılardan … aleyhine 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15 nci maddesinin 7 nci fıkrasının (b) bendindeki yetkiye istinaden, … Birinci Tahsilat Dairesi Başkanlığı’nca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre …numaralı dosya ile takip yapıldığı ve yapılan mal varlığı araştırmasında tespit edilen amme borçlularına ait mal, alacak ve haklar üzerinde 6183 sayılı yasa çerçevesinde haciz uygulandığı, bu kapsamda … İli, … İlçesi, … Mah., … ve … sokağında bulunan, 58 pafta, 1305 ada, 8 parselde kayıtlı 1318 m2 yüzölçümlü üstünde kat irtifakı tesis edilmiş arsa vasıflı taşınmazın … arsa paylı üçüncü katta 15 no’lu dairenin tamamının …’ye ait mülkiyetinin, … 1.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü’nün .. tarih … yevmiye numaralı işlemi ile …’e devredildiğinin anlaşıldığı, davaya konu tasarruf işleminin muvazaalı olduğu, davalılardan …’nin 02.08.2000 tarihli hesap kat ihtarnamesine göre … A.Ş.’ye borçlu olduğu tutarın 1.180.000.-USD, ve 11.500.000.000 TL olduğu, davalı … … A.Ş’ye borcu olmasına rağmen bu borcunu ödemek için hiçbir girişimde bulunmadığı, alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı olarak gayrimenkulün satışının yapıldığı, aslında hakkında takip ve haciz işlemleri başlatılan amme borçlusunun varlıklarının hacizden kaçırılmasından ibaret olduğu, 6183 sayılı Kanunun 27 ve müteakip maddeleri gereği söz konusu tasarrufların iptal edilmeleri gerektiği, aynı zamanda da bu tasarruf işlemlerini yapanlar adı geçen kanunun 110.uncu maddesi uyarınca suç işledikleri, davalının davaya konu tasarruf işlemleri mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiğinden resmi senetlerde belirtilen mülkiyet hakkının devri için öngörülen bedelin, gerçek bedeller olmadığı, işlemin gerçek bir işlem olduğu izlenimini yaratmak amacıyla gösterildiği, alacağın ne kadarlık kısmını karşılayacağının anlaşılabilmesi için davaya konu taşınmazların gerçek değerlerinin tespit edilmesi gerektiği, her durumda amme alacağımın engellenmesi maksadı ile yapılan bu işlemlerin iptal edilmesi gerektiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 27’nci maddesinde, “ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar” hükümsüz, 28’nci maddenin 2’nci fıkrasındaki ise, “Kendi verdiği malın, akdin yapıldığı sıradaki değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul etüği akitler” bağışlama sayıldığı, 6183 sayılı Kanun’un 30’ncu maddesi de “…. amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler”i “tarihleri ne olursa olsun” hükümsüz saydığı, davalılardan …’in amme borçlusunun gerçek maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimse olduğu, … ile … A.Ş.’den kredi kullanan …Tic.A.Ş.’nin kefilleri arasında yakın akrabalık ilişkisi ekte sunulan tapu kayıtları ve … 3.Noterliğinin …tarih ve … yevmiye nolu vekalet suretindeki nüfus bilgilerinden açıkça görüldüğü, …’in borçlunun gerçek maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimse olduğu, müvekkili kurumun amme alacağının tahsilinin tehlikeye düşmemesi ve ileride telafisi imkansız zararların doğmaması için, davaya konu taşınmazların başkalarına devrinin önlenmesi ve bu taşınmazlar üzerinde dava süresince başkaları lehine herhangi bir şahsi ve ayni hak tesisinin önlenmesi yönünde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunu’nun 13’ncü maddesinin 7’nci fıkrası uyarınca teminatsız olarak ihtiyati haciz konulması gerektiği, belirtilen taşınmazın amme borçlusuna ait mülkiyet hakkının davalılardan …’e devrine ilişkin tasarruf işlemlerinin 6183 sayılı yasanın 27 ve müteakip maddeleri gereği iptal edilmesi gerektiği, … İli, … İlçesi, … Mah., … ve … sokağında bulunan, 58 pafta, 1305 ada, 8 parselde kayıtlı 1318 m2 yüzölçümlü üstünde kat irtifakı tesis edilmiş arsa vasıflı taşınmazın … arsa paylı üçüncü katta 15 no’lu dairenin tamamının …’ye ait mülkiyetinin, … 1 -Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü’nün … tarih … yevmiye numaralı işlemi ile … e devredılmesı hakkındakı tasarruf işleminin iptal edilmesine, öncelikle söz konusu taşınmazların başkalarına devrinin önlenmesi ve bu taşınmazlar üzerinde dava süresince başkaları lehine herhangi bir şahsi ve ayni hak tesisinin önlenmesi yönünde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunu’nun 13’ncü maddesinin 7’nci fıkrası uyarınca teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına ve bu hususun … Tapu Sicil Müdürlüğü’ne tebliğ edilmesine, dava masraflarının ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl Dava Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; … Tic. A.Ş., … Bankası A.Ş’.den kredi kullandığı,….A.Ş., … ve …’nin kefil olduğu, … ve … arasında yapılan anlaşma ile …’daki gayrimenkul karşılığı, … A.Ş.nin … bankası A.Ş.’ne olan borçlarını üstlenecek ve teminatlarının iadesini sağlayacağı, Bu gayrimenkullere … tarafından haciz konulduğu, … ve … Bankası A.Ş. arasında 30.04.1994 tarihinde yapılan borç tasfiye protokolüyle … A.Ş.nin borcunu …’in nakil aldığı ve banka nezdinde … A.Ş.nin borcunun tasfiye edildiği, … Bankası’na …’in borçlu olduğu, bu anlaşmanın 15. Maddesi uyarınca … A.Ş.’nin … Bankası A.Ş.’ne teminat olarak verdiği 1.000.000.000 Amerikan Doları ve 20.000.000.000-TL. tutarındaki senetler ve …imzalı yazıdan da görüleceği üzere 9 adet çek iade edildiği, ayrıca verilen teminat karşılığında ipoteklerin kaldırılacağı, hükmüne uyularak üçüncü kişilerin vermiş oldukları teminat ipoteklerinin fekkedildiği, fek yazılarından da görüleceği üzere fek tarihlerinin 1995 yılı olduğu, protokolün imzasından bir yıl sonra 15. Maddeye uygun olarak verilen teminat karşılığında … A.Ş,’nin teminatlarının iade edildiği, hiçbir bankanın ödenmediği veya başka bir teminata bağlanmadığı, bir borcunun teminat senetlerini/çeklerini iade etmez,ıpoteklerını fekketmezse, bunun bankacılık işlemlerinin ve borçlar hukukunun işleyişine aykırı olduğu, …Bankası kredi borçlusunun borcunun nakli nedeniyle teminatlarını çözdüğü, kredi borçlusunun borcu kalmadığı, bu durumda kefillerin borcunun devamının ileri sürülemeyeceği, müvekkilinin ise … gayrimenkulünü 1999 yılında sattığı, … A.Ş.’nin borcunun ortadan kalkmasının üzerinden 5 yıl ve teminatlarının iadesinin üzerinden 4 yıl geçtikten sonra satış işlemi yapıldığı, Bu satışın gerçek bir satış olduğu, davacının ileri sürdüğü gibi satın alan kişinin müvekkilinin eşinin akrabası olmasının satışı muvazaalı yapmadığı, müvekkilinin dairesini dilediği kişiye satabileceği, müvekkiline gönderilen dilekçe ekinde örneği yer almayan ama dilekçede belirtilen hesap kat ihtarnamesinin tarihi de 02.08.2000 olduğu, yani satıştan 1 yıl sonra bankanın alacaklı olduğunu iddia ettiği, müvekkilinin borçlu sayarak düşünüldüğünde gönderildiği ileri sürülen ve müvekkiline ulaşmayan hesap kat ihtarnamesinden yani 2000 senesinden sonra olması gerektiği durumda dahi müvekkilinin borçlu olduğunu bilmeden taşınmazını satmış bulunduğu, müvekkiline daha sonra gönderilen ve 05.04.2004 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine karşıda Sakarya İdare Mahkemesi kanalıyla İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesine gönderilen dava dilekçesiyle iptal davası açıldığı, dava henüz derdest olduğu, Müvekkilinin tasarruf tarihi itibariyle borçlu olmadığı, davacı vekilinin ileri sürdüğü gibi, 6183 S. Yasanın maddelerini ihlal etmediği, müvekkilinin taşınmazını …’e satışının gerçek bir satış olduğu, 6183 S. Yasanın 27 ve 28. Maddeleri asla söz konusu edilemeyeceği gibi 6183 S. Yasanın 30.md.nin de uygulanabilmesi ve tasarrufun iptal edilebilmesi için kamu alacağını tahsiline imkan vermeyecek şekilde malın elden çıkarılması gerekli olduğu, müvekkilinin bu maddelere uyacak şekilde satış yapmadığı ve gerçek bir satış işleminde bulunduğu, muamelelerin iptalinde borçlunun zarar vermek kastının bulunması ve onunla muamelede bulunan kimsenin de bu kastı bilmesi butlan için arandığı, iptal için mutlaka gerekli olan kast unsurundan bu olayda söz edilemeyeceği, ortada ödenmesi gereken bir borç olmadığı, ileri sürülen 110.md.nin ihlal edildiği iddiası da haksız bir suçlamadan ibaret olduğu, taşınmazın … tarafından da başkasına satıldığı, davacı vekilinin ileri sürdüğü bütün hususların gerçekleri yansıtmadığı, tasarrufun iptali taleplerinin yersiz ve haksız olduğu, talep edilen ve karar verilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararının da kaldırılması gerektiği, tüm bu nedenlerle tasarrufun ıptalı istemli davanın reddine, İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıda bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Kurum amme borçlusu … adına kayıtlı; …, … İlçesi, … Mah., 58 pafta, 1305 ada, 8 parselde kayıtlı, 15 nolu bağımsız bölümün amme alacağının tahsilini bertaraf etmek gayesiyle … isimli bir şahsa 27.12.1999 tarihinde devredilmesinin anlaşılması üzerine, 6183 sayılı Kanunun 27 vd.madde hükümlerine istinaden, … 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası ile yapılan bu devir tasarrufunun iptali için dava açıldığını, dava açıldığı sırada taşınmazın …’den …’e devredildiği hususunda bilgi edinilmediğinden … davaya dahil edilmediğini, öte yandan … 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından yaptırılan bilirkişi incelemesiyle taşınmazın rayiç değeri, satış tarihi itibariyle, 45.729 TL olarak belirlendiğini, resmi senette taşınmazın 8.000 TL değerle devredilmiş olup satış değeri ile belirlenen rayiç değer arasında 6 kat fark vardır ki bu farkın fahiş olduğu hususu izahtan vareste olduğunu, ayrıca … tarafından … 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasına sunulan deliller arasında satış bedelinin satıcıya ödendiğine ilişkin herhangi yazılı bir belge ve delil bulunmadığını, neticeten, muvazaalı olarak tapuda satış gösterilmek suretiyle yapılan bu devir işlemi 6183 sayılı Kanunun 27, 28 ve 30 madde hükümleri karşısında batıl olup iptal edilmesi gerektiğini belirterek … 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında verilen ara kararı gereği açılan işbu davanın davalar arasındaki bağlantı nedeniyle söz konusu dava ile birleştirilmesine karar verilerek dava konusu …, … İlçesi, … Mah., 58 pafta, 1305 ada, 8 parselde kayıtlı, 15 nolu bağımsız bölümün … tarafından … adına devredilmesi hakkındaki tasarruf işleminin iptal edilmesini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Dava Cevap: Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine ikame edilen dava usul ve yasaya aykırı olduğu, müvekkiline … Adliyesi Yüksek Seçim Kurulunda Zabıt Katibi iken, 30.09.2000 tarihinde … Adliyesine tayini çıktığı ve dava konusu gayrimenkule çok yakın bir dairede kiracı olarak ikamet etmeye başladığı, Ardından 1999 yılında meydana gelen büyük depremle konut fiyatlarının çok düşmesinden istifade ederek yallardır yapmış oldukları birikimle bir gayrimenkul maliki olmak isteyen müvekkili ve ailesinin, kiracı olarak ikamet etmekte oldukları dairenin hemen yanındaki işbu dava konusu taşınmazın akrabası olan emlakçı tarafından kendisine tavsiye edilmesi üzerine gayrımenkulü usulünce temlik aldıklarını, gayrimenkulün devrine ilişkin tasarrufun iptalini gerektirecek bir sebep söz konusu olmadığı, davalı müvekkili ile gayrimenkulü kendilerine satan şahıs arasında bir tanışıklık yahut yakınlık söz konusu olmadığı gibi kendilerinin hiç tanımadığı ve görmediği, dava konusu gayrimenkulün satış bedeli hakkında davalının bir bilgisi bulunmadığı, dava dilekçesinden bu husus açıkça anlaşılmakta olduğu, dava konusu gayrimenkulün satış bedeli ile tapuda görünen bedel arasında bir fark mevcut olmadığı, müvekkile, diğer davalıyı tanımadığından gerçek iradesini bilmesi mümkün olmadığı, ancak gayrimenkulü mülk edinmek ve ikamet etmek gayesiyle aldığı, müvekkili, ailesiyle birlikte 6 yıldır fasılasız olarak dava konusu gayrimenkulde oturduğu, elektrik, su aboneliklerinden ve ikameti ispata yarar diğer hususlardan açıkça anlaşılabileceği gibi, müvekkilinin kastı ikamet gayesiyle gayrimenkulü edinmek olduğu, dava konusu gayrımenkulün satın alınma tarihinde değerinin düşük olduğu, deprem sonrasında edinildiği ve edinme tarihinden evvel ilgili Belediyeye müracaat edilerek, Belediye tarafından binanın hasarlı olduğuna dair rapor alındığı, aynı bina içerisinde aynı tarihlerde 13 numaralı daire aynı bedelle satışa konu edildiği, bu nedenlerle müvekkili aleyhine ikame edilen dava, davalı kurum borçlusu olup herhangi bir şekilde tasarrufta bulunan herkese yöneltildiği, ancak işbu davada muvazaalı işlem ya da tasarrufun iptalini gerektirecek başka bir husus mevzu bahis olmadığından haksız ve mesnetsiz davanın reddinine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 1. İdare Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası, … 13. İdare Mahkemesinin …Esas sayılı dava dosyası, 6183 sayılı yasaya göre amme borçluları aleyhine yapılan takiple ilgili …numaralı dosya. … Tapu Sicil Müdürlüğü I.Bölge Müdürlüğü’nün yazıları, … 1.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü’nün … tarih ve … yevmiye numaralı işlemleri ve bilirkişi raporu celp edilmiş incelenmiştir.
Asıl ve birleşen dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 281/1.maddesi “Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara mütaallik ihtilafları hal ve şartları gözönünde tutarak serbestçe takdir ve halleder.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, eldeki tasarrufun iptali davasının basit yargılama usulüne tabi olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır.
Asıl dava 01/07/2004 tarihinde, birleşen dava ise 31/05/2011 tarihinde ikame edilmiştir. Hem asıl hem de birleşen davanın açıldığı tarih itibariyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) yürürlüktedir. Ancak, yargılama devam ederken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş olup, anılan Kanun halen yürürlüktedir.
Dava dosyasında taraflarca davanın takip edilmemesi sebebiyle ilk kez işlemden kaldırma, 31/01/2011 tarihinde gerçekleşmiş olup, davacı vekili aynı gün tarihli talep dilekçesi ile yenileme isteminde bulunmuştur. Yenileme dilekçesi işleme alınarak dosya yenilenmiş, 31/01/2011 tarihinde yenileme tensip zaptı hazırlanarak taraflara yeni duruşma gün ve saati tebliğ edilmiştir. Başka bir anlatımla, dava dosyasındaki ilk işlemden kaldırma kararı 1086 sayılı HUMK 409.maddesi uyarınca 31/01/2011 tarihinde gerçekleşmiştir.
Asıl ve birleşen dava dosyası, taraflarca takip edilmediğinden 19/10/2022 tarihli duruşmada ikinci kez takipsiz bırakılmış, bu nedenle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili 24/10/2022 tarihli dilekçesi ile yenileme talebinde bulunmuştur. Yenileme dilekçesi işleme alınarak dosya yenilenmiş, 26/10/2022 tarihinde yenileme tensip zaptı hazırlanarak taraflara yeni duruşma gün ve saati tebliğ edilmiştir. Başka bir anlatımla, dava dosyasındaki ikinci işlemden kaldırma kararı 6100 sayılı HMK 150.maddesi uyarınca 19/10/2022 tarihinde gerçekleşmiştir.
Bu aşamada davanın açılmamış sayılmasına ilişkin yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.
Mülga 1086 sayılı HUMK’nın 409.maddesi: “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır. Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağrı kâğıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur. Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünü içermektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın konu ile ilgili 150. maddesinin birinci fıkrası “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir”, aynı maddenin altıncı fıkrası “İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenme yer almaktadır. Bunun yanı sıra 6100 sayılı HMK’nın 320/4. maddesi “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, 1086 sayılı HUMK döneminde basit yargılama usulü açısından bir ayrım yapılmadığı hâlde, 6100 sayılı HMK’de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hakkında basit yargılamaya tabi olan dava ve işler ile ilgili uyuşmazlıklar için farklı bir düzenleme yapılmış ve basit yargılama usulü uygulanan davalarda, davanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı kabul edilmiştir.
O halde, HUMK döneminde açılmış olan davanın bu kanun yürürlükte iken dosyanın ilk kez işlemden kaldırılması, ancak yargılama devam ederken HMK’nın yürürlüğe girmesi ve dosyanın yeniden takipsiz bırakılması halinde, basit yargılama usulüne tabi dava bakımından hangi şartlarla davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin tartışılması ve değerlendirilmesi zorunludur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/497 Esas, 2014/268 Karar sayılı konuya ilişkin emsal ilamında:
“…01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 320/4 bendi “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” hükmü içermektedir.
Ortaklığın giderilmesine ilişkin davanın yargılaması sırasında; davacının 09.12.2010 tarihli duruşmaya katılmamış olması nedeni ile HUMK 409 maddesi uyarınca dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin 15.12.2010 tarihli yenileme dilekçesi üzerine yargılamaya devam edildikten sonra davacı tarafın 08.03.2012 tarihli duruşmaya mazeretsiz olarak katılmadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık 6100 sayılı HMK”nın 316/1-a bendi uyarınca basit yargılama usulünün uygulandığı Sulh Hukuk Mahkemelerinde 01.10.2011 tarihinden önce açılmış ve bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan davalarda 1086 sayılı HUMK’nun 409. maddesi mi yoksa 6100 sayılı HMK’ nın mad.320/4 bendinin mi uygulanacağı noktasındadır.
“6100 sayılı HMK nın zaman bakımından uygulanma başlıklı 448 maddesi “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” hükmünü içermektedir. Buna göre somut olayda 1086 sayılı HUMK nın yürürlükte olduğu dönemde yasanın 409/1 bendi bakımından tamamlanmış bir işlem sözkonusu olmadığından 6100 sayılı Yasanın uygulanma olanağı bulunmadığından anılan yasanın 320/4 bendinde belirtilen işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olma koşulunun gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. Öte yandan dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği tarih olan 10.11.2010 tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK.’nun 409. maddesine göre davacının bir defadan fazla dosyayı takipsiz bırakması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği konusunda kazanılmış hakkı bulunduğu, her ne kadar usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı sözkonusu ise de hukuka güven ilkesinin bir sonucu olarak davacının ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı kuralının 01.10.2011 tarihinden önce bir kez işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyalar için 6100 sayılı HMK’ nın yürürlük döneminde de uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın 22.11.2011 tarihli duruşmaya katılmamış olması nedeni ile HMK.’nın 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken 6100 sayılı Yasanın 320/4. maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, basit yargılama usulüne tabi eldeki davada, davacının davasını bir kez 1086 sayılı HUMK, bir kez de 6100 sayılı HMK. zamanında olmak üzere iki kez takipsiz bırakması halinde, HMK.nun 320/4.maddesi (HUMK.nun 409/5 maddesi) uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, konu ile ilgili yasal düzenlenmelerin incelenmesi gerekir.
Mülga 1086 sayılı HMK’nun 409. maddesi: “ Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağırı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.
Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.
Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır” hükmünü içermektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 320/4 bendi “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” hükmünü içermektedir.
Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır.
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun, “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesinde; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Somut uyuşmazlık önceki yasa zamanında işlemden kaldırılıp yenilenen dosyanın, yeni yasa zamanında tekrar işlemden kaldırılması halinde HMK’nun uygulanıp uygulanmayacağı sonucuna göre de davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilip verilemeyeceği noktasında bulunmaktadır.
Mülga HUMK zamanında açılan dava, hiç işlemden kaldırılmamış dolayısıyla bir işlem yapılmamış ve 6100 sayılı HMK zamanında işlemden kaldırılmışsa bu takdirde tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiğinden hareketle HMK hükümlerinin uygulanması gerektiğinde duraksamamak gerekir (aynı ilke Hukuk Genel Kurulu’nun 15.05.2013 tarih 2012/17-1629 E., 2013/700 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.)
Buna karşılık somut olayda olduğu gibi, mülga 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 sayılı HMK zamanında da işlemden kaldırılması halinde, önceki yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek 6100 sayılı HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır; bu bakımdan direnme kararının bozulması gerekmiştir. Nitekim HGK’nun 29.05.2013 tarih 2012/21-1698 E., 2013/779 K. sayılı kararında da aynı sonuca varılmıştır….” denilmiştir.
Eldeki dava dosyasında, tıpkı yukarıda yer verilen emsal ilamda olduğu üzere, ilk işlemden kaldırma 31/01/2011 tarihinde 1086 s. HUMK 409. maddesi uyarınca yapıldığından; 6100 sayılı HMK 320/4. maddesi uyarınca yenilenmesinden sonra tekrar takipsiz bırakıldığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetli olmayacaktır. Anılan yasal düzenlemeler ve Yargıtay Genel Kurul uygulamaları mahkememizce takip edilerek, 19/10/2022 tarihli duruşmada yukarıda açıklandığı üzere taraflarca takip edilmediğinden dosyanın ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. (Bu tarih itibariyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmemiştir.)
Davacı vekili, davanın takipsiz bırakılması nedeniyle 19/10/2022 tarihli ikinci kez işlemden kaldırma kararı verilmesinden sonra, 24/10/2022 tarihli yenileme dilekçesi sunarak davanın ikinci kez yenilenmesini talep etmiş, bu talebi mahkememizce kabul edildikten sonra 26/10/2022 tarihli yenileme tensip tutanağı hazırlanarak taraflara yeni duruşma gün ve saati bildirilmiştir.
Ancak, davacı vekili 18/01/2023 tarihli celsede 3. kez asıl ve birleşen davanın takipsiz bırakıldığını beyan ve talep etmiş, huzurda bulunan davalılar vekili de kendilerinin davayı takip etmediğini ve davacı vekilinin talebi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini istemiştir.
Bu durum üzerine mahkememizce celsede taraflara aynen şu ihtarda bulunulmuştur.
“Mahkememizin 2004/358 Esas sayılı dava dosyasında eldeki davanın 2004 yılında ikame edildiği yargılamanın 19 yıldan beri sürdüğü, davanın açıldığı tarih itibariyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakameleri Kanununun yürürlükte olduğu bu kanunun yürürlükte olduğu dönemde eldeki tasarrufun iptali davası bakımından İİK 277. Ve devamı maddeleri uyarında davanın anılan yasanın hükmünde basit yargılama hükmüne tabi olduğunun belirtildiği, basit yargılama usulüne tabi davada ilk işlemden kaldırmanın 1086 sayılı HUMK döneminde 31/01/2011 tarihinde gerçekleştiği, bu tarih itibariyle dosyanın ilk kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, akabinde 01/10/2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanununun yürürlüğe girdiği eldeki tasarrufun iptali bakımından davanın basit yargılama usulüne tabi olmaya devam ettiği, ancak önceki yasa döneminde tamamlanmamış işlemlere devam edileceğinin 6100 sayılı HMK’nun geçici 5. maddesinde düzenleme altına alındığı, bu kapsamda önceki yasa döneminde basit yargılama usulüne tabi davada dosyanın iki kez takipsiz bırakıldıktan sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin HUMK 409. maddesinde düzenleme altına alındığı, ilk işlemden kaldırmadan sonra ikinci işlemden kaldırma işleminin mahkememizin 28. celsesinde 19/10/2022 tarihinde gerçekleştiği, bu itibarla dosyanın iki kez takipsiz bırakıldığı, ayrıca davacı vekili tarafından ikinci kez takipsiz bırakılmadan sonra son kez yenileme hakkı çerçevesinde 24/10/2022 tarihinde yenileme talebinde bulunulduğu, bu aşamadan sonra açıklanan nedenlerle dosyanın üçüncü kez takipsiz bırakılmasının yasal sonucunun HMK150. Maddesi hükmü uyarınca (HUMK 409 .maddesi) davanın açılmamış sayılmasına neden olacağı taraf vekillerine ihtarla bildirildi. ” denilmiştir.
Taraf vekilleri yapılan ihtarın farkında olduklarını bildirerek davayı takip etmediklerini ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini ayrı ayrı talep etmişlerdir.
Yapılan açıklamalar karşısında; asıl ve birleşen davanın tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, İİK 281/1.maddesi hükmü uyarınca tasarrufun iptali davalarının basit yargılama usulüne tabi olduğu, eldeki dava dosyasının ilk kez 31/01/2011 tarihinde 1086 s. HUMK 409. maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı, bu nedenle HMK 320/4. maddesi uyarınca yenilemeden sonra ikinci kez takipsiz bırakılan dava hakkında takipsiz bırakıldığı 19/10/2022 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmediği zira önceki Yasa döneminde yürürlüğe girmiş usul işlemlerinin henüz tamamlanmadığı, esasen yukarıda yer verilen yerleşik Genel Kurul uygulamanın da bu yönde olduğu, ikinci kez davanın takipsiz bırakılması nedeniyle 19/10/2022 tarihinde dosyanın ikinci kez işlemden kaldırıldığı, ancak ikinci kez işlemden kaldırma sonrasında davacının yenileme talebi üzerine yenilen davanın taraflarca üçüncü kez takip edilmeyeceğinin duruşmada bildirilmesi karşısında HMK 150. maddesi uyarınca artık dosyanın üçüncü kez işlemden kaldırılması yasal olarak mümkün olmadığından tüm yasal şartlarla oluşmakla hem asıl hem de birleşen davanın ayrı ayrı açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Ayrıca, asıl dosya davalısı asil … 02/11/2022 tarihli dilekçesi ile, dava dosyasının takip edilmemesi halinde kendisi tarafından da takip edilmediğini, HMK 150.maddesi hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde TMSF’den harç, masraf ve yargılama gideri talebinin olmadığını beyan etmiştir. Yine asıl dava dosyasında, davalılar …, … ve … vekilleri vekalet ücreti talebi bulunmadığını mahkememize bildirmiş, durum tutanağa geçirilmiştir. Açıklanan nedenlerle, asıl dava dosyasında davalılar lehine yargılama gideri olarak vekalet ücretine hükmedilmemiş, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere );
1-Hem Mahkememizin 2004/358 Esas sayılı iş bu dava dosyası yönünden hem de yine bu dosya ile Birleşen Mahkememizin 2011/311 Esas sayılı dava dosyası yönünden;
Basit yargılama usulüne tabi dosyanın ve eldeki asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı HUMK 409.maddesi (HMK 150.madddesi) hükmü uyarınca DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Asıl dava dosyası yönünden, davacı harçtan muaf olduğundan davacı tarafından dava açılırken yatırılan 10,10 TL başvurma harcı, 72,22 TL peşin harç ve 1,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 84,12 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline iadesine,
3-Birleşen dava dosyası yönünden, davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-Asıl ve birleşen dava dosyası yönünden, davacı tarafından yapılan tüm masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Asıl dava dosyası yönünden, davalılar …, …, … ve … kendilerini bir vekille temsil ettirmelerine rağmen davacı taraftan herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını bildirdiklerinden asıl dosya davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Birleşen dava dosyası yönünden, davalı … yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1. ve 13/2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 5.350,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
7-Asıl ve birleşen dava dosyası yönünden, HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline iadesine,
8-Mahkememizin 02/07/2004 tarihli kararı ile dava konusu “… ili, … ilçesi, … Mahallesi, … ve … sokağında bulunan 58 pafta, 1305 ada, 8 parselde kayıtlı, 1318 m2 yüz ölçümlü, üstünde kat irtifakı tesis edilmiş arsa vasıflı taşınmazın …paylı, üçüncü katta 15 numaralı dairenin” taşınmaz üzerine konulan ihtiyati haczin ve ihtiyati tedbirin hükmün kesinleşmesine kadar devamına,
Dair, asıl ve birleşen dosya davacı ve asıl dosya davalılar vekillerinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.18/01/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır