Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/51 E. 2023/59 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/51 Esas
KARAR NO :2023/59

DAVA:Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ:20/10/2015
KARAR TARİHİ:09/03/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Eser sahibi müteveffa …’ın ‘…”, “…” “…” ve “…” adlı kitapların yazarı olduğunu, Davacıların varis sıfatıyla, sayılan eserler üzerinde 5846 sayılı yasadan kaynaklanan manevi ve mali haklara sahip olduklarını, “… adlı eserin davalı dernek ve yayınevi tarafından kendilerinden 5846 sayılı FSEK’e uygun biçimde yazılı izin alınmadan çoğaltılarak piyasaya sürüldüğünü öğrendiklerini, bunun üzerine … 5. Noterliğinin 21.10.2013 tarih ve 29136 sayılı ihtarnamesini keşide ettiklerini, Buna karşılık … 26. Noterliğinin 01.11.2013 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davalı dernek ve yayınevi, eser sahibi …’ın “…” adlı eseri üzerindeki mali hakları … 5. Noterliği tarafından düzenlenen 11.08.1959 tarih ve … sayılı hibe senedi ile …, … ve davalılardan …’e devrettiğini; diğer iki şahsın vefat etmesi üzerine …’in 2013 tarihli devir sözleşmesi ile davalı derneğe devrettiğini, diğer eserlerle ilgili olarak da eser sahibinin tüm mali haklarını Ölümünden önce derneğe hibe ettiğini ancak isteği üzerine yeni eserlerin yeniden basılmadığını beyan edildiğini, Davalı dernek ve yayınevi eseri piyasaya sürmek bakımından hukuken haklı olduklarını ifade ettikleri ihtarname ekine 11.08.1959 tarihli hibe senedini koyduklarını, davalı dernek ve yayınevi, piyasaya çıkardıklarını ikrar ettikleri müteveffa eser sahibine ait “…’ adlı eser üzerinde mali hak sahibi olduklarını iddia ettiklerini, Bu iddialarının kaynağı ihtarname ekine koydukları hibe senedi ve görme imkanlarının olmadığı devir sözleşmesi olduğunu,Hibe Senedinin 5846 sayılı FSEK hükümlerine uygun biçimde mali hak devri sağlayan bir belge olmadığını, Hibe senedinin hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığını, hibe senedinde FSEK 52. maddeye uygun bir düzenleme bulunmadığını,.“”…”, “…” ve “…” adlı eserler üzerinde 5846 sayılı FSEK’ten kaynaklanan mali hakların varis sıfatı ile FSEK md 19 ve 63 uyarınca davacılara ait olduğunun tespitine; Fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla,FSEK70/3. düzenlenen gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerine istinaden dava konusu kitapların her türlü satışından elde edilen kazanca karşılık gelmek üzere şimdilik 5.000 TL maddi , 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA:Davalı … vekili cevap dilekçesinde; “…” isimli eser, müteveffa … …’ın, … 5.Noterliğinin, 11.08.1959 tarih ve … yevmiye sayılı “Hibe” senedi ile …, … ve …’ e hibe edilmiş olduğunu, “Hibe Senedinde” açıkça, bir asıl ve iki kopya halindeki toplam 350 sayfa , henüz tape edilmemiş kitap üzerindeki telif, tabı,yayın,tercüme,satış vs. bilumum fikri ve mali hakları ile …, … ve …’ e hibe edildiği, kitap tab ettirilip yayınlanmadan evvel aralarından herhangi bir ya da ikisinin vefatı halinde kitap üzerindeki telif, tabı,yayın,tercüme,satış vs. bilumum fikri ve mali hakların, sağ kalanlara ya da kalana ait olacağının açıklanmış olduğunu, 10.08.1959 tarihinde … 5.Noterliğinin 20543,20544 ve 20545 yevmiye nolu zabıtları ile bir asıl ve iki kopya halindeki toplam 350 sayfa , henüz tape edilmemiş kitap ilgili noterliğin kasasına bırakılmış olduğunu,08.08.1959 tarihli ve müteveffa … … imzalı “…” başlıklı iki sahifeden ibaret yazıda , kitabın asıl ve nüshalarının nasıl tertip edildiği, zarfların hangi sırayla ve nasıl açılacağı, konunun manevi yönü de dikkate alınarak detaylı olarak açıklandığını,kesinlikle kitabın adı verilmemiş, sadece kitap olarak söz edilmiş olduğunu, Kitabın asıl ve nüshalarının hibe edildiği , üç kişiden … ve … vefat ettiğini, geriye …’in kaldığını, Davalı …’in noterden aldığı kendisine ait kopyayı açtığı zaman , kitabın adının da …” olarak kopyaların en üstünde yazdığını, Hak sahibi …’in talebi ve karşılıklı imzalanan 14.03.2013 tarihli sözleşme gereği, öncelikle sadece bu kitabı basımı , yayımı ve dağıtım vb işlerini yerine getirmek üzere, davalılardan …… Derneği İktisadi İşletmesi Yayınevi … 1950 kurulduğunu, davalı … ile davalı …… Derneği İktisadi İşletmesi Yayınevi … 1950 arasında imzalanan 14.03.2013, 08.04.2013 ve 14.09.2015 tarihli üç adet sözleşme ile kitapla ilgili mali hakların nasıl devredildiğinin açıkça belirlenmiş olduğunu, vefatın üzerinden 50 yıl geçmiş olduğundan, davacıların yasal olarak hak iddialarının dinlenmesinin mümkün bulunmadığını, davanın ilk önce zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, Müteveffa … …’ın eseri olduğu iddia edilen “…” isimli eser, müteveffa ve eseri tüm haklarını hibe ettiği … ,… ve …’in birlikte çalışmaları ile hazırlanmış olduğunu, Tek başına müteveffanın eseri olarak tanımlanmasının mümkün bulunmadığını, davacıların “Hibe Senedi” nin geçerli olmadığı iddialarının doğru olmadığını, FSEK md,22-25-6/1,21,23/1 de aranan şartların “Hibe Sözleşmesinde açıkça yazıldığını, Gerek müteveffa … …’ın hazırladığı “Hibe Sözleşmesi” , gerekse davalı … ve müvekkili davalılarla yapılan “Edebi Eser Mali Haklar Devir Sözleşmesi” kanunun aradığı şartları birebir taşımakta olduğunu, Kitapla ilgili özel bir kazanım mevcut bulunmadığını, Sözleşmede belirlendiği şekilde sadece kitabın kendisine harcandığını, davanın reddi gerektiğini beyan etmişlerdir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davaya konu “…” adlı kitabın esas itibariyle ruh çağırma seanslarının tutanaklarından ibaret bulunduğunu, Söz konusu ruh çağırma seanslarının … île …, … ve … tarafından birlikte gerçekleştirildiğini,kitabın ilk sayfasındaki bilgilendirme yazısından da anlaşılacağı gibi, bu ruh çağırma seanslarını yapan kişiler çağırdıkları ruha “…” adını verdiklerini, .“Celse” olarak adlandırılan her bir ruh çağırma seansında o seansı düzenleyen bir “yönetici”, çağrılacak ruh ile bağlantıya geçeceği düşünülen bir “medyum”, söylenenleri tutanağa geçirecek olan bir “katip” veya ses kayıt cihazı ve “tanıklar” bulunduğunu, Seansta çağrılan ruhun o seanstaki diğer kişilerle ancak “medyum” vasıtasıyla temasa geçeceği düşünüldüğünden, seans sırasında medyumun ağzından çıkan ifadelerin ses kaydına alımı veya tutanağa geçirilmesi suretiyle gerçekleştiğini, Seans sırasında bir tür transa giren medyumun ifadelerinin bazen kesik kesik, kısık sesli veya anlamsız olacağı için bu ifadeleri içeren tutanakların daha sonra temizlenerek düzenlenmesi (örn. anlamsız ifadelerin çıkarılması, kopuk ifadelerin birleştirilmesi) işleminin tutanaklar seans sonunda kendisine bırakılan “yönetici” tarafından yapıldığını, kesik ve kopuk ifadeler yöneticinin kendisi tarafından yorumlandığı için, yöneticiye ait bu yorumlar ve hatta bazen onun kendi ifadelerinin de metnin içine girebileceğini,…araştırmalarla ilgilenen tüm çevrelerce de gayet iyi bilindiği üzere, davaya konu “…” kitabının yazılmasını sağlayan seanslarda “yönetici” …, “medyum” … ve “katip” de … dan oluştuğunu, Kitabı oluşturan (…araştırmalarla ilgilenenlerin “…” adlı bir ruh tarafından söylendiğine İnandıkları) ifadeler, esasen “medyum” …’in ağzından çıkan Özgün ifadeler olduğunu, Bu itibarla, eser esas itibariyle …’in , … tarafından daktilo edilmiş olan ifadelerinden oluşmakta olduğunu, … ise sadece seansların (celselerin) yöneticisi olarak, bu fadeleri düzenleyen (redakte eden) ve kesintisiz bir metin haline gelmelerini sağlayan kişi olduğunu, Kendisinin adı bu nedenle kitabın başlığında “yazar” olarak geçmediğini, “… tarafından düzenlenmiştir” ifadesinden de açıkça anlaşılacağı gibi “düzenleyen” olarak zikredilmekte olduğunu, Bu düzenleme sırasında …’ın kendi yorumlarını da kaleme kattığı veya bazı ifadeleri kendisine göre yorumlayarak kaleme geçirdiği düşünülecek olsa bile, bu durumun eseri tek başına …’ın çalışması haline getirmeyeceğini, olsa olsa onun ortak bir eser şeklînde ortaya çıktığı anlamına geleceğini, … ‘İn fikirleri, duyguları ve düşüncelerinin ürünü veya İlhamları kapsamında .FSEKI/B maddesinde belirtilen sübjektif unsurun sahibinin esasen davalı … olduğunu, Zira …’in kitaba İlişkin fikirlerini … ile paylaştığını ve bu fikirler çerçevesinde …’ın sadece kitabın yazılışını düzenleyen kişi olduğunu, kitabın önsözü incelendiğinde de bu konu ayrıca açıklığa kavuşmakta olduğunu, eserin sahibinin … olduğunu, Kabul manasına gelmemek kaydıyla , eserin kısımlara ayrılması mümkün değilse ve birden çok eser sahibinin meydana getirdiği eser ayrılmaz bir bütün oluşturuyorsa, bu durumda eserin sahibi onu vücuda getirenlerin birliği olup bu durumda ise, eser üzerinde iştirak halinde mülkiyetine benzer bir hak durumunun söz konusu olduğunu. B.K adi şirkete ilişkin hükümlerinin uygulanacağını, (FSEK md. 10/2). Öte yandan davacıların murisi … tarafından, dava konusu kitap ve bu kitaba ilişkin tüm hakların hibe edildiğini, dava konusu olay HİBE işleminden kaynaklandığı için olaya Uygulanması gereken yasanın Eski Borçlar Yasası olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; FSEK md 19 ve 63 uyarınca dava konusu eserlerin davacılara ait olduğunun tespitine; Fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla,FSEK 70/3.maddesinde düzenlenen gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerine istinaden dava konusu kitapların her türlü satışından elde edilen kazanca karşılık gelmek üzere şimdilik 5.000 TL maddi , 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline ilişkindir.
KALDIRMA KARARI ÖNCESİNDE ; İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21.03.2019 tarihli …. sayılı kararıyla; “Dosya kapsamında, davaya konu edilen “Ruh ve Kâinat”, “Mukadderat ve îcabat”, “…” ve “…” adlı diğer kitapların artık basılıp yayılmakta olmadıkları; kitaplardan en son basılanın “…” adlı kitabın 1993 tarihli dördüncü basısı olduğu sunulan deliller kapsamından anlaşıldığı, FSEK uyarınca ileri sürülebilecek tüm tazminat taleplerinin, tıpkı diğer alacak hakların tabi olduğu zamanaşımı süresine bağlı olduğu, somut dava dosyasında ise bu talepler için 10 yıllık en üst zamanaşımı süresinin (TBK m. 72/1 ve 146; BK m. 60/1 ve 125) ve hatta ceza zamanaşımı süresinin dahi (eylemin bir cezayı gerektirmesi durumunda) 5846 sayılı yasanın 71/1 madde düzenlemesi ile bu maddede belirlenen miktar ve nitelik itibariyle 5237 sayılı TCK da öngörülen olağanüstü zamanaşımı sürelerinin geçmiş olduğu hususu gözetildiğinde davalılarca ileri sürülen zamanaşımı savunmasının, yerinde olduğu …Dava konusu olan “…” adlı eser yönünden ise; eser üzerindeki mali hakların 11.8.1959 tarihli ve “Hibe Senedi” başlıklı belgeyle, bağışlama (hibe) hukuki sebebine dayalı olarak ivazsız (karşılıksız) şekilde devredildiğinin anlaşıldığı, davacının her ne kadar bu devrin geçersiz olduğunu ileri sürüyorsa da; FSEK m. 48/I ve 52. madde düzenlemelerinin ve BK hükümlerinin devre ilişkin hükümlerinin incelenmesi gerektiği, FSEK 48/1 düzenlemesinde eser üzerindeki mali hakların süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebileceğinin düzenlendiği,… FSEK m. 52. madde düzenlenmesinde mali hakların devri için yazılı şeklin ve devre konu hakların sözleşmede belirtilmiş olmasının geçerlilik şartı olarak yasada yer aldığı, dosyada mübrez 11.08.1959 tarihli “Hibe Senedinde de bu koşullara uyulduğu; bu nedenle, devir işleminin, anılan “Hibe Senedinde ayrı ayrı sayılmış bulunan “tab” (çoğaltma), “yayın” (umuma iletim), “tercüme” (işleme) ve satış (yayma) mali hakları için FSEK m. 52’ye göre geçerli bir hak devri sağladığı,…. o zamanki şartlara göre yeterli ayrıntıyı içeren hibe senedinde eser adının belirtilmemesi yönündeki savunmasının MK 2. maddesine aykırı olduğu,..hibe işleminin geçerli olduğu,… toplanan delillere göre eserin ortak eser niteliğinde bulunduğu, davacıların murisi …’ın tek başına eser sahibi olmadığı, davaya konu eserin davalılardan … ile davacıların murisi … tarafından birlikte meydana getirildiği ve ayrılmaz bir bütün teşkil eden “müşterek eser” (FSEK m. 10/1) niteliğinde olduğunun anlaşıldığı,…. FSEK 10.madde kapsamında “…” isimli eserin ortak eser niteliğinde olduğu, eser sahiplerinin davalı …,vefat eden … ve … olduğu, hibe senedinin düzenlenme amacından da anlaşıldığı üzere asıl ruhsal celselerde aktif rolün davalı …’in üzerinde olduğundan, Davacıların murisinin Davalı …’ e kendi payı üzerindeki haklarını ivazsız olarak hibe ettiği, bu tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu , dolayısıyla mali hakkı hibe yoluyla usulen devralmış olan sıfatı olan …’in diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesinin de usule uygun olduğu, Mali hakları kullanma hakkı kendisine verilen …’in ise eserin basım hakkını verme yetkisine sahip olduğu,…FSEK madde düzenlemelerinde hibe ile ilgili yasal bir düzenleme olmayıp, mali hakların devri ibareleri yer almadığı,MK’da HİBE işleminin hangi hallerde iptal edilebileceği ve bu iptal talebinde kimlerin bulunabileceği hususları ile, yasada sayılan haller ile sınırlı olarak 1 YIL İçinde HİBENİN iptalinin talep edilebileceğinin düzenlendiği, noterde saklanan kopyaların davacıların murisi olan ortak eser sahibinin iradesine uygun şeklinde bastırıldığı ve bastırılan kitabın içindeki bilgiler , hükme dayanak alınan ilk bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde ivazsız hak devrinin davaya konu kitaba ilişkin olduğunun toplanan deliller ile subuta erdiği,… davacıların murisi ortak eser sahibinin kendi payı üzerindeki mali haklarını hibe senedinde “telif, tabı, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarımı” şeklindeki hakların davacıların murisinince davalı …’e hibe edildiği, bu hibenin FSEK 52. maddeye uygun olduğu, dolayısıyla davacının tek başına eser sahibi olmadığı gibi, ortak eser sahibi olarak…’ın hakkını bir kez devretmekle (“aslen iktisap” teşkil eden ilk devirle) hakkın malvarlığından çıktığı, dolayısıyla murislerin mirasbırakanlarının sağlığında malvarlığından çıkmış olan yani artık kendilerine ait olmayan bir hakka dayanarak mali yada manevi hak isteminde bulunamayacakları” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın istinaf edilmesi üzerine BAM 16HD’nin 2019/1977 Esas, 2022/244 Karar ve 17.2.2022 tarihli ilamı ile; “… Davacı vekilinin dava dilekçesinde, murisleri …’ın mirasçısı sıfatıyla davaya konu ‘…”, “…” “…” ve “…” adlı kitapların hak sahibi olduklarının tespiti,‘…” isimli kitap yönünden hibe senedi ve devir sözleşmesinin iptali, tecavüzün tespiti, önlenmesi, ortadan kaldırılması, FSEK 70/3 maddesi uyarınca vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan temin edilen karın ve manevi tazminatın davacılara ödenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, “…” “…” isimli kitapların basılıp yayılmadığı, “…” adlı kitabın en son 1993 yılında basıldığı ve 10 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle bu kitaplar yönünden açılan davanın reddine, ‘…” isimli kitap üzerinde, davalı …’in FSEK 10.madde kapsamında ortak eser sahibi olduğu, davacıların murisinin Davalı …’ e kendi payı üzerindeki haklarını ivazsız olarak hibe ettiği, bu tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu , dolayısıyla mali hakkı hibe yoluyla usulen devralmış olan sıfatı olan …’in diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesinin de usule uygun olduğu, 1 yıl içerisinde hibe senedinin iptali için dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davaya konu ‘…” isimli kitabın, davalılar … ve … İşletmesi arasında yapılan 14/03/2013 tarihli, 08/04/2013 tarihli ve 14/09/2015 tarihli mali hak devir sözleşmesi ile basıldığı ve yayınlandığı anlaşılmıştır. Davacılar tarafından, bu kitabın eser sahibinin murisleri … olduğu ve mali hakların kendilerine miras yoluyla intikal ederek hak sahibi oldukları ileri sürülmüştür. Davalılar vekili ise kitap üzerinde davalı …’in ortak eser sahibi olduğu ve müteveffa tarafından hibe senedi ile kitap üzerindeki mali hakların müvekkiline hibe edildiği ileri sürülmüştür. Davacılar vekilinin dava dilekçesinde hibe senedinin; hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığından geçersiz olduğu, FSEK 52. Madde kapsamında devredilen hakların gösterilmediği, FSEK hükümlerine göre mali hakların devredildiği hibe edilemeyeceği, hibe senedinde üçüncü kişilere devretme hakkı/yetkisi verilmediği bu nedenle geçersiz olduğu, …’in de geçersiz hibe senedine dayanarak üçüncü kişilere hakları devredemeyeceğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Davacılar vekilinin dava dilekçesinde hibe senedinin; hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığından geçersiz olduğu, istinaf dilekçesinde hibe senedine konu olan ve Noter’e teslim edilen kitapta ve hibe senedinde kitap isminin bulunmadığı, bilirkişiler tarafından da kitaplar üzerinde karşılaştırma yapılmadığı ileri sürülmüş, dosyanın incelenmesinde mahkemece alınan ilk bilirkişi raporuna itirazında da bu hususu ileri sürdüğü ancak itirazın değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde kitap nüshası bulunmadığından incelenememekle birlikte, mahkemece ilk heyetten alınan bilirkişi raporunda ” Dosyada mübrez dava konusu uyuşmazlıktaki “…” isimli kitap incelendiğinde kitabın kapağında “… tarafından düzenlenmiştir” ibaresinin bulunduğu, kitabın ilk sayfasında ise “7959 yılında “…” adını verdiğimiz … Planından gelen bu bilgiler, … tarafından düzenlenmiş, o tarihten beri noter, banka kasalarında korunmuş, zamanı geldiği için 54 yıl sonra yayınlanmıştır. Elinizdeki kitap, orijinal metnin günümüz Türkçesine uyarlanmış halidir” açıklamasının bulunduğu açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece, dosyaya “…” isimli kitabın bir örneği konulduktan sonra, önceden rapor alınan bilirkişi heyetinden yada yeni bir heyet oluşturularak, Noterden kitap aslının celbi veya Noterde aslı üzerinde inceleme yetkisi verilerek, karşılaştırma yapıldıktan sonra eser sahipliği yada müşterek eser sahipliği konusunda rapor düzenlenmesinin istenilmesi, dosyaya sunulan kitabın günümüz Türkçesine uyarlanmış hali olmadığının ve uyarlamanın kim tarafından yapıldığının tespiti ile eser sahipliği yönündeki FSEK’de düzenlenen karinelerin de değerlendirilerek, davacıların murisinin tek başına eser sahibi olup olmadığı, müşterek eser sahipliğinin olup olmadığının değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerekirken, kitabın Noterde bulunan aslı üzerinde inceleme yapılmaması yerinde değildir.
Davacıların, davaya konu “…” “…” ve “…” adlı kitaplar üzerinde mali hak sahibi olduklarının tespitine ilişkin talep hakkında ise mahkemece olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmakla, bu yöndeki davacılar vekilinin istinaf talebinin de yerinde olduğu kanaatine varılmış, davacılar vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edilen eksiklikler konusunda yargılamaya devam olunmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.”
KALDIRMA KARARI SONRASINDA YARGILAMA:
Kaldırma kararı sonrasında taraflara duruşma günü tebliğ edilmiş, dava dosyası mahkememizin 2022/51 esas numarasına kayıtlanmış, davalılardan …’in yargılama devam ederken vefet etmesi nedeniyle mirasçısı davaya dahil edilmiş, …’e duruşma günü tebliğ edilmiş, mahkememizin 29.6.2022 tarihli oturumunda davacı vekiline 4 nolu ara karar ile bilirkişi ücretine yatırması için kesin süre verilmiş, kesin süre içinde masraf verilmediği takdirde dosyadaki deliller ile inceleme yapılacağına ve kesin süresinin hukuki sonuçlarının ihtarına karar verilmiştir.
Kesin süre içinde davacı vekili bilirkişi ücretine yatırmamış, davalılar ise davacı vekilinin tekrar süre talebini 6.12.2022 tarihli celsede kabul etmediklerini beyan etmişlerdir.
Davacı vekili verilen kesin sürede bilirkişi ücretini yatırmadığından ,kesin sürenin tarafları bağladığı gibi Mahkemeyi de bağladığı bilindiğinden ve davalılarda yeniden süre verilmesini kabul etmediklerini bildirdiklerinden mecvut dosyadaki delillere göre inceleme yapılması gerekmiştir. Anayasamızda da düzenlenmiş bulunan hak arama hürriyetinin somutlaşmış ifadesi olan yargılama; neticeten o çekişmeyi karara bağlamak zorunda olan hakimin ikna edilmesi faaliyetidir. Davanın yanları; sunacakları kanıtlarla kendilerinin haklı, karşı tarafın ise haksız olduğunu ispat etmek durumundadırlar. Çünkü ‘…Hukuki anlamda ispat faaliyetinde amaç, esasen hakimin dışında ve davadan önce gerçekleşen uyuşmazlığa ilişkin vakıaların gerçekliği konusunda o anda hakimde kanaat uyandırmaktır. Yani hakim geçmişte ve bilgisi dışında gerçekleşen bir olayın oluş şekli konusunda bugün bir kanaate sahip olacaktır.İspat faaliyeti ve bunun sonucu gösterilecek delillerle geçmiş, dış alemde ki olay ve olgular hakkında, dava sırasında hakimin iç dünyasında bir kanaat uyandırılır…’ Bilhassa özel hukuk ve bu alandaki yargılamalara ilişkin düzenlemeler uyarınca ‘…hakim, kural olarak taraflarca ileri sürülmeyen vakıaları araştıramaz ve bunların taraflarca ispatını isteyemez…’ Bu yüzden yanların; savlarını ve bunları destekler kanıtlarını sürelerinde ve usulüne uygun şekilde sunmaları esastır. Çünkü; ‘…Davanın temelini oluşturan vakıalar ve bu vakıalara dayanarak talep edilen netice açık olursa hakim, doğru bir karar verebilecektir.. Usulün 75/2.fıkrasına konu; hakimin, müphem ve mütenakız gördüğü iddia ve sebepler hakkında izahat isteyebileceğine ilişkin istisna dışında dosyadaki bilgi ve belgelere göre değerlendirme yapılacaktır. Oysa davacı vekilinin belirlenen kesin süre içinde bilirkişi incelemesine ilişkin gideri yatırmadığı anlaşılmaktadır. .Bilindiği gibi kesin süre davanın taraflarını bağladığı gibi Mahkeme Hakimini de bağlayıcı etkiye sahiptir. Bu açıdan dava dosyasında uyuşmazlık konusu hakimin hukuki bilgisi çözümlenecek nitelikte bir dava değildir .
Kesin süreye uyulmaması nedeniyle davacı bilirkişi incelemesi delilinden vazgeçilmiş sayılmıştır. Bu durumda dava dosya kapsamına sunulu delillere göre sonuçlandırılacaktır.
Dosyada mübrez … 5. Noterliği’nin 11 Ağustos 1959 tarihli ve … yevmiye numaralı “Hibe Senedinde”; “ ben aşağıda imzası bulunan …, tarafımdan düzenlenmiş olup, …, … VE … taraflarından 10.08.1959 tarihinde 20544, 20543 ve 20545 yevmiye numaralı zabıtlar ile üç ayrı zarf içinde … Beşinci Noterliğine emaneten bırakılan cem’an 350 daktilo sayfası tutarında bir asıl iki kopyalı, henüz tap ettirmemiş kitap üzerindeki telif, tabi, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarımı …,… VE …’e müsavi hisseler nisbetinde hibe ettim. Kitap tab ettirilip, yayınlanmadan evvel aralarından herhangi birisi veya ikisi vefat edecek olursa kitabın telif tabı, tercüme, yayın ve satış gibi bilumum hakları sağ kalanlara, veya kalana ait olacaktır” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
Aynı Noterliğin “Resen Zabıt” başlıklı 10.08.1959 tarihli belge ekinde yer alan 8 Ağustos 1959 tarihli “…” başlıklı 2 sayfalık davacıların murisi tarafından yazılan belgede, Noterliğe bir asıl ve iki kopya halinde teslim edilen kitap kopyalarının …, …, …’na teslim sırasını belirlediği, ilk olarak …’in teslim alacağı, sırayla … ve …’na teslim edileceği, ölen kişinin sıradan çıkacağı, kitabı alanın derhal vazifeye başlayacağı ve bu şartlar altında üç arkadaşa aynı derecede telif hakkını verdiğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
… 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 01/07/2002 tarihli … Karar sayılı veraset ilamından, muris …’ın 19/02/1960 tarihinde vefat ettiği geriye mirasçıları murisin kardeşi davacı …’in, diğer davacılar murisin kardeş çocuklarının mirasçısı olarak kaldıkları anlaşılmıştır.
Bilirkişiler Uzman Psikoloğ …, FSEK uzmanı yazar …, mali bilirkişi …’den oluşan bilirkişi heyetinden alınan 05.01.2017 tarihli heyet raporunda; Davaya konu “… adlı eserin hazırlanan hususiyet ve üslupsal olarak belli bîr sistematiği ve açıklamayı bünyesinde barındıran FSEK 2/1 anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğunu, davaya konu kitabın FSEK 10 anlamında ortak eser olduğunu, eser sahiplerinin davacıların murisi ile davalı …,vefat eden … ve … olduğunu, davacıların murisinin Davalı …’ le yaptığı hibe şeklindeki kendi payı üzerindeki ivazsız tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu ve davalı ortak eser sahiplerinden Atilla tarafından davacıların murisi olan ortak eser sahibi tarafından yapılan ivazsız devre dayanılarak diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesi ile ortak eserin basım hakkının verilmesinin mümkün olduğunu, bu suretle davacıların taleplerinin takdirinin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
İlk derece mahkemesince bilirkişiler Prof Dr …’dan oluşan bilirkişi heyetinden alınan 09.10.2018 havale tarihli raporlarında; Söz konusu eserin yazımında davalıların katkıları mümkün olmakla birlikte söz konusu eserin yazarının … olduğunu, Dosyada mevcut noter onaylı hibe senedi ile …’ın telif, tabı, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarını hibe ettiği görüş ve kanaati oluştuğunu, ancak mahkemenin tazminata hüküm kurması halinde yapılan mali inceleme davaya konu kitabın satışı için kurulan ve başkaca faaliyeti bulunmayan …nin davaya konu kitaptan 2013-2018 yılları arasında toplam 44.096 adet satıldığı satışlardan 433.416,06 TL ciro elde ettiği ve resmi beyanlarından işletmenin 2013-2018 döneminde 131.639,13 TL zarar beyan ettiği hususunun tespit edildiğini beyan etmişlerdir.
Kaldırma kararında Davacılar vekilinin dava dilekçesinde hibe senedinin; hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığından geçersiz olduğu, istinaf dilekçesinde hibe senedine konu olan ve Noter’e teslim edilen kitapta ve hibe senedinde kitap isminin bulunmadığı, bilirkişiler tarafından da kitaplar üzerinde karşılaştırma yapılmadığı ileri sürülmüş ise de mahkememizce ilk heyetten alınan bilirkişi raporunda ” Dosyada mübrez dava konusu uyuşmazlıktaki “…” isimli kitap incelendiğinde kitabın kapağında “… tarafından düzenlenmiştir” ibaresinin bulunduğu, kitabın ilk sayfasında ise “7959 yılında “…” adını verdiğimiz … Planından gelen bu bilgiler, … tarafından düzenlenmiş, o tarihten beri noter, banka kasalarında korunmuş, zamanı geldiği için 54 yıl sonra yayınlanmıştır. Elinizdeki kitap, orijinal metnin günümüz Türkçesine uyarlanmış halidir” açıklamasının bulunduğu açıklanmıştır.
Kaldırma kararı kapsamında önceden rapor alınan bilirkişi heyetinden rapor alınması için ara karar oluşturulmuş, orijinal asılları mahkeme kasasında olan materyaller üzerinde inceleme yapılması gerekli olduğu halde , davacının ücret yatırmadığı anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlık hakimin hukuki takdiri ve bilgisi ile çözümlenecek nitelikte bir uyuşmazlık değildir. Zira kasada bulanan keza noterden de ilgili kitap getirtildikten sonra materyallerin bilirkişilerce ancak karşılaştırma yapıldıktan sonra eser sahipliği yada müşterek eser sahipliği konusunda bir kanaate varılacak olması , kaldırma kararında işaret edildiği üzere dosyaya sunulan kitabın günümüz Türkçesine uyarlanmış hali olmadığının ve uyarlamanın kim tarafından yapıldığının tespiti ile eser sahipliği yönündeki FSEK’de düzenlenen karinelerin de değerlendirilerek, davacıların murisinin tek başına eser sahibi olup olmadığı, müşterek eser sahipliğinin olup olmadığı, Davacıların, davaya konu “…” “…” ve “…” adlı kitaplar üzerinde mali hak sahibi olup olmadıkları, varsa tazminat istemleri hakkında ancak teknik yönden üstelik belirli bir zaman ve emek gerektirecek şekilde bilirkişi heyetince inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği, sunulu belgeler kapsamına göre davacının ispat hukuku kurallarına göre ancak bilirkişi incelemesi ile aydınlatılacak hususlarda, bilirkişi ücretini yatırmadığı ve artık bu delile dayanma hakkından vazgeçmiş sayılmasının gerektiği mahkemece kesin sürede belirlenen ücreti yatırmadığı gözetildiğinde ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın reddine,
2-179,90TL ilam harcının, 939,27 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 759,37TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacılara iadesine,
3-eser sahipliğinin tespiti talepleri yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davalı …’in yargılama giderlerinden olan 50 TL masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalılar ….nin yargılama giderlerinden olan 100 TL masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin ve Davalı Meta.. Yetkilisinin yokluğunda davalı vekili ve davalı asil …’in yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …