Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/39 E. 2023/6 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/39 Esas
KARAR NO : 2023/6

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/02/2022
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in uzun yıllardır erkek giyim, aksesuar ve ayakkabı imalat ve satış sektöründe faaliyet göstermekte olan başarılı bir iş insanı olduğunu, Türk Patent Kurumu nezdinde tescil edilmiş bulunan … tescil numaralı …. locarno sınıfında tescilli 10 farklı ayakkabı tasarımının tescile dayalı hak sahibi olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda mezkur tasarımlarının tescili talebiyle 12.07.2021 tarihinde Alman Patent ve Marka Kurumu’na başvurmuş, tasarımlarını 10.09.2021 tarihinde tescil ettirmiş olduğunu, müvekkili kendi zihni ürünü olan tasarımlarını hem ülkemizde tescil ettirmiş hem de Almanya ile başlayarak Avrupa pazarına da sunarak yurt dışına açılmış olduğunu, müvekkilinin tamamen kendi zihni ürünü olan ve Türk Patent ve Marka Kurumu ile Alman Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli tasarımlarını kullanarak imalatını yaptırdığı el yapımı ayakkabılar başta olmak üzere erkek ayakkabı, giyim eşyası ve aksesuarlarının imalatı ve satışına yönelik olarak “…” markasını kurmuş olduğunu ve halihazırda … nezdinde tescilli “…” numaralı ve …” ibareli markası ile Almanya’da…” isimli mağazasında ilgili sektörde faaliyet gösterdiğini, müvekkili aynı zamanda … alan adlı internet sitesi üzerinden de mezkur ürünlerin satışını gerçekleştirdiğini, müvekkili …’in bir süre davalı şirket ile karşılıklı ticari faaliyetlerde bulunmuş olduğunu, müvekkilinin daha sonra, davalı şirket ile aralarındaki iş ilişkisini sonlandırarak kendi mağazasını açmak sureti ile kendi işini kurmaya karar verdiğini ve bu kapsamda da “…” isimli markayı oluşturarak erkek giyim, aksesuar ve ayakkabı sektörüne adımını attığını, müvekkilinin, dilekçeleri ekinde sunmuş oldukları sosyal medya paylaşımları altında yazan tarihlerden de açıkça görüleceği üzere 2017 yılında “…” ibareli markayı bizzat kendisinin oluşturmuş olduğunu ve logosunu sektörün önde gelen firmalarına tasarlattığını mezkur markayı piyasada maruf hale getirdiğini müvekkilinin daha sonrasında, markasını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde de tescil ettirmek istediğini, 23.06.2020 tarihinde “…” ibareli markaya ilişkin olarak … numaralı nice sınıflarında marka tescil başvurusunda bulunduklarını ancak davalı şirketin, müvekkilinin markasını birebir kopyalamak suretiyle yapmış olduğu marka tescil başvurusu gerekçe gösterilerek, Kurum tarafından … Ve … Sınıfın ilgili alt sınıflarında reddedilmiş olduğunu, ve ilgili markanın 05.12.2020 tarihinde “…” tescil numarası ile kalan sınıflar bakımından tescil edilmiş olduğunu, Türk Patent Kurumu nezdinde davalı şirket adına tescilli “…” tescil numaralı ve “… ” ibareli markanın tescilli bulunduğu tüm sınıflar bakımından gerçek hak sahipliği ve kötüniyetli tescile dayalı olarak hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalıya tebligat yapılmış ancak cevap dilekçesi sunmadığı delil bildirmediği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Dava konusu uyuşmazlığın; davalı adına … tescil nolu markanın gerçek hak sahipliğine, kötüniyetli tescile dayalı olarak hükümsüzlüğü kapsamında açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava dilekçesi davalıya tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, 6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir. Dosya kapsamı teknik bir incelemeyi gerektirmediği, markanın hükümsüzlüğü, gerçek hak sahipliği gibi konularda hukuki değerlendirme gerektirdiğinden, bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı anlaşılmakla bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuş, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
KÖTÜNİYETLİ TESCİL İDDİASININ İNCELENMESİ
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (karar tarihindeki mevzuat )
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri )
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Madde 25/1 ‘de ” 5 inci (mutlak red nedenleri eski 556 sayılı KHK 7.nci maddenin karşılığıdır) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri -eski 556 sayılı KHK 8.nci maddenin karşılığıdır) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
Bilindiği gibi, MK 2. maddesi, ‘Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz’ hükümlerini amirdir.
Mülga KHK’ye kaynaklık eden AB Direktifi ve Topluluk Marka Tüzüğünde kötüniyet hususu açıkça hükümsüzlük nedeni sayılmıştır. Dolayısıyla, marka başvurusunun, kötü niyetle yapıldıgının belirlenmesi, örnegin, davacı markası veya ticaret ünvanı ile iltibas yaratmak üzere yapıldığı hususunda hiçbir kuşkunun olmadığı hallerde, dürüstlük ilkesi ile, MK 2. maddesinden hareketle, kötü niyetle tescil edilen bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi her halde kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 esas, 2008/507 karar sayı ve “RG 512” kararında kötü niyetli başvurunun hükümsüzlük nedeni sayılacağı kabul edilmiş bulunmaktadır.
Yargıtay 11. HD.’ nin 19.14.2002 tarihli, E. 2001/9903 ve K. 2002/3699 sayılı kararında; “İsviçre – Türk Markalar Hukukuna göre, marka üzerindeki hakkın iktisabı ve korunması ile ilgili olarak üç önemli ilkeye dayanır. Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve imal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna “gerçek hak sahibi” denilir ve bu tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Buna mukabil bir markayı ihdas ve imal etmeksizin seçip tescil ettiren bu kimsenin tescili kurucu etkiye sahiptir. Ancak, bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yargıtay kararında marka üzerindeki öncelik hakkının o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye ait olduğunu, buna gerçek hak sahibi denildiği, bu gibi durumlarda markanın tescilinin yalnızca açıklayıcı etkiye sahip olduğu, diğer bir deyişle marka üzerindeki hakkın tescilden önce doğduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Bir işaret üzerinde hak iddia edebilmek için, üçüncü kişinin tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullanmak ve belli bir oranda tanınır hale getirmek gerekmektedir. Ancak bu ihtimalde, işaret üzerinde bir hak elde edilmiş olabilir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir.
Sunulu delillere göre davacının Türk Patent Kurumu nezdinde tescil edilmiş bulunan … tescil numaralı 10 farklı ayakkabı tasarımının hak sahibi olduğu, dava dilekçesi ekinde ise asarımlarının tescili talebiyle 12.07.2021 tarihinde Alman Patent ve Marka Kurumu’na başvurduğu, tasarımlarını 10.09.2021 tarihinde tescil ettirmiş olduğu, başta tescilli tasarımlarını kullanarak imalatını yaptırdığı ayakkabılar olmak üzere erkek ayakkabı, giyim eşyası ve aksesuarlarının imalatı ve satışına yönelik olarak “…” markasını kurduğu, EIPO nezdinde tescilli “…” numaralı ve …” ibareli markasının ve Almanya’da “…” isimli mağazasında ilgili sektörde faaliyet gösterdiği, … alan adlı internet sitesi üzerinden ticari faaliyetini gerçekleştirdiği, dava dilekçeleri ekinde sunmuş oldukları sosyal medya paylaşımları altında yazan tarihlere göre 2017 yılında “…” ibareli markanın ve logonun davacı yanca oluşturulduğu, logonun bizzat davacıya ait site içinde kullanıldığı, davalının aynı logo da dahil olmak üzere aynı marka ibaresi ile bir dönem ticari ilişki kurduğu davacıya ait markayı ve logoyu tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu, marka ve logo üzerinde sunulu delillere göre davacının gerçek hak sahibi olduğu, davalının yargılamanın hiçbir aşamasında marka üzerinde yer alan logo ve marka ibaresinin kendisi tarafından yaratıldığına dair delil sunmadığı, sunulu delillere göre somut olayda davacının marka ve logo üzerinde gerçek hak sahibi olması, Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırı olarak tescilin gerçekleştirildiği, davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğu subut bulduğundan davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğüne ve davanın esastan kabulüne karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı adına … tescil nolu markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar kesinleştiğinde sicile işlenmek üzere TÜRK PATENT VE MARKA KURUMUNA GÖNDERİLMESİNE,
2-179,90TL ilam harcının, 80,70 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 99,20 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 80,70 TL başvuru harcı, 80,70 TL peşin harç 130 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 291,4 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin e duruşma ile yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 24/01/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸