Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/30 E. 2023/148 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/30 Esas
KARAR NO : 2023/148

DAVA : Marka hakkına tecavüz&haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i , maddi ve manevi tazminat
DAVA TARİHİ : 07/07/2014
KARAR TARİHİ : 05/10/2023

Taraflar arasında marka hakkına tecavüz&haksız rekabetin tespiti ile men ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2014/165 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/216 esas numarasına kayıtlanmış, Mahkememizin 2017/216 Esas, 2019/107 karar ve 7.3.2019 tarihli ilamının istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliyesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1422 Esas, 2022/120 Karar nolu Kaldırma kararı ile dava dosyası mahkememizin 2022/30 esas numarasına kayıtlanmış ve kaldırma kararı uyarınca yapılan açık yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin volanlar, musluk kolları vanalar, armatürler ve sıhhi tesisat ile ilgili her türlü tamamlayıcı ürünün üretim ve satışı işi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin “…” markalı ürünlerin tüm Türkiye çapında ve Avrupa’nın birçok ülkesine ihraç ettiğini ve söz konusu markanın … sayı ile … sınıftaki emtialar yönünden TPE nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkilinin her türlü sıhhi tesisat ve armatür parça emtialarında “…” markasının tek ve gerçek hak sahibi olduğunu, davalılardan …Şti.’nin “…” ve “…” ibareli marka başvurularının, müvekkilinin tescilli markası ile karışıklığa sebep olacağı gerekçesi ile reddedildiğini, davalıların ortakları aynı olan aynı kişilere ait firmalar olduğunu ve müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, davalıların başvurular ve davalar nedeniyle müvekkilinin … markasını çok iyi bildiklerini, ancak buna rağmen haksız kullanımlarına devam ettiklerini, davalıların kötü niyetli olduklarını, davalıların bu kullanımlarının tespiti amacıyla … 2. FSHHM’nin … ve … D.İş sayılı dosyaları ile davalı yanların işyerlerinde ve internet siteleri üzerinde delil tespiti yaptırıldığını ve yapılan tespit ile davalıların “…” markasını, ticaret unvanının kullanım kapsamı dışında, bu kapsamı aşar şekilde marka olarak tabela, fatura ve matbuatlarında kullanıldığının ve internet üzerinde yapılan incelemede de, davalıların pek çok sitede markayı haksız ve izinsiz kullandıkları ve bu marka ile reklam, tanıtım ve satış yaptıkları hususunun tespit edildiğini, ayrıca davalıların tescilli bir … markası bulunmamasına rağmen, … ibaresinin yanında “…” işareti koymak suretiyle kullandıklarını ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, durdurulmasını, yasaklanmasını, kaldırılmasını, tecavüz teşkil eden her türlü reklam ve tanıtım faaliyetlerinin durdurulmasını, … ibaresinin davalı …Tic.Ltd.Şti unvanından terkinini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 20.000,00 TL tazminatın, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin işlendiği tarihten itibaren Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve hükmün ilanı ile değişik iş dosyalarında yapılan yargılama giderlerinin de davalılardan tahsilini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ortaklarının aynı olması dışında aralarında bir bağ bulunmadığını, bu nedenle müvekkili … Tic.Ltd.Şti’nin işbu davada pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, zira gerek tescilli, gerek tescilsiz, gerekse haklı veya haksız … markasının hiçbir şekilde müvekkili … Şirketi tarafından kullanılmadığını, müvekkilinin … ibaresini tek başına markasal olarak kullanmadığını, davacı markası ile müvekkili firma unvanının iştigal ettiği mal ve hizmet sınıflarının ayrı olduğunu, müvekkilinin ticari unvan olarak …Ltd.Şti’ni herhangi bir ambalaj veya ürün üzerinde direkt olarak kullanmadığını, … ibaresinin sırf davacı tarafından tescil edilmesinden dolayı ayrı bir sınıfta kullanılmasının engellenemeyeceğini, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet durumunun mevcut olmadığını, bu nedenle davalının iddia ettiği tazminat ve yoksun kalınan karına ilişkin taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Davacının tescilli … ibareli markasını davalıların ürünlerinde ve basılı evraklarında aynen kullanılmak suretiyle markaya tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’i, oluşan maddi durumun giderilmesi ve ayrıca davalılardan … Şirketinin unvanındaki … ibaresinin sicilden terkini, 556 Sayılı KHK’nın 66/b maddesi gereğince şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsili ve verilecek kararın ilanı taleplerine ilişkin olarak açılmıştır.
Kaldırma kararı öncesinde yapılan yargılamada; … 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 07.03.2019 tarihli …E. – … K. sayılı ilamının istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliyesi 16. Hukuk Dairesi 2019/1422 Esas, 2022/120 Karar nolu ilamı ile kaldırıldığı ve kaldırma kararında..”.. Dosya içerisinde bulunan TPMK kayıtları ile bilirkişi raporunda yer verilen marka tescil kayıtlarından; Davacı adına 24/02/2006 başvuru tarihli …sayılı …Sınıflarda … markası, 06/10/2009 başvuru tarihli … başvuru numaralı … markası ve 23/11/2011 başvuru tarihli … başvuru numaralı, … Sınıfta … esas unsurlu markaların tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davalılar adına tescilli … ibareli markası bulunmadığı, tespit dosyalarına ibraz edilen mahkeme ve Yargıtay ilamlarından, davalılardan … şirketi adına … sayı ile … sınıfta yapılan “…” ibareli başvurunun Türk Patent tarafından müvekkil markası dolayısıyla reddedildiği, red kararının iptali için davalı tarafça davacı ve kurum aleyhine … 4. FSHHM … E-… K Sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.11.2013 tarihli 2013/13954 Karar-2013/20012 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği, davalı adına … sayı ile … sınıfta yapılan “…” ibareli başvurunun Türk Patent tarafından müvekkil markası dolayısıyla reddedildiği, red kararının iptali için davalı tarafça davacı ve TPE aleyhine … 1. FSHHM … E-…K Sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davalı … Şirketinin … Sınıfta … sayılı … marka başvurusunun, … sayılı … Sınıfta …marka başvurusunun, … başvuru numaralı tüm sınıflarda … marka başvurusunun, … başvuru numaralı … Sınıflarda …marka başvurusunun, … başvuru numaralı … Sınıfta … ŞİRKETİ+şekil marka başvurusunun müddet olduğu anlaşılmıştır.
Ticaret sicil kayıtlarından davalı …Ltd. Şti.’nin 05/01/2009 tarihinde tescil edildiği, diğer davalı …Şirketi ile ortaklarının aynı kişiler olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan… D. İş sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafın talebi üzerine her iki davalı şirketin ortak adresinde tespit yapıldığı, marka patent vekili bilirkişi …’in raporunda, ürün yada ambalaj üzerinde kullanım bulunmuyorsa da, girişte tabeladaki kullanımın görüntüsüne rapor içeriğinde verildiği, … tarihli ve … sayılı faturanın orta kısmında … ibaresinin kullanıldığının beyan edildiği ve fatura içeriğine yer verildiği, kullanımın … Sınıfta olduğunun, davacı markasının … Sınıfta tescilli olduğunun beyan edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan …D. İş sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafın talebi üzerine internet ve sosyal medya adreslerinde tespit yapıldığı, marka patent vekili bilirkişi … ve Bilişim Uzmanı …’nın raporunda, … Şirketi’nin firmasına ait … ibarelerinin internet sitelerinde kullanımın bulunduğu, ancak kullanımın farklı kapsamlarda olduğu, davacı markasının koruma kapsamında bulunmadığı beyan edilmiştir.
İlk derece mahkemesince Mali bilirkişi …’den alınan 18.9.2015 tarihli raporda; … 2, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …D.İş ve … D.Iş sayılı dosyası, İle davalı tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan sınırlı incelemede edinilen bilgiler ile; Davalı firmaların ticari defter kayıtlarında, ürün satışlarını Yurtiçi Satışlar, Yurtdışı Satışlar olmak üzere İki ayrı genel başlıklı hesaplarda takip etmiş oldukları, ürün bazında satış takibi yapmadıkları, davalılara aît ticari defter ve belgeler üzerinden dava konusu “…” markalı ürünlerin, satışlar içerisindeki meblağının tespitinin yapılamadığı,muhtemel gelir tespiti yapılamadığını bildirmiştir.
İlk derece mahkemesince, Bilirkişiler marka patent vekili … , Muhasip …ile Makine Yüksek Mühendisi …’dan oluşan bilirkişi heyetinden aldırılan 23.06.2016 tarihli raporda; Davalı… firmasının; tescilli olmadığı halde 2007-2011 yılları arasında … ve … İbareli markaları davacı markasının markası kapsamında yer alan emtialar ile ilintili ve bir birini tamamlayan emtialarda iltibas oluşturacak şekilde kullandığını, Davalı … firmasının unvanının tescilinden 5 yılı aşkın süre sonra yasanın ön gördüğü hak düşümü süresinden sonra huzurdaki davanın açıldığını, davalının unvanının sicilden terkini talebi yönünden marka ile davalının unvanı arasında iltibas olduğu ve davalı lehine haksız kazançlar olduğunu ispat eder bir delil sunulmaması ve unvan altında yapılan faaliyet alanının büyük çoğunluğunun marka kapsamı dışında kalması nedeni ile teknik açıdan yeterli olmadığını, davalı … isimli firmanın ise tespit sırasında alınan 09.04.2014 tarihli faturasındaki … ibaresinin kullanımının markasal olması ve kullanım kapsamının ise satış hizmetleri emtiasındaki bir kullanımı gösteriyor olması nedeni ile davacının …kod numaralı markası kaplamında kaldığı; ancak bu markanın resmi marka bülteninde ilan tarihinin 12.04.2014 olduğu, davacının bu markadan başka… Sınıfta tescilinin olmadığı düşünüldüğünde tespit sırasında sunulan faturaya göre davalı …’ ün bu kullanımı ile ilgili marka tecavüzünün oluşmadığı diğer kullanımların ise ticaret unvanının bahşettiği tescilli hak kapsamında kaldığını, dosyada … firmasının haksız kullanımı ispat eden başka delil bulunmadığını, davacının sessiz kalmasının MK 2 maddeye göre mahkemece değerlendirilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise davalının satış yaptığı ispat edilen 2009-2010 takvim yılında “…” markalı ürünlerle ilgili yaptığı Toplam 570.237,95.TL olan satışa karşılık 36.331,74.TL kar elde etmiş olabileceğini,ara karar kapsamında dava tarihinden gerice dönük olarak gün hesabı ile 5 yıl hesaplaması yapılınca yani 07.07.2014 tarihinden geriye doğru 07.07.2009 tarihine kadar olan satışlar baz alınarak yapılan hesaplamada İse davalı …’in 07.07.2009-07.07.2014 tarihlerindeki karının 17.674,14 TL olabileceğini , ara karara göre davadan geriye doğru 5 yıllık süre takvim yılı esas alınarak hesaplandığında (01.01.2009-07.07.2014 tarihleri: arası) 36.311,74 TL kar ile ilgili davacının toplam 26.443,5.TL faiz talep edebileceğini, davadan geriye doğru 5 yıllık süre gün hesabı ile dava tarihi olan 07.07.2014 tarihinden geriye doğru hesaplandığında İse 17.674,14 TL için 10.804,05 TL reeskont faiz talep edebileceğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince Hukukçu Öğretim Üyesi …, Makine Mühendisi… ve Muhasip …’den oluşan ikinci bir bilirkişi heyetinden alınan 29.05.2017 tarihli raporda; 1 nolu davalı … tarafından faturalarda satılan emtiaların davacı şirket tescilli markası kapsamında olduğu, emtialar için … ibaresinin kullanıldığı, davacı markasının da aynı … ibaresi olduğu, davalı eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu,2 nolu davalı tarafından iş evrakları üzerinde gerçekleştirilen … ibaresi kullanımının markasal nitelikte olduğu, ayrıca kullanımın davacı şirket marka tescili kapsamında olduğu, davalı eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, markaya tecavüz ve haksız rekabet eylemleri için somut bir zararın varlığının gerekli olmadığı, davalı şirket ticaret unvanında yer alan … İbaresinin terkinin gerektiğini, Markaya tecavüz talepli dava zamanaşımının 2 ve 10 yıllık sürelere tabi olduğu, her tecavüz eyleminde sürenin tekrar başlayacağı, ticaret unvanı terkini açısından TTK ve KHK açısından bir zamanaşımı süresi öngörülmediği, söz konusu süreler açısından MK 2 . nin dikkate alınması gerektiği, davacı tarafından 2 nolu davalıya ait dosyaya sunulan son 2014 tarihli faturadaki kullanımdan sadece 3 ay sonra açılan markaya tecavüz ve haksız rekabet davaları açısından zamanaşımı sürelerinin geçmediği, kullanımın başladığına dair dosyada bulunan 2011 tarihli fatura tarihinden itibaren de geçen 3 sene 6 aylık süre içerisinde davacı tarafın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığının söylenemeyeceği ayrıca söz konusu kullanımın tescilli ticaret unvanının tescil edildiği şekilde dürüst kullanım olarak düşünülemeyeceğinden tescilli hak savunmasının da yapılamayacağı, zira kullanımın ticaret unvanı kullanımı değil markasal kullanım olduğu, davalı ticaret unvanının tescilinden itibaren 5 sene 6 aylık sürenin geçtiği ancak dosyaya mübrez belgeler davalı tarafın kullanılan unvanın esaslı unsurunun davacı tarafa ait tescilli marka olduğunu bilindiği davalı tarafın iyiniyetinden bahsedilmeyeceği dosyaya mübrez belgeler arasında davalı tarafından markaya büyük yatırım yapıldığına dair herhangi bir belgenin sunulmadığı, söz konusu süre içinde davacı tarafın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığının söylenemeyeceği, davacının iş mahsulleri ve faaliyetleri ile karışıklığa yol açma İhtimalinin olduğu, ayrıca davalı tarafından tescilli olunmadığı halde işletme işareti üzerinde … işareti kullanılarak gerçek dışı izlenim yaratıldığı, söz konusu eylemlerin haksız rekabet oluşturduğu, KHK nin 66/b maddesi gereğince “marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tazminat talep edildiği, Mahkemece dava tarihinde geriye doğru 5 yıllık sürede elde edilen gelirler dikkate alınması halinde 07.7..2009-07.07.2014 tarihleri arasında yapılan satışlardan elde edilen 17,420,49 TL kar ( ana para) ve 7.665,33 TL faiz olmak üzere toplam 25.085,82 TL talep edilebilecek tutar olarak belirlendiğini, Mahkemece 2009 yılı satışlarının tamamı ve 2010 yılı satışları dikkate alınması halinde talep edilebilecek maddi tazminat tutan 37,164,97 TL kar ( ana para) ve 21.176,19 TL faiz olmak üzere toplam 58.341,16 TL bulunduğunu, Davacı tarafından 10.000,00 TL maddi tazminat talep edildiği, taleple bağlı kalınacağından 16.709,79 TL faiz dahil maddi tazminat talep edilebileceğini, Manevi tazminatın ise ise mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmişlerdir.
İlk derece mahkemesince Mali bilirkişi …’den alınan 27.4.2018 tarihli ek raporda; Davalı …Ltd, Şti. ile ilgili dosyada mevcut faturalardan … ve … markasıyla 2008 yılında toplam 121.020,61 TL, 2009 yılında 319.704,12 TL ve 2010 yılında ise 263.352,61 TL satış yapıldığının tespit edildiğini, Davalı …Tic. Ltd. Şti. İle ilgili 2011,2012,2013, yılları ve dava tarihi olan 07.07.2014 tarihine kadarki sürede düzenlenen faturaların incelenmesinde raporda faturalar dışında … ve …markalarıyla satış yapılmadığını, bu konuda 2011, 2012 2013 ve 2014 yıllarında örnek faturalar fotokopilerinin rapora eklendiğini, davalı … Tic. Ltd. Şti. 2009-2014 yılları satışlarının ortalama %69 yurt içine, %31 yurt dışına yapıldığı, davalı …Ltd. Şti. nirv ise 2009-2014 yıllan satışlarının ortalama %35 yurt içine, %65 İse yurt dışına yapıldığını,Davalı … Tic. Ltd. Şti tarafından üretilen ürünlerin … firmasına satıldığını, üretiminin bir kısmının ihracatının bu firma üzerinde gerçekleştirmekte olduğunu, Yurtdışı satışlar nedeniyle kayıt dışı işlem yapılmasının, satış cirolarının düşük gösterilmesinin mümkün olmadığını, Talep edilebilecek maddi tazminat tutarının dava tarihinden geriye 5 yıllık süre esas alınması halinde (1.355,99+16.064,50=) 17,420,49 TL ana para ve (908,55 +6.756,78=) 7.665,33 TL faiz olmak üzere toplam 25.085,82 TL hesaplandığını, Haksız rekabet nedeniyle 12.037,10 TL asıl alacak, 5.133,13 TL faiz olmak üzer toplam 17.170,23 TL talep edilebilecek tutar hesaplandığını, Davacı …Tic. A.Ş firması vekilince mahkemenin 03.03.2015 tarihli duruşmasında; 556 sayılı KHK nin 66/b maddesi gereğince “marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat talep etmiş olduklarından taleple bağlı kalınacağından faiz dahil maddi tazminat talepleri ve manevi tazminatın mahkemenin takdirde bulunduğunu bildirmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; … ibaresinin davalı … Dış Tic.Ltd.Şti unvanından terkinini, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni ve ref’ini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen, faiziyle tahsilini talep etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstinaf incelemesi, 6100 Sayılı HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde yazılı sebepler ve kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın davalılardan, müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiği anlaşılıyorsa da; davacı vekilinin maddi tazminat talebinin, mülga 556 Sayılı KHK 66/2-b maddesinde düzenlenen “Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” hesaplanmasını talep ettiği, davalı şirketlerin ayrı tüzel kişilikleri bulunduğu gibi, kazanç tespitinin de ayrı ayrı yapılması gerektiği anlaşılmakla, öncelikle mahkemece davacı tarafça talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının hangi davalıdan ne miktarda istenildiği açıklatıldıktan sonra, her bir davalı yönünden ve her yıl için ayrı ayrı elde edilen kazanç miktarı yönünden muhasip bilirkişiden ek rapor alınarak, tazminat miktarlarının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemenin kabulüne göre de, HMK 355. Madde gereğince Dairemizce resen yapılan incelemede; dava dilekçesinde işlemiş faiz alacağının açıklanarak harcının yatırılmadığı, neticei talebe eklenmediği, maddi tazminatın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin işlendiği tarihten itibaren reeskont faizi ile tahsilinin talep edilmesine rağmen, bilirkişi tarafından hesaplanan işlemiş faiz miktarının da hüküm altına alınarak, yazılı şekilde karar verilmesi, HMK 26. Maddede düzenlenen taleple bağlılık kuralına aykırı görülmüştür. Dairemizce istinaf incelemesi sırasında, bir kısım davacı markalarının tescil kayıtları ile davalı …Şirketine ait marka tescil başvuru dosyalarının celp edilmediği görülmekle, celbi için Türk Patent ve Marka Kurumu’na müzekkere yazılmışsa da, yukarıda yazılı eksiklikler nedeniyle, yargılamaya devam edilmesi gerektiğinden, bu aşamada müzekkere cevabının beklenmesine yer olmadığına, davalılar vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının eksik inceleme ve resen gözetilen sebeplerle kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edilen hususlarda yargılamaya devam edilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” Şeklindeki KALDIRMA KARARI üzerine dava dosyası Mahkememizin 2022/30 sırasına kayıtlanmış ve Kaldırma kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan kaldırma kararı uyarınca davacı yana tazminat istemini açıklaması için süre verilmiş sonrasında ise bilirkişiden ek rapor alınmıştır.
Davacı vekili kaldırma kararı sonrasında sunduğu 29.11.2022 tarihli beyan dilekçesinde; yüksek Mahkeme tarafından tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili taleplerinin kaldırma gerekçesi yapıldığını, Oysa ki huzurdaki davada, davalıların sorumluluğunun haksız fiile dayanmakta olup, kaynağı TBK md 61 “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” Hükmünün dikkate alınması gerektiğini, ortakları aynı olan davalılardan …firmasının müvekkiline ait … markasının aynısı /ayırt edilemeyecek derecede benzerinin yer aldığı ürünleri izinsiz olarak üretmiş/ürettirmiş, diğer davalı …ise bu ürünlerin satış ve pazarlamasını gerçekleştirdiğini, kaldırma kararında davacıya hangi davalıdan ne miktarda tazminat talep edildiği hususunda açıklama yapılamasının istenilmesinin hatalı olduğunu, ancak 8 yıldır devam eden yargılamanın daha fazla uzamasına sebebiyet vermemek için tazminata ilişkin talepleri ile ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000-TL maddi tazminatın 5.000-TL kısmının davalı … Ltd. Şti.’nden, 5.000-TL kısmının ise davalı … Tic. Ltd. Şti.’nden, 10.000-TL manevi tazminatın 5.000-TL kısmının davalı … Tic. Ltd. Şti. ‘nden 5.000-TL kısmının ise davalı … Tic. Ltd. Şti.’nden tahsil edilmek üzere toplam 20.000-TL tazminatın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin işlendiği tarihten itibaren T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiklerini bildirmişlerdir.
Tazminata ilişkin beyan dilekçesi sunulduktan sonra, Mali Bilirkişi … tarafından düzenlenen 23/12/2022 tarihli bilirkişi raporda özetle; Davalı … Ltd. Şti. dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde davaya konu ürünlerden 2009 yılında 1.355,99 TL ve 2010 yılında 16.064,50 TL olmak üzere toplam 17.420,59 TL (1.355,99 * 16.064,50- 17.420,49 TL) net kâr elde edildiğinin hesaplandığını, Davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde davaya konu ürünlere ilişkin sadece 2010 yılı içerisinde toplam 6.847,16 TL net kâr elde edildiğinin hesaplandığını bildirmiştir.
Kaldırma kararı gerekçesi, HMK 266 madde kapsamında kaldırma kararı öncesinde alınan bilirkişilerin kök ve ek raporları, kaldırma sonrasında alınan mali bilirkişinin ek raporu , Bam 16.HD tarafından celp edilen ve Türk Patent ve Marka Kurumunu tarafından 16.HD ‘ne hitaben gönderilen marka tescil belgeleri incelendiğinde;
Bam kararı gerekçesinde yer verilen ve celp edilen marka tescil belgeleri incelendiğinde;
Davacı …TİC. A.Ş. adına tescilli armatürk ibareli … nolu ticaret markasının ….sınıf için ilk defa 6.10.2009 tarihinde tescil edildiği ve …. Emtia sınıfını kapsadığı anlaşılmıştır.
Davacı … TİC. A.Ş. adına tescilli armatürk ibareli … nolu hizmet markasının ….sınıf için ilk defa 23.11.2011 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacı … TİC. A.Ş. adına tescilli armatürk ibareli …nolu ticaret markasının … sınıf için ilk defa 24.2.2006 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalılardan … TİC.LTD.ŞTİ adına … başvuru ve … başvuru nolu …sınıf için şekil ibaresi içeren armatürk ibareli markaların müddet olduğu, keza … nolu marka başvurusunun müddet olduğu, tespit dosyalarına ibraz edilen mahkeme ve Yargıtay ilamlarından, davalılardan …şirketi adına … sayı ile … sınıfta yapılan “…” ibareli başvurunun Türk Patent tarafından davacı markası dolayısıyla reddedildiği, red kararının iptali için davalı tarafça davacı ve kurum aleyhine … 4. FSHHM … E-… K Sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.11.2013 tarihli 2013/13954 Karar-2013/20012 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği, davalı adına …sayı ile … sınıfta yapılan “…” ibareli başvurunun Türk Patent tarafından davacı markası dolayısıyla reddedildiği, red kararının iptali için davalı tarafça davacı ve TPE aleyhine … 1. FSHHM … E-… K Sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği sunulu deliller kapsamından anlaşılmıştır.
Kaldırma kararı gerekçesinde de bildirildiği üzere; Davalı … Şirketinin … Sınıfta … sayılı … marka başvurusunun,…sayılı … Sınıfta …+şekil marka başvurusunun, …başvuru numaralı tüm sınıflarda … marka başvurusunun, … başvuru numaralı … Sınıflarda …marka başvurusunun, … başvuru numaralı … Sınıfta … ŞİRKETİ+şekil marka başvurusunun müddet olduğu anlaşılmıştır.
Ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde unvan terkini talep edilen davalı … Ltd. Şti.’nin 05/01/2009 tarihinde tescil edildiği, davacının ise ticari sicile 15.10.1992 yılında kayıt olduğu, diğer davalının ise 28/12/1998 tarihinde sicile kayıt olduğu anlaşılmıştır.
UNVAN TERKİNİ İSTEMİNİN İNCELENMESİ:
TTK’nun 20 ve 40 ncı maddeleri uyarınca her tacir, bütün ticari işlemlerini bir ticaret unvanı altında yapmaya, imzaladığı evrakı bu unvanı kullanarak imzalamaya mecburdur. Tacirin ticaret unvanı kullanma ve tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır. İşletme adı,işletmeyi benzeri işletmelerden ayırmaya yarayan ve işletmeyi tanıtma amacı güden bir isimdir. İşletme adının kullanılma zorunluluğu yoktur. Ancak,işletme adı kullanılıyor ise,tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır. Hizmet markası ise,bir işletmenin hizmetini diğer bir işletmenin hizmetlerinden ayıran işarettir.
Ticaret unvanı, işletme adı ile hizmet markası, tacirin maddi olmayan mal varlıklarıdır. Seçilmeleri, tescilleri, korunmaları, kullanılmaları ve kullanım amaçları farklıdır. Birbirleri ile karışıklığa neden olacak şekilde kullanılmaları halinde sahibinin bu durumu önleme hakkı bulunmaktadır. Karışıklığa neden olan kullanım şayet tescile dayalı bir kullanım ise, bu halde unvanın, işletme adının veya markanın sicilden terkini veya hükümsüzlüğü talep edilebilmektedir.
Davalı Şirket niteliği itibariyle tüzel kişi tacirdir. 6102 sayılı TTK’nda tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de ”basiretli olma” yükümlülüğüdür. Davalı şirket bir tüzel kişi tacir olması sebebiyle, TTKm.18/2 uyarınca basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğündedir. Bu hükme göre, faaliyet alanı içerisinde tüm işlemlerini hukuka uygun olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğü olan davalı şirketin, tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi de bu kapsamdadır.
Ticari hayatta, müşteri ve tedarikçiler arasında şirketler genellikte kısaca asıl ve baştaki unsuru ile anıldığı da bilenen bir gerçektir. Davalının ticaret unvanı davacının tescilli markası ile başladığı gibi toplanan deliller kapsamına göre davalının kullanımı markasal bir kullanım olduğundan davacının markasına tecavüz niteliğinde olan kullanımı davacının unvan terkini yoluyla engellemesi mümkündür.
Marka hukukunda öncelik ilkesi gereğince, markayı önce tescil ettiren veya tescil için başvuran kişinin marka üzerindeki hakkı korunur. Marka hukukunda kötü niyetin anlamı, marka yada ticaret unvanı başvurusunda bulunan kimsenin tescilini talep ettiği işaretin yurt içinde veya dışında başkasına ait veya kullandığı işaret olduğunu bilmesi veya bilebilecek durumda olmasıdır (Tekinalp Ü, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, 427-428).
Davalının ticaret unvanında davacının tescilli markası esas unsur olarak yer almaktadır. Dolayısıyla davalı tescil için başvuru anında kötüniyetli olduğundan sessiz kalma savunmasından faydalanamaz.
Ticaret unvanının terkini yasada belirli bir süreye bağlanmamıştır. Ancak bazı hallerde dava açmanın bir süreye bağlanmaması hukuka aykırı sonuçlar doğurabilir.Bu durum, önceki bir hakkın sahibinin, başka bir kişi tarafından markasının/ticaret unvanının veya benzerinin kullanılmasına veya tescil edilmesine karşı çıkmaması halinde karşımıza çıkar. Burada, önceki hak sahibinin dürüstlük kuralı gereğince göstermesi gereken bir davranış biçimi vardır, bu da dava hakkını makul süre içinde kullanmaktır. Önceki hak sahibinin dava hakkını kullanılması gerekirken sessiz kalması sonucu, iyi niyetli şekilde markayı daha sonra tescil ettiren kişiye karşı MK m.2 uyarınca davası açma hakkını kaybetmesi “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” dır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı 556 sayılı KHK’da ve TTK da açıkça düzenlenmemiştir. Ancak AB Marka Konusunda Kanunların Yeknesaklaştırılmasını öngören Yönergesi ve Topluluk Markası Tüzüğü bunu düzenlemiştir. Yönerge m. 9/1 ve Tüzük m. 53/1 ‘e göre, önceki hak sahibinin dava açma hakkını bilmesine rağmen beş yıl süre ile markasının veya benzerinin kullanılmasına karşı çıkmamışsa artık markanın hükümsüzlüğünü talep edemez. Yargıtay da bu konuda aynı görüştedir. Yargıtay HGK, 19.02.1969 tarihli, 1966/130 sayılı kararında “hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı durumuna son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin MK m.2’de anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığı ayrı bir sorundur. Aradan çok uzun süre geçtikten sonra, açmış olduğu dava, hakkın sınırları dışına çıkarak yaratılan mal varlığı değerinin yok olması veya sökülüp bozulması sonucuna yol açtığı için hakkaniyete aykırı görülebilirse bu takdirde el atanın gayretiyle elde ettiği bu durumdan istifadeye kalkışmak isteyen hak sahibinin bu hakkı MK m. 2 ‘ ye göre himaye edilmez”.Yargıtay 11. HD, 02.03.2000 tarihli, 2000/8169 E., 2000/1726 K. sayılı kararında, “dava açılmasının MK m. 2 ‘ye aykırı olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasına bağlı olduğu, davacının davalı tarafın ticaret unvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınmasının zımnen icazet anlamında olduğuna” karar vermiştir. Hukukumuzda sessiz kalma nedeniyle hak kaybı müessesesi hakkaniyet ilkesine dayandırılmakta olup, kaynağını MK m. 2’deki dürüstlük kuralında bulur. Yine burada basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü hatırlanmalıdır. Fikri mülkiyet hukukumuzda bu konu düzenlenmemiştir. Ancak Yargıtay kararlarıyla sessiz kalma nedeniyle hak kaybı benimsenmiştir.Yargıtay’a göre, özellikle başkasının hakkına iyi niyetle el atan kimsenin, büyük harcamalar yaparak yatırım yapmış olabileceği, bu durumda uzun süre sessiz kalmış kişinin bundan istifadeye kalkışmasının MK m. 2’ye aykırı olacağı üzerinde durulmaktadır. Yargıtay’a göre, uzun süre sessiz kalma zımnen icazet anlamına gelir. Aradan uzun süre geçtikten sonra açılacak dava, hakkın kötüye kullanılması teşkil edebilir. Ancak hak sahibinin gecikmede haklı bir nedeni bulunuyorsa hak kaybından söz edilemez. Bu halde hakka tecavüz eden kimse gecikmenin haklı bir nedeninin bulunmadığını ve gecikme nedeniyle kendisinin önemli derecede zarar göreceğini ispat etmesi gerekir. Diğer yandan ilkeye dayanan tecavüz edenin Bu savunmasının dinlenmesi için iyi niyetli olması gerekmektedir. Zira ilkenin temeli dürüstlük kuralına dayanmaktadır. Somut olayda ise davalının ticaret unvanına önemli yatırım yaptığı ispat edilemediği gibi, tescil anında davacının markasından haberdar olmadığını ileri sürmesi de somut delillere göre mümkün değildir. Zira davalının tacir olmasından hareket ile ayrıca davacının sunduğu kesinleşen mahkeme ilamlarına göre sessiz kalma savunmasının dinlenemeyeceği anlaşılmıştır. Bu savunma MK 2. maddesine uygun değildir. Dolayısıyla davacının dava açma ve terkin talep etme hakkının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı … Tic ltd şti’nin ticaret unvanından … ibaresinin terkinine karar verilmesinin şartlarının oluştuğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından … nolu davalıya ait dosyaya sunulan son 2014 tarihli faturadaki kullanımdan sadece 3 ay sonra açılan markaya tecavüz ve haksız rekabet davaları açısından zamanaşımı sürelerinin geçmediği, kullanımın başladığına dair dosyada bulunan 2011 tarihli fatura tarihinden itibaren de geçen 3 sene 6 aylık süre içerisinde davacı tarafın sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığının söylenemeyeceği, ayrıca sunulu faturalar ve davalı kullanımı incelendiğinde bu kullanımın tescilli ticaret unvanının tescil edildiği şekilde dürüstçe kullanımı olarak düşünülemeyeceği ve tescilli hak savunmasının da yapılamayacağı, zira kullanımın ticaret unvanı kullanımı değil markasal kullanım olduğu, davalı ticaret unvanının tescilinden itibaren 5 sene 6 aylık sürenin geçtiği ancak dosyaya mübrez belgeler davalı tarafın kullanılan unvanın esaslı unsurunun davacı tarafa ait tescilli marka olduğunu bilindiği, basiretli tacir ilkesinden hareket ile davalı tarafın iyiniyetinden bahsedilmeyeceği,davalı tarafından markaya büyük yatırım yapıldığına dair herhangi bir delil de sunulmadığı, davalı eylemlerinin TTK 54-55 uyarınca davacının iş mahsulleri ve faaliyetleri ile karışıklığa yol açma İhtimalinin olduğu, ayrıca davalı tarafından tescilli olunmadığı halde işletme işareti üzerinde … işareti kullanılarak gerçek dışı izlenim yaratıldığı, söz konusu eylemlerin haksız rekabet oluşturduğu anlaşılmıştır.
Keza Yargıtay 11,HD’nin 2013/13954 esas, 2013/20012 karar sayılı ilamı incelendiğinde de; “ Davacı vekili, asıl dosya ve birleşen dosyada, müvekkilinin …nolu …” ibareli marka başvurusuna davalı tarafça … nolu ”…” ibareli marka gerekçe gösterilerek yapılan itirazın nihai olarak TPE YİDK kararı ile kabul edildiğini, müvekkili marka başvurusu kapsamında kalan emtia ile davalı markası kapsamında kalan emtianın farklı olduğunu, iltibas tehlikesi bulunmadığını, müvekkiline ait daha önceden tescil edilmiş olan … nolu ”…” ibareli markanın bulunduğunu belirterek YİDK kararının iptaline, başvurunun tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.Davacı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK’nın 442. maddesi gereğince REDDİNE, 08.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Şeklindeki ilamları dahi gözetildiğinde davalının yeniden marka başvurularında bulunduğu ayrıca markasal kullanıma dayanak olması yönünden ortakları dahi aynı nitelikte olan ARMATÜRK esas unsurlu unvanı ticari sicile kayıt ettirdiği dolayısıyla davalının tescil anında iyiniyetli olmaması nedeniyle sessiz kalma savunmasında bulunamayacağı anlaşıldığından unvan terkini şartları oluştuğundan davalının ticari unvanının terkinine karar verilmesi gerekmiştir.
TECAVÜZ İDDİASININ İNCELENMESİ:
Davanın açıldığı tarihte yürrülükte olan 556 sayılı KHK hükümlerine göre;
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre; a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması, b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise, a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. Dolayısıyla 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen şekilde ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Çünkü anılan KHK’ nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir.
Kaldırma kararı öncesinde marka hukuku ilkelerine göre düzenlenen son bilirkişi heyet raporu HMK 266 madde kapsamında hükme esas alınmıştır.
Davalılar her ne kadar husumet itirazı ile ayrıca ticari unvan kullanımının hukuka ıygun olduğu yönünde savunmalarda bulunmuşlarsa da; Yargıtay “ın usulüne uygun şekilde tescil edilmiş hakkın, tescil edildiği şekilde kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet olmadığı yönündeki Yani 6769 sayılı SMK öncesindeki ilamlarına değinmek gereklidir. Burada vurgulanan markanın ve ticaret unvanının usule uygun olarak tescil edildiği şekilde, dürüst kullanımıdır. Oysa ticaret unvanının markasal kullanımı usulüne uygun ve dürüst kullarım olarak kabul etmek mümkün değildir. Hatta taraf şirketler ve özellikle 2 nolu davalı ve 1 nolu davalı arasındaki organik bağ düşünüldüğünde, davalı tarafından markasal kullanımının da dürüst kullanım olmadığı bilinmektedir. Bu çerçevede 2 nolu davalı kullanımının markaya tecavüz oluşturduğu, ayrıca davalı ticaret unvanırın ek unsurunun davacı markasının aynısı olduğu, 2 nolu davalı tarafın iştigal alanının markanın tescilli olduğu sınıflarla çakıştığı dolayısıyla tüketicinin aldanmasının kaçınılmaz olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan 1 nolu davalı … tarafından faturalarda satılan emtiaların davacı şirket tescilli markası kapsamında olduğu, emtialar için davacı adına tescilli … ibaresinin kullanıldığı, eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği yine 2 nolu davalı tarafından iş evrakları üzerinde gerçekleştirilen … ibaresi kullanımının markasal nitelikte olduğu, ayrıca kullanımın davacı şirketin marka tescili kapsamında olduğu, bu davalı yönünden de davalı eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu anlaşıldığından Davalıların davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekebetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, karar verilmesi gerekmiştir.
KHK nin 66/b maddesi gereğince “marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tazminat talep edildiği. Bu kapsamda markanın tescilli olduğu emtia sınıfı, davalıların bu ibare ile satış ve kar oranları dikkate alındığında; Marka hakkını ihlal nedeniyle 556 sayılı KHK 66/b kapsamında Mali Bilirkişi … tarafından düzenlenen 23/12/2022 tarihli bilirkişi raporda dikkate alındığında; Davalı …Tic. Ltd. Şti. dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde davaya konu ürünlerden 2009 yılında 1.355,99 TL ve 2010 yılında 16.064,50 TL olmak üzere toplam 17.420,59 TL (1.355,99 * 16.064,50- 17.420,49 TL) net kâr elde edildiğinin hesaplandığını, Davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde davaya konu ürünlere ilişkin sadece 2010 yılı içerisinde toplam 6.847,16 TL net kâr elde edildiğinin hesaplandığını bildirmiştir.
Davalılara ait mali kayıtlar, davacıya ait mali kayıtlar, kaldırma kararı ve sonrasında yaptırılan mali bilirkişi incelemesi, nazara alındığında;davalılardan …ŞTİ.’nin toplam 17.420.59 TL net kar elde ettiği ancak davacının kaldırma kararı sonrası sunduğu 29.11.2022 tarihli dilekçesi gözetilerek ve talep ile bağlı kalınarak 5000 TL maddi tazminatın 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,keza davalı …ŞTİ. nin toplam 6.847.16 TL net kar elde ettiği ancak davacının kaldırma kararı sonrası sunduğu 29.11.2022 tarihli dilekçesi gözetilerek ve talep ile bağlı kalınarak 5000 TL maddi tazminatın 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı manevi tazminatda talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren her bir davalı yönünden 5000 TL manevi tazminatın, 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte davalılardan ayrı ayrı tahsili ile davacıya verilmesine,hükmün ilanında davacının hukuki yararı mevcut olduğundan ilan talebi haklı görülerek karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalılardan eşit olarak tahsiline, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalıların davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, tecavüz teşkil eden her türlü tanıtım, materyal, vb. Faaliyetlerinin önlenilmesine,
II-Davalı … ltd şti’nin ticaret unvanından … ibaresinin terkinine, karar kesinleştiğinde karar örneğinin ticaret sicile gönderilmesine,
III- A-Marka hakkını ihlal nedeniyle 556 sayılı KHK 66/b kapsamında davalılardan …ŞTİ.’nin toplam 17.420.59 TL net kar elde ettiği ancak davacının kaldırma kararı sonrası sunduğu 29.11.2022 tarihli dilekçesi gözetilerek ve talep ile bağlı kalınarak 5000 TL maddi tazminatın 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,
B- Marka hakkını ihlal nedeniyle 5000 TL Manevi tazminatın 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte davalılardar …TİC.LTD.ŞTİden tahsili ile davacıya ödenmesine,
IV-
A-Marka hakkını ihlal nedeniyle 556 sayılı KHK 66/b kapsamında davalılardan …ŞTİ. nin toplam 6.847.16 TL net kar elde ettiği ancak davacının kaldırma kararı sonrası sunduğu 29.11.2022 tarihli dilekçesi gözetilerek ve talep ile bağlı kalınarak 5000 TL maddi tazminatın 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,
B- Marka hakkını ihlal nedeniyle 5000 TL Manevi tazminatın 22.4.2014 tarihinden itibaren Merkez bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faiz ile birlikte davalılardan …LTD.ŞTİ.den tahsili ile davacıya ödenmesine,
V-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalılardan eşit olarak tahsiline,
VI- 1.366,20 TL ilam harcının , 341,55 TL peşin harçtan mahsubu ile , bakiye harcın bozma öncesi tahsil müzekkeresi ile tahsil edildiğinden tekrar alınmasına yer olmadığına,
VII-Haksız rekabet ve tecavüzün tespiti yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 25.500 TL vekalet ücretinin davalılardan ayrı ayrı alınarak davacıya verilmesine,
IX- kabul edilen Maddi tazminat yönünden davacı vekili yararına Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000 TL vekalet ücretinin davalı …TİC. LTD.ŞTİ alınarak davacıya verilmesine,
X- kabul edilen Maddi tazminat yönünden davacı vekili yararına Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000 TL vekalet ücretinin davalı … LTD.ŞTİ alınarak davacıya verilmesine,
XI- kabul edilen Manevi tazminat yönünden davacı vekili yararına Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000 TL vekalet ücretinin davalı …TİC. LTD.ŞTİ alınarak davacıya verilmesine,
XII-kabul edilen Manevi tazminat yönünden davacı vekili yararına Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000 TL vekalet ücretinin davalı … LTD.ŞTİ alınarak davacıya verilmesine,
XIII-Davalıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
XIV-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 341,55 TL peşin harç, 25,20 TL başvuru harcı, 7.491,65 TL bilirkişi ücreti ve tebligat giderleri olmak üzere toplam 7.758,40 TL yargılama giderinin davalılardan eşit olarak alınarak davacıya verilmesine,
Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 05/10/2023

Katip
¸

Hakim
¸