Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/20 E. 2023/144 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/20 Esas
KARAR NO : 2023/144

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/04/2016
KARAR TARİHİ : 26/09/2023

Taraflar arasında markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2016/120 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/364 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiş, Mahkememizden verilen 13/11/2018 tarih ve 2017/364 Esas 2018/422 sayılı kararı İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2022 tarih ve 2019/1006 Esas, 2022/74 Karar sayılı ilamıyla KALDIRILMIŞ OLUP, mahkememizin 2022/20 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiş , Mahkememizce yapılan açık yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markası altında başta ana faaliyet ürünü fermuar olmak üzere giysiler, ayakkabılar ve çeşitli çanta türleri için fermuarlar, tokalar ve kilitler üreten İtalya menşeli bir firma olduğunu, müvekkili markasının kendi sektöründe dünyaca tanınmış marka statüsünde olduğunu, müvekkilinin söz konusu marka ile 1952 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, müvekkili markasının ülkemiz de dahil olmak üzere …, …, …, … ve … gibi yüzlerce tanınmış markanın ürünlerinde tüketici ile buluşan ve kendi sektöründe bilinen bir marka özelliğini taşıdığını, davalıların, müvekkilinin ticari itibarından yararlanmak ve sektöründe dünyaca tanınmış “…” markasından haksız şekilde yararlanmak adına TPE nezdinde başvuruda bulunduklarını ve … sayı ile “…” markasını… sınıfa dahil emtialar bakımından tescil ettirdiklerini, müvekkilinin dünyaca tanınmış markasının …. sınıfa dahil emtialar için… sayı ile marka … tarihinde TPE nezdinde marka başvurusunda bulunduğunu, ancak söz konusu başvurunun davalı adına tescilli markası gerekçe gösterilerek reddedildiğini, davalılar adına tescilli markanın kötü niyetli olarak tescil ettirildiğini ve müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmaya yönelik olduğunu iddia ederek, davalı adına … sayı ile “…” markasının, 556 Sayılı KHK’nın 42. maddesi gereğince hükümsüzlüğünü ve aynı zamanda markanın kötü niyetli tescil edilmiş olması sebebiyle de hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu markayı 11/03/2010 tarihinde başvuru yaparak tescil ettirdiğini, huzurdaki davanın ise 30/05/2016 tarihinde açıldığını, hükümsüzlük davasının açılması için öngörülen 5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan, zaman aşımı itirazında bulunduklarını, müvekkilinin hitap ettiği müşteri kitlesinin orta sınıf tüketici olarak tabir edilen kesim olduğunu, davacı her ne kadar müvekkilinin davacının ticari itibarından yararlanmasını hedeflediğini iddia etmekte ise de, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, ne müvekkilinin, ne de müvekkilinin satış yaptığı tüketici kitlesinin davacı tarafa ait markanın varlığından haberdar olmadığını, davacı yan sadece fermuar üretimi yaptığını iddia etmesine rağmen müvekkiline ait markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptalini talep ettiğini, davacının bu talebinde kötü niyetli olduğunu, kabul etmemekle birlikte, bir an için markaların benzer olduğu düşünülse dahi bu durumun müvekkiline ait markanın tamamen hükümsüz kılınması gerektirmeyeceğini, davacı tarafın başvuru sınıflarının, müvekkiline ait başvuru kapsamında çıkartılmasının yeterli olacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; davalılar adlarına tescilli iken dava açıldıktan sonra tescilli tamamı davalı …’ a devir edilen … sayılı … + şekil ibareli markanın davacı yanın aynı ibareli tanınmış olduğu iddia olunan marka ile iltibas oluşturur şekilde ve kötü niyetli olarak tescil edildiği iddiası ile hükümsüzlüğüne karar verilmesi ne ilişkindir.
Mahkememizce kaldırma kararı öncesinde ; … 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13.11.2018 tarihli … E. – … K.sayılı kararıyla; Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,-Davalı adına … no ile tescilli … şekil markasının … emtia sınıf yönünden 6769 sayılı SMK göre kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, diğer sınıflar için hükümsüzlük isteminin reddine karar verildiği ve Davalı … vekilinin süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde mahkememiz kararını istinaf etmiştir.
İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2022 tarih ve 2019/1006 Esas, 2022/74 Karar sayılı ilamıyla mahkememiz kararı kaldırılmış olup kaldırma gerekçesinde ise aynen”…TPMK kayıtlarından; … başvuru tarihli,… Sınıflarda… başvuru numaralı “…” ibareli markanın 28/04/2011 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Markanın %50 hissesinin sahibinin davalılardan … olduğu, ancak … 16. Noterliği’nin … tarihli … sayılı Marka Devir Sözleşmesi ile hissesini diğer hissedar …’a devrettiği, devrin TPMK’ya tescil edilerek markanın tamamının … adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince marka vekili bilirkişi ile sektör bilirkişisinden alınan 28/06/2018 tarihli raporda; Davacı firma adına başvurusu yapılan … nolu marka ile Davalı adına tescilli … nolu markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, … sınıf ve emtiaları bakımından çakışma olması sebebiyle de ortalama zeka sahibi tüketiciler nezdinde karıştırılma, iki marka arasında bağlantı olduğunu düşünme ihtimalleri bulunduğunu,davanın süresi içerisinde açılmadığı savı ile kötü niyetin varlığına ilişkin mahkemenin değerlendirme yapması gerektiğini, davacının, davalı markasının tescilinden önce Türkiye’de marka kullanımının olduğu, ancak “…” İbaresinin Türk Patent ve Marka Kurumu’nun resmi internet sitesindeki tanınmış marka listesinde kayıtlı markalardan olmadığını bildirdikleri anlaşılmıştır.
Marka hükümsüzlüğü talepli davada, davacı vekili “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğunu, davalının tescil başvuru tarihinden önce markanın 2008-2009 yıllarında Türkiye’de kullanıldığını, davalı markasının kötüniyetli tescil edildiğini, müvekkilinin … Sınıfta … başvuru numaralı marka başvurusunun davalı markası gerekçe gösterilerek reddedildiğini beyanla, davalı markasının hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Mahkemece davacı markası ile davalı markası arasında karıştırılma ihtimali olduğundan bahisle 26 sınıf yönünden davalı markasının kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmiş, davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dairemizce istinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesindeki sebeplerle ve kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır.
Taraf sıfatı HMK 114/1-e Maddesi ve HMK 115. Madde gereğince dava şartı olup, mahkemece resen incelenmesi gereken hususlardandır. Davaya konu hükümsüzlüğü istenen markanın davanın açıldığı 27/04/2016 tarihinde her iki davalı adına tescilli olduğu anlaşılıyorsa da, TPMK’dan celp edilen kayıtlar ve marka devir sözleşmesinden, yargılama sırasında, davalı …’ın %50 hissesini, … 16. Noterliği’nin… tarihli … sayılı Marka Devir Sözleşmesi ile diğer hissedar …’a devrettiği, devrin TPMK’ya tescil edilerek markanın tamamının … adına tescil edildiği anlaşılmakla, mahkemece davalı … yönünden davanın konusuz kaldığının dikkate alınmaksızın bu davalı hakkında da yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamış, davalı sıfatı ile ilgili olduğundan bu husus Dairemizce resen dikkate alınmıştır.
Davacı tarafın Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı markasının tanınmış olmadığı kanaatine varılmış, mahkemenin bu tespitine karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmadığından davalı yönünden usuli kazanılmış hak teşkil etmiştir. Davacı tarafça markasının ülkemizde de kullanıldığı ileri sürülmüş ve davalı markasının Türkiye’de kullanıldığını ispat yönünden bir kısım faturalar ve sözleşmeler sunulmuşsa da, faturalardaki ve sözleşmelerdeki yazıların İtalyanca olduğu anlaşılmakla, davacının Türkiye’de hangi ürünlerin satışını yaptığı ve satışı yapılan ürünlerin … markasıyla satılıp satılmadığı anlaşılamadığından Dairemizce bu belgeler üzerinde değerlendirme yapılamamıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ve kararın gerekçesinde ise, davacının reddedilen … Sınıfta … başvuru numaralı marka başvurusuna konu … markası ile, davalının hükümsüzlüğü istenen markasının iltibas yönünden karşılaştırılması yerinde değildir. Mahkemece öncelikle, davacı tarafa markanın Türkiye de davalı markasının başvuru tarihinden önceye ait … markasının kullanıldığını gösteren faturaların ve sözleşmelerin tercümesinin ibrazı için kesin süre verilmesi, davacı markasının davalı markasının tescil başvurusundan önce Türkiye’de markasal olarak kullanılıp kullanılmadığı, hangi emtia grubunda kullanıldığı ve davacının tescilsiz kullanım nedeniyle öncelik hakkına sahip olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, davalı markasının, davacının sonraki tescil başvurusuna konu edilen ve itiraz üzerine reddedilen marka ile karşılaştırılarak, iltibas ihtimali bulunduğundan bahisle yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi yerinde olmamış, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 355. Madde gereğince resen gözetilen sebeplerle her iki davalı yönünden mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davalı …’ın davaya konu markadaki hissesini yargılama sırasında devretmesi nedeniyle davalı sıfatının devam edip etmediğinin değerlendirilmesi, diğer davalı yönünden de, yukarıda yazılı şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmesi yönünden mahkemesine gönderilmesine … 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 13/11/2018 tarihli … E. – …K. sayılı kararının KALDIRILMASINA karar verilmiştir..
KALDIRMA KARARI SONRASI YARGILAMA;
TPMK kayıtlarından; …başvuru tarihli, … Sınıflarda … başvuru numaralı “…” ibareli markanın… tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Markanın %50 hissesinin sahibinin davalılardan … olduğu, ancak … 16. Noterliği’nin … tarihli … sayılı Marka Devir Sözleşmesi ile hissesini diğer hissedar …’a devrettiği, devrin TPMK kayıtlarına işlenerek markanın … adına tescil edildiği , tescilin 28.4.2011 tarihinde sicile işlendiği ve bültende de 30.5.2011 tarihinde ilan edildiği, dolayısıyla huzurdaki davalılardan … hakkındaki davanın konusuz kaldığı bu nedenle Davalı … yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
Kaldırma kararı sonrasında HMK 266 madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, …, … 14/09/2023 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; Davacının yurtdışında tescilli … markasını uzun zamandır … Sınıfta yer alan emtialarda tescil ettirerek kullandığı, … no ile … markasının … Sınıflarda yer alan mallar ve hizmetler için davalı adına Türk Patent nezdinde tescilli olduğu, davacı vekili tarafından sunulan sözleşmeler ve faturalar incelendiğinde davacının 2007-2010 yılları arasında Türkiye’ye fermuar ve fermuar bileşenleri ürünleri satışını yaptığı, fakat davaya konu … markalı ürünlere ait satış yapılmadığı, başka farklı markalı ürünlerin ihracatının yapıldığı, dolayısıyla hükümsüzlüğü talep edilen markanın davalının başvuru tarihinden önce davacı tarafından Türkiye’de bilinir hale getirilmediği ve yoğun kullanımının olmadığı, taraf markalarının karşılaştırılmasında şekil(tasarım) unsurlarında farklılık olduğu ve bütünsel bakış açısı ile kavramsal ve fonetik olarak benzer olduğu, aynı sınıfta yer alan emtialarda kullanıldığı ve sözkonusu markanın davalı tarafından kullanılması halinde bu emtiaların hitap ettiği orta düzeyde tüketici nezdinde iltibasa neden olabileceği , dosya kapsamında davalının hükümsüzlüğü talep edilen markasını KÖTÜNİYETLE tescil ettirmek istediğine dair herhangibir somut veri tespit edilemediği görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişile…, …,…,…12/01/2023 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacının yurtdışında tescilli … markasını uzun zamandır … Sınıfta yer alan emtialarda tescil ettirerek kullandığı, …no ile … markasının … Sınıflarda yer alan mallar ve hizmetler için davalı adına Türk Patent nezdinde tescilli olduğu, Davacı vekili tarafından sunulan sözleşmeler ve faturalar incelendiğinde davacının 2007-2010 yılları arasına Türkiye’ye fermuar ve fermuar bileşenleri ürünleri satışını yaptığı, fakat davaya konu … markalı ürünlere ilişkin ciddi şekilde satış yapılmadığı, başka farklı markalı ürünlerin ihracatının yapıldığı, Dolayısıyla hükümsüzlüğü talep edilen markanın davalının başvuru tarihinden önce davacı tarafından Türkiye’de bilinir hale getirilmediği ve yoğun kullanımının olmadığı, Taraf markalarının karşılaştırılmasında şekil(tasarım) unsurlarında farklılık olduğu ve bütünsel bakış açısı ile kavramsal ve fonetik olarak benzer olduğu, aynı sınıfta yer alan emtialarda kullanıldığı ve söz konusu markanın davalı tarafından kullanılması halinde bu emtiaların hitap ettiği orta düzeyde tüketici nezdinde iltibasa neden olabileceği , Dosya kapsamında davalının hükümsüzlüğü talep edilen markasını KÖTÜNİYETLE tescil ettirmek istediğine dair herhangibir somut veri tespit edilemediği, bu husustaki nihai değerlendirme ve takdir hakkının mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Toplanan deliller, kaldırma kararı gerekçesi, marka tescil ve devir belgesi, HMK 266 madde kapsamında kaldırma kararı sonrası sunulan denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi kök ve ek raporları bir arada incelendiğinde; Davacının Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı , toplanan delilere göre davacı markasının tanınmış marka olmadığı, davacı markasının tanınmış olmadığı hususunun davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmadığından davalı yönünden usuli kazanılmış hak da teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça markasının ülkemizde de kullanıldığı ileri sürülmüş ve davalı markasının Türkiye’de kullanıldığını ispat yönünden kaldırma kararı uyarınca davacı vekiline davacının Türkiye’de hangi ürünlerin satışını yaptığı ve satışı yapılan ürünlerin … markasıyla satılıp satılmadığı anlaşılamadığından bu yöndeki delillerine sunması için süre verilmiş sunulu deliller üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişilerce faturalar ve ticari evraklar keza dava dışı 3. Kişilerden gelen yazı içerikleri ve fatura içerikleri incelenmiş olup netice olarak Davacı vekili tarafından sunulan sözleşmeler ve faturalar incelendiğinde davacının 2007-2010 yılları arasında Türkiye’ye fermuar ve fermuar bileşenleri ürünleri satışını yaptığı, fakat davaya konu … markalı ürünlere ilişkin ciddi şekilde satış yapılmadığı, başka farklı markalı ürünlerin ihracatının yapıldığı tespit edilmiş olup, bu husus denetime uygun şekilde son raporun 3. Sayfasında liste halinde incelenmiş, bu durumda toplanan delillere göre davacı markasının davalı markasının tescil başvurusundan önce Türkiye’de markasal olarak ciddi bir kullanımının bulunmadığı, davacının tescilsiz kullanım yoluyla öncelik hakkına sahip olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı ile “…” adresinde bulunan … Şirketi arasında 1 Mayıs 2007 ve 01 Mayıs 2009 tarihinde imzalanmış acentelik sözleşmelerinin ve Türkçe tercümesinin sunulduğu anlaşılmıştır. Sunulan sözleşmeler incelendiğinde sözleşmenin davacı şirkete ait “plastik fermuar, metal fermuar, naylon fermuar, sadece üretim zincirine monte edilebilecek sürgü başlıklı zincir”ürünlerinin Türkiye’de satış ve dağıtım yetkisinin verildiği , sözleşmelerin içeriğinde herhangibir marka adının zikredilmediği de anlaşılmıştır. Yani davacının yetkili aracılığıyla da ciddi bir marka faaliyetinin bulunmadığı da anlaşılmıştır.
Davacının yurtdışında tescilli Markasının … *… harfinin altına doğru şimşek şeklinin yer aldığı, kelime ve şekil markası olduğu, … olarak okunduğu, … kelime olup Türkçe karşılığının “…” anlamına geldiği, Türkçe karşılığının olmadığı, bütünsel bakış açısı esas unsurunun “… * …” den ibaret olduğu,şeklinde kendine özgü bir grafik ile hazırlandığı anlaşılmaktadır. Davalının …ve …no ile tescilli markasının …’den oluştuğu ve kelime ve şekil markası olduğu, … ibaresinin ön planda olduğu, bu ibaresinin altında yer alan “…” (Tekstil ve Aksesuarlar) ibaresinin, mal ve hizmeti nitelediği, geri planda kaldığı ve markaya ayırt edicilik katmadığı … ibaresinin markaya esas unsur olarak yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davacının markası ile davalının markasının şekil(tasarım) unsurlarında farklı olmakla birlikte telaffuz olarak markada yer alan esas unsurun … olması nedeniyle her iki markanın benzer olduğu, bu durumda karıştırma ihtimalinin emtia sınıfı gözetilerek incelenmesi gereklidir.
Davacının Markasının yurtdışında … Sınıftaki emtialarda ve özellikle Fermuar Ve Fermuar Bileşenlerinde tescil edilmiş olduğu, davalının da …no ile tescilli markasının … Sınıfta yer alan aynı ve birbiri ile ilgili emtialarda tescil edilmiş olduğu, sözkonusu emtiaların orta düzeyde tüketiciye hitap eden ürünler olduğu, ortalama tüketici nezdinde benzerlik algısı oluşturacak nitelikte olduğu,ancak karıştırma ihtimalinin bulunması için aynı türde ürünlerin Türkiye’de piyasada bulunması gerektiği, davacı markasının ülkemizde tescilinin olmadığı, tüketicinin davacı ürününü daha önce görüp bilmesi halinde bir aldanmanın söz konusu olacağı,. Oysa davacının ülkemizde tescilli markası olmadığı, davacının markasının tescilsiz olarak da ülkemizde ciddi olarak kullanılmadığı dolayısıyla bu durumda karıştırma ihtimalinin bulunmadığı da gözetilerek bu yöndeki hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
KÖTÜNİYETLİ TESCİLE DAYALI HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİNİN İNCELENMESİ
Yargıtay 11.HD’nin 20.11.2018 tarihli ve 2017/1345 E., 2018/7216 K. sayılı ilamı, ,1.03.2021 T. ve 2020/1726 E. – 2021/1838 K.; 03.03.2021 T. ve 2020/1913 E. – 2021/1928 K. Sayılı yerleşik ilamlarına göre; daha ziyade markanın ticari faaliyetlerde ayırt edici işaret olarak kullanılması amacıyla değil, başkalarının ticaretine engel olmak, daha önce verilmiş bir mahkeme kararının etkisini azaltmak ya da veya kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak markayı kendi adına tescil ettirmek, sözleşme hükmüne aykırı olarak markayı adına tescil ettirmek gibi hususlar genel kötü niyet sebepleri olarak görülmektedir. Ayrıca tanınmış markanın aynısını veya benzerini tescil ettirmek dahi tek başına kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanmamaktadır. Zira kanun koyucu, tanınmış markanın aynısı veya benzerini tescil ettirmeye mülga KHK’nın 8/4 (6769 s. SMK’nın 6/5 m) maddesinde ayrı bir sonuç bağlamıştır. Kötü niyetin tezahürü değişik şekil ve koşullarda olabilir. Bu anlamda marka tescilini kullanarak başkalarının ticaretine engel olmak, bu amaçla şantaj yapmak ve para koparmak, markayı satmayı teklif etmek gibi eylemler olabilir. Kötü niyetin varlığını ispat bunu iddia eden davacı tarafa aittir.
Dolayısıyla yerleşik uygulamada işaret edildiği üzere sırf işaretsel benzerlikten yola çıkılarak, davalı tescilinin kötü niyetle yapıldığı olgusuna ulaşmak mümkün olmadığı, ihtimaller üzerinden hareketle davalının ileride davacının ticaretine engel olabileceğinin kabulü doğru olmadığı gibi, tek başına kötü niyet emaresi olarak görülemeyeceği bilinmektedir.
6769 sayılı “SMK m.6/(9) maddesinde Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu halde gerek yasa hükmü gerek de yerleşik içtihatlar çerçevesinde kötü niyetli olarak tescil ettirilen markaların hükümsüz kılınması gerektiği noktasında herhangi bir duraksama bulunmamakla beraber, hukukumuz çerçevesinde, kural olarak asıl olanın “iyi niyet” olduğu; kötü niyetin ise iddia eden tarafından ispatlanması gerektiği de ifade edilmelidir. Zira Yargıtay aynı tarihli başka bir kararında, dayanak markanın tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi, “asıl olan iyi niyetin varlığı olduğu için, tescilin kötü niyetli olduğunun bunu iddia edenin ispatlaması gerektiği, her ne kadar, markanın tanınmış olması ve tacirlerin aynı sektörde iştigal etmeleri ispat kolaylığı sağlamakta ise de, kötü niyetle tescil ettirildiği iddia edilen markanın tanınmış olmasının, kötü niyetin kabulü için tek başına yeterli olmadığı” kabul edilmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 02.04.2013 Tarih,2012/7350 Esas, 2013/6540 Karar) CIBU, 2013 tarihli …kararında, önceki markayı bilmenin, kötü niyetin varlığının kabulü için tek başına yeterli olmadığı ve bunun için başvuru anındaki tüm faktörlerin göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Avrupa Adalet Divanı bu konuda, “kendisinden önce bir başkasının diğer üye bir devlette aynı veya karışıklığa yol açacak kadar benzer bir markanın tescilli olduğunu bilip bilmediği, bilmesinin gerekip gerekmediği, bu kimsenin, bir başkasına ait markanın kullanılmasına engel olma amacı taşıyıp taşımadığı ve önceki markanın sahip olduğu hukuki korumanın ölçüsünün ne olduğu, önceki markanın kullanımının ne kadar eski olduğu, tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı olup olmadığı ” hususlarının ve tescil başvuru tarihi itibariyle “markanın sahip olduğu ün”ün göz önünde bulundurulmasını içtihat etmiştir (2009 tarihli CJBU, C-529/07 sayılı CHOCOLADEFABRIKEN LINDT& SPRÜNGLI-FRANZ HAUSWITH kararı için bkz.: ÇOLAK, S.901, dn. 2239).
Sunulu delillere göre davalı yanın dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirir iken kötüniyetli olduğunu gösterir herhangi bir veri de bulunmadığından kötüniyetli tescile dayalı hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Toplanan tüm deliller kapsamına göre, marka hukukunda ülkesellik prensibi geçerlidir. Davacı tarafın TPMK nezdinde tescilli bir markası bulunmadığı gibi davalının markasının tescilinden öncesi dönemde Türkiye’de davacının distribütörlük şeklinde bir ticari faaliyeti olmadığı gibi davacının 2007-2010 yılları arasında Türkiye’ye fermuar ve fermuar bileşenleri ürünleri satışını yaptığı, fakat davaya konu … markalı ürünlere ilişkin ciddi şekilde satış yapılmadığı, başka farklı marka isimleri altında yani dava dışı markalara konu ürünlerin ihracatının yapıldığı , toplanan delillere göre davacı markasının davalı markasının tescil başvurusundan önce Türkiye’de markasal olarak ciddi bir kullanımının bulunmadığı, davacının tescilsiz kullanım yoluyla dahi marka üzerinde öncelik hakkına sahip olmadığı,davacı markasının tanınmış marka olmadığı, davacının huzurdaki davayı 27.4.2016 tarihinde açtığı, davalı markasının ise sicile başvurusunun 29.4.2011 tarihi olduğu dolayısıyla 5 yıllık sürenin dolmasına 2 gün kala açılan davada 5 yıllık süre kaçırılmamış olmakla birlikte davacının uzun süre bekleyerek dava açtığı , davalının tescilde kötüniyetli olduğuna dair ileri sürülen hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı, somut olayda toplanan delillere göre ; Davalı … yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, Davalı … hakkındaki davanın esastan sübut bulmadığından reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçeye göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1- Davalı … yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2- Davalı … hakkındaki davanın reddine,
3-269,85 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 240,65 TL harcın davacıdan tahsiline,
4- Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 25.500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … ‘a verilmesine,
5-Davalı …’ın yapmış olduğu toplam 150 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı , davalı …’ın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 26/09/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır