Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/10 E. 2022/215 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/10 Esas
KARAR NO : 2022/215

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/01/2022
KARAR TARİHİ : 14/12/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının TPE nezdinde 28.09.2020 tarih ve … no ile tescilli bulunan “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkin edilmesini, Davalının davaya konu 28.09.2020 tarih ve … no ile tescilli bulunan “…” marka tescilini, yargılama devam ederken, üçüncü kişilere devretmesinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, verilecek ihtiyati tedbir kararının hüküm kesinleşinceye karar devamını, davalının kullanımında olan ” …” isimli web adresine ve internetteki diğer tüm mecralardaki tüm tanıtım ve kullanımının durdurulmasına, mütecaviz markanın web sitesinden çıkartılmasına, mümkün olmadığı takdirde web sitelerine erişimin engellenmesini, Davalının hükümsüzlüğü ve sicilden terkini talep edilen “…” markasını esasa ilişkin karar tarihinden itibaren kullanmasının önlenmesine, bu çerçevede davalının söz konusu markayı ürün ve/veya hizmetler üzerinde kullanmasının, bu markayı taşıyan ürünleri veya hizmetleri depolamasının, elde bulundurmasının, satışa arzının, ithal ve ihracının önlenmesine, markanın davalı tarafından reklam ve tanıtım malzemelerinde, antetli kağıtlarda, irsaliyelerde, fiyat listelerinde, faturalarda ve sair basılı evraklarda kullanılmasının da önlenmesini, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın markanın tesciline karşı süresi içerisinde itirazda bulunmamış olduğundan, işbu dava bakımından hukuki yararı bulunmadığını, dava konusu markalar görsel anlamda farklı markalar olduğunu, şekil kısmında ayırt ediciliği sağlayan en önemli unsurun renk unsuru olduğu göz önünde bulundurulduğunda, markaların renkleri tamamıyla birbirinden farklı olduğunu, kelime unsuru açısından bakıldığında, davacı markasının kelime kısmı, “…” şeklinde son derece uzun bir kelimeden oluşmakta iken, müvekkilinin markasındaki “…” kelimesi anlam ve görsel açıdan tamamen farklı bir kelimeden oluştuğunı, davacı markasında kullanılan “…” kelimesi ise uluslararası anlamına gelen, ayırt ediciliği ve markanın belirleyici unsuru olmayan, herkes tarafından kullanılabilen, hiçbir kimsenin tekeline bırakılamayacak olan bir kelime olduğunu, davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Davalı adına … nolu markanın hükümsüzlüğüne, davalı adına kayıtlı alan adının engellenmesine (tedbire) ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir. Dosya kapsamı davacının talepleri teknik bir incelemeyi gerektirmediği, marka hukuku yönünden somut uyuşmazlığın incelenmesi gerektiğinden hukuki değerlendirme gerektirdiği, bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı anlaşılmakla bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
Öte yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu gözetilerek uyuşmazlık ihtisas mahkemesi sıfatıyla mahkememizde sonuçlandırılmıştır.
Davalıya ait TPE nezdinde … tarih ve … no ile tescilli bulunan “…”şekil markasının …sınıf için 25.3.2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacıya ait TPE nezdinde … no ile tescilli bulunan “…”şekil markasının … sınıf için 12.12.2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
KÖTÜNİYET İDDİASINA DAYALI TALEPLERİN İNCELENMESİ
“Kötü niyet” ifadesi ile anlatılmak istenilen, “iyiniyetli olmamak” yani markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda bulunmaktır. Bunun dışında, mutlaka, bir hilenin, aldatmanın, dolanmanın varlığının bulunup bulunmadığının araştırılmasına ayrıca gerek yoktur.
Bilindiği üzere, hukukumuzda markaların korunması tescile dayalı olup tescilde ülkesellik prensibi ilke olarak geçerli kabul edilmektedir. Fakat bu durumun bazı istisnaları söz konusu olup markanın kötüniyetle tescil edilmiş olması bunlardan biridir. Marka tescilinde yerleşik içtihatlar kapsamına göre tescil ile sağlanan korumanın amacına aykırı kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yarar sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, tescilli markanın yahut tescil için başvurulan markayı oluşturan işaretin , yurt içinde yahut yurt dışında başkası tarafından kullanıldığının yahut tescil edilmiş olduğunun bilinmesi yahut bilinebilecek durumda olunması halinde marka yada ticari unvan tescilinde kötüniyetli olup olmadığı hususu her somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
Bilindiği gibi, MK 2. maddesi, ‘Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz’ hükümlerini amirdir. Öte yandan mülga 556 sayılı KHK’nin 35 maddesi, ‘başvurunun kötü niyetli yapıldığına ilişkin itirazların’ marka tescil sürecinde kurum tarafından dinleneceğini düzenlemişti.
KHK’ye kaynaklık eden AB Direktifi ve Topluluk Marka Tüzüğünde bu husus açıkça hükümsüzlük nedeni sayılmıştır. Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 esas, 2008/507 karar sayı ve “RG 512” kararında kötü niyetli başvurunun hükümsüzlük nedeni sayılacağı kabul edilmiştir.
Dosya kapsamında davalının markasının davacının markası ile aynı veya ayniyet derecesinde benzer olduğu hususu da tartışmasızdır. Davalı hiçbir gerekçe sunmadan davacının logosunu da birebir taklit ederek şekil unsuru da dahil olmak üzere tescil ettirmiş olup, Şu halde, iyiniyet iddiasında bulunamayacak durumda olan kişinin ayrıca kötüniyetinin ispatına gerek bulunmadığı da bilinmelidir.
Davacı … TİCARET LTD ŞTİ’nin ticari sicile 16.11.2017 tarihinde kayıt edildiği, davalı … A.Ş. nin ticari sicile 29.11.2019 tarihinde kayıt edildiği anlaşılmıştır.
Uyap sisteminden alınan who’s kaydında alan adının davalı adına 2019 yılında alındığı anlaşılmıştır.
Her iki firmanın logosu, markada yer alan asli unsurları incelendiğinde davacı şirket ile davalının tescilli marka adları ve logoları arasında birbirlerinden ayırt edilmelerini imkansız kılacak derecede benzerlik taşıdığı anlaşılmaktadır.
Davalıya ait TPE nezdinde 28.09.2020 tarih ve … no ile tescilli bulunan “…”şekil markasının … sınıf için 25.3.2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacıya ait TPE nezdinde … no ile tescilli bulunan “…”şekil markasının …sınıf için 12.12.2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda karıştırma ihtimali daha güçlüdür. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
AB Adalet Mahkemesi (CJEU ) uygulamalarında karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde bir takım ilkeler mevcuttur. Uygulamalara göre karıştırma ihtimali ilgili tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle marka veya işaretler birer bütün olarak değerlendirilmeli bu değerlendirme yapılırken uyuşmazlık konusu mal veya hizmetin talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılmalı ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağı gözönünde bulundurulmalı markadaki ayırt edici ve egemen unsurların bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır.
Markalar arasında daha az derecedeki benzerlik mal veya hizmetler arasında daha çok benzerlik ile dengelenebilir. Bunun tersi de mümkündür. Ayrıca eğer önceki markanın ayırt ediciliği kendiliğinden çok yüksek ise veya kullanım sonucunda yüksek ayırt edicilik sağlanmış ise karıştırılma ihtimali de çok yüksek olacaktır. Salt çağrıştırma ihtimalinin varlığı karıştırma ihtimalini de mevcut olduğunun kabulü için yeterli değildir. Önceki markanın tanınmışlığı da tek başına karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli değildir. Eğer her iki marka arasında çağrıştırma ,tüketicide bu markayı taşıyan ürünlerin aynı ya da ekonomik olarak bağlantılı işletmelerden kaynaklandığı yolunda bir kanaate yol açacak nitelikte ise, bu durumda karıştırma ihtimalinin bulunduğu düşünülmelidir. Markalar arasında görsel , işitsel,kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik olup olmadığı çağrıştırma söz konusu olup olmadığı, markaların ait oldukları mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markaların tescilli oldukları malın ya da hizmetin değeri , buna bağlı olarak alıcının mal almaya gittiğinde harcadığı zaman kriterleri dikkate alınarak ortalama düzeydeki tüketici gözü ile karıştırma ihtimali mevcut olup olmadığı tespit edilecektir.
Bilindiği üzere markanın en büyük fonksiyonu bir işletmenin mal ve/veya hizmetlerinin diğer işletmenin mal ve/veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamasıdır. Marka sayesinde o hizmetin kime ait olduğu rahatlıkla anlaşılabilir ve marka sahipleri de bu hakkın sağladığı koruma kapsamında satışlarını gerçekleştirir. Somut olayda, davacı şirket tarafından kullanılan “…” markası ve şekil unsuru Davalı Şirket tarafından “…” ve şekil unsuru ile birebir ve aynı alanda seçilip davacı markasından sonra tescil edilmiş olması ve davalının önöcesinde bu marka ve logo üzerinde gerçek hak sahibi olduğuna dair hiçbir delil sunmamış olması gözetildiğinde somut olayda hükümsüzlük şartlarının keza alan adının terkini şartlarının gerçekleştiği anlaşılmıştır. Zira kötüniyeti hukuk düzeni korumamaktadır.
Her iki marka incelendiğinde , ayniyet derecisinde benzerlik olduğu sabittir. 2017 yılında davalının markasından daha önce davacı yanca marka ve ticari sicile kayıt gerçekleşmiş olup, davacının tescilli markası ve ticari unvanının kılavuz unsuru “…” olup, davalının sonradan tescil ettirmiş olduğu marka adı ise “…”dır. Her iki marka adına bakıldığında “…” kelimelerinin birebir ayniyet içerdiği anlaşılmaktadır. Tarafların markası aynı alanda tescilli olması nedeniyle , tüketici zihninde karışıklığa sebebiyet vermesi kaçınılmazdır.
Öte yandan her iki markanın logosu incelendiğinde bu logoların birbirinin “tıpatıp” derecesinde benzer olduğu hususu da görülmektedir. Her iki logoda aynı şekilde dizayn edilmiş olup, aralarında sadece renk farkı bulunmaktadır. Buradan hareket ile davalının eylemi, yalnızca marka adı benzerliği ile sınırlı kalmamış, logonun da birebir aynısını kullanarak tescil ettirme boyutuna ulaştığından tescilde kötüniyet ile hareket edildiği hususu çok net olarak anlaşılmaktadır. Emtia sınıfı incelendiğinde Her iki şirketin de … numaralı sınıflarda “hizmet” sektöründe faaliyet gösterdiği gözetildiğinde SMK 6/6, 6/9 maddeleri kapsamında hükümsüzlük isteminin kabulünün gerektiği hususu sabit kabul edilmiştir. Zira davalı basiretli bir tacir gibi hareket etmekle yükümlü olup, başkasına ait bir markayı ve logoyu marka olarak tescil ettirirken günün birinde böyle bir tescil aleyhine hükümsüzlük davası açılabileceğini öngörmek zorundadır. Davalı Şirketin, dürüstlük kuralına aykırı olarak ayrıca davacının tescilli markası ve ticari unvanının ana unsuru olan ibare ile alan adı oluşturmuş olması nedeniyle davacı yan tarafından talep edilen alan adının erişime kapatılması şartlarının da oluştuğu anlaşılmıştır. Alınan who’s kaydı kapsamına göre … sitede logonun ve markanın kullanıldığı hususu tespit edilmiştir. (noter delil tespiti)
6769 sayılı SMK’nın 7/3-d madde düzenlemesi ile “işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması 29. maddenin 1/a hükmü kapsamına göre marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle davalının alan adı davacı markası ve ticari unvanı ile iltibasa ve haksız rekabete neden olduğundan alan adının erişime kapatılması isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Toplanan deliller, marka tescil belgesi, … 40. Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye numaralı elektronik delil tespiti ,… 40. Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye numaralı elektronik delil tespiti , taraf iddia ve savunmaları, ticari sicil tescil kayıtları, Alınan who’s kaydı gözetildiğinde ; Davalı adına tescilli … tescil nolu markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, arar kesinleştiğinde ilamın sicile işlenmesi için kararın TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU’na bildirilmesine, … alan adına erişim engellenmesine, bu yönde HMK 389 vd maddeleri gereğince erişim sağlayıcılar birliğine müzekkere yazılmasına karar verilerek aşğıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davalı adına tescilli … tescil nolu markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
2-Karar kesinleştiğinde ilamın sicile işlenmesi için kararın TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU’na bildirilmesine,
3-… alan adına erişim engellenmesine, bu yönde HMK 389 vd maddeleri gereğince erişim sağlayıcılar birliğine müzekkere yazılmasına,
4-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile yeniden alınmasına yer olmadığına,
5-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 80,70 TL başvuru harcı 80,70 TL peşin harç 96,5 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 257,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ NEZDİNDE İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 14/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır