Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/90 E. 2023/12 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/90 Esas
KARAR NO : 2023/12

DAVA : Markanın Devri
DAVA TARİHİ : 18/03/2021
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Devri davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … A.Ş. ve davalı … A.Ş. inşasına başladıkları …’ni daha başlangıç aşamasında ve bütün haklarıyla birlikte 16.06.2017 ve 27.12.2017 tarihli Adi Ortaklık Payı Devir Sözleşmeleri ile Müvekkili olan şirketlere devrettiklerini, Müvekkili olan şirketlerin milyarlarca TL harcama ile projeyi bitirdikleri ve hizmete açtıklarını, Davacı yanlara devri taahhüt edilen … başvuru numaralı ‘…’, … başvuru numaralı ‘the metropole’, … başvuru numaralı “…” marklarının devri için 09/07/2018 tarihinde sözleşme yapıldığı fakat davalı yanlar adına marka hisseleri üzerinde var olan hacizler nedeniyle işlemin ikmal edilemediği, 12/06/2020 tarihinde yapılan marka satış vaadi sözleşmesinde davalı yan tarafın davaya konu markaların devrinin kabul edildiği, Davalı yanların hacizlerin kaldırılacağı konusundaki söylemlere rağmen gerekli yasal devrin hala yapılmadığı markaların 3. kişilere devrini önleyecek şekilde ihtiyati tedbir konulmasına ve markaların davacılar adına tesciline karar verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA: Davalı … A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; Yapılan işlemin ticari bir işlem olduğunu, ticari işlemlerde dava açılması için öncelikle arabuluculuk yoluna gidilmesi gerektiğini, ancak davacı tarafın arabuluculuk yoluna başvurmadığını, Haciz konulmasının markanın devrine engel bir sebep olmadığını, bu sebeplerle davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. Cevap Dilekçesinde özetle; Davalı şirketlerden Varyap’ın tüm hak ve alacaklarını Kefeli’.. firmasına devrettiğini, daha sonra ise davalı şirket …’in de tüm hak ve alacaklarını mevzuata uygun olarak davacı … firmasına devrettiğini, Davaya konu markaların davacılar adına tescil edilmesine herhangi bir itirazlarının bulunmadığını, kendilerinin tüm bu süreçte iyiniyetli bir şekilde hareket ettiğini, Davalıların markaları davacıların talepleri doğrultusunda birden fazla sözleşme ile davacılara devrettiğini, nitekim Davacıların yapılan bu sözleşmeler uyarınca markaları fiilen kullanmaya başladığını, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; …numaralı “…”, … nolu “…”, …nolu “…”, … nolu “…” markalarının davacılar adına 1/2’şer hisse oranları ile sicile tesciline, davacı şirketlere devrine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacıların dava, davalıların cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davanın niteliği gereği arabulucuya tabi olmadığı anlaşılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Bilirkişiler …., …ve …’nin 02/09/2021 tarihli bilirkişi raporlarında; “SMK’nun 148. maddesine göre, tescilli bir Sınai hakkın (marka ya da tescil başvurusundan doğan hakkın) devrinin mümkün bulunduğunu, maddenin 4. fıkrasında yer alan hükme göre ise; Devir sözleşmelerinin geçerliliğinin, ancak noter tarafından onaylanmış şekilde yapılmış olmalarına bağlı olduğunu, Devir, lisans gibi hukuki işlemler taraflardan birinin talebi, ücretin ödenmesi ve yönetmelikle belirlenen diğer şartların yerine getirilmesi halinde sicile kaydedileceğini ve bültende yayımlanacağını, SMK’nun 115 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere, sicile kaydedilmeyen hukuki işlemlerden doğan haklar iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez..” …düzenlemesini içerdiğini, Marka, işletme ile birlikte devredilebileceği gibi, raporlarında da belirtildiği üzere, markanın işletmeden ayrı olarak devrinin de mümkün olduğunu, zira markanın işletmeyi değil, işletmenin sunduğu mal ve hizmetleri ayırt etmeye yaradığını,ancak bir işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devrinin, aksi kararlaştırılmamışsa, işletmeye ait markaların da devrini kapsayabileceğini,TTK 11/3 maddesi düzenlemesi gözetildiğinde aksi öngörülmemişse, işletmenin devri sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikri mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını da içerdiğinin kabul olunacağını, Markanın şirket birleşmesi ve bölünmesi yoluyla da devrinin mümkün olduğunu, SMK’nun 148.maddesi gereğince, markanın devri için, sözleşmenin noterden yapılmasının bir geçerlilik şartı olduğunu,Ancak, aksi kararlaştırılmadığı sürece noterden yapılacak işletmenin devri ya da başka bir işletme ile birleşme halinde, işletmeyle birlikte marka da devredilmiş olacağı için, bu durumda ayrıca markanın devri için de bir sözleşme yapılmasına gerek olmadığını. Tescil ve ilan ise yaratıcı değil, bildirici etkiye sahip olup, Noterden yapılacak devir sözleşmesi ile birlikte markanın devrinin hüküm ifade edeceğini, Markanın devrinin, bir tasarrufi işlem olup, mahiyeti icabı hakkın, alacağın temliki sonuçlarını doğuracağını, Devir ile birlikte marka, devredenin malvarlığından çıkar ve devralanın malvarlığına girer. Bu yönüyle marka devri, mutlak bir hakkın devridir. Devreden devir esnasında hangi haklara sahipse, ya da marka üzerinde hangi kısıtlamalar var ise, o haliyle devralana geçer. Sözgelimi devir sırasında marka üzerinde haciz veya rehin gibi kısıtlamalar var ise, devralan bu kısıtlamalar ile birlikte markayı devralır . her ne kadar işletmenin devri ile işletmeye ait markaların devrinin de gerçekleşeceğinin kabulü gerekecek ise de dosya münderecatında yer alan sözleşmeler ile yapılan anlaşmaların işletme devrinden ziyade 2 farklı firmaya ait bir projenin devrini işaret etmekte olduğu, ilgili sözleşmeler ile davalı firmalara ait ticari işletmelerin devri söz konusu olmadığı gibi davalı yanlara ait markaların devrinin de başkaca bir işleme bağlı olmaksızın gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olmayacağını , somut olayda sunulu sözleşmeler ile yapılan anlaşmaların işletme devrinden ziyade 2 farklı firmaya ait bir projenin devrini işaret etmekte olduğundan, ilgili sözleşmeler ile davalı firmalara ait ticari işletmelerin devri söz konusu olmadığı gibi davalı yanlara ait markaların devrinin de başkaca bir işleme bağlı olmaksızın gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olamayacağı , Yine her ne kadar davacı yanlar davalı yana ait markalar üzerinde var olan hacizler sebebi ile devirlerin gerçekleşemediğini iddia edilmekteyse de markalar üzerinde var olan hacizlerin devre engel teşkil etmediği noktasında da herhangi bir duraksama bulunmadığını, “satış vaadi sözleşmesi devralan ve devreden arasında sözleşmede geçen belirli şartların karşılıklı olarak eda edilmesi durumunda satış sözleşmesi yapılacağını ifade eden” borçlandırıcı bir sözleşme olduğunu, somut olayda adı geçen sözleşme de bir satış vaadi sözleşmesi olduğu, işbu sözleşmenin sonucu olarak satış vaadi sözleşmesinin devralan tarafından gerçekleştirmesi gereken edimlerin eda edildiği, ücret konusunun da sözleşmede açıkça yazıldığı üzere sembolik olduğu, arz edilen duruma karşı Devreden tarafın sözleşmeden doğan marka devri borcunu eda etmediğinin görüldüğü, bu çerçevede, davalı yanların ilgili borçlandırıcı işlemi çerçevesinde davacı yanlara dava konusu Markaları devir etmesi şartlarının oluştuğunun değerlendirilebileceğini, ancak bu halde de devrin ancak marka üzerinde var olan hacizler ile birlikte gerçekleştirilebileceğini, taraflar arasında Türk Patent ve Marka Kurumu’na şerh edilmemiş olan bir sözleşmenin haciz sahibi 3. Kişiler bakımından sonuç doğuramayacağı yönünde görüş ve kanaate vardıklarını bildirmişlerdir.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi, sözleşme içerikleri ,bilirkişi raporu bir bütün olarak incelendiğinde; dava konusu davalılar adına kayıtlı olan … numaralı “…”, … nolu “…”, … nolu “…”, … nolu “…” markalarının davacılar adına devir ve tesciline ilişkindir.
Marka tescilinin devir konusu 6769 sayılı SMK ‘nun 148. Maddesinde düzenlenmiştir. Yeni düzenleme ile SMK 148/4. Maddesinde yazılı şekil şartı öngörülmektedir. Devir sözleşmelerinin geçerliliği, ancak noter tarafından onaylanmış şekilde yapılmış olmalarına bağlıdır. Devir, lisans gibi hukuki işlemler taraflardan birinin talebi, ücretin ödenmesi ve yönetmelikle belirlenen diğer şartların yerine getirilmesi halinde sicile kaydedilecek ve bültende yayımlanacaktır. SMK’nun 115 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere, sicile kaydedilmeyen hukuki işlemlerden doğan haklar iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez..” …düzenlemesini içermektedir.
Her ne kadar davacı yanlar davalı yana ait markalar üzerinde var olan hacizler sebebi ile devirlerin gerçekleşemediğini iddia etmekte ise de; markalar üzerinde var olan hacizlerin devre engel teşkil etmediği yüksek yargı uygulamaları ile sabittir.
Öte yandan Markanın haczedilmesi, marka hakkı sahibi borçlunun marka üzerinde rehin hakkı tesis etmesi ya da markayı üçüncü bir şahsa devir etmesine engel teşkil etmez. Aynı şekilde haciz borçlunun markayı kullanmasını da engellemez. Markayı devralan üçüncü şahıs markayı üzerindeki haciz yükü ile birlikte devralır. İİK’nın 86/1. maddesinin getirdiği tasarruf yetkisini sınırlama, o menkul malın zilyet değiştirmesi halinde alacaklının bundan zarar görmesini önlemeye yöneliktir. Sicile kayıtlı ve devir işlemleri de ancak sicil üzerinden oluşabilecek marka hakkı bakımından bu sınırlandırmaya gerek yoktur. Haczin sicile şerhi ile o markayı devir alacak kişilerin bu yükümlülükle marka hakkını üzerine aldıklarının kabulü gerekir.” (Yargıtay 11. HD, 09.03.2000 T. E.1999/8623 K.2000/2232)
Bilindiği üzere “satış vaadi sözleşmesi devralan ve devreden arasında sözleşmede geçen belirli şartların karşılıklı olarak eda edilmesi durumunda satış sözleşmesi yapılacağını ifade eden” borçlandırıcı bir sözleşmedir. Somut olayda adı geçen sözleşme de bir satış vaadi sözleşmesidir. Devreden tarafından Aralık 2017 tarihli Adi Ortaklık Payı Devir Sözleşmesi kapsamında 1 TL gibi sembolik bir bedel ile markaların Devralanlar’a devredileceği öngörülmüştür.
Davacı bir yandan davalıların kabul beyanları da gözetilerek markanın davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmişse de davalılarca davanın açıkça kabul edildiğine dair bir beyanın dosyaya sunulmadığı , aksine davalı Davalı … Yatırımları cevap dilekçesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ayrıca dosyaya kabul yönünde bir beyan sunmadıkları anlaşılmıştır. Öte yandan taraflar arasında bir anlaşma durumu var ise zaten yargı yoluna başvurmaya gerek kalmadan, tarafların noterlikçe yapacakları yazılı bir devir ile Türk Patent ve Marka Kurumuna müracaat ederek tescil işlemini gerçekleştirebilecekleri de bilinmektedir. Markanın haczedilmesi, marka hakkı sahibi borçlunun marka üzerinde rehin hakkı tesis etmesi ya da markayı üçüncü bir şahsa devir etmesine engel teşkil etmemektedir. Aynı şekilde haciz borçlunun markayı kullanmasını da engel teşkil etmemektedir. Markayı devralan üçüncü şahıs markayı üzerindeki haciz yükü ile birlikte devralır.
Davalı … AŞ ile … A.Ş. arasında 14.04.2010 tarihinde Ortak Girişim Sözleşmesi imzalanmış olup, sonrasında ise …arasında 27.12.2017 tarihinde Adi Ortaklık Payı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır. adi ortaklık payı devir sözleşmesi’nde markanın devrine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Dolayısıyla marka haklarının da devredildiği gibi bir yorumda bulunulması da mümkün değildir. Markanın devire konu edilmesi ile satış vaadine konu edilmesi farklı hukuki sonuçlar doğurmakta olup, kaldiki markanın sicile tescile tamamen açıklayıcı etkiye sahiptir.
SMK 148. Madde kapsamında ”Hukuki işlemler taraflardan birinin talebi, ücretin ödenmesi ve yönetmelikle belirlenen diğer şartların yerine getirilmesi hâlinde sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır. 115 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere, sicile kaydedilmeyen hukuki işlemlerden doğan haklar iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.” Düzenlemesi ile sicile kaydının kurucu nitelik taşımadığı , markanın sicile tescilinin açıklayıcı etkiye haiz olduğu, marka devrinin geçerli olabilmesi için yazılı devir sözleşmesinin yeterli olup, ayrıca sicile tesciline gerek olmadığı, “markaların devir bedeli” başlıklı 4. maddesinde devir bedelinin 1-TL belirlendiği, kurum tarafından gönderilen yazı ekinde devrin talep edildiği markalar üzerinde haciz mevcut olup, ilk haczin 6.9.2017 tarihinde … 12. İcra müd. … esas dosyası ile konulduğu, haciz uygulaması tasarrufundan sonra 27.12.2017 tarihinde Adi Ortaklık Payı Devir Sözleşmesi imzalandığı, ancak markaların bu sözleşmede yer almadığı, 12.06.2020 tarihinde marka satış vaadi sözleşmesinin imzalandığı , tarafların edimlerinin /yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin bu yargılama konusu olmadığı , davacı iddiasına göre taraflar arasında zaten marka devrine yönelik bir kabul durumu var ise yargı yoluna başvurmaya gerek kalmadan, tarafların noterde yapacakları yazılı bir devir ile Türk Patent ve Marka Kurumuna müracaat ederek tescil işlemini gerçekleştirebilecekleri hususu bilinmektedir. Tarafların amacının marka üzerinde var olan hacizleri taraf değişikliği yoluyla berteraf etmek amacı ile hareket ettikleri varsayımında ise markanın üzerindeki haciz ile devir edilecek oluşu, yani markaların ancak üzerinde var olan haciz yükü ile davacıya devr edilecek olduğunun bilinmesi , huzurda sunulu sözleşme içeriklerine göre ise dosyada yer alan sözleşmeler ile yapılan anlaşmaların işletme devrinden ziyade 2 farklı firmaya ait bir projenin devrini işaret etmekte olduğu, ilgili sözleşmeler ile davalı firmalara ait ticari işletmelerin devri söz konusu olmadığı gibi davalı yanlara ait markaların devrinin de başkaca bir işleme bağlı olmaksızın gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olmadığı , satış vaadi sözleşmesinde ise markaların 1 TL gibi sembolik bir bedel ile satış vaadine konu edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğundan , sicilde taraf değişikliği yoluyla sözde davalıların kabul beyanında bulundukları iddiası ise markalar üzerinde var olan hacizlerin taraf değişikliği yoluyla etkisiz kılınması amaçlandığı yönünde mahkememizde kanaat oluştuğundan MK 2. Maddesi ile birlikte tüm sunulu deliller değerlendirildiğinde sübut bulmayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-179,90 TL ilam harcının 59,30 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 120,60 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 24/01/2023

Katip … Hakim …
¸ ¸