Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/377 Esas
KARAR NO : 2023/242
DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 07/12/2021
KARAR TARİHİ : 20/12/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’in, yıllardır, bünyesindeki restoran zinciriyle, sektöründe Türkiye’nin lider firmaları arasında yer almakta olup; kendisine duyulan güvenin ve saygınlığın sürekliliğini sağlamayı temel ilke edinmiş, kurumsal kimliğiyle öne çıkan örnek bir kuruluş olup “…” markasının, … tescilli markası olduğu, … ile … arasında, 01.05.2021 tarihinde, “…” adresinde yer alan … (Kısaca “….” olarak anılacaktır.) ilişkin olarak Franchise Sözleşmesi ve 01.06.2021 başlangıç tarihli Alt Kira Sözleşmesi imzalandığı, ancak …’ın yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine, …’in, …’a, 12.07.2021 tarihinde, … 53. Noterliği aracılığıyla ihtarnamesi gönderdiği, Franchise Sözleşmesindeki yükümlülüklerine aykırılıklarına son vermesini, cezai şart faturasını ödemesini, aksi halde Franchise Sözleşmesinde yer alan diğer haklarını kullanmak durumunda kalacağını ihtar ettiği, …’ın, …’in tüm sözlü ve yazılı uyarılarına rağmen, borçlarını ödememeye ve Franchise Sözleşmesine aykırı davranmaya devam ettiği, bunun üzerine …’in, …’a, 21.10.2021 tarihinde, … 53. Noterliği aracılığıyla ihtarname göndererek; Franchise ve Alt Kira Sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, ticari faaliyetlerini derhal sonlandırmasını, cezai şart dâhil tüm borçlarını ödemesini, aksi halde aksi halde hakkında yasal yollara başvurulacağını bildirdiği, Ancak …’ın, …’e, 27.10.2021 tarihinde … 6. Noterliği aracılığıyla ihtarname göndererek; … yaptığı haklı feshi kabul etmediğini, faaliyetlerine devam edeceğini bildirdiği, Bunun üzerine …’in, …’ın söz konusu hukuka aykırı ihtarnamesine karşı kendisine … 53. Noterliğinin 02.11.2021 tarihli cevabi ihtarnamesini gönderdiği; Franchise Sözleşmesinin feshinin haklı olduğunu, feshin tek taraflı yenilik doğuran bir hak olması sebebiyle kendisinin kabulüne tabi olmadığını, ticari faaliyetlerini ve marka hakkına yaptığı tecavüzü derhal sonlandırılması gerektiğini bildirdiği, Ancak …’ın, hala haksız olarak, … tescilli markası olan “…” markasını kullanmaya devam ettiği ve …’in marka hakkına tecavüz ederek haksız kazanç sağlamaya devam ettiği, Gelinen noktada …’in marka hakkına yapılan tecavüzün tespiti, durdurulması ve muhtemel tecavüzün önlenmesi; marka hakkına tecavüzün kaldırılması ile hukuka aykırı kullanım nedeniyle uğranılan zarar ve yoksun kalınan kazancın tazmin edilmesini talep etme zorunluluğu doğduğu, …’ın, taraflar arasındaki (…’a “…” markasını kullanma hakkı tanınan) Franchise Sözleşmesinin … tarafından feshedilmesine karşın, hala hukuka aykırı olarak; -“…” tabelası altında,
“…”in unvan, marka ve logosunu kullanarak, “…” ticari tanınırlığı üzerinden, “…”in markasına, standartlarına, fiyat politikasına hiçbir şekilde uymayan (fiyatlar … menüsü üzerine değiştirilerek elle yazılmış) ve “…”e yakışmayan bir şekilde, ticari faaliyetlerini sürdürmeye devam etmekte ve haksız kazanç sağlamakta olduğu, konuya ilişkin taraflarınca 19.11.2021 tarihinde yapılan tespitlere ilişkin fotoğrafların sunulduğu, Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 29, Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 149 ve Ticaret Kanunu Madde 56 hükümleri ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2014/1898, K. 2014/10526, T. 4.6.2014,Yargıtay 11. HD., E. 2015/12426 K. 2017/843 T. 15.2.2017, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2018/146, K. 2019/2920, T. 15.4.2019 ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2020/1214, K. 2021/5148, T. 16.6.2021 Yargıtay İçtihatları uyarınca Mahkemeden …’ın, …’in tescilli markasını, izni olmaksızın kullandığının ve haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığının tespiti ile … …’in markasına yaptığı haksız tecavüzün durdurulması ve yapacağı muhtemel tecavüzlerin önlenmesini talep ettikleri, …’ın, haksız olarak “…” markası altında ticari faaliyet gösterdiği, … ile aynı ürünleri satmakta ve kazanç sağlamakta; haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığı, takdir edileceği üzere, dava konusu restoranın, müşteriler tarafından, restoranda “…” marka ve logosu bulunması sebebiyle “…” olarak görülmekte ve tercih edildiği, bu kapsamda …’in yoksun kaldığı kazancın, …’ın haksız rekabeti olmasaydı, … elde edeceği muhtemel gelir olduğu, bu hususun Mahkeme tarafından tespit edilmesi ve Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 151 hükümleri ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2012 / 14674, K. 2013 / 13300, T. 25.06.2013 içtihadı uyarınca …’ın bu zarar bedelini, faiziyle birlikte ödemesine karar verilmesi gerektiği, …’ın, müşteriler nezdinde “…” olarak algılanmasına karşın, … standartlarında hizmet vermekten çok uzak olduğu, kendisinin markalarını haksız olarak kullandığını bilmesine karşın; kötü niyetli olarak, bu kullanımını sürdürdüğü; üstüne üstlük “…” marka ve logolu menüler üzerine kendisi el yazılı olarak eklemeler ve değişiklikler yaptığı, kendisinin standartlara aykırı hareketlerinin, fesih ihtarnamesinde detaylı olarak açıklandığı, …’ın, marka hakkına tecavüze konu ürünleri üretmesi ve piyasaya sunması nedeniyle …’in marka değerinin zedelenmekte, itibarının düşmekte olduğu, bu hususun Mahkeme tarafından tespit edilmesi ve Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 150 hükümleri ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2015/12160, K. 2016/6173, T. 2.6.2016 içtihadı uyarınca …’ın …’in uğradığı manevi zararı faiziyle birlikte tazmin etmesi gerektiği, …’ın “…” tabelası altında, … logosunun bulunduğu (menü, kâğıt, peçete vb.) materyallerle faaliyetlerini sürdürmesi, her geçen gün … uğradığı zararı artırdığı, bu nedenle, Mahkeme tarafından ivedilikle ve duruşmasız olarak, öncelikle …’ın kullandığı tabelanın indirilmesi, “…” markası altındaki ticari faaliyetinin durdurulması ve restoran içerisinde bulunan “…” logosunun bulunduğu her türlü eşyaya el konularak kaldırılmasına yönelik tedbir kararı verilmesini talep ettikleri, hususlarını belirterek ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, …’ın haksız rekabetinin ve …’in marka hakkına yaptığı tecavüzün tespiti, durdurulması ve muhtemel tecavüzün önlenmesine, …’ın, …’in marka hakkına yaptığı tecavüz nedeniyle, …’e, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak, uğramış olduğu yoksun kalınan kazanca ilişkin şimdilik 1.000 TL’yi, haksız fiil tarihi itibariyle ticari faiziyle ödemesine; …’ın, … marka hakkına yaptığı tecavüz nedeniyle, …’e, uğramış olduğu manevi zarara ilişkin 30.000 TL’yi, haksız fiil tarihi itibariyle ticari faiziyle ödemesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının yoksun kalınan kazanç ve manevi tazminat istemlerinin varlığı nedeniyle, ticari nitelikteki bu dava bakımından arabuluculuk müessesi zorunlu dava şartı mahiyetinde olup davacı
taraf eldeki davayı açarken işbu müesseseye başvurmadığından, zorunlu nitelikteki dava şartının “noksanlığı” sebebiyle, davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettikleri, Davacı taraf “…” markasının tescil sahibi olduğunu iddia ettiği ve iddiasına dayanak olarak dava dilekçesinin ekinde, … sayılı Marka Tescil Belgesine yer verdiği, davacının sunduğu tescil belgesinin; … tescil numarasıyla ( … Nice sınıfları için) 18/10/2021 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil edildiği olan, “…” marka ve işaretine ilişkin olduğunun anlaşıldığı, Davacı taraf ile davalı müvekkil arasında 01.05.2021 tarihinde, “…” adresinde bulunan restoran için Franchise Sözleşmesi akdedildiği, Bahse konu Sözleşme kapsamında davacı taraf markasına dair lisans (kullanım) hakkını davalı müvekkile tanıdığı; ancak, hangi tescilli markasına ilişkin olarak lisans hakkı tanıdığını Franchise Sözleşmesinde somutlaştırmadığı, neticede davacı tarafın dava dilekçesi ekinde sunduğu tescil belgesinden, Franchise Sözleşmesiyle lisans hakkı tanınan markanın; … tescil nosu ile marka siciline kayıtlı “…” markasının olduğu anlaşıldığı, Franchise Sözleşmesi’nin akdedildiği “01.05.2021” tarihinde, … numaralı markanın tescil başvurusunun dahi YAPILMAMIŞ olduğu, nitekim davacı tarafın … numaralı markanın tescil başvurusunu, 05.07.2021 tarihinde gerçekleştirdiği, dolayısıyla davacı tarafın akit tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumuna tescil
başvurusunda bulunmadığı tescilsiz bir marka üzerinden davalı müvekkile, 50.000 TL + KDV bedel karşılığında lisans hakkı tanımış olmasının 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 24. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık teşkil ettiği, bu bağlamda, somut uyuşmazlıkta davacının hukuka aykırı mahiyetteki Sözleşmeye dayanarak hak iddiasında bulunmasının açıkça hakkın KÖTÜYE KULLANILMASINI teşkil ettiği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesine
göre ise, hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunmayacağı, Davacının, … 53. Noterliği aracılığıyla… tarihinde davalı müvekkile gönderdiğini belirttiği ihbarnamenin konusunu oluşturan yükümlülüklerin yerine getirilmediğine ilişkin iddiasının hiçbir koşul altında davalı müvekkil tarafından kabul görmediği, bu bağlamda davacı yanın ödenmesini istediği cezai şart ile haklarını kullanacağı şeklindeki diğer ihtarlarının davalı müvekkilce hiçbir surette haklı görülmediği ve reddedildiği, Davacının, müvekkil davalının Franchise Sözleşmesine aykırı davrandığı cihetindeki iddiaları müvekkil tarafından kabul görmediğinden, iddia edilenlere dayalı olarak, Franchise Sözleşmesi ile
Alt Kira Sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine yönelik ihtarları da müvekkil davalı tarafından hiçbir koşul altında kabul edilmediği ve hiçbir surette haklı görülmediği, davacının açıklamalarından; haklı fesih ihtarlarının (müvekkil) davalı tarafından kabul edilmediğini içeren ihtarnamenin, … 6. Noterliğince … tarihinde kendilerine gönderildiğinin kabul edildiği anlaşıldığı, Davacının … 53. Noterliği aracılığıyla … tarihinde davalı müvekkile gönderdiğini belirttiği ihtarnamede; fesihlerinin haklı, tek taraflı, yenilik doğuran hak niteliklerini haiz olduğu ifade edildiği, Bilindiği üzere; akit taraflardan biri sözleşmeyi “haklı” nedenle tek taraflı olarak feshettiğini karşı yana bildirmiş ve karşı taraf bunu kabul etmemiş ise, akit taraf tek taraflı fesih iradesinin haklı olduğunu hukuki delillerle ispat etmeli, bu ispat mahkemece kabul görmeli ve haklı feshin geçerliliği kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edilmiş olması gerektiği, somut uyuşmazlıkta da “aynı durum” söz konusu olmasına karşın davacı yanın, franchise sözleşmesinin tek taraflı feshine ilişkin olan haklılık iddiasını mahkeme huzurunda delillerle ispat edemediği ve neticede tek taraflı feshinin haklı olduğu yönünde kesinleşmiş bir mahkeme kararını dosyaya sunamadığı, hal bu şekildeyken, davacı yanın sözleşmenin haklı olarak feshedildiğinden bahisle cezai şart, ticari faaliyetlerin ve marka tecavüzünün derhal sonlandırılması cihetindeki ihtar ve taleplerinin hukuki dayanağa sahip olmadığı, Davacı yanın tescil belgesine yer verdiği ve dolayısıyla eldeki davaya konu ettiği marka, “…” marka ve işareti olduğu, dolayısıyla davacının “…” markası olarak ifade ettiği açıklamalarından, … tescil numarasıyla 18.10.2021 tarihinde tescil edildiği olan “…” marka ve işaretini anlamak gerektiği, Ekte sundukları görsellerden anlaşılacağı üzere, davalı müvekkil davacının belirttiği adresteki işletmesinde, (… tescil numarasıyla) 18.10.2021 tarihinde tescil edilmiş olan “…” markasını kullanmamakta ve hâlihazırda davacı yanın markasına tecavüzde bulunmadığı, hatta davalı müvekkilin, franchise sözleşmesine konu edilmemiş olup, eldeki işbu dava kapsamında davacı tarafından dayanılmamış olan davacı taraf adına marka sicilinde kayıtlı hiçbir tescilli markayı kullanmadığı, dolayısıyla mevcut durumda marka tecavüzü bulunmadığı halde, davacının eldeki davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığı, netice itibariyle, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-(h) maddesinde düzenlenen “dava şartının noksanlığı”na dayalı olarak, aynı Kanun’un 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettikleri, Davacı tarafın (10) numaralı açıklamaları altında yer verdiği görsellerden de anlaşılacağı üzere, davacının 01.05.2021 tarihli Franchise Sözleşmesiyle 5 yıllığına lisans hakkı tanıdığı markasının, … tescil numaralı “…” marka ve işareti olduğu, nitekim davacının da eldeki davasına, işbu marka ve işaretin marka tescil belgesini dayanak olarak gösterdiği ve dava dilekçesinin en başında bulunan ekinde bahse konu marka tescil belgesine yer verdiği, Davacı yanın 18.10.2021 tarihinden önce tescil edilmemiş niteliği haiz olan marka ve işaret için 01.05.2021 tarihli franchise sözleşmesiyle davalı müvekkile lisans hakkı tanımış olması ve bunun karşılığında da müvekkilden 50.000 TL + KDV şeklinde “franchise lisans bedeli” almış olmasının, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 24/1. maddesine aykırılık teşkil ettiği, gerçekten bu maddeye göre marka hakkının “tescil edildiği” mal veya hizmetlerin bir bölümü yahut tamamı bakımından, (marka) lisans sözleşmesine konu edilebildiği, Bu surette hâsıl olan hukuka aykırılık nedeniyle davalı müvekkilin davacı tarafa karşı tazminat davası açma hakkını saklı tuttuğu, ayrıca davacı yanın, hukuka aykırı olarak hareket etmek suretiyle akdettiği bir sözleşme için daha sonra bunu “haklılık” iddiasıyla fesih ettiğini kabul edebilmenin hiçbir surette mümkün olmadığı, bilakis, franchise sözleşmesini işbu hukuka aykırılık nedeniyle haklı nedenle feshedebilecek durumda olan akit tarafın müvekkil davalı olduğu, Diğer yandan, (kabul anlamına gelmemekle birlikte) davacı yanın … ibaresini içeren ve sözleşme akdinden önce tescil edilmiş olan markanın lisans hakkını müvekkile verdiği şeklindeki varsayım dahi eldeki davanın reddini gerektirdiği, çünkü, davacı taraf, franchise sözleşmesini haklı nedenle fesih ettiğini kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit ettiremediğinden davacının, davalı müvekkil tarafınca lisans bedeli ödenmiş olan tescilli markayı kullanılmasına müsaade etmemesinin hakkın kötüye kullanılması mahiyeti taşıdığı, şayet işbu varsayım kapsamında davacı taraf markasını kullandırmamak konusunda ısrarcı olursa, kullanım sonrası 5 yıldan geriye kalan ve müvekkil tarafından ödenmiş olan lisans bedelinin karşılığını (faizi ile birlikte) müvekkil davalıya “iade etmekle” mükellef olduğu, fakat davacının, hukukun gereği olmakla birlikte hakkaniyetin de gereği olan bu yükümlülüğüne riayet etmediği, bütün bu hususların aksine davacı taraf kötü niyetle hareket etmekle davalı müvekkili “maddi ve manevi” zararlara uğrattığı, hatta davacının; lisans hakkını da konu alan franchise sözleşmesini haklı nedenle tek taraflı olarak feshettiğini kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit ettirmeksizin, davalı müvekkilin işletmesini başka firmaların sahibi olduğu online sipariş platformlarından mahrum bırakmasının günümüz teknolojisinin geldiği nokta itibariyle davalı müvekkili büyük oranda maddi zararlara uğrattığı, halihazırda bütün bu zararların müvekkil davalı tarafından “karşılaştırmalı olarak” belgelendirilebilir vaziyette olduğu, Eldeki dava kapsamında davacı tarafın davalı müvekkil aleyhinde bulunduğu marka hakkına tecavüz iddiaları ile iddialarına dayalı olarak nihai taleplerine konu olan tespit, tecavüzün durdurulması, tecavüzün önlenmesi, (yoksun kalınan kazanç şeklinde ortaya çıkan) maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerinin en başta 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri olmak üzere, hiçbir surette yasal dayanağa sahip olmadığı, hatta belirttikleri varsayımsal ihtimalde dahi davacı tarafın, hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak eldeki davayı açtığını ve bu şekilde hakkın kötüye kullanılması durumunun, eldeki dava açısından gerçekleştiğini belirtmek gerekeceği, Kanun koyucu tarafından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edildiği üzere, hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzenince korunmayacağından davanın reddini talep ettikleri hususlarını belirterek davacı tarafın ticari nitelikte maddi ve manevi tazminat istemli eldeki davayı açmadan evvel zorunlu dava şartı niteliğindeki arabuluculuk müessesine başvurmadığından, 6100 ayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca davanın usulden reddine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.114/1-(h)’nde düzenlenen dava şartının noksanlığına dayalı olarak aynı Kanun m.115/2 uyarınca davanın usulden reddine, şayet usulden ret talebimiz Mahkemenizce kabul görmez ise; ispat edilemeyen ve aynı zamanda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile diğer mevzuat hükümleri bağlamında yasal şartları taşımayan eldeki davanın esastan reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve (şayet varsa) davalı müvekkil tarafından karşılanan yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline, ilam vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişiler …, … 16/05/2022 tarihli bilirkişi raporlarında; 09.05.2022 tarihi itibariyle yerinde yapılan incelemelerde davalının … adresinde yer alan işyerinin kapalı olduğu, belirtilen tarihte mahalde … ibareli davacı markalarının kullanılmadığı, belirtilen tarihte mevcut kullanımın … şeklinde olduğu; Bu sebeple dosyadaki mevcut delil ve veriler ışığında 09.05.2022 tarihinde yapılan inceleme sonucuna göre markaya tecavüz koşullarının oluşmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler…, …, … 25/01/2023 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacı tarafın, davalı …’a, 21.10.2021 tarihinde, … 53. Noterliği aracılığıyla ihtarname göndererek; Franchise ve Alt Kira Sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği, Davalı …’ın, davacı tarafa 27.10.2021 tarihinde … 6. Noterliği aracılığıyla ihtarname göndererek; … yaptığı haklı feshi kabul etmediğini, faaliyetlerine devam edeceğini bildirdiği, Davalı …’ın 25.10.2021 tarihinde fesih ihtarını tebliğ ettiği anlaşılmakla fesih tarihinin 25.10.2021 tarihi olarak belirlendiği, Telefon galerisindeki 14 adet fotoğraf 17.01.2022 tarihinde Xiaomi marka … model cep telefonu ile çekilmiş olduğu ve bu tarihin dava tarihinden sonraki bir tarih olması dolayısıyla 07.12.2021 (Dava Tarihi) olduğundan 25.10.2021 ila 07.12.2021 tarihleri arası 43 gün üzerinden davalının marka hakkına tecavüz eyleminden dolayı davacı lehine m.151/1 (kaybı), m.151/2 (yoksun kaldığı) hükümlerince maddi tazminat hesaplanması gerektiği tespit edilmekle; Davalı tarafın defter beyan sisteminden … markasının kullanıldığı işyerinde 25.10.2021-07.12.2021 tarihleri arası KDV hariç geliri 153.155,37 TL olduğu, taraflar arasında yapılan sözleşmede bir önceki ay elde etmiş olduğu KDV hariç cirosunun net %7+KDV’sini aylık ciro payı olarak franchise verene ödeyeceği şeklinde belirlendiği için davacı lehine (= 153.155,37 TL x %7) 10.720,88 TL maddi tazminat hesaplandığı, KDV mali mükellefiyet ve faturanın bir unsuru olduğu için tazminat hesabında gözardı edildiği bildirilmiştir.
Bilirkişiler …, …,… 11/04/2023 tarihli EK bilirkişi raporlarında; Kök Raporda davacı lehine 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.151/2-a çerçevesinde maddi tazminat hesaplanmış olup davacı tarafın itirazları doğrultusunda davacı lehine m.151/2-b çerçevesinde 2.427,51 TL maddi tazminat hesaplandığını, Davalı tarafın itirazlarının değerlendirilmesinde Kök Raporda yer alan görüş ve değerlendirmelerde bir değişiklik bulunmadığını görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmalık; Marka hakkına tecavüzün tespiti durdurulması, önlenmesi, şimdilik 1.000 TL maddi, 30. 000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ilişkin bir davadır.
Davalı yan her ne kadar davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu yönünde savunmada bulunmuş ise de; davanın konusu …’ın …’in marka hakkına yaptığı tecavüzün tespiti, durdurulması ile bu tecavüz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmin edilmesidir. Davanın konusu bir tespit hükmü de içerdiğinden, huzurdaki dava arabuluculuğa tabi değildir. Yargıtay’ın tüm yerleşik içtihatları bu yöndedir.
Yargıtay, 11. Hukuk Dairesi, E. 2019 / 3611, K. 2020 / 4734, T. 4.11.2020:
“Somut olayda davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, eser sahipliğinin tespiti, tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i ) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, bölge adliye mahkemesince de aynı gerekçeyle davacı tarafın istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.”
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; Davacı vekili 13.6.2022 tarihli dilekçesinde 02.12.2021 ve 17.01.2022 tarihli fotoğrafların bulunduğu cep telefonu üzerinde dava konusu taşınmaza ait fotoğrafların ve fotoğrafların çekim tarihlerinin bilişim alanında uzman bir bilirkişi incelenmesinin yapılması amacıyla şirket telefonunu ve şarj aletini dosyaya sunmuş, 25/01/2023 tarihinde yapılan bilişim incelemesine dair bilirkişi raporunda;
Telefonun galerisinde hızlı görüntülenebilmesi için otomatik oluşturulan ön izleme kopyalarının kaydedildiği “…” dizininde 17.01.2022 tarihinde oluşturulmuş 21 adet fotoğraf bulunduğu ve yine aynı tarihli bilirkişi raporundaki mali incelemeler bölümünde de yazarkasa fişlerinde … markasının dava tarihi (07.12.2021) dâhil kullanıldığının net bir şekilde göründüğü tespit edilmiştir.
16/05/2022 tarihli bilirkişi raporu ile de; 09.05.2022 tarihi itibariyle yerinde yapılan incelemelerde davalının … adresinde yer alan işyerinin kapalı olduğu, belirtilen tarihte mahalde … ibareli davacı markalarının kullanılmadığı, belirtilen tarihte mevcut kullanımın … şeklinde olduğu davalı yanın marka hakkına tecavüz teşkil eder mahiyetteki kullanımlarını dava açıldıktan sonra kaldırdığı tespit edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesinde “Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller” başlığı ile tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Buna göre;“Madde 29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğinibildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak,dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları kişilere devretmek.”
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesi I(a) bendinde “marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” arasında düzenlenen ve “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlıklı 7. maddede, izinsiz olarak yapılması halinde marka sahibinin önlenmesini talep edebileceği fiiller şu şekilde belirtilmiştir;
“a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.”
Bu madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere; marka hakkının ihlal edildiğinin kabulü için 29. madde delaletiyle 7/2-b bendinde tanımlanan kullanım şeklinin gerçekleşmesi yeterli kabul edilmektedir. Marka hakkının ihlali açısından yapılacak değerlendirmede, öncelikle davacı adına tescilli marka ile davalı tarafça kullanılan işaret arasında aynılık, ayırt edilemeyecek derecede benzerlik veya ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetler ile davalı yana ait kullanımın aynı/benzer mal ve hizmetleri kapsayıp kapsamadığının da tespiti yapılmalıdır.
Hukukumuzda “haksız rekabet” müessesesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari İşletme” başlıklı birinci kitabının dördüncü kısmında düzenlenmiştir. TTK’nın 55. Maddesinin 4. Fıkrasına göre; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” bir haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir.
Somut olay bakımından incelendiğinde, davacı … Şirketi adına tescilli …sayılı “.., ……”, …, …, …, … – sayılı“…”,… sayılı “….” ibareli marka tescilleri bulunmaktadır. Bu markanın, davalı tarafça franchise sözleşmesinin feshine rağmen kullanımına dair telefonda yer alan 17.01.2022 tarihinde çekilmiş olan fotoğraflar ve davacı yanca sunulan 19.11.2021, 02.12.2021 tarihli fişler ile “…” adresinde “…” adına fiş kaydının bulunduğu ve davalı tarafından davacı adına tescilli … markasının fesih tarihinden sonra kullanılmaya devam edildiği iş bu sebeple sözleşmenin sona ermesinden sonra davacıya ait markanın kullanılmaya devam edilmesinin marka hakkına tecavüz niteliğinde ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davalı yan her ne kadar marka hukuku bağlamında itiraz da bulunmuş aynı zamanda sözleşmenin haklı nedenle feshinin davacı yanca ispatlanması gerektiğini ifade etmiş ise de;
…, 2010 yılından bu yana “…” unvanını ve logosunu, yiyecek ve içecek sağlanmasına yönelik ilgili tüm alanlarda tescilli olarak kullanmaktadır. Bu husus, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 17.12.2021 tarihli müzekkereye cevabında da açıkça görülmektedir. …’in, ticari unvanını taşıyan “…” markası, değişmemiş; markanın görsellerinde, görsel değişiklikler yapılmıştır. 2021 yılında “…” ifadesine ek olarak “…” ifadesi de tescile eklenmiştir.
…’in tescilli markası, Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamesi ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca, 2010 yılından bu yana koruma altındadır. …’ın, “ Franchise Sözleşmesi’nin akdedildiği “…” tarihinde, … numaralı markanın tescil başvurusunun dahi YAPILMAMIŞ olmasıdır.” şeklinde ve yine “…” markasını kullanabilmek için davacı taraf ile Franchise Sözleşmesi imzalamasına ve lisans bedeli ödemesine; Franchise Sözleşmesi’nde …’in tüm marka, logo, reklam, sloganların (değişim de dahil) her türlü fikri mülkiyet hakkının …’e ait olduğunu kabul etmesine ve kendisine franchise hakkı tanınan restoranın her yerinde …’in marka ve logosunun bulunduğu tabela, malzeme ve materyallerin bulunmasına karşın; “Bahse konu Sözleşme kapsamında davacı taraf markasına dair lisans (kullanım) hakkını davalıya tanımış; ancak, hangi tescilli markasına ilişkin olarak lisans hakkı tanıdığını Franchise Sözleşmesi’nde somutlaştırmamıştır. Neticede davacı tarafın dava dilekçesi ekinde sunduğu tescil belgesinden, Franchise Sözleşmesiyle lisans hakkı tanınan markanın; … tescil nosu ile marka siciline kayıtlı “…” markasının olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde beyanda bulunmuş ise de; bilindiği üzere, herkes haklarını kullanır ve borçlarını yerine getirirken iyi niyetli davranmakla yükümlüdür. Bu doğrultuda, …’ın, …’in markasını bilmemesi hayatın olağan akışına ve ticari teamüllere aykırıdır; ayrıca davalı beyanları bizatihi davalının da imzaladığı Franchise Sözleşmesi, Madde 14’e de aykırılık teşkil etmektedir.
Davanın konusu …’ın …’e ait tescilli markayı, Sınai Mülkiyet Kanunu’na aykırı ve haksız olarak kullanması yüzünden; …’in, marka hakkına yapılan tecavüzün tespiti, durdurulması ve muhtemel tecavüzün önlenmesi; hukuka aykırı kullanım nedeniyle uğranılan zarar ve yoksun kalınan kazancın tazmin edilmesidir.
Davalı her ne kadar sözleşmenin haklı nedenle feshinin davacı tarafın ispatlaması gerektiğini beyan etmiş ise de; fesih, tek taraflı yenilik doğran bir hak olup; Franchise Sözleşmesi’nin feshi …’ın kabulüne bağlı bir durum değildir. Dolayısı ile marka hakkına tecavüz için feshin haklı olup olmadığının önemi olmayıp, fesih itibari ile yapılan kullanımlar marka hakkına tecavüz niteliği taşımaktadır. Bu durum Gerek doktrin gerekse yerleşik Yargıtay içtihatlarıyla açıkça sabittir.
Fikret Eren, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, Sayfa 1211:
“Fesih, sürekli sözleşme ilişkisini sona erdirmeye, ortadan kaldırmaya yönelik bozucu yenilik doğuran bir haktır; hüküm ve sonuçlarını muhatabın hâkimiyet alanına ulaştığı anda geleceğe etkili olarak meydana getirir.” (EK 4: Doktrin)
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2018/146, K. 2019/2920, T. 15.4.2019:
“Öte yandan, mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamında da işaret edildiği üzere, fesih, karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğuran tek taraflı bir işlem olup, fesih iradesi karşı tarafa ulaştığı andan itibaren taraflar arasındaki sözleşme sona erer, bu durumda, fesih haksız dahi olsa sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davacıya ait markaların kullanılması marka hakkına tecavüz niteliğinde olup, fesihten sonraki kullanım tazminatı gerektirir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fesih sebebiyle taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiği 08.10.2012 ila dava tarihi olan 11.10.2012 tarihi arasındaki süreç bakımından lisans bedeline dayalı olarak maddi tazminat hesabı yapılmıştır.”
Hülasa; Haksız rekabetin, marka hakkına yapılan tecavüzün tespiti, tecavüzün durdurulması, muhtemel tecavüzün önlenmesi istemli dava yönünden; davalı tarafın, haksız rekabetinin ve marka hakkına yaptığı tecavüzün davanın açıldığı tarih itibari ile var olduğunun tespitine ancak dava açıldıktan sonra tecavüz eylemlerinin son bulması sebebiyle tecavüzün durdurulması ve muhtemel tecavüzün önlenmesi istemli talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, dava açıldığı tarih itibari ile davacının haklı olması sebebiyle iş bu dava yönünden kabul kararı verilmiş gibi yargılama giderleri ve vekalet ücreti takdiri yapılmıştır.
Davalı yanın davacının marka hakkına yaptığı tecavüz nedeniyle manevi anlamda zarara uğradığı mahkememizce değerlendirilmiş, 5.000,00 TL manevi tazminatı somut olaya ve dosya kapsamına uygun bulunmuş, anılı sebeplerle 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair karar verilmiştir.
Davalı tarafın, haksız rekabetinin ve marka hakkına yaptığı tecavüzün davanın açıldığı tarih itibari ile var olduğu ancak dava açıldıktan sonra tecavüz eylemlerinin son bulması sebebiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine dair karar verilmiştir.
Davacı yan maddi tazminat istemi yönünden seçimlik hakkını SMK 151/2-a kapsamında olup, davacı lehine 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.151/2-a çerçevesinde maddi tazminat hesaplanmış 25/01/2023 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacı tarafın, davalı …’a, 21.10.2021 tarihinde, … 53. Noterliği aracılığıyla ihtarname göndererek; Franchise ve Alt Kira Sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği, Davalı …’ın, davacı tarafa 27.10.2021 tarihinde … 6. Noterliği aracılığıyla ihtarname göndererek; … yaptığı haklı feshi kabul etmediğini, faaliyetlerine devam edeceğini bildirdiği,
Davalı …’ın 25.10.2021 tarihinde fesih ihtarını tebliğ ettiği anlaşılmakla fesih tarihinin 25.10.2021 tarihi olarak belirlendiği, Telefon galerisindeki 14 adet fotoğraf 17.01.2022 tarihinde … marka … model cep telefonu ile çekilmiş olduğu ve bu tarihin dava tarihinden sonraki bir tarih olması dolayısıyla 07.12.2021 (Dava Tarihi) olduğundan 25.10.2021 ila 07.12.2021 tarihleri arası 43 gün üzerinden davalının marka hakkına tecavüz eyleminden dolayı davacı lehine m.151/1 (kaybı), m.151/2 (yoksun kaldığı) hükümlerince maddi tazminat hesaplanması gerektiği tespit edilmekle; Davalı tarafın defter beyan sisteminden … markasının kullanıldığı işyerinde 25.10.2021-07.12.2021 tarihleri arası KDV hariç geliri 153.155,37 TL olduğu, taraflar arasında yapılan sözleşmede bir önceki ay elde etmiş olduğu KDV hariç cirosunun net %7+KDV’sini aylık ciro payı olarak franchise verene ödeyeceği şeklinde belirlendiği için davacı lehine (= 153.155,37 TL x %7) 10.720,88 TL maddi tazminat hesaplandığı, yapılan hesaplamanın yerinde olduğu, her ne kadar 11/04/2023 tarihli bilirkişi raporu ile 151/2-b kapsamında hesaplama yapılmış ise de; davacının talebinin 151/2-a kapsamında olup, bu seçimlik hakkının ancak tam ıslah işlemi ile değiştirebileceği bu yönde yapılmış bir ıslah işlemi olmadığından, 151/2-a kapsamında yapılan hesaplama yöntemi ile hesaplama içeriği mahkememizce yerinde bulunmuş ancak davacı yan maddi tazminat talebini ıslah işlemi arttırmak suretiyle 2.457,51 TL olarak belirlemiş olduğundan taleple bağlılık gereği Davalı yanın davacının marka hakkına yaptığı tecavüz nedeniyle, 2.457,51 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair aşağıdaki hali ile hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM
1-Haksız rekabetin, marka hakkına yapılan tecavüzün tespiti, tecavüzün durdurulması, muhtemel tecavüzün önlenmesi istemli dava yönünden; davalı tarafın, haksız rekabetinin ve marka hakkına yaptığı tecavüzün davanın açıldığı tarih itibari ile var olduğunun tespitine ancak dava açıldıktan sonra tecavüz eylemlerinin son bulması sebebiyle tecavüzün durdurulması ve muhtemel tecavüzün önlenmesi istemli talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davalı yanın davacının marka hakkına yaptığı tecavüz nedeniyle, 2.457,51 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3- Davalı yanın davacının marka hakkına yaptığı tecavüz nedeniyle, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı yanın ihtiyati tedbir isteminin REDDİNE,
5-509,43 TL ilam harcının 529,41 TL peşin ve 30 TL ıslah harçtan mahsubu ile artan 49,98 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 529,41 TL peşin harç, 30 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 559,41 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7–Haksız rekabetin, marka hakkına yapılan tecavüzün tespiti, tecavüzün durdurulması, muhtemel tecavüzün önlenmesi istemli dava yönünden; yukarıda yapılan tespitler ışığında davacı tarafın dava açıldığı tarihteki haklılığı nazara alınarak; Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 25.500 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Maddi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 2.457,51 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca(AAÜT 10/2) 5.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 59,30 TL başvuru harcı ve 11.435,50 TL tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 11.494,80 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranları nazara alınarak; taktiren 4/5′ i olan 9.195,84 TL’nin kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı tarafından yapılan 190 TL yargılama giderinin taktiren 1/5 i olan 38 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına
13-Taraflarca fazla yatırılan gider ve delil avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 20/12/2023
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır