Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/306 E. 2022/149 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/306 Esas
KARAR NO : 2022/149

DAVA : Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi
DAVA TARİHİ : 22/09/2021
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : müvekkiline ait … alan adı ve yine müvekkili şirkete ait … tescil numaralı “ …” markasının varlığı sebebiyle davalı taraflarca izinsiz olarak oluşturulan …alan adının kullanımının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete neden olduğunun tespiti, durdurulması, önlenmesi ve alınan rapor sonrasında “…” alan adına Türkiye’de erişimin tedbiren engellenmesine karar verildiğinden erişimin engellenmesi için Erişim Sağlayıcıları Birliğine mahkememizce müzekkere yazılmasına, ,ihtiyati tedbirin devamına karar verilmesini talep ve etmişlerdir.
SAVUNMA; Davalı… vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile dava konusu edilen … markası arasında bir bağ olmadığından davada taraf olarak gösterilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, … Markalı tuvalet kağıdı ürünlerinin ağırlıklı yurtdışı satışının yapıldığı(Hollanda) internet sitesi için erişim engeli verilmesinin talep edildiğini, internet sitesinin kullanımının müvekkiline ait olmadığını, Karıştırma ihtimali incelenirken markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenim, markaların aynı ya da benzer olup olmadığı, mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığı, mal-hizmet ya da markalar arasındaki benzerliğin derecesi, markanın ayırt ediciliğinin ne kadar olduğu, hedef tüketici ve ortalama tüketici kitlesinin kimlerden oluştuğu, ortalama tüketicinin somut olayda göstereceği dikkat derecesinin ne olduğu, çağrıştırma ihtimali varsa bunun somut olayda karıştırma ihtimaline dönüşüp dönüşmeyeceği, işletmesel bağlantı veya seri marka algılamasının söz konusu olup olmadığı hususları belirleyici olacağını, yine bu inceleme yapılırken görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik incelemesini de içeren global değerlendirme yapıldığını, İtiraz edenin markası ile müvekkili markası birbirinden görsel, işitsel ve fonetik açıdan tamamen farklı olup aralarında iltibas oluşması söz konusu olmadığını, Marka görselleri incelendiğinde itiraz sahibi markasıyla müvekkili markaları arasında hiçbir şekilde benzerlik bulunmadığını, her iki taraf markalarının yazılış fontları farklı olduğunu, her iki taraf markalarının hiçbir surette benzerliği bulunmadığı, tüketici nezdinde farklı imajlara sahip markaların karıştırılması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Davanın konusu; Davacınınn tescilli markası olan … ve alan adı ile iltibas oluşturan davalı kullanımındaki … alan adı kullanımı suretiyle davacı yan aleyhine gerçekleştirdiği iddia edilen marka hakkını ihlal ve haksız rekabet eyleminin tespiti , önlenmesi, erişimin engellenmesi, davalı kullanımının her türlü mecrada engellenmesi, 1.FSHHM … D.iş sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbirin devamı istemine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir. Dosya kapsamı davacının talepleri ve değişik iş dosyasında alınmış olan 2.4.2021 ve 2.8.2021 tarihli bilirkişi raporları mahkememizce yeterli görülmüş, davalının itirazlarının teknik bir incelemeyi gerektirmediği, hukuki değerlendirme gerektirdiği, tahkikat aşamasında bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı anlaşılmakla bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
OLAYA UYGULANACAK YASAL MEVZUAT :
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10.01.2017 yürürlük);
Madde 7 (Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları)
“(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c)Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.”
Madde 29 – (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
(2) 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.”
Madde 149/1 de Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi mahkemeden ; “Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini , Araçlara elkonulması, Elkonulan araçlarda kendisine mülkiyet hakkının tanınması, araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya imhası, kararın ilanı ” şeklinde talepte bulunabilir.” Düzenlemeleri mevcuttur.
Somut uyuşmazlıkta mahkememizin… d.iş sayılı dosya kapsamında alınan bilirkişiler tarafından hazırlanan 2.4.2021 tarihli raporda http://…/ alan adı incelenmiş ve davalı taraflara ait http://…/ alan adının ve site içerisinde davacı şirkete ait … sayılı markasındaki … ibaresinin ve davacı şirkete ait logonun birebir aynısı kullanıldığı tespit edilmiştir.
Davalıya ait alan adının http://… web sitesi alan adının davacıya ait http://…/ alan adıyla karşılaştırılmasında ise alan adının da davacının tescilli markasındaki esaslı unsur ile oluşturulduğu gözetildiğinde marka hakkını ihlal ve haksız rekabetin varlığı mahkememizce sabit kabul edilmiştir.
Davacı adına tescilli marka incelendiğinde markanın … ibaresiyle … no ile … ve …sınıf için 8.4.2013 tarihinde tescil edilmiş olduğu , davacı … ŞİRKETİ nin ticari sicile kaydının ise 29.3.1991 tarihinde sicile kayıt edildiği ve kağıt , kırtasiye ,ambalaj,çocuk bezleri, sıhhi levazımat, hijyenik kadın ürünleri, kağıt hamurundan mamul ürünlerin vb..imali, alım satımı,pazarlanması,ithali, ihracı konularına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davalılardan …adına yapılan … dosya numaralı 19.06.2019 tarihli “…” ibaresini içeren başvuru bulunduğu ancak kurum tarafından davacının tescil kapsamında kalan emtialar yönünden davalı başvurusunun red edildiği Türk Patent ve marka kurumunun yazılara ekinde YİDK kararının içeriğinden tespit edilmiş olup, kaldi ki SMK 155 madde kapsamında davalı başvurusunun huzurdaki dava yönünden sonuca etkili olmadığı da anlaşılmaktadır.
Gerek değişik iş dosyasındaki inceleme raporu , gerek alan adı sahiplik bilgileri, marka tescil belgeleri, ticari sicil kayıtları bir bütün olarak incelendiğinde http://… web sitesinin içeriğinde; davacı adına …no ile tescilli markanın ve loğunun birebir aynısının kullanıldığı keza buna ek olarak … adına yapılan marka başvurusunda yer alan logonun da birebir aynısının kullanıldığı ve davacı markası ile davalı başvurusuna esas markalar aralarında bağlantı bulunduğu intibaının yaratılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Yine http://… web sitesinin içeriğinde yer alan iletişim ve hakkımızda kısmında tüketicide … menşeli bir şirket algısı yaratacak şekilde bilgilendirme yapıldığı davalıların eyleminin kül halinde marka hakkını ihlal ve haksız rekabete neden olduğu anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere Haksız rekabet, dürüstlük kuralına aykırı olara ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder.
ETTK m.56 haksız rekabeti: “aldatıcı hareket veya hüsniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali” olarak tanımlamıştı.
TTK m.54’te ise, haksız rekabete ilişkin kanundaki hükümlerin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rakebetin sağlanması olduğu vurgulanmış ve “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya diğer şekillerdeki dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar veya ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı” olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle haksız rekabeti dürüstlük kuralına aykırı olan ve rekabeti bozan davranışlar olarak tanımlayabiliriz.
Haksız rekabette korunan hak herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olup bu hakkın mutlaka ticari bir işletme ile ilgili olmasına gerek yoktur.
Haksız rekabet, genel olarak biririne rakip olanlar arasında ortaya çıkmaktadır. Ancak her haksız rekabet hali mutlaka rakipler arasında cereyan etmez. Bunun içindir ki ETTK, açıkça belirtilmemiş olsa da, haksız rekabet neticesinde fayda elde eden ile zarar gören arasında bir rekabet bağının varlığını şart koşmamıştır.. Zira haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil rekabete dayalı ekonomik düzeninde korunmasını amaçlar…”
Keza Haksız rekabetin gerçekleşmesi için fiili gerçekleştirenin kendi adına veya bir başkası yararına menfaat elde etmesi gerekli değildir. Burada önemli olan bir fiilin TTK’daki anlamında haksız rekabet fiili olarak değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceğidir. Eğer fiil TTK m.54 (ETTK m.56) ve m.55 (ETTK m.57) anlamında dürüstlük kuralına aykırı bir fiil olarak nitelendiriliyorsa ortada bir haksız rekabet fiili de var demektir.
TTK m.54’de “dürüstlük” denilmeyip “dürüstlük kuralı” denilmek suretiyle, hareketin failin subjektif bakımdan kusur işlemiş olmasına veya kötüniyetli bulunmasına değil, hareketin normatif olarak “dürüstlük kuralı”na aykırı düşüp düşmediğine önem atfedilmiştir. Yapılan hareket nedeniyle oluşan neticenin veya fail tarafından amaçlanan gayenin önemi yoktur, bu nedenle de failin kastı ya da ihmali olup olmadığına bakılmaz. Yani haksız rekabetin varlığı için failin kusurlu olup olmaması şart değildir. Kusur, sadece haksız rekabete dayanan tazminat davalarının açılabilmesinde aranmaktadır.
Borçlar Hukukunda klasik haksız fiil sorumluluğunun doğması için zararın doğmuş olması şarttır, zarar tehlikesi yeterli değildir. Haksız rekabetin varlığı için ise failin kendisine bir yarar sağlaması ya da haksız rekabete uğrayanın zarara uğraması şart olmayıp zarar tehlikesinin yani zarar görme ihtimalinin bulunması yeterlidir.
TTK m.54’te “dürüstlük” denilmeyip “dürüstlük kuralı” denilmek suretiyle, hareketin failin subjektif bakımdan kusur işlemiş olmasına veya kötüniyetli bulunmasına değil, hareketin normatif olarak “dürüstlük kuralı”na aykırı düşüp düşmediğine önem atfedilmiştir. Diğer taraftan buradaki dürüstlük subjektif olmayıp MK.m.2 anlamında dürüstlük kuralıdır.
“Kanun koyucunun buradaki amacı, ekonomik alanda dürüstlük ilkesini hakim kılarak, bunun ihlal edilmemesini sağlamaktadır. Ekonomik ve ticari hayatta herke, ahlak ve objektif iyi niyet kurallarına uygun bir şeklide hareket ederek, ancak kendi emek ve gayreti ölçüsünde bir kazançla yetinmelidir. Bir tacirin, kendi emek ve gayretine dayanan kazancı, gerek ahlaki gerekse kanuni yönden meşrudur. Fakat, bir kimsenin en ufak bir yorgunluğa ve zahmete girmeden bir başkasının yıllar alın teri ve göz nuru dökmek suretiyle meydana getirdiği ve tamamen kişisel emek ve gayretinin ürünü olan çalışmasına ortak olması hali, hem ahlak kurallarına bir aykırılık oluşturur ve hem de haksız rekabeti meydana getirir..”
Huzurdaki davada da davalılar başkasına ait tescilli bir markayı , davacının ticari unvanının aslı unsuru olan … ibaresini, davacının oluşturduğu logoyu hiç çekinmeden üstelik davacı ile aynı iş kolunda faaliyet göstererek keza bizatihi alan adını dahi davacının tescilli markasının asli unsuru ile oluşturarak dürüst ticari tacir olarak hareket etmedikleri, davalıların eylemlerinin 6769 sayılı SMK’nun 29. Maddesi kapsamında marka hakkını ihlal ve TTK kapsamında haksız rekebete neden olduğu anlaşılmıştır.
Alan adı ile araştırma yapan tüketicinin arama yaptığında … ibaresini yazdığında davacı ve davalı sitelerini ile karşılaşması kaçınılmazdır.
6769 sayılı SMK’nun 7/3-d maddesi “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması şartıyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük yada benzeri biçimlerde kullanılması.”nı yasaklamaktadır.
Bu düzenleme markanın internet ortamında kullanılmasının marka hakkına tecavüz oluşturması için ön köşul, “markayı internette kullanan kişinin, markayı içeren işareti kullanma konusunda meşru bir bağlantısı olmaması”dır. Bu ön koşul yerine gelmiş ise, markayı oluşturan işaretin aynısının ya da benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanılması yönlendirici kod olarak kullanılması veya yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimde kullanılması halleri de marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmektedir. Davalılar birebir davacının tescilli markasını ve ticaret unvanının kılavuz olan ana unsurunu alan adı olarak seçmiştir. Bu nedenle alan adının erişime kapatılması talebi de yerinde görülmüştür.
Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır. Nitekim TTK’ nun 55. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; ” Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” iyiniyet kurallarına aykırı bir hareket tarzı olarak düzenlenmiştir.
Davalı yan her ne kadar husumet itirazında bulunmuş ise de her iki davalının da sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Zira davalıların tacir sıfatı dolayısıyla basiretli davranması gerektiği , toplanan deliller ve değişik iş dosyasında aerotek firmasına yazılan yazı kapsamında alan adının …’e ait olduğu , Davalılardan … ‘ın ise…dosya numaralı 19.06.2019 tarihli “…” ibaresini içeren marka başvurusunun bulunduğu , her iki davalının da davacıya ait logoyu ve markayı alan adı içinde birebir kullandıkları gibi, alan adının da davacının tescilli markası ile ticari unvanının ana unsuru ile oluşturdukları , davalı başvurusunun davalıya marka hukuku anlamında bir koruma sağlamadığı, kaldi ki Türk Patent ve marka kurumunun yazılara ekinde YİDK kararından da davalı başvurusunun davacı markasının kapsamındaki emtia sınıfındaki başvurusunun ret edildiği, ayrıca davalıların kullanımının bizatihi marka hakkını ihlal ve haksız rekebete neden olması nedeniyle davalıların SMK 155 maddesinin açık hükmü karşısında marka başvurusunu savunma gerekçesi olarak ileri süremeyecekleri, kapsamında davalı başvurusunun huzurdaki dava yönünden sonuca etkili olmadığı da anlaşılmaktadır.
Toplanan deliller kapsamına göre; davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksiz rekebetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, HMK 389 vd maddelerine göre Mahkememizce verilen 7.9.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davalıların davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksiz rekebetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Mahkememizce verilen 7.9.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına,
3-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL harcın davalılardan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 59,30 TL başvuru harcı 59,30 TL peşin harç 182,75 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 301,35 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı … vekilinin ve davalılardan …’in yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 12/10/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır