Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/254 E. 2023/104 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/254 Esas
KARAR NO : 2023/104
DAVA : Marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, tazminat
DAVA TARİHİ : 30/07/2021
KARAR TARİHİ : 13/04/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin giyim sektöründe tanınmış olan … markasını beyan üzerine siyah renk ile 2011/… başvuru no 2011/… tescil no ile 15/08/2012 tarihinde tescil ettirdiğini, daha sonra 14/12/2020 tarihinde 2020/… başvuru no ile tescilini yenileme talebinde bulunduğunu, müvekkilinin www…..com.tr adlı siteyi kullandığını, sitesinde … yazısında i harfinin ters yazılması ve İ harfinin noktasının kırmızı renkli olarak farklılaştırılmış olan logoyu kullandığını, davalı markanın 2019/… başvuru no 2019/… tescil no ile 06/08/2019 tarihinde siyah üzerine beyaz renk ” … ” şeklinde tescil ettirdiğini, … com.tr adlı siteyi kullandığını, sitesinde … kelimesinin L ve İ harfinin noktası mor renkle farklılaştırılmış logoyu kullandığını, müvekkilinin 1995’den itibaren ürettiği ürünler ve kullandığı marka ile giyim sektöründe en üst sıralarda yer aldığını, sektöründe tanınmış marka haline geldiğini, davalının ise müvekkili ile aynı alanda faaliyette bulunduğunu, … ibaresini marka olarak hizmetlerinde ve ürünlerinde fiili olarak kullandığını, taraflarınca … Noterliği’nin 02/07/2021 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalıya 10/07/2021’de tebliğ edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek, öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davalının ” … ” markasını kullanımının durdurulmasını, Davalı … adına 06/08/2019 tarih ve 2019/… no ile tescil edilmiş bulunan ” … ” markasının müvekkili marka ile iltibas tehlikesi gözönünde bulundurularak, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin tespiti ile fiillerin durdurulmasını, tecavüzün giderilmesini, sicilden terkinini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, şimdilik 1.000,00 TL tazminat ile 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile hükmedilmesine, davalıdan tahsiline karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının 1992 yılından bu yana “…” adıyla kapalı, tesettür giyim sektöründe iş yaptığını, sektörde tanındığını, uzun yıllardır kullandığı ismi 06.08.2019 tarihinde “…” olarak tescil ettirdiğini, 2005 yılına ait faturada bu ibarenin yer aldığını, davacıdan çok önce davalının … ismini kullandığını, davacı ve davalı markalarına ait logoların benzer olmadığını, arma ve … markaları arasında yazım ve ifade olarak farklılıklar olduğunu, “…” ibaresinin Türkçe karşılığı düşünüldüğünde asli unsur olarak kabul edilemeyeceğini, tarafların müşteri hedef kitlelerinin farklı olduğunu, davalının kapalı, tesettür giyim alanında ticari faaliyeti varken davacının açık ve modaya uygun kıyafet tasarımları yapan bir firma olduğunu, firmalar arasındaki müşteri kriterlerinin çok farklı olduğunu, davalı markasal kullanımlarının tescile uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; davalı yanca gerçekleştirilen marka hakkını ihlal ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, tedbir kararı verilmesi, SMK 151/2-b kapsamında şimdilik 1.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler … 21/07/2022 tarihli bilirkişi raporlarında; Davalının markasal kullanımının aldığı tescile uygun olduğundan bahisle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin gerçekleşmeyeceği, SMK 155’e göre değerlendirme yapılması halinde; davalının tescilinin davacı tescilinden sonra olması nedeniyle; marka tescilinin savunma gerekçesi olarak ileri sürülemeyeceğinden; davalının iş ve eylemlerinin davacı markasına iltibas derecesinde benzer olduğu ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, Davalı ve davacının aynı sektörde faaliyet göstermesi ve davalının markasal kullanımları gözetildiğinde tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, Davalının marka hakkına tecavüz dışında başkaca haksız rekabet teşkil eden iş ve eylemleri olmaması nedeniyle ve bu iş ve eylemler SMK kapsamında koruma kapsamında olduğundan raporda açıklanan nedenlerle dosya kapsamında sunulan deliller nispetince haksız rekabet teşkil eden husus olmadığı, Davalının 2005 tarihli satış fişindeki markasal kullanımının tek seferlik olması ve uzun yıllar sonra alınan tescil ve internet alan adı sürecine kadar markanın kullanıldığını ve ayırt edici hale getirildiğini gösterir delil sunulmadığından, davalının “…” ibareli markanın gerçek hak sahibi olduğuna dair kanaat oluşmadığı, Davacının 2019 ve 2021 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı ve sahibi lehine delil vasfına sahip olduğu, Davacının 2020 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmadığı (Ocak, Şubat, Mart ve Nisan dönemlerine ilişkin e-defter ve berat dosyasının oluşturulma ve berat dosyalarının Gelir İdaresi Başkanlığı sistemine yüklenme süresi içinde yüklenmediğinden) delil kabiliyetlerinin Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu, Davalının 2019, 2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı ve sahibi lehine delil vasfına sahip olduğu, Davacı … tarafından inceleme günü dosyaya satış faturalarının sunulduğu, söz konusu satış faturaları incelendiğinde, davacı şirketin 2016 yılında düzenlediği satış faturasında “…” markasını kullandığı, Dosyada mevcut ödeme kaydedici cihaz kullanılmak suretiyle yapılan satışlara ilişkin 05.03.2005 tarihli Z Raporu incelendiğinde, söz konusu Z Raporu’nun dava dışı … firmasına ait olduğu, dava dışı …’in 05.03.2005 tarihli ödeme kaydedici cihaz fişlerinde “… Giyim …” ünvanını kullandığı, Davalı … tarafından inceleme günü ödeme kaydedici cihaz kullanılmak suretiyle yapılan satışlara ilişkin Z Raporu ve satış faturaları sunulmuş olup, söz konusu Z Raporu ve satış faturaları incelendiğinde, davalı firmanın 02.11.2016 tarihli ödeme kaydedici cihaz fişlerinde ve 2017 yılında düzenlediği satış faturasında “… Giyim …” ünvanını kullandığı, Davacı şirket tarafından inceleme günü dosyaya yıllar itibariyle 2019, 2020 ve 2021 takvim yılı Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin sunulduğu, Davalı firma tarafından inceleme günü dosyaya yıllar itibariyle 2019, 2020 ve 2021 takvim yılı Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinin sunulduğu, Mahkememizce haksız rekabet şartlarının oluştuğunun kabulü halinde; davalının haksız rekabete ilişkin tespit edilen ilk eyleminin 21.02.2019 tarihinde oluşturduğu www…..com.tr isimli web sitesine dayandığı, Mahkeme’ce haksız rekabet şartlarının oluştuğunun kabulü halinde; davalının haksız rekabete ilişkin tespit edilen ilk eylemi tarihi olan 21.02.2019 ile dava tarihi olan 04.08.2021 tarihi arasında zararın doğmasında hangi müşteriler ya da ürünler bazında ne miktarda bir kayıp oluştuğuna ilişkin sayısal dayanakların sunulmadığı, Davalının haksız rekabetine ilişkin tespit edilen en yakın dönem olarak seçilen 2018 yılına oranla davacı şirkette net satış kaybı yaşanıp yaşanmadığı, buna karşılık olarak da davalı firmanın net satışlarında artış yaşanıp yaşanmadığı irdelendiği, Davacı şirket net satışlarının 2018 yılı net satışlarına oranla artış eğilimi söz konusu ise de brüt satış karlılığı ve faaliyet karlılığı oranlarının önemli ölçüde bir değişim göstermediği, Davalı firmanın net satışlarında ise 2018 yılına oranla artış eğilimi söz konusu ise de brüt satış karlılığı ve faaliyet karlılığı oranlarının önemli ölçüde bir değişim göstermediği, Davacı şirketin net satışlarında anlamlı herhangi bir gerilemeden söz etmenin olanaklı bulunmadığı, dolayısıyla davalının haksız rekabet teşkil eden eyleminin davacı şirket satışlarında olumsuz bir değişim olduğundan söz etmenin finansal yönden anlamlı görünmediği, takdirinin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu, sonuç kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler … 12/12/2022 tarihli EK bilirkişi raporlarında; davalı firmanın net satışlarında haksız rekabetine en yakın dönem olarak seçilen 2018 yılına oranla artış eğilimi söz konusu ise de brüt satış karının önemli ölçüde bir değişim göstermediği, davacı şirketin brüt satış karında ise anlamlı herhangi bir gerilemeden söz etmenin olanaklı bulunmadığı, dolayısıyla davalının haksız rekabet teşkil eden eyleminin davacı şirket brüt satış karında olumsuz bir değişim olduğundan söz etmek finansal yönden anlamlı görünmediği, kök raporda yapılan tespitler dışında herhangi bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, sonuç kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde davalı … … ibaresini 35.sınıf için 19.2.2019 tarihinde tescil etmiş olup, davacının ise 2011/… nolu … ibareli 25 ve 35. Sınıf için tescilli markasının 8.4.2011 tarihinde tescil edildiği, dolayısıyla tescilde davacının öncelik hakkının bulunduğu tartışmasızdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli marka ile davalı markasının ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının yüksek ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu sabittir. Zira … ve … ibareleri görsel yönden ilk bakışta dahi ayniyet arz etmekte olup, karıştırma ihtimali kaçınılmazdır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesi uyarına davalının fiillerinin davacının tescilli markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği, davalının bu eylemlerinin aynı zamanda TTK’nın 55/1 (a) bendi kapsamında haksız rekabet olduğu anlaşılmaktadır. B unedenle bilirkişilerin eylemin haksız rekabet oluşturmadığı yönündeki görüşleri hukuki nitelikte olup mahkememize bağlamamaktadır. SMK’nın 155. maddesinde, marka, patent veya tasarım hakkı sahibinin, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere bu madde ile başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adlarına yapılan tescile dayanmalarının önü kapatılmıştır. Diğer bir deyişle sonraki tarihli tescil, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmemiştir. Bu durumda, davalının tescilli markası ve bunu kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturacağı ve haksız rekabet yaratacağı anlaşılmaktadır.
Davacı vekili tarafından, davalı kullanımlarının aynı zamanda TTK hükümleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülmüştür. Haksız rekabet 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, TTK’nın 55/f-l(a) bendinin dördüncü alt bendi uyarınca davalı tarafça kullanılan markanın iltibas yaratacak düzeyde kullanımının da haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi, ticari sicil kayıtları, bilirkişilerin HMK 266 madde kapmasında düzenledikleri denetime uygun kök ve ek raporları , mali kayıtlar,alın adı oluşurma sahiplik belgeleri bir arada incelendiğinde; davacının ticari sicile 13.7.2017 tarihinde kayıt olduğu, markasının 2011 yılında alan adının ise 2012 yılında oluşturulduğu, davalının ise markasının ve alın adının 2019 yılında oluşturulduğu , davacının marka üzerinde ilk kullanım ile tescil ile gerçek hak sahibi olduğu, davalının ilk kullanıma ve gerçek hak sahipliğine ilişkin delil sunmadığı, 2005 tarihli faturanın gerçek hak sahipliğini ve ciddi kullanımı ispata elverişli olmadığı, davalının davacı markası ile iltibas yaratacak şekildeki kullanımlarının marka hakkını ihlal ve haksız rekabete neden olduğu anlaşıldığından Davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı tarafça 6769 sayılı SMK’nın 151/2-(b) bendi uyarınca, davalının elde ettiği net kazanca göre maddi tazminat talep edilmiş olup, ticari defter ve belgeler kapsamına ve bilirkişilerin tespitlerine göre maddi tazminatın BK hükümlerine göre tespit edilmesi gerekmiştir. BK 50/2. maddesine göre, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Somut uyuşmazlıkta da gerçek zararın tam olarak belirlenemeyeceği, gerçek zararın tespitinin hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın tespitinin somut olay açısından belirtilen gerekçelerle mümkün olamayacağı, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 50. maddesi uyarınca bir tazminat belirlenmesi gerektiği kanaatine varılmış olup , İhlal nedeniyle somut olayın özellikleri ve BK hükümlerine göre 1000- TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, günün ekonomik koşullarına göre manevi tatmin duygusu yönünden somut olayda davalının ekonomik verilerine ve 10.000 TL Manevi tazminat hakkaniyete uygun bir miktar olarak kabul edilmiş, fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-İhlal nedeniyle somut olayın özellikleri ve BK hükümlerine göre 1000- TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline,
3-10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline,tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4- Karar kesinleştiği takdirde davalının davacı markası ile iltibas yaratacak şekilde … ibaresini her türlü tanıtım, etiket, ambalaj, tabela,ürün örnekleri üzerinde kullanımının tedbiren önlenmesine, karar kesinleştiği takdirde halen davalı elinde … ibaresini içeren ürün varsa el konularak yediemine teslimine, hükmün infazında icra dairelerinin yetkili kılınmasına,
5-751,41 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 222 TL harcın davalıdan tahsiline,
6-kabul edilen Maddi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-kabul edilen Manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 10.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 10.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9- kabul edilen tecavüzün önlenmesi talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 529,41 TL peşin 59,30 TL başvuru harcı, 295,25 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 3.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.883,96 TL yargılama giderinin taktiren 2/3 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerini yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 13/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır