Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/226 E. 2022/139 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/226 Esas
KARAR NO : 2022/139

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/07/2021
KARAR TARİHİ : 28/09/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde; Söz yazarı, besteci, yorumcu müvekkili …’ın ismi ile birebir aynı olan ve aynı zamarıda gerçek hak sahibi olduğu, müvekkilin ismi üzerindeki kişilik haklarını ihlat eden ve kötü niyetle tescil edilen 01.08.2016 tarih ve … sayılı “…” markasının 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/3, 6/6, 6/9 ve 2511 maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesi yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde; huzurdaki davanın çözümünde 6769 sayılı sınaî mülkiyet kanunu hükümleri uygulanamayacağını, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, hükümsüzlüğün sonuçları Türk patent ve marka kurumunu da ilgilendireceğinden kurumun davaya dahil edilmesi gerektiğini, dolayısıyla davanın husumet nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini, davalı müvekkili şirketin, aralarında temsilcilik & menajerlik ve yapımcılık ilişkisi bulunan davacı sanatçının menfaatlerini korumak adına … markasını tescil ettirdiğini, SMK’nun 6/3, 6/6 ve 6/9 maddeleri çerçevesinde kanuna aykırı bir marka tescil başvurusu bulunmadığı, davacı … ile davalı müvekkili şirket arasında marka ilan ve tescil tarihi itibariyle menajerlik/yapımcılık sözleşmesi bağlamında sözleşmesel ilişki bulunmakta olup, … markasının tescil edilmesinde davalı şirketin haklı menfaati ve iyi niyeti olduğu, kaldı ki, davacı …, markanın davalı müvekkili şirket tarafından tescil edildiğini, tescil tarihinden beri bilmekte olduğunu huzurdaki davanın 17.09.2015 tarihli tescil başvurusundan yaklaşık 6 yıl, ilan tarihinden ise 5.5 yıl sonra ikame edildiği gözetildiğinde, davacının marka hukukuna hakim olan uzun süreli sessiz kalma ilkesi gereği hak kaybına uğradığını husumet yokluğunun Mahkemece nazara alınmasını, davanın husumet yokluğu sebebiyle reddini, aksi halde taraflar arasında menajerlik ve yapımcılık ilişkisinin olduğu ve müseccel markanın tescil edilmesinde davalı şirketin haklı bir nedeni olduğu ve kötü niyetli olamayacağının kabulüyle, davacının kötü niyet ve davacının isim hakları üzerindeki haklarının haksız olarak kullanıldığı iddiasının reddini, markanın devri hususunda temerrüde düşürülmedikleri nazara alınarak davanın reddini, aksinin kabulü halinde ise davanın açılmasına sebebiyet vermediğimiz nazara alınarak yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulmadıklarını talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; … ibareli markanın (…) SMK 6/3,6/6, 6/9, 25/1 maddeleri gözetilerek hükümsüzlüğüne ilişkin olarak açılan bir davadır.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava dilekçesi davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, davalının davanın Türk Patent kurumunun da davaya dahil edilmesi yönündeki talebinin yerinde olmadığı anlaşılmış, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Konunun tamamen hukuki nitelikte olması nedeniyle HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek bulunmadığından bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Bilindiği üzere; Marka üzerindeki hak, mutlak bir hak olup, sahibine markanın başkası tarafından kullanılmasını yasaklamak da dâhil inhisarî hak ve yetkiler ile malvarlıksal menfaatler ve sınırlı manevi haklar sağlar (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, s. 381).
Marka koruması yönünden hem markanın tescil tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK hem de dava tarihi itibarıyla olaya uygulanması gereken 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) hükümleri gereğince marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 6. maddesinde “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.” şeklinde belirtilmişti. Buna “tescil ilkesi” denilmektedir. Bu itibarla markanın sahibine sağladığı haklar kural olarak tescil ile oluşur ve üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayını tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Bu hak herkese karşı ileri sürülebilen nitelikte mutlak bir hak sağlamaktadır. Bu hak, marka tescilinin mevzuatta öngörülen koşulların gerçekleşmesiyle markanın hükümden düşmesine veya marka hakkının sona erme sebeplerinin vuku bulduğu ana kadar geçen sürede koruma altındadır.
Tescil ilkesinin 556 sayılı KHK’de öngörülmüş birtakım istisnaları bulunmaktaydı. Örneğin Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış markalar, tescilden önce kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanan markalar (556 sayılı KHK m. 7/2, 8/3, 9/1, 42/3), rüçhan hakları (556 sayılı KHK m. 25), önce tescil edilip yasaklama yetkisi veren haklar (556 sayılı KHK m. 8/3), bir kişinin kendisine ait ismi, fotoğrafı, telif hakkını veya sınaî mülkiyet hakkını içeren markalar (556 sayılı KHK m. 8/5) ve yenilenmemiş markalar haklarında geçerli bir tescil bulunmadığı hâlde tescilli hak sahibine karşı 556 sayılı KHK’daki sınırlamalar dâhilinde korunurlar (Karan, Hakan/ Kılıç, Mehmet: Markaların Korunması 556 Sayılı KHK Şerhi, Ankara, 2004, s. 64).
Aynı düzenleme 6769 sayılı SMK’nun 6. Maddesinde marka tescilinde nispi ret nedenleri başlığı altında düzenlenmiş olup; SMK’nun 6/6 maddesinde”..tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini ,ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya her hangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir” düzenlemesi mevcuttur.
Bilindiği üzere marka üzerindeki öncelik hakkı markayı tescil ettirmek için önce başvuran ve tescil ettiren kişiye tanınmıştır. Bu hususa ise “tescilde öncelik ilkesi” denilmektedir. O hâlde bir işaretin marka olarak tescili için önce başvuran ve marka olarak tescil ettiren kişi, markanın sahibi olur ve o işaret üzerinde marka ile ilgili mal ve hizmetler için inhisarî hakkını kazanarak o işareti başkasının marka olarak tescil ettirmesini önleyebilir. Başka bir deyişle daha önce tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret ya da ondan ayırt edilemeyecek kadar ayniyet içeren bir işaret, aynı mal ve hizmetler ya da aynı türdeki mal ve hizmetler için bir kere daha başkası tarafından marka olarak tescil edilemez, önce yapılan tescil sonraki tescilleri önler .
Ancak ;tescilde öncelik ilkesinin istisnalarından birisi de önceki tarihli işaret kullanımıdır. Markanın tescil için başvurulduğu tarihten veya rüçhan tarihinden önce bu işaret için bir hak elde edilmişse veya işaret sahibine daha sonraki bir marka kullanımını yasaklama yetkisi veriyorsa hükümsüzlük davası açılabileceği gibi aynı ibareyi kullanarak yapılan marka başvurularının tescilini engelleyebilecektir. Bu kapsamda hükümsüzlük yahut tescile engel için ilk aşamada öncelik hakkı sahibinin tescil edilen yahut tescili istenen marka ile kendi kullandığı marka arasında bir benzerliği mevcudiyeti gerekmektedir.
Öncelik hakkına konu oluşturabilecek şeyler sadece markalardan ibaret olmayıp ticaret sırasında kullanılan diğer işaret sahiplerinin de anılan işaretlerinin benzerlerinin marka olarak tesciline engel olabilecekleri gibi her nasılsa tescil edilmiş olan bu tür markaların, öncelik hakkına dayalı olarak hükümsüzlüğünü isteyebilirler. Ticari faaliyet sırasında kullanılan bu işaretler üzerinde hak sahiplerinin şahsî, fikrî veya sınaî mülkiyet hakları bulunmakta olup bu tür durumlarda ise 6769 sayılı SMK’nun 6/3 ve 6/6, maddesi uygulama alanı bulacaktır.
Somut olayda , sunulu deliller, taraf iddia ve savunmaları, davacıya ait vukuatlı nufus kayıt örneği, Türk Patent ve marka kurumundan celp edilen marka tescil belgesine göre “… ” ibareli markanın (…) … Sınıflar için 17.9.2015 tarihinde tescil edildiği, 29.9.2016 tarihli resmi marka gazetesinde yayınlandığı anlaşılmaktadır.
Taraflarında kabulünde olduğu üzere ; … davacının adı ve soyadıdır. Dolayısıyla isim üzerindeki haklar ayrıca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 26.maddesinde de “Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir. Adı haksız olarak kullanıları kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddi zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevi tazminat ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda da davacının MK hükümlerine göre kişilik değerlerinden olan adı ve soyadı aynı zamanda sahne adı olup, sunulu delillere göre davacı sanat yaşantısını da Kalben ibaresiyle sürdürmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada davalının davacının iznini almaksızın bir başkasına ait isim ve soyadını marka olarak tescil ettirmesi nispi red sebepleri arasındadır.
Davalı yan savunmasında; taraflar arasında akdolunan sözleşme bağlamında, Sanatçının haklı menfaatini korumak, Sanatçının değerine değer katmak ve sözleşme hükümlerine uygun davranmak saikiyle, sanatçısının oluru ile … markasını tescil ettirdiğini, ayrıca davacının uzun süre sessiz kalarak hak kaybına da uğradığını, markayı devir etmeye hazır olduklarını, ancak davacının markanın devri için dava açmadan önce kendilerine ihtar göndermediğini ileri sürmüştür.
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesinde “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” düzenlemesine yer verilmiş olup, 6769 sayılı kanunun 25/1. maddesinde ise “5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” düzenlemesiyle 6. maddeye yapılan atıfla kötüniyet tek başına bir markanın hükümsüzlük nedeni olarak da yasada düzenlenmiştir.
Davacı … kayden 17.1.1986 doğumlu olup, nüfus kaydındaki adı ve soyadı bizzat davalı tarafından marka olarak tescil edilmiştir. Sunulu delillere göre davalının davacıdan izin almaksızın marka tescilini gerçekleştirdiği anlaşılmıştır.
Davacı ve davalı arasında 25.10.2015 tarihinde menajerlik sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme kapsamında taraflar arasındaki çıkan ihtilafa ilişkin olarak … 2.FSHHM’nin … esas-… karar sayılı ilamı ile karar verilmiş olduğu, taraf delilleri arasında marka tescili ile ilgili olarak davacı yanca davalıya verilmiş bir izin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sunulu delillere göre, Davalı yanın menajeri olduğu kişinin gerçek kişi ismini bilmeden marka olarak tescil ettirdiğini kabul etmenin mümkün olmadığı , huzurdaki hükümsüzlük davasının kayden 5.7.2021 tarihinde açıldığı, “… ” ibareli markanın (…) … Sınıflar için 17.9.2015 tarihinde tescil edildiği, 29.9.2016 tarihli resmi marka gazetesinde yayınlandığı, dolayısıyla ilan tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmemiş olduğu öte yandan davacının aynı zamanda kötüniyet iddiasında bulunması nedeniyle süreye tabi olmadan dava açma hakkının bulunduğu anlaşılmıştır.
Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesi uyarıca “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi de aynı maddede gösterilmiştir. ”Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Dürüstlük ise, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir.
6769 sayılı SMK ‘nun 6/2-6 maddeleri düzenlemeleri dikkate alınıdğında; Marka sahibinin izni olmadan markanın aynı yada benzerinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından kendi adına tescili için yani marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru halinde markanın itiraz üzerine red edileceğini, tescil edilmiş ise yasanın deam eden maddellerinde marka sahibinin mahkemeden markanın kullanımının yasaklanmasını, markanın devrini, hükümsüzlüğünü talep edebileği hususu düzenlenmiştir.
Anılan hükümlerde, ticari temsilci ya da vekilin haklı bir neden olmaksızın marka tescili yaptırması halinde, gerçek hak sahibinin ileri sürebileceği talepler ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, tescilde kötüniyetin varlığına ilişkin özel haller ayrık olmak üzere gerçek marka hakkı sahibinin kötüniyetli tescile dayalı olarak da dava açma hakkı gerçek marka hakkı sahibine tanınmaktadır. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik uygulaması bu yöndedir.
Öte yandan 6762 sayılı TTK’nın 57/5 madde ve bendinde ”Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak”, ”Hüsniniyet kaidelerine aykırı hareketler”den biri olarak gösterilmiştir.
Davacının dosyada mübrez vekaletname kaydında , nufus cüzdan suretinin incelenmesinde de davacının gerçek isminin de … olduğu, davacının sahne deneyimlerinde de takma yada müstear ad kullanmadığı dolayısıyla marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğu hususu anlaşılmıştır. Somut olayda davacı bu markanın izinsiz tescil edildiğini, davalı ise davacının izni ile marka için müracatta bulunduğunu öte yandan davacıya yatırım yaptığı için , davacının haklarını korumak amacıyla marka üzerinde kendisinin hak sahibi olduğunu ileri sürmüştür.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd.).
… ibaresi davacının uzun yıllardır sahne ve ses sanatçısı, besteci ve söz yazarı ve solist olarak müzik ve sahne çalışmalarında kullandığı, tanıttığı, sosyal medya platformunda ise çoğu sanatçıda rastlanmayan bir isim olması nedeniyle markadaki asli unsur … ibaresi olarak kullandığı, davacının markadaki asli unsur ile adını sahne hayatında kullandığı dolayısıyla kendisini ve tanıtmakta, ayırt edici hale getirdiği ve dolayısıyla marka olarak tescil edilen … isim ve soyadı üzerinde gerek Anayasal ve MK 2. kapsamında korunan kişilik hakları kapsamında bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı her ne kadar davacıya yatırım yaptığını zaten işi gereği(menajerlik faaliyetleri kapsamında) sanatçıyı korumak amacıyla hareket ettiğini, ayrıca davacıya markayı devre hazır olduklarını ancak davacının kendilerine ihtar göndermeden huzurdaki davayı açtıklarını beyan etmişse de davalının savunmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Zira sunulu deliller bir bütün olarak incelendiğinde davalı eylemlerinin kötüniyetli olduğu ve kötüniyetin ise hukuk düzeni tarafından korunmayacağı anlaşılmıştır.
Öte yandan davacının yazılı izni ve onayı olmadan davalının marka buşvurusunda bulunulması, tescilin ilan edildiği aşamada dahi marka başvurusunun çekilme imkanı varken yada davacıya devri imkanı varken davalının başvuruya devam edilerek, belge alınması, dava açıldıktan sonra markayı geri çekebilecek ve sicile işletebilecekken bu yönde bir davranış sergilemediği, dolayısıyla Davalı yanca gerçekleştirilen tescil haksız ve kötü niyetli olup, davalının markayı tescil ettirmesi için geçerli hukuki bir gerekçesi bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki menajerlik sözleşmesinin bulunması davalının bu tescilini meşru hale getirmediğinden , Davalının haklı bir neden olmaksızın ve geçerli bir mazereti bulunmaksızın, menajeri olduğu sanatçının adı ve soyadını davacı adına değilde kendi adına tescil ettirmesi , ilerde markanın( bu işaretin ) sanatçının bilinirliğinden haksız yarar sağlamak amacıyla oluşturulduğunun kabulünü gerektirmiş, davalı adına tescilli … (…) nolu marka üzerinde davacının kişilik haklarından kaynaklanan MK hükümleri gereğince gerçek hak sahibi olması, davalının davacıdan izin almaksızın kötüniyetli olarak markayı tescil ettirmiş olduğu sabit kabul edildiğinden markanın 6769 sayılı SMK’nun 6/3,6/6, 6/9 maddeleri gözetilerek 25. Madde kapsamında hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davalı adına tescilli … (…) nolu markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
2-Karar kesinleştiğinde sicile işlenmesi için kararın TÜRK PATENT VE MARKA KURUMU’na bildirilmesine,
3-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 21,4 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 59,30 TL başvuru harcı 59,30 TL peşin harç , 161 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 279,6 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin ve şirket yetkilisinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ NEZDİNDE İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 28/09/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır