Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/206 E. 2023/209 K. 12.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/206 Esas
KARAR NO : 2023/209

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi,Alan Adının Devri
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 12/12/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Önlenmesi,Alan Adının Devri davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ülkemizde, uzun yılardır kozmetik ve medikal sektörünün öncülerinden biri olarak ticari faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu, müvekkilinin 20 farklı markanın, … Distribütörlüğü’nü ve aynı zamanda üretimini yapmakta olduğunu, müvekkilinin … no ile 23.05.2013 tescil tarihli ”…” markasını, …LTD. ŞTİ.’den 23 Aralık 2016 tarihinde Noter Onaylı Marka Devir Sözleşmesi ile devralmış olduğunu, Müvekkilinin, “…” markasını uzun yıllardır ticari tanıtım ve reklam faaliyetlerinde kullanmakta olduğunu, müvekkili alan adının … olduğunu, Davalıların “…” ibaresini çeşitli ticari faaliyetlerde ve “…” sitesinde kullanmakta olduğunu, basın yayın kuruluşlarına kendini bu ibare ile tanıttığının müvekkili tarafından öğrenilmiş bulunduğunu, davalılardan …’nın, müvekkilinin halen kağıt üzerinde ortağı olup, … alan adının tescilini müvekkili şirketin kredi kartı ile satın almasına rağmen, kötüniyetli olarak halihazırda da ortağı olduğu müvekkili şirket üzerine değil, kendi adına tesis etmiş olduğunu, ihtilafa konu internet sitesinin tüm tasarım ve içeriklerinin oluşturulmasına ilişkin masrafların da yine müvekkili şirketin kredi kartından karşılanmış olduğunu, davalının, müvekkili ile ilgili ortaklığı devam ederken, kendi adına …TİCARET AŞ. Unvanı ile ayrı bir şirket kurmuş olduğunu, bu şirketin faaliyetlerini tescilden kazandığı hak sahipliğine dayanarak haksız ve hukuka aykırı şekilde müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu ihtilafa konu alan adı üzerinden yürütmekte olduğunu, bu kapsamda, ihtilafa konu alan adı üzerinden davalının yetkilisi bulunduğu…A.Ş.’nin nam ve hesabına faaliyette bulunduğu, internet sitesi üzerinden müvekkili şirket tarafından ispat amaçlı yapılan alışveriş neticesinde gönderilen fatura … yevmiye numarası ile ihtarname gönderilmiş olduğunu, davalı … tarafından bu ihtarnameye … 15. Noterliği’nin …tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verilmiş ise de işbu cevapta müvekkilin bahsettiği hususlara dair herhangi bir cevap verilmemiş ve geçen süre içerisinde yukarıda izah edilen tecavüz oluşturan kullanımlara devam edilmiş olduğunu, … 39. Noterliği’nin …tarihli ve … yevmiye numaralı e-tespit tutanağı ile ihtilafa konu …. ibareli alan adının kullanıldığı hususunun noter marifetiyle tespit edildiğini ve “…” alan adının müvekkili davacının marka haklarına tecavüz teşkil ettiğinden haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, “…” alan adının davacıya devredilmesine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından davalıya ait alan adı üzerinden … satış yapıldığı iddia edilmekte ise de bu iddialar gerçek olmadığını, Davalı …’in dava konusu uyuşmazlık ile ilgili tek bağlantısı diğer davalı …’ nın şirketin kurucusu ve yönetici olması olduğunu, Bunun dışında davalı …in dava konusu uyuşmazlık ile maddi hukuk anlamında hiçbir bağlantısı bulunmamakta olduğunu, husumet yokluğu nedeni ile gerçek kişi davalı hakkındaki davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu. Davacı tarafından davalı davalıya ait alan adı üzerinden yapılan satışı … adına yapıldığını gösterir fatura sunulduğu beyan edilmekte ise de dava dosyası içerisinde bu şekilde bir fatura ibraz edilmemiş olduğunu,davacının bu yöndeki iddialarının gerçek dışı olduğunu, ayrıca internet sitesi içerisinde davacının ticaret ünvanının, iletişim bilgilerinin ve adresinin yer aldığının tespit edilmiş olduğunu,bu durumda davalının internet sitesini davacıya kendi insiyatifi ile kullandırdığını açıkça ortaya koymakta olduğunu,bu husus göz önüne alındığında davalının davacının marka hakkını edinmesinin öncesinde adına tescil edilen alan hiçbir şekilde marka hakkına tecavüz teşkil etmediğini, .öte yandan davalı adına tescilli marka adını kullanan ve satışa aracılık edenin davacı şirket olduğunu, bu nedenle davacının davalı adına tescilli alan adından haberdar olduğunu ve bu alan adını kendisinin kullandığının da ortada olduğunu, zamanaşımı gözetilerek davanın reddi gerektiğini, davalı alan adının davacının her iki markasının tescil tarihinden çok daha öncesi döneme dayandığını, alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere dava konusu alan adı… tarihinde aktif olmuş ve kullanılmaya başlanmış olduğunu. … alan adı, bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, 27.04.2010 tarihinde (raporun 5. Sayfası) davalı adına kayıt edilmiş olduğunu, “…” markası için tescil başvurusu … tarihinde yapılmış tescil ilanı ise 31.07.2013 tarihinde yapılmış olduğunu , “…” markası için ise davacı adına 30.07.2019 tarihinde tescil başvurusu yapılmış olduğunu, 31.03.2020 tarihinde tescil ilanı yapılmış olduğunu , davacının markaya dayalı koruma hakkının dahi mevcut olmadığı dönemde ve davacının markalarının tescil başvurularından dahi uzun süre öncesinde davalı tarafından alan adının kullanılmakta olduğunu, tescilden önceki dönemde kullanımına başlanan alan adının markaya tecavüz teşkil etmeyeceğini, Davacı …. uzantılı alan adının tescilli sahibi olduğunu iddia etmekte olduğunu. İnternet alan adlarının sahibi olunmasının sahibine marka hakkından kaynaklanan herhangi bir koruma sağlamamakta olduğunu, Davacı “…” markası için tescil başvurusu 2019 yılında yapılmış olduğunu, Davacının sahibi bulunduğu diğer marka “…” ise 26.04.2012 tarihinde tescil başvurusu yapılmış ve davacı tarafından beyan edildiği üzere 23.12.2016 tarihinde dava dışı … Ltd. Şti. “den devralmış olduğunu, bu nedenle davacının markadan doğan hakların sahibi olmadığı dönem için herhangi bir talepte bulunmasının söz konusu olamayacağını, Markayı devreden … LTD ŞTİ tarafından alan adının davalı tarafından kullanıldığı hususunun bilinmekte olduğunu, davacını taleplerinin markayı devreden malik açısından zamanaşımına uğramış olduğunu, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından hem de talep hakları zamanaşımına uğradığından huzurdaki davanın reddi gerekmekte olduğunu, dolayısıyla davacının devirden önceki döneme, yani marka maliki olmadığı döneme ilişkin tecavüz iddiasında ve buna dayalı taleplerde bulunmasının mümkün olmadığını, “…” ifadesini ilk davalının kullanmış olduğunu, ifadeye marka değeri katmış ve tanınırlığını arttırmış olduğunu, bu nedenle “…” ifadesi üzerinde öncelikli hak sahibi olan kişinin davalı olduğunu, Davalı tarafından … alan adı 2010 yılında kullanılmaya başlanmış olduğunu, Davalı …’nın 2010 yılında … alan adını almış ve kullanmaya başlamış olduğunu, davalı 2016 yılında davacı şirket yönetim kurulu başkanı …ile birlikte davacı şirketi 14.01.2016 tarihinde kurmuş olduğunu ,davalının yeni kurulan şirketine tüm emeğini özgülemiş ve şirketin kazanç elde etmesi için gereken tüm özveriyi göstermiş olduğunu, bu kapsamda şirketin internet sitesi olmaması şirketin faaliyetlerini güçleştirdiğinden davalı kendi adına kayıtlı alan adının davacı şirket ürün satışları için kullanılmasına rıza göstermiş olduğunu, bunun üzerine davalıya ait dava konusu alan adı üzerinden davacı şirket adına satış yapılmaya başlanmış olduğunu, davacı şirketin faaliyetine başlaması ile alan adı faaliyeti gelişmiş ve dava dışı şirketten söz konusu markanın devralınmış olduğunu, Kaldı ki davalıya ait alan adı üzerinden devreden …Ltd Şti ürünleri davalıya ait alan adı üzerinden satışa sunulmuş olduğunu, Bu nedenle marka sahibinin alan adının kullanımına açıkça rızasının bulunduğunun da ortada olduğunu, Mahkemece bu kapsamda …Ticaret Ltd Şti’ ye müzekkere yazılarak davalının alan adı kullanımına rıza gösterip göstermediğinin ve alan adı üzerinden satış yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep ettiklerini, Davalının alan adını kullandığı davacı tarafından çok uzun süredir bilinmekte olduğunu. Bu nedenle davacının marka tecavüzü iddiaları gerçeği yansıtmamakta olduğunu, bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere, davalıya ait … alan adlı internet sitesinde müşteri destek hattı olarak … numaralı davacının numarası ve davacının ticaret ünvanı ile davacının adresi yer almakta olduğunu, davacının durumdan haberdar olmadığından bahsedilebilmesinin mümkün olmadığını, Ayrıca … den erişilen … internet sitesinin önceki hallerine erişilmiş olmakla 3.05.2017 tarihi itibariyle site üzerinde yine davacının unvan, adres ve telefon bilgileri bulunduğunun da görülecek olduğunu, davacının tüm istemlerinin reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Marka hakkına tecavüz, haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, alan adının davacıya devri, hükmün ilanı, ihtiyati tedbire hükmedilmesi kapsamında açılmış bir davadır.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, her ne kadar davalı … hakkındaki davanın husumet yokluğu gözetilerek tefrik ile usulden red edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de bu itiraz yerinde görülmemiş, esas yönünden sunulan deliller toplanmış, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş,tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler … ve …’ın 28/07/2023 tarihli bilirkişi raporlarında; Teknik bilirkişi tarafından yapılan incelemede www.kozmetikpro.com sitesinin şuan aktif olmadığının tespit edilmiş olmakla domain sahibinin ise tespit edilemediğini, Bunun yanı sıra davacı delilleri incelendiğinde davalı tarafça davalıya gönderilmiş olan ihtarname cevabında alan adının 2010 yılında edinilmiş olduğu ve marka hakkını ihlal etmediği cevabının verilmiş olduğunun görüldüğnü,Teknik bilirkişice web site kayıtları incenmiş olup bu kayıtlara göre …alan adlı davacı web sitesi alan adının 6 Ağustos 2019 tarihinde, davalıya ait olduğu iddia edilmiş olan … alan adının ise 27 Nisan 2010 tarihinde kayıt edilmiş olduğunun tespit edilmiş olduğunu, …sitesinden, … sitesinin geçmişte çalışır halde olduğu ekran görüntüleri aratılarak bulunmuş, çalışır halde olduğu bazı ekran görüntülerinin tespit edildiğini,kayıtlara raporda yer verilmiş olup buna göre davalı web sitesi içeriğinde marka görselinin kullanıldığı, bunun yanı sıra 06.05.2019 tarihli … sitesinden alınmış … web sitesi görselinde müşteri destek hattı olarak … numarasının yer aldığı ve bu numaranın davacıya ait https://…/ alan adlı web sitesinde yer alan müşteri destek hattı ile aynı olduğu, iş bu husus yanı sıra web site görselinin alt kısmında hakkımızda başlığı altında adres olarak “… A.Ş. …” bilgisinin yer aldığı tespit edilmiştir.
Bilirkişiler …, …, … ‘ın 30/05/2022 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 06.08.2019 tarihinin kayıt olunduğu ve internet sitesinin içerikleri incelendiğinde güncel olarak “…” logo göresel/ibaresi ile “… ve …” alanında internet sitesi olarak kullanıldığı, Davacıya ait olan ilgili internet web sitesinin “…” adresinde davacı tarafından yoğun bir şekilde kullanıp kullanılmadığını tespit edebilmek adına web arşiv sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda ilgili internet sitesinin sadece “04 Şubat 2022″ tarihli bir (1 adet arşiv kayıtlarına ulaşıldığı ve davacı tarafından genel olarak “…” logo görsel/ibaresi ile “… ve …” alanında internet sitesi olarak kullanıldığı tespit edildiğini,davalıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olmadığı, ancak alan adının güncel olarak aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 27.04.2010 tarihinin kayıt olunduğu, Davalıya ait olan ilgili internet web sitesinin ‘…” adresinde davalı tarafından ne zamandan itibaren kullanıp kullanılmadığını tespit edebilmek adına web arşiv sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda İlgili internet sitesinin 2010 yılından 2021 yılına kadar arşiv kayıtlarına ulaşıldığı ve sitenin içeriğinin davalı tarafından genel olarak “…” logo görsel/ibaresi ile “… ve …” alanında internet sitesi olarak kullanıldığı tespit edildiği, Davaya konu belirtilen ilgili “…” internet web sitesinin 2010 ve 2013 yılına ait arşiv kayıtlarından iletişim sayfası kayıtları ulaşılmış olup incelendiğinde firma ünvanının dava dışı bahsedilen ve davacının ilgili markayı devir aldığı belirtilen “…LTD. ŞTİ.” firma bilgilerinin yazılı olduğu tespit edildiği, Davaya konu belirtilen ilgili …” internet web sitesinin 2017 yılına ait arşiv kayıtlarından iletişim sayfası kayıtları ulaşılmış olup incelendiğinde Firma Ünvanının “…Tic. A.Ş.” olarak, İletişim Numarasının “…” olarak, Vergi Numarasının “…” olarak yazılı olduğu tespit edildiği, tespit edilen bu bilgilerin davacıya ait “…” internet web sitesinde bulunan güncel firma bilgileri (Firma Ünvanı, İletişim Numarası ve Vergi Numarası) ile birebir aynı şekilde olduğu tespit edildiği, Davacı şirketin ticari defterlerinin, kayıt nizamı bakımından V.U.K. m. 215-219 hükümleri ile Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine uygun olduğu; heyete iletilen belgelerin mali bilirkişice incelemesi neticesinde 2019 yılı Mali verilerinde 4.927.424,59,-TL Gelir elde edildiği, 2020 yılı mali verilerinde 2.993.578,13,-TL Gelir elde edildiği, 2021 yılı mali verilerinde 0,00,-TL bakiyesi olduğu ve geliri bulunmadığı, cirolardaki düşüşün “…” markası ile bağlantısı olduğuna dair herhangi bir tespitin yapılamadığının tespit edildiğini,mali veriler ve markaya ait kesilen fatura dökümleri talep edildiğini, ancak heyetlerine talep edilen fatura dökümleri faturalar, ödeme dekontları, sevk irsaliyeleri, bs formları ve cari hesap dökümleri gelmeden bir tazminat hesaplaması yapılamayacağını, 26.04.2012 tarihli bir lisans sözleşmesinin eposta ile mali müşavir bilirkişiye gönderildiğini, 26.04.2022 tarihli lisans sözleşmesi belgesinin geçerli bir belge olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu,Marka sahiplerinin gerek … gerek davacı firmanın en az 2012 yılından beri davalı …’in kullanımından haberdar olduğunun görüldüğünü, SMK 25/6. Maddedeki 5 yıllık sürenin aşılmış olduğunu, geçerli bir lisans sözleşmesi varsa burada SMK 25/6.maddeye göre değil zaten SMK 24.maddeye göre davalının durumunun hukuka uygunluk arz edeceğini, Dosyada … 22.3.2016 ve 07.04.2017 tarihli faturalarda faturalama adresi …A.Ş. olduğu, ödeme bilgilerinin … olduğu, ürünler arasında “…” alan adı yenilemesinin yer aldığının görülmekte olduğunu, Kredi kartı dökümlerinde; 29.01.2018 tarihli kredi kartı ekstresi sunulmuş olup kredi kartı ekstresi üzerinde … yazılı olduğu, ekstrede … ödemesinin yer aldığı, 14.04.2016 tarihli kredi kartı ekstresi sunulmuş olup kredi kartı ekstresi üzerinde…Tic. A.Ş. yazılı olduğu, ekstrede … ödemesinin yer aldığı, 14.04.2016 tarihli kredi kartı ekstresi sunulmuş olup kredi kartı ekstresi üzerinde … Tic. A.Ş. yazılı olduğu, ekstrede … ödemesinin yer aldığını, haksız rekabetin oluşup oluşmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi,ticari sicil kayıtları, alan adı sahiplik kayıtları, BKT kurumunun 26.4.2023 tarihli yazıları,dava dışı “…TİC. LTD. ŞTİ’ne yazılan ve cevabi yazının gönderildiği 31.1.2023 tarihli yazı içeriği, lisans sözleşmesi,ödeme kayıtları, HMK 266 madde kapsamında dosyada sunulu deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları, incelendiğinde;
Türk Patent ve Marka Kurumundan celp edilen … tescil nolu … markasının … Sınıf için ilk kez 26.4.2012 tarihinde tescil edildiği ve dosyaya sunulan … 21. Noterliğinin…tarihli ve … yevmiye nolu noter devir evrakı ile (marka devir sözleşmesine göre ) dava dışı … Tic. Ltd. Şti. tarafından markanın 1000 TL karşılığında davacı şirkete devir edildiği anlaşılmıştır.
Ticari sicil kayıtlarına göre davacı … ŞİRKETİ’nin 14.1.2016 tarihinde ticari sicile kayıt olduğu,kozmetik sektöründe faaliyet göstermek için kurulduğu ve şirket yetkilisinin ve yönetim kurulu Başkanının … olduğu bu kişinin markayı devir alan sıfatıyla marka devir belgesinde imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Ticari sicil gazetesinin … tarih ve … sayı ve … Safyasında davacı şirketin kurucuları arasında davalı …’nın da yer aldığı anlaşılmaktadır.
Davalılardan…ŞİRKETİ’nin ise 30.7.2019 tarihinde odaya kayıt olduğu ve taşımacılık ve turizm alanında faaliyet göstermek üzere kurulduğu, şirket yetkilisinin ve yönetim kurulu Başkanının … olduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı … Ltd. Şti ile … arasında düzenlenen 26.4.2012 tarihli lisans sözleşmesi dosyaya sunulmuştur. Bu firma tarafından Mahkememize gönderilen 31.1.2023 tarihli cevabi yazı içeriğine göre; lisans sözleşmesinin 26.4.2012-26.4.2022 tarihleri arasında… markasına yönelik olarak firmaları ile … arasında düzenlendiğini, 26.4.2012 tarihleri ve öncesi için firmalarının … dan bir alacak ve hak taleplerinin bulunmadığını bildirmişlerdir.
Teknik yönden bilirkişilerce yapılan inceleme de Davacı adına https://…/ web sitesinin sahibi olup web sitesi alan adının 6 Ağustos 2019 tarihinde alındığı, davalıya ait … alan adının ise 27 Nisan 2010 tarihinde kayıt edildiği tarihsel olarak davalının alan adını daha once aldığı anlaşılmıştır.
Davacı yan her ne kadar davalı yanca dosyaya sunulan lisans sözleşmesine muvafakatlarının bulunmadığını bildirmiş ise de; davalının 18.10.2021 tarihli ikinci cevap dilekçesinde zaten açıkça markanın ilk sahibi olan … Tic. Ltd. Şti yetkililerinin kullanımdan haberdar olduğunu bildirdikleri, gerekli görüldüğünde yetkililerin isticvap edilmesini, davanın ihbar edilmesini, zira markanın sahiplerinin gerek alan adı gerekse marka kullanımından haberdar olduklarını beyan etmiş keza delil listesinde ise hukuken muteber her türlü delil şeklinde beyanda bulundukları gözetildiğinde davacı yanca ileri sürülen savunmanın genişletildiği itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacı yan aynı zamanda zamanaşımı itirazında da bulunmuştur.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlallere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirmesi demektir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesine dayanmaktadır. Anılan madde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü haizdir. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir.
Ticari işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK’nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdi/ Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856).
Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması sebebiyle marka tescilinden doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmelidir.
Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için her şeyden önce işareti tescil ettiren kişinin iyi niyetli olması gerekir. Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvurursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtarname göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında işaretin kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir.
Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip hâkim tarafından re’sen de dikkate alınmalıdır. Keza TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Bu ilke ile işlem güvenliğinin de sağlandığını söylemek gerekir. Bunun sebebi markayı haksız kullanan kişiye karşı dava açılmaması ve onda bir güven oluşturulmasıdır. Böylesine güvenli bir ortam oluşturan hak sahibi, genel hükümler çerçevesinde de (Medeni Kanunun 2. maddesi) koruma bulamaz.Markasının izinsiz kullanıldığını öğrenmesine rağmen susan kişinin, aynı zamanda bu susmaya icazet gösterdiği ve dolayısıyla sessiz kalan hak sahibinin hakkını kaybetmesine yol açacağı kabul edilmelidir.
Somut olayda da toplanan deliller kapsamına göre; https://…/ alan adlı davacı web sitesi alan adının 6 Ağustos 2019 tarihinde, davalıya ait olduğu iddia edilmiş olan www.kozmetikpro.com alan adının ise 27 Nisan 2010 tarihinde kayıt edilmiş olduğu, davalı web sitesi içeriğinde marka görselinin kullanıldığı, ancak 06.05.2019 tarihli …sitesinden alınmış … web sitesi görselinde müşteri destek hattı olarak … numarasının yer aldığı ve bu numaranın ise davacıya ait …alan adlı web sitesinde yer alan müşteri destek hattı ile aynı olduğu, web site görselinin alt kısmında hakkımızda başlığı altında adres olarak “… Tic. A.Ş. …” bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla davalı kullanımında internet sitesi içerisinde davacının ticaret ünvanının, iletişim bilgilerinin ve adresinin yer aldığı her iki bilirkişi heyetince de tespit edilmiştir. Bu durumda davacının internet sitesini davalıya kendi insiyatifi ile kullandırdığı anlaşılmaktadır. Öte yandan dosyaya sunulu … 22.3.2016 ve … tarihli faturalarda faturalama adresinin davacının ticari faaliyet adresi olduğu, ödeme bilgilerinin … adına olduğu, “…” alan adı yenilemesinin de faturada yer aldığı, kaldiki sunulu deliller kapsamına göre tarafların sadece bu marka ile ilgili olarak değil toplu alan adı yenileme kapsamında örneğin dava dışı …, …, … gibi toplu alan yenilemelerinin de yapıldığı, Kredi kartı dökümlerinde; … tarihli kredi kartı ekstresi sunulmuş olup kredi kartı ekstresi üzerinde … yazılı olduğu, ekstrede … ödemesinin yer aldığı, … tarihli kredi kartı ekstresi sunulmuş olup kredi kartı ekstresi üzerinde… Ürün San. ve Tic. A.Ş. yazılı olduğu, ekstrede … ödemesinin yer aldığı, 14.04.2016 tarihli kredi kartı ekstresi sunulmuş olup kredi kartı ekstresi üzerinde …Tic. A.Ş. yazılı olduğu, ekstrede … ödemesinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Davalının alan adı tahsis tarihinden itibaren ve markanın ilk sahibi olan … Tic. Ltd. Şti’nin bilgi ve onayı ile zaten 26.4.2012 tarihinden 26.4.2022 tarihine kadar yasal olarak kullanma hakkının bulunduğu, bu kullanıma markayı devir alan davacının da rızasının ve bilgisinin bulunduğu, davacının markayı 23.12.2016 tarihinde devir aldığı ancak davalıya alan adının devri için 4.9.2020 tarihinde ihtar gönderdiği , davalının da 8.10.2020 tarihinde cevabi ihtarname gönderdiği ve alan adının davacıya ait olmadığını, 2010 yılında oluşturulduğunu bildirdiği anlaşılmaktadır.
Davacının … nolu “…” markası için ise tescil başvurusu 2019 yılında yapılmıştır. Davacının devir yoluyla aldığı … nolu “…” markası için 26.04.2012 tarihinde markanın ilk sahiplerince tescil başvurusu yapılmış ve 23.12.2016 tarihinde dava dışı … Ltd. Şti. ‘ den 1000 TL bedel ile devralmıştır.
Huzurdaki davada davacının markadan doğan hakların sahibi olmadığı dönem için alan adının kendisine devrini talep etmesi keza marka hakkının tecavüze uğradığını iddia etmesi sunulu deliller kapsamına göre MK 2. Maddesine göre yerinde görülmemiştir. Markayı devreden … LTD ŞTİ’nin bilgisi dahilinde alan adının davalı tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır. Bu yönde ilgili firmanın 31.1.2023 tarihli cevabi yazısından da bu husus anlaşılmıştır. Keza davacı markayı devir almış ancak devir sözleşmesinde alan adının devri yönünden yada davacının bu alan adı üzerinden ticari faaliyetine devam edeceği yönünde sözleşmede bir açıklık bulunmadığı da anlaşılmıştır.
Sunulu ticari sicil kayıtları ve alan adı sahiplik ve ödeme kayıtlarına göre davalı …, 2010 yılında … alan adını almıştır. Davalının 2016 yılında davacı şirket yönetim kurulu başkanı … ile birlikte davacı şirketi 14.01.2016 tarihinde kurduğu sabittir. Davalı beyan dilekçesine göre zaman içinde yönetimden kaynaklanan sorunlar ile … in davalı ara sında husumet oluştuğu ve davalının … A.Ş.’ yi kurduğu anlaşılmaktadır.
Davacının uzun süre sessiz kaldığı hususu sabittir. Sessiz kalma süresi her somut olayda ayrı ayrı incelenmesi gereken bir husustur. Davacı şirketin faaliyet başlaması sonrasında davacı şirketin, davalı nın muvafakati ile davalı adına kayıtlı alan adı üzerinden satış ve pazarlama faaliyetinde bulunduğu, teknik bilirkişi tarafından da davalı yana ait … alan adlı internet sitesinde müşteri destek hattı olarak …numaralı davacının numarası ve davacının ticaret ünvanı ile davacının adresinin yer aldığı sabittir. Basiretli tacir ilkesinden hareket ile davacının bu durumdan haberdar olmadığını ileri sürmesi sunulu delillere göre mümkün değildir.
Keza ilk raporda webarchive den erişilen … internet sitesinin önceki hallerine erişilmiş olmakla 3.05.2017 tarihi itibariyle site üzerinde yine davacının unvan, adres ve telefon bilgileri bulunduğu dolayısıyla davacının en geç 2016 yılından beri alan adının davalı adına kayıtlı olduğunu bildiği hususu sabittir. Davacı ise huzurdaki davayı kayden 16/06/2021 tarihinde açmıştır. Davacı markayı ise 23.12.2016 tarihinde devir almıştır. Dolayısıyla uzun süre sessiz kalarak ( marka devir belgesi tarihi baz alınırsa 5 yılın dolmasına 6 ay kala) huzurdaki davayı açtığından davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına neden olduğu anlaşılmıştır. Sessiz kalma süresi her somut olayda ayrı ayrı incelenmelidir. Doktrin bu sürenin bazen 2 bazen 3 yıl dahi olabileceğini ileri sürmektedir. Somut olayda da davacı ve davalı bir dönem ortaklık yapmış olup, ürünlerin 2010 yılında oluşturulan site üzerinden satıldığı ve adres olarak davacının adresinin bulunduğu ve alan adı yenilenmelerinin dahi davacı şirket bilgisi dahilinde yapıldığı dolayısıyla davacı yanca makul olan dava açma süresinin aşıldığı ve davacının hak kaybına uğradığı anlaşılmıştır.
Öte yandan bir an için davacının ihtar göndermek suretiyle sessiz kalmadığı varsayıldığında dahi davalının markanın ilk sahibinden aldığı lisansa dayalı olarak kullanımda bulunduğu , davalının kullanımlarından davacının bilgi sahibi olduğu sübuta erdiğinden keza bu durumun ise marka hakkını ihlale ve haksız rekabete neden olmayacağı anlaşıldığından, keza somut olayda gerek marka hakkı ihlali iddiasının gerekse alan adının devri koşullarının oluşmadığı gözetilerek sübut bulmayan davanın reddine karar verilerek aşağıda ki şekilde hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın reddine,
2- Mahkememizce verilen 10.9.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA,
3-269,85 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik yatan 210,55 TL harcın davacıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 25.500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafın yargılama giderlerinden olan 30 TL tebligat ve müzzerekere ücreti, 1500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.530 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 12/12/2023

Katip
¸

Hakim
¸