Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/195 E. 2021/403 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/195
KARAR NO : 2021/403

DAVA : MARKANIN KULLANMAMA NEDENİ İLE HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE SİCİLDEN TERKİNİ
DAVA TARİHİ : 05/06/2008
KARAR TARİHİ : 11/11/2021

HSK’nun 02/08/2017 tarih ve 1071 sayılı kararı gereğince İstanbul 3. ve 4. FSHH Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSHH Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının Mahkememize devrine karar verildiğinden, İstanbul (kapatılan) 3. FSHHM’nin 2008/103 E. 2009/107 K. ve 27/05/2009 tarihli kararı, Yargıtay 11. H.D’nin 2020/5319 E. 2021/2719 K. ve 22/03/2021 tarihli ilamı ile BOZULMAKLA dava Mahkememize tevzi edilerek 2021/195 E. sırasına kaydı yapılmış ve taraflar arasında yapılan açık yargılama sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin “…” ibareli markanın 30. sınıfta tescili için Türkiye dahil pek çok ülkede başvuruda bulunduğunu, birçok ülkede de tescilin gerçekleştiğini, davalının “…” ibareli markayı … sayı ile T.P.E. nezdinde kendi adına tescil ettirdiğini ancak tescil ettirmiş olduğu bu markayı beş yılı aşkın bir süredir üzerinde tescilli olduğu mal veya hizmetlerle ilgili olarak kullanmadığını ve bu sebeple iptali gerektiğini, davalı adına … sayılı “…” ibareli markanın davalı tarafından kullanılmadığının tespitini ve hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının marka başvurusunun 30. sınıfta olduğunu, müvekkilinin tescilli markasının ise 30. sınıfa giren bir kısım emtialardan oluştuğunu, müvekkilinin markasını dava tarihi itibariyle geriye dönük olarak son 5 yıl içerisinde 556 Sayılı K.H.K.’nun 14. maddesi çerçevesinde kullandığını ve davacının kötüniyetli olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul (Kapatılan) 3.FSHHM’nin 2008/103 E. 2009/107 K. ve 27/05/2009 tarihli kararı ile:”…1-Davanın kabulüne, davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine…” şeklinde karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Anılan karar ,Yargıtay 11.H.D’nin 2020/5319 E. 2021/2719 K. ve 22/03/2021 tarihli ilamı ile “…Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın sicilden terkini istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu markanın, 556 sayılı KHK’nın 14/1 ve 42/1,c maddeleri gereğince davalı tarafından kullanımının ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra, 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin ve 24.07.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 tarihli 2013/147 esas ve 2014/75 karar sayılı kararı ile aynı düzenlemenin 42/1,c maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, karar tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Davalı adına tescilli 86869 numaralı markanın kullanmama nedeni ile hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ilişkindir.
06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 E. ve 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin ve 24.07.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 tarihli 2013/147 E. ve 2014/75 K. sayılı kararı ile aynı düzenlemenin 42/1-c maddesinin iptaline karar verilmiştir.
Mülga 556 sayılı KHK’da olduğu gibi 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 9.maddesinde de bir markanın sahibi tarafından, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmaksızın tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmaması veya kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilmesi hali markanın iptali sebebi olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 14.06.2019 tarih ve 2019/1765-4421 sayılı ilamında da belirtildiği üzere; Kural olarak kanunlar ileriye etkili olarak sonuç doğurur ve geriye yürümez ise de, Anayasal açıdan Kanun Koyucunun geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
SMK’nun 9.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” şeklindeki düzenlemeden, Kanun Koyucunun, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu nitelikte olan yani kullanılmayan markaların iptaline karar verilebileceği esasını benimsediği anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla söz konusu kanun maddesinin, kanun yürürlüğe girdikten beş yıl sonra uygulanmaya başlayacağına ilişkin SMK’da her hangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Öte yandan, SMK’nun TBMM tarafından kabul tarihinin ise 22.12.2016 ve Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017 olduğu, Mülga 556 sayılı KHK’nın markanın kullanılmama nedeniyle iptaline ilişkin 14.maddesinin iptaline dair AYM kararının R.G.’de 06.01.2017 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, bu tarihten daha önceki bir tarih olan 22.12.2016 tarihinde ortaya çıktığı bu nedenle Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde markanın kullanmama sebebiyle iptalini öngördüğünün kabulü gerekir. Diğer bir anlatımla, markanın iptali yönünden SMK’da düzenlenmemiş yürürlük tarihi konusunda, SMK’nun kabulünden hemen sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, AYM’nin kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun, Kanun Koyucunun gerçek iradesi doğrultusunda doldurulması ve bu nedenle SMK’nun 9 ve 26.maddelerin geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerekir (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd., erişim: https: //dergipark. Org. Tr/download /article-file / 545172).
Somut olayda: Kullanmama nedeni ile hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istenen … numaralı ” …” ibareli markanın 30. sınıfta 30/07/1985 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına tescil edildiği ve 30/07/2005 tarihinde 10 yıl süreyle yenilendiği, dava tarihinin 05/06/2008 olduğu ve 556 sayılı KHK’nın 14.maddesinin 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 E. ve 2016/189 K. sayılı ilamıyla iptali nedeni ile davanın yasal dayanağı kalmadığından reddinin gerektiği, zira 6769 Sayılı SMK’nun 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği geriye yürütülerek eldeki davaya uygulama olanağı bulunmadığı, Paris Konvansiyonu ve TRIPS hükümlerinin bağlayıcı olmadığı, tavsiye niteliğinde bulunduğu, mülkiyet hakkının sona erdirilmesine ilişkin boşluğun yasal dayanak olmadan yorum yoluyla hakim tarafından doldurulmasının da mümkün olmadığı hususları gözetilerek başkaca bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın Yargıtay 11.H.D’nin 2020/5319 E. 2021/2719 K. ve 22/03/2021 tarihli ilamı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı taraf; Davaya konu markanın bir kısım emtiaları yönünden davacının hukuki yararının bulunmadığını iddia etmiş, markanın tescilli emtialar yönünden KHK’de gösterilen süre zarfında kullanıldığına yönelik delil sunmamıştır. Bu nitelikteki davada ispat yükü davalıya düşmekte olup, davalı yanın davaya konu markanın kullanımına yönelik delil sunmamış olması nedeni ile davacının aynı ibareyle aynı sınıflar yönünden marka tescil talebi T.P.E. nezdinde reddedildiğinden bu sebeple davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesince iptal edildiği ancak davalı tarafın davaya konu markayı kullandığını ispat edemediğinden yani dava açmakta davacı haklı olduğundan, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu gözetilerek davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 2016/148 E 2016/189 K ve 14/12/2016 tarihli kararı ile 556 sayılı KHK’nun 14.maddesinin ve 24/07/2014 tarihli resmi gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 2013/147 E 2014/75 K ve 09/04/2014 tarihli kararı ile aynı düzenlemenin 42/1-c maddesinin iptaline karar verildiğinden, 06.01.2017 tarihi öncesinde açılmış kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-59,30 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 45,30 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 5.900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 14,00 TL peşin harç, 14,20 TL başvuru harcı, 50 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 78,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde taraflara iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde YARGITAY YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 11/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır