Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/178 E. 2023/89 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/178 Esas
KARAR NO : 2023/89

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 24/05/2021
KARAR TARİHİ : 30/03/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının “…” markalı elektrikli ve robot süpürgeleri başta olmak üzere, elektrikli ve elektronik ev eşyalarının üreticisi ve dünya genelindeki dağıtıcısı olduğu, Davacının … sitesinin sahibi olduğu ve satış noktalarına ek olarak bu site üzerinden ürünlerinin satışını gerçekleştirdiği, “…” markasının tek ve gerçek sahibi olduğu, …, …, … gibi en büyük online alışveriş sitelerinde, … gibi büyük zincir mağazalarda satışı yapılan ürünleri ile Davacının ve markasının tanınmışlığa sahip olduğu, Davalı tarafından, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 24.06.2020 tarihinde yapılan… nolu başvuru ile Davacıya ait “…” markasının… ve … sınıflarında, müvekkilinin üretim ve satışını yaptığı, robot süpürgeler ve benzeri bakım ve temizlik makineleri, bunların parçaları, blenderlar, çöp öğütücüleri, yıkama araçları vb. ( … ve … sınıflar), işlemciler, mobil uygulamalar, elektrik bağlantı elemanları, kablolar, aküler, piller vb. (9. sınıf), iklimlendirme, hava temizleme ve aydınlatma araçları vb. (11. sınıf) ve bunların parçaları dahil olmak üzere, hak sahibi olduğu ürünleri kapsayacak şekilde tescil edildiğinin tespit edildiği, Davalı tarafından yapılan tescil başvurusunun, haksız ve hukuka aykırı olduğu ve Davacının gerçek hak sahibi olduğu “…” markasını ele geçirmeye yönelik kötüniyetli bir başvuru olduğu, Davalı tarafın, bilişim ve elektronik sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olduğu, davalı tarafın … internet sitesi üzerinden, başka markalar ile benzer ürünleri sattığı, Davalı tarafın, yeni bir marka ortaya çıkarmadığı, Davacıya ait “…” markasının Türkiye’deki ve dünya çapındaki bilinirliğinden yararlanarak, mevcut ve Davacıya ait markayı kötüniyetli olarak tescil ettirmek istediği, Davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalının, açık bir şekilde Davacının markası ile birebir aynı olan bir markayı, Davacının tescil ettirdiği ve fiilen kullandığı ürünler bakımından tescil ettirmesi dikkate alındığında, kötüniyetli olduğunun açıkça ortada olduğunu, … başvuru numarası ile tescil edilen “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının yabancılık teminatı göstermek zorunda olduğunu, Davalı şirketin markalar mevzuatının kendisine verdiği yasal hakları kullanarak markalarını ülkesellik ilkesini de gözeterek Türk Patent Kurumunda tescil ettirdiğini, Davacı yan “…” markası üzerinde hak sahibi olduğunu iddia etse de markanın kullandığı zaman dilimi, markanın koruma altına alındığı tarih, koruma altında olan yer gibi bir çok önemli detay dava dilekçesinde yer almadığı, Davacı şirket adına kayıtlı “…” ibareli uluslararası alanda tescilli bir markanın da bulunmadığı, … markasının Türkiye de ve birçok ülkede Davalının tescilinden önce davalı tarafından herhangi başvuru ya da fili kullanımının da bulunmadığı, Marka hukukunda ülkesellik prensibi geçerli olduğu, bu ilke gereği Davalı markasının koruma altına alındığı, Davalıya ait marka ile davacı arasında SMK 6/1 kapsamında ayniyet/ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı, Davalı şirketin kötü niyetli olduğuna ilişkin iddiasının karşı yanca somut şekilde ispatlanamadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; … nolu markanın (…) kötü niyetli tescili de gözetilerek hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplerine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, her ne kadar yabancılık teminatı yatırılması itirazında bulunulmuş ise de davacının tabiyetindeki ülkenin Paris sözleşmesine taraf olması, eşit işlem ilkesi gözetilerek bu itirazlar yerinde görülmemiş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve …’in 18/04/2022 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacının gerçek hak sahipliğini dayandırdığı delillerin, dava konusu markanın başvuru konusu edildiği tarihten önce “…” emtiası bakımından markasal kullanımı göstermeye ve marufiyet şartını sağlamaya yeterli olduğunu,davacının “…” emtiası bakımından gerçek hak sahipliğinden söz edilecebileceğini, davalı yana ait …kod numaralı, … ibareli, … görselini haiz markanın Mal ve Hizmet sınıflandırmasına İlişkin Tebliğin … Sınıfındaki “… süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları …” ile … Sınıftaki “…süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. …” emtia ve hizmetleri bakımından SMK 6/3 hükmü gereği hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, Dosya kapsamında davacının markasının ayırt ediciliği, markanın tanınmışlığına ilişkin yetkili mercilerce verilmiş kararlar ve marka sahibinin marka haklarını korumaya yönelik etkili çalışmaları, markanın kullanıldığı mallar veya hizmetlere yönelik reklam amaçlı olan ya da olmayan tanıtım faaliyetlerinin niteliği, toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme veya tanınma derecesi, markanın parasal değeri ve sair hususlar bakımından herhangi bir bilgi ya da evrak dosya arasında kapsamlı şekilde yer almadığından, davacının markasının tanınmış olduğunun tespitinin mümkün olamadığı, Davalı yanın dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirir iken kötüniyetli olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, konu hakkında nihai kararın mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 10/11/2022 tarihli EK raporlarında; kök raporlarındaki görüşlerini muhafaza ettiklerini bildirmişlerdir.
Toplanan deliller, marka tescil belgesi, taraf iddia ve savunmaları, HMK 266 madde kapsamında marka hukuku ilkelerine göre hazırlanmış denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişilerin kök ve ek raporları dikkate alındığında; Bizim hukukumuzda kural olarak tescil ile marka hakkı doğar; ancak söz konusu işaret ilk tescilden önce kullanılmak suretiyle piyasada maruf hale getirilmişse, marka hakkı sahibi, işareti tescilden önce kullanarak piyasada maruf hale getirendir. Bu kişiye “gerçek hak sahibi” denilir. Bu bakımdan, SMK”’nın 7/1 maddesinde yer alan “Bu kanunla sağlanan marka koruması tescil ile elde edilir” biçimindeki hüküm açıkça tescil ilkesinin kabul edildiğini gösterirken, buna karşılık SMK’nın 6/3 maddesinde tescile rağmen başkasının hak sahibi olabileceği, markayı ilk kez ihdas eden, kullanan kişinin de korunacağı düzenlenmiştir. Eskiye dayalı kullanım yoluyla tescilsiz bir markanın gerçek hak sahibi olan kimse, üzerinde gerçek hak sahibi olduğu markanın tescil edilmesi halinde SMK’nın 25. Maddesinde yapılan atıfla işbu markanın hükümsüz kılınmasını talep edebilmektedir. Hükümsüzlük hallerinin düzenlendiği SMK’nın 25. Maddesinde atıf yapılan SMK’nın 6. Maddesinin 3. Fıkrasında yer alan düzenleme başvuru tarihinden veya rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” Hükmünü ihtiva etmektedir.
6769 sayılı SMK’nun 7/1 maddesine rağmen, SMK’nun 6/3 maddesi gereğince bir markanın eskiye dayalı, öncelikli kullanıcısı o markanın gerçek hak sahibidir. (…) her ne kadar marka koruması tescil ile elde edilmekte ise de, tescil başvurusundan önce o markayı ihdas eden, kullanan, piyasada maruf hale getiren ve o marka üzerinde hak elde eden kimsenin itirazı üzerine Türk Patent tarafından tescil başvurusunun reddi gerekir. Türk Patent’in tescil belgesi vermesi durumunda ise SMK’nun 25. Maddesine dayalı olarak gerçek hak sahibinin açacağı hükümsüzlük davası üzerine, tescil sahibinin bu markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi mümkündür. Bu durumda sonuçta tescil sahibinin tescili şeklen ve geçici olarak kendisine koruma sağlamakta, hükümsüzlük kararı ile birlikte ise bu koruma ortadan kalkmaktadır. ” (Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, İstanbul, 4. Baskı, Sf. 420.) Gerçek hak sahipliği ilkesinin hangi şartlarda uygulanabileceği gerek öğretide gerekse içtihat hukukunda ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur: İlk olarak, gerçek hak sahibinin markasıyla, kişiye ait başvuru ya da tescile konu Marka arasında ayniyet ya da benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmalıdır. İkinci olarak, gerçek hak sahibi markayı, üçüncü kişinin başvurusu veya varsa rüçhan tarihinden önce kullanmaya başlamış olmalıdır. Kullanımın Türkiye’de gerçekleşmesinin gerekip gerekmediği hususunda ülkesellik ilkesine atıfta bulunmakta ve marka üzerinde gerçek hak sahipliği iddiasında bulunulabilmesi için o markanın Türkiye’de kullanılmasını aramaktadır. Üçüncü olarak, gerçek hak sahibinin kullanımı “marksal kullanım” olmalıdır. Yine Yargıtay kararlarında, tescilsiz işaretin ticaret sırasında marka hukukuna özgü bir şekilde kullanılması gerektiğini ifade etmektedir. Dördüncü olarak, Yargıtay kararlarında, “marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı yaratan, kullanan ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir.” denilerek marufiyet şartı aramaktadır.
Somut uyuşmazlıkta Davacı tarafından sunulan deliller;(… ibaresinin kullanımını gösteren internet sayfası görselleri, … ibaresinin kullanımını gösteren ürün görselleri,… ibaresinin kullanımını gösteren fuar görselleri, … ibaresinin kullanımını gösteren katalog görselleri,… ibaresinin kullanımını ve satışını gösteren e-ticaret sitelerinden alınan Görselleri, amibot ibaresinin kullanımını gösteren … ekran görselleri,… ibaresinin kullanımını gösteren 04/02/2020 tarihli fatura, 28/06/2019 tarihli fatura, 13/01/2020 tarihli fatura, 05/12/2017 tarihli fatura, 19/10/2016 tarihli fatura,13/04/2020 tarihli fatura, 17/12/2020 tarihli fatura, 13/01/2021 tarihli fatura, 10/11/2017 tarihli fatura, … ibaresine ilişkin yurtdışı tescil belgelerinin fotokopileri şeklindedir.)
Davacı yan tarafından sunulan ilgili evrak ve görsellerin tamamında davacı yanın “…”( elektrik süpürgesi ) emtiası bakımından faaliyet gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Davacının gerçek hak sahipliğini dayandırdığı deliller ağırlıklı olarak, davalı yan tarafından dava konusu marka tescil başvurusunun gerçekleştirildiği 24.06.2020 tarihinden eski tarihli olmakla birlikte; ilgili deliller çerçevesinde davacı yanın dava konusu markayı ülkemiz sathında davalı yanın dava konusu markayı başvuru konusu ettiği tarihten önce kullanıma giriştiği, sunulan delilerinin davacı yanın “…” emtiası bakımından markasal kullanımı göstermeye ve marufiyet şartını sağlamaya yeterli olduğunun değerlendirildiği, davacının ilgili markaya yönelik olarak “…” emtiası özelinde davalı yana karşı gerçek hak sahipliğinin söz konusu olduğu ve davalı yanın dava konusu markasının Mal ve Hizmet sınıflandırmasına İlişkin Tebliğin … Sınıfındaki … süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları …” ile … Sınıftaki “…süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. …” şeklindeki mal ve hizmetleri bakımından SMK 6/3. Maddesi hükmü çerçevesinde hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunun oluştuğu anlaşılmıştır.
TANINMIŞLIK İDDİASININ İNCELENMESİ:
Tanınmışlık ile değerlendirme bilirkişi incelemesi kadar sunulacak delillere göre nihai olarak mahkemece takdir edilecek bir olgudur.
Taraf olduğumuz tanınmış markalarla ilgili uluslararası anlaşmalarda ve mülga 556 sayılı KHK’de ve 6769 sayıyı yasada da tanınmış markanın tanımı ve kriterleri gösterilmemiş, bu husus mahkeme içtihatları ve öğreti ile uygulamaya bırakılmıştır. Yargıtay birçok kararında “bir kişi veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam ve yaygın dağıtım içeren, müşteri, akraba, dost ve düşman ayırımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışımdır” şeklinde bir tanımlama getirmiş ve bu tanıma nazaran da markanın promosyon sonucunda kazanılan herkesçe veya ilgili kesimce bilinme, emtia söylendiğinde o markanın akla gelmesi, ait olduğu sektörde iyi bilinme ve geniş bir dağıtım ağına sahip olma gibi kıstaslara göre markanın tanınmış marka olup olmadığının tesbiti cihetine gidilebileceğini belirtmiştir. Tanınmış marka konusunda uluslararası boyuttaki çalışmalar ise Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (wipo) bünyesinde yürütülmektedir. Bu kuruluş uzmanlar komitesince benimsenen … nolu tavsiye kararında bir markanın tanınmış olup olmadığının tesbitinde, markanın kullanım süresi, yaygınlığı, kapsamı ve coğrafi alan genişliği, ekonomik değeri, reklam, temsil, promosyon, fuarlara katılım ve fuar düzenleme, kataloglar hazırlama gibi tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların kapsamı, süresi ve mali bütçesi, işletmenin büyüklüğü, cirosu,marka hakkının hangi etkinlikte ve verimlilikte korunduğu, tanınmışlığa yönelik mahkeme ve diğer yetkili makamların kararları gibi olguların göz önünde bulundurulması kararlaştırılmıştır.Yargıtay 11.HD nin 19.4.2002 tarih ve 2001/9903 esas-2002/3699 karar sayılı ilamında bir markanın birden çok ülkede tescilli olmasını tanınmış marka olarak kabul açısından yeterli görmekteyken son uygulamalarda bu hususun markanın tanınmışlığı açısından bir gösterge olabileceği ancak tek başına tanınmış marka olgusu için markanın birçok tescilinin olmasının yeterli olmayacağına işaret edilmiştir. Trips’de ise açıkça tanınmışlığın ilgili sektörde tanınmışlık olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Yine doktrinde Trips deki düzenlemeye benzer görüş … tarafından ileri sürülmüş ve markanın tanınmışlığından söz edebilmek için bir ülkede yaşayanların tamamı tarafından söz konusu markanın bilinmesinin zorunlu olmadığı, marka sahibinin hedef kitlesinin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir.Markanın tacirler yada o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedileceği, tanımış markanın maruf marka karşısında daha kapsamlı,ekonomik yönden daha önemli bir kavram olarak karşımıza çıkacağı, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için markanın konulduğu mamülün birden bire düşünülmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan,refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaştığı da doktrinde … tarafından ifade edilmiştir. … ise, tanınmış markanın en önemli özelliğinin, tescilli bulundukları mal kategorisinden bağımsızlaşarak ve başlı başına birer kalite sembolü olarak, reklam aracı haline gelen ve geniş kitleler karşısında sahip oldukları etkilerini, tamamen farklı mal kategorileri üzerinde de gösterebileceği markalar olarak tanımlamıştır. Arkan ise tanınmış markadan bahsedebilmek için, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bilindiği üzere Tanınmış marka korunmasında en önemli konunun tanınmışlığın belirlenmesinde izlenilecek yöntem olduğu, her ne kadar hukuki bağlayıcılığı olmasa da WIPO Kriterlerinin baz alınarak tanınmışlık araştırılması yapılması gerektiği bir markanın koruma istenen ülke dışında yabancı ülkelerde tanınmış olmasının, koruma istenen ülkede de tanınmış olduğuna hükmedilmesi için yeterli olmayacağının açık olduğu, her davada tanınmışlık olgusunun o davanın somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği bilinmektedir. Dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği,ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin Mahkemece yada atanan bilirkişice o dosyaya özgü sunulan deliller ile tartışılması gereklidir. Somut olayda da davacı bu kriterlere ve denetime uygun delil sunmamış., sunulan delillerin ise yerleşik içtihatların öngördüğü şekilde tanımışlık olgusunu ispata elverişli olmadığı gerek bilirkişiler gerekse son nihai karar mercii mahkememizce anlaşılmıştır.
KÖTÜNİYETLİ TESCİL ve TANINMIŞLIK İDDİASI KAPSAMINDA HÜKÜMSÜZLÜK İNCELENMESİ
Yargıtay 11.HD’nin 20.11.2018 tarihli ve 2017/1345 E., 2018/7216 K. sayılı ilamı, ,1.03.2021 T. ve 2020/1726 E. – 2021/1838 K.; 03.03.2021 T. ve 2020/1913 E. – 2021/1928 K. Sayılı yerleşik ilamlarına göre; daha ziyade markanın ticari faaliyetlerde ayırt edici işaret olarak kullanılması amacıyla değil, başkalarının ticaretine engel olmak, daha önce verilmiş bir mahkeme kararının etkisini azaltmak ya da veya kendisine duyulan güveni kötüye kullanarak markayı kendi adına tescil ettirmek, sözleşme hükmüne aykırı olarak markayı adına tescil ettirmek gibi hususlar genel kötü niyet sebepleri olarak görülmektedir. Ayrıca tanınmış markanın aynısını veya benzerini tescil ettirmek dahi tek başına kötü niyetli marka tescili olarak yorumlanmamaktadır. Zira kanun koyucu, tanınmış markanın aynısı veya benzerini tescil ettirmeye mülga KHK’nın 8/4 (6769 s. SMK’nın 6/5 m) maddesinde ayrı bir sonuç bağlamıştır. Kötü niyetin tezahürü değişik şekil ve koşullarda olabilir. Bu anlamda marka tescilini kullanarak başkalarının ticaretine engel olmak, bu amaçla şantaj yapmak ve para koparmak, markayı satmayı teklif etmek gibi eylemler olabilir. Kötü niyetin varlığını ispat bunu iddia eden davacı tarafa aittir.
Dolayısıyla yerleşik uygulamada işaret edildiği üzere sırf işaretsel benzerlikten yola çıkılarak, davalı tescilinin kötü niyetle yapıldığı olgusuna ulaşmak mümkün olmadığı, ihtimaller üzerinden hareketle davalının ileride davacının ticaretine engel olabileceğinin kabulü doğru olmadığı gibi, tek başına kötü niyet emaresi olarak görülemeyeceği bilinmektedir.
6769 sayılı “SMK m.6/(9) maddesinde Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu halde gerek yasa hükmü gerek de yerleşik içtihatlar çerçevesinde kötü niyetli olarak tescil ettirilen markaların hükümsüz kılınması gerektiği noktasında herhangi bir duraksama bulunmamakla beraber, hukukumuz çerçevesinde, kural olarak asıl olanın “iyi niyet” olduğu; kötü niyetin ise iddia eden tarafından ispatlanması gerektiği de ifade edilmelidir. Zira Yargıtay aynı tarihli başka bir kararında, dayanak markanın tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi, “asıl olan iyi niyetin varlığı olduğu için, tescilin kötü niyetli olduğunun bunu iddia edenin ispatlaması gerektiği, her ne kadar, markanın tanınmış olması ve tacirlerin aynı sektörde iştigal etmeleri ispat kolaylığı sağlamakta ise de, kötü niyetle tescil ettirildiği iddia edilen markanın tanınmış olmasının, kötü niyetin kabulü için tek başına yeterli olmadığı” kabul edilmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 02.04.2013 Tarih,2012/7350 Esas, 2013/6540 Karar) CIBU, 2013 tarihli MALESİA DIARY- YAKULT kararında, önceki markayı bilmenin, kötü niyetin varlığının kabulü için tek başına yeterli olmadığı ve bunun için başvuru anındaki tüm faktörlerin göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Avrupa Adalet Divanı bu konuda, “kendisinden önce bir başkasının diğer üye bir devlette aynı veya karışıklığa yol açacak kadar benzer bir markanın tescilli olduğunu bilip bilmediği, bilmesinin gerekip gerekmediği, bu kimsenin, bir başkasına ait markanın kullanılmasına engel olma amacı taşıyıp taşımadığı ve önceki markanın sahip olduğu hukuki korumanın ölçüsünün ne olduğu, önceki markanın kullanımının ne kadar eski olduğu, tescil konusu ürünleri pazarlamaktan alıkoyma, piyasaya girmesini engelleme amacı olup olmadığı ” hususlarının ve tescil başvuru tarihi itibariyle “markanın sahip olduğu ün”ün göz önünde bulundurulmasını içtihat etmiştir (2009 tarihli CJBU, C-529/07 sayılı CHOCOLADEFABRIKEN LINDT& SPRÜNGLI-FRANZ HAUSWITH kararı için bkz.: ÇOLAK, S.901, dn. 2239). Davalı yanın, Davacı yana ait kullanımlardan haberdar olmasının beklenebileceği değerlendirilmekte ise de; yalnızca bu hususun davalı yanın kötüniyetini göstermeye yeterli kabul edilemeyeceği, dosyada davalı yanın dava konusu marka tescil başvurusunu gerçekleştirir iken kötüniyetli olduğunu gösterir başkaca herhangi bir veri de bulunmadığından kötüniyetli tescile dayalı hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Toplanan tüm deliller kapsamına göre, davacı yan dava dilekçesinde markanın iptalini talep etmiş, ön inceleme oturumunda da uyuşmazlık markanın iptali olarak tespit edilmiş ancak yargılamanın devamında davacı vekilinin 9.2.2023 tarihli duruşmada ki beyanı keza 30.3.2023 tarihli sözlü yargılamadaki beyanı kapsamına göre markanın davalının markasının tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu beyan edilmiş , HMK 186. Madde kapsamında taraflarından son sözleri sorularak tahkikat sonlandırılmıştır.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları taraflara ait marka tescil belgesi, HMK 266 madde kapsamında dosyada sunulu deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişilerin kök ve ek raporları incelendiğinde; kötüniyetli tescil ve tanınmışlık iddiası kapsamındaki taleplerinin yerinde olmadığı ancak davacının önceye dayalı hak sahibi olduğu … ibaresinin SMK 6/3 maddesi kapsamında ileri sürülen hükümsüzlük istemi yönünden davacının faaliyet gösterdiği hizmet sınıfları yönünden davalı adına tescilli … nolu markanın …Sınıfındaki “… süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları …” ile … Sınıftaki “…süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. …” emtia ve hizmetleri bakımından iltibasa neden olduğu gözetilerek HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulü ile davalı adına tescilli … nolu markanın ….Sınıfındaki “… süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları …” ile 35. Sınıftaki “…süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar… zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. …” emtia ve hizmetleri bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
2-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,( 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca )
3-179,90TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 120,00TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Davanın kısmen kabulü nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın kısmen reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 59,30 TL başvuru harcı 59,30 TL peşin harç 174 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 5.250 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.542.6 TL yargılama giderinin taktiren 1/2 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine
Dair karar davacı (e duruşma) ve davalı vekilinin yüzüne karşı , gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İstanbul bölge adliye mahkemesi nezdinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 30/03/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸