Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/120 E. 2022/7 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/120 Esas
KARAR NO : 2022/7

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/01/2013
KARAR TARİHİ : 11/01/2022

Taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan tazminat davası bozma üzerine Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 1.11.2016 tarih ve 2016/50 esas-2016/228 karar nolu ilamı ile karara çıkmış olup, dosyanın tekrar temyizi üzerine dosya yüksek mahkeme denetimindeyken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş , Yargıtay 11.HD’nin 2017/1475 esas-2019/335 karar ve 15.1.2019 tarihli bozma ilamı üzerine dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2021/120 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılar arasındaki 14/04/1997 tarihli sözleşme ile davalıların 3 ay içerisinde bir ses kaseti imal ederek çoğaltılması ve telif haklarını müvekkiline devri hususlarında anlaştıklarını, müvekkilinin sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalıların kaseti imal edip teslim etmedikleri, sözleşmede 5.000 USD cezai şart ve buna eklenen ek protokol ile toplam 15.000 USD cezai şart öngörüldüğünü, ayrıca zararlarının 26.700,00 TL olduğunu ileri sürerek, asıl alacak 26.700,00 TL ve faizi 12.300,00 TL’nin tahsilini, 5.000,00 TL cezai şartın davalılardan, ek protokol gereği 10.000 USD cezai şartın davalı …’den ödeme günündeki döviz faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle ;sözleşmenin telif değil yayım sözleşmesi olduğunu, davacının üstlendiği işi tam ve gereği gibi yerine getirilecek nitelikte ve işin maddi külfetini karşılayacak durumda olmadığını beyanı üzerine, karşılıklı olarak ifadan vazgeçildiğini ve avansın davacıya iade edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Muhtar … vekili beyan dilekçesinde özetle, davacının stüdyo masrafları gibi bir çok konuda edimlerini yerine getirmediğini, sözleşmeden karşılıklı olarak vazgeçtiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIRIŞMASI VE GEREKÇE
Dava konusu; telif sözleşmesi ve ek protokole dayalı tazminat ve cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir..
Bozma öncesinde Kapatılan … 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 1.11.2016 tarih ve … esas-… karar nolu ilamındaki gerekçe kapsamına göre, Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 10/c m. BK’nın 159. m. belirtilen cezai şartın ve zararın tazmininin birlikte istenemeyeceği yönündeki hükme rağmen, ”…yapımcı tarafından fesih halinde … ve …’in yapımcıdan teslim aldıkları 1.000,00 TL ile 5.000 ABD Doları cezai şartı ve fesih nedeniyle yapımcının uğradığı zararların bedelini yapımcıya fesihten itibaren 20 gün içinde ödemek zorundadırlar, … ve …’nın sorumluluğu müşterek ve müteselsildir” şeklindeki kabulleri sebebiyle, tarihsiz olan ve noterde düzenlenen 14/04/1997 tarihli sözleşme ile bağlantılı olduğu net değil ise de, uyulan bozma ilamı doğrultusunda karar oluşturulacağından, … tarafından imzalanmış ”….yapılacak kaset ile sözleşmeye ek olarak tüm cezai şartlarla birlikte alacağa mahsuben 250,00 TL teslim alındığı ve 10.000 Dolarlık cezai ödemeyi kabul ediyorum…” şeklindeki taahhüdü nazara alınarak geçerli kabul edilen bu ek sözleşme sebebiyle de davalı … yönünden 10.000 USD cezai şart üzerinden davanın kabulü yine, cezai şart ile birlikte sözleşmede kabul edilen taahhütten dolayı tespiti yapılan zararın 5.500,00 TL olduğu anlaşıldığından, bu miktar zararın da tahsili gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 5.500,00 TL tazminatın 15/07/1997 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 10.000 USD cezai şartın dava tarihinden itibaren kamu bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduata uyguladığı faiz oranıyla ödeme tarihindeki kur karşılığı miktar olarak davalı …’den tahsiline, sair hususlarda daha önce verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalı … vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 11.HD’nin 2017/1475 esas-2019/335 karar ve 15.1.2019 tarihli bozma ilamı kapsamına göre; “…1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, mümeyyiz davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, sözleşmeden kaynaklanan tazminat ve cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir. Ancak, dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi “Akitler, cezanın miktarını tayinde serbesttirler. Ceza, kanuna veya ahlaka (adaba) muğayir bir borcu teyit için şart edilmiş veya hilafına mukavele olmadığı halde borcun ifası borçlunun mesuliyetini icap etmeyen bir hal sebebiyle gayri mümkün olmuş ise, şart olunan cezanın tediyesi talep edilemez. Hakim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir” hükmünü haizdir. Bu itibarla, mahkemece 818 sayılı BK’nın 161. maddesi hükümleri nazara alınarak cezai şartın tenkisi gerekip gerekmediği tartışılmadan davalının ek protokolde hükme bağlanan cezai şartın tamamından sorumlu tutulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı …’e verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı …’e iadesine, 15/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklindeki bozma ilamı ve karar düzeltme isteminin reddine dair yüksek mahkemenin gerekçesine göre Mahkememizce taraflara bozma ilamı tebliğ edilmiş usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay 11.HD’nin bozma ilamına direnme kararı verilmesi üzerine HGK’nun 2013/11-2353 esas, 2015/2333 karar ve 21.10.2015 tarihli BOZMA ilamı gerekçesinde de işaret edildiği gibi ; “.davaya konu 14.04.1997 tarihli sözleşmenin 10/c maddesi ile sözleşmenin feshi halinde cezai şartın ve fesih nedeniyle yapımcının uğrayacağı zararların birlikte ödenebileceğinin kararlaştırılmış olması karşısında Borçlar Kanunu’nun 159. maddesinde öngörülen cezai şartın ve zararın tazmininin birlikte istenemeyeceğine ilişkin kuralın geçerli olup olmadığı ile tarihsiz “ek protokol”ün geçerli olup olmadığı hususunun tartışılması gerektiğine işaret edilmiştir.
Hukuksal işlem, bir ya da bir çok kişinin, hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde, hukuksal sonuçlar meydana getirmeye yöneltilmiş olan iradesinin açığa vurulmasıdır Gerçekten de, iradenin açığa vurulması, hukuksal işlemin belirgin niteliğini oluşturur. Çünkü irade açığa vurulmazsa, hukuksal bir sonuç meydana gelmez. Başka bir anlatımla, hukuksal sonucun meydana gelebilmesi, yani bir hak ya da hukuksal ilişkinin yaratılması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması için, buna yönelmiş bir irade yetmez; iradenin açığa vurulması gerekir .
Borç ilişkilerinin kaynaklarından olan sözleşme, hukuksal işlemlerin özel bir çeşididir. Sözleşmeler, iki yanlı ve borç ilişkisi meydana getiren hukuksal işlemlerdir. Bir sözleşmede, en az iki yanın bulunması ve birbirine uygun iradelerini açığa vurmaları, sözleşmelerin özü sayılır . Sözleşme, belirli bir borç ilişkisini meydana getirmek üzere, iki kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulan bir hukuksal işlemdir
Sözleşme ile hukuksal bir bağ kurulmasından başka, önceden kurulmuş olan böyle bir bağın kaldırılması, değiştirilmesi ve başkasına geçirilmesi için başvurulan normal bir araçtır. Öte yandan, sözleşme, salt borç ilişkilerini kurma, değiştirme ve ortadan kaldırma için değil, öteki hukuksal ilişkileri kurmak için de kullanılır .Sözleşmenin kurulması için karşılıklı ve birbirine uygun iradenin açığa vurulması gerekir. İrade açıklaması, bir kişinin bir hakkı ya da hukuksal ilişkiyi kurma, değiştirme ya da ortadan kaldırma iradesini dış dünyaya yansıtması, açıklaması ya da bildirmesi ve bu yolla bunu yürürlüğe koymasıdır .İradenin açığa vurulması, açık ya da örtülü olabilir. Biçim ise irade açıklamasını göstermek için kullanılan bir araçtır. Bir irade açıklamasının, bir hukuksal işlemin ya da sözleşmenin bir biçime bağlı olmamasından söz edildiğinde biçim özgürlüğü amaçlanır. Burada sözlü, yazılı ya da kamusal biçim türlerinden herhangi birine başvurmak olanaklıdır . Oysa biçim koşulu, hukuksal işlemin geçerli yolda sonuç doğurabilmesi için yasa ya da taraflarca öngörülen biçimde yapılmasının zorunlu olduğunun deyimidir .
Hukukumuzda biçim özgürlüğü ilkesi benimsenmiştir. Gerçekten, BK’nın 11/1. (TBK’nın 12.) maddesine göre, sözleşmenin geçerliliği, yasada tersine kural bulunmadıkça hiç bir biçime bağlı değildir,
Davacı şirket ile davalılar arasında imzalanan ve noterce onaylanan 14.04.1997 tarihli sözleşme ile sözleşmenin feshi halinde cezai şartın ve fesih nedeniyle yapımcının uğrayacağı zararların ödenmesi kararlaştırılmış, daha sonra anılan sözleşmeye ek olarak düzenlenen ve davalılardan … tarafından imzalanan adi yazılı protokol ile cezai şartın miktarı yükseltilmiştir. Her ne kadar BK’nın 159. (TBK’nın 180.) maddesi ile hem cezai şartın hem de zararın tazmininin birlikte istenemeyeceği kabul edilmiş ise de, taraflarca imzalanan sözleşmenin 10/c maddesi ile bunun aksi açıkça kararlaştırılmış olduğundan ve bozma ilamında da açıklandığı üzere, sözleşme özgürlüğü ilkesinin genel bir sonucu olarak tarafların sözleşmenin içeriğini özgürce saptayabilmelerinin mümkün bulunduğu da bilinmektedir.
Bilindiği üzere Ticari alışverişler emniyet ve itimat üzerine kurulmuştur; tacirler arasındaki muamelelerinde beklenen basiret ve dikkat normal kişilerden fazladır. Karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icabettirir. M.K.2 . maddesinin koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada iyiniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibi yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayatımıza hâkim olan bir kaidedir. Huzurdaki davada davacı tacir olup, davalılar ise sanat camiasında yer aldığından benzer şekilde bir çok sözleşme imzaladıklarından tacirlerin gösterdiği özeni göstermek zorundadırlar. Keza sözleşmelerde edim ve karşı edim arasındaki denge ,sözleşmenin kurulması sırasında gözetilir. Edimlerin yerine getirilmesi aşamasına kadar bu dengenin aynı kalması amaçlanır. Sözleşme normal koşullarda yapılmış olmasına rağmen taraflardan yada gelişen olaylardan kaynaklanan olaylar nedeniyle edimler arasındaki denge bozulduğunda yani karşı edim dengesi aşırı ölçüde bozulmuş ise bu durumda o sözleşmedeki amaç ortadan kalktığı yada artık sözleşme ilk şartlarda imzalandığı şekliyle ifa edilemeyecek ise sözleşmelerdeki işlem temelinin çöktüğü durumlarda taraflar da farklı hukuki çarelere başvurmaktadır. Huzurdaki uyuşmazlıkta da davacının cezai şart taleplerinden biride ek protokole dayanmaktadır. Dolayısıyla sözleşme ve ek protokol hükümleri bir bütün olarak incelenmelidir. Ayrıca güven teorisinden hareket ile ; bir haktan vazgeçmeyi gerektiren beyanlar mümkün olduğu kadar dar yorumlanmalı, şüphe halinde sözleşmeyi batıl kılacak yorum yerine geçerli getiren yorum tercih edilmeli, sözleşmenin kurulduğu aşamada ortaya konulan güven teorisine dayanan farazi iradelerin ise ön plana çıkarılmasına özen gösterilmesi gereklidir.
Somut dava dosyasında Yargıtay 11.HD’nin 2017-1475 esas- 2019/335 karar ve 15.1.2019 tarihli bozma ilamları kapsamına göre (İstanbul 3.FSHHM’ nin 2016/50 esas- 2016/228 karar ve 16.11.2016 tarihli ilamında kurulan hükümler yönünden) karar kesinleşmiş olmakla yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
Yüksek 11.HD’nin bozma ilamındaki gerekçe dikkate alındığında, BK 161 maddesine göre cezai şarttan tenkisin gerekip gerekmediği hususunun tartışılması gereklidir.
Dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi “Akitler, cezanın miktarını tayinde serbesttirler. Ceza, kanuna veya ahlaka (adaba) muğayir bir borcu teyit için şart edilmiş veya hilafına mukavele olmadığı halde borcun ifası borçlunun mesuliyetini icap etmeyen bir hal sebebiyle gayri mümkün olmuş ise, şart olunan cezanın tediyesi talep edilemez. Hakim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir” hükmünü haizdir. Yüksek Mahkemenin bozma ilamı gerekçesine göre mahkememizce 818 sayılı BK’nın 161. maddesi hükümleri nazara alınarak cezai şartın tenkisi gerekip gerekmediği hususunun tartışılması gereklidir.
Taraflar sözleşmede yada düzenledikleri protokol ile cezanın miktarını tayin etmekte serbest iseler de, BK. 161/son maddesi hükmüne göre, taraflar ileri sürmese bile hakim önüne gelen davada fahiş gördüğü cezaları resen tenkis edebilecektir.
Burada kararlaştırılan cezai şart hükmüne esas bedelin aşırı olup olmadığını belirlemede başvurulması gereken ölçütler her somut olayın özelliğine göre belirlenmelidir. Bu yönde belirli bir kıstas olmamakla birlikte; ceza koşulunun sözleşenler arasındaki ilişkiye uygun düşmeyecek ölçüde yüksek tutulması ve açıkça hakkaniyete aykırı bulunması durumunda aşırılığın varlığı kabul edilmelidir. Böyle bir sonucun benimsenebilmesi için, alacaklının asıl edimi yerine getirmesindeki çıkarı ile ceza koşulu olarak saptanan miktar arasındaki oranın ve borçlunun borca aykırı davranmasındaki kusur derecesinin ve de borçlunun ekonomik durumunun göz önünde tutulması gerekir. Öte yandan alacaklının çıkarların hesabında, borçlunun ifa etmeme yüzünden sağlayacağı kazançlar da göz ardı edilmemelidir. Alacaklının, borcun yerine getirmemesinin yol açtığı zararları kapsamı üzerinde de durulmalıdır. Aşırılığın belirlenmesinde, ceza koşulunun borcun yerine getirilmesi için borçlu üzerinde ruhsal bir baskı yaptığı da gözetilmeli, böyle bir baskının ortadan kalkmasına yol açacak biçimde indirimden kaçınılmalıdır. Başka bir deyişle ceza koşulunun fahiş olup olmadığı, tarafların iktisadi durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranış ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınan ceza miktarı, hak, adalet ve nesafet en önemlisi iyiniyet kurallarına( MK 2.) uygun olarak tespit edilmelidir.
Dosyada mübrez olan ve davalılardan …’in imzasını taşıyan başlıksız el yazılı belgede kaset sözleşmesine ek olarak tüm cezai şartlar ile birlikte Meis Müzik şirketinden alacağı mahsuben 250,00 TL teslim alındığı, sözleşme koşullarına ek olarak 10.000 dolarlık cezayı ödemeyi, kaset teslim edilmediği takdirde geçerli olmak üzere kabul ettiği hususu yazılıdır. Her ne kadar davalı vekili yeniden imza incelemesi isteminde bulunmuş ise de; imzanın davalı … eli ürünü olduğu tartışmasız olup, bu yönde de bozma ilamında davalı lehine bir değerlendirme bulunmamaktadır.Zira Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 19.9.2009 tarihli raporlarında incelenen imzanın davalı …’in eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Davalı … tarafından ek olarak düzenlenen bu protokolde söz konusu belgenin hangi tarihte düzenlendiği belirtilmemekle birlikte, taraflara davacı yanca yapılmış ödemeler yani taraflar arasındaki ilişkinin devamında düzenlendiği anlaşılan ve ek nitelikteki belgenin davalının özgür iradesi ile düzenlendiği anlaşıldığından davalının sözleşme hükümleri ile bağlı olduğu anlaşılmıştır.
Davalı …’in imzasının yer aldığı ve yapacağımız kaset sözleşmemize ek olarak tüm cezai şartlar ile birlikte Meis Müzik… şirketinden alacağa mahsuben 250,00 TL. teslim aldım, ek olarak 10.000 USD lik cezai ödemeyi kaset teslim edilmediği taktirde kabul ediyorum,” şeklindeki açık düzenleme kapsamına göre davalı …’in ek olarak bir taahhütte bulunduğu hususu açık olup, bu belgede davalı …’in taahhüdünün … 3. Noterliğinde düzenlenen davaya dayanak olan sözleşmeye ek olarak düzenlendiğin kabulünün gerektiği, zira davacı ile davalı arasında başkaca kaset sözleşmesi de bulunmadığına göre söz konusu belgenin ek taahhüt şeklinde düzenlendiği ve geçerli kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Toplanan delillere göre ; Davacı şirket ile davalılar arasında imzalanan ve noterce onaylanan 14.04.1997 tarihli sözleşme ile sözleşmenin feshi halinde cezai şartın ve fesih nedeniyle yapımcının uğrayacağı zararların ödenmesi kararlaştırıldığı daha sonra anılan sözleşmeye ek olarak düzenlenen ve davalılardan … tarafından imzalanan adi yazılı protokol ile cezai şartın miktarı yükseltilerek davacının uğrayacağı zararların teminat altına alındığı anlaşılmaktadır. Taraflarca imzalanan sözleşmenin 10/c maddesi ile açıkça tarafların özgür iradeleri ile cezai şart hükmü ve bedeli kararlaştırılmış olduğundan ve sözleşme özgürlüğü ilkesinin genel bir sonucu olarak tarafların sözleşmenin içeriğini özgürce saptayabilmeleri mümkün bulunduğundan keza adi yazılı protokol ile noterde yapılan ilk sözleşmenin değiştirilmesi de imkan dahilinde olduğundan, yine bilindiği üzere sözleşmelerde yer verilen cezai şartın amacı miktarı saptanamayan veya kanıtlanamayan zararın giderilmesi amacını taşımakla birlikte ticari hayatın o anki koşullarına göre tarafların özgür iradeleri ile belirlenen bedel sözleşme içeriğine yazılabileceğinden, sözleşmenin amacının zaten daha sonra gelişen olumsuzlukların baştan bir ceza miktarı öngörülerek giderilmesi olduğundan , somut olayda davacı tacir olup, davalılar ise sanat camiası içinde yer aldıklarından her iki tarafında basiretli davranmak zorunda oldukları, İstisna akitlerinin niteliği itibarıyla karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler niteliğinde olduğu, Toplanan deliller kapsamına göre gerek davacı gerekse davalıların birlikte kusurlu oldukları , bir tarafın kusurunun daha ağır bastığı yönünde bir delil de bulunmadığı, MK 2. madde hükümleri ile birlikte değerlendirildiğinde; bozma ilamına konu cezai şart yönünden; 10.000 USD cezai şartın BK’nun 161. maddesi gözetilerek mahkememizce takdiren ½ oranında hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle 5.000 USD ‘nin dava tarihinden itibaren işletilecek kamu bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduata uyguladığı faizi oranı ile birlikte ödeme sırasındaki kur karşılığı olan miktar olarak davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, sair hususlarda daha önce verilen karara yönelik temyiz itirazları red edilerek kesinleştiğinden, yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Yargıtay 11.HD’nin 2017-1475 esas- 2019/335 karar ve 15.1.2019 tarihli bozma ilamları kapsamına göre (İstanbul 3.FSHHM’ nin 2016/50 esas- 2016/228 karar ve 16.11.2016 tarihli ilamında kurulan hükümler yönünden) karar kesinleşmiş olmakla yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2- Bozmaya konu cezai şart yönünden; 10.000 USD cezai şartın BK’nun 161. maddesi gözetilerek ½ oranında hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle taktiren 5.000 USD ‘nin dava tarihinden itibaren işletilecek kamu bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduata uyguladığı faizi oranı ile birlikte ödeme sırasındaki kur karşılığı olan miktar olarak davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, sair hususlarda daha önce verilen karara yönelik temyiz itirazları red edilerek kesinleştiğinden, yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-465,60 TL ilam harcının peşin harçtan tahsili ile artan 329,28 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
4-Reddedilen cezai şart istemi yönünden cezai şart taktiren tenkise tabi tutulduğundan … lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
5-Kabul edilen cezai şart yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1022,55 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
6-Maddi tazminat yönünden daha önceki hükümler kesinleşmiş olmakla infazda tereddüt olmaması için yargılama giderlerine ilişkin kısım hüküm fıkrasında gösterilmiştir. ( Davacı tarafından yapılan 800,75 TL. dava ilk masrafı, 500,00 TL. Bilirkişi ücreti, 101,00 TL. tebligat tezkere gideri olmak üzere, toplam 1.401,75 TL. yargılama giderinin, davanın kabul red oranına göre 841,05 TL.’sinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, Davalı … tarafından sarfedilen 13,00 TL. yargılama giderinin, davanın kabul red oranına göre 5,20 TL.’sinin davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine, Davalı … mirasçısı … tarafından sarfedilen 7,50 TL. yargılama giderinin, davanın kabul red oranına göre 3,00 TL.’sinin davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine, Davalı … mirasçısı … tarafından sarfedilen 3,00 TL. yargılama giderinin, davanın kabul red oranına göre 1,20 TL.’sinin davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine, Davalılardan … Turizm Tic.ve San.Ltd.Şti tarafından sarfedilen 133,00 TL giderin, davanın kabul-red oranına göre, 53,20 TL.’sinin, davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,)
7- Bozma sonrası Davalı … tarafından sarf edilen toplam 202,50 yapılan yargılama giderlerinin taktiren 101,25 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
8-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Taraf davacı vekilinin yokluğunda davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer davalı … mirasçılarının yokluğunda karşı verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YASA YOLU u açık olmak üzere, açıkça okunup anlatıldı.11/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır