Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/93 E. 2020/183 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/93 Esas
KARAR NO:2020/183

DAVA:MARKA İPTALİ
DAVA TARİHİ :07/08/2014
KARAR TARİHİ:25/06/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka İptali davasısının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalının kozmetik pazarlama alanından faaliyet göstermekte olduğunu, “…” markasını TPMK nezdinde … tarih ve … başvuru numarası ile … numaralı sınıflarda müracaat ederek … tarihinden itibaren geçerli olmak üzere adına tescil ettirdiğini, TPE sicili incelendiğinde adeta kullanılamayan ama tescilli markalar deposunu andırdığının görüldüğünü bilindiği üzere bu markaların önemli bir kısmı kullanılmamakta olduğunu, bir o kadarı da başka markalarla benzerlik arz ettiğini, bu durumun bir kısım art niyetli ve başka tacirlerin ve marka sahiplerinin yarattığı olumlu havadan pay kapma kaygısı ile tescil edildiğinin bilinmekte olduğunu, davaya konu “…” isimli markanın her ne kadar tescil edilmiş ise de fiilen kullanılmamakta olduğunu, anılan markanın müvekkili şirketin kullanımında olan TPMK nezdinde … tarih ve … tescil numaralı “…” isimli markası ile haksız rekabet oluşturmakta olduğunu, normal tüketiciler nezdinde iltibasa neden olduğunu, müvekkili şirkete ait markaya duyulan güven ve itibarın zedelendiğini, bu durumun müvekkili şirketi maddi ve manevi zarara uğrattığını, davalı adına ve TPE’nin … tescil numarası ile kayıt ve tescilli “…” markasının tescil aldığı tüm sınıflar için hükümsüzlüğünü, iptalini ve TPE sicilinden terkinini, markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasını, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekcesinde özetle; Müvekkili şirketin … yılında kurulmuş ve Türkiye’nin “…” olan … … sahibinden satın olarak kozmetik sektrüne giren müvekkili şirketin … A.Ş.’nin yüzde yüz Türk sermayeli bir şirket olduğunu, davacının müvekkili şirketi adına tescilli … sayılı … ibareli markasının ….sınıfa dahil mal ve hizmetler için tescilli olduğunu, davacının, müvekkili adına tescilli markasının kullanılmadığını beyan ettiğini diğer taraftan bu markanın kendi adına … numarasıyla tescilli … markası karşısında haksız rekabet yarattığını, tüketiciler nezdinde iltibas oluştuğunu, markanın güven ve itibarının zedelendiğini, bu bakımdan maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ettiğini, davacının bu iddiasının kendi içerisinde tutarsızlıklar barındırdığını, markanın kullanılmıyor olması onun piyasada olmadığı anlamına geleceğini bu durumda da haksız rekabet oluşması imkanının bulunmadığını, müvekkilinin markası … ibaresinden teşekkül olup davacının markasının ise … ibaresinden teşekkül olduğunu, marka hukuku çerçevesinde müvekkilinin markasında yer alan ibarelerin baskın ayırt edici özelliği sebebiyle bu iki markanın iltibas oluşturmayacağının açık olduğunu, davacının ne başvurularının ilanına ne de sonraki süreçte markalarının tescilini karşı bir itirazı olmadığını burada ileri sürüler “iltibas” olgusunun tamamen iş bu hükümsüzlük davasının açılmasını haklı kılmak adına olduğunu, davacının sicilde tescilli bir markadan dolayı “iltibas oluştuğu gerekçesiyle” zarar gördüğünü iddia ettiğini, davacının iddia ettiği iltibasa ilişkin hiçbir delili bulunmadığını, davacının başvurusunun müvekkilinin markalarından dolayı reddedilmediğini, böyle bir idari işlemin olmadığını, davacının zarar gören kişi konumunda olduğuna dair somut bir delil bulunmadığını, davacının zarara uğrama ihtimalinin ise ancak davacı markası karşısında müvekkilişirketin markasının tecavüz oluşturup oluşturmayacağı ve KHK’nın 8.maddesi çerçevesinde benzer olup olmadıkları ile bağlantılı olduğunu, bu çerçevede … markası ile … markasının iltibas ve karışıklığa yol açabilecek derecede benzer olmadıklarının aleni olarak ortada olduğunu, zarara uğrama ihtimalinden bahsedilemeyeceğini, davacının bu davaya dayanak olarak gösterdiği … sayı ile tescilli … markasının kapsamında yer alan …. Sınıf malları dışındaki diğer mal ve hizmetler itibariyle zarar gören kişi olmayıp sadece … sayıyla tescilli … markasının kapsamı dışındaki tüm mal ve hizmetler için davanın reddinin gerektiğini, … sayılı … ibareli markanın tüm sınıflar için hükümsüzlüğü talepli iş bu davanın reddini, yargılama giderleri ile her türlü masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava: Davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın 556 sayılı KHKnın 14. maddesi kapsamında 5 yılı aşkın süre kullanılmadığı iddiasıyla iptaline karar verilmesine ilişkindir.
…. FSHHM nin … E. … K. ve 14/04/2015 tarihli kararı ile “…Dava, davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın 556 sayılı KHKnın 14. maddesi kapsamında 5 yılı aşkın süre kullanılmadığı iddiasıyla iptaline karar verilmesi taleplidir.
Davalı vekili beyan dilekçesinde, davacı yanın zarar gören kişi konumunda olmadığını ileri sürmüş ise de, 556 Sayılı KHK’nın 43. maddesinde belirtildiği üzere, ilgili mahkemeden zarar gören kişilerin isteyebileceği belirtilmektedir. Somut olayımızda da, esaslı unsuru … ibaresi olan davacının tescilli markası sebebiyle farklı sınıflarda dahi olsa kullanmamaya dayalı hükümsüzlük talep edebileceği, ilgili markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden marka tescilinin olmamasının dava açmasına engel teşkil etmeyeceği anlaşıldığından, bu yöndeki iddialar yerinde görülmemiştir.
TPE Markalar Dairesi Başkanlığı’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı “…” ibareli markanın …. sınıflarda … tarihinden itibaren 10 yıl süre ile … tarihinde davalı adına tescil edildiği, … sayılı “… (TÜRK MALI)” ibareli markanın ise …. sınıfta … tarihinden itibaren 10 yıl süre ile davacı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nın 14. maddedesinde markanın, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma 5 yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde markanın iptal edileceği belirtilerek, markanın kullanılma kabul edilecek halleri ise tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılmış olması, yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarda kullanılması, markanın sahibinin izni ile kullanılması, markayı taşıyan malın ithalatı olarak belirlenmiştir.
Görüldüğü üzere, KHK’nın 14. maddesi gereğince, iptali istenilen markanın tescil edildiği tarihten itibaren kesintisiz olarak beş yıl süre ile kullanılmadığı yolundaki iddiayı davalı yanın markayı tescilli olduğu sınıflarda kullandığını gösterir fatura ve benzeri belgelerle kanıtlaması gerekmektedir. Somut olayımızda, ön inceleme duruşmasına katılmayan ve ön inceleme hazırlığı safhasında da davaya cevap vermeyen ve herhangi bir delil sunmayan davalı yanın, ilk tahkikat duruşmasında verilen ara kararı ile dava tarihinden geriye beş yıllık dönemde iptali istenen markayı kullandığını gösterir delilleri sunması hususunda ihtarlı davetiye çıkartılmasına karar verildiği ve ara kararının yerine getirildiği, bir sonraki oturumda da davalı vekiline ara kararında belirtilen surette delillerini sunması, aksi halde delil sunmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtarına havi karar oluşturulduğu ve ihtarat da yapıldığı halde davalı vekilinin herhangi bir delil sunmadığı anlaşılmaktadır. Bu halde de, tüm dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, davalının iptali istenilen markayı dava tarihinden önceki beş yıllık dönemde kesintisiz olarak kullanmadığı, bir başka deyişle kullanıma ara verdiği anlaşılmakla, 556 Sayılı KHK’nın 14/1 maddesi gereğince davanın kabulü ile, davaya konu markanın iptaline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M :
1-Davanın kabulü ile, davalı adına tescilli … sayılı ve “…” ibareli markanın 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesi gereğince iptaline ve sicilden terkinine…” şeklinde karar verilmiştir.
Anılan karar Yargıtay 11. HD 2015/7564 E. 2016/2123 K. ve 29/02/2016 tarihli ilamı ile onanmıştır.
Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 11. HD 2016/6736 E. 2018/442 K. ve 18/01/2018 tarihli ilamı ile:”…1-Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de karar tarihinden sonra 06/01/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle Dairemizin, 29/02/2016 tarihli 2015/7564 Esas, 2016/2123 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair karar düzeltme nedenlerinin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 29/02/2016 tarihli 2015/7564 Esas, 2016/2123 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun Yargıtay 11 HD 2016/6736 E. 2018/442 K. ve 18/01/2018 tarihli ilamına uyulmuştur.
Mahkememizin 2018/179 E. – 353 K. ve 25/09/2018 tarihli kararı ile “… Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğundan DAVANIN REDDİNE,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile; 10,70 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
3-Davanın dayanağı olan 556 Sayılı KHK.’nın 14.maddesi yargılamanın devamı sırasında Anayasa Mahkemesi’nin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren kararı ile iptal edildiğinden HMK 331.maddesi de dikkate alınarak Davanın Anayasa Mahkemesi’nin dayanak kanun hükmünü iptal etmesi nedeniyle konusuz kaldığı için reddine karar verildiğinden, karşılıklı olarak yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına.( Aynı yönde Ankara BAM 20. HD nin 2017/1280 esas, 2018/155 karar , 16.2.2018 tarihli ilamları )
4-Tarafların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine…” şeklinde karar verilmiştir.
Anılan karar Yargıtay 11 HD nin 2018/5287 E 2019/7260 K. ve 14/11/2019 tarihli ilamı ile “…Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarih, 2016/148/ E-2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edildiğinden oluşan hukuki boşluk nedeniyle davanın reddine ve karşılıklı olarak yargılama masrafları ile vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davanın dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14. ve 42. maddelerinin Anayasa Mahkemecesince iptali nedeniyle hukuki dayanağı kalmayan dava hakkında konusuz kaldığı için karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama masrafları ile vekalet ücretine ilişkin olarak davanın açılma tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Bütün dosya kapsamından:Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davanın dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14. ve 42. maddelerinin Anayasa Mahkemecesince iptali nedeniyle hukuki dayanağı kalmayan dava hakkında konusuz kaldığı için karar verilmesine yer olmadığına, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının, dava açmakta haklı olduğu kanaatine varılarak yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-54,40-TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik 29,20-TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 4.910,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yapılan 527,20-TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde YARGITAY yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 17/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır