Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/364 E. 2022/51 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/354 Esas
KARAR NO : 2022/48

DAVA : Tecavüzün men’i ve ref’i, haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat
DAVA TARİHİ : 24/11/2006
KARAR TARİHİ : 22/03/2022

Taraflar arasında “tecavüzün men’i ve ref’i, haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı kapatılan İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince direnme kararı verilmesi üzerine dava dosyası yüksek mahkeme denetiminde bulunduğu sırada HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve HGK’nun 2017/11-2478 esas, 2019/1345 karar ve 12.12.2019 tarihli BOZMA ilamı üzerine dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2020/354 esas numarasına kayıtlanmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … sayı ile “…” markasının müvekkili adına tescilli olduğunu, davalılardan …Şti. unvanlı şirketin “…” markası altında İzmir Fuarında rakı ürünü teşhir ettiğini, satış ve pazarlamasını yaptığının tespit edildiğini, kaçak olarak üretilen bu rakıların davalılardan … ve …’ın sahibi olduğu … ile … ve …’nın sahibi olduğu lokantada satışının yapıldığını ileri sürerek müvekkilinin markasına yapılan tecavüzün giderilmesini, haksız rekabetin men’ini, tecavüze konu ürünler ile üretimde kullanılan vasıtalara el konulmasını, kararın ilanını, davalı … Sanayi Ltd. Şti.’den 98.500,00 TL maddi, 98.500,00 TL manevi tazminatın, diğer davalılardan 500,00’er TL maddi, 500,00’er TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı … Sanayi Ltd. Şti. vekili beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin KKTC Kanunlarına göre kurulup aynı ülkede adına tescilli bulunan ” …” ibareli markasını kullanarak üretim yaptığını, ancak Türkiye’ye satışının bulunmadığını, diğer davalılarda ele geçen ürünlerin satışının müvekkilince yapılmadığını, etiketlerden hareket edilerek müvekkili ile bağlantı kurulmasının tahminden öteye gidemeyeceğini, taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili beyanında özetle; dava konusu ürünlerin diğer davalı … Sanayi Ltd. Şti. tarafından KKTC’deki fabrikada üretiminin yapıldığı ve yine davalı şirketçe çeşitli vasıtalarca satışa sunulduğunu, Türkiye’de herkesin satın alabileceği şekilde dağıtım ve satışının yapıldığını, müvekkillerinin, kendileri tüketmek için 60 şişe ve 3 plastik içinde dökme rakı satın aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar, savunma yapmamıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; marka hakkına tecavüzün ve haksız rekebetin men’i ve ref’i ile huzurdaki davalı yönünden 98.500 TL maddi ve 98.500 TL manevi tazminat istemine ilişkindir.
İstanbul (Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2011 Tarih ve 2006/505 esas-2011/209 karar sayılı ilamı ile; resmî olarak adlarına kayıtlı olsa dahi davalılar … ile …’nın iş yerini fiilen çalıştıran şahıs olmadıkları, iş yerlerini … ve …’nın işlettiği, davacının yargılama sırasında vefat eden …’ın mirasçıları yönünden davaya devam etmeyeceklerini belirttiği, davalı şirket tarafından fuar standında “…” markasını taşıyan ürünlerin teşhir edildiği, ancak rakı satışının yapılmadığı, her ne kadar davalının fuarda söz konusu ürünlerin sadece teşhir etmek suretiyle bulundurduğu savunması mevcut ise de, satışa müsait irtibat bilgilerinin mevcut olmasının yanında ürünlerin İzmir’deki diğer davalılara ait işletmelerde kullanılmış olmasının davalı şirketin söz konusu ürünleri piyasaya sattığı sonucunu doğurduğu, davalı şirketin tescil edilen “…” ibareli markasını kullanmayıp, davacının “…” ibareli markasını gerek ibareleri aynen kullanmak, gerekse yazım şeklini dahi benzetmek üzere hazırladığı etiketleri şişelerin üzerine yapıştırarak, davacının tanınmış markasını taklit ettiği ve dolayısıyla haksız rekabet fiilini gerçekleştirdiği gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına, davalılar … ve … hakkındaki davanın husumetten reddine, davalı …. Ltd. hakkındaki davanın kısmen kabulü ile, davacının markasına tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’ine, davalının “…” markası ile Türkiye’ye ürün ithal ve ihraç etmesinin, satmasının ve dağıtmasının engellenmesine, 50.000,00TL maddi ve 10.000,00TL manevi tazminatın avans faizi ile davalı şirketten tahsiline, davalı … yönünden davanın kısmen kabulü ile davacının markasına tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’ine, “…” markalı rakıların satışının engellenmesine, 500,00TL maddi ve 500,00TL manevi tazminatın avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı … Sanayi Ltd. vekilinin temyizi üzerine karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.04.2013 tarihli ve 2012/9506 E., 2013/8504 K. sayılı kararı ile;
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mümeyyiz davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, marka hakkına yapılan tecavüzün giderilmesi ve tazminat talebine ilişkindir. Davalı … Sanayi Ltd. Şti.’nin Türkiye’de düzenlenen fuarda stand kurarak davaya konu marka altında tanıtımda bulunduğu sabittir. Ancak, mahkeme gerekçesinde davalı şirketin Türkiye’de satım ve dağıtım yaptığının kabulüne gerekçe gösterilen gerçek kişi diğer davalılarda ele geçen davalı şirket ürünlerinin anılan davalılar tarafından yasa dışı yollarla ülkeye sokulduğu, bu davalılar aleyhinde açılan dava sonucu kaçakçılık suçundan mahkum olmaları nedeniyle anlaşılmış olması karşısında davacının maddi zararının nasıl oluştuğu açıklığa kavuşturulmadan yazılı gerekçe ile mümeyyiz davalı aleyhine maddi tazminata hükmolunması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…”gerekçesi ile bozularak mahkemesine gönderilmiş, yeniden yapılan yargılama sonunda İstanbul (Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/05/2014 tarih ve 2013/276 esas-2014/133 karar sayılı ilamı ile mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı, davalı … Sanayi Ltd. vekilince temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık da HGK’nun 2017/11-2478 esas, 2019/1345 karar ve 12.12.2019 tarihli BOZMA ilamı dava dosyası bozularak mahkememize gönderilmiş, mahkememizin 2020/354 esas numarasına kayıtlanan davada taraflara bozma ilamı tebliğ edilerek yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
HGK BOZMA SONRASINDA MAHKEMEMİZİN KABULÜ VE GEREKÇESİ
Huzurdaki uyuşmazlık davalı gerçek kişilere ait işletmelerde ele geçirilen ve davalı şirket tarafından üretilen “…” ibareli rakıların Türkiye’ye kaçak yollardan sokulup sokulmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının maddi zararının nasıl oluştuğunun tespit edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname yürürlükte olup, somut uyuşmazlığa bu hükümler uygulanacaktır.
Markaya tecavüz hâlinde 556 sayılı KHK’nın 62/1-b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, şartları varsa maddi zararının tazminini talep edebilir. 556 sayılı KHK’nın 64. maddesinde ise “tazminat” kenar başlığı altında haksız fiile özgü terimlere yer verilerek maddi tazminat ayrıca düzenlenmiştir. Esasında her iki maddede düzenlenen maddi tazminat davası aynı olup, 556 sayılı KHK’nın 62/1-b maddesi genel nitelikte düzenleme içerirken aynı KHK’nın 64. maddesinde yaygın bir ihlal hâli olan “taklit” olgusu ayrıca düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’nın 66/1. maddesi gereğince, marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Buna göre “maddi zarar” iki kalemden oluşmakta olup, hem meydana gelen “fiili kaybı” hem de marka hakkı sahibinin tecavüz dolayısıyla “yoksun kaldığı kazancı” içermektedir. Kural olarak miktarı zarar gören tarafından ispatlanmak şartıyla her iki maddi zarar kaleminin de tazmini talep olunabilir .Fiili kayıp, marka hakkına tecavüz nedeniyle marka sahibinin mal varlığında meydana gelen net azalmayı ifade eder. Mal varlığındaki azalma aktifin azalması şeklinde olabileceği gibi pasifin artması suretiyle de gerçekleşebilir. Fiili kaybın ne şekilde hesaplanacağı madde metninde açıkça yer almamaktadır. Ancak “fiili kaybın” değerinin belirlenmesinde genel hüküm olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 42-44. maddeleri kıyas yoluyla uygulanır. Mahkeme bu hükümler gereğince tazminatı 818 sayılı BK’nın 43/1. maddesine göre tayin eder . Fiili kayıp kalemlerine örnek olarak; marka hakkına tecavüzün önlenmesi için yapılan masraflar, dava masrafları, mal veya hizmet pazarında pazar kaybı, yatırımların bu süreçte boşa gitmesi, istihdam edilenlere bu süreçte ödenen fazla paralar ile bunun telafi edilmesi için yapılan masraflar (promosyon, kalıp ve ambalaj değiştirme, imaj yenileme, imajı hatırlatma, karışıklığı kaldırma masrafları vs.) gösterilebilir.
Marka hakkına tecavüz edilen hak sahibinin zararı, yalnızca fiili kaybın değeri ile sınırlı olmayıp tecavüz nedeniyle yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir. Yoksun kalınan kazançta, fiili zarardan farklı olarak malvarlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir artış değil; marka hakkına tecavüz edilmeseydi, ileride markanın kullanılmasıyla elde edilecek kazancın belirlenmesi ile somutlaşacak bir miktar bulunmaktadır .
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında somut ve net olarak ispat edilebilecek bir zarar bulunmamakta, markaya tecavüz fiilinin geleceğe dönük muhtemel etkisi saptanmaktadır. Nitekim tecavüzün etkisiyle marka değerinde azalma oluştuğunda, bu durum kendi içerisinde ileriye dönük sonuçları da barındırmaktadır. Hâli hazır sonuçlar zaten fiili zarar kapsamında istenebilirken ileriye dönük muhtemel etkiler ise yoksun kalınan kazanç olarak talep edilecektir.
Yoksun kalınan kazancın nasıl hesaplanacağı ise 556 sayılı KHK’nın 66/2. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde; “Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hükmünü haizdir.
Buna göre marka hakkı sahibinin uğradığı maddi zararın ikinci kalemi olan “yoksun kalınan kazanç”ın hesaplanabilmesi için üç usul öngörülmüştür. Marka hakkı sahibi yoksun kalınan kazanç istemi yanında ayrıca hesaplama usulü olarak bunlardan birini seçmek zorundadır. Başka bir deyişle maddede yer alan hesaplama usulleri dışında hesaplama yapılamayacaktır .
Yoksun kalınan kazanca ilişkin belirtilen üç yöntemden ilk hesaplama yöntemi 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesinde belirtilen “marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin markasını kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre” tespitidir. Bu yöntem dahilinde bir hesaplama yapabilmek için marka hakkına tecavüzün olmadığı farazi bir ortam yaratılır ve bu ortamda marka sahibinin markasını kullanmak ile elde edeceği muhtemel gelir hesap edilir
556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesine göre yapılacak hesaplama esas itibariyle marka hakkı sahibinin ticari kayıt ve defterleri, ticari faaliyetinin hacmi ve markasının değeri gibi unsurlara dayanacaktır. Öte yandan marka sahibi, markayı kullanarak gelir elde ederken, pazarlama becerisini, işletme verimliliğini, satış sonrası servis hizmetlerini ve benzeri unsurları da kullanmaktadır .
Bununla birlikte marka sahibinin elde edeceği muhtemel gelir hesaplanırken mütecavizin ticari faaliyetinin boyutunun da incelenmesi gerekebilecektir. Zira marka hakkı sahibinin muhtemel geliri, mütecavizin eyleminin boyutu ile de ilgilidir. Sözgelimi taklit ürünlerin mütecavizin iş yerinde ele geçirilmesi durumunda marka sahibinin muhtemel geliri, bu ürünlerin niteliğinin ve miktarının belirlenmesinin yanında mütecavizin ticari kayıtlarına veya sipariş fişlerine göre ne miktarda üretim yaptığının, ele geçirilenler dışında önceden satış yapıp yapmadığının, başka yerde stoklarının bulunup bulunmadığının, bu ürünleri hangi fiyattan sattığının da tespitinde fayda vardır .
Dolayısıyla 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesine göre hesaplama yapılırken gerekirse her iki tarafın ticari kayıtları uzman hesap bilirkişilerince incelenerek öncelikle tecavüzün boyutu belirlenmeli, bu belirlemeden sonra marka sahibinin geçmiş yıllardaki ticari faaliyeti ürün fiyatları, satış performansı, kâr marjı gibi unsurlara göre marka sahibinin muhtemel gelirinin hesaplanmasına çalışılmalıdır.
Yoksun kalınan kazancın hesaplama yöntemlerinden ikincisi 556 sayılı KHK’nın 66/2-b maddesinde belirtilen, “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tespit edilmesidir. Burada amaç somut olarak ortaya çıkan zararın tazmini değil, marka hakkı sahibinin maruz kaldığı zararın adil bir biçimde denkleştirilmesi olduğundan zarar miktarı dolaylı bir yoldan belirlenmektedir. Bu yöntemde marka sahibinin değil, mütecavizin malvarlığında markanın haksız kullanımı sonucunda artış hesaba katılmaktadır. Başka bir deyişle mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca ulaşabilmek için kazancın oluşumunda rol oynayan tecavüz konusu marka dışındaki bütün faktörlerin ayıklanması gerekmektedir.
Dikkat edilecek olursa 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesinde marka sahibinin elde edebileceği muhtemel gelirden bahsedilirken, 66/2-b maddesinde mütecavizin elde ettiği kazanç söz konusudur. Başka bir deyişle 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesine göre yapılan hesaplamada ihtimale dayalı varsayımsal bir gelir hesaplanırken, 66/2-b maddesine göre yapılan hesaplamada doğmuş olan veya elde edilmiş bulunan bir kazancın hesabı yapılmaktadır.
Bu hesaplama yönteminde de öncelikle mütecavizin ticari faaliyetinin boyutu belirlenmeli, markayı taşıyan ürünlerden ne kadar sipariş alındığı, ne kadar üretim yapıldığı, ne kadar stok bulunduğu, ne kadar satış yapıldığı, satış fiyatının ve kâr marjının ne olduğu gibi hususlar dikkate alınarak mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç belirlenmelidir.
556 sayılı KHK’nın 66/2-b maddesinde belirtilen, markayı kullanmak yoluyla elde edilen kazanç, mütecavizin tecavüz fiiliyle ortaya çıkan brüt kazancını değil, maliyetlerin elde edilen gelirden düşürülmesiyle kalan net kazancını ifade etmektedir. Ancak mütecavizin tecavüz fiilinin dışında başka hiçbir ürünü satmamış olması hâlinde dâhi genel masraflar bir bütün olarak elde edilen gelirden mahsup edilmeyecek, sadece hammadde ve satış maliyetleri gibi işin doğası gereği oluşan giderler tecavüz yoluyla elde edilen gelirden mahsup edilecektir.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında yararlanılabilecek üçüncü yöntem 556 sayılı KHK’nın 66/2-c maddesinde belirtilen “lisans örneksemesi” yöntemidir. Bu yönteme göre, marka sahibi yoksun kalınan kazancın; “marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını isteyebilir. Marka lisanslarının bir piyasası olmadığından lisans bedeli, objektif olarak her bir somut durum ve şart dikkate alınarak ve emsal lisans bedelleri araştırılıp kıyaslanarak belirlenmelidir. Ayrıca markanın tanınmışlığı, lisansın münhasır olup olmaması gibi etkenler de lisans bedelinin belirlenmesinde hesaba katılır.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında hangi hesaplama yöntemi seçilirse seçilsin 556 sayılı KHK’nın 66/3. maddesinde yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında etki edecek diğer unsurlar düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur. Böylece markanın tanınmışlık derecesi, markayı taşıyan malların ve/veya hizmetlerin piyasadaki pazar payı gibi hususlarda dikkate alınmalıdır.
556 sayılı KHK’nın 67. maddesinde ise 66/2 maddesindeki yöntemlerden birisi kullanılarak belirlenmiş yoksun kalınan kazancın artırılması düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatine vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir. Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun anlaşılmış olması gerekir (556 sayılı KHK, m. 67).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait TPE nezdinde rakı emtiasında tescilli “…+Şekil” ibareli markanın bulunduğu, davacının bu marka ile Türkiye’de rakı üretimi yaptığı, davalı şirketin ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet gösterdiği ve TPE nezdinde tescilli “…” ibareli markasının bulunduğu, ancak davalı şirket tarafından kendi markası olmayan “…” ibaresi kullanılarak üretilen rakıların 74. Uluslararası İzmir Fuarına getirildiği ve sergilendiği, ayrıca ürünlerin pazarlanması amacıyla kartvizitler dağıtıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte diğer davalılara ait iş yerlerinde “…” ibareli rakılar ele geçirilmiş ve davalı şirket tarafından … İlçe Jandarma Komutanlığına gönderilen yazı ile ele geçirilen rakıların kendilerinin ürünü olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili davalı şirket yönünden; markaya tecavüz oluşturan rakıların 74. Uluslararası … Fuarına getirilmesi ve bu ürünlerin pazarlanması amacıyla kartvizitler dağıtılması nedeniyle ayrıca diğer davalılara ait iş yerlerinde ele geçirilen ürünlerin davalı şirket tarafından Türkiye’ye sokulduğundan bahisle fiili kayıp ve yoksun kaldığı kazanç için toplam 98.500,00TL maddi tazminat talep etmiştir. Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında ise 556 sayılı KHK’nın 66/2-c maddesinde belirtilen “marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını istemiştir. Ancak fiili kaybının nelerden oluştuğunu belirtmediği gibi örnek lisans sözleşmesini de dosyaya sunmamıştır.
Kural olarak 556 sayılı KHK gereğince fiili kayıbın ve yoksun kalınan kazancın talep edilebilmesi için tazminat hukukunun genel prensiplerinden olan zarar şartının gerçekleşmiş olması ve miktarının zarar gören tarafından ispatlanması gerekmektedir.
Davalı şirketin ürettiği ürünlerinde kendi markası haricinde davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde “…” ibaresini kullanması ve bu ürünlerin 74. Uluslararası … Fuarına getirilerek sergilenmesi, ayrıca ürünlerin pazarlanması amacıyla kartvizitler dağıtılması davacının marka hakkına tecavüz oluşturmaktadır. Bu husus bozma öncesinde 3.FHMM’nin gerekçeli kararında ve 11.HD’nin ilamında daki gerekçelerle de belirlenmiş olup, bu yönde bir uyuşmazlık konusu değildir. Ancak davalı şirket 74. Uluslararası … Fuarında hiçbir satış yapmamış, getirdiği ürünleri aynen ülkesine geri götürmüştür. Bu durumda davalı şirket tarafından üretilen “…” ibareli ürünlerin ülkeye sokulduğu davacı tarafından ispatlanamadığı için davacının maddi bir zararının oluştuğundan da bahsedilemeyecektir.
Diğer yandan davalı gerçek kişilere ait iş yerlerinde ele geçirilen ve davalı şirket tarafından üretildiği sabit olan “…” ibareli rakılar nedeniyle davalı gerçek kişiler aleyhine başlatılan ceza soruşturması neticesinde açılan ceza davasında verilen … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.10.2007 tarihli ve 2007/330 E. 2007/575 K. sayılı kararı ile ele geçirilen ürünlerin ülkeye kaçak yollardan sokulduğu tespit edilmiş ve sanıkların 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefetten mahkumiyetine karar verilmiştir. Bu durumda dava konusu ürünlerin davalı şirket tarafından ülkeye sokulmadığının kabulü gerekmekte olup, ürünlerin ülkeye sokulmasında davalı şirkete kusur izafe edilemeyeceği anlaşılmıştır. … 1. Asliye Ceza Mahkemesi ilamı ile, haklarında verilen kararın temyiz edilmemesi sebebiyle kesinleşen şahıs davalılardan … ve …’ın çalıştırdıkları işyerlerinde yurda kaçak olarak soktukları rakı emtiası nedeniyle 4926 sayılı yasaya muhalefetten adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ise de, karar içeriğinde belirtildiği üzere, söz konusu rakıların sanıkların işyerinde ele geçirildiği belirtilmiş olup, dolayısıyla gümrükte ele geçirilmemiş olması , diğer davalı şirketin Türkiye’ye … soktuğu yönünde her hangi bir delil bulunmadığı da gözetilerek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.04.2013 tarihli ve 2012/9506 E., 2013/8504 K. sayılı sayılı bozma ilamı içeriği, marka tescil belgeleri, … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.10.2007 tarihli ve …E. …K. sayılı kararı ilamları bir bütün olarak incelendiğinde; Davalı … hakkındaki davanın H.M.K.’nın 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına keza Davalılar … ve … haklarındaki davanın husumetten reddine, Davalı … yönünden davanın kısmen kabulü ile, davacının markasına davalının tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve refi’ne, bu davalının kaçak yollarla elde edilen … markalı rakıları satışının engellenmesine, taktiren 500,00 TL maddi ve 500,00 TL. manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerin reddine dair olan hükümler daha önce kesinleşmiş olduğundan bu davalılar yönünden tekrar hüküm kurulmasına yer olmadığına, ancak hükmün infazında kolaylık olması açısından kısa hükümde kesinleştiği hususu belirtilerek hüküm oluşturulmuş olup, Davalı ….Ltd.Şti. hakkındaki davanın kısmen kabülu ile, davacının tescilli ‘…’ markasına davalının K.K.T.C.’de Ürettiği ve Türkiye de FUAR da davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde ürünleri sergilediği , … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …D.iş sayılı dosyası ile, 09/09/2005 tarihinde bilirkişi refakati ile … Fuarı 1-B nolu salon içinde yer alan Kıbrıs Reyonunda bulunan davalı şirketin standında yapılan incelemede, … markasını taşıyan ürünlerin teşhir edildiği, ürünlerin üzerinde bordo kağıda küçük ve italik harflerle … ibaresinin yazıldığı, rakı kelimesinin ise büyük harflerle yazıldığı, davacı markasının davalı ürünleri üzerinde benzer şekilde kullanmış olduğunun, ancak reyonda rakı satışının bulunmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla davalı eyleminin davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu ve eylemin aynı zamanda haksız rekabete de neden olduğu, anlaşılmıştır. Zira bilindiği üzere haksız rekabet başkasının malları, işi ürünlerini, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almamak şeklinde de gerçekleşebilmektedir. Davalı fuarda kullandığı kart vizit ve tanıtım faaliyetleri ile davacı markası ile karıştırılmaya sebep olacak şekilde eylemde bulunmuş olup, dolayısıyla davacı davasını bu eylemlerin tespiti ve durdurulması kapsamında da açtığından bu talep mahkememizce haklı görülmüş ve davacının tescilli ‘…’ markasına davalının K.K.T.C.’de Ürettiği ve Türkiye de FUAR da davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde kulanım, sergileme ve kartvizit dağıtma eylemleri markaya tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’ine, davalının … markası ile Türkiye’ye ürün tanıtmasının ve iltibas oluşturacak eylemlerinin engellenmesine karar verilmiştir. Davacı maddi tazminat talep etmişse de davalının bu marka adı altında Türkiye’de satışı bulunmadığından keza davacı tarafından fiili bir maddi kayıp ispat edilmediği gibi yoksun kaldığı kazancıda bulunmadığından bu davalı yönünden talep edilen maddi tazminatın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı aynı zamanda manevi tazminat da talep etmiştir.
Davalı yanın eyleminin marka hakkına tecavüz niteliğinde olması, eylemin geniş kitlelere yönelik fuar alanında gerçekleşmiş olması, tarafların konumu, manevi tazminatın niteliği, paranın alım gücü, manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak görülmemesi ilkesi, ihlal tarihi itibarıyla 10.000 TL Manevi tazminatın hakkaniyete uygun bir bedel olduğu mahkememizce kabul edilmiş olup, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davalı … hakkındaki davanın H.M.K.’nın 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, (BU DAVALI YÖNÜNDEN HÜKÜM KESİNLEŞMİŞTİR HÜKMÜN İNFAZINDA KOLAYLIK AÇISINDAN KISA HÜKÜMDE TEKRAR YAZILMASI GEREKMİŞTİR.)
2-Davalılar … ve … haklarındaki davanın husumetten reddine, (BU DAVALI YÖNÜNDEN HÜKÜM KESİNLEŞMİŞTİR HÜKMÜN İNFAZINDA KOLAYLIK AÇISINDAN KISA HÜKÜMDE TEKRAR YAZILMASI GEREKMİŞTİR.)
3-Davalı … yönünden davanın kısmen kabulü ile, davacının markasına davalının tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve refi’ne, bu davalının kaçak yollarla elde edilen … markalı rakıları satışının engellenmesine, taktiren 500,00 TL maddi ve 500,00 TL. manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerin reddine, (BU DAVALI YÖNÜNDEN HÜKÜM KESİNLEŞMİŞTİR HÜKMÜN İNFAZINDA KOLAYLIK AÇISINDAN KISA HÜKÜMDE TEKRAR YAZILMASI GEREKMİŞTİR.)
4-Davalı ….Ltd.Şti. hakkındaki davanın kısmen kabülu ile, davacının tescilli ‘…’ markasına davalının K.K.T.C.’de Ürettiği ve Türkiye de FUAR da davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde kulanım, sergileme ve kartvizit dağıtma eylemleri markaya tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’ine, davalının … markası ile Türkiye’ye ürün tanıtmasının ve iltibas oluşturacak eylemlerinin engellenmesine,
A-Maddi tazminat isteminin reddine
B-Davalının fuardaki eylemi ile kusurlu olduğu gözetilerek 10.000 TL Manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
C-683,10 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 2.016,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
D-Markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti yönünden , Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7.375 TL vekalet ücretinin davalı ….LTD.ŞTİ.’den alınarak davacıya verilmesine,
E-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7375 TL vekalet ücretinin davalı ….LTD.ŞTİ.’den alınarak davacıya verilmesine,
F-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7375 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ….LTD.ŞTİ.’ye verilmesine,
G-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 13.307 TL TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ….LTD.ŞTİ.’ye verilmesine,
H-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan Bozma öncesi 2.700 TL peşin harç, 12,20 TL başvuru harcı, dava ilk masrafı, 137,70 TL. tebligat-tezkere ve 1.200,00 TL. bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.049,90 TL, Bozma sonrası, 179,80 TL tebligat ve temyiz posta gideri ve 1.746, 99 TL basın ilan kurumu ücreti olmak üzere toplam 1.823,79 TL’nin bozma öncesi 4.049,90 TL masrafın taktiren 5/1 inin (809,98 TL’nin) davalı … ‘dan alınarak davacıya verilmesine, bozma önceki kalan bakiye 3.239,92 TL yargılama gideri bozma sonrası yapılan1.823,79 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 5.063,71 TL’nin taktiren 3/1 inin davalı ….LTD.ŞTİ.’den alınarak davacıya verilmesine,
I-Davalı ….LTD.ŞTİ.’nin yapmış olduğu toplam 161 TL yargılama giderinin taktiren 3/2 sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde özetinin, masrafı davalıdan alınmak suretiyle ülke genelinde yayınlanan tirajı yüksek gazetelerden birinde bir kez ilanına,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı , davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 22/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır