Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/252 E. 2021/410 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/252 Esas
KARAR NO : 2021/410

DAVA : Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti& Unvan terkini
DAVA TARİHİ : 07/08/2020
KARAR TARİHİ : 01/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti& Unvan terkini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı şirketin 1948 yılında kurulmuş köklü bir şirket olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış marka olduğunu, davalının davacı markasını, ticaret unvanı da dahil markasal haklarını ihlal edecek şekilde kullandığını, Davalıya ihlafa son verilmesi için 19 Haziran 2020 tarihinde … 38. Noterliğine ihtarname gönderildiğini, davalı tarafından olumsuz cevap verdiğini, müvekkili markası ile davalının fiili kullanımlarının birebir aynı olduğunu, Davalı firmanın, davacı şirkete ait 1. ve 30. sınıfta tescilli “…” markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “…” ibaresini aynı ve benzer ürünler/hizmetler bakımından Türk piyasasında tanıtmakta, pazarlama ve satışa sunmakta olduğunu, … ibaresinin tescilli olduğu ticaret unvanından farklı şekilde marka olarak kullanıldığını, davalının faaliyet alanın da kimyasal ürünler olduğunu, davalı firmanın fiili kullanımlarının müvekkiline ait marka hakkını ihlal ettiği ve haksız rekabet yarattığını , davalının ticaret unvanı ile davacı şirketin markası arasındaki ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunu , http://…/ alan adı içeriğinde, http://…/ İnternet sitesinde,… sayfasında e-kataloglarında, https:… hesabında, …Instagram hesabında, … Linkedin hesabında; https://…/watch?… linkinde yer alan reklam filminde gösterilen adreslerde inceleme yapılmasına, marka haklarını ihlal ve bu haklara karşı tecavüz ve haksız. rekabet oluşturan fiillerinin tespiti, durdurulması ve önlenmesine, Davalının ticaret unvanından … ibaresinin çıkartılmasına, davalıya ait “…” ibareli tüm ürünlere, reklam vasıtalarına, materyallere el koyularak muhafaza altına alınmasına, imhasına ve internet üzerindeki tüm kullanımların tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde ; Davalı şirketin 2015 yılında kurulmuş ,madeni yağ, yağlama yağları vb. sanayi ve endüstride kullanılan yağların üretimi üzerine faaliyet gösteren saygın bir şirket olduğunu, ticaret unvanında geçen … ibaresinin şirket kurucu ortağı …’nın soyadının ilk iki harfi ve kimya kelimesinin ilk üç harfinin birleşiminden oluştuğunu, müvekkili şirketin tescilli markasının “…” markası olduğunu, taraf şirketlerin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkili şirketin hizmet sınıfının 4. sınıf ağırlıklı, davacının ise 1. Sınıf ağırlıklı olduğunu, müvekkili şirketin tüm ticari faaliyetlerinde tescil ettirip kullanım hakkına sahip olduğu ticari unvanı olan … unvanını kullanmakta olduğunu, “…” ibaresini marka olarak kullanmadıklarını, davacının tescil ettirmiş olduğu markalarının: “… leonite, … potasyum fosfat, … görünmez kahraman, … başarının kimyası…” olduğunu, kullanım şekilleri incelendiğinden ortada karıştırılacak yahut şüpheye düşürecek bir husus olmadığını, müşteri portföylerinin birbirinden çok farklı olduğunu, davalı şirketin kısaca her türlü petrokimya ürünleri ve türevleri, antifriz, madeni sanayi endüstriyel yağlar ile gresler, makine yağları, kimyasal yağlar, tekstilde kullanılan her türlü yağlar, kimyasal yağlar, gıda sektöründe kullanılan yağlar, baz yağları, motor yağları, petrol türevlerine ait yağ ürünlerinin üretimi dolumu, ambalajlanmasını yapmak üretmek pazarlamak, ithalat ve ihracatını yapmak gerekli fabrika ve entegre tesislerini kurmak, kiralamak ve işletmek olduğunu, hizmet sınıflarında yer alan 4. sınıf ağırlıklı olduğunu, davalı şirketin gerek resmi web sitesinde gerekse de kurum nezdindeki bilgilerinde 1. sınıf ağırlıklı hizmet verdiğinin görüldüğünü, davacı şirketin ürün gamı sodyum sülfat, tuz, leonit,magnezyum sülfat v.s. olup 4. sınıf olduğunu, müvekkilinin, ürün kataloglarından görüleceği üzere ürünlerinde marka olarak tescil ettirmiş olduğu markayı kullanmakta olduğunu, davacının huzurdaki davasını hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu beyanı ederek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; davacının marka hakkına davalı yanca tecavüz ve haksız rekabet eyleminde bulunulduğu iddiasıyla marka hakkının ihlali ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, davalı ticaret ünvanından … ibaresinin terkini, tedbir kapsamına ilişkindir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, davalı yanca ileri sürülen yetki itirazı huzurdaki davanın marka hakkına tecavüz istemli olarak açılmış olması nedeniyle 6769 sayılı SMK 156/3 maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde yerinde görülmemiş, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış , HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişile…ve…’ın 16/10/2020 tarihli bilirkişi raporlarında: … markalarının dava dilekçesinin 1.ve 2. Sayfalarında bulunan linklerde, internet sitelerinde, sosyal medyada kullanıp kullanılmadığının,kullanılıyor ise hangi ürünler üzerinde kullanıldığının,kullanım tarihleriyle birlikte tespitine dair inceleme (Bilirkişi -…), … alan adlı web sitesi üzerinde yapılan incelemede, Web sitesi isminde “…” isminin kullanıldığının tespit edilmiş olduğunu, Web sayfasında alınan belgeler kısmındaki tüm belgelerde “…” kelimesinin ünvanda geçtiğinin tespit edildiğini, E-Katalog web sayfası incelendiğinde “…” isminin kullanıldığının tespit edildiğini, …sayfası üzerinde yapılan inceleme de “…” isminin kullanıldığının tespit edildiğini, … adresi incelendiğinde “…” isminin kullanıldığının tespit edildiğini, … adresinde yapılan incelemede “…” isminin kullanıldığının tespit edildiğini,… yapılan incelemede “…” ismi kullanıldığının tespit edildiğini, Davalının …” adresinde (Bilirkişi -…) tarafından yapılan tespitte 15/10/2020 Tarihinde Belirtilen adreste İdare Binası, Üretim ve Paketleme Alanı ve Depo alanı bulunduğu nu, fotoğrafların çekildiğini, Üretim alanının önünde ve işyeri sınırları içerisinde ,duvarın iç kısmındaki bahçe kısmında, içleri dolu ve sevkiyata hazır görünen plastik variller üzerinde raporda yer alan resimde görüldüğü üzere el yazısıyla … ibaresinin görüldüğünü, Şirket sahibine sorulduğunda bu varillerin bir tonluk olduğu, içindeki motor yağının özelliğine göre bir tonluk bir varilin en düşük kalitede olanının fiyatının 10.000- TL’den (onbin Türk Lirası) başladığının beyan edildiğini, Üretim alanının içerisinde yine başka bir plastik varil üzerinde raporda yer alan resimde görüldüğü üzere el yazısıyla … ibaresi tespit edildiğini, bir adet kataloğ incelenmek üzere bilirkişiye teslim edildiğini, Kataloğun incelenmesinde … ibaresinin kullanıldığı herhangi bir ürüne rastlanmadığını bildirmişlerdir
Bilirkişiler …, … ve …’ın 13/07/2021 tarihli bilirkişi raporlarında: Davacının tescilli “…” markasının kimya sektöründe tanınmış marka olduğunu, Davacı ve davalı firmalar kimya sektöründe faaliyet göstermekte olup davalı ise spesifik olarak petrokimya alanında faaliyet göstermekte olduğunu, davacının ise petrokimya alanında faaliyetinin bulunmadığını, bunun yanı sıra taraf marka tescilleri 1. Sınıfını “İşlenmemiş suni reçineler ve işlenmemiş plastikler. Gübreler ve topraklar. Yangın söndürücü maddeler. Ev ve kırtasiye amaçlı olmayan yapıştırıcılar” alt grubunda örtüşmekte olduğunu, Davalı ürün görsellerinde “…” ibaresinin kullanıldığına dair tespit yapılamamış ise de davalının işyerinde bulunan tabelalar ve duvar yazılarında “…” ibaresini ön plana çıkartan kullanımları, tanıtın kataloğunda “…” ibaresini ön plana çıkartan kullanımı, araç üzerinde yer verdiği “…” ibare kullarımları ve sosyal medyada yer alan tanıtım ve reklam amacı taşıyan paylaşım ve sosyal medya profil isimlerinin markasal kullanım olarak değerlendirildiğini, bu markasal kullanımların davacı markasının sektöründe tanınmış bir marka olduğu da dikkate alındığında davacı markası ile iltibas yaratabileceğini, Davacı ve davalının ticaret unvanlarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi davacının tescilli markası olup her iki taraf da aynı sektör içinde faaliyette bulunmakta olduğundan ve aynı sektör içinde faaliyette bulunan taraflardan davacı sektöründe tanınmış bit firma olup ticari unvanını davacıdan daha önce tescil ettirmiş olduğu gibi “…” ibaresinin markasal kullanımında da üstün hak sahibi olduğunu, davalının ticaret unvanı kullanımlarında “…” ibaresini ön plana çıkartarak kullanması, davacı markasının sektöründe tanınmış bir marka olması ve her iki markanın da kimya sektöründe yer alması da dikkate alındığında davalı ticaret unvanı kullanımlarının, davacı markası ile SMK madde 7/3/e “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması” hükmü de dikkate alınarak iltibas yaratabileceğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
TOPLANAN DELİLLERİN YÜKSEK YARGI İÇTİHATLARI VE TOPLANAN DELİLLER İLE BİRLİKTE MÜTALAA EDİLMESİ
TANINMIŞ MARKA İDDİASININ İNCELENMESİ
Davacı yan tanınmış marka olduğunu ileri sürmüştür. Bilirkişi raporları kapsamına göre ve davacı yanca sunulu delillere göre de davacı markasının kimya sektöründe tanınmış marka olduğu anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere; tanınmış marka, gerek tüketici kitlesi, gerekse dağıtım kanalları itibariyle toplumun zihnine yerleşmiş olan, o markaya konu ibare veya işaret zikredildiğinde veya görüldüğünde her hangi bir zihinsel faaliyet gerektirmeden derhal çağrışım yaparak akla gelen yüksek ayırt edicilik düzeyi olan işaretlerdir. Her markanın belirli düzeyde ayırt edicilik ve reklam işlevi bulunmakla birlikte bu düzey tanınmış markalarda daha yüksektir.
Her bir tanınmış markanın tanınmışlık düzeyi diğerinden farklı olabilir. Markanın tanınmışlığı, belirli bir sektörel çevre ile sınırlı olabileceği gibi, tüm sektörleri, hatta bir ülkeyi veya dünyayı kapsayacak düzeyde de olabilir. Markanın tanınmışlık düzeyinin tespitinde, markanın reklam yoluyla tanıtımına yapılan masraf, emek, yoğunluk, zaman, aldığı kalite ödülleri, sağlanan başarı, markanın tescilli olduğu süre, tanınmışlık ileri sürülen ürünün ne kadar süredir üretildiği, sağlam ve amaca uygunluğu, sunulduğu ortam ve sunuluş şekli, satış adedi ve hitap ettiği müşteri kitlesinin boyutu, markaya konu işaretin özelliği, marka koruma bilinci gibi nedenlere göre değişiklik gösterebilir.
Toplanan deliler kapsamına göre davacı markası tanınmış marka olması nedeniyle korumasının kapsamı diğer markalara göre daha geniş yorumlanacaktır.
TİCARET UNVANININ TERKİN İDDİASININ İNCELENMESİ
Davacının ticaret unvanı … olup, davalının ticaret unvanı ise … ‘dir.
Bilindiği üzere; TTK’nun 20 ve 40 ncı maddeleri uyarınca her tacir, bütün ticari işlemlerini bir ticaret unvanı altında yapmaya, imzaladığı evrakı bu unvanı kullanarak imzalamaya mecburdur. Tacirin ticaret unvanı kullanma ve tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır. İşletme adı,işletmeyi benzeri işletmelerden ayırmaya yarayan ve işletmeyi tanıtma amacı güden bir isimdir. İşletme adının kullanılma zorunluluğu yoktur. Ancak,işletme adı kullanılıyor ise,tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır. Hizmet markası ise,bir işletmenin hizmetini diğer bir işletmenin hizmetlerinden ayıran işarettir.
Ticaret unvanı, işletme adı ile hizmet markası, tacirin maddi olmayan mal varlıklarıdır. Seçilmeleri, tescilleri, korunmaları, kullanılmaları ve kullanım amaçları farklıdır. Birbirleri ile karışıklığa neden olacak şekilde kullanılmaları halinde sahibinin bu durumu önleme hakkı bulunmaktadır. Karışıklığa neden olan kullanım şayet tescile dayalı bir kullanım ise, bu halde unvanın, işletme adının veya markanın sicilden terkini veya hükümsüzlüğü talep edilebilmektedir.
Davalı ticaret unvanının ana unsuru olarak birebir davacı ticaret unvanının da ana unsuru olan “…” ibaresini ticaret unvanı olarak seçmiş ve 11.6.2015 tarihinde tescil ettirmiştir. Davacının ise odaya kayıt tarihi 13.5.1991 tarihi olup davalıdan yaklaşık olarak 24 yıl öncedir, dolayısıyla tescil önceliği ve ticaret unvanı üzerindeki hak davacıya aittir.
Öte yandan davacı marka tescili için de … ibaresi ile markasını ilk kez 5.2.1992 yılında … no ile 01 emtia sınıfında tescil ettirmiş olup,daha sonra seri marka olarak 01 ve 30. sınıflarda … esas unsurlu markaları ile tescil almıştır.
İddia, savunma, toplanan deliller, ticari sicil kayıtları, marka tescil belgesi, bilirkişi raporları nazara alındığında davalının gerek ticari ünvanının gerekse işyerinde kullandığı ürünler üzerinde davacının hem ticaret unvanı hemde markasının asli unsuru olan … ibaresinin markasal olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. … ibaresi üzerinde gerek ticaret unvanı ve gerek marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu, davalının bu Unvan ile tanınmış olduğuna, yada eskiye dayalı kullanımı olduğuna dair hiçbir delil sunmadığı, alınan rapor kapsamına göre davacı markasının tanınmış marka olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla davacının ticaret unvanının ana unsurunun da … ibaresi olması, gerek görsel,gerek fonetik ve gerekse bir bütün olarak gözde bıraktığı izlenim açısından değerlendirildiğinde, ortalama tüketiciler nezdinde BİREBİR AYNI olan kullanımın karıştırmaya neden olacağı, tarafların ticari sicil kaydına göre aynı iş kolunda çakışan alanlarla faaliyet gösterdikleri ,davacının marka ve Ticari unvanının kullanımının ve unvan tescilinin daha eskiye dayandığı, davacının “…” ibaresi üzerinde üstün hak sahibi olduğu anlaşılmıştır.
TTK m.52 vd. maddelerinde “Ticaret unvanı’ ve “İşletme adı’nın korunması sistemi getirilmiştir. Davacı, davalı şirket ticaret unvanında yer alan ibarenin terkinini talep etmiştir.Haksız kullanılan bir ticaret unvanı tescil edilmişse, ilgili kişi tarafından, haksız kullanıma son verilmesi talep edilebilir.
Ticaret hukukunda tacirin ve şirket ortağının ad/soyadı kullanımı, sınırsız sorumlu gerçek kişi tacirler ve ikinci dereceden sınırsız sorumlu şahıs şirketleri için getirilmiş bir zorunluluktur ve ad/soyadın birlikte kullanılması gerekir (TTK m41, 42). Şahıs şirketlerinde unvan ve ortakların (en azından birinin) ad/soyadı ile birlikte kullanılır. İsimlerde herhangi bir kısaltma yapılmaz.
Davalı ve davacı Şirket niteliği itibariyle bir Anonim şirkettir. Dolayısıyla tüzel kişi tacirdir. 6102 sayılı TTK’nda tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de ”basiretli olma” yükümlülüğüdür. Davalı şirket bir tüzel kişi tacir olması sebebiyle, TTKm.18/2 uyarınca basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğündedir. Bu hükme göre, faaliyet alanı içerisinde tüm işlemlerini hukuka uygun olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğü olan davalı şirketin, tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi de bu kapsamdadır.
Ticaret unvanı ise, tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken kullandığı isimdir. Bu yönüyle ticaret unvanı taciri tanıtmaya ve onu diğer tacirlerden ayırt etmeye yarar Ticaret unvanı, tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve işletmeyle ilgili senet ve diğer evrakı imzalarken kullandığı addır. Buna karşılık marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayıran işarettir. Bu ibareler niteliklerine uygun kullanıldığı müddetçe birbirlerine karşı haksız rekabet veya tecavüz teşkil etmezler.
Ancak davalı yan ticaret unvanını birçok seçenek varken iltibas yaratacak şekilde ve üstelik aynı alanda faaliyet gösteren bir şirketin unvanının esas unsurunu alarak oluşturmuştur. Davalının ticaret unvanında yer alan … ŞİRKETİ ibaresi yan unsur olup,yapılan işi niteliğinden ayırt ediciliği bulunmamaktadır. Davalı yan her ne kadar davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını ileri sürmüşse de sessiz kalma hususu her somut olaya göre incelenmelidir.
Davacı dava açmadan önce davalıya … 38. noterliğince 19.6.2020 tarihinde ihtar göndermiş olup dava ise 7.8.2020 tarihinde açılmıştır. Yani davacı, davalının ticari sicile tescilinden itibaren 5 yıl 2 ay sonra dava açmıştır. Yüksek mahkeme ilamlarında sessiz kalma olgusu her somut olaya göre incelenmelidir.
Davalının ticaret unvanında davacının tanınmış markası esas unsur olarak yer almaktadır. Dolayısıyla davalı unvan tescili için başvuru anında iyiniyetli olmadığından sessiz kalma savunmasından faydalanamaz.
Ticaret unvanının terkini yasada belirli bir süreye bağlanmamıştır. Ancak bazı hallerde dava açmanın bir süreye bağlanmaması hukuka aykırı sonuçlar doğurabilir. Bu durum, önceki bir hakkın sahibinin, başka bir kişi tarafından markasının/ticaret unvanının veya benzerinin kullanılmasına veya tescil edilmesine karşı çıkmaması halinde karşımıza çıkar. Burada, önceki hak sahibinin dürüstlük kuralı gereğince göstermesi gereken bir davranış biçimi vardır, bu da dava hakkını makul süre içinde kullanmaktır. Yargıtay 11. HD, 02.03.2000 tarihli, 2000/8169 E., 2000/1726 K. sayılı kararında, “dava açılmasının MK m. 2 ‘ye aykırı olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasına bağlı olduğu, davacının davalı tarafın ticaret unvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınmasının zımnen icazet anlamında olduğuna” karar vermiştir. Hukukumuzda sessiz kalma nedeniyle hak kaybı müessesesi hakkaniyet ilkesine dayandırılmakta olup, kaynağını MK m. 2’deki dürüstlük kuralında bulur. Yine burada basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü hatırlanmalıdır. Fikri mülkiyet hukukumuzda bu konu düzenlenmemiştir. Ancak Yargıtay kararlarıyla sessiz kalma nedeniyle hak kaybı benimsenmiştir. Yargıtay’a göre, özellikle başkasının hakkına iyi niyetle el atan kimsenin, büyük harcamalar yaparak yatırım yapmış olabileceği, bu durumda uzun süre sessiz kalmış kişinin bundan istifadeye kalkışmasının MK m. 2’ye aykırı olacağı üzerinde durulmaktadır. Yargıtay’a göre, uzun süre sessiz kalma zımnen icazet anlamına gelir. Aradan uzun süre geçtikten sonra açılacak dava, hakkın kötüye kullanılması teşkil edebilir. Ancak hak sahibinin gecikmede haklı bir nedeni bulunuyorsa hak kaybından söz edilemez. Bu halde hakka tecavüz eden kimse gecikmenin haklı bir nedeninin bulunmadığını ve gecikme nedeniyle kendisinin önemli derecede zarar göreceğini ispat etmesi gerekir. Diğer yandan ilkeye dayanan tecavüz edenin Bu savunmasının dinlenmesi için iyi niyetli olması gerekmektedir. Zira ilkenin temeli dürüstlük kuralına dayanmaktadır. Somut olayda ise davalının tacir olmasından hareket ile aynı sektörde faaliyet gösteren davacının özellikle de kimya alanında tanınmış markasını kendisinin ticaret unvanında esas unsur olarak seçmesi MK 2. maddesine uygun değildir. Dolayısıyla davacının dava açma ve terkin talep etme hakkının bulunduğu anlaşılmış ve davanın esası incelenmiş, sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasını yerinde bulunmamıştır. Davacı yanca sunulu deliller incelendiğinde … 5.FSHHM’nin … esas sayılı dosyasında alınmış dava dışı başka bir firmaya yönelik rapor içeriğinde de 29.5.2020 tarihli raporda davacı markasının kimyasal ürünler yönünden tanınmış olduğu belirlenmiştir.
Huzurdaki dava dosyasında ise mahkememizce görev verilen bilirkişi raporlarındaki görseller incelendiğinde ise; davalının kullanımın tescilli ticaret unvanının tescil edildiği şekilde dürüstçe kullanımı olarak düşünülemeyeceği , zira kullanımın ticaret unvanı kullanımı şeklinde değil markasal kullanım şeklinde olduğu, dolayısıyla davalı ticaret unvanının tescilinden itibaren 5 sene 2 aylık sürenin geçtiği ancak dosyaya mübrez belgeler davalı tarafın kullanılan unvanın esaslı unsurunun davacı tarafa ait tescilli marka olduğunu bilindiği, basiretli tacir ilkesinden hareket ile davalı yanın davacı markasının esaslı unsurunu karışıklık yaratacak şekilde kullanması nedeniyle davalı tarafın iyiniyetinden bahsedilmeyeceği, davacının ise markasına yatırım yapmak suretiyle tanınmasını sağladığı, bir başka tacirin hiçbir masraf yapmadan bu tanınmışlığa ortak olmasının beklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı gözetilerek sessiz kalma savunmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 54 .vd maddelerinde ise Haksız Rekabet düzenlemesi yer almaktadır.
Madde 54- “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ” hükümlerine amridir. Yine TTK Madde 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;….4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,… dürüstlüğe aykırı davranmış olur. Şeklinde düzenlenmiş Madde 56 da “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, b) Haksız rekabetin men’ini, c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini, e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği düzenlenmiş kararların ilanının talep edebileceği öngörülmüştür.
Haksız rekabet düzenlemesi hükümlerinden de anlaşılacağı üzere başkalarının haklı olarak kullandığı tanıtıcı işaretlerle kullanmak veyahut onlarla iltibasa meydan verecek eylemlerde bulunmak haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir.
Getirilen bu düzenlemelerin amacı dürüstlük ilkesine aykırı ve her türlü ticaret uygulamalarına karşı, hak sahibi tarafın meydana getirilen maddi ve manevi emeğinin korunması olduğundan dürüst tacirin korunması amaçlanmaktadır.
Davalının halkı yanıltıcı şekilde … ibaresini öne çıkararak kullanımda bulunması da mahkememizce tipik bir haksız rekabet olarak kabul edilmiştir.
Davacı davalı eyleminin aynı zamanda marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu da ileri sürmüştür.
Marka Hakkına Tecavüz ve İlkeler
Bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 6769 sayılı SMK’nın 7. maddesinin 2. fıkrasının a, b ve c bentlerinde ve 3. Madde öngörülen şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Zira SMK’nın 29. Maddesinde maddesin de tecavüz, 7. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir. 6769 sayılı SMK’nın 7/3. maddesinde : tescilli markanın mal veya ambalajı üzerine konulması; markayı taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi; işareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi; işaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması; işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması; işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması; işaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Hükmün marka sahibine sağladığı yasaklama yetkisi sadece 7/3 hükmünde sayılan hallere münhasır değildir. 6769 sayılı SMK tarafından, tescilli bir markanın ticaret hayatında kullanımı genel olarak hukuka aykırı kabul edilmiş bulunduğundan, tescilli bir markanın aynısı veya benzerinin başka bir kişi tarafından izinsiz olarak ticari yaşamda kullanılması genel olarak yasaklanmıştır.
Hakkın mutlak karakterli olması sebebiyle marka sahibinin yapılmasının önlenmesini talep edebileceği 6769 sayılı SMK’nm 7. maddesinde yazılı eylemleri gerçekleştirenin gerçek veya tüzel kişi olması yahut özel hukuk veya kamu tüzel kişisi olması arasında fark bulunmamaktadır.
6769 sayılı SMK’nın 7/2,b hükmü uyarınca, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Hüküm kapsamında ihlal eyleminin oluşabilmesi için markaların aynı veya benzer olması; ürün ve hizmetlerin aynı veya benzer olması ve tescilli markanın ayırt edicilik seviyesinin, markaların ortalama tüketicilerde bıraktığı genel izlenim itibariyle ilişkilendirme dahil karıştırılma ihtimalini doğuracak düzeyde bulunması gerekir.
Dolayısıyla davacı markası ile davalı kullanımlarının esaslı ve ayırt edici unsuru olan ” “…” ” ibaresi ayniyet arz etmektedir. Davalı bu ibareyi markasal olarak kullanmak olup, eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete neden olduğu anlaşılmıştır.
Toplanan deliller, marka tescil belgeleri, ticari sicil kayıtları, alan adı sahiplik kayıtları, HMK 266. madde kapsamında denetim ve hüküm kurmaya elverişli ve dosyadaki deliller ile uyumlu bilirkişi raporları bir arada incelendiğinde; Davacının tescilli “…” markasının kimya sektöründe tanınmış marka olduğu, Davacı ve davalı firmalarında kimya sektöründe faaliyet gösterdikleri, Davalının işyerinde bulunan tabelalar ve duvar yazılarında , tanıtım kataloğunda ,, araç üzerinde , sosyal medyada yer alan tanıtım ve reklam amacı taşıyan paylaşım ve sosyal medya profil isimlerinde … ibaresini markasal olarak daha büyük punto ile kullanarak marka üzerinde hak sahibi olduğu izlenimi yarattığı, ,davacı markasının sektöründe tanınmış bir marka olduğu da dikkate alındığında davacı markası ile iltibas yaratarak marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiği, Davacı ve davalının ticaret unvanlarında ortak ve esas unsur olarak yer alan “…” ibaresinin davacının tescilli markası olup her iki taraf da aynı sektör içinde faaliyette bulunmakta olduğundan; Davalı eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,Davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkinine, karar kesinleştiğinde kararın sicile işlenmek üzere ticari sicil müdürlüğüne gönderilmesine,Karar kesinleştiğinde davalının tek başına … ibaresi ile her türlü tanıtım, üretim,satış,reklam,sosyal medya ve alan adının markasal etki yaratacak şekilde kullanımının önlenmesine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Davalının ticaret unvanından … ibaresinin terkinine, karar kesinleştiğinde kararın sicile işlenmek üzere ticari sicil müdürlüğüne gönderilmesine,
3-Karar kesinleştiğinde davalının tek başına … ibaresi ile her türlü tanıtım, üretim,satış,reklam,sosyal medya ve alan adının markasal etki yaratacak şekilde kullanımının önlenmesine
4-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 4,90 TL harcın davalıdan tahsiline,
5- marka hakkına tecevüz ve haksız rekabetin tespiti isteminin kabülü yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7.375 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- unvan terkini isteminin kabülü yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7.375 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı, 147,6 TL tebligat masrafı 5.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.256,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar tarafların yüzüne karşı ,gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 01/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır