Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/180 E. 2022/225 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/180 Esas
KARAR NO : 2022/225

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan), Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2020
KARAR TARİHİ : 20/12/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan), Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA; İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1995 yılında faaliyete başladığını, 2019 yılında 7.438 mağaza sayısına ulaşmış olduğunu, aynı zamanda yurt dışında da mağazalarının bulunduğunu, müvekkiline ait birçok tescilli marka bulunması yanı sıra 23.03.2015 tarihli … sayı ile tescilli “…” markalı ürünleri bulunduğunu, davalının online yemek sipariş platformu “…” üzerinden hizmet vermekte olduğunu ve yeni girişimi olarak tanıttığı … alan adlı internet ve mobil uygulama üzerinden online market ürünleri siparişi sektöründe faaliyete başlamış olduğunu, market ürünleri satışı yapmakta olduğunu ve kurye motorları üzerinde kurye kıyafetleri üzerinde “…” ibaresinin yer aldığını, davalının da müvekkili gibi … markasını “uygun fiyat avantajı ile alışveriş yapma fırsatı sunan” bir hizmet olarak tüketicilere tanıtmakta olduğunu, müvekkiline ait “…” markası ile davalının “…” markasının doğrudan ilintili sınıflarda tescilli ve ayırt edilemeyecek kadar benzer markalar olup markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, “…” markasının esas ve öne çıkan unsurunu“…” ibaresi olduğunu ve müvekkili markası ile birebir aynı olduğunu, … markasının müvekkili tarafından yaratılmış ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğunu, benzerlik yaratan marka içerisinde farklı olarak çatı marka kullanılmış olsa da, marka içerisinde bir başkasına ait markanın aynı şekilde veya benzer şekilde kullanılması halinde markaların benzer olarak değerlendirildiğine ve iltibas tehlikesinin oluştuğuna ilişkin emsal nitelikte bir çok karar örneği bulunduğunu, davalı adına tescilli “…” markasının … Sınıflarda, müvekkiline ait “…” markasının ise … Sınıflarda tescilli olduğunu, davalının …. Sınıf kapsamında sunumunu ve satışını yapmak istediği mal/mal gruplarının doğrudan müvekkili şirket markasının tescilli olduğu mal grupları ile aynı olduğunu, ayrıca müvekkiline ait 25.05.2016 tarihli … sayı ile tescilli “…” markası ve … tarihli … sayı ile tescilli “…” markası bulunmakta olduğunu ve bu markaların … Sınıfta tescilli olduğunu, müvekkilinin önce tarihli olan marka başvurusunun korunması gerektiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, davalı markasının tüm sınıflar için hükümsüz kılınması gerektiğini, davalının “…” markasına ilişkin fiili kullanımları gözetildiğinde de, “…” ibaresinin çoğunlukla tek başına ve/veya “…” ibaresini öne çıkarır şekilde kullanıldığının görüldüğünü, davalının “…” ifadesini öne çıkartarak yaptığı kullanımlarının müvekkilinin marka hakkına açıkça tecavüz teşkil etmekte olduğunu, davalı yan tarafından müvekkili şirket markasının taklit edilmesinin mevzuat uyarınca marka hakkına tecavüzve haksız rekabet olarak nitelendirilmekte olduğunu, ihtiyati tedbir talebi ile birlikte … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalının müvekkili şirkete ait tescilli “…” markasına tecavüzün tespiti ile fillerinin durdurulması ve tecavüzün kaldırılmasına, davalı tarafından “…” markasının kullanımının haksız olduğunun tespitine, söz konusu markanın aynen ve ayırt edilemeyecek derecede benzer şekilde kullanılması suretiyle davalı tarafından geçekleştirilen haksız rekabetin menine, haksız rekabetin soncu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türkiye’nin ilk ve en büyük online yemek sipariş sitesi olan ….com’un sahibi olduğunu, müvekkili şirketin 2001 yılında kurulmuş olduğunu, 70 il ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde faaliyet bulunduğunu, … ile ise www…com internet sitesinden ve … uygulaması üzerinden online market alışverişi hizmeti verilmekte olduğunu, müvekkili şirketin 2019 20709 sayılı markasının SMK 6/1 ve SMK 5/1(ç) uyarınca hükümsüz kılınması için aranan koşulların oluşmamış olduğunu, taraf markalarının ve kapsamlarındaki mal/hizmetlerin karıştırılma ihtimali derecesinde benzer olmadığını, hükümsüzlük talebine dayanak markaların tümü açısından SMK 6/1 ‘de aranan benzerlik şartı gerçekleşmemiş olduğunu,…sayılı “…” markası, standart karakterlerle yazılmış olan “…” ibaresinden oluşmakta olduğu, bu ibarenin her ne kadar müvekkili markasında bulunmakta ise de bu durumun markaları karıştıracak düzeyde benzer olması için yeterli olmadığını, müvekkili markasının … ibaresi ve pembe-beyaz renk kombinasyonundan oluştuğunu, markaların ne işitsel ne de görsel olarak karıştırılacak düzeyde olmadığını, taraf markaları arasında karıştırılacak düzeyde benzerlik olmadığının kesinleşmiş YİDK kararı ile sabit olduğunu, müvekkilinin davacıya ait markalardan farklı olarak hizmet markası olduğunu, müvekkilinin … markasını taşıyan gıda ürünü üretmemekte olduğunu, taraf markaları kapsamlarının aynı veya ayniyet derecesinde benzer olduğunun söylenemeyeceğini, “…” markasında şekil unsuru kullanılmış olduğunu, müvekkili markasında yer alan “…” ibaresinin de tanınmış marka olarak tescilli olduğunu, ortalama bir tüketicinin iki farklı kolayca ayırt edebileceğini, müvekkili şirketin “…” markası ile birlikte kullanarak “…” logosunun ayırt ediciliğini arttırmış olduğunu, … ibaresinin markada açık bir yönlendirme yaptığını, somut olayda hükümsüzlük için gerekli koşulların oluşmamış olduğunu, davacının dava dilekçesinde “…”nin hangi kullanımının …’in hangi kullanımına tecavüz ediyor sorusunun cevabının verilmemiş olduğunu, …’in … markasını hangi mallarda ve hizmetlerde fiilen kullandığının hatta kullanıp kullanmadığının net belli olmadığını, davacının marka başvurusuna yapmış olduğu itirazında YİDK tarafından reddedilmiş olduğunu, davacının karara karşı iptal davası açmamış olduğunu, müvekkili şirketin markasal kullanımlarının “…” logosunun yanı sıra çeşitli unsurları içermekte olduğunu ve bu kullanımların müvekkili şirket ile özdeşleşmiş olduğunu, müvekkilinin … ibaresini … ile birlikte özdeşleşmiş olarak kullandığını, müvekkili tarafından “…” markasının yaratılmasında yoğun emek ve çaba harcanmış olduğunu, müvekkili şirketin markasal kullanımlarının davacının iddia ettiği gibi tek başına “…” logosundan oluşmadığı, muhakkak bu kullanımlarda “…”ne açık referansların bulunduğu ve bu kullanımların davacının kullanımlarına yaklaşmak vb. gibi bir amaç gütmediği, tarafların markasal kullanımlarını içeren faaliyet alanları ve hitap ettikleri tüketici kitlesinin farklı olduğunu, davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …sayı ile tescilli “…” markalı ürünleri ile de marketlerde müşterilere hizmet verdiğini ve tü keticiler nezdinde tanınan ve tercih edilen bir marka haline geldiğini, müvekkilinin “…” markası ile davalının “…” markasının doğrudan ilişkili sınıflarda tescilli ve birebir aynı, ayırt edilmeyecek derecede benzer markalar olup iltibas oluşturduğunu, davalının, müvekkilinin önceki tarihli tescilli … markasına ve TPMK nezdindeki tüm itiraz süreçlerine rağmen birebir aynı markayı devir suretiyle kötü niyetli olarak adına tescil ettirdiğini iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; öncelikle, Davalı Şirket adına tescilli 05.01.2017 tarihli … sayılı “…” markasının, yargılamanın devamı sırasında 3. kişilere devrinin engellenmesi amacıyla, markanın sicil kaydına tedbir konulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Asıl davada ; davalı adına … nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü, davalı kullanımının davacının … nolu … markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin (…. ve … ibareli tüm kullanımların) tespiti, durdurulması, önlenmesi kapsamında açıldığı, Birleşen dava konusunun; … nolu … markasının hükümsüzlüğüne ilişkin olarak açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, taraflarca dosyaya uzman görüşleri sunulmuş, HMK 266 madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
MAHKEMEMİZCE ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORLARI
Bilirkişiler …, …, …10/12/2020 tarihli bilirkişi raporlarında özetle; … web sitesi incelendiğinde bu sitede verilen veriler sayesinde, bu markanın belli bir ürün ya da ürün grubuna ait bir marka değil bir online market olduğunun net bir biçimde belirtildiği, bu konuda bir karışıklığa mahal verilmediği, … sitesinde dünyanın en çok kullanılan sosyal medya siteleri olan Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarına bağlantı verilebildiği, diğer bir deyişle bu markanın kendi Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarının bulunduğu, Dünyanın en çok kullanılan arama motoru Google, sosyal medya siteleri Facebook, Twitter ve Instagramda … isminde direkt bir web sitesi ya da hesap bulunmadığı, bu ortamlardaki aramalara … yazıldığında tamamında … web sitesi ya da hesabının çıktığı, raporlarında ayrıntılarına yer verildiği üzere davacı ve davalı markaları hem farklı sınıflarda tescilli olmaları, hem marka görseli farklılıkları yanı sıra markaların benzer alıcı çevresine hizmet etmemesi, benzer ihtiyaçları karşılamaması, birbirine ikame imkânlarının olmaması, dağıtım kanallarının ortak olmayışı ve hedef kitle ölçütlerin ortak olmaması değerlendirmeleri ile iki markanın iltibas yaratacak derecede benzer olmadığı, Davalı alan adı kullanımlarının marka ihlali yaratmadığı, Davacı tarafından dava dosyasına sunulan davalı kullanımına dair görsellerde “…” kelimesinin “…” kelimesi olmadan da kullanıldığı görülmekte ise de güncel olarak davalı web sitesi incelendiğinde “…” kelimesinin “…” kelimesi ile birlikte kullanılmakta olduğu ve kullanımların markanın tescilli hali ile uyumlu olduğu, davalının “…” kelimesini tek başına kullanması ise davacı ve davalı markalarının farklı sınıflarda tescilli olması, “…” kelimesinin markanın tescilli halinden renk, yazı karakteri vs. yönlerden farklılaştırılmadan kullanılmış olması, davalı web sitesi içeriğinde “…” markasının da kullanılmış olması sebepleri ile davalının davacı tarafça sunulan görsellerde yer alan kullanımları dolayısı ile davacı markası arasında ortalama tüketici algısında iltibas yaratacak derecede bir benzerlik bulunmadığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler …, …, … 23/08/2021 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5, 6, 25 ve devamı hükümleri ile Türk Ticaret Kanunu’nun 54, 55/1/a/4, 5 hükümleri çerçevesinde davalının fiilinin davacı … Anonim Şirketi’nin tescilli … markasına tecavüz ve haksız rekabet eylemi teşkil ettiği, davalının … sayılı “…” markasının hükümsüzlük şartlarının gerçekleşmiş olduğunu, nihai takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, … 18/07/2022 tarihli bilirkişi raporlarında özetle; Asıl Dava (2020 / 180 E.) Yönünden Davacının … sınıflarda … no. ile tescilli “…” kelime markası karşısında, davalının … Sınıflarda … no. ile tescilli “…” markasının SMK m.6/1, m.5/1/ç ve m.6/9 hükümleri açısından hükümüsüz kılınmasının mümkün olamayacağını, Somut olayda davalının kullanımının davacının markasının işlevlerinden olan köken gösterme, ayırt edicilik ve garanti işlevlerinden hiçbirine zarar vermediği, karıştırılma ihtimaline yol açmadığı; davalının bu kullanımlarının SMK m.7 ve SMK m.29 hükümlerine aykırılık ve TTK m.54 uyarınca haksız rekabet teşkil etmediğini, Birleşen Dava (2020/378 E.)Yönünden Davacının … sınıflarda … no. ile tescilli “…” kelime markası karşısında, davalının … Sınıfta … başvuru no ile … sınıfta tescilli “…” markasının SMK m.6/1, m.5/1/ç ve m.6/9 hükümleri açısından hükümsüz kılınmasının mümkün olamayacağı sonuç ve kanaatine ulaştıklarını bildirmişlerdir.
TARAFLARCA SUNULAN UZMAN GÖRÜŞLERİ
Davacı vekilinin 07/12/2021 havale tarihli dilekçesi ekinde sunduğu … tarafından hazırlanan uzmanı görüşünde; Davacı markasının tek unsuru olan ayırt edici nitelikteki … ibaresinin davalı markalarında … ibaresine oranla büyük puntolarla yazılmak suretiyle baskın unsur olarak ve her durumda bağımsız ayırt edici role sahip şekilde kullanıldığı, Davalı markasında yer alan … ibaresinin davalının tanınmış markası, ticaret unvanı, aynı zamanda seri markalarının çatı markası olması nedeniyle bağımsız ayırt edici role sahip … unsuruna göre geri planda algılanacağını, Taraf markalarının ortak unsuru olan … ibaresi nedeniyle her kesime yönelik olan tescile konu mal ve hizmetlerin ortalama tüketicisinin, markaları karıştırma ihtimali olduğu, markaların… sınıf ürünler için …(mağazacılık) ve …. sınıf hizmetler bakımından SMK m. 6/1 ve 25 hükümleri gereği hükümsüzlüğü şartlarının oluştuğunu, Davalı tarafından sunulan Uzman Görüşleri ve 1. Bilirkişi Raporunda belirtildiğinin aksine, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde, Davacı markasının bütün ürünlerde yoğun kullanımı olup olmadığının doğrudan dikkate alınamayacağı, ayırt ediciliğin yükselmesi açısından önem taşıdığı, Davalı markasının tanınmışlığının ve yoğun kullanımının dikkate alınamayacağı, IPSOS araştırma raporunun karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde belirleyici etkiye sahip olmadığı, Taraf markalarının piyasada barışçıl şekilde birlikte var olma şartlarının Oluşmadığı, Davalının, ticari nitelikteki online market hizmetlerinin sunumunda ve tanıtımında www…com, ve … ibareli alan adlarını; bu alan adını taşıyan internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında. avrıca diğer fiziki mecralarda (… esas unsurlu) tanıtım işaretlerini kullanmasının, davacı adına tescilli … ibareli …sayılı marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturduğunu bildirmişlerdir.
Davalı vekilinin 05/11/2021 havale tarihli dilekçesi ekinde sunduğu …, …, … tarafından hazırlanan ortak uzman görüşünde; Davacı ve Davalı markası arasındaki benzerliğin karıştırma ihtimali yaratacak seviyede olmadığı; markalardaki ortak unsurun güçlü bir ifade olmadığı ve hatta Davalı markasında kullanılan “…” markası ve şekil ve renk unsurlarıyla güçlü hale geldiği, benzerlik değerlendirmesinin davaya konu markada yer alan “…” ibaresinin tanınmış bir marka olduğunun ve markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinin dikkate alınarak yapılması gerektiği; bu noktada Davaya dayanak gösterilen markalar ile davaya konu markalar arasında karıştırma ihtimali yaratacak derecede bir benzerlik bulunmadığı; Taraf markalarının tescil kapsamlarının örtüşmediği, kullanıldıkları mal ve hizmetlerin de tamamen birbirlerinden farklı olduğu; Bütünsel bir değerlendirme yapıldığında tüketicilerin taraf firmalarının ürün ve hizmetlerini ve markalarını birbiriyle karıştırma ihtimalinin gündeme gelemeyeceği; Kaldı ki Davalı markalarının yoğun kullanım ve tanıtım ile tüketiciler nezdinde bilinir hale geldiği ve markanın “…” ibaresi ile birlikte kullanılıyor olması sebebiyle kaynağına doğrudan işaret ettiği ve kaynağıyla birlikte anıldığı için de karıştırma ihtimalinin bulunmadığı,davalı markalarının Yargıtay 11. HD’nin 2018/4339 K. ve 2019/6393 K. sayılı kararında da ifade edildiği şekil“tescil başvurusundan önce, tescilden sonra ve hükümsüzlük davası öncesinde kuvvetli tanıtım ve reklam ile yaygın kullanım sonucu davaya konu markaların tescil kapsamındaki hizmetlerin tamamı ya da bir kısmı üzerindeki kullanımı sonucu markanın diğer işaretlerden bağımsızlık kazanarak davacı markaları ile birlikte ve barış içinde birbirleriyle karışmadan” var olacak hale geldiği “bu nedenle aralarında karıştırılma ihtimali doğmayacak şekilde ayırt edicilik kazan”dığı; daha açık bir ifadeyle “karıştırma ihtimalinin yokluğu” durumunun olayda tespit edilebilir hale geldiği ve markaların birlikte var olabileceği; Birleşen davaya konu marka açısından da yine markaların görsel anlamda birbirlerinden farklı olması, Davacı ve Davalı markalarının kapsadığı sınıfların örtüşmemesi ve mal ve hizmetlerin farklı olması, her iki markanın uzun bir süredir birlikte tescilli olması sebebiyle karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, Davalı’nın gerek esas davaya konu olan marka gerekse Davalı tarafça devralınan birleşen davaya konu edilen marka açısından kötüniyetli olduğunun iddia edilebilecek bir husus bulunmadığı, Bu itibarla gerek esas davaya konu gerekse birleşen davaya konu marka açısından somut olayda hükümsüzlüğün, marka tecavüzünün ve haksız rekabetin şartlarının oluşmadığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davalı vekilince 13/04/2021 havale tarihli dilekçesi ekinde sunduğu … tarafından hazırlanan mütalaada; gerek asıl gerek birleşen dava konusu markaların, davacı markasıyla işaretsel yönden benzerlik taşımadığı, markaların işaretsel yönden benzerlik değerlendirmesinde markaların bütün olarak ve fakat tamamlayıcı unsurları nispeten dikkate alınmayarak irdelenmesi gerektiği, zira davacı yan markasındaki esas unsurun bu markanın tek unsuru olan “…” ibaresi olduğu, asıl dava konusu markanın esas unsurunun ise “…” ve “…” ibareleri olduğu, “…” markasının tanınmışlığı konusunda bir tartışmaya yer olmadığı, bu bakımdan asıl dava konusu markanın bir seri marka olduğunun anlaşıldığı, kaldı ki asıl dava konusu markada yer alan “…” ibaresindeki yazım rengi ve şekli ile “…” hecesindeki “…” harfinin işaret parmağını kaldıran/sipariş veren el biçiminde çizilmesinin de ayrı bir kompozisyon olduğu ve taraf markalarının işaretsel yönden benzerliğini engellediği, birleşen dava konusu marka bakımından da “…” ve “…” markalarının ayrı ayrı esas unsur olduğu ve “Şekil” unsuru dolayısıyla taraf markalarının işaretsel yönden ayrıştığı, davacı yanın huzurdaki davaya dayanak “…” ve “…” markalarının ise zayıf marka olmaları ve dava konusu markalarda başkaca muhtelif ve esas unsurların bulunması nedeniyle anılan davacı markalarının da dava konusu markalarla işaretsel yönden benzer oldukları sonucuna varılmasının imkân dâhilinde olmadığı, yine taraf markalarının tescilli oldukları mal/hizmet sınıfları yönünden de benzer olmadıkları, davacı yan “…” markasının tescilli olduğu ürünlerin, ayrıca davacıya ait işletmelerde satışa arz edilmesinin ve/ veya bu türden ürünlerin davalı yana ait marka altında sunulmasının taraf markalarının sınıfsal yönden aynı/benzer oldukları sonucunu doğurmayacağı, nitekim bir markayı taşıyan ürünün üretildikten sonra marka sahibi tarafından piyasaya arz edilmesinin ticari faaliyet kapsamında olduğu, bu bakımdan davacı “…” markasını taşıyan ürünlerin davacıya ait market işletmelerinde satışa arz edilmesinin de bu faaliyet kapsamında değerlendirileceği, davalı faaliyetinin ise farklı markaları taşıyan ürünlerin çevrimiçi ortamda müşteri siparişlerine uygun olarak ulaştırılmasından ibaret olduğu ve bu bakımdan taraf markalarının farklı sınıflarda tescilli oldukları, kaldı ki davacı yanın market faaliyetini huzurdaki davaya dayanak “…” markası altında değil; aksine tanınmışlığı haiz ve ticaret unvanının da ek unsurunu teşkil eden “…” markasıyla yaptığı, mezkür “…” markası ile dava konusu markalar arasında işaretsel yönden bir benzerliğin ise herhangi bir biçimde söz konusu olamayacağı, öte yandan bir an için taraf markalarının işaretsel ve sınıfsal yönden benzer oldukları sonucuna varılsa dahi, taraf markaları arasında bir iltibasın söz konusu olamayacağı, zira davacı yanın sadece fiziki ortamda marketçilik faaliyetinde bulunduğu, davalı yanın ise çevrimiçi marketçilik faaliyeti yürüttüğü bu açıdan bu markaların olağan tüketici kitlesinin dahi farklı olduğu, davacı yanın marketçilik faaliyetini huzurdaki davaya dayanak “…” markası altında yürütmediği, esasen bu marka altında yürüttüğü bir marketçilik faaliyetinin dahi söz konusu olmadığı, davalı yanın asıl dava konusu markayı tescil ettirmekte kötü niyetli kabul edilemeyeceği, zira asıl dava konusu markada yer alan ve davalı yanın çatı marka yaratma saikine işaret eden “…” markasının varlığının dahi tek başına kötü niyet iddialarının kabulüne engel olduğu, yine asıl dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin farklı yazım şekli ve oluşturulan kompozisyon itibarıyla da kötü niyet iddialarını bertaraf ettiği, birleşen dava konusu “…l” markasının ise davalı yanca devralındığı, bir markanın kötü niyet nedeniyle hükümsüz kılınması için tescil anında kötü niyetli olunmasının gerektiği, devir anında kötü niyetli olunması hâlinde dahi kötü niyete dayalı olarak markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği, bu nedenle birleşen dava konusu markanın kötü niyet nedeniyle reddi iddialarının kategorik olarak redde mahkum olduğu, tecavüz ve haksız rekabet iddialarının da kabul edilebilir olmadığı, bu iddialar bakımından işaretsel ve sınıfsal benzerliğin bulunmadığına yönelik hükümsüzlük iddiası bakımından yapılan tespitlerin aynen geçerli olduğu, iltibas incelemesi bakımından ise -hükümsüzlük iddialarından ayrı olarak markaların kullanım şekillerinin dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması gerektiği, davacı yanın “…” markasını kullandığına yönelik olarak sunulu deliller arasında bu markanın sadece kuruyemiş emtlası için sınırlı olarak kullanıldığının görüldüğü, davalı yanın marka kullanımının ise çok daha ciddi ve yoğun biçimde, çevrimiçi marketçilik faaliyeti kapsamında olduğunun anlaşıldığı, bunun da yine işaretsel ve/veya sınıfsal benzerlikten ayrıca- tecavüz ve haksız rekabet iddialarına ilişkin olarak iltibasın önüne geçtiği, davacı yan davalı tarafın “www…com” isimli internet sitesi kullanımlarının tecavüz teşkil ettiğini iddia etse de, davacının tecavüz ve haksız rekabete ilişkin olarak tecavüzün refi talebinde bulunduğu, davalının anılan internet sitesinin kullanımına son verdiğinin ise dosyaya sunulu 10.12.2020 tarihli bilirkişi raporuyla ayrıca tespit edildiği, davalı yanın asıl dava konusu markaya ciddi ve büyük yatırımlar yaptığı, asıl dava konusu markaya ilişkin olarak gerek ulusal gerek yerel yazılı basında ve muhtelif internet sitelerinde, hatta ulusal TV kanallarında çeşitli reklam ve tanıtımlar yapıldığı, sosyal mecralarda yer alan yazılarda herhangi biçimde davacı markasından bahsedilmeksizin sadece asıl dava konusu markanın konuşulmasının bu durumu teyit ettiği, Ekim 2020 tarihli anket çalışmasının da yine asıl dava konusu markanın yüksek ayırt ediciliğe ulaştığına işaret ettiği, bu kapsamda davalı yan markasının yüksek ayırt ediciliğe; hatta tanınmışlığa kavuştuğu, dolayısıyla taraf markalarının barışçıl biçimde birlikte bir arada bulunma şartlarının da sağlandığı, dolayısıyla bir an için taraf markaları arasında işaretsel ve sınıfsal benzerliğin bulunduğu ve bu benzerlik dolayısıyla bir iltibasım gündeme gelebileceği kanaatinde olunması hâlinde dahi, birlikte var olma şartları gerçekleştiğinden artık hükümsüzlük ve tecavüz/haksız rekabet iddialarının reddedilmesinin İsabetli olacağı görüşü bildirilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Davacı adına … ibareli markanın … no ile …. Sınıflarda başvurusunun 23.3.2015 tarihinde yapıldığı ve 19.12.2016 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacı adına … ibareli markanın … no ile … Sınıflarda başvurusunun 7.7.2015 tarihinde yapıldığı ve 24.4.2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacı adına … ibareli markanın … no … Sınıflarda başvurusunun 25.5.2016 tarihinde yapıldığı ve 24.10.2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalı adına tescilli markalar ise;
Davalı adına “ …” … İbareli markanın …no ile … sınıflarda başvurusunun 31.5.2019 tarihinde yapıldığı ve 23.6.2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalı adına “…+ŞEKİL” İbareli markanın … no ile … sınıflarda başvurusunun 28.2.2019 tarihinde yapıldığı ve 27.2.2019 tarihinde yenilendiği /tescil edildiği anlaşılmıştır.
… ,… … … ,… … , … nolu markalarında bulunduğu anlaşılmıştır.
Toplanan deliller, marka tescil belgeleri, Mahkememizce alınan 3 heyet raporu, taraflarca ibraz edilen uzman görüşleri, marka hukukunun genel ilkeleri, yüksek yargı uygulamaları bir bütün olarak incelendiğinde;
Bilindiği üzere şirketler bir marka kimliği yaratmak için sözcüklerden , logolardan yada sözcük+logodan oluşan kombinasyonları kullanmaktadırlar. Davacı yan huzurdaki asıl davada karıştırma nedeniyle hükümsüzlük , markaya tecavüz keza birleşen dava da karıştırma ihtimali nedeniyle hükümsüzlük istemlerinde bulunmuştur. Davacının … ,… ve … ibareli markasıya, davalının … sayılı … şekil ve … sayılı …Şekil karıştırılması ihtimalinin incelenmesi gereklidir.
Karıştırma ihtimali ortalama tüketicilerin her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Başka bir anlatım ile halkın söz konusu mal ve hizmetleri aynı ya da bağlantılı işletmelerden geldiğini düşünme tehlikesidir. Hem markanın hem de mal veya hizmetlerin aynı olması durumunda karıştırma ihtimali daha güçlüdür. Karıştırma ihtimalinden söz edilebilmesi için öncelikle tescil başvurusuna konu veya tescil edilmiş marka ile daha önce tescil edilmiş ve tescil başvurusu yapılmış markanın kapsadığı hizmetlerin aynı ya da benzer olması gerekmektedir. Eğer bu mal ve hizmetler aynı ya da benzer ise bu kez markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenecektir. Karıştırma ihtimali hem marka, hemde sınıf bakımından benzerlik gerektirdiğinden iki markanın tescil edildikleri, tescil başvurusunda bulunulduğu ya da kullanıldığı mal ve sınıfların ne kadar birbirine benzer ise karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmaması için markaların da o oranda birbirinden farklı olması gerekecektir. Markalar arasında sözcük, harf karakteri, şekil, grafik gibi renk unsurlarında hiçbir fark yok ise markalar arasında ayniyetten söz edilir. Eğer bu unsurlardan birinde küçük fark var ise benzer markalardan söz edilir. Markalar arasında karıştırma ihtimali incelenirken her bir unsura göre değil bir bütün olarak iki markanın bıraktığı genel global izlenimin markanın bütünüyle bıraktığı etki dikkate alınır.
AB Adalet Mahkemesi (CJEU ) uygulamalarında karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde bir takım ilkeler mevcuttur. Uygulamalara göre karıştırma ihtimali ilgili tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle marka veya işaretler birer bütün olarak değerlendirilmeli bu değerlendirme yapılırken uyuşmazlık konusu mal veya hizmetin talep edebilecek durumdaki ortalama tüketici gözü ile bakılmalı ortalama tüketicinin detayları incelemeden markayı bir bütün olarak algılayacağı gözönünde bulundurulmalı markadaki ayırt edici ve egemen unsurların, markada şekil markası varsa yan ibareler varsa bıraktığı genel intibaya göre görsel ve işitsel ve kavramsal anlamda karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı tartışılmalıdır.
Markalar arasında daha az derecedeki benzerlik mal veya hizmetler arasında daha çok benzerlik ile dengelenebilir. Bunun tersi de mümkündür. Ayrıca eğer önceki markanın ayırt ediciliği kendiliğinden çok yüksek ise veya kullanım sonucunda yüksek ayırt edicilik sağlanmış ise karıştırılma ihtimali de çok yüksek olacaktır. Salt çağrıştırma ihtimalinin varlığı karıştırma ihtimalini de mevcut olduğunun kabulü için yeterli değildir. Önceki markanın tanınmışlığı da tek başına karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli değildir. Markalar arasında görsel , işitsel,kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik olup olmadığı çağrıştırma söz konusu olup olmadığı, markaların ait oldukları mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin eğitim ve toplumsal durumu, markaların tescilli oldukları malın ya da hizmetin değeri , buna bağlı olarak alıcının mal almaya gittiğinde harcadığı zaman kriterleri dikkate alınarak ortalama düzeydeki tüketici gözü ile karıştırma ihtimali mevcut olup olmadığı tespit edilecektir.
Her koşulda dikkat edilmesi gereken nokta; İlgili mal ve hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmedikleri, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadıkları, birbirlerini tamamlayıcı ya da birbirleri ile rekabet eder nitelikte olup olmadıklarıdır. Öte yandan malların veya hizmetlerin pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, (örn. günlük tüketim mallarında ilgili malların süper marketlerde aynı reyonda veya rafta bulunmalarından kaynaklanan benzerlik) hizmetlerin niteliksel benzerliği duruma göre dikkate alınabilecektir.
Somut uyuşmazlıkta ise özellikle tüm bilirkişi raporlarının ve uzman görüşlerinin tartışıldığı Bilirkişiler …, …, … tarafından düzenlenen raporda isabet ile tespit edildiği üzere; …, çevrimiçi yemek siparişi sitesidir. 2001 yılında kurulan site, 20 milyondan fazla üye sayısına sahiptir ve günde ortalama 600 bin sipariş almaktadır. …, 2020 yılında 32 bin 437 yeni restoranın dijitalleşerek online paket servis sistemine başlamasını sağlamış olup, … hem https://www…com/ üzerinden hem de mobil aplikasyonlar üzerinden hizmet vermektedir. Davacı … markası olan “…” ise internette yapılan araştırma neticesinde daha çok kuruyemiş markası olarak ayırt edici bir role sahip olup, bilirkişilerce Özellikle Google kapsamında görseller sekmesinde yapılan arama sonuçları ve kuruyemiş ürünleri görselleri de rapora eklenmiştir.
… ise Türkiye’de yemek siparişlerini internet ortamına taşıyan girişim …’nin market servisi olarak ifade edilmektedir. … uygulaması içerisinde yer alan … aracılığıyla yiyecek, içecek, meyve, sebze, kozmetik gibi ürünler siparişler verilebilmektedir. … doğrudan bir gıda markası olarak faaliyet göstermemekte, moto kuryeler aracılığıyla varolan hazır ürünlerin dağıtımını gerçekleştiren bir servis olarak faaliyet göstermektedir. Günümüzde markalaşma kavramı, bir şirketi veya ürünleri rakiplerinden ayırmaya yardımcı olan pazarlama ve iletişim tekniklerinin ve araçlarının yöneticisinin, müşterilerin zihninde kalıcı bir izlenim yaratmayı hedefleyerek genişlemiştir. Bir markanın araç kutusunu oluşturan temel bileşenler arasında bir markanın kimliği, kişiliği, ürün tasarımı, marka iletişimi (logolar ve ticari markalar gibi), marka bilinirliği, marka sadakati ve çeşitli markalama (marka yönetimi) stratejileri bulunur. Marka değerinin üç temel bileşeni vardır. Bunlar tüketici algısı, olumsuz veya olumlu etkiler ve sonuçta ortaya çıkan değerdir. Her şeyden önce, bir marka ve ürünleriyle ilgili hem bilgi hem de deneyimi içeren tüketici algısı, marka değerini oluşturur. Bir tüketici segmentinin bir marka hakkında sahip olduğu algı, doğrudan olumlu veya olumsuz etkilerle sonuçlanır. Marka değeri pozitifse, kuruluş, ürünleri ve finansmanı fayda sağlayabilir. Bir Müşteri bir markaya aşina olduğunda veya onu rakipleriyle kıyaslanamayacak şekilde tercih ettiğinde, bir şirket yüksek bir marka değerine ulaşmış demektir. Marka değerini değerlendirmek için özel muhasebe standartları geliştirilmiştir. Muhasebede, maddi olmayan bir varlık olarak tanımlanan bir marka, genellikle bir şirketin bilançosundaki en değerli varlıktır. Marka adı, bir markanın konuşulabilen veya yazılabilen ve bir ürünü, hizmeti veya şirketi tanımlayan ve onu bir kategori içindeki diğer benzer ürünlerden ayıran kısmıdır. Marka oluşturulurken; tek yada birden çok kelimeleri, cümleleri, işaretleri, sembolleri, tasarımları, sloganları veya bu unsurların herhangi bir kombinasyonunu içerebilir. Marka kimliği ise markayı diğerlerinden ayıran bir isim, bir tasarım, bir dizi resim, bir slogan, bir vizyon, yazı stili, belirli bir yazı tipi veya bir sembol vb. gibi bir dizi bireysel bileşendir.
Davacı iddiasının aksine … ve … marka ismi olarak sadece “…” kelimesinin benzerlik göstermesi doğrudan haksız rekabeti oluşturacak bir durum oluşturmamaktadır. Zira logo ve logoda kullanılan renklerin benzerlik göstermemesi, markaların tescilli oldukları nice sınıflarının farklılığı da gözetildiğinde somut olayda bir ihlal , karıştırma ihtimali oluşmadığı da ortadadır. Öte yandan farklı sınıflarda tescilli mal ve hizmetler bakımından benzerlik değerlendirmesi yapılırken,’piyasanın anlayışı, benzer alıcı kitlesine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, birbirleri yerine İkame edilebilme ve rekabet etme olanaklarının olup olmadığı, dağıtım kanalları kullanım yöntemleri ve amaçları ile hedeflenen halk kesimi gibi kriterler her somut olayın özelliklerine uygun şekilde değerlendirilmelidir. Uluslararası Nice Sınıflandırması’na göre 45 adet marka sınıfı mevcuttur. Bu sınıflar 1’den en 35’e kadar mal sınıfları , …’ten … sınıfa kadar da hizmet sınıfları olarak belirlenmiştir. Davacı markası …’nin ../ no’lu nice sınıflarına yönelik hizmet verdiği , davalı … markası adına altında hizmet veren şirketin ise … Sınıflarda faaliyet gösterdiği tescil belgesi kapsamından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla nice sınıflarının farklılığı keza en önemlisi , marka logolarının benzerlik göstermemesi nedeniyle somut olayda bir tecavüzün oluşmadığı hususu anlaşılmıştır.
Öte yandan sektör bilirkişilerinde raporlarında isabet ile belirttiği üzere “…” sözcüğü toplumun geniş bir kesiminde yoğun bir kullanıma sahip bir ibaredir. Bir restorana ya da kafeteryaya gidildiğinde bir talepte bulunacakken “…”yada genelde sondaki “…” düşürülerek “…” çay..bana bi sütlaç..vb.. ifadesi sıkça kullanılmaktadır. Burada ikilemi oluşturan “…”in sonundaki “…” harfinin her iki marka isminde de kullanılmamasıdır. Ancak gerek nice gruplarının farklı olması gerekse de “…” markasının logo ve isimde baskın olması, gerekse bu ibarenin tak başına yeme içme alanında tek başına ayırt ediciliğinin bulunmaması nedeniyle markaların karıştırılma riski bulunmamaktadır.
Öte yandan tarafların tescilli oldukları mal ve hizmet ile fiilen faaliyet gösterdikleri alanlar incelendiğinde, İlgili mal ve hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap etmediği, benzer ihtiyaçları gidermede kullanılmadıkları, malların veya hizmetlerin pazara ulaşmasında kullanılan satış ve pazarlama faaliyetlerinin benzer olmadığı, sunulan hizmetin farklı olduğu, … ürün kapsamında değerlendirilirken, … ise ürün teslimat hizmeti sunan bir marka olarak tüketici zihninde yer almaktadır.
Tüketici algısında … doğrudan bir gıda markası iken, … ise gıda ve daha birçok ürünün dağıtımını sağlayan yani hizmetin gerçekleşmesine yönelik ve toplumda tanınmış bir bir markadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4.maddesinde “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” Şeklinde düzenlemiş olup, davacı ve davalı markaları incelendiğinde Davacının … ibareli markasında sadece siyah fontlarla düz bir yazı stili kullanılarak … markası oluşturulmuştur. Renk ve biçim açısından bakıldığında çok dikkat çekici ve akılda kalıcı bir marka olmadığı anlaşılmaktadır. Markada yazı olarak da düz bir yazı stili kullanılmıştır. Kalın ya da italik değildir. Yine davacının markalarından … ve … markalarında da düz bir yazı kullanılmış olup, kelime markası ile oluşturulmuştur.
Davalının markalarında ise … logosu ise hem yazı stili, hem rengi, hem de biçimi açısından dikkat çekici bir tarzda oluşturulmuştur. Davalının markasındaki … ve başında yer alan dilini çıkaran ve eli ile okey işareti yapan mavi gözlü , sarı bir karakter mevcuttur. Sarı iletişim ve marka dilinde dikkat çekici bir renktir. Ayrıca … ibaresi el yazısıyla yazılmış olup italik bir font kullanılmıştır. Davacı markasından hem yazı karakteri, hem rengi, hem stili hem de biçimi açısından dikkat çekici bir ayırt ediciliğinin bulunduğu görülmektedir. Yine davalının … markasının ve logosunda dikkat çeken bir ayırt ediciliğe sahip olduğu ve … ve … kelimelerinin ayrı olarak yer aldığı , “…” nin … si kaldırılan parmak ikonuyla gösterildiği anlaşılmaktadır.
Bir markanın esas unsuru, onun diğerlerinden ayırt edilmesini sağlayan, özgün, karakteristik unsurlarıdır. Dolayısı ile marka olarak tescili talep edilen işarette bu unsurlar yardımcı unsurlardan daha belirgin ve farkedilir olmalıdır, aksi durumda marka ayırt edici işlevini yerine getiremez.” Buna göre görseli sunulan üç marka karakteristik açıdan farklı olduğu için ayırt edici bir işlevi mevcuttur. karıştırılma tehlikesi değerlendirilirken; genel ilke olarak, anlamsal benzerlik görsel veya işitsel benzerlikle desteklenmediği veya önceki marka yüksek düzeyde ayırt ediciliğe veya bilinirliğe sahip olmadığı sürece, kavramsal (anlamsal) benzerlik tek başına karıştırılma tehlikesine yol açan bir unsur olarak kabul edilmeyecektir. Ayrıca hepsinden daha önemli olan ise tüketici kitlesidir. Yani o ürün ya da hizmetin alıcısıdır. Benzer işaretleri taşımakta olan mal veya hizmetler özel yahut az sayıda olan alıcı gruplarına yönelikse, işaretlerin o ilgili alıcı grupları tarafından karıştırılmıyor olması, yeterli bir ölçüt olarak karışımıza çıkmaktadır.
Davacı yan tarafından sunulan … tarafından hazırlanan uzman görüşünde; davalı markada yer alan … ibaresinin davalının tanınmış markası, ticaret ünvanı, aynı zamanda seri markalarının çatı markası olması nedeniyle bağımsız ayırt edici role sahip … unsuruna göre geri planda kalacağı ileri sürülmüş ise de bu görüş mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Bilindiği üzere, markaların karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilmesi için iki unsurun varlığı aranmaktadır. Bu unsurlar; Markaların aynı/benzer olması ayrıca Bu markaların aynı/benzer mal ve hizmet sınıflarında kullanılacak olmasıdır. Markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olması markalar arasında ilk bakışta fark edilemeyecek kadar küçük farklılıkların olması anlamına gelmekteyken markaların aynı olması markalar arasında hiçbir farklılığın bulunmaması anlamandadır. Karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinde ayrıca markaların aynı veya benzer mal ve hizmet grubuna dahil olması gerekmektedir. Örneğin bir kıyafet markası ile et ürünleri için kullanılan markanın karıştırılması normal şartlarda beklenmemektedir. Bunun istisnası markanın tanınmış olmasıdır. Farklı mal veya hizmetler için tescil talep edilse dahi, eğer tanınmış markanın, (i) toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyinden haksız yararlanma varsa, (ü) itibarına zarar gelecekse, veya (iii) ayırt edici karakterini zedeleyecekse, sonraki tescil başvurusu reddedilebilmektedir.’” Dolayısıyla Bim … markası tanınmış marka olmadığı aksine davalı markasının tanınmış marka olduğu, kaldi ki davalının ürünü … kuruyemişlerde kullanılırken, … online ürün sipariş uygulamasıdır. Bu nedenle karıştırılma riski söz konusu değildir. Davalının kullandığı logo dikkate alınmasa dahi farklı tüketiciye nedeniyle karıştırma ihtimalinin bulunmadığı sabittir.
Dosya içerisinde davalı yanca sunulan …, …ve …’e ait uzman görüşünün ise gerek yüksek yargı uygulamalarının denetlendiği, gerekse marka hukuku ilkelerine göre tartışıldığı ve alanında uzman olan üçlü uzmanlar tarafından hazırlandığından mahkememizce denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmıştır. Bu uzman görüşünde isabet ile belirtildiği üzere markalardaki ortak unsurun güçlü bir ifade olmadığı ve davalı markasında kullanılan … markası ve şekil ve renk unsurlarıyla güçlü hale geldiği, benzerlik değerlendirmesinin davaya konu markada yer alan … ibaresinin tanınmış bir marka olduğunun ve markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinin dikkate alınarak yapılması gerektiği, bu noktada davaya dayanak gösterilen markalar ile davaya konu markalar arasında karıştırılma ihtimali yaratacak derecede bir benzerlik bulunmadığı tespit edilmiştir.
…’a tarafından düzenlenen uzman görüşünün de gerek yüksek yargı uygulamalarının denetlendiği, gerekse marka hukuku ilkelerine göre tartışıldığı ve sunulu deliler ile uyumlu olduğu anlaşılmış olup, davalı yanın dava konusu markaların tescilinde kötü niyetli hareket ettiğinden bahsedilmesi ve bu gerekçeye davalı olarak dava konusu markaların tescilli olduğu bütün sınıflarda hükümsüz kılınmasının mümkün bulunmadığı, … markasının ayırt ediciliğe kavuştuğu, dava konusu markanın dava tarihinden önce dahi ayırt edici olduğu, gerek asıl, gerek birleşen dava konusu markaların davacı markasıyla işaretsel yönden benzerlik taşımadığı, davalıya ait hükümsüzlüğü istenen markanın yüksek ayırt edici gücü olan bir marka olduğunu, birlikte var olma şartı gerçekleştiğinden ötürü tecavüz/haksız rekabet iddialarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
… ve … tarafından sunulan uzman görüşünde; görsel benzerlik değerlendirmesi yapılmış ve kelime unsurunun bütünü itibariyle okunuş / telaffuzdaki vurgu ve tını itibariyle ilk bakışta göze çarptığı belirtilmiş ancak her iki markanın farklı alanlarda faaliyet göstermesine değinilmediği için uzman görüşünün denetime uygun olmadığı anlaşılmıştır.
…, …ve …tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda ise … ile … A.Ş.’nin tescilli “…” markasının hükümsüzlük şartlarının gerçekleşmiş olduğu belirtilmiş, ancak Gıda Lojistik ve Dağıtım firması olan … ile sadece gıda ürünü olarak tespit edilen … arasında tüketi algısı noktasında benzerlik ve karıştırılma olduğu hususu bu raporda yeterince gerekçelendirilmediğinden diğer raporlar ve uzman görüşleri karşısında sunulu rapor mahkememizce yetersiz olduğundan hükme dayanak olarak alınmamıştır. Zira … gıda üreticisi değil, taşıyıcı ve dağıtıcısıdır. Üstelik online olarak hizmet vermektedir. Taraflar aynı alanda hizmet göstermemektedir. Dolayısıyla sunulu rapor yüksek yargı uygulamaları isle örtüşmediğinden mahkememizce hükme esas alınmamıştır.
İlk raporu düzenleyen bilirkişiler …, …ve …tarafından alınan bilirkişi raporunun ise son rapor ile aynı kanaate ulaşan görüşler içerdiği ve denetime uygun olması nedeniyle Mahkememizce 1 ve 3. Raporlar hükme dayanak olarak alınmıştır. İlk düzenlenen raporda da ifade edildiği üzere … online bir markettir. … A.Ş.’nin“…” markası ise kuruyemiş ürünlerine aittir. Davacı ve davalı markaları farklı sınıflarda tescil edilmiştir. Raporda isabet ile belirtildiği gibi birbirine ikame edilmesi de mümkün olmayıp, dağıtım kanalları da ortak değildir. Markaların renk, biçim, yazı karakteri vs yönlerinden dolayı karıştırılma ihtimali bulunmadığı belirtilmiştir.
MAHKEMEMİZİN KABULÜ;
Asıl davada davacı …, … tescil no. ile… sınıflarda korunmakta olan … kelime markasının sahibidir. Davacı asıl davada bu markasını gerekçe göstererek davalı adına “…+ŞEKİL” İbareli … no ile … Sınıflarda tescilli markanın SMK m. 5/1-ç, m. 6/1 ve m. 6/9 maddeleri kapsamında hükümsüzlüğünü talep etmektedir. Aynı davada davacı, davalı tarafından “…” unsurlu kullanımlarının marka hakkı ihlali ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia etmektedir. Davacının ayrıca 05.05.2016 tarihli ve … tescil no.lu …. sınıfta tescilli “… kelime markası ile 25.05.2016 tarihli ve …tescil no.lu … sınıfta tescilli … kelime markasının sahibi olduğu anlaşılmıştır.
… esas sayılı birleşen dava dosyasında ise yinedavacı … tescil no. İle … sınıflarda korunmakta olan “…” kelime markasını gerekçe göstererek bu defa, davalı …’nin … sınıfta tescilli 05.01.2017 tarihli ve… sayılı “…+ şekil markasının SMK m. 5/i-ç, m. 6/1 ve m. 6/9 hükümleri uyarınca hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
Gerek SMK m.5/1/ç gerekse SMK m.6/1 uyarınca yapılacak hükümsüzlük incelemesinde öncelikle taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzerlik yönünden kıyaslanması ardından da ilgili ürün sınıflarının benzerlik/ayniyet açısından irdelenmesi ve karıştırılma ihtimalinin oluşup oluşmadığı tartışılmalıdır.
Marka hukukunda kabul edilen “bütünsellik prensibi” gereğince taraf markalarının fonetik etkilerinin bir bütün olarak dikkate alınması gereklidir. Taraf markaları görsel olarak kıyaslandığında davacı markasının kelime markasından ibaret olmasına karşılık davalının markasında şekli unsurlara esaslı bir biçimde yer verildiği görülmektedir. Markalardaki kelime unsurlarında farklı punto, farklı yazı stili ile farklı renkte harfler kullanılmaktadır. Davacının kelime markasında ayırt edici bir yazı stili, tonu, rengi ve kaligrafik unsur mevcut değildir. Öte yandan davalının markasında şekil unsuru, tanınmış marka olan “…” unsuru, ayırt edici renk tonu ve ayırt edici yazı karakterleri kullanılmıştır. Davalının markasında işaret ve harflerin konumlandırılması, davacının markasından net şekilde ayrışmaktadır. Şöyle ki davalı, tanınmış markası olan “…” ibaresini ortalama tüketicinin marka ile karşılaştığı anda ilk olarak göreceği biçimde markada konumlandırmış ve bu sayede baskın unsur olan “…” ve “…” ibareleri arasında dengeyi sağlamıştır. Ortalama tüketicinin davalının marka görseli ile karşılaştığında söz konusu markayı “…’nın … markası” olarak algılayacağı düşünülmektedir. Zira davalı markasındaki “…” ibaresi tüketicinin okuma yönü, başta ve üstteki konumu ve davalı markasının tanınmışlığı nazara alındığında tüketici markayı bir bütün olarak algılayacaktır. Söz konusu görsel farklılıklar markalar arasında görsel anlamda benzerliğin bulunduğu olgusunu ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca davalı markasındaki işaret parmağını kaldıran el figürü “…” harfine benzetilerek stilize edilmiştir ve baskınlığını artırmak açısından pembe fon üzerine yerleştirilmiştir. Tüm bu unsurlar “…” kelimesine dayalı ortaklığı bertaraf etmekte ve görsel açıdan açık bir ayrışma sağlamaktadır. Kavramsal açıdan ise Ortalama tüketicinin davalı markası ile karşılaştığında “…” ibaresini tek başına değil, davalının tanınmış markası olan “…” ibaresi ile birleştirerek algılayacağı alınan 1 ve 3. Raporlar keza hükme dayanak alınan uzman görüşleri ile sabittir. Zira gıda, perakendecilik ve hizmet temin sektörleri çerçevesinde düşünüldüğünde ayırt edici gücü yüksek bulunmayan günlük hayatta kullanılan “…” ifadesinin davalının tanınmış markası ile birlikte algılanacağı , tek başına davacı markası ile ilişkilendirilmeyeceği anlaşılmıştır. Ortalama tüketici davalının markası ile karşılaştığında işletmesel köken gösterme yönünden herhangi bir yanılgıya düşmeksizin “…” ibaresinin davalı …tarafından sunulan hizmetlerle ilintili olduğunu refleks olarak düşünecek ve kavramsal açıdan da davacının markası ile ayrıştırma yapabilecektir.
Öte yandan ürünlerin hitap ettiği ilgili çevre tarafından markaların bütünsel olarak değerlendirilmesinde işletmesel kökene yönelik mesajda kayda değer bir farklılığın ve ayrışmanın oluşacağı, taraf markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal anlamda benzerlik bulunmadığı , davacının kötüniyet iddiasının ispat edilmediği gibi, davalı markasının tanınmış marka olması nedeniyle başvuru anında tanınmış markasına ek olarak seri markalar oluşturabileceği , somut olayda gerek asıl gerek birleşen dava yönünden hükümsüzlük istemine ilişkin olarak şartların oluşmadığı, davalı kullanımının haksız rekabet ve marka ihlaline neden olmadığı anlaşılmıştır. Zira Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından “…” kararında …”” belirtildiği üzere, tarafların sunduğu emtianın/hizmetin amaç, kullanım yöntemi, birbirini tamamlayıcılığı, diğerleri arasındaki rekabet, dağıtım kanalları açısından benzet ilgili çevre ve üretici ölçütleri noktalarında irdelenmesi gereklidir. Davacının “…” markası…. sınıflarda tescilli olup, davalının markası ise … sınıflarda tescillidir. Bu durum taraf markalarının korunduğu sınıflarda ayniyet olmadığının göstergesidir. Zira davacının markasının tescilli olduğu sınıflar genel hatlarıyla yiyecek ve içecek emtiasını kapsamaktadır. Buna karşılık davalının tescil sınıfları alıcı ve satıcılar için online pazar yeri (internet sitesi) sağlama hizmetlerini, müşterilerin malları elverişli bir biçimde görmesi ve satın alması için malların bir araya getirilmesi hizmetlerini, perakendecilik (perakende ve toptan satış) hizmetlerini, taşımacılık hizmetlerini, kurye hizmetlerini, geçici konaklama hizmetlerini kapsamaktadır. Buradan yola çıkarak davacının “…” markasının kuruyemiş ve çerez emtiasında tescilli olduğu; davalı markasının ise internet üzerinden online yiyecek-içecek/market alışverişi hizmetlerinde tescilli olduğu görülmektedir. Somut olayda tarafların ürünlerini kullanan ilgili tüketici kitlesinin, davalının sunduğu hizmetleri kullanan toplum kesiminden oluştuğu bu kişilerin söz konusu hizmetleri tedarik ederken geçmiş tecrübelerinden istifade ettiği; hizmet alımında internet vs. reklam kanallarını kullandığı; birbirlerine tavsiyelerde bulunduğu; şikayetlerini internet üzerinden dile getirdiği açıktır. İşaretler arasındaki karıştırılma ihtimalinde bu algının dikkate alınmasına işaret eden bilirkişi görüşleri son derece isabetlidir. Ayrıca davacı ve davalının markaları ile sunduğu emtia/hizmet fiili durumda birbiriyle birebir örtüşmediğinden ilgili tüketici nezdinde işletmeler arasında bağlantı kurulması ihtimali de söz konusu olmadığından bu yöndeki hükümsüzlük isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Kaldı ki taraf markalarında yer alan … ibaresi günlük kullanımı yaygın olan ibare olması nedeniyle markasal ayırt edici niteliğinin de zayıf olduğu hususu gösten uzak tutulmamalıdır. davalı markaları gerek şekil gerekse içerdiği şekil/logo ve kelime ile bir bütün olarak incelendiğinde karıştırma ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmıştır. (Aynı yönde Yargıtay11.HD’nin 2019/3691 esas-2020/1954 ve ve 24.2.2020 tarihli ilamı , 28.11.2011 tarih ve 2009/9667 esas,2011/2001 karar sayılı ilamları ,20.10.2009 tarih ve 2008/751 esas-2009/10696 karar sayılı ilamları)
Davacı davalının kötüniyetli olduğundan hareket ile ( SMK 6/9) tüm sınıflar yönünden davalı markasının hükümsüz kılınmasını talep etmiştir. Bilindiği üzere İyiniyet, bir hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel bir nedenin varlığını bilmeme veya bilmesi de gerekememe halidir. Hukukumuzda iyi niyet asıldır. Bir hakkın veya hukuki işlemin doğumunda kişinin kötüniyetli olduğunu iddia eden tarafın ispat etmesi gerekir. O halde iyi niyet kural ve karine, niyet istisna ve ispata muhtaç kabul edilmekte, ispatın kötü niyet iddiasında bulunan kişi tarafından yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda marka tescil başvurusunda bulunan kişilerin iyi niyetli olduğu, dolayısıyla kötü niyetli olmadığı kabul edilmek zorundadır. Meğer ki başvuru veya marka sahibinin iyi niyetli olmadığı açıkça anlaşılsın. Dolayısıyla iyi niyetin esas olmasının bir diğer sonucu ise, başvuru sahibinin kötü niyetli olup olmadığının özenle tespit edilmesi ve mümkün olduğunca somut koşullara bağlanmasının gerekmesidir”. Türk yargı uygulaması, başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi halini kötü niyetin varlığında önemli görmektedir. Somut olayda davalının markasının işletmesel köken gösterme işlevinin yerine getirildiği ve “…” ibaresi ile “…” ibaresi arasında oluşan bütünlük sayesinde davacı markasından ayrıştığı sabittir .Öte yandan … ibaresinin herhangi bir ayırt ediciliği bulunmamasından dolayı bu ibarenin davalı tarafından tek başına yada markasında yan unsur olarak kullanılmasında davacının markasının ayırt ediciliğinin aşındırılması, zarara uğratılması da söz konusu değildir. Davalı, “… … şekil” markasını 2019’dan beri yoğun bir tanıtım ve reklam faaliyeti eşliğinde ve özellikle “…” tanınmış markası ile bağlantılı olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla davalının davacıya ait tescilli “…” markasından haksız bir menfaat elde etmeye çalıştığı hususu ispat edilememiştir.
Toplanan deliller, marka tescil belgeleri, Mahkememizce alınan 3 heyet raporu, taraflarca ibraz edilen uzman görüşleri, marka hukukunun genel ilkeleri, yüksek yargı uygulamaları bir bütün olarak incelendiğinde; Bilirkişiler …, … , … tarafından düzenlenen 10/12/2020 tarihli bilirkişi raporları ile Bilirkişiler …,…, … tarafından düzenlenen 18/07/2022 tarihli bilirkişi raporlarının birbirleri ile uyumlu olmaları, keza sunulu uzman görüşlerinden ise …, …, … tarafından heyet olarak düzenlenen uzman görüşünün keza … tarafından düzenlenen uzman görüşünün marka hukuku ilkelerine göre bilimsel olarak hazırlandığı, 11.HD’nin yerleşik uygulamalarına göre hazırlandığından mahkememizce denetim ve hüküm kurmaya elverişli görülerek kabul edilmiş ve toplanan deliller kapsamına göre; Asıl davada Davacının Davalı markasının SMK m.6/1, m.5/1/ç ve m.6/9 hükümleri açısından hükümüsüz kılınmasına yönelik ileri sürülen hükümsüzlük sebeplerinin gerçekleşmediği, davalının kullanımının davacının markasının işlevlerinden olan köken gösterme, ayırt edicilik ve garanti işlevlerinden hiçbirine zarar vermediği, karıştırılma ihtimaline yol açmadığı; davalının bu kullanımlarının SMK m.7 ve SMK m.29 hükümlerine aykırılık ve TTK m.54-55 maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil etmediğini, Birleşen Davada SMK m.6/1, m.5/1/ç ve m.6/9 hükümleri açısından ileri sürülen hükümsüzlük sebeplenin gerçekleşmediği gözetilerek asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
I-ASIL DAVANIN REDDİNE,
2-Asıl davada 80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 26,30 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Asıl davada red edilen markaya tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi talepleri yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Asıl davada red edilen markanın hükümsüzlüğü talepleri yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
5-Asıl davada Davalı tarafın yapmış olduğu 3.000 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
II-BİRLEŞEN DAVANIN REDDİNE,
1-Birleşen davada, 80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 26,30 TL harcın davacıdan tahsiline,
2-Birleşen davada, markanın hükümsüzlüğü isteminin reddi nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı ve davalı vekilllerinin yüzüne karşı , gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İstanbul bölge adliye mahkemesi nezdinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 20/12/2022

Katip Hakim
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır