Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/172 E. 2021/416 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/350 Esas
KARAR NO : 2021/423

DAVA : Markanın hükümsüzlüğü, erişimin engellenmesi
DAVA TARİHİ : 31/10/2019
KARAR TARİHİ : 08/12/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın hükümsüzlüğü, erişimin engellenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı şirketin 2000 li yılların başından itibaren ilk önce internet üzerinden (e-Ticaret sitesinde önce) akvaryum ile ilgili ürünleri ve devamında kedi-köpek malzemelerinde satışını yapmaya başladığını, Davacı şirket tarafından önceleri daha çok akvaryum ile ilgili ürünlerin satışına ağırlık verirken 2008 den sonra … sitesini de hizmete açarak kedi, köpek, kemirgen, sürüngen ve kuş ürünlerinin de satışını yapmaya devam ettiğini, hali hazırda bu ticari faaliyetini de aktif şekilde büyüterek devam ettirdiğini, buna ilişkin internet sitesinin davacı şirkete ait olduğunu gösteren görselleri dilekçe ekinde sunduğunu, Davacı şirketin hali hazırda yaklaşık 9000 çeşidi geçen ürün gamı ile internet üzerinden hobicilere ve hayvan severlere güvenli hizmet sunduğunu, ayrıca bu süreçte, 6100 yerli kedi, köpek ve kuşlar için mama ve su kapları gibi birçok ürün ve plastik yardımcı ürünlerin de davacı şirket tarafından üretilmekte olduğunu, Davacı şirketin akvaryum ile ilgili ürünleri … diğer tüm evcil hayvan ürünlerini, kedi-köpek-kuş-kemirgen ve sürüngen ürünlerini ise … adlı internet sitesi üzerinden satışa sunulduğunu, Davacı şirketin yaptığı yatırımlar, koyduğu emek ve sermaye ile 2008 yılından beri tescilsiz markasına ayırt edicilik kazandırdığını, ancak davacı şirket tarafından, yoğun ve ciddi surette kullanılmak suretiyle ayırt edici nitelik kazandırdığı … esas unsurlu tescilsiz markanın aynısını ayırt edilmeyecek kadar benzeri olan “…” ibareli davacı markası ile aynı şekilde davalı tarafından kötü niyetli ve haksız olarak tescil ettirdiğini, Davacı şirketin tescilsiz markası ile dava konusu markanın görsel karşılaştırılmasına bakıldığında, ikisinde de esaslı unsur “…” kelimesi olduğunu, davalı taraf markası ile davacı şirketin 2008 yılından beri tescilsiz olarak kullandığı markasının birebir aynısı olduğunu, bu markaların telaffuzları sırasında tüketiciler nezdinde markalar ile ilgili bağlantının çok rahat bir şekilde kurulabilmekte olduğunu, her iki markanın birbirinin aynısı veya devamı olduğu algısını oluşturduğunu, Davalı markası ile davacı şirketin 2008 yılından beri tescilsiz olarak kullandığı markasının yazılışı, okunuşu ve telaffuz bakımından birebir aynı oluşu sebebiyle tüketici tarafından karıştırılma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, Haksız ve kötü niyetli olarak tescil ettirilen dava konusu marka sebebiyle davacı tarafın haksız kazanç sağladığını, Davacı şirketin büyük emek ve masraflarla yatırılan, piyasada ekonomik bir anlamı olan “…” esas unsurlu markası, toplumda ve sektöründe oldukça iyi bilinen ibareler olmaları nedeniyle ilgili olduğu mal ve hizmetler için, diğer tescilli markalar gibi aynı veya benzer mal yada hizmetler önünden karıştırılma tehlikesi temelinde korunmasının yanında, benzer olmayan mal ve hizmetler açısından da korunduğunu, « Davacı adına tescilli … tescilli internet alan adı ile ilgili, “tr” uzantılı internet alan adlarını vermeye yetkili ODTÜ ve haksız şikayette bulunduğunu, diğer bir değişle bu internet alan adını alabilmek amacıyla kötü niyetli olarak şikayette bulunduğunu, Davacı şirketin ticari faaliyetlerinde elektronik ticaret sitesi olarak kullandığı … internet sitesi ve alan adını 30.01.2008 tarihinden beri davacı şirket adına tescilli ve kayıtlı olduğunu, yasa ve uygulamadaki boşluklardan yararlanan davalı tarafın … sitesini kendi adına aldığını, Davacı şirketin emeği ve çabası sonucunda tanınmışlık kazandırdığı haklı bir güven ve itibara sahip “…” esas unsurlu ve 2008 yılından beri tescilsiz olarak kullandığı markasının orijinal ve özgün markalar olduğunu, bu markanın bir benzerinin farklı sınıflar için dahi tescil edilmesinin sonucu, markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesine yol açacak ve markanın saygınlığının ve itibarının azalmasına neden olacağını, dolayısıyla davacı şirketin oldukça iyi bilinen ve 2008 yılından beri tescilsiz olarak kullandığı markasının ayırt edilemeyecek kadar benzeri davacı adına 23.07.2019 tarih ve …no ile haksız ve hukuka aykırı surette yapılan “…” esas unsurlu tescilinin hükümsüzlüğüne, iptaline ve ilgili sicilden terkinine, alan adına erişimin engellenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının “…” markası için yaptığı başvurunun ayırt edici olmaması nedeniyle reddedildiğini, davacının … adlı web sitesini 2008 yılından beri kullandığını, davalı adına kayıtlı “…” markasının ayırt edici olmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiğini, buna karşılık TPE kayıtları nezdinde yaptığı araştırmada davacının “… şekil” marka başvurusunun SMK ve TPE nin aradığı koşulları taşımadığı için haklı nedenle reddedildiğini tespit ettiklerini, davacının hayvan ve hayvan ürünlerine dair mal ve hizmet alanı içeren sınıflar kapsamında “…” ibaresi ile başvuru yapmış olması, davacının … ibareli markasının reddi için haklı ve yeterli bir sebep teşkil etmediğini, Davacının “…” markasına dair başvuru belgesiyle … domaini aldığını, yasal koşulları sağlanmayan domainin haklı gerekçeyle iptal edildiğini, Nic.tr den satın alınan com.tr uzantılı domainlerin alımlarında ya ticari unvan yada marka tescili şartın arandığını, buna karşılık davacı tarafın … ibaresini marka başvurusu ile ve hakkı olmamasına rağmen … adlı sitede domainini satışa sunduğunu, buna dair belgelerle birlikte ODTÜ nezdinde itiraz etmek suretiyle, davacı adına kayıtlı bu domainin iptalini talep ettiğini, iptal kararından önce davacı adına kayıtlı olan domainin e ticarette kullanılması, faturalarda … domainin kullanılmış olması, davacının, davalı adına tescilli bulunan “…” markasının kullanıma dayalı hak sahibi olduğuna ispat teşkil etmediğini, davacı tarafın … ibaresini içerir faturaları sunduğunu iş bu faturaların onun önceden kullanıma dayalı hak sahibi olduğunu ispat ettiğini öne sürmüş ve davalı adına kayıtlı “…” markasın hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebini iş bu iddiaya dayandırdığını, buna karşılık davacının hiçbir zaman … markasını adına tescil ettirmediği gibi … markasını da hiçbir surette kullanmış ve kullanıma dayalı hak sahipliği elde etmediğini,Zira davacının 2008 yılı itibariyle kullanıma açtığı … sitesini daha önce almak için başvuruda bulunduğunu, fakat TPE tarafından ayırt edicilik koşulunu sağlamaması sebebiyle reddedilen … nolu marka başvuru belgesiyle birlikte alındığını, markanın gereken koşulları sağlamaması sebebiyle davacının talebinin reddedildiğini, itirazların dahi reddedilmesinden sonra domainin tamamen nic.tr politikası ve kurallarına aykırı olarak kullanılmaya devam edildiğini, ancak domainin kullanılabilmesi için o ibareyi içeren markanın da domain sahibi adına tescilli olması gerektiğini, oysa davacı domain sahipliği hakkı hukuken ve koşulları taşımadığı için hem domain kullanım hakkını yitirdiğini, hem de kullanım hakkı olmayan domaini e-ticaret sektöründe ve faturalarında kullanması sebebiyle açıkça nic.tr politikası ve anlayışı kurallarına aykırı hareket ettiği, hemde haksız rekabete yol açtığını, bu itibarla da davacı şirket hakkında gerekli mercilerde hukuki ve cezai başvurularda bulunacaklarını, Davalı adına kayıtlı “…” markasının 15.sınıfta tescil edildiğini müzik kutuları ve müzik aletleri ile davacının kullanım alanına giren mal ve hizmet grupları birbirinden tamamen farklı olduğunu, davalının haksız rekabet oluşturduğu markanın tanınmışlığından faydalandığı şeklindeki iddiayı da davayı da kabul etmediklerini, Davalının ayrıca bu sınıflar haricinde tescil ettirdiği markalar olup, iş bu markaları domain satın almak için değil, gerçek anlamda tescil ettirmek suretiyle markanın sağladığı haklardan faydalanmak için aldığını, TPE nezdinde herkesin her sınıfta marka başvurusu yapmak hürriyetine sahip olduğunu, markanın ayırt edici olup olmadığı ve gerekli şartları taşıyıp taşımadığının TPE yetkisinde olduğunu, dolayısıyla davacının iddia ettiğinin aksine müvekkilinin farklı sınıflarda marka tescilleri olmasının kötü niyetli bir tutum olmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; davalı adına … nolu “…” markasının kötüniyetli tescilde dahil olmak üzere hükümsüzlüğü, 3.kişilere devrinin önlenmesi, … alan adına erişimin engellenmesi taleplerine ilişkindir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler …,…ve …’in 08/01/2021 tarihli bilirkişi raporlarında özetle: Dava konusu ve davalı tarafından güncel olarak kullanıldığı beyan edilen “…” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, ilgili internet sitesinin güncel olarak “Anasayfa” ve “Basında” olmak üzere sadece 2 sayfadan oluştuğu, Davacının dilekçelerinde “… markasının tescilsiz olarak davacı şirket tarafından 2008 yılından beri yoğun ve aralıksız olarak kullanıldığını. …” beyan etmesi üzerine; Dava konusu olan ilgili internet web sitesinin “…” adresinde davacı tarafından beyan etmiş olduğu gibi 2008 yılından bu yana yoğun bir şekilde kullanıp kullanılmadığını tespit edebilmek adına web arşiv sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda ilgili internet sitesinin 2008 ile 2017 yılları arasında arşiv kayıtlarına ulaşıldığı ve davacı tarafından beyan etmiş olduğu gibi e-ticaret sitesi olarak yoğun ve aralıksız bir şekilde kullanıldığı tespit edildiğini, raporda da görüleceği üzere, özellikle … sitesinde yapılan incelemede davacı tarafın dava konularından … alan adını ve web sitesini 2008 yılından, işbu davanın oluştuğu 2019 yılına kadar yaklaşık / ortalama 10 yıl civarında kullandığı, bu sitede davacınında dilekçelerinde bahsettiği gibi akvaryum ürünleri, kedi, köpek, kemirgen, sürüngen ve kuş ürünleri konularında e-ticaret yaptığı, konuyu ve yaptığı işi ciddiye aldığı, bu işten geçimini sağladığı, ülkemizin içinden geçtiği ekonomik sıkıntılardan markalaşma konularında bazı şeyleri eksik yaptığı ya da yapamadığı, bu nedenle de “…” ismini tescil ettirmede bir ihmalinin görüldüğü ancak bu marka ve raporda anlatılan işle iştigal etmede yaklaşık / ortalama 10 yılın az bir süre olmadığı, özellikle … sitesindeki incelemelerden bu işe büyük emek harcadığının anlaşıldığının görüldüğünü, Davalı yanın dava konusu, davacının e-ticaret işi ile ilgili bir iştigal sahasının olmadığı, dava konusu “…” markasını da … tescil no ile 15. Sınıfta, “müzik aletleri ve kutuları” alanında tescil ettirdiği, bu sektörün davacının dava öncesi yaptığı e-ticaret ile alakasının olmadığı, raporda işaret ettikleri gibi, dava konusu iş sahasında, “…” markası ile (davacının iş konusu) iştigal eden yaklaşık 120 markanın çoğunlukla 35. Sınıfta tescil edildikleri, Davalının … davacıdan aldığı web alanının anlamının “…” olarak 15. Sınıfta “müzik aletleri ve kutuları” olarak tescil ettirdiği konularla alakasının olmadığı, davalıda bulunan … web alanındaki sitenin dava başladığından bu yana neredeyse 1 yıl geçmesine rağmen 1 sayfadan ibaret, aktif olmayan bir site görünümünde olduğu, dosya kapsamında mevcut deliller uyarınca, davacının … alan adını kendi adına davalı marka başvurusu 07.02.2019 tarihi öncesinde, kendi adına tanınır hale getirdiği www. … alan adı bakımından, 6769 Sayılı SMK’ nın 6/3.maddesi uyarınca öncelikli hak sahibi olduğu, ancak hükümsüzlüğü talep edilen …numaralı “…” ibareli davalı markasının 15. Sınıfta “ Müzik aletleri ve kutuları” mal emtiası bakımından tescilli olması karşısında bu mal emtiası davacının öncelikli ve gerçek hak sahipliği iddialarına konu kullanımları dışında kaldığı Yargıtay 11. HD.si kararları ışığında, davacının hükümsüzlük taleplerinin yer bulmayacağı, evcil hayvan ürünleri satışına ilişkin ürünlerin satış hizmetleri bakımından tanımlayıcı bir ibare olan “…” ibaresini davacı yan tarafından tanınmış marka statüsüne ulaştırdığı iddialarının ve davacı yanın 6769 Sayılı SMK’ nın 6/5 maddesi kapsamında ileri sürdüğü hükümsüzlük taleplerini yer bulmayacağı, Dava konusu somut olay bakımından, davalı yanın davacı … alan adlı internet sitesine karşı başvurmuş olduğu şikayet uyarınca, davacının tescilsiz suretle kullanmakta olduğu markasından haberdar olduğu, davalının … numaralı “…” ibareli marka başvurusunu, … alan adının kendi adına tescilini sağlamak ve ODTÜ tarafından talep edilen marka başvurusunu sunabilmek adına, jenerik bir ibareyi, anılan ibarenin jeneriklik arz etmediği farklı bir mal grubu bakımından tescil ederek (15. Sınıftaki “ Müzik aletleri ve kutuları ” bakımından) ODTÜ nezdinde tescil sağladığı ve yine benzer daha birçok ibare için tescil başvurusu gerçekleştirmekte olduğu gözetildiğinde, davalının 2019/12069 numaralı “…” ibareli markanın başvurusunun yasayı dolanmak sureti ile kötüniyetli olarak gerçekleştirildiği, davacının 6769 Sayılı SMK’ nın 6/9 maddesi kapsamında kötüniyete dayanan hükümsüzlük taleplerinin Mahkemece yerinde görülerek, kabulü halinde 2019/12069 numaralı “…” ibareli marka tescilinin tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğünün mümkün olacağı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Rapora itiraz üzerine ikinci bir heyet tarafından inceleme yapılmıştır.
İkinci bilirkişi heyeti …, …ve …’ün 30/06/2021 tarihli bilirkişi raporlarında özetle: Davacının … ibaresini “akvaryum ürünleri, kedi, köpek, kemirgen, sürüngen ve kuş ürünleri” nin satışına ilişkin hizmetlerde ilk ve öncelikli olarak kullanmaya başladığı, Davalı adına hükümsüzlüğü talep edilen … no ile tescilli “…” markasının 15. Sınıfta yer alan “ Müzik aletleri ve kutuları” mal emtiası bakımından tescilli olduğu, söz konusu markanın davacının öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğu … ibaresinin markasal olarak kullanıldığı 35. Sınıftaki” akvaryum ürünleri, kedi, köpek, kemirgen, sürüngen ve kuş ürünleri” nin satışına” ilişkin hizmetler açısından benzer ve ilgili olmadığı, dolayısıyla bu anlamda davalı adına 2019/12069 no ile tescilli marka açısından hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, Davacının … ibaresini markasal olarak kullandığı ve davalının hükümsüzlük talebine konu…no ile tescilli … markasının tescili için yaptığı başvuru tarihi olan 07.02.2019 tarihi itibariyle “Tanınmış Marka” olmadığı, … ibaresi ile … ibaresinin görsel, fonetik ve kavramsal açıdan benzer olduğu, davalının markasının tescil kapsamındaki emtialar ile davacının tescil kapsamı dışında Uzun zamandır kullandığı hizmetlerin birbirinden tamamen farklı olduğu, Davacının … ibaresinin kullanımının yapıldığı hizmetler ile davalının markasının tescil kapsamındaki malların orta düzeyde tüketici ye hitap eden mal ve hizmetler olduğu, … ibaresinin söz konusu mal ve hizmetlerde orta düzeyde tüketiciye sunulması sonrasında orta düzeyde tüketici nezdinde iltibasa neden olmayacağı ve davalının markasının hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, Davacı tarafından 2008 ile 2017 yılları arasında kullanılan … web sitesinin bu yıllar arasında aktif olarak ve ” … ” adı ile alakalı bir şekilde kullanılırken şu anda Davalı tarafından sadece 2 sayfadan oluşan bir web sitesi olarak yayında olduğu ve web sitesinin kendine ait bir içeriğinin olmadığı, Ana Sayfasında bir Youtube videosuna link verdiği Hakkımıza sayfasında ise internette yer alan bazı haber sitelerine link verdiği dolayısıyla web sitesini sadece yayında olduğu ancak aktif olarak kullanılmadığı anlaşılmış, davacının markasal kullanımının yapıldığı hizmetler ile davalının markasının tescil edildiği malların benzer ve ilgili olmadığı, tespitleri de göz önüne alınarak davalının 2019/12069 no ile tescil edilen … markasına ilişkin başvurusunu kötü niyetle yaptığına dair kanaat oluşmadığı bildirilmiş ancak raporun 22. sayfasında kötüniyete ilişkin takdirin mahkemenin takdirinde olduğu beyan edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Marka hakkının kazanılması konusunda, iki temel sistem vardır; “ilk kullanım” ve “tescil”. Her iki sistemde de sicile tescil vardır, ancak tescilin sonuçları farklıdır. İlk kullanım siteminde; marka hakkı, bir işaretin marka olarak seçilmesi ve kullanması ile doğar, sicile yapılan tescil açıklayıcıdır. Tescil sisteminde ise; marka hakkı, marka olarak seçilen işaretin sicile tescil edilmesi ile kazanılır, buradaki tescil kurucudur. Bizim hukukumuz asıl olarak tescil sistemini benimsemiş, ancak tescilden önce gerçekleşen kullanıma da değer atfetmiştir. Kural olarak tescil ile marka hakkı doğar; ancak söz konusu işaret ilk tescilden önce kullanılmak suretiyle piyasada bilinir hale getirilmişse, marka hakkı – sahibi, işareti tescilden önce kullanarak piyasada maruf hale getirendir. Bu kişiye “gerçek hak sahibi” denilir.
Mevzuatımızda Marka, “bir işletmenin mal ve hizmetlerini bir başka işletmenin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması şartıyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabildi ve çoğaltılabilen her türlü işaretlerdir.”
Huzurdaki davada davacı … markası ve alan adı üzerinde gerçek hak sahipliğine dayalı olarak ve davalının kötüniyetli olarak markayı tescil ettirmesi ve kendisine ait alan adını da haksız olarak kullanması sebepleri ile huzurdaki davayı açmıştır.
Yargılama sırasında davacı … nolu şekil ibareli 35. sınıf için tescilli marka tescil belgesi sunmuştur. Markanın 8.8.2019 tarihinde davacı adına 35.sınıf için tescil edildiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nun 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmiştir. Öte yandan Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından, başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak öğreti ve uygulamada kötüneyetin varlığı halinde markanın hükümsüz kalınması gerektiği benimsenmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.07.2008 tarihli ve 2008/501 E., 2008/507 K. sayılı kararı).Yine mülga 556 sayılı KHK’nin mehazını oluşturan 89/104 sayılı Avrupa Birliği Marka Yönergesi’nin 3/2 maddesi ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü’nün 51/1-b maddesinde de kötü niyetli marka tescil başvurusu, mutlak ret ve hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmiştir. Bu durumda, gerek öğretide ve uygulamada gerekse mukayeseli hukuk ve mehaz Avrupa Birliği mevzuatında yer alan hükümler itibariyle; markalar hukukundaki ülkesellik ile başvuru ve tescilde öncelik ilkelerinin yanında ayrıca başvuru ve tescilde kötü niyetin himaye edilmemesine ilişkin temel ilkenin de aynen korunduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenledir ki ; 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6/9 maddesinde, kötü niyetle yapılan marka başvurularına itirazın nispi ret nedeni olduğu açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca hükümsüzlük hâllerinin düzenlendiği SMK’nin 25. maddesinde nispi ret nedenlerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda kötü niyetli tescil mülga KHK döneminde öğreti ve uygulama ile hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmiş iken 6769 sayılı SMK ile birlikte açıkça hükümsüzlük hâli olarak düzenlenmiş bulunmaktadır.
Genel olarak kötü niyetli marka başvurusu; hak sahibi olmadığını bilmesine rağmen dürüstlük kuralına aykırı şekilde tescil için başvuruda bulunulması veya başvurunun tescil ettirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda başvuru sahibinin markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi hâli, kötü niyetin varlığında önem kazanmaktadır. Örneğin, gerçek hak sahibi olmamakla birlikte başkasının ticaretinde kullandığı tescilsiz bir işareti, kendisinin hak sahibi olmadığını bile bile tescili için başvuruda bulunan kimse kötü niyetli sayılacaktır. Yine başkası tarafından kullanılan bir markanın aynısını veya benzerini bilerek ve haklı bir neden olmaksızın sırf rakibini engellemek amacı taşıyan engelleme markaları kötü niyetli marka başvurusu olarak değerlendirmelidir. Ayrıca başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme ve marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuruda bulunmak ve tescil ettirmek de kötü niyetli olarak kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.07.2008 tarihli ve 2008/501 E., 2008/507 K. sayılı kararı). Görüldüğü üzere kötü niyetli marka başvurusu hâli her somut olay kapsamında ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu kapsamda marka hükümsüzlüğü davalarında kötü niyet iddiası ileri sürülmüş ise TMK’nin 2. maddesi gereğince kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmelidir.
Dolayısıyla Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kötüniyet olgusu tamamen hukuki bir takdir gerektirdiğinden hakim bu konudaki bilirkişi görüşleri ile de bağlı değildir. Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Bu açıklamalar ve dosyaya sunulan deliller, marka tescil belgesi, bilirkişi raporları bir arada incelendiğinde: ilk düzenlenen raporun HMK 266 madde kapsamında dosyaya sunulu deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmıştır.
Zira “… “ markasının tescilsiz olarak davacı şirket tarafından 2008 yılından beri yoğun ve aralıksız olarak kullanıldığı hususunun bilişim uzmanı bilirkişi tarafından ilgili internet web sitesinin “…” adresinde /web arşiv sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda ilgili internet sitesinin 2008 ile 2017 yılları arasında arşiv kayıtlarına ulaşıldığı ve davacı tarafından e-ticaret sitesi olarak yoğun ve aralıksız bir şekilde kullanıldığı hususunun tespit edildiği,özellikle … sitesinde yapılan incelemede davacı tarafın dava konularından … alan adını ve web sitesini 2008 yılından, işbu davanın oluştuğu 2019 yılına kadar yaklaşık 10 yıl süre ile kullandığı, bu sitede davacının iddiasını doğuralar şekilde akvaryum ürünleri, kedi, köpek, kemirgen, sürüngen ve kuş ürünleri konularında e-ticaret yapıldığı, davacının bu alandaki işini ciddi şekilde yaptığı ve bu işi ticaret olarak sürdürdüğü, bilirkişilerinde işaret ettiği üzere davacının markalaşma konusunda faaliyet gösterdiği alanlarda tescil yaptırmadığı zira … ibaresinin davacının faaliyet alanında zayıf marka niteliğinde olduğu ancak bu marka ile ortalama 10 yıl faaliyette bulunmasının az bir süre olmadığı, özellikle … sitesindeki incelemelerden bu işe büyük emek harcadığının bilirkişilerce tespit edildiği, Davalı yanın faaliyet alanın ise davacının e-ticaret işi ile ilgili bir iştigal sahasının olmadığı, dava konusu “…” markasını da … tescil no ile 15. Sınıfta, “müzik aletleri ve kutuları” alanında tescil ettirdiği, davalıda bulunan www. … web alanındaki sitenin dava başladığından bu yana neredeyse 1 yıl geçmesine rağmen 1 sayfadan ibaret, aktif olmayan bir site görünümünde olduğu, dosya kapsamında mevcut deliller uyarınca, davacının … alan adını kendi adına davalı marka başvurusu 07.02.2019 tarihi öncesinde, kendi adına bilinir hale getirdiği www. … alan adı bakımından, 6769 Sayılı SMK’ nın 6/3.maddesi uyarınca öncelikli hak sahibi olduğu, ancak hükümsüzlüğü talep edilen … numaralı “…” ibareli davalı markasının 15. Sınıfta “ Müzik aletleri ve kutuları” mal emtiası bakımından tescilli olması karşısında bu mal emtiası davacının öncelikli ve gerçek hak sahipliği iddialarına konu kullanımları dışında kaldığı ve SMK 6/3 maddesine göre davacının hükümsüzlük taleplerinin bu maddeye göre dinlenemeyeceği, yine evcil hayvan ürünleri satışına ilişkin ürünlerin satış hizmetleri bakımından tanımlayıcı bir ibare olan “…” ibaresini davacı yan tarafından tanınmış marka statüsüne ulaştırdığı iddialarının ve davacı yanın 6769 Sayılı SMK’ nın 6/5 maddesi kapsamında ileri sürdüğü hükümsüzlük taleplerinin dinlenemeyeceği, fakat dava konusu somut olayda; bilirkişilerinde isabetle tespit ettiği üzere; davalı yanın davacının … alan adlı internet sitesine karşı başvurmuş olduğu şikayet uyarınca, davacının tescilsiz suretle kullanmakta olduğu markasından haberdar olduğu, davalının … numaralı “…” ibareli marka başvurusunu, … alan adının kendi adına tescilini sağlamak ve ODTÜ tarafından talep edilen marka başvurusunu sunabilmek adına, jenerik bir ibareyi, anılan ibarenin jeneriklik arz etmediği farklı bir mal grubu bakımından tescil ederek (15. Sınıftaki “ Müzik aletleri ve kutuları ” bakımından) ODTÜ nezdinde tescilini sağladığı ve yine benzer daha birçok ibare için davalının tescil başvurusunda bulunduğu( örneğin kahvaltı, influencer, proteztırnak, coin, oto gibi) davalının ayrıca kurum tarfından gönderilen yazı ekinde “ödev, verified,Steakhouse,CV,tablet, proteintozu, hasar,diyet, akademi tower,beach,healthyish , dynabook, hasta com tr,gelinlik,live on,game of” gibi markala için tescil başvurusunda bulunduğu/tescil edildiği, davalının marka yedekleme amacıyla hareket ettiği, huzurdaki uyuşmazlık da ise davacının uzun yıllara dayalı oluşturduğu ve kullandığı alan adını , haksız olarak üzerine aldığı, bu amaçla davalının … numaralı “…” ibareli markayı yasayı dolanmak sureti ile kötüniyetli olarak tescil ettirdiği, davacının 6769 Sayılı SMK’ nın 6/9 maddesi kapsamında kötüniyete dayanan hükümsüzlük taleplerinin yerinde olduğu ve … numaralı …” ibareli marka tescilinin tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğünün gerektiği anlaşılmıştır.
Zira davalı marka sahibi mahkememizce başvuru anında iyiniyetli olarak kabul edilmemiştir. Davacı “…” alan adını ve web sitesini 2008 yılından itibaren 10 yıldan uzun bir süreyle akvaryum ürünleri, kedi, köpek, kemirgen, sürüngen ve kuş ürünleri konusunda e-ticaret yaptığı dosyaya davacı yanca sunulan her yıla ilişkin yoğun kullanıma dair faturalar ve bilirkişilerin alan adı web arşivinde kayıtlı renkli görselleri kapsamından anlaşılmıştır. Davalı tarafın ise e-ticaret işi ile ilgili bir İŞTİGAL SAHASININ OLMADIĞI anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 3,5,35 maddeleri ile İnternet Alan Adları Yönetmeliği’nin 3., 13. ile İnternet Alan Adları Tebliği’nin 22. maddesi uyarınca alan adlarının şayet o anda sahibi yok ise herhangi bir belge gerekmeden başvuran kişi yada şirket adına tescil edilebilmekteyken, “com.tr” ile biten bir alan adının ise mutlaka vergi levhası, sicil kaydı, paten, marka ve benzeri gerekli belgeler temin edilmeden alınamayacağı, alan adlarının satılamayacağı ancak yönetmelikte belirtilen durumlarda başkalarına devredilebileceği öngörülmekteydi. Alan adının gerçek hak sahibi tarafından yani davacı tarafından satılığa çıkarılacağı yada kiralanacağına ilişkin duyurusunun yönetmelik hükümlerine aykırı ise de davalının davacının sektördeki belirli bir bilinirliğini yani alan adı üzerindeki hak sahipliğini bilerek alan adını tahsis eden ODDÜ nezdinde şikayette bulunması daha sonra alan adı iptal edildikten sonra ise adına tescil ettirmesi MK 2. maddesine aykırı bir davranış olarak yorumlanmıştır. Zira davacının zaten ilgili kurum nezdinde alan adını kurumun izni dahilinde devrine yasal engel bulunmamaktadır. Ancak davacı uzun süre bu alan adı altında faaliyet göstermiş ve tacir olarak faturaların da bu alan adını kullanmıştır. Davalı ise hiçbir çaba sarf etmeden yasayı dolanarak ve kötüniyetli olarak genelin kullandığı ibareler ile marka başvuruları yaparak marka yedeklemesi yaptığı, davalının asıl amacının bu yedekleme suretiyle markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma ve engelleme amacı taşıdığı dolayısıyla davalı eylemimin MK 2. maddesine ve hakkaniyet ilkesine aykırı olduğu gözetilerek ve hukuki yönden HMK 266. madde kapsamında denetim ve hüküm kurmaya elverişli birinci bilirkişi raporu dikkate alındığında ; Davalı adına … tescil nolu “…” ibareli markanın kötü niyetli tescili gözetilerek hükümsüzlüğüne, … ibareli alan adının karar kesinleştiğinde erişiminin engellenmesine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağadaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı adına … tescil nolu “…” ibareli markanın kötü niyetli tescili gözetilerek hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde TPMK ya bildirimde bulunulmasına,
2-… ibareli alan adının karar kesinleştiğinde erişiminin engellenmesine,
3-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 14,90 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca7.375 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 44,40 TL ilam harcı, 44,40 TL peşin harç, 187 TL tebligat masrafı, 3.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.275,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 08/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır