Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/166 E. 2021/381 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/272 Esas
KARAR NO : 2021/400

DAVA TARİHİ : 25/08/2019
KARŞI DAVA TARİHİ : 07/10/2019
KARAR TARİHİ : 09/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,Tazminata hükmedilmesine ve karşı davada markanın hükümsüz kalınmasına yönelik yapılan davanın açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı – Karşı Davalı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili …’un, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı nezdinde 25 ve 35 inci sınıflarda tescilli … ve … tescil nolu “…+ŞEKİL” markasının ve … Tescil No’lu “…+ ŞEKİL” ibareli markasının sahibi olduğunu, müvekkilin kendisine ait “…+ ŞEKİL” ve “…+ŞEKİL” markalarını yıllarca verdiği emek ve yatırımlarla piyasada tanınır hale getirmiş olmasını fırsat bilen karşı tarafını müvekkiline ait marka ile ürünlerin sahtesini daha düşük kalite ve fiyattan piyasaya sürdüğünü, davalının müvekkiline ait markanın kullanıldığı taklit ürünlerin satışında fatura veya bir başka belge vermediğini, bu durumun dosyaya sunulu “07.05.2019 tarihli bilirkişi raporu” ile tespit altında olduğunu; bilirkişi ile beraber … adresindeki karşı tarafa gidilip dava konusu ürünlerin yerinde incelendiğini, ürün satın atmak istediklerinde davalı … ‘un herhangi bir fatura vermeyeceğini belirttiğini, bütün bunların bilirkişi raporunda yer aldığını, … fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyasında verilen delil tespiti kararı doğrultusunda yapılan tespit işleminde davalı tarafın …+ŞEKİL markasını kullandığı 547 adet eşofman takımı ürün bulunduğunun tespit tutanağında sabit olduğunu, … D. İş sayılı dosyanın celbinin talep edildiğini ve ilgili bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğunu, davalının “…” adresini depo olarak kullandığını, belirtilen adresteki taklit ürünleri başka bir yere taşımaya çalıştığını, karşı tarafın söz konusu ürünlerin satışında herhangi bir fatura vermediği için müvekkilin zararının yapılacak keşif ile ürünlerin tutanak altına alınmasıyla tespit edilebileceğini, Karşı tarafın “…+ŞEKİL” markasını hiçbir değişiklik yapmadan hukuka aykırı bir şekilde haksız kazanç elde ettiğini, 30,000 TL manevi ve şimdilik SMK 151/2-b kapsamında 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı – Karşı Davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; asıl davanın reddine karar verilmesine, karşı davada dava konusu K… “…, …, …” markalarının … bir firmaya ait olduğunu, … ve …’da ki üretim merkezlerinden başta Doğu Bloku ve Orta Asya olmak üzere tüm Dünya’ya satılmakta olduğunu, … markasının ; Sovyet vatandaşlarına sunulan… markası olduğunu ve dayanıklılığı ve dikiş kalitesiyle bilindiğini, Sovyetler Birliği vatandaşlarının … / … / … / … markalarını biliyor olduklarını, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ilgili markalar, serbest piyasa da rakipleri karşısında başarısını sürdüremediğini ancak Doğu Bloku ülkelerine … MARKASI olması nedeniyle tarihi nitelikte olduğunu ve tanındığını, Doğu bloku ülkelerinde halen ciddi bir alıcı kitlesi bulunmakta olduğunu, markanın gerçek sahibinin; … olduğu Almanya ve Polonya’da üretilerek tüm Dünya’ya satış yapıldığını, Alman Patent Ofisi ve WIPO sicili incelendiğinde ise : … “…ve …” markalarının Almanya ve Polonya’da ilgili firma adına tescilli olduğunu … nun ise hükümsüzlüğü talep edilen markalarla birebir aynı olduğunu, karşı tarafın … markasını logosuna kadar birebir alıp “Türkiye’de adına tescil ettirmiş olduğunu … internet sitesinin Google Arşiv Kayıtlarında; 2010/2011/2012/2013 yıllarına ait görsel kayıtların mevcut olduğunu, markanın gerçek hak sahibinin henüz Türkiye’de tescilinin olmadığını gören Türk Üreticilerinin bu markanın taklitlerini yaparak satmaya başladıklarını, … piyasasında birçok fason üretici tarafından gelen talepler üzerine … marka ürün yapılmakta ve Doğu Bloku ülkelerine satılmakta olduğunu, Orijinal /Gerçek … ürünü taleplerinin ise bizzat ALMANYA’DAN temin edilerek satıldığını, Karşı taraf davacı …, … esnafi olduğunu, söz konu Alınan markasını taklit üreterek Yurt içi ve yurt dışına satmaya devam ettiği, Ancak markanın Türkiye’de, tescilinin olmadığını fark ettiğinde … dahi birebir taklit ederek …, …, … ibareli marka tescillerini aldığını, markanın Türkiye’de tescilli olmamasını fırsat bilip üretmiş fakat ardından kötü niyetle markayı Türkiye’de tescil edip diğer fason üreticilere karşı kullanmakta olduğunu, gerçek hak sahihinin Almanya’da ki bir firma olduğu bilinen bir markanın, sırf … piyasasında potansiyel alıcı kitlesi olduğu ve hali hazırda orijinal ve taklitlerinin ciddi miktarda satıldıklarını görerek taklit markayı adına tescil ettirmek dürüstlük kurallarına uymadığını, ,dava konusu markaların; gerçek ve üstün hak sahibinin, alman firma olması, dava konusu markaların gerçek hak sahibinin markalarına ayniyet ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer/taklit olması, dava konusu markaların tamamının kötüniyetle tescil edilmiş olması, markaların tamamının haksız rekabet amacıyla tescil edilip kullanılması nedenleriyle …, …, …, …, …, …, …, …nolu markaların hükümsüzlüğüne, Sicilden terkinine,tedbire ve hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlığın; ASIL DAVADA; davacının … nolu ve … tescil nolu “….” ve … tescil nolu “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının kötü kalitede olacak şekilde malları piyasaya sürerek marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığını, bu eylemlerin tespiti ve men’ine, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 10.000 TL manevi, 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, … 1.FSHH Mahkemesinin …D.iş sayılı dosyasında yapılan tespit kapsamında tespit edilen 547 adet eşofman takımının ve ayrıca adreste tespit edilecek taklit ürünlerin toplatılmasını ve imhasına ilişkin olarak açıldığı, KARŞI DAVADA; Davalı adına tescilli markaların başkaları adına tescilli olmasına rağmen kötü niyetli olarak tescil edilmiş olması nedeniyle …, …, …,…, …, …, …, …, … nolu markaların hükümsüzlüğüne yönelik açılmış bir davadır.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava,/cevap ve karşı dava dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi …’in 17/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda: davalının … adresinde 09/09/2019 tarihinde yapılan tespit işleminde işyerinin depo olarak kullanılan bir giriş kat ve imatathane olarak kullanılan bir bodrum kattan oluştuğunu, işyeri içerisinde veya depoda davacı taraf marka ibarelerini içeren herhangi bir ürün veya etiket tespit edilmediğini bildirmiştir.
Bilirkişiler …, … ve …’nın 26/02/2020 tarihli bilirkişi raporlarında: Asıl dava yönünden; davalı tarafça, davacı tarafın tescilli markalarının, davacının izni veya hukuki bir dayanak olmaksızın tekstil emtialarında ve mağaza girişinde ayırt edilemeyecek kadar benzer olarak kullanıldığı, davacı yanın kuş görselli … ve … ibareli markaları davalı tarafın kullanımlarını gerçekleştirdiği tekstil emtialarında ve hizmet sınıfında tescilli olduğu, davalı yanın davacı yana ait tescilli markasını (tanıtma vasıtasını) ticari bir amaç ile aynılık veya benzerlik teşkil edecek şekilde iş veya faaliyetlerinde kullanmak suretiyle iltibas oluşturduğu, davalı karşı davacı şirketin mahkemenizin … D.iş dosyası kapsamında tespit edilen “…” ibareli 547 adet alt-üst eşofman takımından 7.658,00 TL kâr elde edebileceğinin tespit edildiğini, ,karşı dava yönünden; Alman Patent ve Marka Kurumu (DPMA) ve WIPO marka arama kaydında yapılan araştırmada “…” markasının … ait, … tescil numaralı marka olduğu; markanın 1990 yılında tescil başvurusunun yapıldığı, 1992 yılında tescil edildiği, 2020 yılında tescilin yenilendiği ve mevcut tescilin 2030 yılına kadar olduğu, davalı yanın (asıl davada davacı yanın), söz konusu markanın şekil unsurunu olduğu gibi ve sözcük unsuru “…” ibaresini de sonuna “sport” eklemek suretiyle Türkiye’de kendi adına tescil ettirdiği; marka tescil sahibinin, eski Doğu Blok’u ülkelerden gelen turist ve bavul ticareti ile uğraşanların ağırlıklı olduğu … semtinde olması ve gelen turist ve bavul ticareti uğraşanları tarafından daha önceden aşina olunun bir marka olması nedeniyle söz konusu marka seçiminin tesadüf olamayacağı, ancak, davacı yanın(asıl davada davalı yanın) gerçek hak sahibi olduğunu iddia etmediği gibi, gerçek hak sahibi (Almanya’daki eski tarihli tescilin sahibi) Alman firma ile aralarında var olan (lisans, distribütörlük, tek satıcılık, süz konusu marka sahibi ile aralarında sözleşmeye dayanarak bu marka için sipariş uzerine fason ürelim yapılması v.b.) bir hukuki işleme veya gerçek hak sahipliliğine dayanarak hukuken dava açma yetkisine sahip olduğunu gösteren bir yetkiye dair bir bilgi veya delile rastlanmadığı; oysa ki nispi ret nedenlerinden olan gerçek hak sahipliğine dayanarak hükümsüzlük davası açmaya yetkili olanların; söz konusu marka üzerinde gerçek hak sahibi olanlar ile hukuken gerçek hak sahipliğine dayanarak dava açmaya yetkili olanlarla sınırlı olduğu, davalı yanın (asıl davada davacı yanın) kendi adına tescil başvurusu yaptığı “…+şekil” markasının Almanya’da “…” olarak uzun yıllardır tescilli olduğu, …’de faaliyet yürüten davalı yanın tescil ettirmek için söz konusu markayı tercih ettirmesinin tesadüf olamayacağı ve bu nedenle kötü niyetli bir marka başvuru olarak kabul edilebileceği; ancak kötüniyetli marka başvurusunun Türk Hukuku’nda nispi ret nedenleri arasında yer aldığı ve nispi ret nedenlerine dayanarak hükümsüzlük davası açmada işaret üzerinde önceden hak kazanan kişilerin yetkili olduğu: davalı yanın (asıl davada davacı yanın) marka tescilinden doğan haklarını gerçek hak sahibine karşı ileri süremeyeceği ancak gerçek hak sahibi olmayan üçüncü kişilere karşı ileri sürebileceği; yine sadece ve yalnızca üçüncü kişilerce gerçek hak sahibinin kontrolünde üretilen/satışa sunulan orijinal ürünlerin Türkiye’ye ithaline veya Türkiye’de satışına karşı davalı yanın tescilden doğan haklarını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanması teşkil edebileceği görüş ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Somut olayda tartışılması gereken husus gerçek hak sahibi olan ancak ülkemizde tescili bulunmayan Alman firmasına ait logo ve markayı tescil ettirerek üretim yapan davacının ürünlerin davalı yanca taklit edilerek kullanılması halinde davacının marka hakkının ihlal edilip edilmediği, lisans yada distribütör olmayan karşı davacının kötüniyete ve gerçek hak sahipliğine dayalı olarak hükümsüzlük davası açıp açamayacağı hususlarıdır.
Davacı markası hükümsüz kılındığı takdirde tecavüz soz konusu olmayacağından öncelikle hükümsüzlük davasının incelenmesi gereklidir.
KARŞI DAVADAKİ HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİNİN İNCELENMESİ;
Karşı davada davacı davalı adına … hm hestmontana,, … …, … …, … şekil, … …, … … …, … … …, … …, … … markalarının kötüniyetli tescil edilmesini gerekçe göstererek ve davacının gerçek hak sahibi olmadığını gerekçe göstererek markaların hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
6769 SAYILI SMK m. 6 kapsamında hükümsüzlük yönünden nispi ret nedenleri düzenlenmektedir.
Nispi ret nedeni olarak sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde “menfaati olanlar” tarafından tescilli markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Nispi ret nedenlerinin varlığı durumda, korunan temel menfaat, mutlak ret nedenlerinde olduğu gibi kamu menfaati olmayıp, önceki hak sahibinin menfaatidir.
6769 sayılı SMK m. 6 /9 f. hükmü uyarınca kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir düzenlemesi mevcut olup, Kanun koyucu bazı nispi ret nedenlerinde kimler tarafından itiraz edilebileceği açıkça belirtilmişse de kötüniyetli başvurularda kimlerin itiraz edebileceğini açıkça belirtmemiştir. SMK 25 2.f. hükmü uyarınca menfaati olanlar nispi ret nedenlerine dayanarak markanın hükümsüzlüğünü talep edebilirler.
Nispi ret nedenlerine dayanılarak bir marka tescilin hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için, hükümsüzlüğü talep edilen marka tescilinin sağladığı korumanın önceki tescilli marka sahihinin ya da tescile konu olan marka üzerinde hak sahibi olan kişilerin haklarının çatışması gerekir. Diğer bir deyişle, SMK m. 6 kapsamında; ya önceki marka hakkı sahibi, ya tescilli olmayan markalarda gerçek hak sahibi veya markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafın telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde bu hakkın sahibi itiraz edebilir veya hükümsüzlük davası açabilir. Yine körü niyetli marka başvuruları SMK kapsamında nispi ret nedenleri arasında sayıldığından önceki hak sahibinin hükümsüzlük davası açmaya yetkili olduğu bilinmektedir. Huzurdaki davada ise hükümsüzlük davası gerçek hak sahibi tarafından açılmamış olup, dava açan gerçek hak sahipliğine dayanamaz. Bilirkişilerce res’en yapılan araştırmada Alman Patent ve Marka Kurumu ve WiPO marka arama kayıtlarına göre “…” markasının “…” ait tescilli bir marka olduğu anlaşılmıştır. asıl davada davacı markanın şekil unsurunu olduğu gibi ve sözcük unsuru “…”ibaresini de sonuna “…” eklemek suretiyle Türkiye’de kendi adına tescil ettirmiştir. dolayısıyla marka seçiminin tesadüf olmadığı anlaşılmıştır. Bir markayı başkasına ait olduğunu bilerek kendi adına bir şekilde tescil ettiren kimse kötüniyetlidir , ancak marka tescilinde ülkesellik ilkesi geçerli olup, gerçek hak sahibi tarafından markanın hükümsüzlüğü talep edilmediği sürece markaya yatırım yapan bu marka adı altında üretim ve satış yapan tescilli marka sahibi korunacaktır. Kaldı ki karşı davacı kendi işyerinde ele geçen ürünleri gerçek hak sahibinden yani yabancı firmadan aldığına ilişkin fatura vb belge sunamamış, davacının yerel olarak ürettiği ürünlerin taklidini satışa sunmuştur. Dolayısıyla davacı kötüniyetli olsa dahi yasal düzenlemelere göre kötüniyetli marka başvurusunun Türk Hukuku’nda nispi ret nedenleri arasında yer aldığı ve nispi ret nedenlerine dayanarak hükümsüzlük davası açmada kamu menflaatinden ziyade kişisel menfaatin ön planda olduğu ve bu nedenle tescilli veya tescilsiz marka hakkına veya işaret üzerinde önceden hak kazanan kişilerin dava açma hakkına sahip olduğu, davacının marka tescilinden doğa hakları Alman firmasına karşı ileri süremeyeceği, ancak gerçek hak sahibi olmayan üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceği keza üçüncü kişilerce gerçek hak sahibinin kontrolünde üretilen/satışa sunulan orijinal Ürünlerin Türkiye’ye ithaline veya Türkiye’de satışına asıl davacının engel olamayacağı, fakat ülkesellik prensibi gereğince davacının tescil aldığı ve belli kalitede ürettiği ürünlerin yerel taklidini yapan firmalara müracaat hakkı olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan Yargıtay 11.HD’nin 2020/1773 esas, 2021/1964 karar ve 3.3.2021 tarihli emsal bozma ilamında; “…… davalının kötüniyetli olarak Türkiye’de markalarını tescil ettirdiğine dair herhangi bir kanıt sunulmadığı, markaların ülkeselliği prensibi uyarınca davacının markalarının sırf yurt dışında tescilli olmasının davalının kötüniyetini ispata yeter olmadığı birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece davalının marka tescillerinin kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle temyiz eden davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.” yine Yargıtay 11.HD’nin 2013/15843 esas, 2014/7474 karar ve 16.4.2014 tarihli ilamında. “.Dava, markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkini istemine ilişkin olup, mahkemece;davacının yurtdışında tescilli markasına dayalı olarak Paris Sözleşmesi hükümleri kapsamında, Türkiye’de davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep edebileceği, bu nedenle aktif dava ehliyetinin bulunduğu gerekçesiyle davalının tescilinin kötü niyetli olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca marka korumasında tescil ve ülkesellik ilkesi geçerli olduğundan, Paris Sözleşmesi’nin 1’inci mükerrer 6’ncı maddesi uyarınca yurtdışında menşe ülkede tescilli ve tanınmış markalar ile yine yurtdışında tescilli olup Türkiye’de de tescilsiz olarak kullanılan markadan kaynaklanan öncelik hakkı sahipliği halleri dışında, yurtdışında tescilli markanın sahibine Türkiye’de tescil gerek olmaksızın öncelik ve üstün hak sahipliği sağlayacağının kabulünün mümkün olamayacağı “belirtilmiş olup, Dolayısıyla huzurdaki karşı davada davacının gerçek hak sahibi olmadığı, Alman firmasından kendisine dava açılması için yetki verildiğini dair belge ibraz etmediği , orijinal ürün sattığını ispat edemediği, dava dışı Alman firmasına ait markanın tanınmış marka olduğuna dair yeterli delil bulunmadığı kaldiki tanınmış markanın dahi ülkesellik ilkesi kapsamında korumadan yararlanacağı, ülkemizde gerçek sahibi olduğu iddia edilen firmanın tescilinin bulunmadığı, temsilcilik ve lisans verildiğine dair taraflarca delil sunulmadığı, Türk Patent ve Marka kurumunun da bu nedenle davacı adına tescile izin verdiği , dolayısıyla kötüniyete dayalı olarak ileri sürülen dava sebebinin karşı davada gerçekleşmediği gözetilerek karşı davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
ASIL DAVA YÖNÜNDEN İNCELEME
Asıl davada davacı tescilli marka hakkına dayalı olarak huzurdaki davayı açmıştır.
… 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş dosyasına ilişkin hazırlanan 22.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda, Davalı karşı davacı şirkette “…” ibareli 547 adet alt-üst takım eşofman tespit edildiği, bu ürünlerin taklit olarak davacı ürünlerine benzer olarak üretildiği tespit edilmiştir. Davalı yan bu ürünleri nereden temin ettiğine dair fatura vb ispat vasıtası sunamadığından davacının marka hakkının ihlal edildiği anlaşılmıştır. Yine davacı yanca sunulan Savcılık makamınca bilirkişi … tarafından incelenen ve düzenlenen 7.5.2019 tarihli raporda davalıda ele geçen ürünlerin sahte ürünler olduğu ve aldatmaya yol açacağı belirlenmiştir.Bilirkişilerce düzenlenen rapor kapsamına göre davacının marka hakkının ihlal edildiği tespit edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesi; Marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri düzenlemektedir.
Madde 29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
(2) 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır” hüküm bulunmaktadır.
Kanunun 29/1-a bendinde 7. Maddeye atıf yapılmaktadır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 7. Maddesi “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” düzenlemektedir.
Madde 7- (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibini
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
Aynı şekilde, 6769 sayılı SMK’nun 29. maddesinin (a) bendi uyarınca, ” marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7.madde de belirtilen biçimlerde kullanmak”; (b) bendi uyarınca, “Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek”, fiilleri marka hakkına tecavüz sayılır. Maddenin (a) bendi ile atıf yapılan SMK’nun 7.maddesi ise, marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları düzenlemekte olup, özetle, tescilli bir marka sahibine, “Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması” yasaklama veya buna izin verme hakkı tanır (6769 s. SMK m. 7/2-a-b). düzenlemesi yer almaktadır.
Marka hakkına tecavüz olgusu açısından belirtilmesi gereken temel husus, Kanun maddelerinde de belirtildiği gibi tescilli marka ile kullanılan işaret arasında aynılık, ayırt edilemeyecek derecede benzerlik veya ilişkilendirme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzerliğin bulunmasının gerekli olduğudur. Bilirkişi raporları kapsamına göre ürünlerin sahte olduğu, davacı markasının davalıda ele geçen ürünlerde benzer olarak kullanıldığı ve aldatma yaratacağı tespit edilmiştir.
Toplanan deliller ,HMK 266. madde kapsamında marka hukuku ilkelerine göre hazırlanmış bilirkişi raporu denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan mahkememizce de hükme dayanak yapılmıştır.
Türk Patent ve marka kurumu tarafından gönderilen marka tescil belgelerine göre 25 ve 35.sınıf için davacı adına … ve … tescil nolu “…” ŞEKİL” markasının ve … Tescil No’lu “…” ŞEKİL ibareli markanın tescilli olduğu, davalı yanın davacı ürünleri ve markası ile karışıklık yaratacak şekilde taklit ürün satışı yaptığı ve sattığı ürünlere ilişkin fatura ibraz edemediği, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …D. İŞ Sayılı dosyasında delil tespiti talebinde bulunulması üzerine davalının “…” adresinde yapılan incelemede … Şekil markasının kullanıldığı 547 adet eşofman takımının ele geçirildiği, Davalının eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği anlaşılmıştır. Delil tespiti öncesinde Davalının eylemlerinin ne kadar süre devam ettiği delil tespiti öncesinde ne kadar satış yaptığı tespit edilememiştir. Ancak davalıda el geçen ürün sayısı, elde ettiği gelir, markanın gelirin oluşumuna etkisi, markanın davacı adına tescilli olması, tescilli olduğu süre, ihlalin boyutu ve niteliği, tarafların ekonomik durumu, ihlal eyleminin gerçekleşme şekli ile kusurun ağırlığı, markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi, ürünlerin taklit /sahte olması gibi unsurlar nazara alındığında davacının davalının elde ettiği gelire göre tazminat seçeneğini seçtiği gözetilmiş ve bilirkişilerce 547 adet alt-üst eşofman takımından davalının 7.658,00 TL kâr elde edebileceğinin belirlendiğinden bu bedelin davacıya tazminat olarak ödenmesine karar verilmiştir.
SMK hükümleri gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiilleri nedeniyle manevi tazminat isteyebilir. SMK’nın 149/1-ç maddesiyle marka hakkına tecavüz vuku bulduğunda manevî tazminata karar verilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır. Tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevî tazminat miktarı 5000 TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı anlaşılmış, bu bedele hükmedilmiş fazla istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
I-ASIL DAVADA;
1-Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2- İhlal nedeniyle somut olayın özellikleri , davacının seçtiği tazminat seçim yöntemine göre SMK 151/2-b kapsamında 7.658. TL maddi tazminatın ve 5000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, talep edilen fazlaya ilişkin istemin reddine,
3- 16.5.2018 tarihli tutanak kapsamındaki ürünlerin karar kesinleştiğinde imhasına,
4-864,66 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 523,11 TL harcın davalı-karşı davacıdan tahsiline,
5-Tecavüzün tespiti talebinin kabulü yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
6-Kabul edilen Maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1148.70 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
7-kabul edilen Manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 750 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
8-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 351.30 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
9-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 750- TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine,
10-Davacı-karşı davalı vekilinin yargılama giderlerinden olan 341,55 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı 2.500TL bilirkişi ücreti ile 158,5 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 3.044,45 TL yargılama giderinin taktiren 2/3 ünün davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
11-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
II- KARŞI DAVADA(kısa hükümde sehven maddi hata olarak Birleşen olarak yazılmıştır)
1-Karşı davanın REDDİNE,
2-Karşı davada 59,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 15,50 TL harcın davalı-karşı davacıdan tahsiline,
3-Karşı davanın reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı-karşı davacı vekilinin yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 09/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır