Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/162 E. 2022/25 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/162 Esas
KARAR NO : 2022/25

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, marka hakkına tecevüz ve haksız rekabetin önlenmesi
DAVA TARİHİ : 16/06/2020
KARAR TARİHİ : 22/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü, marka hakkına tecevüz ve haksız rekabetin önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin tarım bilimi şirketi olarak 1883 yılında kurulmuş olduğunu, dünya genelinde en büyük beş şirketten birisi olduğunu, şirketin Türkiye’de … merkezli …ŞİRKETİ vasıtasıyla faaliyet göstermekte olduğunu, ülkemizin tüm bölgesinde ürün satışları gerçekleştirmekte olduğunu, ülkemizde … internet sitesi vasıtasıyla faaliyet göstermekte olduklarını, “…” markasının 1992 yılından beri tescilli bir marka olduğunu, “ “…” markasının tanınmış marka olduğunu, davalının ise davacı şirketin Türkiye’deki eski distribütörü olduğunu, taraflar arasında 17 Aralık 2012 tarihinde imzalanan ve 31 Aralık 2016 tarihinde sona erdirilen “Distribütörlük Anlaşması”nın dava dosyasına sunulduğunu, taraflar arasında imzalanan Distribütörlük Anlaşması’nın sona ermesinden sonra, müvekkili şirketin, davalı firmaya ait 5. Sınıfta …numara ile tescilli “…” markasından ve …numara ile tescilli “…” markasından haberdar olmuş olduğunu, taraflar arasında akdedilen Distribütörlük Anlaşması’nın 11. maddesi gereği eski distribütör olan davalı firma tarafından, davacı … adına tescilli herhangi bir markanın veya benzerinin … tarafından verilen yazılı izin olmaksızın davalı firma …adına tescil ettirilmeyeceği kararlaştırılmış olduğunu, üstelik davalıya ait … numaralı “…” marka başvurusunun taraflar arasında akdedilen anlaşmanın geçerlilik sürecinde yapılmış olduğunun tespit edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin, davalı firma tarafından TÜRKPATENT nezdinde alınan marka tescillerinin yanı sıra, müvekkili şirkete ait Bakanlık nezdinde ruhsat kaydı olan …isimli bitki koruma ürününün de tanıtımına devam edildiğini tespit etmiş olduğunu, müvekkili tarafından davalı firmaya … 38. Noterliği vasıtasıyla … tarihinde … yevmiye numarasıyla ihtarname gönderilmiş olduğunu, davalı şirket adina … numara ile tescilli “…” ve … numara ile tescilli “titanium” markalarinin hükümsüz kilinmasi gerektiğini, huzurdaki davaya konu “…” ve “…” markalarının, müvekkili şirkete ait “…” markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili şirketle aynı sektörde faaliyet gösteren ve müvekkil şirketin eski distribütörü olan davalı şirketin, marka tescil başvurusunda bulunurken seçebileceği onca marka ve şekil unsuru bulunmaktayken müvekkili şirkete ait marka ile ayırt edilemeyecek derecede benzer markaları tescil ettirmiş olmasının tesadüfi olarak algılanamayacağını, iyi niyetli hareket ettiğini kabul edilmeyeceğini, Davalının “..” ve “…” ibareli ürünleri kullanması, tanıtması ve satışa sunmasının müvekkilinin şirkete ait marka hakkını ihlal ve haksız rekabet teşkil etmekte olduğunu, davalı firmanın “…” marka tescili yanı sıra … markalı ürünlerin pazara sunulabilmesi için Bakanlık nezdinde ruhsat başvurusunda bulunmuş olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” markalı zirai ilaçlar ile davalı firmaya ait “…” markalı zirai ilaçların aynı amaç için kullanılan ilaçlar olup, aynı raflarda bulunacak ve satışa sunulacak ürünler olduğunu, davalı firmanın fiili kullanımlarının müvekkiline ait marka hakkını ihlal ettiği ve haksız rekabet yarattığının açık olduğunu, ihtiyati tedbir talebi ile birlikte davalının, müvekkil şirketin önceki tarihli marka haklarını ihlal ve bu haklara karşı tecavüz ve haksız rekabet oluşturan fiillerinin tespiti, durdurulması ve önlenmesine, davalı şirket adına … numara ile tescilli “…” markası ile … numara ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne ve ihtiyati tedbire karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili şirketin uzun yıllar öncesinde kurulmuş ve sektörde öncü firma olduğunu, 2007’den beri Pazar lideri olduğunu, müvekkili Şirketin tarım ilaçları alanında Türkiye’de ilk toksikolojik çalışmalar yaptırarak özel bitki koruma ürünü geliştiren ilk firma olduğunu, Davacı firma ile müvekkili arasında 17.12.2012 tarihinde 31.12.2016 tarihine kadar geçerli olacak “Distribütörlük Anlaşması” imza edilmiş olduğunu, davacının Türkiye’de yeni organize olmaya çalışan bir firma hüviyetinde olduğunu, davacı Şirketin ve markalarının Türkiye pazarında tanınmışlığı ve bilinirliği olmayan bir şirket ve marka olduğunu, markanın müvekkili tarafından tanınır hale getirilmiş olduğunu, müvekkili şirketin önce toprağa uygulama modelini uzun saha çalışmaları sonrası geliştirdiği ve bu yöntemi patent ile korumaya almış olduğunu, davacıya ait ürünün Türkiye’de geliştirilmesi ve Ruhsatlandırılmasının tamamen Müvekkili Şirket tarafından yapılmış olduğunu, … 3. Noterliğinin… tarih ve … yevmiye nolu “Ruhsat Devir Sözleşmesi” hükümleri ile … markası ile ilgili müvekkili şirkette bulunan tüm hak ve yetkileri her hangi bir bedel ileri sürülmeden davacıya devredildiğini, … markası bilinen ve tanınan marka olmadığı gibi … markası ile aynı veya benzer marka olmadığını, bu iki ürünün içerikleri ve formulasyon tiplerinin de farklı olduğunu, haksız rekabet oluşmadığını, müvekkili ile davacı firma arasında imza edilen anlaşma ve sonrasındaki yazışmalar gereği …isimli ürünün satış yetkisinin 2022 yılına kadar müvekkili firmaya verilmiş olduğunu, Entosav ile davacı … arasında 2019 yılına kadar ticari ilişkinin devam etmiş olduğunu, davacı tarafından 2016 yılında sözleşme sona erdiği halde 2022 yılına kadar ürünlerinin ruhsat ve satış yetkilerinin müvekkiline verilmiş ve dava konusu ürünün 2019 yılı ortalarına kadar Müvekkili tarafından davacıdan alınarak pazara sunulmuş olduğunu, tamamen farklı ürün olan … ürününün 13.12.2019 tarihinde ruhsatlandırmış olduğunu, her iki ürünün farklı olduğunu, delil listesinde sunulan titan… ve…ürünlerine ait bitki koruma ürünü ruhsat belgeleri, bu ürünlerin kullanılacağı bitki ve zararlı organizmalar belgeleri, ürün spesifikasyon belgeleri birlikte değerlendirildiğinde aynı özelliklere sahip olmadıklarını, davacının, ruhsat devrine kadar daha önce tescil edilen … ve … markalarını bildiği halde hiçbir ikazda bulunmadığını, … ruhsatını devraldıktan sonra ilgili markalar için yasal süreçleri başlatmış olduğunu, İhtarname sonrasında sözlü olarak müvekkilinin, markaları ürünlerde kullanmayacağını … ile ilgili isim değişikliğine gideceğini bildirmiş olduğunu, bu isim değişikliği de yapılarak …, … olduğunu, markalarda birbirinden ayırmaya yeter ekler olduğunu, ,tescil tarihinden itibaren tam 5 yıl geçtikten sonra 12.06.2020 tarihinde iş bu davanın açılmış olduğunu, diğer dava konusu müvekkili firmaya ait “…” markasının ise 02.02.2018 tarihinde tescil edilmiş ancak bu marka ile ilgili ruhsat alınmadığı gibi hiç bir şekilde kullanılmamış olduğunu, davanın reddini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; Davalıya ait … numara ile tescilli “…” markası ile … numara ile tescilli “…”markaların hükümsüzlüğü, davacı markalarına yönelik davalı tarafından gerçekleştirilen marka hakkının ihlali, haksız rekabetin tespiti, durdurulması önlenmesi, ihtiyati tedbir kararı verilmesi taleplerine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş,her ne kadar yetki itirazında bulunulmuş ise de davacı huzurdaki davasını aynı zamanda marka hakkına tecavüz kapsamında açtığından 6769 sayılı SMK 156/3 ve 4.maddeler kapsamına göre yetki itirazı yerinde görülmemiş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Bilirkişi …’ın 02/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Sözleşme dönemi dışında davacıya atfedilen markanın davalı tarafından kullanıldığına dair bir bulguya erişilememiş olup davalı ve üçüncü taraf (…) içerik sağlayıcıların davalıya atfedilen özellikle “…” markasıyla yakın dönemde sosyal ağ hesapları ve kurumsal internet sitesi üzerinden ürün tanıtımı yapıldığı ve detaylarının, raporun “İnceleme ve Değerlendirme” bölümünde ele alındığını bildirdiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi …’ın 22/07/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Davalıya ait 1 sıra numaralı adresde tespitte elde edilen görsellerde detayları verildiği şekilde kullanım olduğunu, 2. Adreste ise farklı bir firmanın faaliyette olduğunu bildirmiştir.
Bilirkişiler …, … ve …’ın 28/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle: yapılan incelemeler sonucunda davacı markasının tanınmış marka olmadığını, Davaya konu olan davacı ve davalıya ait markalar incelendiğinde; … davacının … tescil nolu şekilli markası ile davalının … tescil nolu … şekilli markası ile … tescil nolu … şekilli markası aynı sınıfta tescilli ve benzerlik taşımakta olup aynı sektörde kullanılan markaların ortalama tüketicinin mal ve hizmetlerin aynı işletmeden ya da ekonomik olarak bağlı işletmelerden kaynaklandığını düşünme ihtimallerinin olduğu, markaların ortalama tüketici üzerinde yarattığı genel izlenimde iltibas tehlikesinin olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Davacıya ait … nolu “…” markasının 05. Sınıf için ilk kez 12.11.1991 tarihinde tescil edildiği, 12.11.2011 tarihinde yenilendiği, tescili 28.1.1992 tarihinde yapılan markasının resmi marka gazetesinde ise 28.6.1993 tarihinde yayınlandığı anlaşılmıştır.
Davalıya ait … nolu “…” markasının 05. Sınıf için 30.3.2015 tarihinde başvurusunun yapıldığı, tescili 8.2.2016 tarihinde yapılan markanın resmi marka gazetesinde ise 31.3.2016 tarihinde yayınlandığı , … nolu “…” markasının 05. Sınıf için 2.2.2018 tarihinde başvurusunun yapıldığı, tescili 31.8.2018 tarihinde yapılan markanın resmi marka gazetesinde ise 28.9.2018 tarihinde yayınlandığı anlaşılmıştır.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) 6. maddesinde öngörülen marka tescilinde nisbi red sebepleri şe şekilde düzenlenmiştir.
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa İtiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”
6769 Sayılı SMK’nın 7. maddesinde öngörülen marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları şu şekilde düzenlenmiştir.
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
6769 Sayılı SMK’nın 25. maddesinde öngörülen marka hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talepleri şu şekilde düzenlenmiştir.
(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
6769 Sayılı SMK’nın 29. maddesinde öngörülen marka hakkına tecavüz sayılan fiiller şu şekilde düzenlenmiştir.
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
6769 sayılı SMK’nın “Ticari vekil veya temsilci adına tescilli markaya ilişkin talepler” başlıklı 10. maddesine göre; “(1) Marka sahibinin izni olmadan markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ticari vekil ya da temsilci adına tescilinin yapılması hâlinde, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir sebebi yoksa marka sahibi mahkemeden, markasının kullanımının yasaklanmasını talep edebileceği gibi söz konusu tescilin kendisine devredilmesini de talep edebilir keza SMK’nın “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. maddesinin 2. Fıkrasına göre; “(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” Düzenlemeleri mevcuttur.
Yasal düzenlemeler ile toplanan deliller, bilirkişi raporları ve sunulu deliller ışığında incelendiğinde; Davalı firmanın, taraflar arasında akdedilmiş geçerli bir sözleşme varken ve davacı şirketin distribütörü sıfatına haiz iken davacı şirketin izni olmaksızın elde etmiş olduğu marka tescilini aktif olarak piyasada kullandığı, aralarındaki sözleşme ilişkisi bittikten sonra da davalının markasal kullanımlarını sürdürdüğü anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporundaki görseller ve reklam materyallerinden de anlaşıldığı üzere, davalı firma Davacı şirkete ait … markası ile çok benzer … markasını tescil ettirmiş ve ticari hayatta ise markanın sağ üst köşesinde bulunan yaprak figürü dahil olmak üzere davacı şirketin distribütörü olduğu dönemde kullandığı broşürdeki renk tonlarını ve davacıya ait konsepti tanıtım broşüründe kullanmak suretiyle de davacı markasının bilinirliğinden haksız olanak istifade etmek suretiyle marka hakkını ihlal ve haksız rekabet yarattığı anlaşılmıştır. Davacının özgün markası, özgün şekliyle kullanıldığından ilave olarak davalı yanca oluşturulan markalara … ve … ibaresinin eklenmesi markanın benzerliğini pekiştirmekten öte bir anlam içermediğinden orta dikkatli tüketicinin markalarının orjinini karıştırması kaçınılmaz olduğundan davalının markalar arasında benzerlik bulunmadığı yönündeki savunması yerinde görülmemiştir.
Davalı yana ait … ve … marka tescillerinin davacıya ait önceki tarihli … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olması ve aynı sınıflarda tescil olması nedeniyle SMK 6/1 kapsamında hükümsüz kılınma koşulları oluştuğu gibi,Davalı yan tarafından elde edilen … ve … marka tescillerinin, taraflar arasında geçmiş tarihte akdedilmiş bulunan distribütörlük anlaşmasına aykırı şekilde elde edilmiş olması nedeniyle marka tescillerinin SMK 6/10 ve 6/2 kapsamında da hükümsüz kılınması gerektiği keza davalının … ve … marka tescillerini kötü niyetle elde etmiş olması nedeniyle SMK madde 6/9 kapsamında da ileri sürülen hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Davalının markanın davacıya ait olduğunu bildiği halde ve aralarında distribitörlük anlaşması son bulunmasına rağmen ve sözleşmede markanın tescil edilmeyeceği yönünde anlaşma bulunmasına rağmen distribitörü olduğu şirketin orjinal markasını iltibas oluşturacak şekilde aynı sınıfda tescil ettirmesi kötü niyetli tescil olarak kabul edilmiş ve kötü niyet hiçbir zaman geçerlilik kazanmayacağından ve hükümsüzlük davası yönünden her hangi bir hak düşürücü süreye de bağlı olmadan hükümsüzlük davası açılabileceğinden sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğramasının sessiz kalmasının söz konusu olmadığı anlaşılmakla kötü niyetli tescil nedeniyle markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekmiştir.
Karıştırmada asıl olan ortalama tüketicinin algılamasıdır. Ortalama alıcı kitlesinin tamamı karıştırma tehlikesine maruz kalmasa bile bir kısmının bu risk altında bulunması dahi karıştırılma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterlidir.” (Yarg. HGK E. 2006/11-338, K. 2006/338, T. 7.6.2006) Karıştırılma ihtimalinde, sadece mal veya hizmetin birbirleriyle aynı olduğunun düşünülmesi değil, iki işaret arasında herhangi bir şekilde bağlantı kurulması halini de kapsar.
Hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde, bir markanın kullanıldığını bildiği halde, uzun süredir bu duruma ses çıkarmayan gerçek hak sahibinin aynı markayı kullanmasına engel olamayacağı öğreti ve yüksek mahkeme içtihatları ile istikrar kazanmıştır. Hakkın kötüye kullanılma yasağının hukuki temelini dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Hak, o hakkın tanınmasındaki amaca aykırı olarak kullanırsa ve bu kullanmada kullanan bakımından menfaat yoksa veya çok küçük bir menfaat varsa, bu takdirde o hakkın kullanılmasından değil, hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilebilir.
6769 Sayılı SMK md. 25 f. 6 uyarınca hükümsüzlük davaları bakımından sessiz kalma süresi 5 yıl olarak kabul edilmiştir. (6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığım bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” Düzenlemesi mevcuttur.
Sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı hususu her dosya kapsamında o dosyaya özgü olarak sunulu deliller ile birlikte MK. 2 madde kapsamında değerlendirilmelidir.
Somut olayda davacı davasını kayden 16.6.2020 tarihinde açmış olup, davalının ilk marka tescili için (… nolu “…”) 30.3.2015 tarihinde başvurusunun yapıldığı, tescili 8.2.2016 tarihinde yapılan markanın resmi marka gazetesinde ise 31.3.2016 tarihinde yayınlandığı, … nolu “….” markasının 05. Sınıf için 2.2.2018 tarihinde başvurusunun yapıldığı, tescili 31.8.2018 tarihinde yapılan markanın resmi marka gazetesinde ise 28.9.2018 tarihinde yayınlandığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla her iki marka yönünden resmi marka bülteninda yayın tarihleri nazara alındığında 5 yıllık sürenin dolmadığı, davalı yanca ileri sürülen zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacının ilk tescil edilen marka için 4 yıl 3 ay sonra dava açtığı, bu sürenin davacının gerçek marka sahibi olması nedeniyle ayrıca davalının marka tescillerinde iyiniyetli davranmadığı hususu da sabit olduğundan ileri sürülen sessiz kalma itirazı Mahkememizce yerinde görülmemiştir. Öte yandan Kötü niyetin varlığı halinde sessiz kalma suretiyle hak kaybının ileri sürülemeyeceği doktrin ve içtihatlar nezdinde kabul edilmektedir.
Davacı da davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürmüş bu yönden de markanın hükümsüzlüğü talebinde bulunmuştur. Davalı firma bir dönem davacının Türkiye’deki distribitörü olup, sunulan kanıtlara bakıldığında markanın ilk kez davacı tarafından oluşturulduğu ve davalıya markayı tescil ettirmesi için bir yetki yada izin verildiğine dair kanıt sunulmadığı, buna rağmen davalının benzerlik düzeyi çok yüksek adeta seri marka yaratma çabası ile aynı sınıfta marka oluşturmaya çalıştığı, bu durumun ise tesadüf olamayacağı dolayısıyla davalının tescil anında iyiniyetli olmadığı, SMK 6/9 maddesine göre kötüniyetli tescil nedeniyle markanın hükümsüz kılınmasının gerektiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK tarafından, tescilli bir markanın ticaret hayatında kullanımı genel olarak hukuka aykırı kabul edilmiş bulunduğundan, tescilli bir markanın aynısı veya benzerinin başka bir kişi tarafından izinsiz olarak ticari yaşamda kullanılması genel olarak yasaklanmıştır.
Hakkın mutlak karakterli olması sebebiyle marka sahibinin yapılmasının önlenmesini talep edebileceği 6769 sayılı SMK’nm 7. maddesinde yazılı eylemleri gerçekleştirenin gerçek veya tüzel kişi olması yahut özel hukuk veya kamu tüzel kişisi olması arasında fark bulunmamaktadır. Diğer taraftan önceden tescil edilmiş bir markaya dayalı olarak açılmış bir ihlal davasında, sonraki tarihte başvurusu yapılmış veya tescil edilmiş bir markanın varlığı hukuka uygunluk nedeni alarak ileri sürülemez ,aynı husus sonradan devir alınan markalar içinde geçerlidir. 6769 sayılı SMK m.155. madde düzenlemesinde de açıkça bu hususa işaret edilmiştir.
Davalının eylemi marka hakkına tecavüz yanında aynı zamanda haksız rekabet de teşkil etmektedir.
TTK MADDE 54- (1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
TTKm.54 uyarınca ‘“haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Bir eylemin haksız rekabet olarak nitelendirilmesi için taraflar arasında dar anlamda rekabet ilişkisinin olmasına, yani tarafların aynı sektörde olmalarına ve birbirlerine rakip konumda olmalarına gerek yoktur.
Haksız rekabetin genel tanımını veren bu hükmün yanı sıra, TTK m. 55 hükmü uygulamada sıkça karşılaşılan haksız rekabet hallerini sınırlayıcı olmayacak şekilde saymıştır. Bununla birlikte TTK m. 55’te sayılan haksız rekabet hallerinin sınırlayıcı olmadığı, sadece TTK m. 54/2’de belirtilen haksız rekabet eyleminin örnekseme yoluyla sayılmış örnekleri olduğu açıktır. Ayrıca TTKm.55 özel olarak bazı haksız rekabet eylemleri sayılmıştır. Bunlardan TTK m.55/4’de yer alan “Başkasının malları, işi ürünlerini, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklindeki eylem açısından davalı tarafın eyleminin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hükmün uygulanabilmesi için, bir kimsenin bir başkasının iş ürünlerini, mallarını, faaliyet veya eylemlerini veyahut haklı olarak kullandığı işaretlerini haksız yere vere karıştırılmaya sebep olacak şekilde kullanması gerekli ve yeterlidir.
Toplanan deliller incelendiğinde; taraflar arasındaki distribütörlük anlaşması 2012-2016 yılları arasında yürürlükte olup … numara ile tescilli “…” markasının başvuru tarihi 30.03.2015’dir, dolayısıyla başvurunun davalı tarafından distribütörlük anlaşması devam ederken yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı yanca sunulan Distribütörlük Anlaşması’nın 11. Maddesine göre davalı firma, davacının( FMC’nin) önceden yazılı izni olmaksızın FMC’ye ait herhangi bir markayı veya benzerini kendi adına tescil ettirmeyeceğini ve kullanmayacağını taahhüt etmektedir. Buna rağmen davalının kötüniyetli olarak marka tescilinde bulunduğu anlaşılmıştır. .Mahkememizce verilen tedbir kararının davacı yanca sunulu delillere göre … İcra Dairesi aracılığıyla 14.10.2020 tarihinde uygulandığı ve haciz tutanağının 15.10.2020 tarihli dilekçe ekinde Mahkememize sunulduğu ve davalıya ait … markalı ürüne ilişkin kataloglar tespit edildiği ve bu katoloğlarda da davacı markası ile iltibas ve haksız rekabet teşkil edecek şekilde tanıtım yapıldığı anlaşılmıştır. Davalı davacının üzerinde gerçek hak sahibi olduğu … markası ile çok benzer … markasını tescil ettirdiği ve ticari hayattaki kullanımında da markanın sağ üst köşesinde bulunan yaprak figürü dahil olmak üzere davacı şirketin distribütörü olduğu dönemde kullandığı broşürdeki renk tonlarını ve davacıya ait konsepti aynı tarzda kendi markasına ait broşürde da kullanarak tipik haksız rekabet eylemini gerçekleştirdiği, davacıdan izin almadığından ve davalı kullanımı iltibas yarattığından eylemin marka hakkını ihlal ve haksız rekabet yarattığı anlaşıldığından durdurulmasına önlenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları, marka tescil belgeleri, 17.12.2012 imza tarihli bayilik (disbüritörlük) sözleşmesi, denetim ve hükim kurmaya elverişli marka hukuku ilkelerine göre hazırlanmış HMK 266 madde kapsamında denetime uygun 28.7.2021 tarihli bilirkişi heyet raporu, kullanımlara ilişkin görsel ürün fotoğrafları, haciz tutanağı, teknik bilirkişi raporları, … 3. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu “Ruhsat Devir Sözleşmesi” , Davalı yana ait … ve … marka tescillerinin davacının önceki tarihli gerçek hak sahibi olduğu … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olması ve aynı sınıflarda tescilli olması nedeniyle SMK 6/1 kapsamında keza … ve … marka tescillerinin, taraflar arasında geçmiş tarihte akdedilmiş bulunan distribütörlük anlaşmasına aykırı şekilde davacıdan izin alınmaksızın ve kötüniyetle tescil edilmesi nedeniyle SMK madde 6/9 kapsamında hükümsüz kılınmasına ve Davalının davacının haberi olmadan davacının markası ile iltibas oluşturacak şekilde piyasada kendi oluşturduğu iltibas yaratan markaları ile ürün sunarak davacı markasının devamı gibi algı oluşturduğu ve iltibas yarattığı ,eyleminin haklılığına gerekçe gösterecek delil sunmadığı dolayısıyla eyleminin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalıya ait …ve …nolu markaların HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,Karar kesinleştiğinde kesinleşen ilamın sicile işlenmek üzere TPMK’na bildirilmesine,
2-Davalı eyleminin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
3-Mahkememizce verilen 16.9.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına, davacı yanca yatırılan 20.000 TLlik teminatın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-80,70 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 26,30 TL harcın davalıdan tahsiline,
5-kabul edilen hükümsüzlük istemi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7.375 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-kabul edilen tecavüzün tespiti ve önlenmesi istemi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 7.375 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 54,40 TL başvuru harcı 54,40 TL peşin harç 209,5 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 5.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.318,30 TL yargılama giderinin davanın tam kabülü nedeniyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ NEZDİNDE İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 14/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır