Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/16 E. 2023/80 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/16 Esas
KARAR NO : 2023/80

DAVA : Markanın hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün önlenmesi , maddi ve manevi tazminat
DAVA TARİHİ : 13/01/2020
KARAR TARİHİ : 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün önlenmesi , maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … tescil no.lu “…” ve … tescil no.lu “…” markalarının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu; müvekkilinin hissedarı olduğu … Tic. A.Ş. tarafından işletilen restoranlarda söz konusu markalar altında yeme-içme hizmeti sunmakta olduğunu; bu anlamda tüm Türkiye tarafından bilinen ve son derece saygın restoranlarında ürün ve hizmet sunmakta olduğunu; dava konusu … tescil no.lu markanın …. sınıfta davalı adına tescil edilmiş olduğunu; davalının bu markayı yiyecek ve içecek hizmetlerinin sunulduğu işletmesinde kullanıyor olduğunu; müvekkilinin markaları ile davalı markasının ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğunu; bu yönüyle davalıya ait markanın müvekkiline ait marka ile birebir aynı olduğunu; zira taraflara ait markalarda “…” ibaresinin baskın olacak şekilde, el yazısına benzer bir yazı karakteriyle oluşturulduğunu; davalının müvekkilin marka hakkına tecavüz niteliğindeki eylemlerini yürüttüğü işletmesine ait tabelalarda yalnızca “…” ibaresini kullanmakta olduğunu, hiçbir ayırt ediciliği olmayan “…” kelimesine tabelasında dahi yer vermemekte olduğunu; tescilli bir marka ile karıştırılma ihtimali yaratacak şekilde kullanımın marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğunu; davaya konu markaların esaslı unsurlarının birebir aynı olmasının yanı sıra tescil edildikleri hizmet sınıfının ortak olması (… sınıf) sebebiyle tüketicilerin markalar arasında ilişki kurması dolayısıyla markaları karıştırmasının kaçınılmaz olduğunu; buna rağmen davalıya ait markanın tescil tarihinden önce müvekkil adına “…” ibareli markanın tescilli olduğu gözetilmeden, mutlak ve nispi red sebepleri değerlendirilmeden, aynı mal ve hizmet sınıfında “…” ibaresinin marka olarak tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu; davalının markayı kullanım şekli itibariyle halkı yanıltıcı davranarak haksız rekabet yaratarak müvekkilin ekonomik faaliyetleri, müşteri çevresi ve itibarının zarar gördüğünü; davalı adına tescilli olan … tescil nolu “…” markasının hükümsüzlüğüne, marka tescilinden doğan haklarına tecavüz edildiğinin tespitini, durdurulmasını, önlenmesine, şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … tescil no.lu “…” markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde müvekkili adına tescil edilmiş olduğunu; davacının hak sahibi olduğunu iddia ettiği “…” kelimesinin köken ve anlam itibariyle İngilizce ve Fransızcada mutfak kültüründe/sektöründe ve gündelik hayatta çokça kullanılan bir ibare olduğunu; “…” kelimesinin “yemek yemeye düşkün”, “…”, “yemek yemeyi seven kişi” anlamlarına geldiğini; bu kelimenin yemek sektöründe bütün dünyada kullanılan, tüm dünya üzerinde herkesin kullanımına açık anonim bir ibare olduğunu; öyle ki ülkemizde de bu kelime kökeninden türetilmiş “ağız tadını bilen”, “yemek lezzetinden anlayan” anlamına gelen “…” ibaresinin Türkçedeki haliyle “gurme” kelimesinin de bu kökten geldiğini; dolayısıyla, tüm dünya dillerine yayılmış ve hepsinde bir karışıklığı olan evrensel nitelikteki bir kelimenin, sadece kendisine ait olduğu noktasındaki iddiasının kabul edilebilir bir tarafı olmadığını; kaldı ki, dünya üzerinde bir çok noktada “…” kelimesinin önüne ve arkasına ilaveler yapılarak birçok marka oluşturulmuş olduğunu; müvekkilin de “…” markasını uzun arayışlar neticesinde elde ettiğini; müvekkilinin mevcut markasını oluşturmadan önce araştırma yaptığını, yurt dışında “…” ile birçok kullanımın olduğunu fakat “…” ile ilgili olarak yurt içinde hiçbir kullanımın olmadığını; sadece yurt dışında birkaç pastane ve fırıncılık işi yapan kuruluşun olduğunu, onların da markalarının salt “…” olmayıp önlerinde ve sonlarında, başka takı ve kelimelerin olduğunun gözlemlendiğini, davacının 2016 yılından beri bu marka adı altında bir ticari faaliyeti olmadığından herhangi bir ticari kayba uğramasının söz konusu olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, ihlal kapsamında davalıdan teminat alınarak ihtiyati tedbire hükmedilmesine, davalıya ait … no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne, şimdilik SMK 151/2-b kapsamında 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili, erişimin engellenmesi ve hükmün ilanına karar verilmesi istemlerini ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler … ve ….’in 14/06/2021 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; … tescil nolu “…” ve … tescil nolu “…” şekil markalarının … sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” dahil olmak üzere muhtelif sınıflara davacı adına tescil edilmiş olduğunu, Hükümsüzlüğü talep edilen … tescil no.lu “… “şekil” markasının … sınıfta “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için davalı adına tescil edilmiş olduğunu, Davacı adına tescilli olan … tescil no.lu (…) ye … tescil nolu’ markalar ile davalı adına tescilli olan … tescil nolu markaları karşılaştırdıklarında aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıklarından SMK m. 5/1/ç’ye dayalı hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını, Taraf markalarındaki ortak esas unsurun “…” ibaresi olduğu; “…” ibaresinin Türkçe karşılığı olan “…” ibaresinin yer aldığı birçok marka tescili bulunsa ve bu ibare sektörde sıkça kullanılan bir ibare olsa dahi yabancı dildeki karşılığı olan … ibaresi sektörde çok bilinir olmayıp, yaygın bir kullanımının bulunmadığı; Ortalama düzeydeki tüketici kitlesi davalının markasını gördüğünde, taraf markalarındaki kavramsal ve fonetik (sesçil) yönden benzerlik nedeniyle davacı markaları ile bağlantı kurmasına sebebiyet verebileceğinden … – tescil nolu “…” şekil” markasının SMK m. 6/1 uyarınca hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu; Davalının markasal kullanımda esas unsur olarak “…” ibaresini ön plana çıkarması davacının … tescil no.lu “…” ve … tescil nolu “… şekil” marka tescillerinden doğan haklarına tecavüz kapsamında değerlendirilebileceğini, Huzurdaki davada tazminata hükmedilebilmesi için aranan kusur şartının gerçekleşmiş olduğunu, maddi tazminat hakkında bir hesaplama yapılamadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, …’ın 18/01/2022 tarihli bilirkişi raporlarında özetle : Davalı yana ait dava konusu kitchen gourmands” ibareli … sayılı markanın tescilli olduğu 43. sınıf bakımından SMK m. 6/1 madde uyarınca tümden hükümsüz kılınabileceğini, İlgili markanın SMK 5/1-ç hükmü çerçevesinde hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığını, Davalı yanın tespit edilen eylemlerinin davacı yana ait markalara tecavüz teşkil eder mahiyette olduğu, Haksız rekabetin varlığından bahsedilebilmesi için yalnızca tescilli sınai hakkın kullanımının yeterli kabul edilemeyeceği, dosyada davalının kullanımları dışında davacı yan ile haksız rekabet teşkil eder hareketlerine ilişkin herhangi bir verinin bulunmaması nedeni ile davalıların davacı yan ile haksız rekabet teşkil eder mahiyette bir faaliyetinin tespit olunamadığı, Davacının tazminat talebinin SMK 151/2-b maddesi “Tecavüz edenin elde ettiği net kazanç” olduğu, davalının 2019 yılında 93.872,21 TL zarar ettiği, yönündeki tespit, görüş ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, …’ın 26/01/2022 tarihli bilirkişi EK raporlarında : Davalıya ait marka tescilinin 2019 yılında yapılmış olması nedeni ile ve önceki yıllarda markaya tecavüzün olduğuna dair dosyada bir belgeye rastlanmadığından, 2019 yılına ait defter incelemesi yapıldığını, davalının 29.376,84 TL Mal satış Kar elde etmiş olduğu, davalının defter ve belgelerine göre bu hasılatı dava konusu marka altında yaptığı markanın bu kara etkisini ne oranda olduğunun bilinmediği, İşletme giderleri olan kira elektrik, su, personel ve bunun gibi giderlerin 123.530,92 TL olduğu bu işletme giderinin düşüldüğü takdirde 93.871,72 TL zarar ettiği tespit edildiğini bildirmişlerdir.
HÜKÜMSÜZLÜK İSTEMİNİN İNCELENMESİ
… kod numaralı, “…” ibaresine ihtiva eden markanın Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in … Sınıflarında ve … kod numaralı, “…” ibareli ve şekil görselini ihtiva eden markanın Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in …. Sınıflarında davacı …adına tescilliyken, … 54. Noterliğinin… tarihli … yev nolu belgesi ile markanın …TİCARET A.Ş adına devir edildiği ve markaların bu tüzel kişi adına tescil edildiği, davacının 15.6.2021 tarihli beyan dilekçesiyle HMK 125/2 madde kapsamında davaya …A.Ş tarafından devam edileceğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalıya ait marka tescil belgesi incelendiğinde; …kod numaralı, “…” ibareli şekil görselini ihtiva eden markanın Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in …. Sınıflarında davalı yan adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Karışma ihtimalinin araştırılmasında mal ve hizmetin aynı/benzer olup olmadığı değerlendirildiğinde, tarafların belirtilen markalarının nice sınıfları …. Sınıflarını Kapsayan tescillerinin olduğu, eş anlamca, tarafların belirtilen markalarının aynı sınıflarda tescilli olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan adına tescilli “ …” ibareli marka ile davalı yan adına tescilli “…” ibareli markaların esas unsuru “…” olduğu, karşılaştırmaya tabi Markalardan davacı markasının asli unsurunun “…” olduğu, davalı yan adına tescilli markada geçen “…” ibaresinin ayırt edicilik barındırmadığı, davalı yan markasının esas unsurunda yer alan “…” ibaresinde yer alan “…” harfinin, davacı markasının esas unsuru olan “…” ibaresinden farklı sayılamayacağı kaldı ki söz konusu harfin kelimeye yalnızca çoğulluk kattığı, davacı yan adına tescilli “…” kod numaralı “…” ibareli marka ile davalı yan adına tescilli tescilli “…” ibareli … görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas yaratacak derecede birbirine benzediği ve davacı yana ait marka ile iltibas yaratacak derecede benzer mahiyette olarak davalı markasının tasarlandığı ve kullanıldığı anlaşılmış ve SMK 6/1 maddesi kapsamında hükümsüzlük isteminin yerinde olduğu SMK 5.maddesine göre hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı, davacı markasının zayıf marka olmadığı, SMK 6/1.maddesine göre 43.sınıf yönünden hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır. HMK 266 madde kapsamında denetime uygun bilirkişi raporları kapsamından anlaşılmıştır.
MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE TAZMİNAT İSTEMİNNİ İNCELENMESİ
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29.maddesinde hangi fiillerin marka hakkına tecavüz oluşturacağı sayılmış olup, bunlar;
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Davacı yan maddi ve manevi tazminat a talep etmiştir.
6769 sayılı SMK’nun 151.maddesi, ”(1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.”
Düzenlemesi kapsamına göre davacı yan maddi tazminat İstemini 1.12.2020 tarihli dilekçesinde SMK 151/2/b kapsamında talep etmiştir.
Gerek kanun ve gerekse yerleşik Yargıtay uygulamasında, yoksun kalınan kazancın hesaplama yöntemlerinden birisi ve konuyla ilgili olanı, “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tespit edilmesidir. Burada amaç somut olarak ortaya çıkan zararın tazmini değil, marka hakkı sahibinin maruz kaldığı zararın adil bir biçimde denkleştirilmesi olduğundan zarar miktarı dolaylı bir yoldan belirlenmektedir. Bu yöntemde marka sahibinin değil, mütecavizin malvarlığında markanın haksız kullanımı sonucunda artış hesaba katılmaktadır. Başka bir deyişle mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca ulaşabilmek için kazancın oluşumunda rol oynayan tecavüz konusu marka dışındaki bütün faktörlerin ayıklanması gerekmektedir.
Buna göre yapılan hesaplamada, doğmuş olan veya elde edilmiş bulunan bir kazancın hesabı yapılmaktadır.
Bu hesaplama yönteminde de öncelikle mütecavizin ticari faaliyetinin boyutu belirlenmeli, ihlal teşkil eden marka ile ne kadar faaliyette bulunduğu, sipariş alınd ne kadar üretim yapıldığı, ne kadar stok bulunduğu, ne kadar satış yapıldığı, satış fiyatının ve kâr marjının ne olduğu gibi hususlar dikkate alınarak mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç belirlenmelidir.
Markayı kullanmak yoluyla elde edilen kazanç, mütecavizin tecavüz fiiliyle ortaya çıkan brüt kazancını değil, maliyetlerin elde edilen gelirden düşürülmesiyle kalan net kazancını ifade etmektedir.
SMK 155.maddesine göre marka, patent veya tasarım hakkı sahibinin, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği, diğer bir deyişle sonraki tarihli tescil, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmediği, bu durumda, davalının tescilli markası ve bunu kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturacağı , bilirkişilerin ise net olarak bir kar tespiti yapamadıkları, aksine davalının zarar ettiğinin tespit edildiği bu durumda tazminat miktarı Borçlar Kanunu’nun 50/2. maddesine göre takdir edilmelidir. Yani uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakimin, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir.
Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği” , Türk Medeni Kanun’un 4. maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiştir.
Toplanan deliller, taraf iddia ve savunmaları, mali inceleme kapsamında sunulan ticari defter ve kayıtlar, taraflara ait marka tescil belgesi, HMK 266 madde kapsamında dosyada sunulu deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişilerin raporları incelendiğinde; davalı kullanımının, davacı adına tescilli marka ile benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı hizmetle aynı hizmeti kapsayan bir şekilde kullanıldığı, bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimalinin bulunduğu, davalı markasının ise davacı markasından sonra tescil edilmiş olması nedeniyle SMK 155. Madde kapsamında bir savunma gerekçesi olarak ileri sürülemeyeceği, davalı eyleminin markaya tecavüz halleri içerisinde sayıldığı alınan her iki bilirkişi raporu kapsamı ile sabit olduğundan Davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Marka hakkını ihlal nedeniyle , davacı markasının tescilli olduğu, süre, tarafların gelir kayıtlarına göre ticari kapasiteleri, davacı markasının yeme içme alanında tanınmış bir marka olmadığı, franchaise vb şekilde şubeleşmediği, şubeleri, bayilikleri bulunmadığı, marka devir sözleşmesinin 100 TL gibi cüzi bir bedel ile yapılmış olması, bu kadar cüzi bir bedel ile devir edilen ve devir alınan markanın marka değerinin de çok yüksek olmadığı,ancak davalının da izinsiz olarak davacı markasının ayırt edilemeyecek derecede benzerini aynı hizmet kolunda kullandığı, davalının mali kayıtlarına göre zarar ettiği ancak eyleminde kusurlu olması nedeniyle bir miktar tazminat ödemekle mükellef olduğu, dolayısıyla somut olayın özellikleri ve BK hükümlerine göre ihlal süresi ve markanın aynı hizmet sınıfında kullanılmış olmasından hareket ile takdiren hakkaniyete göre 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, günün ve tarafların ekonomik durumuna göre ,eylemin ağırlığı tecavüze konu markanın niteliği, hak ve nesafet gözetilerek manevi tatmin duygusu yönünden somut olayın özelliklerine göre talep edilen 10.000 TL manevi tazminat somut olaya uygun bir miktar olarak kabul edilmiş ve davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
DAVANIN KABULÜNE ,
1-Davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2- ihlal nedeniyle somut olayın özellikleri ve BK hükümlerine 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline,
3- 10.000 – TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline,
4-Davalıya ait … nolu markanın … sınıf için yiyecek ve içecek hizmetlerinin sağlanması yönünden hükümsüzlüğüne,
5- Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,( 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca )
6-179,90TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 125,50TL harcın davalıdan tahsiline,
7-Marka hakkına tecavüz, durdurulması talepleri yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıyaverilmesine,
8- Maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 10.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9- Manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 10.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 54,40 TL başvuru harcı 54,40 TL peşin harç 223 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 5.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.331,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 28/03/2023

Katip
¸

Hakim
¸