Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/96 E. 2021/193 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/96 Esas
KARAR NO : 2021/193

DAVA : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Unvan Terkini
DAVA TARİHİ : 21/03/2019
KARAR TARİHİ : 28/04/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın hükümsüzlüğü ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markası ile 01.12.2014 yılından bu yana hizmet sektöründe faaliyet gösterdiğini, “…” ibareli markayı … başvuru numarası ile 41. Sınıfta 14.09.2015 tarihinde tescil ettirdiğini, davalı yanın Müvekkiline ait “…” ibareli marka altında düzenlenen ödül törenine de katıldığını, 01.04.2019 tarihinde müvekkiline ait markayı haksız şekilde ele geçirerek ve taklit ederek … adı altında ödül töreni organize ettiğini, … markasına benzeyen bir ismi etkinlik, broşür ve İnternet üzerindeki reklamlarda kullandığı, Müvekkiline ait … ibaresi ile davalının kullandığı Türkiye Marka Ödülleri adının benzediğini, davalının… yapılacak olan ödül töreni için hazırlık yaptığını ve Müvekkiline ait … isimli markanın benzerini kullanarak marka ihlaline devam ettiğini, bu nedenlerle reklamların kaldırılması ile gerçekleştirilecek ödül töreni ve programların iptal edilmesi sureti ile Önlenmesine karar verilmesini, … isimli markanın müvekkilinin markasına tecavüzünün tespitini, durdurulmasını, kaldırılmasını ve ticaret unvanından … ibaresinin çıkarılmasını, men’ini, davalı yana ait internet sitelerine erişimin engellenmesini, reklamların kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı-Karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; söz konusu ödül törenini müvekkilinin düzenlemediğini iddia ederek pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini karar verilmesi gerektiğini, davacı adına tescilli “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin olmadığını, 01/04/2019 tarihinde yapılmış olan ödül töreninin “…” adı altında gerçekleştirildiğini, bu ibarenin davacı yan markasına benzemediğini, ayniyet taşımadığını ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … ibaresinin bir bütün olarak hizmetin ortak kullanımını gösteren ve bir kişinin tekelinde olmayan bir ibare olduğunu, … ibareli markanın tanınmış marka olmadığını, karşı dava yönünden de davacı karşı davalı adına tescilli … tescil numaralı “…” ibareli markanın dava sonuna kadar 3.kişilere devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesini, davacıya ait markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Asıl davada uyuşmazlık konusu; davacıya ait “…” markasının … no ile 41.sınıfta davacı adına 14/09/2015 tarihinde tescil edildiği, davalının ise … adı altında markasal kullanımda bulunduğu, davalı kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği iddiasıyla markaya tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, tedbir kararı verilmesi, hükmün ilanı, davalının ticaret ünvanından … ibaresinin çıkarılması talebine ilişkindir.
Karşı davada uyuşmazlık konusu; davacı adına … no ile tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü, sicilden terkini, hükmün ilanını talebine ilişkindir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve karşı-davalının dava/karşı dava ve cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi marka uzmanı … ve sektör bilirkişi … 20/05/2020 tarihli raporunda; Davacı tarafın davaya mesnet markasının tanınmışlığını ispata yarayacak / dosyada yer alan bilgi ve belgeler çerçevesinde davacı tarafın … tescil numaralı “…” görselini ihtiva eden markasının tanınmış marka olarak kabul edilemeyeceğini, davacı yana ait markanın, piyasada yer alan işletmelerin mal ve hizmetleri bakımından kullandıkları markaların ödüllendirildiği organizasyonlarda kullanım yapılmasını sağlayan 41. Sınıfta yer alan hizmetler bakımından ZAYIF MARKA olarak nitelenebileceğini, davalı … tarafından dosya kapsamında davacının iddia ettiği kullanımların bizatihi gerçekleştirdiğinin dosya içerisinden anlaşılamadığını, davalı yanın, dava dışı … Şirketi’nin 01/11/2017 tarihli 9442 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin … Sayfasında yer aldığı üzere yetkilisi olduğu, ancak dava dışı …Şirketi’nin dava tarafı olmaması nedeni ile bu konuda değerlendirme yapılamadığını, Dava konusu “…” şeklindeki kullanımların davalı yan tarafından yapıldığı her ne kadar heyetçe yapılan incelemede dosya kapsamından anlaşılamamakta / tespit edilememekte ise de Mahkemece aksi kanaatin hasıl olması ihtimaline binaen ilgili kullanım ile davacı yana ait markanın karşılaştırıldığını, davacı yana ait markanın ZAYIF MARKA niteliğinde olması, karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımın ihtiva ettikleri şekil unsurlarının farklılık arz etmesi, “…” şeklindeki kullanımda yer alan …, … kelimesinde yer alan “…” harfinin uluslararası kabul gören “…” işareti olarak kullanılması nedenleri ve sektör bilirkişinin raporda yer verilen görüşleri çerçevesinde karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceğini, davacı yana ait … ibareli marka zayıf marka niteliğinde olsa dahi markanın ihtiva ettiği şekil unsuru ve raporda bildirilen sair gerekçeler ile SMK 5.madde kapsamında markanın bütünsel manada tescilli olduğu hizmetlerde tanımlayıcı nitelikte olmadığını ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişi reklam uzmanı … 20/05/2021 tarihli ayrık raporunda; davacı yanın 2014 yılı tarih itibariyle emek verdiği bir iş geliştirdiğini, Türkiye’nin büyük ve tanınmış firmalarınca ve kişilerince ciddiye alındığı bir dizi organizasyonlar gerçekleştirdiğini, başarılı da olduğunu, davacı yanın bu fikri, işi, organizasyonu, tescilli ismi, logosu, konsepti ve organizasyonun yapıldığı yer (…) ile birlikte ve Davacı yanın 3-5 yılda oluşturduğu başarı ve imaj birikimi üzerine aynı işin Davalı tarafından büyük oranda taklit edilerek, kendi işi haline getirilip, devam ettirilmeye çalışıldığını, iltibas ve iktibasta bulunulduğunu, bu şekilde devam edilirse Davacı yanın bu sektör ve çevrede imaj, itibar kaybı ile birlikte ticari zarara uğrayabileceğini bildirmiştir. Ancak ayrık raporun denetime uygun olmadığı, marka hukuku ilkelerine uygun hazırlanmadığı anlaşılmıştır.
Rapora itiraz edilmesi üzerine Reklam uzmanı bir başka bilirkişiden rapor alınmıştır.
Bilirkişi reklam uzmanı … 30/12/2020 tarihli raporunda; Davacıya ait markanın tanınmış marka niteliği taşımadığını, marka ve faaliyet gösterdiği sektör ilişkisi açısından zayıf marka olarak değerlendirilebileceğini, Karşı dava yönünden zayıf marka olmasına rağmen tescil edilmiş kelimelerin anlam bütünlüğü bakımından markanın ayırt edici olduğu ve hükümsüzlüğe neden olacak koşulları taşımadığını, dosyaya sunulmuş olan kök Bilirkişi Heyeti raporunda yer alan görüşlere de katıldığını, ayrık görüş bildiren rapora katılmadığını bildirmiştir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
… nolu markanın … adına … şekil ibaresi ile 41. Sınıf için 1.12.2014 tarihinden itibaren tescil edildiği, asıl davanın 20.3.2019 tarihinde açıldığı, markanın 30.1.2020 tarihinde … tarafından …’a devr edildiği anlaşılmıştır.
Dava açıldığı tarihte davacıya ait olan “…” markasının … no ile davacı adına tescilli olması nedeniyle asıl dava yönünden bir tecavüz var ise dava tarihi itibarıyla marka devri bulunmadığından ,davacının dava hakkı bulunduğundan davanın esasının incelenmesi gerekli olup, karşı dava yönünden ise markanın hükümsüzlüğü talep edilmiş, yargılama sırasında her ne kadar marka devri yapılmış ise de marka üzerine mahkememizce devir tarihinden önce tedbir konulduğundan keza devr alanın ise olası aleyhe verilecek bir karar neticesinde markayı devr alan olarak durumu bilmesi gerektiği hususu gözetildiğinde, sunulan devir sözleşmesi ve davanın açıldığı tarih gözetildiğinde devr mahkememizce verilecek hüküm yönünden sonuca etkili görülmemiştir.
Asıl davada davacı marka hakkına tecavüz teşkil ettiği iddiasıyla markaya tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, tedbir kararı verilmesi, davalının ticaret ünvanından … ibaresinin çıkarılmasını talep etmektedir.
Davacının tescilli markasının ZAYIF marka niteliğinde bulunduğu toplanan deliller ile sübut bulmuştur. Öte yandan mahkememizin de ihtisas mahkemesi olması nedeniyle Zayıf marka nitelendirmesi mahkememizce de yapılabilmektedir.
Zayıf marka, ayırt edicilik derecesi düşük olan veya tescili istendiği mal veya hizmete yakın duran, ait olduğu işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etme kapasitesi göreceli olarak az olan markalardır. Bu nedenle, zayıf ve özgün niteliği düşük olan markaların koruma alanı özgün nitelikteki markalara göre daha dardır. “Orijinal niteliği az olan ve bu nedenle ayırım gücü-zayıf olan markalarla ilgili olarak iltibas tehlikesinin önlenebilmesi için, tescili istenen yeni markada ufak bazı değişikliklerin yapılmış olması gereklidir. Marka olarak zayıf bir ibareyi: seçen girişimciler, bunun artılarından yararlandıkları gibi, bu ibarenin baştan itibaren zayıf bir marka olduğuna da kabullenmek durumundadırlar.
Tescilli marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlâli, marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilir. Marka hakkına tecavüz oluşturan fiiller Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek ve markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak Şeklinde özetlenebilir.
Davacı adına tescil edilmiş olan markanın tescilinden doğan haklara tecavüz edildiği iddiasının değerlendirilmesi için öncelikle markanın davalı tarafından ne şekilde kullanıldığı, bu kullanımın markasal olup olmadığı da değerlendirilmelidir.
TPMK’dan davacıya ait marka tescil belgeleri celp edilmiş incelenmesinde,
… nolu markanın … adına … şekil ibaresi ile 41. Sınıf için 1.12.2014 tarihinden itibaren tescil edildiği, markanın 30.1.2020 tarihinde … tarafından dava dışı …’a devr edildiği anlaşılmıştır.
İncelenen davacı markasındaki … ibaresinde yer alan …, …, …, … ibarelerinin her biri ayırt ediciliği çok düşük sözcüklerdir. Davalının kullanımının ise … şeklinde olup, Davacı markası ayrıca bir şekil markası olup, … yazısının üst kısmında … şeklide bir görselinde yer aldığı görülmektedir. Davacı davalının kullanımın birebir bu yönde olduğu yönünde bir delil sunulmadığı gibi, kullanımın davalı yanca gerçekleştirildiği de ispat edilememiştir. Kaldi ki gerek davacı gerek davalı kullanımındaki sözcükler zayıf marka olup, genel ibareler içerdiğinden kimseyle tekel hakkı verecek nitelikte değildir.
Bilindiği üzere; işaretlerin benzerliğinde, onların ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır. Davacı bu kapsımda markasının tanınmış olduğuna dair hiçbir delil de dosyaya sunmamıştır.
Bir işaretin ayırt edici gücü, işaretin temsil ettiği kavramın adından veya tanımından uzaklaştığı, kavramdan bağımsızlaşarak anlamsızlaştığı ve kavramı çağrıştırmadığı ölçüde artmaktadır. Kullanılan işaretin ayırt edici gücünün zayıf ya da kuvvetli olması o işaretin bir alanda sıkça kullanılıp kullanılmadığına, orijinal olup olmadığına, kullanıldığı mal veya hizmeti tanımlayıp tanımlamadığına bağlı olabilmektedir, Davacının tescil ettirdiği tüm kelime grubunda yer alan sözcüklerin 41.sınıf yönünden marka olarak ayırt edicilikleri zayıftır.
Bir işaretin ayırt edici gücü, işaretin temsil ettiği kavramın adından veya tanımından uzaklaştığı, kavramdan bağımsızlaşarak anlamsızlaştığı ve kavramı çağrıştırmadığı ölçüde artmaktadır. Kullanılan işaretin ayırt edici gücünün zayıf ya da kuvvetli olması o işaretin bir alanda sıkça kullanılıp kullanılmadığına, orijinal olup olmadığına, kullanıldığı mal veya hizmeti tanımlayıp tanımlamadığına bağlı olabilmektedir, örneğin, “…”, “…”, “…”, “…” “…” gibi kelimeler yabancı dilde tanımlayıcı olduklarından, bu kelimelerin ayırt edicilikleri zayıftır.
Davacı her ne kadar asıl davada unvan terkini de talep etmişse de davalı bir tüzel kişilik değildir. Unvan terkini ancak tacir varlığı olan tüzel kişi işletme aleyhine açılabilir. Davacı dilekçesinde … sahibinin davalı olduğu iddia edilmişse de tüzel kişilik aleyhine usulen açılmış bir dava bulunmamaktadır.
Ticaret unvanları ek ve kök/esas/çekirdek unsurlardan oluşur. Gerçek kişi tacirlerde ticaret unvanının çekirdek kısmı, kişinin kısaltılmadan yazılan ad ve soyadından meydana gelir. Kollektif şirketlerde, ortaklardan en az birinin ad ve soyadı ile şirket türünü gösteren ibare, komandit şirketlerde ise komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadı ile şirket ve türünü gösteren ibare ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturur. Komandit şirketin ticaret unvanında komanditer ortakların ad ve soyadlarının bulunması yasaktır. Eğer buna aykırı olarak komandit ortağın adı ticaret unvanında yer alırsa, bu ortak üçüncü kişilere karşı komandite ortak gibi sorumlu olur. Anonim şirket, limited şirket ve kooperatiflerin unvanının çekirdek kısmı, işletme konusu ile şirket türünü gösteren ibareden oluşur. Eğer bu şirketlerin ticaret unvanında bir gerçek kişinin ad ve soyadı ek olarak yer alırsa, şirketin türünü gösteren ibare kısaltılarak yazılamaz. Amacına ulaşmak için ticari işletme işleten dernek ve vakıfların ticaret unvanı ise kendi adlarının aynıdır.
Davalı vekili 1.4.2019 tarihli ödül töreninin dava dışı … AŞ tarafından … adı altında gerçekleştiğini, davacı markası ile iltibas bulunmadığı gibi davacı markasının zayıf marka olması nedeniyle ödül töreni organizasyonları yönünden davacıya tekelci haklar veremeyeceğini ileri sürmüştür.
6769 sayılı Sınai Mülkiye Kanunu 7. Madde 5. Fıkrada;
“Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez: a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi, b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması, c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.” Halleri sayılmak sureti ile tescilli marka hakkı sahibi, üçüncü kişilerce dürüst ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi, malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulmasını , malın ya da hizmetin kullanım gayesinin belirtilmesinin şart olduğu durumlarda kullanılmasını engelleyemeyecektir.
Somut dava dosyasında davacı markasının başlangıçtan itibaren oldukça zayıf bir ayırt ediciliğinin bulunduğu, kullanımla sonradan kazanılmış yüksek ayırt ediciliğinin olduğuna dair hiçbir somut delil sunulmadığı, her nasılsa tescil edilmiş olsa da geniş bir marka korumasından faydalanmasının mümkün bulunmadığı davalının kullanımının ise dürüst kullanım kapsamında bulunduğu sabittir.
Davalı dava dışı … Şirketi’nin 01/11/2017 tarihli 9442 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 826. Sayfasında yer aldığı üzere yetkilisi olup, dava dışı …Ticaret Anonim Şirketi’nin dava tarafı olmaması, davalı yanın doğrudan kullanımlarına ilişkin herhangi bir verinin dosya arasında yer almaması hususu gözetildiğinde asıl davada davacının davasını doğru hasma yöneltmediği de anlaşılmış, özensiz bir şekilde dilekçe hazırlandığı anlaşılmıştır.
Kaldı ki bilirkişi raporunda da isabetle tespit edildiği üzere karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımlar nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceğinden asıl davanın reddinin gerektiği sabittir.
Toplanan deliller, iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi, dosyadaki deliller ve marka hukuku ilkeleri ile uyumlu denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişiler … ve sektör bilirkişi …’ın 20/05/2020 tarihli raporları ile sektör bilirkişi reklam uzmanı …’nın hükme dayanak alınan 30/12/2020 tarihli raporları dikkate alındığında asıl dava yönünden … ibaresinin zayıf marka niteliğinde bulundu, Dava konusu “…” şeklindeki kullanımların davalı yan tarafından yapıldığı dosya kapsamına sunulu deliller ile tespit edilememiş olup, bir an için davalının bu kullanımı yaptığı varsayılsa dahi “…” şeklindeki kullanımda yer alan …, … kelimesinde yer alan “…” harfinin uluslararası kabul gören “…” işareti olarak kullanılması ve davacı markasının zayıf marka olması nedeniyle karşılaştırmaya tabi marka ve kullanımların nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceği gözetildiğinde asıl davada ki tüm istemlerin reddine karar verilmiş, keza karşı davada davalı yana ait … ibareli marka zayıf marka niteliğinde olsa dahi markanın ihtiva ettiği kral tacı şeklindeki şekil unsuru gözetildiğinde basit de olsa şekil nedeniyle bir ayırt ediciliği bulunduğundan marka bütünsel manada tescilli olduğu hizmetlerde şekil unsuru ile birlikte tanımlayıcı nitelikte olmadığından ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığından hükümsüz kılınması yönünde ki talep yerinde görülmemiş karşı davanın da reddine karar verilmesi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
I-ASIL DAVANIN REDDİNE,
1-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 14,90 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
2- Unvan terkini talebinin reddi nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3- marka hakkına tecavüzün önlenmesi talebinin reddi nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafın yapmış olduğu 2.500 TL bilirkişi ücreti ve 50 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.550 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
II- KARŞI DAVANIN REDDİNE,
1-59,30 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 14,90 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
2- karşı davada markanın hükümsüzlüğü istemini reddi nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 5.900 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafın yapmış olduğu 1.500 TL bilirkişi ücreti ve 218 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.718 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı-karşı davalı vedavalı-karşı davacıvekilinin yüzüne karşı,gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yoluaçık olmak üzerekarar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 28/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır